Etiket: enflasyon

  • Enflasyonda önemli mesafe katettik

    Enflasyonda önemli mesafe katettik

    Şimşek, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Kasım ayında yıllık enflasyonun yüzde 47,1 gerçekleştiğini, Mayıs ayına göre gerilemenin 28,4 puan olduğunu kaydetti.

    Son iki aydır yüksek seyreden gıda enflasyonuna rağmen yıllık mal enflasyonunun yüzde 40’ın altına gerilediğini ifade eden Şimşek, “Hizmet enflasyonu aylık yüzde 1,6 ile 2021 yılı Kasım ayından bu yana en düşük seviyesinde gerçekleşti ve yıllık hizmet enflasyonundaki düşüş eğilimi devam etti. Hizmet enflasyonundaki gerileme ve iyileşen enflasyon beklentileri katılıkları azaltmada önemli mesafe katettiğimizi gösteriyor” ifadelerini kullandı.

  • Kasım ayı enflasyonu belli oldu

    Kasım ayı enflasyonu belli oldu

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Kasım ayı Tüketici Fiyat Endeksi verilerini paylaştı. Buna göre, TÜFE’deki değişim 2024 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 2,24, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 42,91, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 47,09 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 60,45 olarak gerçekleşti.

    Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup yüzde 26,24 ile ulaştırma oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 92,49 ile eğitim oldu.

    Ana harcama grupları itibarıyla 2024 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre en çok azalan ana grup yüzde -0,25 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, 2024 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 5,10 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu.

    Endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5’li Düzey) 2024 yılı Kasım ayı itibarıyla, 27 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 10 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 106 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.

    Özel kapsamlı TÜFE göstergesi yıllık yüzde 45,68, aylık yüzde 1,54 oldu

    İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’deki değişim, 2024 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 1,54, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 42,28, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 45,68 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 60,56 olarak gerçekleşti.

    Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık yüzde 29,47 arttı, aylık yüzde 0,66 arttı

    Yİ-ÜFE 2024 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 0,66 artış, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 28,01 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 29,47 artış ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 42,60 artış gösterdi.

    Yİ-ÜFE imalat ürünlerinde yıllık yüzde 31,31 arttı

    Sanayinin dört sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 38,01 artış, imalatta yüzde 31,31 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında yüzde 4,65 artış ve su temininde yüzde 42,11 artış olarak gerçekleşti.

    Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara mallarında yüzde 29,40 artış, dayanıklı tüketim mallarında yüzde 37,15 artış, dayanıksız tüketim mallarında yüzde 40,30 artış, enerjide yüzde 8,15 artış ve sermaye mallarında yüzde 30,94 artış olarak gerçekleşti.

    Yİ-ÜFE imalat ürünlerinde aylık yüzde 1,07 arttı

    Sanayinin dört sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 1,15 artış, imalatta yüzde 1,07 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında yüzde 3,58 azalış ve su temininde yüzde 1,14 artış olarak gerçekleşti.

    Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara mallarında yüzde 0,64 artış, dayanıklı tüketim mallarında yüzde 1,0 artış, dayanıksız tüketim mallarında yüzde 2,21 artış, enerjide yüzde 2,32 azalış ve sermaye mallarında yüzde 0,62 artış olarak gerçekleşti.

  • “Toplumun hiçbir kesimini enflasyona ezdirmeyeceğiz”

    “Toplumun hiçbir kesimini enflasyona ezdirmeyeceğiz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen G20 Liderler Zirvesi’ndeki temaslarını tamamlamasının ardından Türkiye’ye döndü. Dönüş yolunda uçakta gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtlayan Erdoğan, Brezilya temasları, Biden’ın Ukrayna’ya ABD füzelerini kullanma izni vermesi, Trump’ın kabinesinde yer alan isimler, sınır ötesi harekat ihtimali, Bahçeli’nin ‘Öcalan’ açıklamaları sonrası gerçekleştirilen ikili görüşme, CHP’li belediyelerin fahiş konser ödemeleri ve asgari ücret gibi pek çok konuya ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

    “Zirvede Gazze ve Lübnan’a yönelik İsrail saldırganlığına dikkat çektim”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyarete ilişkin yaptığı genel değerlendirmede, “Brezilya’nın ev sahipliğinde düzenlenen G-20 Liderler Zirvesi’ne katılmak üzere geldiğimiz Rio de Janeiro ziyaretimizi biraz önce tamamladık. Zirve sonrası yaptığımız basın toplantısında hem zirveyle hem de diğer konularla ilgili kanaatlerimizi paylaştık. G-20, dünya ekonomisinin yüzde 85’ini, nüfusunun üçte ikisini temsil eden istişari bir platformdur. Hatırlayacaksınız, 2015 yılındaki G-20 dönem başkanlığımız sırasında çok önemli hususları gündeme getirmiştik. Terörle mücadele, gıda güvenliği, göç krizi, enerji güvenliği gibi konular bugün de insanlığın ana gündem maddeleri arasında yer alıyor. Brezilya’nın “Adil Bir Dünya ve Sürdürülebilir Bir Gezegen İnşa Etme” temasıyla yürüttüğü dönem başkanlığındaki çalışmalara aktif şekilde iştirak ettik. Zirvenin ana konularını “Açlık ve Yoksullukla Mücadele” ile “Uluslararası Kuruluşların Reformu” oluşturuyordu. Ayrıca, iklim değişikliği ve enerji dönüşümü konusunda da görüş alışverişinde bulunduk. Katıldığımız oturumlarda bu konularla ilgili girişimlerimizi ve geleceğe yönelik değerlendirmelerimizi dile getirdim. Dış politikamızın vicdani ve girişimci yönünü vurguladım. Zirvede Gazze ve Lübnan’a yönelik İsrail saldırganlığına dikkat çektim. Girişimlerimiz neticesinde G-20 Liderler Bildirgesi’nde Gazze’ye dair güçlü cümleler kabul edildi. Lübnan’daki tehlikeli tırmanışın yanı sıra Gazze’ye insani yardımların ulaştırılmasının önündeki engellerin kaldırılması çağrısı da liderler düzeyinde kayda geçirildi. Malumunuz, milli gelire oranla dünyada en fazla insani yardım yapan ülkelerden biriyiz. Brezilya Dönem Başkanlığı’nın “Açlık ve Yoksulluğa Karşı Küresel İttifak” girişimine kurucu üye olarak destek verdik. G-20 üyelerini, İttifak’ın çalışmalarında gıda israfının azaltılması ile sıfır atık girişimlerini öncelik haline getirmeye davet ettik. Son 22 yılda hayata geçirdiğimiz politika ve projelerle ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın daima yanında olduk. Dünyanın en kapsayıcı sosyal güvenlik sistemlerinden birini kurarak, sosyal devlet vasfımızın gereğini yerine getirdik. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar ne olursa olsun, mazluma, fakire, garip gurebaya kucak açan sosyal politikamızdan asla taviz vermiyoruz. Zirvenin ikinci oturumunun konusu, uluslararası kuruluşların reformuydu. “Dünya beşten büyüktür” yaklaşımımızın günden güne daha fazla makes bulduğunu görüyoruz. Güce ve güçlüye hizmet eden mevcut sistem, maalesef, kendinden bekleneni artık veremiyor. Bunun için daha demokratik, daha geniş temsile dayanan, şeffaf ve hesap verebilir bir yapıya ihtiyaç var. Türkiye olarak her platformda bunun önemini ifade ediyoruz. IMF ve Dünya Bankası dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin uluslararası finansal kuruluşlarda daha güçlü bir temsile ihtiyacı olduğunu vurguladık. G-20 platformu, küresel ekonomik krizden bugüne kadar pek çok meselede etkinliğini kanıtladı. Küresel ölçekte yaşadığımız sorunların üstesinden de yine G20’nin kararlı, etkili ve çözüm odaklı anlayışıyla geleceğimiz inancındayım. Toplantılarımızın ve görüşmelerimizin hayırlara vesile olmasını diliyor; sizleri bir kez daha saygıyla selamlıyor, şimdi sözü size veriyorum” ifadelerini kullandı.

    “G-20 ‘Açlık ve Yoksulluğa Karşı Küresel İttifakı Küresel Yönetişim Kurumlarının Reformu’nu tartışıyor. Türkiye, milli gelirine göre dünyada en fazla bağış ve yardım yapan ülke konumunda. Zaten yıllardır ‘Daha Adil Bir Dünya Mümkün’ diyorsunuz. Dünya yavaş yavaş dediğiniz noktaya mı geliyor? Gelişmeler kaotik küresel düzene işaret ediyor. Karamsar olmak için çok neden var.  Siz daha adil bir dünya umudunuzu koruyor musunuz? Bunun ayak seslerini duyuyor musunuz”

    “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” biliyorsunuz bizim tezimizdir. Bunu dünyaya kitap haline getirerek de duyurduk. Bu, adaletsizliklerle mücadele noktasında attığımız bir adımdır. Türkiye’nin milli gelirine göre en fazla yardım yapan ülkelerden biri olması bu konudaki hassasiyetini ve uluslararası dayanışma konusunda üstlendiği sorumluluğu da gösteriyor. Türkiye bugüne kadar dünyada insani yardım konusunda kendini ispatlamıştır. Bugün küresel yönetişimdeki sorunlar, uluslararası iş birliklerindeki zayıflıklar ve iktidar ilişkileri “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” vizyonunun gerçekleşmesini zorlaştırıyor. Küresel sistemdeki sorunlar, artık telafisi mümkün olmayan hasarları ortaya çıkartıyor. Biz bu zirvedeki konuşmalarımızda da bunu çok açık ve net ortaya koyduk. “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” tezimizin kabul gördüğü ülkeler tarafından açık ve net ifade edildi. Bu bozuk sistem dünyamızı büyük felaketlere sürüklemeden kolları sıvayıp işe koyulmak şarttır. Dünyamızı açık denizde yol alan dev bir gemiye benzetirsek biz güverteden çıplak gözlerimizle görebildiğimiz buz dağını işaret ediyoruz. Bir an önce iyiye, doğruya, adalete, hakkaniyete dümen kırılmazsa o buz dağına çarpacağımızı anlatıyoruz. Yönetişim reformu konusu bu nedenle hayatidir. Bu reformu gerçekleştirmek ve daha adil bir dünyayı inşa etmek devletler olarak hepimizin önceliği olmalıdır. “İmtiyazlarım kaybolur mu? Konforumdan ödün verir miyim?” diye düşünen ve bu konuda bu tip kaygılarla ayak direten ülkeler sadece kendilerinin değil gezegenimizin geleceğini de karartıyor. Biz dünyanın beşten büyük olduğunu, daha adil bir dünyanın mümkünlüğünü anlatmaya devam edeceğiz.

    “Brezilya’da düzenlenen G20 Zirvesinde açlık ve yoksulluk, zat-ı alinizin belirttiği gibi ana tema olarak işlendi. İngiltere merkezli saygın bir araştırma kuruluşunun raporuna göre son 3 yılda Türkiye, Gayrı Safi Milli Hasılasına oranla dünyanın en fazla yardım yapan ülkesi seçildi. Bu rapordaki insani yardım yapan ülke sıralamasında Türkiye birinci sırada. Dünya kaynaklarının yüzde 70’ini tüketen Batılı ülkeler ise açlıkla ve yoksullukla mücadelede Türkiye’nin gerisinde yer alıyorlar. Bu durumu nasıl değerlendirmek lazım, nasıl okuyorsunuz”? 

    Biz öncelikle üzerimize düşeni yapmakla görevliyiz ve bunu da yaptık, yapıyoruz. Bundan sonra da tereddütsüz buna devam edeceğiz. Gücümüz nispetinde insani yardım hep önceliklerimiz arasında olmuştur ve bu değişmeyecektir. Türkiye’nin milli gelire oranla en çok insani yardım yapan ülke olarak zirvede bulunması, uluslararası alanda dikkat çekici bir başarıdır. Bundan dolayı da mutluyuz. Bu durum Türkiye’nin insani değerlere ve küresel dayanışmaya verdiği önemi göstermektedir. Ülkemizin insani yardımları çoğunlukla coğrafi yakınlık ve tarihsel bağlarla şekillenen bir stratejiye değil, insan odaklı bir yaklaşıma dayanmaktadır. Buna özellikle dikkat ediyoruz. Aynı zamanda insanların yardıma muhtaç hale gelmesine sebep olan çarpıklıkların, adaletsizliklerin ortadan kaldırılması için de bir mücadele veriyoruz. Çatışmalar, savaşlar, terör, iklim krizleri ve göçleri doğuran çeşitli nedenler ortadan kalkmadan nihai çözüm mümkün değildir. “Açlık ve yoksullukla küresel çapta mücadele edelim. Ancak bununla yetinmeyip, bunları oluşturan zeminleri de ortadan kaldıralım.” diyoruz. Dünyanın gelişmiş ülkelerinin imkanları nispetinde insani yardım yapmamaları bir sorundur. Batılı ülkelerin yoksulluk ve açlıkla mücadelesi Türkiye’nin gerisinde kalıyor. Dünya kaynaklarının büyük bir kısmını elinde bulunduran Batılı ülkelerin, yoksulluk ve açlıkla mücadelede daha aktif olmamaları, küresel eşitsizliğin ve adaletsizliğin bir yansımasıdır. Onlar böyle yapıyor diye biz de bunları seyredemeyiz. Biz yine yardımlarımızı yapmaya gayret edeceğiz.

    “Sayın Cumhurbaşkanım, Pazar günü Rio’ya indikten hemen sonra Brezilya Cumhurbaşkanı Sayın Lula da Silva ile bir görüşme yaptınız. Bu görüşmeye önem verdiğinize dair öncesinde de açıklamalarınız olmuştu. Pek çok uluslararası konuda Türkiye ve Brezilya ortak hareket ediyor. Gazze’deki mezalim konusunda örneğin iki ülke benzer bir yaklaşım içerisinde. Hem bu konuda hem de ikili ilişkiler anlamında bu görüşme nasıl geçti, içeriğine dair bazı bilgiler vermeniz mümkün mü”?

    Sayın Lula ile bildiğiniz gibi bizim bir samimi dostluğumuz bulunuyor. Birçok konuda özellikle Gazze’deki İsrail mezalimi ile ilgili benzer düşüncelere sahibiz. Brezilya ile ilişkilerimiz, bu tesis ettiğimiz dostluğun etkisiyle her alanda gelişiyor. Bu zirvede toplantı öncesi bir görüşme yapalım dediler. Heyetler arası toplantımızı gerçekleştirdik. Coğrafi olarak ülkelerimiz arasında uzak mesafe bulunsa da dostluğumuz ve ilişkilerimiz tam tersine son derece yakındır. Ülkelerimiz arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ilişkilerin geliştirilmesiyle ilgili konuları değerlendirme fırsatı bulduk. Enerji, tarım ve teknoloji alanlarında iş birliği yaparak her iki taraf içinde kazan-kazan ilişkisi oluşturma imkanını aramızda konuştuk. Brezilya’nın “Küresel Yönetişim Reformu”nu G20’nin öncelikleri arasına dahil etmesinin önemini değerlendirdik ve bundan duyduğumuz memnuniyeti ifade ettik. Birleşmiş Milletler’in asli görevini yerine getiremez hale gelmiş olması Brezilya’yı da bizim gibi endişelendiriyor. Dünyadaki krizleri ve çatışmaları önlemede yetersiz kalan Birleşmiş Milletler’in bu durumu, birçok riski de kuvvetlendiriyor. Özellikle İsrail saldırganlığının durdurulması için yapılması gerekenleri bizim Birleşmiş Milletler zemininde İsrail’e yönelik silah ambargosu girişimimizi de bu görüşmede ele aldık.

    “ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’nın Amerikan yapımı “Ordu Taktik Füze Sistemi”nin Rusya topraklarında kullanılmasına izin verdiğini açıkladı. Bu karara Ocak ayında göreve başlaması beklenen Donald Trump yönetimine, Ukrayna’ya yapılan Amerikan yardımlarını azaltacağı beklenirken bu iddialara karşı yanıt mı? Bu kararın hemen ardından Fransa ve İngiltere de bu füze işini desteklediklerini açıkladılar. Hatta Ukrayna füze ile vurdu. Dolayısıyla Biden giderayak sizce dünyayı bir felakete mi sürüklüyor”?

    “ ‘Benden sonrası tufan’ anlayışıyla hiçbir yere varılmaz”. Her şeyden önce bu kararı doğru bulmadığımız gibi tasvip de etmiyoruz. Ukrayna-Rusya savaşının başından bu yana daha fazla silah, daha fazla kan, daha fazla gözyaşı ile değil, daha fazla barış çabası, daha fazla iyi niyet ve diplomasiyle sona erebileceğini düşünüyoruz. Şimdi savaşı körüklemek, hiç bitmemesini hatta yayılmasını sağlamak için yapılmış bir hamle olarak yorumlanacak bir adım Sayın Biden’dan geldi. Biden’ın bu adımı, çatışmayı tırmandırmasının ötesinde Rusya’nın daha büyük bir tepki vermesine yol açacaktır. Sayın Putin de ülkesinin balistik füze saldırılarına uğraması halinde buna nükleer silahla cevap verilmesine imkan tanıyan doktrini onayladı. Tüm bunlar bölgeyi ve dünyayı yeni ve büyük bir savaşın eşiğine getirebilir. “Benden sonrası tufan” anlayışıyla hiçbir yere varılmaz. Ukrayna ve Rusya tarafının kışkırtmalara kapılmadan, sükuneti muhafaza ederek barışa odaklanmaları beklentimiz ve temennimizdir. Bu büyük hatanın oluşturduğu zeminde yapılacak en ufak yanlış, provokasyonlara kapılmak, barut fıçısına ateş atmaktan farksız olacaktır. Dolayısıyla herkese dikkatli davranmayı tavsiye ediyorum.

    “ABD’nin Seçilmiş Başkanı Donald Trump tarafından şu anda isimleri açıklanan kabineye baktığımızda Türkiye’nin politikalarıyla ters düşen isimler olarak öne çıkıyor. Sayın Trump örneğin Türkiye karşıtı bir Dışişleri Bakanı tavsiye etti. O ismin Filistinliler için, Hamas için söylemleri dehşet verici. NATO için, Türkiye için ya da dünya için endişelenmeli miyiz”?

    “İlişkilerimizi ön yargılar üzerine inşa edemeyiz. İlişkilerimizi ön yargılar üzerine inşa edemeyiz. Burada çok dikkatli, çok hassas olmamız lazım. Seçilmiş Başkan Donald Trump her ne kadar savaşları bitireceğini söylese de yeni döneme ilişkin şimdiden yorum yapmak için çok erken. Trump döneminde Amerika Birleşik Devletleri’nin Orta Doğu’ya ilişkin tavrı ve tutumunun nasıl olacağını yeni başkan göreve başladığında göreceğiz. Biz yeni dönemde de Türkiye-ABD ilişkilerini ülkemizin menfaatleri çerçevesinde ilerletmek için gayret göstereceğiz. Sayın Trump’ın kabinesinde kimlerin olduğu, yaklaşım tarzlarını tabii ki analiz ediyor, hazırlıklarımızı ona göre yapıyoruz. Bizim için iktidara gelmeden insanların neleri söylediği, neleri düşündüğü önemsiz değil. Ancak esas olan iktidar sorumluluğunu üstlendikten sonra yaptıklarıdır. Somut adımlara göre adımlarımızı atar, tüm ihtimallere göre tasarruflarımızı yaparız. Biz Sayın Trump’ın savaşları bitirme söylemine inanmak istiyor, bu yönde adımlar atmasını bekliyoruz. Savaşları bitirme yaklaşımıyla hareket eden Amerika, bölgemizdeki çatışmaların barışçıl şekilde sona ermesi için yeni bir iklim oluşturabilir. Bu da bizim en tabii hakkımızdır. Umarız pozitif beklentilerimiz doğrultusunda gelişmelere şahitlik eder ve sorunlarımızı bir bir ortadan kaldırırız. Bizim Gazze’de yaşanan insanlık krizi, İsrail sorunu ve genel olarak Orta Doğu’ya ilişkin tavrımız ortada. Bölgede savaşın sona erdirilmesine dair fikrimizi ve kararlılığımızı kendileriyle telefon diplomasisinde paylaştık, bundan sonraki süreçte de paylaşırız.”

    “Terör meselesini tarihe karıştırma konusunda kararlıyız”

    “Siz, Trump’ın başkanlığının Orta Doğu’daki siyasi ve askeri dengeleri ciddi biçimde etkileyeceğini söylediniz. Suriye’den Amerikan askerinin çekilmesi konusunu da değerlendireceğinizi ifade ettiniz. Bu anlamda, Reuters’da yayımlanan bir haberde Ankara’nın, Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’nin kuzeyinde PKK’lılara desteğini kesmesi noktasında baskı yaptığı ifade ediliyor. “Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyinde yeni bir harekat düzenleme olasılığı var mı?” soruları yöneltiliyor. Bu konuda değerlendirmeniz nedir”?

    “Milli güvenliğimiz her şeyden önde gelir ve her konunun üzerindedir. Biz terör meselesini tarihe karıştırma konusunda kararlıyız. Sınırlarımızın ötesinde, sürekli ülkemize yönelik milli güvenlik tehditleri oluşturan yapılanmalara kesinlikle tahammülümüz yoktur. Bu konuda ne kadar net ve kararlı olduğumuzu bugüne kadar tüm muhataplarımıza ilettik. Yeni muhataplarımıza da bu yaklaşım tarzımızı, hedefimizi net bir biçimde anlatırız. Suriye’nin kuzeyi, Amerika’nın desteklediği PKK/PYD/YPG tarafından işgal edildi. Bu bölge yalnızca bizim için değil aynı zamanda Suriye için de son derece önemli. PKK/PYD/YPG’nin bu bölgeden temizlenmesi Suriye Yönetimi için de oldukça kritik. Suriye’deki iç savaş, komşumuzun topraklarında derin bir istikrarsızlığı beraberinde getirdi. İstikrarsızlık, bir bataklığın sinekleri topladığı gibi sınırlarımızın ötesine terör örgütlerini çekti. Bu bataklığı kurutmak için biz nasıl çaba gösteriyorsak aynı şekilde Suriye Yönetimi’nin de bu çabayı göstermesi lazım. Biz şu anda o bataklıktaki sineklerle adeta bir mücadele halindeyiz. “Nasıl olsa bataklık kuruyacak, sinekler başıboş dolaşsın” diyemeyiz. Biz terörle mücadelemize devam edeceğiz. Amerika’nın Suriye’den çekilmesinin oluşturacağı yeni duruma da, mevcut gerçekliğe de Türkiye olarak biz hazırız. Milli güvenliğimiz her şeyden önde gelir ve her konunun üzerindedir. Bu konuda Rusya ile gerekli görüşmelerimizi yapmak suretiyle Suriye’deki bu havayı bölgenin lehine çevirme gayretindeyiz.”

    “Hem siz hem MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli aslında her fırsatta Cumhur İttifakı’ndaki uyuma ve birlikteliğe dikkat çekiyor, vurgu yapıyor. Geçen hafta da Sayın Devlet Bahçeli ile bir görüşmeniz oldu. Bu görüşme diğerlerinden biraz daha önemliydi. Çünkü bu Sayın Devlet Bahçeli’nin terörist başı çıkışının ardından yaptığınız ilk görüşme oldu. Öncelikle bu konuyu nasıl ele aldınız ve bununla birlikte umut hakkıyla ilgili bir değerlendirme yaptınız mı”? 

    “Gönül birlikteliğiyle inşa edilmiş bir ittifakımız var. Devlet Bey ile bizim yaptığımız görüşme özellikle Cumhur İttifakı’nın uyumu, insicamı, birlikteliği ile Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi ve sosyal konjektürde kritik önemdedir. Bizim aramızda bir anlaşmazlık, bir uyuşmazlık, bir fikir ayrılığı asla yoktur. Ama birileri “Cumhur İttifakı bölündü, çatladı” gibi iddiaları ileri sürüyor. Ana muhalefet, eski-yeni yönetim ile belediye başkanları arasındaki kavgayı perdelemek için bu tür söylemlerden medet umuyor. Kimse bizim ittifakımızı kendi naylon ittifaklarıyla, “al gülüm, ver gülüm” düzenine dayalı çıkar ilişkileriyle karıştırmasın. Böyle bir şey söz konusu değil. Bizim ittifakımız karanlık koridorlarda, kirli masalarda kurulmadı. Bizimki sağlam. Gönül birlikteliğiyle inşa edilmiş bir ittifakımız var. Bu ittifakın hamuru aziz şehitlerimizin kanlarıyla yoğruldu. Sayın Devlet Bahçeli’yle yaptığımız her görüşme, Cumhur İttifakı’ndaki mefkure birlikteliğinin pekiştirilmesi açısından bir fırsattır. Özellikle ülkemizin 40 yıllık terör kamburundan kurtarma konusundaki hassasiyetlerimiz aynı. Şunun bilinmesini isterim: Sayın Bahçeli ile görüşmemizde siyasetin ve ülkenin gündemindeki tüm konuları detaylıca ele aldık. “Terörsüz Türkiye” hedefimize giden yolda atılabilecek ilave adımları aramızda değerlendirdik. Çünkü bugüne kadar teröre karşı verdiğimiz mücadelenin bir anlamı var. Eğer Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te, Bestler Deresinde biz terörle bir mücadele verdiysek bunun bir anlamı var. Şu anda oralarda görüyorsunuz artık terörün bir esamesi okunmuyor. Bizim şu anda derdimiz, Suriye içerisinde 30 kilometrelik o derinliği hiçbir zaman boşa geçmeyeceğiz ve orada da bu mücadelemizi kahraman Mehmetçiklerimizle beraber sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.”

    “Terörsüz Türkiye hedefi koydunuz bununla ilgili yol haritası nedir? Terörsüz Türkiye ile ilgili öncelikle atılacak adımlar nelerdir? Terörsüz Türkiye hedefi koydunuz. Bununla ilgili bir yol haritası var mı? Öncelikli adımlar nelerdir”? 

    “Mali imkanlarımız savunma sanayiimizi ayakta tutacak güç ve kabiliyete sahip. Ülkemizdeki terör sorununu sonlandırmak için bugüne kadar attığımız adımlar ortadadır. Bu adımların nihai hedefi Terörsüz Türkiye’dir. Bunu gerçekleştirirken kimsenin terörle mücadeleyi bırakmayı düşünebileceğimiz aklından dahi geçmemelidir. Bizim muhatabımız milletimizdir ve terör örgütlerinin istismar ettiği tüm zeminleri ortadan kaldırmak temel amacımızdır. Bunu milletimizle yapacak ve iç cephemizi sapasağlam hale getireceğiz. Son zamanlardaki tartışmalar bile terör örgütünün Kürt vatandaşlarımızı nasıl istismar ettiğini, yıllarca onlara anlattıkları hikayelerin nasıl boşa düştüğünü göstermiştir. Terör örgütünün efendilerine sadakatle hizmet dışında ideolojisi de, davası da yoktur. Onlar sadece emir alır ve onları yerine getirmeye çalışırlar. Bölgemizdeki gelişmelere göre terörle mücadele stratejimizi yeniliyoruz. Terör örgütünün istismar zeminini ortadan kaldırmaya yönelik sosyal ve ekonomik politikalar geliştirdik ve özellikle dezavantajlı bölgelerde yaşayan insanlarımızın mağduriyetlerini gidermek için tarihi nitelikle adımlar attık. Eğitim, iş imkanları ve sosyal hizmetlerin güçlendirilmesini bu bağlamda özellikle ele aldık. “Terörsüz Türkiye” hedefimize ulaşmamıza az kaldı, soruna tüm yönleriyle odaklandık ve çözmeye azmettik. Bunun yanında muhalefetin diline doladığı bir konuya da açıklık getirmek isterim. Biz savunma sanayii ile ilgili halktan para toplama gayretinde olan bir iktidar değiliz. Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değildir. Muhalefet, bizim iktidarımızın “halktan para toplamak suretiyle sıkıntıları gidermenin gayreti içinde olduğumuzu” söyleyecek kadar sefil durumda. Bizim böyle bir derdimiz yok. Hamdolsun bizim mali imkanlarımız şu anda savunma sanayiimizi ayakta tutacak güç ve kabiliyete sahiptir.”

    “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun konser vurgunları kamuoyuna yansıdı. Bununla ilgili Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Ankara ve İstanbul’daki konser olayıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir? Ayrıca daha önce de başta AK Partili belediyeler soruşturma geçirdi ve aklandı da Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş kamuoyunda bu soruşturmaların gelecekte kendilerine engel oluşturacağı gibi algı oluşturmaya çalışıyor. Bu konu hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim”? 

    “Eğer bir yanlış yapmışlarsa bunun bedelini ödeyecekler”

    Biz konserlere karşı değiliz. Milletimiz belediyelerimize büyük bütçeler, kaynaklar sunuyor. Bu kaynakların çarçur edilmesi, yolsuzluklar yapılması ise konuyu adli boyuta taşır. Yargının yaptığı da bu boyutu araştırmaktır. Biz idari açıdan meseleyi araştırıyoruz, adli bir soruşturmaya ihtiyaç olması halinde de konuyu yargıya intikal ettiriyoruz. Bu bizim görevimiz, bunu yapmak zorundayız. Siyasi açıdan da milletimize verilen sözlerin tutulup tutulmadığını elbette takip ediyoruz. Ankara ve İstanbul’un trafikten toplu taşımaya, çöp toplama ve temizlikten diğer konulara temel belediyecilik hizmetlerinde ciddi sorunları var. Tabii diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak bu isimlerle ilgili konulara girmem. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı bu tür şeylerle uğraşmaz. Burada bizim yargımız gereğini yapar. Burada yolsuzluklar varsa bunları yapanlardan hukuk önünde hesabını ben inanıyorum ki savcılarımız, hakimlerimiz soracaktır. Eğer bir yanlış yapmışlarsa bunun bedelini ödeyecekler, bundan kimse rahatsız olmamalıdır.”

    “Siz yola çıkarken “3Y ile mücadele” dediniz; yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar Bu konuda büyük oranda yol alındığını görüyoruz. Yerel yönetimlerde ise muhalefet partileri önemi ölçüde belediyeleri yönetiyor. Özellikle 3Y ile mücadelede muhalefet belediyeciliğini yeterli görüyor musunuz”?

    “Muhalefet belediyelerinin yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadelesi var mı ki sorgulayalım. Yeterli olsalar bugün bu meseleleri konuşmuyor olacaktık. Birçok muhalefet belediyesi bu konularda adım dahi atmadı. Adım atanlar ise sorunlara kalıcı ve etkili çözümler üretmekte yetersiz. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar gibi köklü sorunlarla başa çıkmak, daha fazla kararlılık ve cesaret ister. Bu belediyelerin ciddi bir vizyona sahip olup olmadıkları da tartışmalıdır. Gerçekçi ve somut projeler üretemeyenlerin bu sorunlarla başa çıkması düşünülemez. Bunlarda zaten böyle niyet de ufuk da istek de yok. Onların nelerin peşinde koştuğunu milletimiz görüyor. Şunu anlamaları lazım. Belediyeler milletindir ve onlara layıkıyla hizmete mükelleftir. Bizim bugüne kadar yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla ilgili bir prensibimiz var. Bu dün vardı, bugün var, yarın da olacak. Ama şimdi öyle şeyler anlatıyor ki, mesela bir Genel Başkan pazara gitmiş. Cumhurbaşkanı benimle pazara gelebilir mi? diyor. Sayın Genel Başkan, benim seninle gezmeye vaktim yok. Biz oraları kendimiz ve ilgili arkadaşlarımızla zaten geziyoruz. Hiç endişe etme biz oralardayız. Marketleri, pazarları boş bırakmayız.

    “Geçtiğimiz hafta İstanbul’da yakalanan bir FETÖ’cü mahrem imam, 15 Temmuz’dan sora askeri ve polis okullarına öğrenci yetiştirdiği tespit edilmiş. Geçtiğimiz yıl Tuzla Piyade Okulunda bu yıl da Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde askeri disiplinle bağdaşmayan davranışlar yaşandı. FETÖ’nün hala sızma girişimleri var. Harp Okulları, Polis Akademisi ve diğer kritik okullarla ilgili öğrenci alımında daha hassas tedbirler söz konusu mudur”?

     “FETÖ’ye karşı asla rehavete kapılamayız”

    Biz FETÖ’ye karşı asla rehavete kapılamayız. Terör örgütü “su uyur, düşman uyumaz” yaklaşımıyla pusuda beklemektedir. Onlara imkan veremeyiz, vermiyoruz. Tüm kurumlarımızda FETÖ’nün sızma girişimlerine karşı teyakkuz halindeyiz. FETÖ ile mücadelenin zorlu olduğunu, ülkenin kılcal damarlarına kadar girmiş sinsi örgütü temizlemenin meşakkatli olduğunu biliyorduk ve tüm adımları buna göre attık. Eğitim kurumlarımıza, özellikle de askeri ve polis okullarımıza öğrenci temini konusunda bu zamana kadar görülmemiş bir tedbirler silsilesi uyguluyoruz. Kritik kurumlarımızın yıpratılmasına asla izin vermeyeceğiz. Bunun için başta insan kaynakları olmak üzere her alanda üst düzey bir tedbir uyguluyoruz. Bunlar her şekle girdikleri için mücadelemizi de bu nedenle daha hassas yürütmek zorundayız. Özellikle güvenlik güçlerimizde ve kritik hizmetlerde görev alacak personel ile ilgili denetimleri artırmış durumdayız. Yargı da bu konuda hassas davranıyor ve FETÖ’cü hainlere geçit vermemek için canla başla çalışıyor. Biz tüm kamuda bu hainlerin izini sürüyor, somut tespitler yaptığımızda da hemen gereğini yapıyoruz. FETÖ’nün sızma girişimlerine karşı daha etkili ve kapsamlı tedbirler geliştiriyor ve uyguluyoruz. Alacağımız her önlem sadece mevcut durumu değil, gelecekteki olası tehditleri de kapsıyor ve çok yönlü bir stratejiyle bu konuya eğiliyoruz.

    “Malum yine yılsonu ve herkesin gözü kulağı hem çalışanların hem emeklilerin maaşlarındaki artışlarda ama biz biliyoruz ki esas mesele alım gücü efendim. Enflasyonda bir düşüş var ve bu düşüş önümüzdeki dönem hem çalışanın hem emeklinin hayatına nasıl yansıyacak acaba”?

    “Toplumun hiçbir kesimini enflasyona ezdirmeyeceğiz.

    Bizim amacımız vatandaşımızın toplumun bütün kesimlerini alım gücünü kalıcı olarak artırmaktır. Bunun da yolu enflasyonu kalıcı bir şekilde tek haneye düşürmekten geçer. İlk yılımızı dezenflasyona geçiş olarak öngörmüştük. Mayıs ayından bu yana enflasyonda düşüş var ve bu düşüş devam edecek. 2025 yılında özellikle hem para politikasının gecikmeli etkisi hem maliye politikasında bütçe açığının azalması hem de fiyatları bir şekilde bütçe imkanları çerçevesinde enflasyon hedefi paralelinde oluşturmamız enflasyonu düşürmeye devam edecek.

    Bakın geçen sene asgari ücretli kardeşlerimize biz yüzde 107 buçuk zam verdik. Geçen sene enflasyon yüzde 65’ti. Bu sene biz yüzde 49 zam verdik. Ekim ayı itibarıyla enflasyon yüzde 49’un altında. Yani yılı da Merkez Bankamızın tahminlerine göre yüzde 44 civarında bir rakamla tamamlayacağız.

    Özetle biz ne emeklimizi ne memurumuzu ne asgari ücretlimizi, toplumun hiçbir kesimini enflasyona ezdirmeyeceğiz. Son 22 yılda da resim buydu, son 1 yılda da aynı şekildeydi, bu sene içerisinde değişmedi. Muhalefet bu konuyu istismar ediyor ama biz önümüzdeki dönemde de aynı prensipler çerçevesinde hareket edeceğiz ve enflasyonun üzerinde, çalışanlarımıza alım gücünü koruyacak çerçevede muamele edeceğiz. Ama aslolan enflasyonun kalıcı bir şekilde düşürülmesidir. Vatandaşlarımızın aldığı temel mallarda enflasyon yüzde 28,5. Sebze meyve gıda dahil mallarda ise yüzde 40 civarında. Enflasyonu şu anda biraz yüksek tutan kira ve özel eğitim gibi hizmetlerdeki enflasyondur.

    Enflasyon kalıcı bir düşüş trendine girdi, inşallah bu şekilde de yoluna devam edecek. Burada şunu da söylemek isterim: Yeni bir adım daha atmayı planlıyoruz. Bu da büyükbaş hayvan ithalini yaparak kırmızı ete çok daha iyi imkanlarla erişimini sağlamaktır. Bunu Tarım ve Orman Bakanımız İbrahim Yumaklı ile de değerlendirdik. Vatandaş kırmızı ete beklediği fiyatlarla ulaşabilsin diye gerekirse süratle Uruguay’dan Brezilya’dan bu büyükbaş hayvan ithalini yapalım talimatını verdim. Bunu değerlendireceğiz ve bu adımları da atacağız.

  • TÜRK-İŞ’ten asgari ücret açıklaması

    TÜRK-İŞ’ten asgari ücret açıklaması

    TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu 25. Çalışma Dönemi Altıncı Toplantısı konfederasyon genel merkezinde gerçekleştirildi. Toplantının ardından yapılan açıklamada, TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulunda ücretli çalışanların geçim ve şartlarının iyileştirilmesine, çalışma hayatında karşılaşılan sorunların duyurulmasına ve çözüm bulunmasına yönelik olarak temmuz ayından bu yana sürdürülen eylem programının değerlendirildiği belirtildi.

    Ankara’da 20 Ekim günü yurdun dört bir yanından gelen 150 bini aşkın kişinin katılımıyla gerçekleştirilen ‘Emek Buluşması’ mitinginin bir dönüm noktası olduğu kaydedilen açıklamada, mitinge katılan üye sendika ve işçi sendikalarının bir dayanışma gösterdiği vurgulandı.

    Gelir ile vergide adaletin sağlanması ve yaşama şartlarının iyileştirilmesi gerektiği ifade edilden açıklamada, “TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, vergide adaletin sağlanmasına yönelik olarak işçi konfederasyonları tarafından hazırlanan ortak görüşü desteklemektedir. TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK genel başkanlarının TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi partilerin grup başkanvekilleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanına 19 ve 20 Kasım tarihlerinde yapacakları ziyaretleri olumlu bulmakta, önerilen düzenlemelerin bir an önce uygulanmasını talep etmektedir” denildi.

    Asgari ücret konusunda başta IMF olmak üzere uluslararası örgütlerden sermaye kuruluşu temsilcilerine kadar birçok kişi ve kurumun tutar veya artış oranı açıkladığının altı çizilen açıklamada, “Burada bir algı operasyonu yürütülmekte ve enflasyonla mücadele için düşük asgari ücret gerektiği savunulmaktadır. TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu bu yaklaşımı kabul etmemektedir. Kurul, asgari ücret konusunda bir rakam açıklamak yerine tespit yapılırken temel alınması gereken ilkelerin önemli olduğuna ve komisyon çalışmalarında ilkelerin savunulması gerektiğine işaret etmektedir. 2025 yılı için tespit edilecek asgari ücret, işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal şartlarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir düzeyde tespit edilmektedir” ifadelerine yer verildi.

    Açıklama, şöyle devam etti:
    “Mevcut sistemde 2024 yılında emekli aylığı başvurusunda bulunan işçilere 2025 yılında başvuru yapacaklara göre daha yüksek aylık bağlanacaktır. Bu durum hak kaybına yol açmakta, nitelikli işgücünün en verimli olduğu bir dönemde işten ayrılmasına ve dolayısıyla işgücü kaybına sebep olacaktır. Emekli aylıklarında yaşanacak bu hak kaybının önüne geçilmesi için acilen bir düzenleme yapılmalıdır.”

  • “Yıllık enflasyon yüzde 48,6 oldu”

    “Yıllık enflasyon yüzde 48,6 oldu”

    Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yıllık enflasyon verilerine yönelik açıklamalarda bulundu. Ekimde yıllık enflasyonun mayısa göre 26,9 puan gerileyerek yüzde 48,6 olduğunu belirten Şimşek sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

    “Temel mallarda yıllık fiyat artışı yüzde 28,5, ataletin yüksek olduğu hizmetlerde ise yüzde 69,8 gerçekleşti. Özellikle geriye dönük fiyatlama davranışının yüksek olduğu kira ve eğitim grubunda yıllık artışlar enflasyondaki düşüşü sınırlandırıyor. Katılıkların giderilmesi zaman alıyor ancak bu konudaki gelişmeler olumlu. Ekimde 12 aylık enflasyon beklentilerinin tüm kesimlerde son iki buçuk yılın en düşük seviyesine gerilemesi hizmet enflasyonundaki ataletin kırılması için önemli.”

  • Kira artış oranı belli oldu

    Kira artış oranı belli oldu

    2024 yılı Ekim ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla birlikte Kasım ayı kira artışlarındaki tavan oran belli oldu.

    Kasım ayı kira artış tavanı yüzde 62,02 olarak gerçekleşti. TÜFE’deki değişim 2024 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 2,88, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 39,77, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 48,58 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 62,02 olarak gerçekleşti.

  • Emeklilik şartları değişecek mi?

    Emeklilik şartları değişecek mi?

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Beyaz TV’de yayımlanan “Akılda Kalsın” programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

    “Emeklilik şartları değişecek mi? Emekli aylıklarının hesaplanmasında yeni bir düzenleme olacak mı?” şeklindeki soru üzerine Bakan Işıkhan, şu yanıtı verdi:

    “Emeklilik sistemiyle ilgili ya da emekli aylıklarının hesaplanmasıyla ilgili bir konu gündemimizde yok ancak biz dışarıdan gelebilecek, Ekonomi Koordinasyon Kurulu başta olmak üzere, Orta Vadeli Plan doğrultusunda çizdiğimiz hedefler, 12. Kalkınma Planımız doğrultusunda emeklilik sistemimizin iyileştirilmesi, daha iyi noktaya gelmesi noktasında gelebilecek her türlü oluşuma hazırız.”

    Emeklilere bayram ikramiyesi uygulamasının 2018’de başladığını anımsatan Işıkhan, “Bu geleneğimizi 2025 yılında da sürdürmeyi arzu ediyoruz. Biz, her zaman emeklilerimizin yanında olduk.” dedi.

    Işıkhan, bir soru üzerine asgari ücretin, milyonlarca vatandaşı ilgilendiren ve çalışma hayatının temel taşlarından biri olduğunu belirtti.

    Asgari ücretin, hükümet veya Bakanlığın tek başına belirlediği bir süreç olmadığını dile getiren Işıkhan, “İnşallah 2025 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirlemek amacıyla Asgari Ücret Tespit Komisyonumuzu aralık ayının başında toplamaya başlayacağız.” ifadesini kullandı.

    BELEDİYELERİN SGK PRİM BORÇLARI

    Belediyelerin SGK prim borçlarına değinen Işıkhan, belediyelerden son birkaç haftada 7,9 milyar lira nakit ödeme aldıklarını söyledi.

    Işıkhan, bunun kat kat fazlasını da taksitlendirdiklerini dile getirerek, şöyle devam etti:

    “Belediyelerin araçlarına ya da bankadaki hesaplarına hemen ipotek koymuyoruz. Bizimle iletişime geçen çok sayıda belediye oldu. Parti ayrımı gözetmeksizin tüm belediyelerimizle iletişim kalıplarını kurduk. Bir belediye bize bir adım attığında, biz Bakanlık olarak 10 adım atıyoruz. 31 Mart’ta 96 milyar lira olan tüm belediyelerimizin borçları, şu an 140 milyara ulaşmış durumda çünkü her gün faiz ekleniyor. Bunlardan vazgeçmemiz mümkün değil. Belediye başkanlarımıza buradan duyuru yapmak istiyorum: Bunları faiziyle de eninde sonunda tahsil edeceğiz.”

    “Yeni nesil çalışma neyi kapsıyor? Mesela haftada bir gün izni var diyelim, o izin iki güne mi çıkartılacak? Nasıl bir esnek çalışmadan bahsediliyor?” şeklindeki soru üzerine Bakan Işıkhan, şu cevabı verdi:

    “Bizim ifade etmek istediğimiz yeni nesil çalışma modelleri bunun ötesinde bir şey. Biz, Çalışma Bakanlığı olarak çalışmadan, üretmeden ve katma değer yaratmadan yanayız. Çalışma saatiyle ilgili herhangi bir konu gündeme geldiği zaman da bizim sosyal paydaşlarımızla yaptığımız tüm toplantılarda ifade ettiğimiz konu bu; bizim güçlü bir Türkiye oluşturabilmek, güçlü bir ekonomiye sahip olabilmek için bırakın çalışma saatlerini, daha fazla çalışmamız gerek, daha fazla üretimde bulunmamız gerek.

    İstihdamı artırmamızın en önemli araçlarından bir tanesi, yeni nesil çalışma modelleri olacak. Part-time çalışma, saat başı çalışma, en önemli şeylerden bir tanesi kısmi çalışma…”

     

    NTV

  • “2025 sonu yüzde 20’nin altında enflasyon hedefliyoruz”

    “2025 sonu yüzde 20’nin altında enflasyon hedefliyoruz”

    TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bütçe görüşmeleri AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş’un başkanlığında başladı. Komisyondaki görüşmelere katılan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, milletvekillerinin bütçeye dair görüşlerinin ardından vekillerden gelen soruları yanıtladı. 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nin sürdürebilir olduğunu ifade eden Yılmaz, “2025 yılı merkezi yönetim bütçesinin teklifimizin kazanımları sürdürülebilir hale getirecek, ekonomik kalkınma ve sosyal refahı önceleyen bir perspektifle hazırlandığını, geçen hafta sunuş konuşmamda ifade etmiştim. Türkiye olarak önemli bir dönemden geçiyoruz. Tarihi fırsatla karşı karşıyayız O da şudur. Uzunca bir süredir yaşamadığınız, seçimsiz bir dönem yaşıyoruz. Seçimlerin yoğun yapıldığı dönemler ister istemez kısa vadeli meselelerin daha fazla gündemi işgal ettiği dönemler oldu. Bugün Türkiye seçimsiz bir dönem yaşıyor. Genel seçimleri, yerel Seçimleri geride bırakmış olarak yoluna devam ediyoruz. Ve kritik bir aşamadır. Dünyanın da son derece zorlu bir aşamasındayız, dönemindeyiz, ortamındayız. Bu ortamda, bu seçimsiz dönemi iktidarıyla, muhalefetiyle hep birlikte çok iyi değerlendirip, ülkemiz sadece nicelikte değil, nitelikte, farklı bir seviyeye taşıma imkanına sahibiz. Uzun vadeli bir takım değişimlere, dönüşümlere bu dönemde imza atabiliriz. Bu fırsatı hep birlikte değerlendirmeliyiz. Türkiye’yi orta gelirden kurtarıp yüksek gelirli ülkeler ligine taşımak bu anlamda en temel önceliklerden bir tanesidir” diye konuştu.

    Bütçenin genel çerçeve içinde yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyen sosyal vefa arttırıcı bir yaklaşıma sahip olduğunu belirten Yılmaz, “İşçisi, esnafı, emekçisi, genci ve yaşlısıyla toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçları gözetilerek hazırlanmış doğu, batı, kuzey güney ayrımı yapmadan 81 ilimizin gereksinimleri düşünülmüştür. Sosyal yardım ve destekler için ayırdığımız kaynaklar bunun en açık göstergelerinden bir tanesidir. Bütçemizin en hayırlı başlıklarından biri bütçemizin yeniden imar bütçesi olması. Tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Onun yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Bugünkü fiyatlara geçen yılı çekersek ve toplarsak iki yıllık harcamamızı 2.6 trilyon lira civarında bir yükten bahsediyoruz. Gelecek yılda bu devam edecek” ifadelerini kullandı.

    Faiz giderleri hakkındaki eleştiriler üzerine Yılmaz, “Borç ve cari açık arttı. En önemli gerekçelerinden biri bu. Bütçe açığımızı geçici olarak deprem harcamaları oldukça yüksek düzeye çıkarmış durumda. Bu açıkları finanse etmek için de maliyemiz borçlanmak durumunda. Dolayısıyla bazı arkadaşlarımız da söylediler. Ödediğinden daha fazla borçlanarak bu geçici dönemde deprem bağlantılı harcamalar başta olmak üzere harcamalarımızı finanse etmek durumundayız. Ama bu yapısal bir problem değil. Bir süre sonra bu harcamalar bütçemizden düşmüş olacak. Daha rahat birkaç dakika sahip olmuş olacağız. Zaten orta vadeli programımızda da bunu öngörüyoruz. Bu rahatlamayla birlikte hem maliyemizin borçlanması hem de faiz giderleri anlamında orta vadede daha olumlu bir perspektif olduğunu olduğunu ifade edebiliriz” dedi.

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ilişkin Yılmaz, “Çok iyi başkanlık sistemleri de var. Çok iyi parlamenter sistemler de var. Yarı başkanlık sistemleri var. Her bir sistemin kendi içinde alt versiyonları var. Dolayısıyla ikisi de demokratik sistemlerdir. Bu sistemlerin yerleşmesi tam anlamıyla kurumsallaşması elbette biraz zaman alacaktır. Bu süreçte mutlaka tecrübelerden dersler çıkarılması varsa eksikler onları toplumsal olarak tespit edip giderme yönünde çalışmalar yapılmasına her zaman açık olduğumuzu belirtmek isterim. Topyekun bir sistemi her türlü sorunun kaynağı gibi gösterme çabasının da son derece anlamsız olduğunu ifade etmek isterim. Parlamenter sistem dönemindeyken de Türkiye ekonomik, sosyal, siyasal, uluslararası ilişkiler bağlamında birçok meseleyle karşı karşıya kaldık. Bugün de birçok meseleyle uğraşıyoruz” şeklinde konuştu

    Orta Vadeli Plan (OVP) hakkındaki soruya ilişkin ise Yılmaz, “Planlarda önemli olan politika çerçevesidir. Esas verdiği istikamet temel politikalarda çizdiği çerçevedir. Plan yaptığınız zaman varsayımlarla yaparsınız. O günkü varsayımlarınızla dünyadaki ve bölgedeki durumu dikkate alarak bir ekonominin gelişimine bakarak varsayımlarla bir perspektif çizersiniz. Planlardaki rakamlardan daha önemli olan planların çizdiği politika çerçevesi ve istikametidir OVP ile plan arasında ben bir politika tutarsızlığı görmüyoruz. Rakamsal farklılıklar olabilir. OVP çünkü her yıl yenilenen bir doküman. Ve on yıl içinde gerçekleşen gelişmeleri rakamlara yansıtma imkanımız var. Dolayısıyla doğal olarak bir farklılık çıkabiliyor rakamsal olarak. Ama politika çerçevemiz farklı değil. Planımızın ve OVP’nin odağında da yeşil ve dijital dönüşüm, istikrar, ekonomiyi büyütmek var. Büyüyen ekonominin nimetlerini kalıcı sosyal refaha dönüştürmek var. Dolayısıyla o anlamda bir tutarsızlık söz konusu değil” diye konuştu.

    Enflasyon hakkında konuşan Yılmaz, “Başından beri şunu söyledim. Bu mücadelemizde 3 dönem vardır. Bir geçiş süreci, dezenflasyon dönemi daha sonra da kalıcı fiyat istikrarı dönemidir. Geçiş dönemini Haziran ayı itibariyle tamamladık. Dezenflasyon sürecine girdik. Son dört ayda yirmi altı puandan fazla enflasyon oranında bir düşüş oldu. Bunun da önümüzdeki süreçlerde devam etmesini bekliyoruz. Gelecek yıl sonu itibariyle yüzde 20’nin altında bir enflasyonu hedefliyoruz. Mallarda ise oran yüzde 40’lara yakın bir seviyeye geldi. Temel mallarda yüzde 30’un altına düşen bir enflasyon söz konusu. Ama özellikle hizmet sektörlerinde bir katılık var. Bu katılık da zaman içinde kırılacak ve daha güçlü bir şekilde vatandaşımız bunu hissedecek” dedi.
    Vergilerle ilgili sorulara ilişkin Yılmaz, “2019’da vergi adaleti açısından gelir vergisi yükünü azalttık. Alt dilimin vergi oranını yüzde 22’den 15’e, üst gelir grubunu yüzde 35’ten 40’a yükselttik. İkincisi asgari ücrette kadar tüm gelirleri vergi dışı bıraktık. Bu tarihi bir karar oldu. Diğer taraftan basit usule tabi esnafa vergi istisnası getirdik 850 bin civarında esnafımıza vergi istisnası getirdik. Genel KDV oranı yüzde 20 iken temel gıda da bunu yüzde bir olarak uyguluyoruz. Sağlık, eğitim, yeme içme, turizm, giyim, mesken elektriğinde yüzde 10 uyguluyoruz. Yem ve gübre de KDV’yi kaldırdık. Çiftçilere destek ödemelerinde gelir vergisi kesintisini kaldırdık. Kurumlar vergisini 5 puan arttırdık. Yirmiyken genel oranı 25’e çıkardık” ifadelerini kullandı.

  • Gıdada gizli zam-yalancı indirim uyarısı

    Gıdada gizli zam-yalancı indirim uyarısı

    Bir süre önce 5 litrelik iki teneke zeytinyağı aldığını anlatan Ağaoğlu, “Para verip aldım. O zeytinyağlarından birinin 5 litresi 700 liraydı. Bir diğeri 750 liraydı. Beş litrelik bir erken hasat taş baskı natürel zeytinyağı bu fiyata mümkün değil. Bunu biliyorum. İki tenekeyi para verip aldım. Aldıklarımdan birisi Tarım ve Orman Bakanlığının açıkladığı tağşişli ürünler listesinde yer aldı. Öbürünü de Bakanlığın İstanbul İl Laboratuvarına götürdüm. Oraya da para ödeyerek analize bıraktım. Sonuçlarını alınca konuşuruz” diye konuştu.

    Yalancı indirimin cezası 550 bin liraya kadar çıkıyor

    Tağşiş ve taklitle tüketiciler kandırıldığı gibi büyük markalı firmaların da başka yollarda aldattığını vurgulayan Ağaoğlu, şöyle devam etti: “Gramaj oyunlarıyla bir de gizli zamlar var. Paketli gıdalarda gramajı düşürüyorlar ama paket aynı paket fiyat aynı fiyat. Tüketici bunu aynı fiyat diye alıyor ancak zamlı aldığını bilmiyor. Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nde ‘Tüketicilere sunulan bir malda birim fiyatını farklılaştıracak şekilde adet, uzunluk, ağırlık, alan, hacim ölçüleri ve benzeri unsurlarından birinde değişiklik yapılmasına rağmen, değişiklik yapılmadığı düşüncesi uyandıran yanıltıcı ambalajlama uygulamaları’ maddesi bulunuyor. Bu maddeye göre gizli zamla tüketiciyi aldatanlara 550 bin liraya kadar ceza uygulanabiliyor.”

    Yalancı indirime de dikkati çeken Ağaoğlu, şunları kaydetti: “Hakikaten bunu insanlara yeterince anlatamadım. İndirim yapıyorum diyebilmesi için firmanın o ürünün son 30 günde satıldığı en düşük fiyatı baz alması lazım. Yani 100 liraya satmış, 120 ya da 150 liraya satmış. 150 lira üzerinden indirim uygulayamaz. 100 lira üzerinden indirim yapabilir. Bunu fark eden tüketiciler Ticaret Bakanlığına başvurmalı. Otuz gün geriye dönüp satıyorsunuz. 100 liradan satmış en düşük. Yüz liradan daha ucuza satıyorsa indirim diyebilir. Mesela 90 liraya satıyorsa ona indirim yaptın denebilir. Yalancı indirim olduğu takdirde bununla ilgili idari para cezasına muhatap olacaktır. Fiyatı yükseltip sonra indirim yaptık demek tüketiciyi yanıltıcı uygulamalardır ve cezayı gerektirir.”

    Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığının her ürünü takip etmesinin mümkün olmadığına dikkati çeken Ağaoğlu, denetimde tüketicilere büyük görev düştüğünü söyledi.
    Şikayetle ilgili büyük kolaylıklar sağlandığını dile getiren Ağaoğlu, “2025’te değerlenme oranı da artacaktır ancak bu yıl için 104 bin liraya kadar olan uyuşmazlıklarda Tüketici Hakem Heyetleri yetkili. Cep telefonları, çamaşır ve bulaşık makineleri, buzdolaplarında yaşanan sıkıntılarda bile fiyatları açısından mahkemeye gitmeden bu yolla çözüm yolu aranabilir” dedi.

  • “Asgari ücreti enflasyona karşı koruyacağız”

    “Asgari ücreti enflasyona karşı koruyacağız”

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, asgari ücretle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Işıkhan, “Asgari ücreti enflasyona karşı koruyacağız” dedi ve sürecin adil bir şekilde yürütüleceğini vurguladı.

    “VATANDAŞI ENFLASYONA EZDİRMEYECEĞİZ

    Yeni Şafak Gazetesi’ne konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun, mevcut enflasyon oranı, makroekonomik dengeler ve satın alma gücü gibi birçok değişkeni dikkate aldığını belirtti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıklıkla vurguladığı gibi, kalıcı refah çözümleri üreterek vatandaşın refahını koruma amacında olduklarını ifade eden Işıkhan, “Geçen yıl aralık ayında izlediğimiz yol neyse, bu yıl da aynı şekilde ilerleyeceğiz. Enflasyona ezdirmeyecek, vatandaşın satın alma gücünü koruyacak bir ücret seviyesinde anlaşmaya varılmasını arzu ediyorum.” dedi.

    “İŞÇİLER ÖNEMLİ PAYDAŞLARIMIZDIR”

    İşçi ve işverenlerin talepleri arasında hakem rolü oynadıklarını da vurgulayan Bakan Işıkhan, “Aralık ayında Türk-İş’in geçen yıl işçileri getirdiği gibi, bu yıl da benzer bir gelişme olursa işçileri ağırlamaktan memnuniyet duyarız. İşçiler bizim önemli paydaşlarımızdır,” şeklinde konuştu.