Etiket: enflasyon

  • ‘Enflasyonla Mücadeleye’ Destek Çağrısı

    ‘Enflasyonla Mücadeleye’ Destek Çağrısı

    BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay yaptığı değerlendirmede, ticaretin önündeki engellerin arttığı ve sektörlerin hareket kabiliyetinin sınırlandığı bir dönemde, üretim dinamiklerini korumanın, istihdama katkı sağlamanın ve ihracat yapmanın her zamankinden daha değerli hale geldiğini söyledi. Büyük bölümü uluslararası nedenlere dayanan belirsizliklere ve muhtemel risklere rağmen, Bursa iş dünyasının cesur ve fedâkar bir tutumla, üretimin sürdürülebilirliği, ticaretin devamlılığı ve istihdamın korunması için büyük çaba sarf ettiğini dile getiren Başkan Burkay, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının Türkiye ekonomisin önündeki en büyük engellerden biri olduğunu ifade etti.

    Firmaların öz kaynaklarını eriten yüksek enflasyonun, aynı zamanda yüksek finansman maliyetleri, gelir dağılımı dengesizliği, yatırım ve büyüme gibi temel dinamiklerin tamamının üzerinde olumsuz etki oluşturduğunu belirten Başkan İbrahim Burkay, enflasyonla mücadelenin ancak topyekün bir hareketle başarıya ulaşacağını dile getirdi. BTSO Yönetim Kurulu Başkanı Burkay, şunları kaydetti: “Bursa iş dünyasının her zorlukta olduğu gibi enflasyonla mücadelede de birlik ve dayanışma içinde hareket edeceğine yürekten inanıyorum. Bu kapsamda 55 bin üyemizi, enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek için harekete geçmeye davet ediyorum. Üretim bandının ilk aşamasından nihai tüketiciye kadar, tedarik zincirinin her halkasında bulunan firmalarımızın da katkısıyla Türkiye’yi yüksek enflasyon, yüksek faiz kıskacından hep birlikte çıkaracak, Türkiye Yüzyılı hedeflerimize hep birlikte ulaşacağız.”

  • Aydın: “İşçimizi enflasyona ezdirmedik”

    Aydın: “İşçimizi enflasyona ezdirmedik”

    Mahalli İdareler İşverenleri Sendikası (MİS) Genel Sekreteri Mehmet Oruçöz, Hizmet-İş Sendikası Bursa Şube Başkanı Mustafa Yavuz ile sendikanın iş yeri temsilcileri Abdullah Kaymaz ve Recep Şen’in hazır bulunduğu imza töreninde konuşan Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın, ek protokolün 200’e yakın işçiyi kapsadığını söyledi. Sınırlı imkanlara rağmen personelini enflasyona ezdirmemenin mücadelesini verdiklerini ifade eden Başkan Aydın, şunları kaydetti:

    “Ülkemizin şu an içinde bulunduğu ekonomik şartlar en çok işçimizi etkileniyor. Lakin durum geçicidir ve göreceksiniz Türkiye bu süreçten güçlenerek çıkacak. Ancak bu geçiş sürecinde Yenişehir için ter döken emekçi kardeşlerimizin mağdur olmaması için gereken mücadeleleri iş yerlerimizdeki barış ortamlarını da gözeterek sürdürüyoruz.”

    Ek protokolle en düşük işçi ücretinin 19 bin TL’ye yükseltildiğini belirten Başkan Davut Aydın, ek protokolün 1 Eylül-31 Aralık 2023 dönemini kapsadığını söyledi.

    “Yenişehir Belediyemizin sınırlı imkanlarına rağmen üyelerimizi enflasyona ezdirmeyen Başkanımız Sayın Davut Aydın’a şükranlarımı sunuyorum” diyen Hizmet-İş Sendikası Şube Başkanı Mustafa Yavuz da 1 Eylül’den geçerli olmak üzere yıl sonuna kadar geçerli olacak protokolle her işçiye 6’şar bin TL seyyanen ödeme yapılacağını belirtti.

     

    Yenişehir Belediyesi’nin her dönem personelinin ihtiyaçlarını gözettiğini belirten MİS Genel Sekreteri Mehmet Oruçöz de hem belediye hem de sendika yönetimine gösterdikleri duyarlılıktan ötürü teşekkür etti.

  • Eylül ayı enflasyon rakamları açıklandı

    Eylül ayı enflasyon rakamları açıklandı

    Eylül ayı enflasyon rakamları belli oldu. TÜİK verilerine göre, eylül ayında TÜFE yüzde 4,75’le beklentilerin altında arttı. Yıllık bazda TÜFE yüzde 61,53’e yükseldi. Yurt İçi ÜFE eylülde yüzde 3,40 artarken, yıllık bazda yüzde 47,44 oldu.

    ÇEKİRDEK ENFLASYON YÜZDE 67,22

    İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’deki değişim, eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 5,06, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 67,22 olarak gerçekleşti.

    EKONOMİSTLER NE BEKLİYORDU?

    AA Finans Enflasyon Beklenti Anketi’ne katılan ekonomistler, eylül ayında TÜFE’nin yüzde 5 artmasını bekliyordu. 12 ekonomistin katıldığı ankette yıllık enflasyonun yüzde 61,91’e çıkacağı öngörülmüştü. Ekonomistlerin yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 65,50 oldu Enflasyonun ay ay seyri (Kaynak: TÜİK)

    EYLÜLDE EN ÇOK ARTIŞ EĞİTİMDE

    Ana harcama grupları itibarıyla TÜFE’de en çok artış yüzde 30,27 ile eğitimde görüldü. Alkollü içecekler ve tütünde yüzde 10,03, konutta yüzde 5,76, ev eşyasında yüzde 5,22, eğlence ve kültürde yüzde 4,66, ulaştırmada yüzde 4,35, lokanta ve otellerde yüzde 4,15, haberleşmede yüzde 3,57, sağlıkta yüzde 3,39, gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 3,32, giyim ve ayakkabıda yüzde 2,59 artış gerçekleşti.

    LOKANTA VE OTELLERDE FİYATLAR İKİYE KATLANDI

    Yıllık bazda bakıldığında en yüksek artış yüzde 92,48 ile lokanta ve oteller grubunda meydana geldi. Onu yüzde 80,96 artışla eğitim, yüzde 79,79 ile sağlık, yüzde 76,06 ile ulaştırma, yüzde 75,14 ile gıda ve alkolsüz içeekler, yüzde 67,16 ile alkollü içecekler ve tütün, yüzde 63,75 ile ev eşyası, yüzde 55,43 ile eğlence ve kültür, yüzde 46,59 ile haberleşme, yüzde 32,54 ile giyim ve ayakkabı, yüzde 20,16 ile konut izledi.

    128 KALEMDE FİYAT ARTIŞI

    TÜFE’de kapsanana 143 temel başlıktan 128’inde fiyat artışı, 11’inde düşüş gerçekleşirken, 4’ünde değişim olmadı.

  • Enflasyon ve dolar tahmini yükseldi

    Enflasyon ve dolar tahmini yükseldi

    TCMB’nin eylül ayı piyasa katılımcıları anketinin sonuçları yayımlandı. Piyasa katılımcıları anketinde yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 59,46’dan yüzde 67,22’ye yükseldi. 12 ay sonrasının enflasyon beklentisi yüzde 42,01’den yüzde 44,94’e, 24 ay sonrasının beklentisi yüzde 23,87’ye çıktı.

    YIL SONU DOLAR KURU BEKLENTİSİ

    Ankatte dolar/TL tahmininde de yükseliş görüldü. Önceki ay 29,82 olan yıl sonu dolar tahmini 30,14’e çıktı.

    FAİZ TAHMİNİ

    Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 19,34 iken, bu anket döneminde yüzde 29,26 oldu.

    TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 19,19 iken, bu anket döneminde yüzde 30 olarak gerçekleşti.

    BÜYÜME BEKLENTİSİ

    Katılımcıların 2023 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,7 iken, bu anket döneminde yüzde 3,9 olarak gerçekleşti.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan enflasyon açıklaması

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan enflasyon açıklaması

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi için gittiği Hindistan dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    Erdoğan’ın açıklamalarını, NTV adına ziyareti takip eden Ankara İstihbarat Şefi Ahmet Ergen aktardı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

    Uluslararası diplomasi alanında son dönemde yürüttüğünüz etkin politik adımlarının bir yenisine de G20’de şahit olduk. G20 sonuç bildirgesinde Türkiye ile ilgili bir bölüm vardı. Türkiye’nin çabalarına vurgu yapıldı.  Önümüzdeki günlerde Birleşmiş Milletler zirvesi de var. Afrika ülkelerinin de gözü kulağı Türkiye’de. Tahıl koridorunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?

    Pazartesi günü Soçi’ye yapmış olduğumuz ziyarette, Sayın Putin ile bu konuları enine boyuna ele aldık. Sayın Putin, Batı’nın kendisine verdiği sözleri tutmadığını söyledi. İlk etapta 1 milyon ton tahılı göndereceğinden bahsetti. Biz de özellikle bugün Lavrov ile yaptığımız görüşmede, 1 milyon ton tahılı, fakir Afrika ülkelerine Katar-Türkiye-Rusya olarak göndermeyi planladık. Yapmayı düşündüğümüz bu ihracatı, tekrar gözden geçirmek suretiyle adımlarımızı atacağız. Daha önce 33 milyon ton malum tahıl sevkiyatı yapılmıştı. Yeniden bu miktarı arttırmak suretiyle en az gelişmiş Afrika ülkelerini rahatlatalım teklifinde bulunduk. Lavrov da “Bunu Başkan ile gözden geçirelim” dedi. Ben tekrar Sayın Putin ile bu konuyu telefonda görüşeceğim, bu miktarı artırmak suretiyle en az gelişmiş Afrika ülkelerini rahatlatmakta fayda var.

    Diyalogu önceleyerek ve kazan-kazan ilkesiyle yapılan her görüşmenin ülkemiz ve insanlık için hayırlı sonuçlar doğuracağına inanıyorum.

    İnsan odaklı diplomasimiz, barışa yönelik çabalarımız ve küresel meselelerdeki etkin rolümüz tüm ülkelerce ve uluslararası kuruluşlarca takdir ediliyor. G20’de de bu takdir, sonuç bildirgesine girerek, kayıtlara geçmiş oldu.  Gerek zirve marjındaki geniş katılımlı toplantılarda gerek ikili görüşmelerimizde Türkiye’nin tahıl koridoru anlaşmasının devam etmesi için hangi gayretleri gösterdiğini, hangi kolaylaştırıcı adımları attığını, bu konuyla ilgili gündemimizde hangi planların olduğunu ve taraflara neler önerdiğimizi anlattık. Aynı gayret ve çabayı sürdürmeye devam edeceğiz. Dünyanın yeni bir gıda, enerji ya da başka bir krize sürüklenmemesi, daha fazla insan kanı akmaması için istikrarlaştırıcı güç olarak her masada yer alacağız. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda da konu ana gündem maddelerinden olacak.

    Ülkemizin konuya dair yaptığı çalışmaları detaylıca orada da dile getireceğim. Dünyanın yeni bir krize girmemesi, fakir ülkelerin açlıkla karşı karşıya kalmaması için biz üzerimize düşeni yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Bunun da dünya kamuoyunca, halklarınca bilinmesi gerekiyor. O yüzden yaptığımız çalışmaları her platformda anlatacağız. Milletler, özellikle de Batılı ülkelerin halkları, gıda krizinin önlenmesi için çabalayan yegâne ülkenin Türkiye olduğunu bilmeli. Biz Türkiye olarak çözümler üretmeye ve sonuna kadar bu koridorun yeniden açılması için çaba sarf etmeye devam ederiz.

    Rusya ve Çin liderleri G20 Zirvesi’nde yoktu. Siz de geçen hafta Soçi’deydiniz. Hem Soçi’ye hem Kiev’e gidebilen ender liderlerdensiniz. G20 Sonuç Bildirgesi’nde Birleşmiş Milletler’e bir teşekkür, Türkiye’ye ayrıyeten bir teşekkür var. Bu Türkiye’nin geldiği nokta açısından önemli. Size G20’de tahıl koridoru, barış süreci, küresel çaptaki mevzularda liderlerden, oradaki diğer ülkelerin bakanlarından gelen talepler oldu mu?

    Birçok liderle ikili görüşmeler yaptım. Zirve marjında bir araya geldiğim devlet ve hükümet başkanları, Türkiye’nin çabalarının ne kadar değerli olduğunu dile getirdiler. Görüşme yaptığım liderlerin hepsi de özellikle Karadeniz Tahıl Koridoru’nun işletilmesi hususunda bizden yine ricada bulundular. Tabii tüm liderlerin ortak temennisi, Karadeniz Girişimi’nin devamı yönünde… Bu konudaki çabalarımıza, görüşmelerimde özellikle değiniyorum. Çünkü konunun vahametinin ve Türkiye’nin çabalarının bilinmesi, görünmesi gerekir. Türkiye olarak savaşın ilk anından itibaren barışın sağlanması için yürüttüğümüz yoğun diplomasiden pek çok ülkenin haberi var. Ancak gelinen aşamada Batılı ülkelerin de harekete geçerek, verdikleri sözleri yerine getirmesi gerekiyor. Tabii biz, Sayın Putin’in şimdilik 1 milyon ton tahıl gönderme teklifini gündeme getirdik. Telefon diplomasisini sürdürmek suretiyle bu miktarı artırma noktasında Sayın Putin’den ricada bulunacağız. Tabii bu konuda Batı’nın da kendine düşen görevleri yerine getirmesi lazım. Olay sadece tahıl değil, bir de burada gübre sevkiyatı var. Bu gübre meselesi de hafife alınacak bir konu değil. Dolayısıyla her iki ürünün de hedeflerine ulaştırılması için Sayın Putin ile görüşmelerimizi devam ettireceğiz. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan aynı şekilde yakın markajla konuyu takip edecek ve böylece temennim odur ki bu sıkıntıları aşmış olacağız. Rusya’nın talepleri açık, net ortada. Rusya’nın eksiklik olarak gördüğü bazı hususlar var biliyorsunuz. Bu koridordan gönderecekleri tahılın parasını alabilmek için bir ödeme mekanizmasının kurulmasını ve gemilerinin sigortalarının yapılabilmesi için yaptırımların dışında tutulmasını istiyorlar. Bizler de bu sorunların çözülmesi ve bir netice alabilmek için çabalıyoruz. Talepleri karşılandığında tahıl sevkiyatının da başlayacağını Sayın Putin dile getirdi. Batılı ülkeler, Türkiye’nin çabalarını takdir etmekle birlikte kendileri de çaba harcamalı, verdikleri sözleri yerine getirmeli.

    G20 zirvesi sonrasında ABD programınız var. Son dönemdeki Türkiye-ABD siyasi ilişkilerinin ivmesiyle iş dünyası da olumlu beklentiler dile getirmeye başladı. 2019’da 19 milyar dolar olan ticaret hacmi bu yıl 32 milyar dolara yükseldi ama sizin koyduğunuz 100 milyar dolar ticaret hacmi hedefi var. Yakın dönemde iki ülke ticaretini bu hedef rakama yükseltecek yeni adımlar olabilir mi? ABD seyahatinizde ekonomi ve ticaret anlamında öncelikleriniz neler olacak?

    Bildiğiniz üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı için gidiyoruz. Hem o toplantıda vereceğimiz mesajlar hem de zirve marjında yapacağımız ikili temaslarla ilgili yoğun bir çalışma içindeyiz. Amerika seyahatinde ülkemizde yatırımları olan birçok markayla bir araya geleceğiz. Bunlarla doğrudan görüşmelerimiz olacak ve bütün bunlarla beraber de her yıl geleneksel hale getirilen Türk-Amerikan İş Konseyi’nin malum bir yemeği olur… Öyle zannediyorum ki bu defa da yine bu yemeği düzenlemek suretiyle bir heyecan, bir coşku, iş adamlarına verecekler kanaatindeyim. Fakat ben hepsinden öte özellikle bu markalarla ikili görüşmeyi çok önemsiyorum. Bunların zaten Türkiye’de çok ciddi yatırımları da var. Onlarla yapacağımız görüşmelerin neticeleri, bizlere çok daha önemli bazı gelişmelerin kaydedildiğini gösterir. Örneğin mesela bir firmanın deniz üzerinde güneş santrali kurma gibi hedefleri vardı. Türkiye’deki ortağıyla beraber bu adımı atma niyetini ortaya koydular. Fakat, bu hamle henüz yapılmış değil. Bunun yanında GES’le ilgili gelişmeler var, güneş enerjisinde atılan bazı adımlar var. Bunları çok çok önemsiyoruz. Rüzgar ve güneş enerjisinde atılacak bu adımların yanında nükleer enerjide de Akkuyu ile attığımız adım var. Sinop’u da Sayın Putin ile konuştuk. Sinop’ta atacağımız adım. Bir de bu seyahatte 3’üncü bir santralin kurulması hususunda Güney Kore Cumhurbaşkanı’yla da bir görüşme yaptık. Ve bütün bu adımlarla birlikte enerjide sıkıntımız kalmayacak. Tüm bunlarla birlikte Türkiye’nin enerji noktasındaki gücünü ne yapacaktır, artıracaktır.

    Enerjide hat olmanın ötesinde Ataşehir’de İstanbul Finans Merkezinin bir kulesini de enerji merkezi haline getirme hedefimiz var. Bir kuleyi enerjiye tahsis edeceğiz. Enerji deyince de bunun içinde tabii elektrik enerjisinden tutunuz, GES, HES, doğal gaz, bunun yanında maden, bütün yeraltı madenlerinin de içinde yer aldığı bir enerji merkezi olacak. Nasıl Londra’nın enerji piyasası varsa, Hamburg enerji piyasası varsa inşallah İstanbul Finans Merkezi de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın sevk ve idare ettiği bir merkez haline dönüşüyor.

    Öte taraftan Washington merkezli bir finans kuruluşu, özel bir şirketin yatırımı olan Ceyhan’daki petrokimya tesisine 550 milyon dolar finansman sağladı. Cezayir Devlet Başkanı Tebbun ile İstanbul’da yaptığımız görüşmede, bu konularla ilgili müşterek adımımızı geliştirmekten bahsetti. 550 milyon dolar finansmanın Ceyhan’daki yatırıma girmesi çok çok önemli.

    Ekonomimizin sağladığımız destekleyici adımlar ve özel sektörün dinamizmi ile ortaya koyduğu gelişim tüm ülkeler gibi Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yatırımcıların da ilgisini çekiyor. 2019’da 20 milyar doların altındaki ticaret hacmimizi 2022 yılında 32 milyar doların üzerine taşıyabildiysek, 100 milyar dolar hedefimize de ulaşacağız demektir. Siyasi ilişkilerimizde yakaladığımızı olumlu hava, önümüzdeki dönemde ticaretimize de pozitif yansıyacaktır, kimsenin şüphesi olmasın. Enerji, otomotiv, demir çelik gibi ihracat kalemlerinin sayısını ve miktarını artırmak temel önceliğimiz olacak. Var olan iş birliği alanlarımızı, sektörleri çeşitlendirmek için iş adamlarımıza da büyük görev düşüyor. Türk iş adamları da ABD’li partnerleriyle ortaklıklarını güncellemeli, yeni hedefler belirlemeli. Türk ve ABD’li yatırımcılar, iş adamları daha cesur davranabilirler. Çünkü ülkelerinin yönetimlerinde ticareti artıracak iradeye sahip, buna göre politikalar yürüten iktidarlar mevcut.

    Türkiye’nin ekonomide 3 yıllık yol haritasını ortaya koyan OVP açıklandı. Yabancı yatırımcının da gözü OVP’deydi. İlk gelen açıklamalar olumlu. Hatta Dünya Bankası Türkiye için ayırdığı yatırım hacmini artırdığını duyurdu. Fitch Türkiye’nin kredi notu görünümünü yükseltti. Açıklamalarda mevcut ekonomi politikalarının sürmesi halinde not artışının gelmesi bekleniyor. Yabancı kurumların yaptığı açıklamaları nasıl değerlendirirsiniz? 

    Biz uyguladığımız politikalarla inanıyorum ki yatırımcı güvenini çok güçlü bir şekilde kazanacağız. Buradaki en büyük avantajımız programın geniş bir şekilde sahiplenilmesi. Üç ayaklı bir program açıkladık. Birinci ayağı tabii ki depreme rağmen, deprem yaralarını sararken mali disiplini koruyacağız. 2-3 yıl açıklarımız yüksek olacak ama daha sonrasında Maastricht Kriterlerini çok rahat bir şekilde sağlayacağız. Zaten borcumuzun milli gelire oranı oldukça düşük. İkinci husus enflasyonla mücadele yani dezenflasyon programı… Buna ilişkin de çok net bir yol haritası var. Ona yönelik de aldığımız para politikası yani miktarsal sıkılaştırma, seçici kredi sıkılaştırması gibi birçok tedbir var. Bunların etkili olması zaman alacak. Para politikasında alınan tedbirlerin etkisi gecikmeli oluyor. Dolayısıyla bütün ülkelerde bu süreç böyle, biraz zaman alacak. Onun için biraz sabırlı olmamız gerekiyor. Gelecek sene bu vakitlerde çok net bir şekilde enflasyonun kalıcı bir şekilde düştüğünü inşallah göreceğiz. Üçüncü husus da tabii ki yapısal reformlar… Yapısal reformlar maliye politikasını ve para politikasını güçlü bir şekilde destekleyecek. İnanıyorum ki Türkiye’nin kredi notu çok ciddi bir şekilde önümüzdeki dönemde yükseltilmek zorunda kalınacak. Çünkü çok net bir şekilde Türkiye’nin göstergeleri zaman içerisinde mevcut kredi notunun çok ötesinde bir kredi notunu hak edecek. Türkiye’ye fon akışı güçlü bir şekilde başlayacak. Enflasyon konusunda biraz zorlu bir sürecimiz olacak, bunu kabulleniyoruz.

    Enflasyonla mücadele ve güçlü ekonomi için kalıcı çözümlerimizi ve kapsamlı yol haritamızı Orta Vadeli Program ile ortaya koyduk. Bu yol haritasında fiyat istikrarı, finansal istikrar, beşeri sermaye, istihdam, yeşil ve dijital çözüm, afet yönetimi, kamu maliyesi, iş ve yatırım ortamı alanlarında reformları hangi takvimde ne şekilde yapacağımız yer alıyor. Öte yandan ülkemiz, istikrarlı yönetimi, demokrasiye olan bağlılığı ve iş kurma, iş yapma imkanlarıyla yabancı yatırımcılar için cazip fırsatlar barındırıyor. Yatırım ve ihracat odaklı büyüme politikamız da uluslararası sermayeyi Türkiye’ye çekecektir. 21 yıldır her alanda ortaya koyduğumuz reform nitelikli adımlar da işimizi ne kadar ciddiye aldığımızın bir göstergesi olmuştur. Tüm bunlar Türkiye’ye olan güvenin boşa çıkmadığını yabancı yatırımcıya göstermiştir. Attığımız ve atacağımız adımlarla Türkiye’ye güvenen, bize inanan tüm yatırımcılar kazanmıştır.

    Türkiye’yi önümüzdeki aylarda ekonomik anlamda nasıl bir dönem bekliyor? Enflasyonla mücadele konusunda atılacak adımlar nelerdir?

    Dezenflasyonla birlikte inşallah biz enflasyonun belini kıracağız, bu konuda da herhangi bir endişemiz yok. Orta Vadeli Program sadece ülkemizde değil dünyada çok çok olumlu bir yankı uyandırdı ve Orta Vadeli Program’ın uyandırdığı bu yankıyla birlikte de piyasalara farklı bir canlılık geldi, geliyor. Bir de yurt dışından Türkiye’ye kredi akışı da inşallah başlıyor. Gerek Suudi Arabistan ile yaptığımız buradaki görüşme, gerek Birleşik Arap Emirlikleri ile yaptığımız görüşmelerle çok çok verimli geçti. İnşallah yaptığımız anlaşmaların karşılığı Türkiye’ye çok ciddi manada hem yatırımları çekecek hem de nakit girişini de inşallah artıracak.

    Türkiye’yi önümüzdeki günlerde aydınlık günler beklemektedir. Bazı sektörlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçtik. Tüm sektörlerde de fiyat artışlarını kontrol altına alacağız. Fahiş fiyat artışlarını durduracak mekanizmanın tavizsiz işlemesiyle enflasyon hızlı bir düşüşe geçecektir. Şu anda bunu sağlıyoruz. 21 yılda Türkiye’yi güçlü bir ekonomik ve finansal yapıya kavuşturduk. Küresel ve bölgesel nedenler, son olarak da yaşadığımız asrın felaketi ekonomide sıkıntıları beraberinde getirse de zamanında aldığımız tedbirler sonuç vermeye başladı. Alınan kararların, tedbirlerin hızlı sonuçlar vermeyeceğini de biliyoruz. Bir geçiş süreci, enflasyonun yavaşlama, durma ve geriye gitme süreci var. Şu an her şey kontrol altında, dengeli bir şekilde yürütülen politikalarla, yapısal reformlarla Türkiye’yi tekrar tek haneli enflasyona kavuşturacağız. Önümüzdeki süreçte enflasyonun dizginlemiş ve fiyat istikrarını sağlamış, yatırım-istihdam-üretim ve istihdama dayalı büyüme politikaları ile kalkınmış bir Türkiye tablosu ortaya çıkacaktır. Bu ülkeyi tek haneli enflasyonla tanıştıran, enflasyonla mücadeleyi en iyi yapan bizim kadrolarımız. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı yürüttüğümüz çalışmamızla hedeflerimize kısa zamanda ulaşacağız. Çalışmalarımızın olumlu sonuçlarını almaya başladık. Atacağımız yeni adımlarla da kalıcı çözümleri hayata geçireceğimize inanıyorum. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz ve ona ulaşmak için atacağımız nice adımlar Türkiye’nin ekonomik alanda da yıldızını parlatacak. Vatandaşımızı hak ettiği kalıcı ve sürdürülebilir refah artışına ulaştıracaktır.

    Türkiye’nin enerjide merkez ülke olma hedefinin yani sıra, küresel enerji krizinde de kritik bir rolü var. Bu bağlamda yakın bir zamanda somut adım bekler miyiz? Zirve kapsamındaki temaslarda yaklaşım nasıldı?

    Ataşehir’deki finans merkezimiz malum açılışını bizzat kendim yaptım ve bazı finans sektörüne ait kuruluşlar buraya yerleşti. Kamu bankaları buraya yerleşti. Açılışta da gördüm gerçekten çok çok güzel bir finans merkezine sahip olduk. Şimdi bu atılacak adımla bir enerji merkezinin Ataşehir’de kurulmasını sağlayacağız. Orada sadece doğal gaz olmayacak. Orada petrol, madenler, yenilenebilir enerji, cevherlerden mücevherlere varan birçok adım atılacak. Altın borsası dediğimiz zaman sadece bildiğimiz yerde değil, icabında orada da ciddi bir sirkülasyon meydana gelecek ve bütün bunlarla beraber Trakya’da ise bir doğal gaz merkezi olacak. Soçi ziyaretinde de bunu Sayın Putin ile görüştük. Malum bizim şu anda Trakya’dan gelen doğal gaz yaklaşık yüzde 40-50, Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak ama şu anda Avrupa bizden doğal gaz bekliyor. Örneğin bir Macaristan bizden doğal gaz bekliyor ve bizim de onlara verdiğimiz sözler var. “Biz, sizin doğal gaz talebinizi buradan karşılayacağız” dedik ve Trakya merkezli olan dağıtımdan Avrupa’ya da oradan doğal gaz temin edeceğiz. Ataşehir enerjinin birçok çeşidinin adeta pazarlandığı, dağıtımının yapıldığı yer olacak.

    Zirve marjında ve uluslararası tüm platformlarda muhataplarımızla yaptığımız görüşmelerimizde enerji konusunu öncelikli ve ayrı bir başlık altında ele alıyoruz. Enerji konusunda her zaman yeni ve farklı çalışmalarımız olmuştur, olacaktır. Görüştüğümüz liderlerle enerji konusundaki ilişkilerimizi, atılacak yeni adımları konuştuk. Rus gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması için çalışmalarımız devam ediyor. Başka ülkelerin de kaynaklarının Avrupa pazarına ulaşması Türkiye’nin küresel enerji merkezi olması ile mümkün. Özellikle önümüzdeki süreçte Türkiye’de kurulacak fiziki doğalgaz üssü gibi atacağımız somut adımlarla küresel doğalgaz fiyatı Türkiye’de belirlenecek. Bunun için çalışmalarımız devam ediyor.  Çalışmalar olgunlaştıkça, nihayete erdirme aşamasına gelindiğinde, yeni müjdelerimizi de kamuoyu ile paylaşırız. Fiyatlandırma olayı onlarla birlikte atacağımız bir adım, alacağımız bir karar. Bunları Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, Bakanımız muhataplarıyla bu görüşerek neticelendirecek. Bu görüşmelerin neticesinde müşterek alacağımız kararlarla da yola devam edeceğiz. Bakın bu ara mesela petrolde Suudi Arabistan ve Rusya fiyatlarla şöyle bir oynadı. Fiyatlarla oynamanın neticesinde dünya ne yaptı? Tek başına ‘Ben verdim kararı oldu’yla olmaz. Beraber olacak.

    Hindistan Başbakanı’nın gündeme getirdiği Hindistan – Orta Doğu – Avrupa Tren Hattı, Çin’in kuşak-yol projesine karşı ABD destekli bir plan olarak değerlendirilebilir mi? Joe Biden da hemen destek verdi. Çin’i engellemeye yönelik yeni bir hamle midir? 

    Biz jeostratejik konumumuz itibari ile dünyadaki bütün koridorlarla ilgili gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Kuşak ve yol girişimi konusunda Çin mesafe aldı, devam ediyor. Biliyorsunuz bizim de Çin’in attığı bu adıma yönelik aldığımız mesafe var. Yani Marmaray’a varıncaya kadar hepsi o projenin, planın içinde.

    Biz diplomasiyi kazan-kazan ilkesi çerçevesinde yürütüyoruz ve bu alternatif güzergahlardan ne ölçüde yararlanabiliriz ne kazanabiliriz bunun çalışmasını yapıyoruz. Ülkeler ticari yol ve güzergahlarla, etki alanlarını da geliştirme gayretindeler. Bunun da farkındayız. Ancak bizler “yol medeniyettir” diyen bir şiarla konuya bakıyor ve tüm bu projelerin medeniyetin gelişmesine, insanların refahına, barışına hizmet etmesi temennisinde bulunuyoruz.

    Biz şunu diyoruz, Türkiyesiz bir koridor olmaz. Türkiye, önemli bir üretim ve ticaret üssü. Doğudan batıya trafik için en uygun hat Türkiye üzerinden geçmek durumunda.

    Bu süreçte bizim çok önemsediğimiz bir adım ise Körfez’in bizimle beraber attığı adım. Irak, Katar, Abu Dabi üzerinden, Türkiye üzerinden Avrupa’ya giden bir yoldan bir koridordan bahsediyoruz. Bu konuda özellikle Muhammed Bin Zayed dün çok daha kararlı bir telkinde bulundu, ‘Bu işi uzatmayalım, 60 günde görüşmeleri arkadaşlarımız bitirsinler ve hemen temelleri atalım, yola koyulalım’ dedi. Yani bu işin heyecanını bu denli duyuyorlar ve biz de gerek Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’a, gerek Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Abdulkadir Uraloğlu’na gerekli talimatları verdim. Onlar muhataplarıyla görüşerek inşallah bu adımı atacaklar. Bu rakam öyle ufak rakam değil. Ama Birleşik Arap Emirlikleri bu işe çok hazır. Katar çok hazır. Bizler de buna çok çok hazırız. Bu adımı inşallah bu şekilde atmış olacağız.

    Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu partinin başında devam ederse İstanbul’un kaybedilebileceğini söylemişti. Ancak şimdi aday oldu. Akşener de İstanbul ve Ankara dahil 81 ilde aday gösterecekleri ve kaybetmeyi göze aldıkları yönünde bir açıklama yaptı. “Muhalefet şu anda kazanmayı değil kaybetmeyi konuşuyor.” değerlendirmeleri var. Bu açıklamalarla ilgili neler söylersiniz?

    Onlar zaten kendi aralarında değerlendirmelerini yapıyor. Ne diyor Genel Başkan? Diyor ki ‘Altılı masa değil gerekirse on altılı masa.’ Yani biraz daha konuşsa on altılı masa yüz altmış altılı masa da olacaktı. Ama masa devrildi. Kötü devrildi. O masanın içerisinde bu belediye başkanları da vardı. Hepsi Cumhurbaşkanı yardımcısı da oldular. Gelinen nokta ortada… Bizim böyle bir derdimiz yok. Biz bu belediye başkanlığını İstanbul’da da yaptık, Ankara’da da yaptık. Bizim belediye başkanlığımızın kalitesi, seviyesi nedir? Bunu İstanbullu gayet iyi bilir, Ankaralı gayet iyi bilir. Öbür tarafta şöyle bir İzmir’e bakın. İzmir’in belediyeciliği ne durumda görüyorsunuz. Şu anda İzmir bir felaketi yaşıyor. Türkiye’de maalesef şu anda oralarda yaşayan vatandaşlarım ‘illallah’ diyor. Adana’ya bakın, Mersin’e bakın aynı. Antalya’da işte Menderes Bey’den sonra bir dönem yaşandı. Maalesef berbat. Buralarda yapılan hizmetin ne olduğunu yaşayanlar biliyor. Lafla, konuşmakla bu iş olmuyor. Mühür vurmakla bu iş olmuyor. Neyin mührü? Hangi sel afetinde giydin çizmeleri geldin sel afetiyle mücadele ettin? Bunların böyle bir derdi yok. Onun için burada en büyük karar merci İstanbulludur, Ankaralıdır ve onlar da Adana olsun, Antalya olsun, Mersin olsun, bütün buralarda inanıyorum ben, en güzel kararı en bağlayıcı kararı benim milletim verecek. Bunlarla daha fazla gidilmez. Biz 21 yıldır iktidar olarak, kendi rekorlarımızı yenilemek için kendimizle yarışıyoruz. AK Parti’nin, kendisiyle yarışan, hizmette yarışan bir partidir. Muhalefet ise rant için, koltuk için yarışan partilerden oluşuyor. CHP’nin evlere şenlik genel başkanının durumu da farklı değil. O da koltuk hayalleri ile döndü dolaştı en son mevcut koltuğunu koruyabilmek için masaları tokatlamaya kadar işi getirdi. Genel seçimler öncesi kurdukları 9’lu masada çevirdikleri dümenler yeni yeni ortaya saçılıyor. Tüm milletimiz, masada dönen pazarlıkları, masa altından kimlerin birbirini tekmelediğini gördü, daha da görecektir. Bunlar sabah başka akşam başka konuşurlar. Bunlar İzmir’de başka, Ankara’da başka, Diyarbakır’da başka, Erzurum’da başka konuşurlar. İşte bu yüzden bunların ne dediğinden çok ne yapacaklarını bekleyip görmek lazım. Artık milletim bunların gerçek yüzünü gördü. Türkiye gibi büyük ve güçlü bir ülke böyle kifayetsizlerin elindeki bir muhalefeti hak etmiyor. Tek dertleri rant ve koltuk olan bir muhalefetin ülkemize ve vatandaşlarımıza bir hayrı olmaz. Girdikleri tüm seçimi kaybetmelerine rağmen, “başarılıyız” açıklamaları bile yaptıkları işi ciddiye almadıklarını, seçmenleriyle dalga geçtiklerini gösteriyor. Başarılıyız açıklamasını yapanlar, bardağın dolu tarafına falan bakmıyor. Bunlar bardaklarının boş olduğunu anlamayacak kadar saflar. Yerel seçimlerde de CHP’nin eline düşen şehirlerimizi de milletin tertemiz oyları ile kurtaracak ve Cumhur ittifakına verecek inancındayız. Bunun için rehavete kapılmadan çok çalışacak ve milletin gönlünü de seçimi de kazanacağız.

    CHP’li vekil Sezgin Tanrıkulu daha önce İHA ve SİHA’ları hedef almış hatta Selçuk Bayraktar’ı yargılamakla tehdit etmişti. Tanrıkulu son olarak katıldığı bir televizyon programında Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alan skandal açıklamalar yaptı. TSK’nın 15 köylüyü helikopterden attığı, köyleri yaktığı ve bombaladığı iftirasını attı. Bu konu hakkında soruşturma da başlatıldı. Bir siyasetçinin, özellikle Türkiye’nin ana muhalefet partisine mensup bir milletvekilinin bu tarz açıklamalar yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Her şeyden önce bu zat bir vatansever, bir milliyetperver kişi değil. Bu zat, her şeyden önce PKK terör örgütüyle YPG’yle, HDP’yle bunlarla el ele kol kola dolaşanlar bunlar. Bunlar tabii genel başkanlarıyla beraber de aynı şeyleri yapmadılar mı? Terör örgütlerinin temsilcileriyle bunlar Ankara’dan İstanbul’a yürümediler mi? Ama bu ismini verdiğiniz zat, teröristlerin cenaze merasimlerinden tutun dağdakilerle beraber yürümeye varıncaya kadar bunların hepsini yapmış olan kişiler. İnanıyorum ki bu seçimde benim vatandaşım artık bunlara yerel bazda yürü demeyecek. Bunların ipini kesecek diye inanıyorum. Böyle düşünüyorum. Milletle milletin değerleriyle uzaktan yakından bağı olmayanların alçak iftiralarından başka bir şey değil bu. Sürekli çamur at izi kalsın türü açıklamalarla düşmanına bile zulmetmeyen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne iftiralar atmaktan bıkmadılar. Mehmetçiğin ve milletin düşmanı bir ismin Türkiye’nin ikinci büyük partisinin mensubu olması da ayrıca düşündürücüdür. Seçimde Kandil’den CHP’ye ve onun adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na selamlar ve destekler gönderilirken bu şahıs CHP kimliğiyle terör örgütünün kurulduğu köyden örgüte selam veriyordu. Bu millet CHP ile terör örgütünün o dayanışmasını unutmadı, sandıkta da yanıtını verdi. Bu şahıs, dünyanın en şerefli, en mert ordusuna dil uzatmanın cezasını hukuk önünde alacaktır. Düşmanlarının bile mertliğinden övgüyle söz ettiği Türk Silahlı Kuvvetlerimize yapılan bu namertçe hakaret, iftiralar cezasız kalmayacaktır.

    Yeni bir anayasa için yeniden çağrıda bulunuyorsunuz. İki yıl önce yaptığınız çağrıya muhalefetten olumlu bir dönüş olmamıştı. Şimdi yeni konjonktürde muhalefetin buna olumlu bir cevap vermesini bekliyor musunuz? Bu konuda nasıl bir yöntem, nasıl bir yol haritası öneriyorsunuz? Örneğin, 2011 ve 2015’te olduğu gibi Meclis’te temsil edilen partilerin katılımıyla bir komisyon yeniden tesis edilebilir mi?

    2011’de, 2015’te olduğu gibi Parlamentodaki partilere şüphesiz tekliflerimizi götüreceğiz. Ama hepsinden önce Cumhur İttifakı olarak biz ön hazırlıklarımızı yapacağız ve bu ön hazırlıklarımızı yaptıktan sonra da Parlamentoda grubu olanlarla bu konuyu olgunlaştırmanın gayreti içerisinde olacağız. Zira anayasa olmazsa olmazımız. Yani bir kenara bunu atmamız mümkün değil. Şu an itibarıyla parlamentodaki grubumuz diğer gruplarla görüşmelerini yapıp eğer birlikte bir adım atabilirsek, müşterek olarak böyle bir sivil anayasayı yapabilirsek adımımız bu olacak. Eksikler nelerdir? Neler değildir? Bunları gözden geçirip kuracağımız komisyonlarla da bu çalışmaları inşallah sürdüreceğiz. Darbelere bakışımız ve darbe anayasalarına karşı tutumumuz siyasi hayatımızın özeti gibidir. Ülkemizi sivil anayasaya kavuşturmak arzumuz da hayalin ötesinde, siyasetimizin aksiyonu oldu. Türkiye’nin 21 yılda yargı teşkilatının fiziki yapısını güçlendirdik, beşerî varlığını sürekli tahkim ettik. Tüm bu yapılanları sivil bir anayasayla da taçlandırmak, Türkiye Yüzyılını sivil bir anayasa ile inşa etmek istiyoruz. Türkiye artık darbe döneminin mahsülü bir anayasa ile yönetilmeyi hak etmiyor. Türkiye’ye yeni, sivil, özgürlükçü bir anayasa yapmak yakışır. Millet Türkiye Büyük Millet Meclisi aritmetiğini şekillendirirken partilere “uzlaşın ve artık yeni anayasa yapın” mesajını da vermiştir. Meclis zemininde mümkün olan en geniş uzlaşı ile sivil toplumun tüm kesimlerin fikirleri de alınarak yeni bir anayasa yapmak mümkündür. Arzumuz sivil anayasayı en geniş katılımla, mutabakatla hazırlamak. Yasama yılının açılmasıyla birlikte de Cumhur İttifakı olarak bu konu üzerine yoğunlaşacağız.

    Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile görüştünüz. 2022’de Katar’da bir görüşmeniz olmuştu ama şimdi resmi bir görüşme oldu. Nasıl geçti görüşme? Bu görüşmede karşılıklı ziyaretleriniz gündeme geldi mi?

    Görüşmemiz gayet olumlu geçti. Davet konusu da gündeme geldi. Öncelikle dışişleri bakanlarımızı, istihbarat başkanlarımızı görevlendirdik. Onlar birbirleriyle karşılıklı olarak görüşmelerini yapacaklar. Onlar tabii önce bizi bekliyorlar ama ben dedim ki ‘Biz sizi bekliyoruz’. Tarih verilmedi. Tarihi bakan arkadaşlarımız ve istihbarat başkanımız görüşecekler. Ona göre de adımlarımızı atacağız. Görüşmemizde kendilerine de görevlendirdikleri büyükelçinin sunacağı güven mektubunu yakında kabul edeceğimi söyledim. Türkiye ve Mısır ilişkilerini hak ettiği seviyeye birlikte en kısa zamanda ulaştıracağız. Her iki ülke ekonomi ve ticari alanda büyük potansiyele sahip. Karşılıklı ticaret hacmimizi iki katına çıkartmak için çalışma yapacağız. Biliyorsunuz Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi oluşturmuştuk. Bunu yeniden canlandırmak için çalışacağız. İlişkilerimizin eskisinden daha iyi hale gelmesi Suriye meselesi başta olmak üzere birçok bölgesel sorun alanında olumlu neticeler almamızı sağlayabilir.

    G20 Sonuç Bildirgesinde Afrika Birliğinin G20’ye dahil edilmesi yer aldı. Türkiye’nin Mısır ile ilişkilerin normalleşmesi konusunda mesafe alındı. Türkiye’nin Hindistan ve bölge ülkelerine yönelik bir açılımı söz konusu olabilir mi? Acaba dünyada bir yön değişikliği mi olacak? Türkiye nasıl davranacak?

    G20’nin içerisinde sadece doğu ülkeleri yok, batılı pek çok ülke de var. G20, adeta doğuyla batının bir sentezi. Ancak bu son gelişmelerde Batı ile maalesef Rusya-Ukrayna olayında bir çatışma var diyebilirim. Nedir bu çatışma? İşte Sayın Putin’in ‘Batı bana verdiği sözleri tutmadı, onun için tahıl koridorunu sekteye uğrattım’ diyor. Nedir o? Elli yıl Batı bize verdiği sözü tuttu mu? Avrupa Birliği olayında elli yıldır bizi oyalıyor. Bugün yine Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel ile görüştük, söyledik. Bu terazi, bu kadar sıkleti çekmez.

  • Cevdet Yılmaz: Tek haneli enflasyonu göreceğiz

    Cevdet Yılmaz: Tek haneli enflasyonu göreceğiz

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bir dizi incelemelerde bulunmak için Rize’ye geldi. Yılmaz ilk önce Rize Valiliğinde ziyarette bulundu. Rize Belediyesi’ni ziyaret eden Yılmaz, oradan da AK Parti Rize İl Başkanlığını ziyaret etti. Ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Rize Ticaret Borsasında ‘Rize İş Dünyası Buluşması’ toplantısına katıldı. Toplantı öncesinde konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, basın mensuplarına Orta Vadeli Program hakkında bilgi verdi.

    Orta Vadeli Program’ın kamu ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak akılla hazırlanmasının çok değerli olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Biz şuna yürekten inanıyoruz. İstişare ve ortak akıl doğru politikaların tayin edilmesinde çok etkili olduğu gibi politikaların sahiplenerek hayata geçirilmesi bakımından da çok çok kıymetli. Dolaysıyla bende bugün orta vadeli programdan sonra ilk defa bir iş dünyası ile bir araya geldik.

    Geçtiğimiz çarşamba günü uzun bir süredir üzerinde çalıştığımız orta vadeli programı tamamladık ve ilan ettik. Cumhurbaşkanımız bizzat bu programa katıldı. Dünyanın en iyi programını da hazırlasanız arkasında iyi bir siyasi irade yoksa hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü planlar, programlar uygulanmadıkları sürece hayatımızda bir değişiklik meydana getirmez. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat katılması ve en güçlü şekilde desteğini ifade etmesi bu programın en kıymetli yönüdür.

    Kamu olarak, sivil toplum olarak ortak akılla hazırlamasının da yine kıymetli olduğuna inanıyorum. Bu süreçte bizzat ben, yaptığım toplantılarda, iş dünyasından, emek kesiminden, sendikalardan, finans kesiminde tarım kesiminden, çeşitli kesimlerden arkadaşlarla bir araya geldim. Görüşmeler yaptım. İlgili bakanlarımız yine çok sayıda istişare toplatışı yaptılar. Bütün bunların neticesini bu plana yansıttık. Bununla ilgili temel bir takım hususlara değinerek başlamak isterim” dedi.

    “Depremin yaralarını saracağız” 

    Orta vadeli planda 4 esas amacın olduğunun altını çizen Yılmaz, “Birincisi dünya tarihinde eşine az rastlanan, bizim tarihimizin de en büyük afeti olarak nitelendirebileceğimiz, Şubat’ta yaşadığımız depremin yaralarını sarmak. Ve bir daha benzer afetlerle karşılaşmamak için risklerimizi azaltmak. Bu planın birinci önceliği bu, çok büyük bir yük, gerçekten çok büyük bir yıkım, ama inşallah bu yıl ve gelecek yıl ağırlıklı olmak üzere bu harcamaları yapacağız. Ondan sonraki yıllar kademeli bir şekilde azalıyor. Ve bu depremin yaralarını saracağız. Bu dönemde yaklaşık 3 trilyon lira bir harcamamız olacak depremle ilgili, bunun 762 milyar lirası bu yıl merkezi yönetim bütçesinden, gelecek yıl yine 1 trilyonun üzerinde bir harcamayı sadece merkezi yönetim bütçesinden yapacağız.

    İzleyen 2 yılda da harcamalarımızı yaparak tamamlayacağız. Bu çok güçlü bir dayanışmayı gerektiriyor. Bir devlet miller dayanışmasını gerektiriyor. Ama bunu başardığımızda ülkemizi gelecek çok daha güvenli bir şekilde hazırlamış olacağız” ifadelerini kullandı.

    Depremin yaralarını sarmanın ilk hedefleri olduğunu ve deprem için yapılan hiçbir harcamanın boşa harcama olmadığını da hatırlatan Yılmaz, “Depreme yaptığımız harcamalar, depremin zararlını telafi etmek için yaptığımız harcamalar, gerek yeni konutlar, gerek alt yapıya yaptığımı yatırımlar aynı zamanda ülkemizin geleceğine yaptığımız yatırımlardır. Yani bunlar boşa giden harcamalar değil, çok daha bünyemizi güçlendirmiş bir şekilde geleceğe yürüyeceğiz. Bu bizim birinci amacımız. Ayrıca bu bölgemizin de sel, heyelan gibi afet problemi var. Riskleri azaltıcı yatırımlar yapmak. Bu programımızın en önemli hedeflerinden biridir. Bir bölgede deprem olur. Diğerinde sel olur. Bir başkasında başka türlü bir afet olabilir. Ama bizim riskleri önceden tespit edip, kriz yönetiminde risk yönetimine geçmemiz lazım ki çok daha etkili bir şekilde bu süreçleri yönetelim” dedi.

    “Hedefimiz Enflasyonu 2026’da tek haneli rakamalara düşürmek”

    Gelecek yıldan itibaren enflasyon rakamının tek haneli rakamlara düşeceğini de hedeflediklerini kaydeden Yılmaz, “İkinci temel amacımız makro ekonomik istikrarı sağlamak ev enflasyonu orta vadede, orta vade dediğimiz, 2026’da tek haneli rakamalar düşürmek. Son dönemlerde uluslararası konjonktür nedeniyle gerek, kurdaki hareketlilik gerek reel ücretlerdeki gelişmeler ve gerekse gelir tedbirlerimiz nedeniyle bir çok faktör var. Geçici olarak enflasyonda bir artış söz konusu bu sene ama bu geçiş dönemine özgü bir artış. Kalıcı bir artış olmayacağını öngörüyoruz. Gelecek yıldan itibaren kademeli bir şekilde enflasyonun düşeceğini ve 2026’da yüzde 8,5 gibi tek haneli rakamlara döneceğimizi düşünüyoruz. Tahmin ediyoruz. Ve bunun arkasında tabii ki politikalarımız var” ifadelerini kullandı.

    Tüketim ağırlıklı büyümeden üretim ve yatırım amaçlı bir büyümeye doğru dönüşüm olacağını sözlerine ekleyen Yılmaz, “3’üncüsü bunu yaparken, depremin yaralarını sararken ve enflasyonla mücadele ederken büyümeyi de hiçbir şekilde ihmal etmeyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın hep üstünde durduğu istihdam, üretim ve ihracat perspektifi içinde büyüme ve istihdamı da devam ettireceğiz. Ancak şöyle bir farkla bu dönemde büyümenin kompozisyonunda ciddi bir değişim olacak. Tüketim ağırlıklı bir büyümeden, yatırım, üretim ve ihracat ağırlık bir büyümeye doğru bir dönüşüm yaşayacağız. Yani enflasyonu olumsuz etkileyen bir büyüme değil, tamam aksine arz artışı sağlayarak ev ihracatla döviz kazancı sağlayarak enflasyonla mücadelemize katkı veren bir kompozisyona sahip bir büyümeyi öngörüyoruz. Bunları niye yapıyoruz?

    İnsanımızın geleceğe daha güvenli bakması için toplumsal, sosyal refah için yapıyoruz. Dolayısıyla sosyal adalet ve sosyal refah yine bu programımızın en temel unsurlarından biridir. Bütün tedbirlerimizi alırken gelir düzeyi düşük kesimleri, daha fazla sıkıntı yaşayan kesimleri mutlaka dikkate alarak, onları önceliklendirerek onların refahını nasıl artırabiliriz diye bir perspektifle bütün bu çalışmaları yürüteceğiz. Bu 4 temel amaç afetin yaralını sarmak enflasyonu tek haneye getirmek. Büyüme istihdamı devam ettirmek. Ve sosyal adalet ve refahı geliştirmek. Bu 4 amacı 3 tane temel amaçla gerçekleştireceğiz. Bu amaçlara giden 3 tane amacımız olacak. Birincisi mali disiplin; deprem harcamaları hariç olmak üzere çünkü onlar mecburen yapmamız gereken harcamalar.

    Yapısal bir bozulmaya yol açmadan bütçemizde yolumuza devam edeceğiz. Bu yıl ve gelecek yıl deprem harcamaları ağırlıklı olduğu için ister istemez bütçemizdeki açık yüksek olacak, milli gelire oranla yüzde 6,5 civarlarına çıkmış olacak. Ama hemen izleyen yıllarda bir düşüş trendine girecek. Ve 2026 yılında yüzde 3’ün altında bütçe açığıyla Türkiye yoluna devam edecek” dedi.

    Satın alma gücüne göre ise 11’inci ülke konumundayız

    Son 20 yılda yıllık ortalamalara göre Türkiye yüzde 5,5 büyüdü, dünya yüzde 3,6 büyüdü. Türkiye dünyanın aşağı yukarı 2 puan üzerinde büyüdü. Bu büyük bir başarıdır. Önümüzdeki dönem için dünyada da bizde de aşağı yönlü bir ivme var. Dünya büyümesi yüzde 3’ler civarına geliyor, ticaret maalesef daha da daralıyor. Türkiye’de ise depremin etkilerine rağmen ortalama 4,5 büyüme hızını bu dönemde gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Bunun sonucunda 2026 yılında 1,3 trilyonu aşan bir milli gelirimiz olacak diye tahmin ediyoruz. Böyle olduğu zaman, o gün ki kişi başına da böldüğümüzde 14 bin 855 dolarlık bir kişi başına gelir hedefliyoruz. Bu da bizi yüksek gelirli ülkeler ligine dahil ediyor. Dünya bankasının yaptığı bir hesaplama var.

    Ütün ülkeleri sınıflandırıyor. Düşük gelirli ülkeler, alt orta gelire sahip ülkeler, üst orta gelire sahip ülkeler, yüksek gelirli ülkeler şeklinde. Orada eşik değer 13 bin 845 dolar. Yani bir ülke kişi başına gelirini 13 bin 835 doların üzerine çıkardığında dünya bankası kriterlerine göre yüksek gelirli ülkeler ligine geçmiş oluyorsunuz. Türkiye bu plan döneminde inşallah bunu başaracak” dedi.

    “Bu dönemin sonunda inşallah yeniden tek haneli enflasyonu göreceğiz”

    14 Mayıs’ta yapılan genel seçimlerle siyasi belirsizliğin ortadan kalktığı gibi teknik anlamda da belirsizliklerin ortadan kaldırıldığında öngörülebilir arttırılacağını ifade eden Yılmaz konuşmasının devamında, “Yıllık 900 bin ilave istihdam, dönem boyunca da 2,7 milyon istihdam ön görüyoruz. Ama buna rağmen işsizlikte çok büyük bir gerileme olmayacak çünkü iş gücüne katılımda yüksek katılımlar ön görüyoruz. Bu dönemin sonunda inşallah yeniden tek haneli enflasyonu göreceğiz. Bunu geçmişte başardık yine başaracağız. İhracat ve turizmde önemli rakamlar göreceğiz. 2026 itibariyle ihracatımızın 300 milyar doların üzerine çıkmasını, turizm gelirlerimizin de 70 milyar doları aşmasını bekliyoruz.

    Bu yıl yüzde 4 çerçevesinde beklediğimiz cari açığımızın önümüzdeki dönemde kademeli olarak düşerek 2026’da yüzde 2’ler civarına gelmesini bekliyoruz. Ondan sonraki yıllarda da inşallah Türkiye cari fazlayı yakalayacaktır. Yapısal reformlarımız sonuç verdikçe, enerji başta olmak üzere bu dönüşümler meyvelerini verdikçe Türkiye farklı bir yapısal dönüşümü gerçekleştirecektir diye inanıyoruz. Dünyanın bu zor döneminde en büyük şansımız siyasi güvene ve istikrara sahip olmamızdır. Geçen mayıs ayında yapılan seçimlerde vatandaşımız siyasi belirsizlikleri ortadan kaldırdı. Belirsizlik ekonominin düşmanıdır. Belirsizliğin olduğu yerde yatırım olmaz, belirsizliğin öngörüldüğü yerde ekonomi gelişmez. Mayıs ayında siyasi belirsizlik ortadan kalktı, bu çalışmalarımızla da teknik olarak belirsizlikleri ortadan kaldırıp öngörülebilirliği arttırıyoruz ve inşallah önümüzdeki dönemde bunun meyvelerini, sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.

    Şimdi dış dünyadan daha fazla kaynak akışının olacağı bir döneme doğru gidiyoruz. Rezervlerimizde şimdiden belli bir birikim sağlandı. Önümüzdeki dönemde bu inşallah daha da artarak devam edecek. Türkiye istikrarlı bir ülke, güçlü bir ülke, genç nüfusu olan, girişimcisi olan, eşsiz bir coğrafyası olan, büyük potansiyelleri olan bir ülke, tarımda, sanayide, turizmde, diğer hizmet sektörlerinde çok çeşitli fırsatları olan bir ülke, inşallah hep birlikte kamusu ile, özeli ile, sivil toplumu ile, akademisi ile bütün toplumsak kesimlerin katkısıyla bu potansiyelleri daha güçlü bir şekilde harekete geçireceğiz. Türkiye yüzyılı dediğimiz cumhuriyetimizin 2. Yüzyılını güçlü bir şekilde inşa edeceğiz. Bu orta vadeli programımız Türkiye yüz yılının ilk orta vadeli programı” şeklinde konuştu.

  • Ağustos ayı enflasyon rakamları açıklandı

    Ağustos ayı enflasyon rakamları açıklandı

    Ağustos ayı enflasyon verileri açıklandı. TÜİK verilerine göre, ağustosta TÜFE yüzde 9,09’la beklentilerin üzerinde artış kaydetti. Yıllık bazda TÜFE yüzde 58,94’e yükseldi.

    Yurt İçi ÜFE ağustosta yüzde 5,89 artarken, yıllık bazda yüzde 49,41 oldu.

    Çekirdek enflasyon olarak açıklanan işlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’deki değişim, bir önceki aya göre yüzde 9,32 arttı. Çekirdekk enflasyon yılılk bazda yüzde 63,52 oldu.

    EKONOMİSTLER NE BEKLİYORDU?

    AA Finans’ın, 12 ekonomistin katılımıyla yaptığı ankete göre, ekonomistlerin ağustos ayı enflasyon beklentilerinin ortalaması yüzde 7,32 düzeyindeydi. Ekonomistler yıllık enflasyonun yüzde 56,37’ye çıkacağını öngörüyordu. Ekonomistlerin 2023 sonu enflasyon beklentisi ağustosta yüzde 61,01’den 65,51’e yükseldi. Enflasyonun ay ay seyri (Kaynak: TÜİK)

    EN ÇOK ARTIŞ ULAŞTIRMADA

    Ağustos ayında TÜFE’de bir önceki aya göre en yüksek artış yüzde 16,61 ile ulaştırmada görüldü.

    Ağustos ayında TÜFE’de bir önceki aya göre en yüksek artış yüzde 16,61 ile ulaştırmada görüldü.

    Onu yüzde 9,36 ile ev eşyası, yüzde 8,48 ile gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 8,25 ile giyim ve ayakkabı, yüzde 7,98 ile sağlık, yüzde 7,88 ile eğlence ve kültür, yüzde 7,55 ile çeşitli mal ve hizmetler, yüzde 7,09 ile lokanta ve oteller, yüzde 6,89 ile konut, yüzde 4,28 ile haberleşme, yüzde 3,77 ile alkollü içkiler ve tütün izledi.

    HİÇBİR HARCAMA GRUBUNDA DÜŞÜŞ GÖRÜLMEDİ

    Ağustosta en az artış gösteren yüzde 3,11 ile eğitim grubu olurken, hiçbir harcama grubunda düşüş gerçekleşmedi.

    Endekste kapsanan 143 temel başlıktan 138’inde artış, birinde düşüş gerçekleşirken, 4 temel başlıkta değişim olmadı.

    YILLIK BAZDA LOKANTA VE OTELLER ARTIŞTA LİDER

    TÜFE’de yıllık bazda en yüksek artış yüzde 89,31 ile lokanta ve otelerde görüldü. Onu yüzde 77,55 ile sağlık, yüzde 72,86 ile gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 70,24 ile ulaştırma takip etti. En az artış gerçekleşen kalemler yüzde 24,97 ile konut, yüzde 31,10 ile giyim ve ayakkabı oldu.

  • ENAG ağustos ayı enflasyon verilerini açıkladı

    ENAG ağustos ayı enflasyon verilerini açıkladı

    Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) her ay, kendi hesapladığı enflasyon oranıyla kamuoyunun karşısına çıkıyor.  Açıklanan oranların TÜİK ile arasında büyük bir makas olması dikkat çekiyor.

    Akademisyenlerin ve ekonomistlerin bağımsız biçimde oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine göre, Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) ağustos ayında yüzde 8,59 arttı.

    Yıllık enflasyon, ağustosta yüzde 128,05’e yükseldi.2023 yılı, Ocak-Ağustos dönemi enflasyon oranı ise yüzde 83,96 olarak gerçekleşti.

    ENAG, temmuz ayında tüketici fiyatlarının aylık bazda yüzde 13,18, yıllık bazda ise yüzde 122,88 oranında arttığını açıklamıştı.

  • Erdoğan: Enflasyonu halkın gündeminden çıkaracağız

    Erdoğan: Enflasyonu halkın gündeminden çıkaracağız

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrası konuştu 

    önemli açıklamalarda bulunan Erdoğan, Ekonomiye ilişkin önemli mesajlar verdi, Erdoğan maaş zamlarına değindi. Erdoğan, “Şu anda memurlarla ilgili çalışmayı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız yetkili sendikalarla sürdürüyor. Bu ay sonuna kadar da devam edecek. Nitekim birinci, ikinci, açıklamalar Bakanım tarafından yapıldı. Emeklilerle ilgili de ayrıca Bakanlığımız çalışmalarını sürdürüyor. Memurlarımıza bu zamanlar gelirken, emeklilerimize hiçbir şeyin gelmemesi olacak bir şey değil. Onları da inşallah memnun edecek adımları atacağız.” diye konuştu.

    “Her fırsatta vatandaşlarımızla bir araya gelmeye özen gösteriyorum” diyen Erdoğan, “Resmi programımızın izin verdiği ölçüde şehirlerimizde ev ziyaretleri gerçekleştiriyorum. Deprem bölgesindeki insanlarımızla her zaman görüşüyoruz, 6 Şubat’tan bu yana muhabbetimizi hiç kesmedik. Tüm bunların yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Külliyemizde icra ettiğimiz programlarımızda toplumun tüm kesimleriyle bir araya gelmeye özen gösteriyorum. Partimizin yetkili organları da vatandaşlarımızın nabzını tutuyor. Biz seçimden seçime vatandaşın ayağına gidenlerden hiç olmadık. Partideki yönetici arkadaşlarımız her zaman için vatandaşlarımızla bir arada.” ifadelerini kullandı.

    Enflasyonu tek haneye AK Parti kadrolarının düşüreceğine inansınlar.

    Görüştüğüm vatandaşlarımızdan yaşadıkları sorunları, sıkıntıları dinliyorum. Hayata geçirdiğimiz tedbirleri anlattıkça, gelecek günlerin daha güzel olacağına olan inançları artıyor. Vatandaşlarımız gönüllerini ferah tutsunlar, ekonomi kadrolarımız işinin ehli. Türkiye’de enflasyonu tek haneye düşüren bir iktidar olarak, enflasyonu yine tek haneye AK Parti kadrolarının düşüreceğine inansınlar.

  • Ete alım gücü düştü

    Ete alım gücü düştü

    Bir süredir yüksek seyreden kırmızı etteki zamlar duruldu. Ancak  vatandaş kırmızı et alırken fiyatlardan dertli. 1 haneye giren etin kilosu azalırken ödenen rakamlar sürekli değişiyor.

    Geçtiğimiz aylarda ard arda yapılan zamlardan sonra kırmızı et yüzde 50 olarak artmıştı.

    Bursa Kasaplar Odası Başkanı Muhsin Yıldız, et fiyatlarına ilişkin açıklama yaptı. Sadece kasapların değil, esnafın da fiyat arttırmaya gittiğini belirtti.

    Muhsin Yıldız, konuşmasına şöyle devam etti.

    Vatandaş dışarıda yemek yerken şikayet ediyor. Etin kilosunu 300 liradan veriyoruz. Lokantacı 100 gram eti 100 liraya veriyor. Yani yüzde 300 fark oluşuyor. Bunun fahiş fiyat olduğunu biliyoruz. Vatandaş yemek yeme de zorlanıyor. Etin fiyatında artış yok. Birkaç aydır aynı fiyatta seyrediyor. Lokantada her ay fiyat değişiyor. İlerleyen zamanlarda et ve süt kurumunun ithalata devam ettiği sürece fahiş fiyat olacağını sanmıyorum” dedi.

    Üreticiler ise bu durumun normal seyrinde olduğunu söylüyor.

    Dış piyasadaki fiyatların değişiminden dolayı vatandaş dertli. Ancak esnaf gelir gider tablosuna baktığında satın aldıkları ete fiyat farkı ekleyerek müşteriyle buluşturuyor. Çünkü artan enflasyon karşısında kasaya giren para yeterli miktarda olmuyor.