Etiket: enkaz

  • Depremde annesini dinledi, ölümden kurtuldu

    Depremde annesini dinledi, ölümden kurtuldu

    Yaşadıkları 8 katlı binadan sadece 5 kişinin kurtulduğunu belirten Fırat, enkazdan yaklaşık 2 saat sonra annesine sarılı vaziyette kendi imkânlarıyla kurtulduklarını ve tedavi için Trabzon’daki Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirildiklerini söyledi.

    “Bana gel, merdivene gitme”

    Yaşadıkları korku dolu anları anlatan 30 yaşındaki Handan Fırat, Adıyaman merkezdeki Sümerevler Mahallesi Atatürk Bulvarı Özge Apartmanı 5. katında, annesi Rabia ve kardeşi Mehmet ile birlikte yaşadıklarını, kardeşi Mehmet Fırat’in mesaide olduğu için depreme işyerinde yakalandığını söyledi. Annesi Rabia Fırat’ın deprem anında kendisine seslenmesi üzerine deprem anında merdivene gitmek yerine annesine koşarak sarıldığını belirten Fırat “6 Şubat’ta gece yaşanan ilk deprem anında sallanır sallanmaz annem ‘Bana gel, merdivene gitme’ dedi. Koştum anneme sarıldım. Anneme sarılır sarılmaz, evimiz yıkıldı. Çok kötü, savaş gibi bir şeydi. Binamız 8 katlıydı biz 5 katta idik çok şükür hayat üçgeninde kaldık şuan buradayız.

    Duvarlar adeta üzerimize yığıldı yere yuvarlandık. Enkaz altında iken sırtımdan yara almıştım, bağıramadım. Annem çok bağırdı, sesi kısıldı. Ağzımızda enkaz taşları var çıkaramıyoruz, her taraf toz. Bizimle birlikte bağıranlar da vardı. İki saat enkaz altında kaldık, kimse yoktu bütün yollar kapalı herkes bağırıp çağırıyordu, savaş gibi bir şeydi. 2 saat enkaz altında kaldıktan sonra kendi çabamızla enkaz altından kurtulduk, yanımda annem de vardı. Ayağımızda ayakkabı yoktu, yağmur yağıyordu yardım edecek kimse yoktu, çok kötüydü. Ailemden kimseyi kaybetmedim ama kuzenlerimi kaybettim. Adıyaman çok kötü durumda, çok kaybımız var, çok sevdiklerimizi kaybettik. Hala şoktayız. 3 gün boyunca hiç yemek yemedik, su içmedik, aklımıza bile gelmedi. Kimse kimseye yardım edemiyor her yerden bir ses geliyordu çok kötüydü. Depremden üç gün sonra buraya hastaneye geldik. Binamız 14 daire idi. 5 kişi kurtuldu” diye konuştu.

    “Enkazı görünce o an ‘Bizimkiler yaşıyor olamaz’ diye düşündüm ama çok şükür hayattalar”

    Deprem anında iş yerinde olduğunu ve koşarak evlerine geldiğini belirten kardeşi Mehmet Fırat’ta “ Deprem esnasında iş yerinde çalışıyordum, dışardaydım yerler çatladı. İşyerinin çatıları düştü, makineler birbirine girdi. Evlere doğru koştuk, evimize geldiğimde yerle bir olmuştu. O an bizimkiler yaşıyor olamaz dedim daha sonra bana yaşıyorlar dediler. Aileme bir şey olmaması içimi bir nebze olsun rahatlattı. Yıkılan evlerin altından sesler geliyordu, ama yardım eden kimse olmadı. Yağmur da yağıyordu, yollar kapalıydı. İşyerimle evimin arası yürüme mesafesi yaklaşık 1-1,5 saatlik yoldu. Bir şekilde evimize yetiştim çok şükür iyi idiler. Ben gittiğimde annem ve ablam enkazdan çıkartılmıştı. Yol üzerinde yardım edebildiklerime yardım ettik” dedi.

  • Bakan Soylu’dan çalışmaların hızlandırılması talimatı

    Bakan Soylu’dan çalışmaların hızlandırılması talimatı

    Kahramanmaraş merkezli depremlerinin ardından yıkımın yaşandığı Hatay’ın İskenderun ilçesinde arama kurtarma çalışmaları sona erdi, vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanması yönünde adımlar hızlandırıldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İskenderun’a gelerek Afet Yönetim Merkezi’nde kurum amirlerinden çalışmalar hakkında bilgi aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kente koordinatör bakan olarak görevlendirilen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in de katıldığı toplantıda devam eden faaliyetler anlatıldı. Bakan Soylu, İskenderun’da zamanla yarıştıklarını ifade ederek enkaz kaldırma çalışmaların hızlandırılması talimatını verdi.

  • Üsteğmen ve eşi hala bulunamadı

    Üsteğmen ve eşi hala bulunamadı

    Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 6 Şubat günü saat 04.17 meydana gelen 7,7 büyüklüğündeki ilk depremin ardından Hatay’ın Antakya ilçesinde “Cennetten bir köşe” sloganıyla daire satışı yapılan Rönesans Rezidans yerle bir oldu. Rezidansın yıkılmasıyla yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Rönesans Rezidans’ta yaşayan 32 yaşındaki Üsteğmen Miraç İlhan ve 30 yaşındaki eşi Esra İlhan’dan ise depremin ilk gününden bu yana haber alınamadı. Enkaz kaldırma çalışmaları tamamlanan binada 9 aylık evli İlhan çiftinin cansız bedenlerine de ulaşılamadı.


    Esra İlhan’ın Eskişehir’de yaşayan babası Battal Kerzi, depremin meydana geldiği tarihten bu yana kızı ve eşinden haber alamadıklarını söyledi. Gözyaşlarına hakim olamayan acılı baba, kızının eşiyle birlikte enkazdan yaralı çıkarılmış olabileceğini umut ettiklerini kaydetti. 13 Şubat’ta kimlik tespiti için DNA testi verdiğini aktaran Kerzi, şunları söyledi:
    “6 Şubat’tan beri kızım ve damadım orada oturuyorlardı, ama depremden bu yana her ikisinden de bilgi alamadık. Bekliyoruz, ne yapacağımızı biz de bilmiyoruz. 7-8 ay oldu, yeni evlenmişlerdi. İnşallah bir yerden çıkarlar. Enkaz kalkmış, büyük ihtimalle bir şey kalmamış.

    Ayın 13’ünde DNA testi verdik, inşallah hayırlı haberlerini alırız. Sadece ayakkabıları ve çeyizleri gibi birkaç parça eşyalarına ulaşıldı. Şu anda tek umudumuz hastanede olmaları, belki bilinçleri kapalıdır ama bilemiyorum. 20 gün oldu, hala kızım yok. Sağlıkçıydı, fizyoterapist idi ama atanamadı, eşi ise askerdi. Yani cıvıl cıvıllardı. Daha yeni evlilerdi. Bir şekilde ne ölüsüne ne de dirisine ulaşamadık. Benim kızım korkuyordu, eşinden Allah razı olsun güvenlikli bir yer tuttu ve ‘Korkmasına gerek yok’ dedi. Allah verdi, Allah aldı. Yapacak bir şeyimiz yok, elimiz kolumuz bağlı. Kızımın ve damadımın bulunması için yardım bekliyoruz, inşallah bir yerlerden çıkarlar.”

  • “Artık üşümüyorum aksine terliyorum”

    “Artık üşümüyorum aksine terliyorum”

    Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremde 7 katlı bir bina çökmüş ve 40 saat sonra enkaz altından 9 yaşındaki Yağmur Albayrak sağ çıkarılmıştı. Babasının başında sürekli moral verdiği küçük Yağmur, “Çok üşüyorum, ellerim bembeyaz oldu. Anneanneme gitmek istiyorum baba” sözleri ile herkesi ağlatmıştı. Depremin simgelerinden birisi haline gelen Yağmur’un tedavisi Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde sürüyor. Yaşadıkları o anları anlatan Yağmur, artık üşemediğini ve aksine terlediğini söyledi. Muhabirin elinden mikrofonu alan ve şarkı söyleyen Yağmur, en sevdiği sanatçı olan Deniz Toprak’ı görmek istediğini dile getirdi.


    “Korkmanıza hiç gerek yok, Kelime-i Şehadet getirin”

    Bir anda panik yaşadıklarını belirten Yağmur Albayrak, “Sarsıntılar olmaya başladı. Babamda beni tuttu. Koltuğu tutacakken eli çok köyü sıkıştı. Babam üstüme düştüğü için benim de ayağım sıkıştı. Beni çıkarmakta zorlandılar ama kurtulduk. Kelime-i Şehadet getirdik. Yeni bir döneme başlayacağımızı söyledik. Artık üşümüyorum aksine terliyorum. Öğretmen olmak istiyorum. Çünkü öğretmenimden görüyorum ve çok hoşuma gidiyor. İlk önce boynuma boyunluk taktılar. Ondan sonra herkes beni havaya kaldırdı ve ambulansa koydu. Sonra babamı da koydular. Babam, biz buradan bir çıkalım, annen ile Elif’i kurtaralım beraber yeni bir hayat kuracağız ve tatile gideceğiz dedi. Güçlü olun, korkmanıza hiç gerek yok. Kelime-i Şehadet getirin. Ağzınızdan değil burnunuzdan nefes alın” dedi.


    “Zordu ama yine de dayanabildim. Çok soğuktu”

    Enkaz altında paniklemediğini ve korkmadığını aktaran Albayrak, “Babam yanımda olduğu için korkmadım. Ağzımdan değil burnumdan nefes aldım. Zordu ama yine de dayanabildim. Çok soğuktu. Çok rüzgar esiyordu. Bir baktım sanki ağaçlar var. Enkazın altında bir ışık gördüm ama babamda gördü. Belki de bizi kurtarmak için gelenler ışık tutuyordu. Sanki evin arka bahçesindeydik. Şarkı söylemeyi ve dinlemeyi çok seviyorum. En sevdiğim sanatçı Deniz Toprak ile görüşmek istiyorum” diye konuştu.


    “Yürümeye başlayacak”

    Yağmur’un sağlık durumu hakkında bilgi veren yengesi Sevgi Albayrak, “40 saat sonra kurtarıldı. Çok sevindik. İlk geldiğinde ayağı kötüydü. Şimdi toparladı ve ameliyatlarını da oldu. Bu hafta hastaneden çıkacağız. Pazartesi günü de yavaş yavaş yürümeye başlayacak” şeklinde konuştu.

  • Öldü denilen buzağı sağ kurtarıldı

    Öldü denilen buzağı sağ kurtarıldı

    6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen yıkıcı depremlerden en çok etkilenen iller arasında bulunan Malatya’da enkaz çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Bu çerçevede Doğanşehir ilçesine bağlı Kurucaova Mahallesi’nde, yıkılan evlerinde bulunan eşyaları çıkarmak için uğraşan İbrahim Marik, afetin 18’inci gününde enkaz altında buzağısının olduğunu fark etti. İlk başta buzağının hayatını kaybettiğini düşünen Marik, kepçe yardımı ile buzağıyı bulunduğu enkaz altından çıkardı. Buzağının nefes aldığını fark eden sahibi, durumu Sivas Belediyesine bağlı veterinerlere bildirdi. Kısa sürede enkaz alanına gelen veteriner hekim, ilk tedavisini gerçekleştirdiği 5 aylık buzağıyı hayata döndürdü.


    Enkaz altında eşyaları olduğunu belirten İbrahim Marik, “Arama yaptığımız alanda bir ineğimizin ölü olduğunu önceden biliyorduk. Yani bundan da hiç umudumuz yokken çalışırken bir baktık ki bir hayat doğdu. Şu an görmüş olduğunuz buzağımız enkaz altındaydı. Bugün onu çıkardık. Sivas’tan bu bölgeye gelen veteriner hekimler kontrolleri yaptılar. Serum bağladılar. Birazdan biz de bunu kaldırıp diğer ineklerimizin yanına götüreceğiz” dedi.


    11 yaşındaki Elif Hümra Balyemez ise, “O benim eskiden de çok sevdiğim danamdı. Eskiden kuzenlerimin de danası vardı, benim de danam vardı. Onlar sattılar, bu doğdu başka dana da doğmadı. Pamuk, enkazdan çıkınca çok mutlu oldum” diye konuştu.

  • Enkazın döküldüğü alan dağ gibi büyüyor

    Enkazın döküldüğü alan dağ gibi büyüyor

    Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Adıyaman’daki binaların enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor.

    Kepçe ile kamyonlara yüklenen moloz yığınları, Karapınar Mahallesi’ndeki kurumuş dere yatağı ile Kahta yolu üzerindeki boş alana dökülüyor.

    Alandaki iş makineleri de molozları dere yatağına sürüklüyor. Her gün binlerce kamyonun enkaz götürdüğü alanda dev moloz yığını oluştu. Jandarma ekipleri de aralıksız bir şekilde bölgede nöbet tutarak sivil vatandaşların alana girmesine izin vermiyor.

  • Dağların altında kalarak hayatını kaybettiler

    Dağların altında kalarak hayatını kaybettiler

    Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 11 ili etkileyen 7.7 ile 7.6 büyüklüklerindeki depremler Adıyaman’da büyük hasara neden olurken, 6 binden fazla kişi hayatını kaybetti.


    Büyük yıkımın yaşadığı Çelikhan ilçesinde kayan iki dağın altında kalan Mutlu köyü ise enkazda döndü. Çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği ve yaralandığı köyde hayatını kaybeden akraba ailelerden oluşan 48 kişinin cenazesi getirildikleri Malatya Şehir Mezarlığı’na defin edildi.


    48 kişinin bulunduğu mezarlığı ziyaret ederek mezarlara çiçek bırakan Kenan Apak isimli bir vatandaş ise tarifsiz bir acı yaşandığını kaydederek diyecek söz bulamadıklarını söyledi.

  • Depremde ölen kardeşinin 2 çocuğunu sahiplendi

    Depremde ölen kardeşinin 2 çocuğunu sahiplendi

    Yaşanan 2 büyük depremin ardından yürekleri dağlayan dramlar çıkmaya devam ediyor. Uzun yıllardır İnegöl’de ikamet eden Güllü ve Bekir Yırtıcı çifti, Kahramanmaraş’ta ikamet eden depremzede akrabaları olan Aynur (43) ve Gökhan Başboğa(42) ile birlikte akrabalarının göçük altında kalması üzerine harekete geçti. 8 katlı binanın 2. katında oturan Şirvan (40) ve Mehmet Danacı (40) çifti ile çocukları Barlas (10 aylık), Yekta Batu (3), Asaf Süreyya (7) yıkılan binanın altında kaldı. Enkazın altından Anne Şirvan ile çocukları 10 aylık Barlas ve 7 yaşındaki Yekta Süreyya bölgede bulunan cami cemaati ve askerlerin yardımıyla çıkarılarak ambulansla hastaneye sevk edildi. Baba Mehmet Danacı enkaz altında kalarak hayatını kaybederken, Ambulansla hastaneye götürüldüğü öğrenilen diğer çocuk Yekta Batu ise bulunamadı.

    Hastanede anne Şirvan Danacı hayatını kaybederken, isimsiz diye kaydedilen 2 çocuk Barlas ve Yekta Süreyya Danacı yapılan ilk tedavilerinin ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca Bursa Çocuk Esirgeme Kurumu’na yerleştirildi. Durumu haber alan yakınları Bursa Çocuk Esirgeme Kurumu’na giderek çocukları sahiplenmek için başvuruda bulundu. Yapılan inceleme ve tespitlerin ardından 2 çocuk İnegöl’de ikamet eden yakınlarının yanına gelen Teyze Aynur Başboğa’ya teslim edildi. 2 kız çocuğu olan Teyze Aynur’un sahiplendiği kardeşinin 2 çocuğu ile birlikte artık 4 çocuğa sahip oldu.


    Teyze Aynur Başboğa, enkazdan çıkarılan ve kayıp olan Yekta Batu’nun da bulunması için yetkililerden destek istedi. İnegöl Kaymakamı Eren Arslan ve AK Parti Bursa Milletvekili Vildan Yılmaz Gürel dün aileyi ziyaret ederek 2 çocuğa çeşitli hediyeler verdi. Barlas ve Yekta Süreyya’yı sahiplenen Başboğa ailesine ve evlerini depremzedelere açan Yırtıcı ailesine başsağlığı veren heyet, bir süre çocuklarla ilgilendi. Başboğa ailesi enkaz altında bulunmayan diğer yeğenleri 3 yaşındaki Yekta Batu’nun da bulunması için heyetten destek istedi.

    Bu durumdan etkilenen İnegöl Kaymakamı geçici olarak konaklayan Başboğa ailesine bir ev bulma sözü ile maddi ve manevi anlamda yardım etme sözü verdi. Çocukları Berrenur ve Begüm Erva ile birlikte Yırtıcı ailesinin misafiri olan Aynur ve Gökhan Başboğa çifti ise öksüz kalan iki çocuğunda sahipsiz kalmayacağını, kendi evlatları gibi vatanına ve milletine bağlı bireyler olarak yetişmesini sağlayacaklarını söyledi.


    Çocukları sahiplenen teyze Aynur Başboğa, “Biz o gün akşam kardeşimle beraberdik. Annemlere gittik, oturduk. En son evlerimize gittik. Saat 04.15’te uyandım. Deprem oldu, çocuklar bağrıştı. Aşağıya indik. 1,5 dakikalık bir boşluk olduk. Sitenin içerisine girdik, tekrar oldu. Kardeşimi aradım, bir defa çaldı. İkinci defa da telefon kapandı. Zannettim ki, onlarda çıkıyorlar, o yüzden kapattılar. Ben erkek kardeşimi aradım, o bizi almaya geldi. Tekrar annemlere gitmek istedik, yollar kapanmış. Kardeşim yürüyerek gitti. Bu süre en fazla 1,5 saat oldu. Bende arkasından yürüdüm. İlk 1,5 saat içerisinde anneyi, kardeşleri, çocukları almışlar. Ama anne hayatını kaybetmiş dediler. Bir çocuğu da kucağından aldık dediler. Ama biz bunları 4. gün öğrendik. Enkaz çalışmaları bitti. Dedik baba çıktı ama onlar nerede? Kurumlara başvurduk. Konya ekibi büyük ağabeyi buldu. Büyük ağabeyi bulduktan sonra Barlas’ın burada olduğunu söylediler. Batu hala kayıp. Onu da hala araştırıyoruz. 10 aylık bir çocuk var. Birde 5-6 yaşlarında abisi var. Çocuk esirgeme kurumundan ağabeyi bulduk. Diğerinden hala haber yok.

    Teyzesi olarak çocuklar bende kalacak. Enkazdan çıkarmışlar. Çocukları ve kardeşimi çıkarmışlar. 1,5 saat içinde herkesi çıkarmışlar. Ama şu an hala yok. Annenin de mezarı belli değil. Onu da araştıracağız. Batu’nun her ne şekilde olursa olsun bulunmasını istiyoruz. İki evladım vardı. İki evladım daha oldu. Ufak yeğenimi beşiğin içinden almışlar. Beşik onu korumuş. Abisinin de bacağında ezilme vardı. Onunda durumu iyi. 4 gün hastane de yattı. Şu an bir sıkıntısı yok. İyileşme süreci devam ediyor” dedi.

    Aynur’un eşi Gökhan Başboğa ise, “4-5 gün boyunca hem kendi canlarımızı hem başka canları, canımızla, tırnaklarımızla kazıya kazıya, insanlara, kurtarma ekiplerine yardım ederek ulaşabildiğimiz insanlara ulaştık. Ulaşamadıklarımızın çoğu da rahmetli olmuştu. Elimizden geldiğince çocukları aradık. Onları bulmaya çalıştık. O an anlatılmıyor. Öyle bir durumu ki, anlatılmaz. Orada yaşamanız gerek. Alabildiğimizi aldık, alamadığımız enkazın altında kaldı. Ölenler Allah’tan rahmet diliyoruz. Yaşayan ailelere baş sağlığı diliyoruz. Rabbim ülkemizi korusun. Ülkemizde böyle bir şey bir daha yaşanmasın. Biz 1999 depremindeki insanlarla şu anda empati kurabiliyoruz. O insanların nasıl bir an geçirdiklerini çok daha iyi net bir şekilde anlıyoruz. Devletimizden Allah razı olsun. Depremden 1 saat sonra devletimiz oradaydı. Askerlerimiz eşofmanlarla ordu evlerinden çıkmışlar.

    Polislerimiz eşofmanlarıyla oradaydı. Hayatta kalan herkes sağlık ekipleriyle, bütün herkes oradaydı. Devletimize her zaman inanıyoruz, güveniyoruz. Bir hak vardır. Doğruyu konuşursan Allah arkanda durur. Yalan konuşursan, Allah seni helak eder. Biz bu anları yaşıyoruz. Aç gözlülük, yalan, dolanla her işi yaptığımızdan bizim başımıza böyle işler geliyor. Ben kendi duygularımı anlatıyorum. Rabbim bize bir daha göstermesin. Acımız çok büyük. Ne yapabiliriz? Bu saatten sonra nasıl doğrulacağız, yaralarımızı bir şekilde saracağız. Biz Türk milletiyiz. Biz o gün Türk milletinin nasıl bir ırk olduğunu orada kanıtlamış olduk. Biz böyleyiz, her zaman da böyle olacağız. Allah’ın bir emaneti. Rabbim bizlere bunları bağışladı. İki tane kız evladım vardı. Şimdi iki tane daha Allah’ın emanetleri. Bir miras olarak bizlere kaldı. Biri 8 aylık, biri 6 yaşında. Bir tanesi kayıp. Onu bulamıyoruz. En büyük acı da o. Öldüğünü bilsek, mezarını bileceğiz. Onu da bilmiyoruz. Yaşıyorsa, nerede bilmiyoruz. Bu çok farklı bir şey. O da bizi mahvediyor. Devletimizden ve yetkililerden, bir an evvel bulunmasını istiyoruz” diye konuştu.

  • Anneannesi siper oldu, hayata tutundu

    Anneannesi siper oldu, hayata tutundu

    Antakya’da 4 yaşındaki Asel Erva Malatya’nın anneannesi ve dayısı ile birlikte kaldığı 6 katlı bina depremde yerle bir oldu. Enkazda 7 saat kaldıktan sonra ekipler tarafından kurtarılan 4 yaşındaki Asel Erva Malatya’nın anneannesi Nesrin Pak hayatını kaybederken dayısı Oğuzhan Pak enkazdan sağ olarak çıktı. Depremde anneannesi Nesrin Pak’ın Asel Erva’nın üzerine kapanması ile hayatı kurtulan Asel Erva ise anneannesinin öldüğünü bilmiyor. Asel Erva Malatya’nın bulunduğu çöken binada toplam 35 kişi hayatını kaybederken, enkazdan çıkan Asel Erva, annesi Burcu, babası Gökhan, 1 yaşındaki kardeşi Elisa Malatya, dayısı Oğuzhan Pak ve yakınları ile birlikte Silifke ilçesinde kaldıkları kiralık evde depremi unutmaya çalışıyor.

    Deprem günü anneanne Nesrin Pak, Asel Erva’nın kendi evlerinde kalmasını istedi

    Depremde evlerini, arabalarını ve 50’den fazla yakınlarını kaybettiklerini belirten Gökhan Malatya, “Şubat ayının 5’inde Pazar günü kayınvalidemde yemek yedikten sonra eve doğru yola çıktık. Kayınvalidem o gün torununun yanında kalmasını istemişti. Sonra biz eve geçtik. Evde uyurken saat 04.17 sıralarında Antakya’da depreme yakalandık. Kızım, kayınvalidem ve kaynım aynı evde kalıyorlardı. Biz hasarlı binadan kurtulduk. Kayınvalidemin binası komple yıkıldı. 7 saat sonunda kayınvalidem ve kızıma ulaştık. Kayınvalidem kızıma siper olmuştu. Kızımı sağ salim enkazdan çıkardık. O süreçten sonra Antalya Serik’e geçtik. Devletimizden Allah razı olsun. Bizi orada misafir ettiler. Sonra Mersin Silifke’ye geldik. Burada bir yardımsever ailenin bize verdiği evde kalıyoruz. Silifke kaymakamlığı ve Silifke İlçe Milliği Eğitim Müdürlüğü saoğlsunlar bize yardımcı oluyorlar. Evlerimiz yıkıldı arabamız gitti. Buna da şükür devletimiz var olsun” dedi.

    Evimiz tamamen yıkıldı

    Deprem sonrası ağır hasar alan evlerinin daha sonra tamamen yıkıldığını belirten Burcu Malatya, “1 yaşındaki kızımın yanındaydım. Depremde eşim yanımıza geldi. Sakin olmamızı istedi. Deprem biter bitmez dışarı çıktık. Asel Erva kızım annemin yanındaydı. Yürüyerek evlerine gittik. Bina yıkılmıştı. Daha sonra bekledik. Gün ağırınca kızımın enkazdan çıkarıldığını duyduk. Amcalarım kızımızı bize getirdi. Annemi kaybettik. Abim de enkazdan sağ çıktı” diye konuştu.
    6 şubat günü yaşanan depremde binalarının yerle bir olduğunu belirten Oğuzhan Pak, 9 saat enkaz altında kaldığını, annesini kaybettiğini, yeğeninin ve kendisinin kurtarıldığını durumunun iyi olduğunu söyledi.

    Dayısı öldü kızı İrem enkaz altından sağ çıktı

    Malatya ailesinin dayıları Ahmet Zeytunlu’nun yaşanan depremde hayatını kaybettiği, kızı İrem Zeytunlu’ya siper olduğu için kızını kurtardığı belirtilirken, enkaz altında İrem Zeytunlu’ya ulaşan çevre sakinlerinin olayı cep telefonu kamerasına kaydedip adres sorması İrem’in de adreslerini acı duyarak söylemesi cep telefonu kamerasına yansıdı.

  • Enkaz altındaki 261 saatlik dehşeti anlattı

    Enkaz altındaki 261 saatlik dehşeti anlattı

    Gaziantep’in İslahiye ilçesinde yaşayan 57 yaşındaki Mehmet Boyraz, 26 yaşındaki oğlu Mehmet Ali Şakiroğulları ve 21 yaşındaki gelini Necla Nur Şakiroğulları ile birlikte 9 aylık torunu Aziz Yusuf’u Antakya Akademi Hastanesine götürdü. Aziz Yusuf, ilk müdahalenin ardından binanın 8. katındaki yoğun bakım ünitesine yatırıldı. Anne Necla Nur ve bebeği Aziz Yusuf, depreme yoğun bakım ünitesinde yakalanırken, kantinde beklemeye başlayan Mehmet Boyraz ve oğlu Mehmet Ali Şakiroğulları ise hastane kantininde sallantıya yakalandı. Büyük panik yaşayan baba ve oğlu, diğer insanlar gibi kaçmaya çalışırken baba, depremden sonraki bir saat içerisinde kendi imkanları ile dışarı çıkmayı başardı. Oğlu Mehmet Ali Şakiroğulları ise enkazın arasında kaldı.

    “Gözümü açtığımda göğsüme kadar hafriyatın içerisindeydim”
    Deprem anında yaşadıklarını anlatan baba Mehmet Boyraz, “Antakya Akademi Hastanesine gittik, oğlum ve gelinimle birlikte torunumu götürdük. Onları yoğun bakıma aldılar. Bize ‘Beklemenize gerek yok’ deyince kantine indik. Kantinde otururken yer sallantısı oldu. Milletin hepsi kaçışmaya başladı. 20-25 kişi vardı. Biz de kaçmaya başladık. Oğlumla birlikte merdivenin başına beraber geldik. Çağırdım, ‘Oğlum yanıma gel’ dedim. Gelmedi. merdivenin ikinci basamağını indim. Orada kaldım. Korkuluğa tuttum, sallandı sallandı. Gözümü açtım baktım, baktım ki göğsüme kadar hafriyatın içerisindeyim. Ellerimle açtım, aşağıya indim. Baktım poliklinik yazan bir kapı vardı. Tekme attım, cam kırılmadı. Sonra hafriyat parçası aldım camı kırdım, dışarıya çıktım” dedi.

    Dışarı çıkınca ikinci kez depreme yakalandı
    Baba Mehmet Boyraz, elleriyle enkazı temizleyerek kurtulduğunu ve dışarı çıktıktan sonra ise ikinci depreme yakalandığını anlattı. Boyraz, “Dışarıya baktım, bizim arabanın olduğu yere koştum. Ama araba öbür binanın altında kalmış. Orada bir vatandaş duruyordu, hemen yanına koştum, arabanın içerisinde oturduk. Yeniden şiddetle sallanmaya başladı. ‘Frene bassana, araba gidiyor’ dedim. Arkadaş ise, ‘El frenini de çekmişim frene de basmışım’ dedi. Bir yağmur, fırtına. Hava aydınlanınca baktım, 7 katlı bina dümdüz olmuş. Binanın üzerine çıktık, 2 el gördük. Kendi çabalarımızla onları çıkarttık. 50-60 yaşlarında birini daha çıkardık ama o ölmüştü” şeklinde konuştu.

    İlk müjdeli haberi gelini ve torunundan aldı
    Enkaz başında beklerken ilk müjdeli haberin gelini ve torunundan geldiğini ifade eden Boyraz, depremden 8 saat sonra yoğun bakımdan gelini ve torunun sağ olarak kurtarıldığını kaydetti. Yoğun bakımdan ölü olarak da çıkarılanlar olduğunu belirten baba Boyraz, oğlunun halen enkaz altında olması nedeniyle buruk bir sevinç yaşadığını ifade etti.

    Yıkılma anında büyük korku yaşadı
    Baba Boyraz, “Bina büyük bir sesle yıkıldı. Öyle bir ses çıktı, sallantı vardı ki ben dünya takla atıyor zannettim. Merdivenin başındayken ‘Dünya dönüyor’ diye gözümü yummuştum. Baktım oğlum yok, o yana bu yana, baktım, bağırdım, çağırdım yoktu” ifadelerine yer verdi.

    Ümidi kestiği anlarda müjdeli haberi aldı
    Enkaz başında oğlunun canlı kurtulma umuduyla 11 gün beklediğini kaydeden Boyraz, ümidini yitirdiği anlarda ise oğlunun kurtarıldığı haberini aldığını ifade etti. Mehmet Boyraz, “11 gün enkaz başında bekledim, diğer oğlum Mustafa ile 11. gün eve geldik. Canlı çıkacağını hissediyorduk ama artık ümitlerimi yitirmeye başlamıştım. Sonra telefon geldi. Oğlumun sağ çıktığı haberini aldık. Biz de hemen yola çıktık, yanına gittik” diye konuştu.

    Büyük panik yaşandı
    Enkazdan 261 saat sonra kurtarılan Mehmet Ali Şakiroğulları, “Oğlum Aziz Yusuf’u tedavi ettirmek için eşim ve babamla birlikte Antakya’da hastaneye gittik. Eşim, oğlum Aziz Yusuf ile birlikte 8. katta yoğun bakımda kaldı. Biz de babamla birlikte kantinde oturuyorduk. Ben masaya kafamı koymuş uyuyordum. Sarsıntı anında bağırış ve çağırışlar duydum. Bir baktım, genç bir çocuk önümden atladı kaçıyordu. Ne olduğunu anlamadım. Ne uyuyordum ne de ayıktım. Uykulu bir haldeydim. Bir baktım babam karşımda. Direkt polikliniğe kaçtım” ifadelerini kullandı.

    Kapı açılmadı, beton bloğun dibine çöktü
    Hastaneden kaçamayacağını anlayınca beton bir ayağın dibine çöktüğünü anlatan Şakiroğulları, bu arada yanına gelen bir hastane personeli ile birlikte enkazın altında kaldıklarını kaydetti. Mehmet Ali Şakiroğulları, “Poliklinik kapısını zorladım, kilitli olduğu için açılmadı. O arada büyük bir beton ayak gördüm. Hemen ayağın dibinde çömeldim, çök kapan yaparak deprem pozisyonu aldım. Elimi kafama koydum, oraya Mustafa Avcı da geldi. El ele tuttuk, bir baktım betonlar üzerimize yığıldı. Gidip gidip geliyorduk. Yere düştüm, elimi kafama koydum üstüme betonlar düştü” dedi.

    Sedye ve sandalye yaşam boşluğu oluşturdu
    Kendisini ve yanındaki Mustafa Avcı’nın ölümcül yara almasını ise lobideki sandalye ve sedyenin koruduğunu anlatan Şakiroğulları, şöyle devam etti:
    “Bulunduğumuz yerde lobi sandalyesi vardı. Yukarıdan sedye düşmüş. Sandalyesinin köşesine beton gelmişti, sedyenin köşesine beton gelmişti. O boşlukta yaşadık, yaşam mücadelesi verdik. Eşimden babamdan, çocuğumdan haberim yok. Ben sadece bizim olduğumuz yerde, bu sıkıntının yaşandığını zannettim.”

    Çiçekleri yediler, idrarlarını içtiler
    Enkaz altında yaşam mücadelesi verdiklerini anlatan Şakiroğulları, lobide bulunan çiçekleri yediklerini, kendi idrarını içtiklerini kaydetti. Şakiroğulları, “Yanımdaki Mustafa Avcı laboratuvarda çalışıyormuş. Onunla birlikte yaşam mücadelesi verdik. Onun ayağı enkaz altında kalmıştı. Telefonumun şarjı vardı. Işıkla açtım, ayağına baktım. Ayağı bloğun altında kalmış, şişmişti ama kötü olduğunu söylemedim korkmasın diye. Ayağına bakarken, lobide duran canlı çiçekleri gördüm. Hemen elimi uzattım, ayağım ile kendime doğru çektim. Çiçekleri saksıdan, topraktan çıkardım. ‘Bunu yeriz’ dedim. Biz 2-3 güne kadar çıkarız diye tahmin ediyorduk. Kendi tahminimiz öyleydi. Sonra onları parmak uçları kadar küçük küçük yaptık. Onları yedik. Parmak ucu kadar ne bulsak yarısını Mustafa yarısını ben yiyordum. Sürekli idrarımızı içtik. Mustafa laboratuvarda hemşire olduğu için o söyledi” ifadelerini kullandı.

    “4 gün boyunca günün değiştiğini anladık”
    Şakiroğulları, cep telefonu alarmının ise sabahları işe gidiş saati olan 07.00’ye kurulu olması ve çalan alarm nedeniyle 4 gün boyunca günün değiştiğini anladıklarını ifade ederek, “Sabahları işe gittiğim için, sabah 7’ye alarm kurduğum için 4 gün boyunca alarm çaldı. Şarjım bitene kadar 4 gün boyunca günün değiştiğini anladım. Telefonumun ekranı gitti, inancımı hiçbir zaman kaybetmedim. Yaşamak için hırs yaptım. Arkadaşım telefonu betona yaklaştırmamı istedi. Şarjım az kalmıştı. Tekrar denedim 112’yi aradım, bir kadın açtı. Enkazda kaldığımızı söyledim. Telefon numarası istedi. Kendi numaramı verdim. Dönüş yapacaklarını söylediler. Ama bu sefer de şarjım bitti. Yanımdaki arkadaşım bana destek oldu, ben ona destek oldum” diye konuştu.

    “Halüsinasyonlar görmeye başladım”
    Son günlerde bilincini kaybetmeye başladığını ve halüsinasyonlar görmeye başladığını anlatan Şakiroğulları, şöyle devam etti:
    “Son zamanlarda artık kendimi evimde hissediyordum. Beynim susuz kalınca halüsinasyonlar görmeye başladım. Ailemi, annemi, babamı yanımda görüyordum. ‘İşteyim’ diyordum. Zor zamanlar geçirdim ama inancımı kaybetmedim. Son dakika yine kepçe çalışmaya başlamıştı. Üstte olan seslerin hepsini duyuyordum. Sesimizi duyuramıyordum. Bağırıyorduk bir yerlere vurarak, ses çıkarmaya çalışıyorduk. Nabzımın biteceğini düşünüyordum. Nabzım duracak gibi oluyordu. Hemen soğuk olduğu için nabzıma toprak, fayans parçası basıyordum. Öyle kendime geliyordum. 1-2 gün boyunca hiç uyumadım, sürekli bayılıyordum. Bilincimi kaybetmek üzereydim.”

    Salladığı ayak hayatını kurtardı
    Çıkarıldığı anlarda yaşadıklarını da anlatan Şakiroğulları, “Kepçenin bizim olduğumuz yere vurması ile sarsıldım, aklım yerine geldi. Hemen ayağımı sedyeye vurmaya başladım. Kepçe operatörü, ‘Ayak gördüm’ dedi. Öyle deyince ben sevindim. ‘Buradayız, 2 kişiyiz, yaşıyoruz’ dedim. Adam ise ‘Ayağını görmeseydim sizi kepçeyle alıp atacaktım’ dedi. Ve bizi çıkardı” ifadelerini kullandı.
    Gördüğü tedavinin ardından taburcu edilen Mehmet Ali Şakiroğulları, günlerce yaşadığı dehşette özlediği ailesine yaşamanın sevincini ve kendisi kadar şanslı olmayan depremzedelerin hüznünü bir arada yaşadığını ifade etti.