Etiket: ekrem imamoğlu

  • “Ortak bir hayalimiz var”

    “Ortak bir hayalimiz var”

    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “yeniden başkanlığa adayım” mesajının ardından CHP Grup Başkanı Özgür Özel’den de önemli açıklamalar geldi.

    Gazeteci İsmail Saymaz’a konuşan Özel “İmamoğlu’nun emanetçi genel başkan adayı mısınız?” sorusuna yanıt verdi.

    “İmamoğlu ile aramızda ‘Şu güne kadar ben durayım, bu günden sonra sen dur’ gibi en ufak bir konuşma yok. Bunu reddederim.” diyen Özgür Özel, “Ancak İmamoğlu ile ortak bir hayalimiz var. CHP’de göreve gelirsem İmamoğlu ile uyumlu şekilde çalışacağımı biliyorum.” ifadelerini kullandı.

    İmamoğlu’nun Özel için söylediği “CHP’nin tarihini bilen ve sicili temiz evlatları var” sözlerine ise Özel şöyle yanıt verdi:

    “Büyük memnuniyet duyuyorum. Sadece şahsım değil, CHP’de adı geçen geçmeyen pek çok genç arkadaş için önemli ve kıymetli. Genel başkanlık noktasında sorumluluk üstlenebileceğimi size söylemiştim. Adımızın geçtiği bir süreçteyiz. Henüz adaylığımı açıklamadım. Ama en çok ismi geçenlerden biri olarak, başkanın cevabını nezaketli buluyorum”

  • Ekrem İmamoğlu, bakanları ziyaret etti

    Ekrem İmamoğlu, bakanları ziyaret etti

    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu’nu ziyaret etti.

    İmamoğlu Ankara’da gerçekleşen görüşmeler için Twitter hesabından açıklama yaparken “Bugün Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Sayın Abdülkadir Uraloğlu’nu ziyaret ettim. Bakanlarımızla İstanbul’u ilgilendiren konularda bilgi paylaşımı yaptık. Nazik ev sahiplikleri için kendilerine teşekkür ederim.” dedi.

    https://twitter.com/ekrem_imamoglu/status/1691860207817683441

     

  • Ekrem İmamoğlu’ndan adaylık açıklaması

    Ekrem İmamoğlu’ndan adaylık açıklaması

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

    “SEÇİMLERDEN SONRA NE YAZIK Kİ EKONOMİK KRİZ GİDEREK DERİNLEŞTİ

    14 Mayıs Genel Seçimleri’nin üzerinden 3 ay geçti. Ne yazık ki bu yeni dönemde ekonomik kriz giderek derinleşti. Fatura her zaman olduğu gibi yine vatandaşımıza çıktı. Ama Sayın Cumhurbaşkanı hala tek haneli enflasyon masalıyla halkımızı oyalamaya devam ediyor. Yıllık TÜFE oranı TÜİK’in verilerine göre temmuz itibariyle yüzde 48 oldu. Gıda enflasyonu yüzde 60’ın üzerinde. Bırakın tek haneyi, bu gidişle üç haneli enflasyon yaşanacak endişesi içindeyiz. Aslında vatandaşın mutfağının gerçek enflasyonu uzun süredir zaten üç haneli. Seçim sonrasında, sadece temmuz ayında 30 yılın en yüksek aylık enflasyon artışını yaşattılar. İktidar enflasyonla mücadele edemiyor.

    3 AYDA, İKTİDAR MOTORİNE YÜZDE 105 ZAM YAPTI

    Dana eti 7 ayda yüzde 107 arttı. Savaş halindeki Ukrayna’da enflasyon yıllık yüzde 11, Rusya’da ise yıllık yüzde 4. Türkiye’nin sadece temmuz ayı enflasyonu yüzde 9,5. Yani Rusya’nın yıllık enflasyonun iki katından fazlasını biz bir ayda yaşamış olduk. Durumun vahameti için başka söze gerek var mı?  Hükümet yetkileri vatandaşı sık sık tasarrufa davet ederken sadece iki kamu bankasının 3 yılda reklam harcaması 2 milyar lira. Bu arada yeri gelmişken kamu bankalarının İBB’ye 4,5 yıldır tek bir kuruş kredi vermediğinin de altını çizelim.

    İKTİDAR ZENGİNİN CEBİNİ TIKA BASA DOLDURURKEN, HALKIMIZI AÇLIĞA VE ÇARESİZLİĞE MAHKÛM ETMEYE DEVAM EDİYOR

    Tasarruf sadece vatandaştan istenmez. 2023’te hedeflenen toplam vergi, ek vergilerle birlikte 4 trilyon 270 milyar liraya yükseltildi. Bu kadar verginin toplandığı bir coğrafyada açlık, yokluk, yoksulluk olmamalıdır. Şayet oluyorsa, orada çok büyük bir israf, adaletsizlik ve paylaşım sorunu vardır. İktidarın ekonomik tercihlerinin sonunda, toplumun en zengin yüzde 20’sinin toplam gelirden aldığı pay artarak bir yılda yüzde 48’e ulaştı. Buna karşın en yoksul yüzde 20’nin aldığı pay ise yüzde 6’ya geriledi. Zenginle yoksul arasındaki fark 8 katına çıktı. Özetle bu iktidar zenginin cebini tıka basa doldururken, halkımızı açlığa ve çaresizliğe mahkûm etmeye devam ediyor.

    İBB, İKTİDARIN BASKILARINA KARŞI DİRENCİN SİMGESİ OLDU

    Siyasi hayatımın en önemli amacı vatandaşlarımızı bu çaresizlikten kurtarmaktır, onlara yeni bir ufuk sunmaktır. Bu mücadeleyi son 4,5 yılda İBB Başkanı olarak verdim. Bu aynı zamanda bir demokrasi mücadelesiydi. Geçen 4 yılda İBB, iktidarın baskılarına karşı direncin simgesi oldu. Saraçhane, hukuksuz seçim iptaline ve içi boş ‘Ahmak Davası’ benzeri siyasi davalara karşı bir demokrasi meydanına dönüştü. Ama biz yılmadan ve asla vazgeçmeden yüksek azim ve iradeyle çalıştık. İstanbul için ürettik, İstanbulluya hizmet ettik. Kadınların fırsat eşitliğine kavuşması, istihdamı, eğitimi, sağlığı ve toplumsal hayata katılması için daha önce olmayan mekanizmalar kurduk. Bugün kreşlerden Kent Lokantaları’na, öğrenci yurtlarından istihdam ofislerine, Halk Süt desteğinden anne karta uygulamasına, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin sosyal belediyeciliği ise ülkemizi sarmalayan yoksulluğa ve umutsuzluğa karşı verilen çabanın merkeziydi. Şehrimiz, açtığımız kütüphaneler, müzeler, sosyal alanlar, meydanlar, desteklediğimiz festivaller ile ülkemizin kültürel çölleşmesine karşı zengin tarihimizin, sosyal hayatın ve sanatın yeniden yeşerdiği bir vaha halini aldı.

    İSTANBUL’U KAZANAN TÜRKİYE’Yİ KAZANIR

    Şunu açıkça ifade etmeliyim ki mayıs seçimlerinden sonra iktidarın muhalefeti topyekûn tasfiye çabalarına en güçlü karşı koyuş başta İBB olmak üzere, ülkemizin metropollerinde gerçekleşecek. Öncelikle 31 Mart 2024 Mahalli Seçimleri’nde tüm vatandaşlarımızı demokrasimizi yeniden yeşertmek ve şehirlerine sahip çıkmak için beraber yol yürümeye davet ediyorum.  İBB Başkanı olarak, diğer belediye başkanlarımız ile omuz omuza, bu demokrasi mücadelesinin öncülüğünü tarihi bir sorumluluk olarak görüyorum. ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır.’ Bu sözü önemsiyorum. Şüphesiz yerel seçimlerde İstanbul’u kazanmak büyük bir siyasi başarıdır. İstanbul’u kazanan belediye başkanı dünyanın en önemli ve en güzel şehirlerinden birine hizmet etme onuruna ulaşır. Eğer o kişi milletin ona tanıdığı bu fırsatı iyi değerlendir, milletin takdirini kazanırsa, bu başarı onu ulusal ve uluslararası siyasette başka noktalara taşır. Buna şüphe yok. Ama ben ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır’ sözünü sadece seçim galibiyeti olarak anlamıyorum bu önemli başarıyı farklı bir anlayışla değerlendiriyorum.

    4 YIL BOYUNCA İSTANBUL, GELECEĞİN IŞILTILI TÜRKİYE’SİNİN GEREK TAŞIYICISI GEREK UFKU OLDU

    Benim düşünceme göre İstanbul, Türkiye’nin gelecek tahayyülünün hayata geçtiği şehir olmalıdır. İstanbul’da 16 milyon vatandaşımızın şehirlerinin eşit hissedarı olduğu bir anlayışın hâkim olması gerekmektedir. Bu eşit hissedarlık Cumhuriyet fikrine dayanır. 86 milyon vatandaşımızın da kendi ülkelerinin eşit hissedarı olacağı bir gelecek yeniden İstanbul’da yeşermektedir. Türkiye’mizde gerçek toplumsal barış ve gerçek milli birlik ancak Cumhuriyetimizin aslî amacını, yani yurttaşların, hiçbir ayrım gözetmeksizin, ülkelerinin, şehirlerinin, ormanlarının, ovalarının, dağlarının, sularının, tarihi mirasın ve geleceklerinin eşit hissedarı oldukları zaman gerçekleşecektir. 4 yıl boyunca, İstanbul’u dayanışmanın, refahın, demokratik katılımın, birbirini seven ve sayan yurttaşların bir arada mutlulukla yaşadığı bir şehir yapma ideali ile hareket ettik. İstanbul’un kadınlarına, gençlerine, çocuklarına, yaşlılarına yönelik icraatlarımızla bunu sağladık. Korunan doğası, tarihi ve canlı kültür hayatı ile zengin bir Türkiye hayalinin hayata geçtiği bir şehir oluşturmaya başladık. Yani dört yıl boyunca İstanbul, geleceğin ışıltılı Türkiye’sinin gerek taşıyıcısı gerek ufku oldu.

    2024’TE YAPILACAK OLAN YEREL SEÇİMLER BU FÜTURSUZLUĞA ‘DUR’ DEME SEÇİMİ OLACAKTIR

    İstanbul’un sorunlarını çözmek Türkiye’nin sorunlarını çözmektir. Kuşkusuz İstanbul uzun süre ihmal edilmiş devasa sorunlarla iç içe bir şehirdir. Şehrimizde tahammülü imkânsız hale gelen bir nüfus yoğunlaşması var. İktidarın teşvik ettiği sığınmacı ve mülteci akımı, trafik ve güvenlikten konut krizine kadar, farklı boyutlarıyla kentimizi boğuyor. Siyasi iktidarın, halkımızın, emekçilerin, emeklilerin, gençlerin ve kadınların dertlerini umursamayan ekonomi politikaları sonucu yükselen yoksulluk ve hayat pahalılığı toplumsal düzeni tehdit eder noktaya geldi. Cumhur İttifakı’nın icra ettiği ekonomi anlayışı mayıs 2023 seçimlerinden sonra iyice fütursuzlaştı. Vatandaşın yoksulluğu hızlandı ve derinleşti. İşte tüm bunlardan dolayı mart 2024’te yapılacak olan yerel seçimler bu fütursuzluğa dur deme seçimi olacaktır.

    BEN DE KADERİMİ İSTANBUL’LA MÜHÜRLÜ KABUL EDİYORUM

    İstanbul’un bu devasa sorunlarını çözmek aynı zamanda Türkiye’nin sorunlarının nasıl çözüleceğinin bir sınav yeridir, bir laboratuvardır. Tam da bu nedenle, evet, İstanbul’u kazanmak Türkiye’yi kazanmaktır. Biz ‘İstanbul’u kalkındırmak, Türkiye’yi kalkındırmaktır. İstanbul’u güçlendirmek Türkiye’yi güçlendirmektir’ şiarıyla iş yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Bizim yönetimimizdeki İstanbul, Türkiye’nin mutlu geleceğinin teminatı olmuştur. Demem o ki İstanbul ve Türkiye’nin kaderleri mühürlüdür. Bu nedenle ben de kaderimi İstanbul’la mühürlü kabul ediyorum. Hayatımı adadığım bu mukaddes şehre ve 16 milyon hemşerime en üst düzeyde hizmet etmeyi, Türkiye’ye hizmet etmek ve alternatif bir Türkiye vizyonu ortaya koymak olarak görüyorum. Aziz şehrimizdeki ihmal edilmiş ve onlarca yıl boyunca çözülmemiş devasa zorlukları tek tek alt edip, sorunları kalıcı bir şekilde çözerek, Türkiye’nin sorunlarının nasıl çözülebileceğini milletimize gösteriyoruz. Diğer bir ifade ile 25 yıllık bir dönemden sonra İstanbul’da oluşturduğumuz yeni yönetimle milletimize ‘başka ve çok daha mutlu bir Türkiye’ ihtimalinin var olduğunu kanıtlıyoruz. Tıpkı Ankara’da, İzmir’de ve partimizin, ittifakımızın yönetimi altındaki diğer şehirlerde olduğu gibi. Bu şehre ihanet ederek, hepimizin ortak evini gri bir beton yığınına çeviren rantçı, israfçı, ayrıştırıcı ve yoksullaştırıcı bu yönetime bu büyük milletin mecbur olmadığını gösteriyoruz. Şehrin gerçek sahibi olan halkın kendi şehrine sahip çıkmasını dahi tehdit olarak kabul eden, ağaç ve yeşil görünce rahatsız olan bu zihniyete karşı gerçek bir alternatifi olduğumuzu gösteriyoruz. Her yaştan ve kökenden insanlarımıza umut oluyoruz. Heyecan veriyoruz. Halkımıza bu karanlık dönemde başka bir geleceği yaşatıyoruz.

    SİYASETİ HEP TOPLUMLA OMUZ OMUZA YAPILAN DÖNÜŞTÜRÜCÜ BİR EYLEM OLARAK ANLADIM

    Bizi çeşitli mecralardan izleyen vatandaşlarımın tam da burada özenle kulak kabartmasını rica ediyorum: Ben hayatım boyunca bir koltuğa değil, bir misyona aday oldum. Bugün bu misyon Türkiye’nin yeni bir siyaset ve yeni bir yönetim anlayışına kavuşturulması misyonudur. Bu topraklarda cesur bir demokrasinin, adaletin, bölgemize ve dünyaya ilham kaynağı olacak özgürlüklerin, hukukun üstünlüğünün ve güçlü bir devletin yeniden tesisi öncelikli hedefimdir. Vatandaşın hayat kalitesini artırmak için yerelden neşet eden kapsayıcı, adil ve paylaşımcı bir kalkınma; insanlarımızın hayat güvenliğinin sağlanması için çevre krizi ve depreme karşı ödünsüz ve etkin önlemler; gelecek nesiller için gerçek bir refah toplumu ve yaratıcı-girişimci bir teknoloji hamlesi siyasal vizyonumuzun ana kolonlarıdır. Bu hedefler doğrultusunda güçlü ama demokratik, aktif ama denetlenen, cesur ama şeffaf bir liderlik anlayışının altını çiziyorum. Zira biliyorum ki cesur demokrasi; cesur bir toplum ve cesur liderlerle mümkün olabilir. Ben hayatımın hiçbir döneminde siyaseti sadece siyasal partilerden ibaret görmedim. Siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez ve önemli organlarıdır. Ama gücünü yerelden alan bir yönetici olarak siyaseti hep toplumla omuz omuza yapılan dönüştürücü bir eylem olarak anladım. O nedenle geçmişte olduğu gibi bundan sonraki yolculukta da benim yol arkadaşlarım gençler ve kadınlardır. Emekçiler ve güvencesizlerdir. Emekliler ve yaşlılardır. Engelliler ve keşfedilmeyi bekleyen girişimci ve yaratıcı zihinlerdir.

    SEÇİMLERİNDEKİ GİBİ PARTİLER ÖTESİ İSTANBUL İTTİFAKINI KURMAK İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM

    İzin verirseniz bu vesile ile Türkiye’nin yönetiminden, yoksulluktan, demokrasimizin ölüme terk edilmesinden, özgürlüklerimizin elimizden alınmasından, emeğin sömürülmesinden, kültür hayatımızın çölleşmesinden, gençlerimizin, doktorlarımızın, ustalarımızın ülkelerini terk etmesinden isyan eden, kime oy verdiğine bakmazsınız, tüm yurttaşlarıma seslenmek istiyorum: Sevgili Yurttaşlarım: İstanbul Büyük Şehir Belediyesini korumalıyız. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bu iktidarın eline geçmesinin maliyetinin idrâkına varmalıyız. Geçen sürede gördük ki, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’ni gayri hukuki yollardan elde etmek için birçok yol denendi; denemeye devam edecekler. Bunu şimdiye kadar halkımızın feraseti sonucu başaramadılar. Şimdi seçimlerde İstanbul’u tekrar kazanmak için bir araya gelmeliyiz, aramızdaki tartışmaları bir kenara bırakıp, odaklanmalıyız. Bu büyük başarı için, parti ayrımı yapmadan, beraberce hareket etmemiz gerekiyor. Ben 2019 seçimlerindeki gibi partiler ötesi İstanbul ittifakını kurmak için elimden geleni yapacağım. Muhalefet partilerinin de bu şuurla hareket edeceğine, bu meselenin partiler üstü bir mesele olduğunun anlaşılacağına gönülden inanıyorum.

    CHP’Lİ YOL ARKADAŞLARIMA DA SESLENMEK İSTİYORUM. BENİM DÜNYAMDA UMUTSUZLUĞA YER YOKTUR

    Bu vesile ile CHP’li yol arkadaşlarıma da seslenmek istiyorum: Mayıs 2023 seçimlerinde yaşadığımız hayal kırıklığı beni çok derinden üzmüştür. Bunu birçok vesile ile dile getirdim. Halkımızdan bu seçim mağlubiyetinden dolayı özür diledim. Bu hayal kırıklığının nedenlerinden biri de yenilginin sorumluluğunu üstlenme, gerçekle yüzleşme konusunda gerekli duyarlılığın gösterilmemesidir. 28 Mayıs gecesinden başlayarak ortaya konan tavır, partililerimizi, seçmenlerimizi anlamak ve hissetmek kaygısından maalesef uzaktır. Ne var ki benim dünyamda umutsuzluğa yer yoktur. Umudun önündeki bütün engelleri kaldırmalıyız. Ben bu mağlubiyetin partimizde köklü ve kapsayıcı bir tazelenme sürecinin başlamasına vesile olduğunu görüyorum.

    CHP KÜÇÜK İKTİDARLARIN PARTİSİ OLAMAZ. KÜÇÜK İKTİDARLARLA TATMİN OLAMAZ. BU ALIŞKANLIK SONA ERMELİDİR

    Fikriyatımızı geliştirip, çehremizi değiştirip, parti mimarimizi dönüştürdüğümüz taktirde biliyorum ki halkımız, bizim geleceğin Türkiye’sini onlarla beraber kurmamızı bizden talep edecektir. Şunu açık ve samimiyetimle ifade etmeliyim ki bu uğurda partimin değişimi-dönüşümü siyaset hayatımın çok önemli bir misyonudur. Yürüdüğüm ve ulaşmak istediğim menzil de bu değişim ve dönüşümdür. Sevgili Cumhuriyet Halk Partili yol arkadaşlarım, artık CHP seçim kaybedemez. Kaybetmemeli. CHP ikinci parti olmakla övünemez. Övünmemeli. Durum idare edemez. Etmemeli. Cumhuriyet Halk Partisi önderliğindeki toplumsal ve siyasal muhalefetin yerel seçimleri kazanması bir zorunluluktur.

    CHP TARİHİNİ ÇOK İYİ BİLEN BU KADROLAR, YENİDEN BİR TARİH YAZMAK İÇİN ÖNLERİNİN AÇILMASINI BEKLEMEKTEDİRLER

    CHP’liler, yüksek kazanma arzusu, azmi ve bilinciyle hareket etmek mecburiyetindendir. Önümüzdeki seçimlerde sadece belediye başkanlıklarını değil, belediye meclislerini de kazanmalıyız. Bunun için bütün örgütümüz, belediye başkan adaylarıyla birlikte bu değişim ve dönüşüm sürecini en güçlü şekilde tamamlayıp uyum içinde çalışmak, çalışmak, çalışmak zorundadır. Dünyada bağımsızlık savaşı örgütlemiş, ülke kurmuş çok az parti vardır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk aynı zamanda ilk genel başkanımızdır. CHP küçük iktidarların partisi olamaz, küçük iktidarlarla tatmin olamaz. Bu alışkanlık sona ermelidir. İstanbul’dan Tunceli’ye, Edirne’den Diyarbakır’a, Trabzon’dan Kahramanmaraş’a, Manisa’dan Sinop’a CHP’nin geçmişi tertemiz kadroları, parti emekçileri, görevlere hazırdır. CHP tarihini çok iyi bilen bu kadrolar, yeniden bir tarih yazmak için önlerinin açılmasını beklemektedirler.

    BEN, PARTİMİN BİR EVLADI OLARAK, BU DÖNÜŞÜME İÇERİKLİ VE ETKİN BİR ŞEKİLDE KATKI SUNMAYA VAR GÜCÜMLE DEVAM EDECEĞİM

    Değişim-dönüşüm aynı zamanda köklü bir kadro hareketidir. Bu kadro hareketi genel başkandan yönetime, üye yapısından parti seçimlerine kadar pek çok hususu kapsamaktadır. Şunu ifade etmeme izin verin. Yenilenme, değişim, dönüşüm tabii ki kolay değildir ama bunu hep birlikte gerçekleştirmek zorundayız. Bu dönüşümü başaramadığımız takdirde milletimizin seçim sonrası oluşan hayal kırıklığının kalıcı hâle gelmesi en önemli risktir. Bu risk önümüzdeki yerel seçimlerin kazanılmasında çok büyük bir engeldir. Şunu açık seçik görmemiz gerekiyor. Demokrasimizin karşı karşıya bulunduğu asıl tehlike, milletimizin umutsuzluğu ve beklentisizliğinin kökleşmesidir, yapısallaşmasıdır. Halbuki bizim yaşanan hayal kırıklığını çok daha güçlü bir arzuya çevirmemiz hiç de zor değil. Bunu yapabiliriz. Ben, partimin bir evladı olarak bu dönüşüme içerikli ve etkin bir şekilde katkı sunmaya var gücümle devam edeceğim.

    İSTANBUL GÖNÜLLÜLERİYLE TEKRAR İSTANBUL İTTİFAKINI KURMAYA GELİYORUM

    İstanbul dünyanın en önemli merkezlerinden biridir. Üç imparatorluğun başkentliğini yapmış mukaddes bir şehirdir. Ecdadımız bize büyük bir kültürel ve doğal miras bırakmıştır. İstanbul’a hizmet, dünyaya hizmettir. İstanbul’a ihanet edilemez çünkü bu sadece Türkiye’ye değil, insanlığa ihanet olur. Ben büyükşehir belediye başkanı olduğumda tüm halkımıza bu mukaddes şehrin en başarılı belediye başkanı olacağıma söz verdim. Bu sözü tutmaya devam edeceğim. Sözlerime son verirken şunu ifade etmek istiyorum. Şehrimizin yağmalanmasına, adaletsizlik ve çevre katliamına karşı İstanbul’u bir kez daha savunmak için yola çıkıyorum. Dört sene boyunca olduğu gibi 16 milyona eşit hizmet götürmek için yola çıkıyorum. Yoksulluğu söküp atan refah içinde bir şehir oluşturmak için yola çıkıyorum. Katılımı ve ortaklaşan aklı merkeze almak için, dünyanın tüm teknolojik yeniliklerine ve gelişimine ev sahibi olmak için yola çıkıyorum. Bu anlayışla 2019’da olduğu gibi CHP’li yol arkadaşlarımla, farklı partilere gönül veren İstanbullularla, kentine sahip çıkan, oyuna sahip çıkan İstanbul Gönüllüleriyle tekrar İstanbul ittifakını kurmaya geliyorum. İstanbulluları ve tüm yurttaşlarımı da bu yürüyüşe davet ediyorum. Sevgili CHP’liler, kıymetli İstanbullular, aziz vatandaşlarım: Her şey çok güzel olacak. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.”

  • “Elimizden gelen katkıyı sunmak istiyoruz”

    “Elimizden gelen katkıyı sunmak istiyoruz”

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, eşi Dr. Dilek Kaya İmamoğlu ile gerçekleştirdiği Tunceli ziyaretine ikinci ve son gününde de devam etti. CHP Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol’un da eşlik ettiği İmamoğlu çifti, Nazimiye’ye giderken yol üzerinde bulunan Tunceli Cemevi’ni de ziyaret etti. İmamoğlu ve beraberindekiler Nazimiye’de ise Belediye Başkanı Cafer Kırmızıçiçek ve kalabalık bir vatandaş topluluğu tarafından davul-zurna eşliğinde karşılandı. İmamoğlu, belediye ziyaretinin ardından, İBB tarafından yaptırılan ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun annesi Yemuş ve babası Kamer’in adlarını taşıyan konukevini ziyaret etti. İmamoğlu, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

    MİLLETİMİZİ AYRIŞTIRMAYI KENDİNE GELENEK EDİNMİŞ İNSANLARA MÜSAADE ETMEMEMİZ LAZIM: Memleketimin her yerini gezdiğimde, inanılmaz içim ısınıyor. Bu güzel ülkenin, bu güzel coğrafyanın insanları çok güzel, gelenekleri çok güzel. İnançlarının çok derin bir duygusu var. İnsanı önceleyen, doğayı önceleyen, yaşamı önceleyen ve aslında insanlarımızı birbirine bağlayan çok derin bağları var, çok derin, kültürel ilişkileri var. Yüzyıllarca, hatta binlerce yıllık derinliğe sahip. Gerçekten biz, biriz ve beraberiz. Toplumu ayrıştırmanın belki de en zor olduğu topraklarda yaşayan milletiz. Ama ne yazık ki dönem dönem milletimizi ayrıştırmayı kendine gelenek edinmiş insanların bazen kurbanı oluyoruz. Buna asla müsaade etmememiz lazım.

    KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN GENEL BAŞKANLIĞI’NDA ADAY OLDUM İSTANBUL’A, ONA TEŞEKÜR EDİYORUM: İstanbul’dan geliyorum. İstanbul’un Belediye Başkanıyım. Allah’ın bir lütfu. Teşekkür ediyorum. İstanbullular bize böyle bir imkân yarattı. Bize oy verdi biz onlara layık olmaya çalışıyoruz. Partim beni aday gösterdi. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığı’nda aday oldum İstanbul’a. Ona teşekkür ediyorum. İstanbul’da, bu milletin her bireyinin, her ferdinin, her inancın, her yaşam biçiminin, etnik kökenin bulunduğu bir kentin Belediye Başkanıyım. Benim gönlüm o kadar geniş olmak zorunda ki görevim gereği… Kendime o anlamda çok güveniyorum. Hiçbir insanı birbirinden ayırt eden bir ruh halim hiç olmadı. Diyorum ki ‘İyi ki annem babam, beni öyle bir evlat olarak büyütmüş’. Onlara minnet duyuyorum. Teşekkür ediyorum. Eşimle beraber, ailece öyleyiz. İyi ki öyleyiz. O insani taraf. Ama görevim gereği gönlüm öyle geniş olmalı. 16 milyon insana eşit bakan, onlarla bir kentte yaşarken, bir insanın bile derdi var ise onu dert edinen, bir eksiği var ise onu eksiğini kapatma konusunda çaba gösteren yönetici olmak zorundayım. O bakımdan, o birliğin ve beraberliğin belki en büyük, en güçlü simgesi İstanbul’da bir belediye başkanınız var. Ve umut ediyorum ki layıkıyla görev dönemini bitiren, insanlarına o anlamda gururla, başı dik, alnı açık şekilde hesap verebilen bir kişi olabileyim. Tek temennim budur.

    PARTİ AYRIMI YAPMAKSIZIN, 400’E YAKIN BELEDİYEYE KATKILAR SUNDUK: İstanbul, her yönüyle Türkiye’ye örnek olması gereken bir kenttir. Tabiri caizse İstanbul’un kaynaklarından ayırabildiği ya da bir şekilde fırsat üretebildiği bir ortamda, Türkiye’nin her yerine fayda üretmesi gereken de bir kenttir. Çok zor bir dört yıl oldu. Pandemiyle uğraştık. Büyük bir ekonomik krizle uğraştık. Çok önemli bir deprem felaketiyle birlikte insanlarımızı, canlarımızı kaybettik. Aynı zamanda onun hem ekonomik hem moralsizlik dönemini yine İstanbul’da hep beraber yönettik. E bir de bu iktidarın her gün, ‘İmamoğlu aşağı, İmamoğlu yukarı’ dayatmasıyla, zorlamasıyla uğraştık. Ama bu 4 yıl boyunca, inanın parti ayrımı yapmaksızın, yaklaşık 400’e yakın belediyeye, Türkiye’nin farklı yerlerinde katkılar sunduk. Ve bunu gururla yaptık. Bugün de Nazımiye’deyiz.

    ELİMİZDEN GELEN KATKIYI SUNMAK İSTİYORUZ: Ben, açıkçası Başkanımdan rica etmiştim, sadece bir ziyaret yapalım, diye. Ama gördüm ki, Başkanımız bizi sizlerle kucaklaştırmak ve buluşturmak istedi. Sağ olsun. Sizler de buraya zahmet buyurdunuz. Ben, böyle bir konukevinin ne kadar faydalı olduğunu gördüm, biliyorum. Bize yeni proje de sundu. Onu da değerlendiriyoruz. İnşallah, elimizden gelen katkıyı sunmak istiyoruz. Nazımiye’de böylesi değerli bir işi önümüze getirdiği için de o anlamda kendisine teşekkür ediyorum. Çünkü, faydalı bir işi önümüze getirdi. Burada şöyle bir fayda üretildi. Bir; bir mekan çıktı ortaya. İki; o faydanın içinde, bir konaklamayla buradan gelen misafirlerini ağırlayan, Nazımiye’nin yüz akı bir yer çıktı. Üç; altında ticari alanlar çıkarttı. Dört; şimdi söyledi, 20 yeni istihdam yarattı. Şehirlerimiz boşalıyor, köylerimiz boşalıyor., ilçelerimiz boşalıyor. Bunun en derin sıkıntısını yaşayan illerden birisi de Tunceli. İsteriz ve dileriz ki buralarda istihdam büyüsün, iş yapma imkanı artsın, turizm, tarım, doğayı koruyan bir gelişme modeli burada olsun. Cennet köşesi bir yöre olan Tunceli’nin, ilçeleriyle beraber ayağa kalktığı bir Türkiye var edelim. Dileğimiz bu. Yoksa memleketimizin her köşesi boşalır da sadece İstanbul’a veya o tür yerlere yığılırsak, gerçekten memleketin bir anlamı kalmaz. O bakımdan bu tür adımları destekliyoruz.

    TEŞEKKÜR EDİYORUM NAZİMİYE’YE BİZİ HEMŞERİ KABUL ETTİNİZ: Çok teşekkür ediyorum Nazimiye’ye. Bizi hemşeri kabul ettiniz. Ben, zaten kendimi bir nevi buranın bir evladı kabul ediyorum zaten. Her yörenin evladı kabul ediyorum. Ve az önce burada, çocuklarla kucaklaşırken bir evlat gibi, bir yeğenim gibi onlarla kucaklaşmanın bana verdiği hazzı anlatamam size. O çok büyük bir haz, ama aynı zamanda bu omuzlarıma çok büyük sorumluluk yüklüyor. Onlara mahcup olmamak için çok çalışacağım bunu bilesiniz. Bana başkanımız dedi ki, ‘İsmiyle ilgili bir düşünceniz olur mu?’ Kendisine, ‘Güzel bir mekân tasarladın, bize de fırsat verdin, destek olduk, birlikte çok güzel bir yer ürettik. Bir konaklamanın en güzel tarifi nedir? Ana ocağı, baba ocağı deriz. Dolayısıyla oraya en güzel yakışanı, bizim Genel Başkanımızın memleketi orası. Doğduğu yer. Onun anasının ve babasının isminin yaşatılması daha güzel olur’ dedim ve böylece isminin verilmesine vesile olduk.

    BİZ ATAYI, DEDEYİ, NİNEYİ, BABAYI BİLEN İNSANLARIZ: Bunlar, güzel şeyler. Değerlerimizi bileceğiz. Değerlerimizin başımızın üstünde yeri var. Biz atayı, dedeyi, nineyi, babayı bilen insanlarız. Ve o konuda çok duyarlı insanlarız. Bizim dilimiz, tavrımız, tarzımız hep saygıyla bu yaşa getirdi bizi ve böyle devam edecek. Evet; mutlu edemedik Cumhuriyet’imizin yüzüncü yılında halkımızı. Çok mutlu etmek istiyorduk, olmadı. Ama hem yerel seçimlerde hem bundan sonraki Türkiye’nin gelecekte problemlerini çözmeye kararlı bir nesliniz var. Bu konuda yürekli bir biçimde çalışmaya ve kararlı bir biçimde bu düzeni değiştirmeye söz vermiş bir kardeşiniz var burada. Bu mücadeleyi sonsuz vereceğiz. Yolumuz açık olsun. Hem 2024 hem de bundan sonraki yolculukta milletimiz için çok başarılar elde edeceğimize, yine buradan, Nazımiye’den hepinizin huzurun söz veriyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.”

    GÜRSEL TEKİN: ÖNEMLİ OLAN ETNİK KİMLİK DEĞİL, ÖNEMLİ OLAN YURTTAŞLIK BİLİNCİ

    İmamoğlu’ndan önce konuşan Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol da şunları ifade etti:

    “Ben 26’ncı dönem sizleri temsilen parlamentoda görev yaptım. Elimden geldiği kadar bu şehrin değerlerine sahip çıkarak yerel anlamda taleplerin çözülmesiyle ilgili dönem dönem belediye başkanlarımızla ilgili parti teşkilatlarımızla elimden gelen katkıyı verdim. Ama kader daha sonra bizi 27’nci dönem ve 28’inci dönemde Elâzığ’da milletvekili olmaya yönlendirdi. Her ne kadar Elâzığ milletvekiliysem de ama biz hiçbir zaman geldiğimiz toprakları ve bu toprakların değerlerini ve bu toprakların inançlarını unutmadan Elâzığ milletvekili olarak aslında orada sizi temsil ediyorum. Tunceli’yi temsil ediyorum. Tunceli milletvekiliyken Elâzığ milletvekilliği adaylığım açıklandı. Elazığ’daki AK Partili rakiplerim benimle ilgili bir kampanya yürüttüler. Dediler ki ‘Gürsel Erol Tuncelili, Gürsel Erol Alevi Elâzığ’da ne işi var?’ Ben de Elâzığ’ın iki yerel televizyonu var, yayın yaptım dedim ki ‘Evet ben Tunceliliyim. Benim babamın da benim dedemin de benim atalarımın da mezarı Tunceli’de, Dersim topraklarında, ben Aleviyim. Zaten soyunu sopunu inkâr eden bırakın milletvekilliği ondan adam bile olmaz. Ama önemli olan önemli olan sizin etnik kimliğiniz değil. Önemli olan bu ülkede yurttaşlarımızın yurttaşlık haklarına, özgürlüklerine verdiğiniz katkı, bu ülkede ulusal bağımsızlığımızın yaşamasını sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in değerlerine sahip çıkma anlayışıdır’. Elâzığ halkına da teşekkür ederim. Türkiye’nin en muhafazakâr ve milliyetçi kenti olarak bilinen kent beni tarihinde görülmemiş bir oyla Alevi kimliğimle Tunceli kimliğime yeniden milletvekili seçti. Demek ki önemli olan etnik kimlik değil önemli olan yurttaşlık bilinci.”

    KIRMIZIÇİÇEK’TEN İMAMOĞLU’NA: “ARTIK BİR NAZIMİYELİSİNİZ”

    Nazımiye Belediye Başkanı Kırmızıçiçek de konuşmasında şunları dile getirdi:

    “İlçemizin en büyük sorunlarından biri, konaklama yerlerinin olmayışıydı. İlçemizde bulunan Düzgün Baba ziyaretgahı nedeniyle, ilçemize yıl boyunca 150-200 bin arasında insanın ziyaret ediyor. Misafirlerimizi ilçemize konaklatamadığımızdan dolayı, ilçe halkı ve dışarıdan gelen insanlardan haklı olarak büyük tepki alıyorduk. Konukevimiz 13 odalı ve 26 yataklı. Sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır. Çünkü hem ilçemize konukevi yaptırdınız hem de bununla birlikte işsiz insanlarımıza istihdam yarattınız. Şu anda konukevimizdeki gelirle, 21 kişiyi çalıştırıyoruz. Konukevimiz, az da olsa bir nebze konaklama sorununu çözmüştür. Sayın Başkanım, sizler Nazımiye Belediyesi’ni de ilçemizi hiç yalnız bırakmadınız. Her zaman desteği esirgemediniz. Sizlere her zaman duacı ve minnettarız. Düzgün Baba, yar ve yardımcınız olsun. Sayın Başkanım, ilçemize verdiğiniz desteklerden dolayı Nazımiye Belediye Meclisi’nin 1 Şubat 2023 tarihinde yaptığı toplantısında, sizlere fahri hemşerilik beratı verilmesine oy birliğiyle karar almıştır. Sayın Başkanım, sizler de artık bir Nazımiyelisiniz, hemşerimizsiniz.”

  • “Birlikte yaşamanın, neferleri olacağız”

    “Birlikte yaşamanın, neferleri olacağız”

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Alevi vatandaşların tuttuğu 12 günlük Muharrem Matemi’nin ardından pişirilen aşure lokmasına ortak oldu. İmamoğlu, Gaziosmanpaşa Kültür Merkezi ve Cemevi’nde gerçekleştirilen lokma paylaşımı öncesinde bir konuşma yaptı. Aşurenin bu toprakların kıymetli bir geleneği olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Bu, bizim biri arada, farklılıklarımızla birlikte yaşamamızın çok özel bir tarifi diyebiliriz. O tarif, bizi temsil eden kadim bir lezzet. Tabii bereketin, dayanışmanın, aynı zamanda birlik ve beraberliğin de simgesidir aşure” dedi.

    Barış ve kardeşlik içerisinde yaşamak adına, yüzyıllardır derin bir mücadele verildiğini ifade eden İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “BU KARDEŞLİĞİ DÖNEM DÖNEM BOZMAK İSTEYENLER OLABİLİR: Bu kardeşliği dönem dönem sıkıntıya uğratmak isteyenler, bozmak isteyenler olabilir. Geçmişte olmuştur, gelecekte de olacaktır. Ve özellikle farklı inançlar, farklı kimlikler üzerinden insanlarımızı birbirine düşüren ya da birbirine kötü gözle bakmasını sağlama gayreti içerisinde olan insanlar ortaya çıkmıştır. Ama biz şunu söylüyoruz her yerde: Aynen aşurede olduğu gibi, bu toplumun mayasında bir arada yaşamak, hoşgörü içinde yaşamak, birbirini sevmek, birbirine iyi gözle bakmak, komşuluk yapmak, ticaret yapmak, yaşamın içinde olmak gibi kavramlarımız var. Bunlara sığınacağız. Tabii bu dayanışma ve paylaşma duygusu içerisinde, özellikle her cana, her yaşayana kıymet vermek gibi geleneklerimiz, göreneklerimiz, adetlerimiz var. Bizim kültürümüz her zaman bu güzel duyguları, bu güzel ilişkileri birbirimize öğütler. Birbirimize bu öğütlerle baktığımızda milletçe, toplum olarak çok az hata yaparız.

    ZALİM OLMAYI TERCİH EDENLERİ VE KERBELA’YI ASLA UNUTMAYACAĞIZ: Bu güzel öğütleri dinlemeyenlerin, hatta dinimizin ‘Öldürmeyin’ emrine bile uymayanları tarih boyunca yaşadık, gördük. Özellikle bütün bu tavsiyelere inancımızın iyi dileklerine, iyi emirlerine rağmen, zalim olmayı tercih edenleri ve Kerbela’yı asla unutmayacağız. Bu zalimliği bileceğiz. Bu katliamları bileceğiz. Bileceğiz ama aynı zamanda o yaşananlardan da derin bir ibret alacağız. İbret alacağız ve hep birlikte yaşamanın, mutluluğun, huzurun, barışın, dayanışmanın mücadelecisi ve neferleri olacağız. Bunu başardık. Başarmaya da devam edeceğiz. Tabii zalimlerin karşısında dimdik olmak, kararlı olmak, onlara fırsat vermemek, asla vazgeçmemek, kötü dil kullananları, kötülük yapanları değil, iyilik peşinde koşanlardan olmayı tercih edeceğiz.

    KERBELA, İSLAM TARİHİNİN EN ACI ANLARINDAN BİRİ: Kerbela, insanlık tarihinde yaşanan en acı olaylardan birisi. Bunun hayatımıza derin etkileri olmuştur. Özellikle Alevi vatandaşlarımızın, bu yaşanan tarihin en acı anlarından birisinden çıkarttığı o dünyanın en güzel duygusunu, hep büyük bir saygıyla karşılarım. Nedir o? Bütün bu kötülüğe rağmen; barış için, huzur için, özgürlük için, eşitlik için, dayanışma için en ön safta mücadele eden Alevi vatandaşlarımızın bu toprakların ve bu toplumun en temel taşlarından birisi olmasını, her zaman örnek bir biçimde anlatırım, yaşarım, duygulanırım ve saygıyla eğilirim önünde. Hepinizin huzurunda Hazreti Hüseyin’i, Kerbela’daki bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Her zaman barışın, huzurun, iyiliğin, özgürlüğün mücadelesini hep birlikte vermenin ne kadar kutsal ve ne kadar önemli bir duygu olduğunu tekrar burada hatırlıyoruz.

    İSTANBUL’DAKİ HER İBADETHANEYE EŞİT YAKLAŞIYORUZ: İBB olarak, İstanbul’da yaşayan her inanç kesiminden insanlarla konuşarak, onların ihtiyaçları doğrultusunda hizmet etmeye çalışıyoruz. Bu anlamda her ibadethaneye eşit yaklaşıyoruz ve cemevlerinin de bu kapsamda. Özellikle maneviyatı üzerinden, inancı üzerinden, ibadet hakkı üzerinden bu şehirde Alevi vatandaşlarımıza daha farklı bir boyutta sorunlu hissediyorum kendimi. Bu yönüyle hem cemevlerimize katkı sunmak hem cemevlerimizin ihtiyaçlarını gözetmek, ama aynı zamanda siz kıymetli hemşerilerimizin en manevi anlarında da bu duygularını onlarla yaşayan, onları bu noktada destekleyen ve bir arada hizmet üreten bir anlayışı ortaya koyduk.

    CEMEVLERİNİ TARTIŞMAYA AÇANLARI ÜZÜNTÜYLE TAKİP EDİYORUM: Cemevleri bu topraklarda yüzyıllardır ibadethane şeklinde kullanıldığını herkes biliyor. Bu ihtiyacı ve cemevlerinin ibadethane olmasını tartışmaya açan ya da bu yönde gayret eden herkesi üzüntüyle takip ediyorum. Bunun asla bir yeri yoktur. İnancın sahibi olan insanlar ne şekilde, nasıl ibadet edeceklerini kendileri bilirler ve tarihler boyu bunu yaşatırlar. Bu bağlamda bizim için net olarak Alevi vatandaşlarımızın ibadethanesi olan cemevlerimizi bu yönüyle değerlendiren ve ihtiyaçlarını tespit eden, onlara katkı sunan bir kamu yöneticisi olmayı özenli bir şekilde yürütüyoruz. Bu işi kıvançla yapıyoruz. Ve yaparken de diyoruz ki bu bir siyasi hizmet değil, bu vatandaşımıza bir lütuf da değil. Bu, kamunun vatandaşına olan borcunu yerine getirmesidir. Dünyada laik toplumlarda, laik ülkelerde bu derinlemesine gözetilir ve mutlaka bu sorumluluk yerine getirilir. Sadece bu topraklarda, İslam adına ya da işte mezhepler üzerinden, Sünnilik, Alevilik üzerinden de değil, farklı inançlara da aynı sorumluluğu taşırız. Yani bu şehirde yaşayan, -sayısının ne olduğunun hiçbir önemi yoktur- Hristiyan’ı, Musevi’si… Bütün inançlara eşit mesafede olduğumuzu ve onlara da inançları yönünde katkı sunduğumuzu da belirtmek isterim.

    ALLAH BİZİ, MİLLETİMİZİ, BÜTÜN ZALİMLERİN ZULMÜNDEN KORUSUN: Muharrem ayında tutulan oruçların kabul olmasını diliyorum. Yüce Allah’tan; dualarımızın, o toplumun, milletin, insanlığın, doğanın iyileşmesi adına yaptığımız bütün duaların kabul olmasını diliyorum. Ve tarihte yaşanmış, hepimizin canını hala yakan, derinden etkileyen acıların bir daha ne toplumumuzda ne milletimizde ne de dünyanın hiçbir yerinde yaşanmamasını yürekten diliyorum, dua ediyorum. Aşure, her birimizi, özellikle kendi içimizde, kendi benliğimizi koruyarak, bir arada yaşamamızın bir simgesi olarak tarih boyunca var olmuştur. Bundan sonra da ebediyen var olmasını diliyorum. Evlatlarımıza, çocuklarımıza, gençlerimize daha güzel bir gelecek, daha güzel yaşam ortamları hem şehrimiz adına hem ülkemiz adına birlikte var etmemiz gerektiğini bilerek, bu yönde mücadelemizi en üst seviyede vermemizi ve bu mücadeleyi verirken de başarıya ulaşmasını diliyorum. Çünkü bütün çocukların eşit olduğu, her türlü hizmetin onlara eşit bir şekilde ulaştırıldığı bir ülkenin var olması bizi dünyada bambaşka bir yere eriştirecektir. Bunu temenni ediyorum. Allah bizi, milletimizi, bütün zalimlerin zulmünden korusun. Bütün ailelerimizin geleceği güzel olsun. Herkesin kalbine iyilik, güzellik, ferahlık nasip etsin. Kötü düşünceden her bireyin, bu güzel çocuklarımızın her birinin uzak olmasını diliyor, aşuremizin hayırlara vesile olmasını istiyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.”

    Ekrem İmamoğlu, konuşmaların ve Mustafa Yıldırım Dede’nin verdiği duanın ardından ilk aşure lokmasını vatandaşlara dağıttı.

  • “Değişimler zorlu olur bazen”

    “Değişimler zorlu olur bazen”

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Vakfı aracılığıyla bu yıl 4’üncüsünü düzenlediği kurban bağışından elde edilen konservelerin 90 bin aileye ulaştırılmak üzere Bakırköy’den dağıtıma çıkarılması programının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    “SİYASAL ANLAMDA ÇOK GÜÇLÜ VE FARKLI ADIMLARA İHTİYACI VAR”

    CHP’de başlattığı değişim çağrısının ardından “İktidar İçin Değişim” internet sitesine gelen görüşleri değerlendiren İmamoğlu, “Devam ediyoruz. Çalışıyoruz. Yani büyük bir ekibimiz var. Çok özel, yeni, hem akademik dünyadan hem siyasete meraklı dünyadan konuşuyoruz. Ülkemizin geleceğini, partimizin geleceğini konuşuyoruz. Hep iyi şeyler konuşuyoruz. Türkiye’nin ihtiyacı var. Bugün bahsettiğim ekonomik koşullar, ortamlar; çok akılcı politikaları ülkemizin ihtiyacı var. Siyasal anlamda çok güçlü ve farklı adımlara ihtiyacı var. Yoksa biz gençlerle siyaset konuşamayacak duruma geleceğiz” dedi.

    “ÖYLE ARKAYA YASLANALIM, UZAKTAN İZLEYELİM MODUNDA, FORMUNDA BİR İNSAN OLAMAM”

    Toplumun lider değişmesi mesajına ilişkin de İmamoğlu, şöyle konuştu:

    “Bunları izliyoruz. Takip ediyoruz tabii. Yani her sesi dinlemekle yükümlüyüz. Ben 16 milyonluk kentin bir belediye başkanıyım. Aynı zamanda Türkiye siyaseti yönünde büyük bir mücadele vermiş birisiyim. Bu mücadelenin en öncüsü olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir ferdiyim. Dolayısıyla bütün bu eksende öyle arkaya yaslanalım, uzaktan izleyelim modunda, formunda bir insan olamam. Süreci en üst seviyede ilgiyle, alakayla hani neredeyse saniye saniye takip edip, analiz edip çalışan, gerektiğinde de sesini çıkaracak olan, parti içi meseleleri partide, kamuya dönük olması gereken süreçleri de kamuya açık bir şekilde paylaşmaktan asla geri durmam.”

    “PARTİ İÇİ MESELELERİ KONUŞMAYA DAHA VAR”

    İmamoğlu, bu mesajı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na iletip iletmediğiyle ilgili soruyu ise yanıtsız bıraktı. “Partide sizden başka birisi aday olursa destekler misiniz” sorusuna da İmamoğlu, “Bu parti içi meseleleri konuşmaya daha var” karşılığını verdi.

    “UKOME, HÜKÜMETİN İSTANBUL’U ZAPT ETME, KONTROL ETME MAĞDUR ETME MERKEZİ”

    İBB Ulaştırma Koordinasyon Merkezi’nin (UKOME) dünkü toplantısında toplu ulaşıma zam konusunda anlaşma sağlanamamasına ilişkin de İmamoğlu, şunları söyledi:

    “UKOME uzun süredir İstanbul Ulaşım Koordinasyon Merkezi değil. UKOME, göreve geldiğimiz an itibarıyla hükümetin İstanbul’u zapt etme, kontrol etme, mağdur etme merkezi. Ankara, Konya, ne bileyim Trabzon, Bursa, yani Türkiye’de Allah aşkına şu gördüğünüz otobüs mazotla çalışıyor veya işte gördüğünüz metro elektrikle çalışıyor. Artı biz enflasyon ortamında çalıştırdığımız insanlara zam vermek zorundayız, veriyoruz. Onların aldığı zamları yansıtmak durumundayız. Yani biz gökten zembille onlara yakıt sağlayamıyoruz. O bakımdan bugünün ekonomik koşullarının getirdiği oranların çok altında kalmamıza rağmen bizi daha da aşağıya çekmek, yani neredeyse hizmet veremez hâle gelecek duruma getirme konusunda çaba gösteren bir kurul. Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi artık 14-15 milyar liraya varan yıllık ulaşım sübvansiyonuna erişti. Bu zammı yapmak zorundayız, çünkü kendilerinin seçimden bu yana akaryakıta ne kadar zam yaptığını sizler biliyorsunuz. Böylesi bir ortamda biz mecburuz zam yapmaya. Ticari bir alan değil ki bu. Sübvansiyonu biraz aşağı çekmek zorundayız, çünkü bütçemiz buna yetmez. Bu toplu ulaşımın hepsi için öyle.

    “5-6 TANE USULSÜZ ÜYE AKTARARAK UKOME ÜZERİNDEN KARARLARI ENGELLEYEN SÜREÇLERİ YAŞIYORUZ”

    Bakın taksici, yüzde 100’e yakın fark istiyor. Yani böyle bir ortamdayız. Dolayısıyla kimse keyfinden zam yapmıyor. Zam yapılmasının sebebi, bu ülkeyi çok kötü bir ekonomi yönetimiyle 6-7 yıldır en az yöneten hükümetin sorumluluğundadır. Bugün tedbir almak zorunda kaldılar, kalıyorlar. Vergi yükleri, diğer hususlardaki değişik ekonomi politikaları, doğru atılan adımlar da var. Liyakatli insanlar ekonomide olsun istiyoruz, görüyoruz da o tür adımları. Onlar daha da önemli ekonomik tedbirleri almak zorunda. Yani tabiri caizse kemer sıkmak zorunda, vergileri artırmak zorunda kalacaklar. Bütün bunlar ister istemez bizim de bir kamu kurumu olarak, İstanbul’da hizmet eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak ulaşımdan diğer hususlara kadar yansıtılmak zorunda. O bakımdan burada UKOME kıskacı altında İstanbul’un nitelikli ulaşım hizmeti engellenmek, hatta ‘Yapılmasın, buradan siyasi rant elde edelim’ anlayışı vardır. Oraya 5-6 tane usulsüz üye aktararak UKOME üzerinden kararları engelleyen süreçleri yaşıyoruz. Düşürün ya. Yani İstanbul’da taksi ihtiyacı vardır, yoktur. Gidin şurada bin tane, milyon tane vatandaşımıza soralım. Yüzde 99,9’u ‘Vardır’ diyecek ama UKOME’dekiler ‘Yoktur’ diyor.”

    “DEĞİŞİMLER ZORLU OLUR BAZEN”

    Ekrem İmamoğlu, 8 artı 1 taksilerin 4 artı 1’e geçmesi talebine ilişkin de “Geçişler, değişimler zorlu olur bazen ama 8 artı 1’i severler” dedi.

  • Yıllık üretim rekora doğru gidiyor

    Yıllık üretim rekora doğru gidiyor

    Son 4 yılda 174 aracı raylı sistemler filosuna kazandıran İBB, ihalesi tamamlanan 134 araçla filoya kazandırdığı yeni araç sayısını 308’e yükseltecek. M4 hattına 100 yeni metro aracı teminine ilişkin sözleşmenin imzalanması dolayısıyla düzenlenen tören de bugün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımıyla Emirgan’daki Beyaz Köşk’te yapıldı.

    İhaleyi alan Bozankaya firması adına Murat Bozankaya, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Pelin Alpkökin ile Raylı Sistem Dairesi Başkanı Ceyhun Avşar’ın da katıldığı törende konuşan İmamoğlu, hem İstanbulluların yeni araçlardan hizmet alacağını hem de bu araçların Türk insanlar tarafından üretilmiş olacağını söyledi. İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “2023 YATIRIM HARCAMALARIMIZIN YÜZDE 40’TAN FAZLASINI RAYLI SİSTEMLERE AYIRDIK: Özellikle şunu söyleyelim. Ulaşım, hepimiz biliyoruz, İstanbulluların en önemli konusu ve sorunu. Bu sorunu çözüme kavuşturmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi var olduğu sürece hep bir mücadele içerisinde olmuştur. Eğer kenti sağlıklı bir zaman dilimini tasarlayamaz ve öngörülerini oluşturamazsanız sorunlar büyüyor ve biriktirdikten sonra da elbette çözümleri de ne yazık ki kolay olmuyor. Tabii bu çağda hele hele dünyanın en önemli metropollerinden birisi İstanbul’un ulaşım konusunu ve sorununu konuşuyorsanız birinci sırada çözüme kavuşturmanız gereken konunun aktörü raylı sistemler. Siz ancak raylı sistemlerle sağlıklı, sürdürülebilir, çevreci, işletme kabiliyeti yüksek bir sistemi kente kazandırmış olabilirsiniz. Bu bağlamda yatırımlarımızı artıran ve hızlandıran bir yönetim olduk 4 yıldır. Gerçekten biz ciddi bir yatırımı metrolarımıza aktardık. 2023 yılı yatırım harcamalarımızın yüzde 40’tan fazlasını raylı sistemlere ayırmış durumdayız.

    GÖREVE GELDİĞİMİZDE DURMUŞ 10 METRO HATTINI DEVRALMIŞTIK: Yıllık metro üretme hızımız da gerçekten bir rekora doğru gidiyor. Rekor dediğimize bakmayın, bunun bile İstanbul’a ne yazık ki yeterli olmayacağını düşünüyoruz. Daha fazla artırılmak zorunda, çünkü ihmal edilmiş bir dönem olduğunun altını çizelim. 2025 sonuna geldiğimizde 100 kilometreyi bulan bir üretimi İstanbullulara kazandırmış olacağız. Göreve geldiğimizde plansızlıktan, finans kabiliyeti olmadığından ya da finansla ilgili düzenlemeler oluşturulmadığından ve durmuş ve sorunları olan 10 metro hattını devralmıştık. Bu terk edilmiş pozisyonuna düşmüş olan metro inşaatlarımıza dair biz hızlıca harekete geçtik ama ne yazık ki milyarlarca liralık da bir zararı kentimiz, bütçemiz yaşamış oldu o dönemde. Bazen şöyle ifade ederim. Bunu özellikle halkımızın bilmesi lazım. Siyasi bir manevra için mış gibi yapmak adına bir ihaleye çıkmak, bir işe başladım demek kadar yanlış bir şey yok.

    ŞEFFAF BİR BİÇİMDE NEYİ YAPABİLECEĞİNİ AKTARABİLEN BİR YÖNETİM OLDUK: Bir ihtiyaç belirlenir. İhtiyaçtan sonra analizleri yapılır. Sonra metronun bir proje süreci başlar. Proje süreci yönetilirken aynı zamanda finansla ilgili gereksinimleri masaya yatırılır. Bu bağlamda bu işin nasıl ihale edileceği ortaya konulur. Bu iş akışı düzeniyle beraber de projesi hazır, finansı hazır bir biçimde böylesi büyük rakamlara sahip yatırımlar bu şekilde ihaleye çıkılır. Yüklenici bu işi aldıktan sonra da hem projesi düzgün bir şekilde hazırdır hem finansmanı hazırdır ve işe başlar. Ondan sonra siz kentliye bu işi 3-3,5-4 yılda bitireceğiz derseniz ve bitirilir ama üzülerek söylüyorum ki, 2015, 2016 ile 2017’de yani bundan yaklaşık 7-8 sene önce ihalesi yapılmış, bazılarına çivi bile çakılmamış, bazılarına hiç başlanamamış, bazıları terk edilmiş bir şantiye şeklinde devraldığımız bir dönemi halkımıza hatırlatmak zorundayım. O bakımdan biz hem israfı hem de ne yazık ki maliyetini artırarak yine milletin cebinden daha fazla para çıkmasına vesile olan bu düzeni tam tersine çevirerek aklın, bilimin, tekniğin içinde hâkim olduğu bir şekilde, mış gibi yapmadan, insanları aldatmadan, şeffaf bir biçimde neyi yapabileceğini, yapamıyorsa da niçin yapamadığını aktarabilen bir yönetim olduk, olmaya devam edeceğiz.

    4 YILIN 25 YILLA YARIŞTIRILMASI BİZİM İÇİN KEYİFLİ: Tabii özellikle bu dönemin ne yazık ki olumsuz ekonomik koşulları da bu bahsettiğim maliyetle ilgili süreçleri daha da yukarıya tırmandırmıştır. Buna rağmen gerçekten disiplinli, adaletli, şeffaf bir yönetim olarak katbekat fazla metroyu bu 4 yılda üretmenin, hâlâ üretmek için büyük bir fedakarlıkla gerçekten hem ülkenin enflasyonla mücadelesi hem artan emtia fiyatları hem de döviz kurlarının çok tahmin edilemez, öngörülemez şekilde artması bizim hâlâ fedakarlıkla yürüttüğümüz bir sürecin var olduğunu yine vatandaşlarımızın bilmesi gerekir. Bu bilimsel çalışmayı gerçekten liyakatle birleştirdiğimizde bütün çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Biz tabii dönem dönem geçmiş 25 yılla kıyaslanacak şekilde eleştirilere maruz kalıyoruz. Yani 25 yılda üretilen bazı işleri, bu 4 yıldaki ortaya koyduğumuz kabiliyetle kıyaslayarak ‘Biz şunu yapmışız, siz bunu yaptınız’ diye bir yarışa tabi tutuluyoruz. Bunu hem gülümseyerek hem de keyifle karşılıyorum. Çünkü 4 yılın 25 yılla yarıştırılması ya da kıyaslanması bizim için keyifli.

    BİZ 4 YILDA ÇOK GÜZEL İŞLER BAŞARMIŞ BİR YÖNETİMİZ: Verimli ve etkili bir şekilde zamanı kullanıp işinizi yaparsanız bu şekilde kıyaslanırsınız. Biz 4 yılda çok güzel işler başarmış bir yönetimiz. Bugün İstanbul’a yeni 100 metro aracımızı kazandıracak ilk adımı atıyoruz. Araç meselesi önemli. Çoğu zaman tabii metro imalatlarımızı yürütüyoruz ve metrolarımızdan bahsediyoruz ama genelde bu araç işi ayrıca bir iş. Aracın alınıp o rayların üstüne oturtulana kadarki süreci de başka süreçler, ihaleler ve firmalarla yönetiyoruz. Bu bakımdan az önce ifade ettiğim gibi yerli kuruluşumuz Bozankaya’nın bu süreci elde etmesi, ihaleyi kazanması ve buna imza atıyor olmamız bizim için gurur verici. Bir Ankara firmasının hem Türkiye’ye hem bütün dünyaya iş üretiyor, kabiliyetini ortaya koyuyor olması gerçekten göğsümüzü kabartıyor. Tabii Kadıköy-Sabiha Gökçen Havalimanı arasındaki metro hattımızda yeterli araç şu anda yok. Burada biliyorsunuz son bağlantısını bakanlık yaparak bize devretti ama tabii araç süreci ne yazık ki biraz geride kaldı ve bunu hızlıca tamamlamak zorundayız.

    ÖNCEDEN 25 YILDA PARASI ALINAN HATTIN ÜCRETİ BİZDEN 11 AYDA KESİLDİ: Bu Sabiha Gökçen’e bakanlığın yapmış olduğu bağlantının açılışı yapılmıştı. Burası İBB’ye devredilecekti ve biz açılışına da davet edilmemiştik. Biz de demiştik ki ‘Teşekkür ederiz, elinize sağlık, hayırlı olsun ama yani bu İBB’ye ait bir mekanizma olacağı için keşke davet edilseydik zira parasını bizden alacaksınız’ dedik. Deyince normalde 25-30 yılda -daha önceki düzene göre- belediyenin kasasından, Hazine payından kesinti yapılarak 25-30 yılda parası alınan bu tür hatların değiştirilen genelgeyle beraber o hattın parası bizden 11 ayda alındı. 11 ayda kesildi ve alındı. Yani şu anda bizim o hatla ilgili devletimize borcumuz kalmadı. Bu olacak iş değil. Burada üretici firmalar, finansçılar var aramızda. Bize 10-11 ayda para değil, bize 5 yılda para garantisi veren bir kurum olsa ülkemizde bütün metrolarını 5 yılda bitiririz İstanbul’un. Böylesi bir durumu yaşattılar bize. Neticede bu üzücü, çünkü bu ülkenin Hazine’si de bizim, bu ülkenin Ulaştırma Bakanlığı da bizim, bu ülkenin İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bizim.

    YENİ AKLI ORTAYA KOYMAYAN SİYASİ ZEMİNİN ASLA MİLLETİMİZDE OLUMLU İTİBARI OLMAYACAKTIR: Bu bakımdan bu kurumlara bu bakışı kenara itip Türkiye’mizin ne yazık ki bugün içine sokulduğu hem ekonomik krizlerden hem başka krizlerden çıkış hattını bir seferberlik ruhu içerisinde milletçe bütünleşerek aşmamızın yolunu bugünün iktidarının bulması şarttır. Bu yeni aklı ortaya koymayan bir siyasi zeminin asla ve asla milletimizde olumlu sürdürülen itibarı olmayacaktır. Bu bağlamda ben tekrar 16 milyon İstanbul halkı adına böylesi uyarımı yapayım. Bu kesintilerin olabileceği yeni işler İstanbul ile bakanlık arasında vardır, olacaktır. Aynı şekilde bu tavrı ortaya koyarlarsa bu sürdürülebilirliğin altından kalkılacak bir süreç olmayacaktır. Şimdiden uyarmış olayım. Tabii bunu yeni hükümetin, yeni bakanlıklarına yazılarla bildiriyorum. Hangi konu olursa olsun hem sözlü mümkün olursa, olmaz ise yazılı, gayet nezaketli bir biçimde ve gayet saygılı bir biçimde kurumlarımızın başındaki insanlara bildiriyorum. Bu konuda da en yakın zamanda yine gerekli bakanlıklara, yeni kesintilerin düzenlenmesi hususunda artı yeni hatların devredildiğinde bunların altından kalkılamayacak şekilde olduğunu ifade eden ve sadece bir imza, Hazine onayı bekleyen birtakım işlerimiz var.

    BÜYÜK ORANDA YERLİ ARAÇLARIMIZA BİNEN İNSANLARIMIZ KEYİFLİ AN YAŞAYACAKLAR: Bu hem zor zamanda ülkemize bir kaynak girişini sağlayacak hem de ülkemiz içerisinde İstanbul’umuz adına üretim yapılacak. Bu üretim de yine burada da görüldüğü gibi, Bozankaya gibi başka yerli firmaların da bütçesine, kasasına girecek. Bu akışa lütfen destek olsunlar. Ben buradan yazılı da bildirdiğim şimdi de sözlü olarak ifade ettiğim yine bakanlıklara bu duyurumu bir kez daha yapmış olayım. İşte bu bahsettiğimiz yoğun saatlerdeki rahatsız edici düzeydeki doluluğu azaltmak adına 100 metro aracını alarak süreci başlatıyoruz. Yine Pendik Merkez, Kaynarca Merkez, Fevzi Çakmak metro hattımızda da hızlıca çalışıyoruz. Burada da yine 2025’te bitimini planladığımız bir süreç olacak. Burada da aracımızın hazırlığını sağlayacak bu alımımız. Büyük oranda yerli araçlarımıza binerken muhtemelen insanlarımız da keyifli bir an yaşayacaklar.

    DÜNYANIN EN ÇOK MERAK EDİLEN KENTİ OLMAYI HEDEFLİYORUZ: 2025 Haziran’ına kadar 100 aracın hatta indirim işlemi tamamlanmış olacak. Demek oluyor ki 2 yılımız var. Böylece hemşerilerimizin daha keyifli, fazla vakit geçirmeden ve daha kısa süreli araçlarla buluşmasını sağlarız. Şehrimize hayırlı uğurlu olsun. Çalışmaya devam ediyoruz zor koşullarda. İstanbul’u daha keyifli, daha çevreci, başta büyük oranda metrolarla olmak üzere yine tabii ki tekerlekli lastikli araçların da kaliteyi artırarak inşallah engellenmezsek taksi sayısını artırdığımız İstanbul’da insanların ‘Taksi bulamıyoruz’ şikâyetini de azaltarak ve insanlarımızı mümkün olduğu kadar da nitelikli, sayısını oldukça artırdığımız yeşil alanlarda veya nitelikli kaldırımlarımızda yürüyerek gezebildikleri bir İstanbul var ederek çağdaş, dünyanın en çok merak edilen, görülmesi şarttır diye insanların ismini aradığı bir kent olmayı hep birlikte hedefliyoruz. Yolumuz açık olsun. Araçlarımız şimdiden İstanbul’umuza hayırlı uğurlu olsun.”

  • Kılıçdaroğlu’ndan Ekrem İmamoğlu için dikkat çeken sözler

    Kılıçdaroğlu’ndan Ekrem İmamoğlu için dikkat çeken sözler

    “Cumhuriyet tarihinde bu kadar kirli bir seçim kampanyası olmamıştır” 

    “Cumhuriyet tarihinde bu kadar kirli bir seçim kampanyası olmamıştır. Sahtekarlık yapan adan cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturamaz. Yalanla seçim kazanan bir insan cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturamaz. Yeni Şafak gazetecilik yapmıyor, tetikçilik yapıyor.

    Değişimin önünü açacağız

    Değişimin önünü açacağız. Cumhuriyet Halk Partisi kendini yenilemek zorundadır. Biz bunu yapıyoruz, yapmadığımız taktirde parti, parti olmaktan çıkar. Kurultayınızı yaparsınız, adaylar çıkar. Eleştirinin parti disiplini içinde olması lazım. Her eleştiriden ders çıkarmak parti yöneticilerinin görevidir.

    Biz bir yere kaymadık. Can Atalay’ın hakkını savunan partiyiz, haksız yere hapis yatan düşünce suçlarının partisiyiz. Sinan Ateş’in de Emine Şenyaşar’ın da hakkını savunan partiyiz.

    Nerede çapsız bir adam varsa getirip üniversitelerin başın koydular. AK Parti’ye oy veren aileler de eğitim sisteminden şikayetçiler.

    Partiyi şirket gibi düşünemezsiniz

    CHP’de herkes koşulları yerine getirdiğinde aday olabilir. Şirketler farklıdır, şirketler farklıdır. Partiyi şirket gibi düşünemezsiniz. Partinin farklı hedefleri vardır.

    Ekrem Bey başarılı bir belediye başkanımızdır. Ben asla İstanbul halkının oyuyla yönetme yetkisi verilmiş bir belediyeyi alıp da AK Parti’ye teslim edemem. Bunu asla kabul edemem. Elbette Ekrem Bey görevine devam edecektir.

    Büyük bir başarısızlık asla yok. Parti çalıştı, belli bir çizgiyi yakaladı. Başka belediyeleri de kazanacağız. Kimsenin gereksiz tartışmalarla partinin enerjisini tüketmesini istemiyorum.

    AK Partili kadınlar pazarlara çıkıp, başörtülü kadınlara hakaret ettiler. Bunu hazır olan kameralar yakaladı. ‘Siz bizi mahvediyorsunuz’ diye hakaretler yağdırdılar. Bunu yapan AK Partili kadınlardı. Başörtülü kadınlara yaptılar. Başı açık kadınlar CHP’li diye hep algılanıyor, dolayısıyla öyle bir algıyı yaratmak için yaptılar. Bunu tespit ettik.

     

     

  • İmamoğlu’ndan CHP’de değişim çağrısı

    İmamoğlu’ndan CHP’de değişim çağrısı

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı bir programda yaptığı konuşmada, genel seçimlerde alınan başarısız sonuca işaret ederek, halkın beklediği güven ve umut ortamının oluşturulamadığını söyledi. Toplumun, muhalefetin genelinden bir değişim beklediğini ifade eden İmamoğlu, parti içi demokrasinin vazgeçilmez prensipleri olması gerektiğini ve değişime ihtiyaç olduğunu söyledi.

    “Parti içi demokrasi vazgeçilmez prensibimiz olmalı”

    Seçimlerde alınan başarısız sonucu değerlendiren İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Muhalefet bileşenleri olarak 21 yıllık iktidarın en zayıf olduğu bir dönemde hem Meclis hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybettik. Vatandaşın değişim talebine cevap veremedik. İktidar değiştirecek bir güven ve umut oluşturmadık. Bugün içinde olduğumuz tablo sadece bir seçim yenilgisi tablosu değildir. Çaresizlik ve ümitsizlik Türkiye’yi, giderek muhalefetsiz bir otoriterliğe doğru sürüklüyor. Dünya örneklerinden biliyoruz ki, muhalefetin etkisiz ve zayıf olduğu demokrasiler yaşayamaz. Toplum bizden esaslı bir değişim bekliyor. Bu değişimi gerçekleştiremezsek ne vatandaşların beklentisini karşılayabiliriz ne de bulunduğumuz mevzileri koruyabiliriz. Daha da kötüsü, uzunca bir süre toplumsal muhalefetin değişim arzusunu ve umudunu kolay kolay yeniden harekete geçiremeyiz. Bu tablo devam ederse önümüzdeki yerel seçimlerde de başarılı şansı kalmaz. Türkiye muhalefetini buradan çıkarmak, CHP’nin göstereceği kararlı değişim iradesine bağlıdır. Bir bütün olarak kendimizi, partimizi, muhalefeti yeniden inşa etmemiz en acil ve en hayati ihtiyaçtır. Sadece vitrinimizi ve söylemimizi değiştirmek yetmez. İdeolojik politik hattımızı sosyal demokrasinin evrensel ilkeleriyle, toplumun bugünkü özgürlük, adalet ve eşitlik talepleriyle ve zamanın ihtiyaçlarıyla güncellemeliyiz. CHP’yi topluma açarak örgütümüzü gençleştirmeliyiz. Parti içi demokrasi vazgeçilmez prensibimiz olmalı” dedi.

    “Değişmek zorundayız”

    İmamoğlu konuşmasının devamında, “Değişime direndiğimiz her dakika toplumla aramızdaki mesafe açılıyor. Muhalefette yaşanacak yenilenme yeni bir ittifak mimarisinin kurulmasının da anahtarıdır. Toplum muhalefetin genelinden bir yenilenme ve dönüşüm beklemektedir. Yeni ittifakların toplumda güven tazelemesi ve iktidar umudunu diri ve enerjik tutması bir zarurettir. Değişemeyen ve dönüşemeyen bir muhalefet iktidarı da değiştiremez. Ülkeye demokrasiyi getirebilmek için önce kendimizi değiştirmeliyiz. Tarih geçen yüzyılda CHP’ye Türkiye’nin modern ve güçlü bir devlet olmasına öncülük etme rolü yüklemişti. Zaman şimdi bize toplum eliyle daha güçlü bir demokrasi inşa etme sorumluluğu yüklüyor. Bu görevden kaçamayız, kaçmayacağız” ifadelerini kullandı.

    “Benim sunduğum yöntemin içinde bir adaylık ilanı yok”

    İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu programın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. İmamoğlu sürekli gündeme gelen CHP Genel Başkanlığı için aday olup olmayacağı sorusuna, “CHP genel başkanlığına aday olmak gibi kavram asla konuşulmadı, geçmedi. Bu sürece dair yaptığım sohbetlerde kendime bir makam biçmedim. Benim şu an da sunduğum yöntemin içinde bir adaylık ilanı yok. Tatmin olduğum bir zaman dilimi henüz yaşamadım” şeklinde yanıt verdi.

    Basın mensubunun bir sorusunu yanıtsız bıraktı

    Bir basın mensubunun, “Sizden bu genel başkan değişmeli ifadesini duymuyoruz. Değişim talebinize genel başkanlık dahil mi? Siz bir siyasi partinin genel başkanı olsanız kaç genel seçim kaybettiğinizde bırakırsınız?” şeklindeki sorusuna ise İmamoğlu, “Ben değimle ilgili fikrim farklı. Değişimin makul bir biçimde kavgasız, gürültüsüz, sancısız olabileceğine olan bir inancım var. Bu benim aile kültürümden geliyor. Karadenizli ailelerde de değişim biraz sancılıdır. Kolay kolay makam, mevki ya da bir mülk, sahiplik devredilmez ama Allah nasip etti benim babam 21 yaşında işi devretti. Ben sorumluluğu genç yaşta yaşadım gördüm. Konumlanmayı ve konumlandırmayı marifetli bir şekilde başaracak bir kişiliğe sahibim. Bu bağlamda benim hala idealim ve hayalim Sayın Genel Başkanımızın hem partiyle ilgili değişimin, hem kurultaydaki gerekiyorsa makamdaki değişimlerin sancısız bir şekilde yürütülebileceğini ispat etmesidir. Bahsettiğiniz sancılı değişimlerin yerine sancısız değişimler partide muvaffakiyet elde ederse işte o gün itibariyle biz kazanan bir parti kazanan bir muhalefet olma yolunda emin adımlarla ilerleriz. Biraz iğneli bir soru olsa da, kişisel seçimlerim itibariyle kaybetme deneyimim olmadığı için sorunuza cevap veremeyeceğim” cevabını verdi.

    İmamoğlu, “Sizin bu değişim arayışınızda İYİ Parti ve Yeşil Sol Parti ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?” sorusuna, “Ben İYİ Parti’yi çok önemsiyorum çünkü 2019 seçimleri Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti İttifakıyla İstanbul’da kazanılmıştır. Karşımızda da AK Parti ve MHP ittifakı vardı ama ittifakın inşası tarifimden sadece İYİ Parti değil elbette muhalefetin unsurlarını tarifliyorum. Bu siyasi partiler ya da toplumsal ittifaklar da bu işin içine eklenebilir. Muhalefetin inşasından kastım şu. Eğer bugün ittifakın mevcut unsurları 2019’da ya da 2023 seçimindeki mevcut unsurları ittifaka dair olumsuz tarifler yapıyorlarsa, olumsuz bir takım tanımlamalar yapıyorlarsa işte tam da bu bizim sorumluluğumuz. Çünkü biz ittifakı domine eden ve liderlik eden bir partiyken bugün bu ittifak unsurlarının bu ittifak sürecinden çekilmelerini anlamak, kavramak varsa bir sorun çözmek, süreci bile değişim sürecinin bir parçasıdır. Ben bunu önemsediğim için başından beri bunu dile getiriyorum. Bizim şu anda partimiz olarak ortaya koyduğumuz iki husus var. Bir tanesi MYK değişimi ikincisi de kurultay takvimi. Bu asla benim değişimle ilgili tariflediğim sürecin yüzde 5’i bile değil, 3’ü bile değil. Bu bağlamda şu andaki muhalefet bileşenlerinin her birisinin mevcut durumunu çok üst seviyede önemsiyorum. Bunu İstanbul ve Türkiye odağında takip ediyorum. Şu anda kendi yorumlarını ya da kurultaylarında yapacakları açıklamalara dair yorum yapmam mümkün değil, hadsizlik olur. Sonrasında da hem değişim sürecine dair tutumumla birlikte hem İstanbul hem Türkiye’nin bütün yerel seçim sürecine sunabilecekleri katkılar prensibiyle takip etmeye ve diyalog oluşturulması yönünde de partimi zorlamaya devam edeceğim” yanıtını verdi.

    “Partiyi terk etmek gibi bir durumum söz konusu değil”

    İmamoğlu, “CHP’de bahsettiğiniz değişim yaşanmazsa ne yapacaksınız?” sorusunu, “Partimin bana verdiği görevi yapamamış olsam, başarısız olsam, bir seçimi kaybetmiş olsam bu dediğinizi yaparım. Ben seçim kaybetmedim, partimin bana verdiği görevi kötü yapmadım, hatta genel başkana olan sorumluluklarım konusunda kötü bir görev yapma deneyimi yaşatmadım. Ya da aynı şekilde İBB bünyesinde kamu malına zarar vermedim. Bu kadar büyük bir mekanizmayı yönetirken elbette hatalarımız olabilir ama hiçbir zaman yüz kızartıcı bir sürecin içerisinde olmadım. Bunları yapmayan bir kişi olarak benim partiyi terk etmek gibi bir durumum söz konusu değil, bunu yapanlar varsa onlar düşünsün benim öyle bir derdim yok” şeklinde yanıtladı.

    “Seçim kaybettikten sonra görev bırakılmalı mı?”

    İmamoğlu’nun kendisine yöneltilen, “Bir parti lideri seçimi kaybedince görevi bırakması gerekiyor mu? Şu andaki CHP lideri ile seçimi kazanmak mümkün mü?” sorusuna da, “Seçim kaybettikten sonra görev bırakılmalı mı? Aslında bu da değişim mottosunun içindeki önemli şeylerden biri. Demokratik bir toplum arzunuz var ise, net bir süreç tariflemek zorundayız. Düzenlemeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Mülk edinme gibi bir şeye kayıyor. Bu da değişim gerektiren bir husustur. Mesele kişi değil, geleceğe dair tarife muhtacız” diyerek net bir cevap vermekten kaçındığı görüldü.

  • “Değişm tabii ki zorunda”

    “Değişm tabii ki zorunda”

    İstanbul’da Söğütlüçeşme-Yenidoğan metro hattının tanıtım ve imza törenine katılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. İmamoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup konuşmasındaki “İstanbul 5 yılını kaybetti. Büyükşehir belediye başkanlarının kurultay hesaplarından başka bildikleri bir şey yok” sözleri ile kendisinin CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “Eğer değişim olmazsa yerel seçimi de kaybederiz” dediği yolundaki haberlere ilişkin şunları söyledi:

    “DEĞİŞİM İLE İLGİLİ FİKRİM NET. DEĞİŞİM TABİİ Kİ ZORUNDA”

    Yani değişimle ilgili fikrim net. Değişim tabii ki zorunda. Yanlış yaptığımız şeyler var eksik yaptığımız işler var. Bunları yaptığımız için seçim kaybediyoruz kazanmamız lazım artık. Dolayısıyla bundan sonra seçimi kazanma yönünde atacağımız adımlar elbette yanlışları yapmamak, eksikleri tamamlamak, doğruları yapmak. Bunun çok detayı var, çok konuşulan içeriği var. Bu içeriği biz konuşuyoruz aslında partili arkadaşlarımızla. Bunların kamuoyuna açık olacağı zaman da elbette gelecek. Değişim şarttır, değişim iyidir, eksikleri, yanlışları tekrarlayarak kazanamayacağımız nettir. Devletimizin, milletimizin daha iyi bir yönetime kavuşması için başta benim partim olmak üzere bütün muhalefetin bu anlamda bir öz eleştiri yapması şarttır. Bunu yaparsak doğruları buluruz. Bu konuda fikrim nettir. Bunu sizin kameralarınızın önünde de söyledim, başka ortamlarda da söyledim, geçmişte de söylediğim şeyler var.

    “BEN HEM PARTİ KURUMSALLIĞINA AYKIRI HEM DE PARTİ HİYERARŞİSİ İÇERİSİNDEKİ SAYGIYA AYKIRI ASLA HAREKET ETMEDİM, ETMEM”

    Aynen işte bugün iktidarın yaptığı yanlışlarla ilgili, yani ihale edip işe başlayamadan 2,5-3 seneyi heba ettikleri süreçle ilgili söylediğim gibi. Bizim de kendi hatalarımız var siyasi görüşlerimizle ilgili. Farkındaysanız ‘siz’ ya da ‘sen’ demiyorum, ‘biz’ diyorum yani bu bütün bir iş. Bu bakımdan tabii ki bunun bir usulü, üslubu, yöntemi vardır. Ben hem parti kurumsallığına aykırı hem de parti hiyerarşisi içerisindeki saygıya aykırı asla hareket etmedim, etmem. Ama elbette ki vatandaşa karşı sorumluluğumuz her şeyin önündedir. Milletimize ve devletimize karşı sorumluluğumuz her şeyin önündedir ve bunu da en doğru zamanda, en doğru üslupla, en doğru şekilde kamuoyuyla paylaşmaktan da geri durmam. Bunun zamanını merak edenler ya da dilini merak edenler vardır. Zamanı geldiğinde zaten paylaşacağım. Tabii ki çok geç olmadan olmak zorunda. Doğru zamanda olmak zorunda. Buna dönük çalışmalarımız sürüyor.

    “İSTANBUL’DA YENİLEN DEMOKRASİ TOKADININ BUNALIMI, HALA BU SEÇİMİ KAYBEDENLERDE SÜRÜYOR”

    Tabii bugün hani hiçbir zaman olmadığı gibi Sayın Bahçeli’nin sözlerine cevap vermeyeceğim. Ama şunu söylemek isterim. 2019 yılında İstanbul’u kaybeden ki iki kez kaybeden ki bu hafta sonu, cuma günü bunun dördüncü yıl dönümü, 23 Haziran. Yani bu yenilen demokrasi tokadının bunalımı hala bu seçimi kaybedenlerde sürüyor. Ben bu şehirde çok ahlaklı kimlikli, nitelikli, çalışkan bir süreç yönettiğimizi biliyorum. Toplumun ve kamuoyunun kabulünü ve saygısını da görüyorum beni mutlu ediyor.

    “ÇOK AYIP ETTİLER, ÇOK YANLIŞ YAPTILAR AMA BİR DAHA BUNA FIRSAT VERMEYECEĞİZ”

    Grup konuşmalarındaki kürsülerden söylenenler, oradan dizilen birtakım nağmeler falan benim çok önemsediğim hususlar değil. Benim önemsediğim, bence yüzde 60’ın üzerinde toplumun kabulünü almış, onayını almış, olurunu almış bir şekilde görevine devam eden, hesap verebilir, şeffaf bir yönetimi var eden bir belediye başkanı olmak, bugün gururla dördüncü yılımızı tamamlamış bulunmamız bu hafta itibariyle. Ne yazık ki işte o gün aynen bu şekilde düşünen kişilerin iptal etmesinden dolayı üç ay eksik görev yapan bir belediye başkanıyım. Bir demokrasi ayıbını bize yaşattıkları için de bütün o dönemin siyasi aktörlerini kınıyorum, kınadım da geçmiş dönemlerden bu yana hala da kınıyorum. Çok ayıp ettiler, çok yanlış yaptılar. Ama bir daha buna fırsat vermeyeceğiz inşallah diyorum.”

    “İYİ PARTİ’YLE İTTİFAKIMIZ SÜRÜYOR”

    Ekrem İmamoğlu, “İYİ Parti’yle tekrar yerel seçimde ittifak yapılacak mı” sorusuna da şu yanıtı verdi:

    “Çok uzun işler. Tabii ki yani bu işte muhalefetin süreci, inşası ya bunu derken benim baştan beri çok saygı duyduğum muhteşem bir ittifak süreci yaşandı. Hem seçimimde hem sonraki işleyişte, yani bu anlamda hem CHP’ye hem İYİ Parti’ye bu kavramlarıyla şükranlarımı iletiyorum Genel başkanlarından, bütün yöneticilerine. O bakımdan bizim ittifakımız sürüyor, görevimiz devam ediyor. İnşallah bundan sonra ittifaklar genişleyerek, yani muhalefetteki ittifaklar genişleyerek ama mutlak hedefe odaklı ittifaklar yani hiçbir zaman önceliği başka şeyler olmayan sisteme dair, siyasete dair, milletin ihtiyaçlarını karşılayacak hedefleri koyan, daha güçlü ittifakları kurma yolunda emin adımlarla yürümek zorundayız.”