Etiket: enkaz

  • Yaşadığı acı dolu günleri anlattı

    Yaşadığı acı dolu günleri anlattı

    Kahramanmaraş’ın Dulkadiroğlu ilçesi Pınarbaşı Mahallesi 9 katlı Pınar Apartmanı 1. katında yaşayan Yeninar ailesi 6 Şubat depremini herkes gibi uykularında yakalandı. Depremde 17 yaşındaki Muhammed Enes ve 21 yaşındaki ağabeyi Abdülbaki ile anne Ayşe Yeninar sağ kurtuldu.
    Depremin yıl dönümünde yaşadığı acıları anlatan Ayşe Yeninar, kocası Erdoğan (53), oğlu Azizcan Yeninar (32) ile annesi Meliha Arkış’ı kaybetti.
    Depremin yıl dönümünde yaşadığı acı dolu günleri anlatan kadın, “Her insanlar gibi benim de planlarım vardı. Kar yağdığında eşimle yürüyüşe çıkardık o günde çıktık. Bana hasta olduğumu söyledi eşim ancak son yürüyüşüm imiş bilemedik. O gün mübarek bir gündü ve Recep-i Şerif’in 15. Gecesiydi. Ev işlerini tamamladıktan sonra saat 01:00 oldu. Saatlerce namaz kıldım. Anneme, ‘ya ölürsem yaptıklarımız bizimle gidecek’ dedim. O da bana, ‘Ben ölmeyecek miyim’ diyerek abdest aldı. Annemi düşününce tek mutluluğum onun abdestli ve ağzının oruç gitmesine çok seviniyorum” dedi.

    “Rüyalar gördüm”

    Gördüğü rüyalar ile hayata tutunduğunu ifade eden Yeninar, “Annem, eşim ve oğlum ile vedalaşamadım. Diğer iki oğlumun başına geçtik okudum. Büyük oğlum salonda yatıyordu ve onu uyandırmaktan korktuğum için ve kapıda ses yaptığı için kapıyı açmadım. Ona da odadan okudum başından sıvazlasaydım ve sıkı sıkı sarılsaydım öyle rabbime gönderseydim. Sonra odama gittim. Pencereyi açtım her yer bembeyaz olmuştu ki, ‘Aman yarabbi ben beyaz karlar yağdı deprem olmasaydı’ dedim. Uyuyamadım sağa sola döndüm. Büyük ihtimal ile depremden yarım saat önce uyumuşum ben depremi hiç uymadım eşimin beni kaldırması ile uyanmışım. Yatağın baş ucundan ayak ucuna gelene kadar cam patladı ve sarsıntılar sonrası eşimin son sözü, ‘hanım ölüyoruz’ oldu” diye konuştu.

    “Diri diri toprağa gömüldüm”

    Enkazda yaşadıklarını anlatan Yeninar, “Resmen diri diri toprağa gömüldüm. Dua etmeye başladım aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum 5 gün boyunca hep ara ara rüyalar gördüm. Son günlerde hayata tutunmaya devam ettim. Enkazda rüyalar gördüm. Birisi bana bir plastik top verdi bu depremin sanal bir deprem olduğunu ve topu sakın bırakma bırakırsan Türkiye yerle bir olur dedi ve sarstı ve zapt edemiyordum ve bir poşet bulup bağladım. Etkileyen rüyalardan biri de ‘ya Abdülkadir Geylani Hz. Himmet dedim ve beni sen kurtar’ dediğim anda uzun boylu sakallı bir zat 3 deve ile geldi kızım sen şehit oldun dedi ben de şehitlik gibi bir mertebeyi bırakamam ama ‘ben ölemem benim oğullarım var onların bana ihtiyacı var’ dedim. Ve adam kafasını sallayarak develer ile gitti. Sonra birini gördüm sana su içireceğiz dediler, portakal suyu da içirdiler. Elma suyu da içirdiler. Ben 5 gün boyunca hiç susamayıp acıkmadım nefes almakta da zorlanmadım. Aldığım nefes portakal ve gül kokusu idi. Hareket edince kolum ve ayağım ağrıyordu” ifadelerini kullandı.

    İki oğlu protein tozu içti

    İki oğlunun hayatta kalıp enkazdan sağ çıkarıldığını da söyleyen Ayşe Yeninar, “İki oğlum kazan dairesine düşmüşler telefonun alarmı çalınca buluyorlar ve küçük kardeşine sesleniyor. Birbiri yardımı ile kurtuluyorlar. Yatakları da kendileri ile inmiş ve çoraplar kazaklar giyip ısınmışlar. Oğlum protein tozu içmiş ve onlardan içip kullanmış. Abi kardeşi ikisi idrarlarını yapıp tozlar ile içiyorlar. Devletimize çok teşekkür ediyorum her ne kadar herkes şikâyet etse de bizi hiç kimseye muhtaç etmediği için. Konteyner çıktığını duyunca bana sıfır ev çıkınca sevinçten ağladım çünkü girecek bir yerim vardı” dedi.

  • Enkazdan ikinci bahara

    Enkazdan ikinci bahara

    6 Şubat’ta meydana gelen depremde Hatay Antakya’da yaşayan 24 yaşındaki Emre Kumru ve 25 yaşındaki Bülent Erkan, acıların en büyüğünü yaşadı. Evlerini, akrabalarını, işlerini kaybeden iki antrenör arkadaş, yeni bir hayat için Kocaeli’ye taşındı. Kocaeli’de ilk önce spor kulübünde antrenörlük yapan iki arkadaş, biriktirdikleri paralarla hayalleri olan spor kulübünü açtı. Yeni baştan hayat kuran iki arkadaş, depremin birinci yılında acıları hala kalbinde yaşıyor.

    “Kendi hayatımızı devam ettirmek zorundaydık”

    Yaşanan felaketten sonra Başiskele’ye taşındıklarını söyleyen Emre Kumru, “Kocaeli’ye gelince 5-6 ay kadar başka bir spor salonunda çalıştık. Depremin etkilerini atlattıktan, kendimize biraz gelmeye başladıktan sonra bir şeyler yapmak zorunda kaldık. Kendi hayatımızı devam ettirmek zorundaydık. Arkadaşımla uzun zamandır hayalimiz olan işi Kocaeli’de yapma kararı aldık. Bu işe giriştiğimizde arkamızda kimse yoktu. Her zaman tek başımızaydık. Her işin altından tek başımıza kalktığımız gibi bu işten de çıktık. Buralara gelebildiğimiz için ‘Çok şükür’ diyoruz. Ortağımızla beraber uzun yıllardır arkadaşlığımız devam ediyor. Beraber bu kulübü kurduk” diye konuştu.

    “Sarsıntı devam edince dolap üstüme yıkıldı”

    Dükkanın tamamen inşaat halinde olduğunu söyleyen Kumru, “Dükkanın su tesisatından, elektrik tesisatına, boyasına kadar hiçbir şeyi yoktu. Ustalarla, ortağımla beraber çalıştık, boya badana yaptık. Birinci derecede ailemi kaybetmedim ama diğer akrabalarımı kaybettim. Hatay’da çalıştığım iş yerinin üst katında kalıyordum. Deprem anında masanın altına girdim. Sarsıntı devam edince dolap üstüme yıkıldı. Çıkmak için ikinci kattan atlamak zorunda kaldım. Benim aile evim şehir dışına uzakta olduğu için yıkılmadı. Ortağımla beraber yaşıyorum, ev yaşantımız öğrencilik hayatı gibi devam ediyor. Spor salonumuz 15 gündür açık. Salonun tadilat aşaması bir ay kadar sürdü” şeklinde konuştu.

    “Tadilat aşamasında duvar ustası olduk. Boyacı olduk, inşaat işçisi olduk”

    Yaşadıkları zorluklardan bahseden Emre Kumru, “Antakya’da yaşadığımız felaketten sonra şehir harabe haldeydi. Çalışabileceğimiz herhangi spor salonu yoktu. Tüm düzenimizi Kocaeli’ye taşıma kararı aldık. Belli yerde 6 ay taşındıktan sonra Başiskele’ye taşındık ve kulübümüzü kurduk. Tadilat aşamasında duvar ustası olduk. Boyacı olduk, inşaat işçisi olduk. Spor salonundaki tüm işleri kendimiz yaptık. Kimseden destek almadan çabamızla işleri hallettik” dedi.

    “Çok kötü bir gündü”

    Depremde evleri yıkılan Bülent Erkan, “Hatay’da derem zamanında yaşadığımız apartmanın bir katı çöktü. Anneannemi sırtıma alarak evden çıktım. Çok kötü bir gündü. İkinci dereceden akrabalarımıza ulaşmaya çalıştık. Ulaşamadıklarımız, haber alamadıklarımız oldu. Depremde babaannem, teyzem ve eniştemi kaybettim, onları enkazdan ben çıkardım. Uzaktan akraba olarak anne tarafımda 20, baba tarafımdan 4 kişiyi kaybettim” ifadelerini kullandı.

    “Kalbimiz Hatay’da”

    Deprem 5 gün sonra ailesi ile Kocaeli’ye geldiklerini söyleyen Erkan, “Kocaeli’de bir kulüpte işe başladım. 10 ay çalıştıktan sora ortağımla spor salonu açtık. Şu an 20’ye aşkın üyemiz var. Hatay’da da antrenörlük yapıyordum, şu an yüksek lisans yapıyorum. Normalde bugün depremin yıl dönümü, Hatay’a gitmeyi istiyorduk ama iş yerini kurunca bu mümkün olmadı ama kalbimiz orada. Emre ile 8 yıllık arkadaşlığımız var, Antakya’da da aynı kulüpte çalışıyorduk” dedi.

  • 111 yaşında hem enkazdan hem de zatürreden kurtuldu

    111 yaşında hem enkazdan hem de zatürreden kurtuldu

    Yavuzeli ilçesinde 1 Temmuz 1913’te dünyaya gelen, 8 çocuğu, 36 torunu olan Hatice nine, 91 yaşındayken beyin kanaması geçirdi. Yakınları tarafından hastaneye götürülen Düzer, bir müddet yoğun bakımda tedavi gördükten sonra taburcu edildi.
    105 yaşındayken evde perde taktığı sırada sandalyeden düşerek kalça kemiği kırılan Düzer, yine yoğun bakımdaki tedavisinin ardından sağlığına kavuştu.
    Geçen yıl meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlere de Adıyaman’ın Besni ilçesinde yakalanan Düzer’in bulunduğu ev yıkıldı. Yaklaşık 5 saat sonra enkazdan kurtarılan Düzer, yoğun bakımda gördüğü tedavinin ardından sevenlerine kavuştu.
    28 Ocak’ta rahatsızlanan ve yakınları tarafından Medical Point Gaziantep Hastanesi’ne götürülen Düzer’e zatürre teşhisi konuldu.
    Yoğun bakımdaki tedavisinin ardından hayati tehlikeyi atlatarak servise alınan Düzer için hastane yönetimi, doktorlar ve hemşireler tarafından “Sağlıklı, mutlu yıllar 111” yazılı pasta kesildi.
    Alkışlar eşliğinde kendisi için hazırlanan pastadaki mumları üfleyen Hatice nine taburcu edildi.

    “Feleğin çemberinden geçtik”

    Konuşma güçlüğü çeken Hatice ninenin torunu Neslihan Bakır, babaannesinin 111 yaşında olduğunu, bu yaşına kadar çok badireler atlattığını söyleyerek açıklama yaptı. Bakır, “Babaannem, yaklaşık 20 yıl önce beyin kanaması geçirdi ve yoğun bakımdaki tedaviden sonra şifa buldu. Daha sonra perde takarken sandalyeden düştü ve kalça kemiğini kırdı. Yine ameliyat oldu, yoğun bakıma girdi ve çıktı. Geçen yıl yaşanan depremde 5 saat enkaz altında kaldı. Onda da şifa buldu, taburcu edildi. Bu sefer zatürreden hastaneye yatırıldı, yine Allah’a şükür taburcu ediyoruz. Feleğin çemberinden geçtik. İnşallah nice şifalı günlerde beraber yaşarız. Böyle babaannemiz olduğu için şükrediyoruz” dedi.

    “Hastamız tedaviye çok güzel yanıt verdi”

    Başhekim ve Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ekber Şahin de Düzer’in ilerleyen yaşına rağmen dirençli ve pozitif bir kişi olduğunu söyledi.
    Prof. Dr. Şahin, “Hastamız, ağır zatürre tanısı ile hastanemize geldi. Yaptığımız tedaviyle teyzemizi sağlığına kavuşturduk. Taburcu edeceğiz. Çok mutluyuz. Bu yaşta geçirilen zatürre hastayı çok olumsuz yönde etkileyebilir. Ancak hastamız tedaviye çok güzel yanıt verdi. Onu sağlıklı şekilde hastanemizden taburcu ettiğimiz için ayrıca mutluyuz” ifadelerini kullandı.
    Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Yıldız ise hastanın genel durumunun stabil olduğunu belirtti.
    Prof. Dr. Yıldız, zatürrenin tedavi edilmediğinde hayati risk taşıyan bir hastalık olduğunu ifade etti.
    Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümünden Doç. Dr. Vuslat Keçik Boşnak da hastanın direncinin oldukça yüksek olduğunu dile getirerek, “Kısa sürede hastalığı atlattı. Gayet güçlü ve pozitif kendisi. Hastanemize de pozitif enerji saçtı” ifadesini kullandı.
    Dr. Samet Sağlam ise hastane personeli olarak Hatice nine ile taburcu edilmeden önce hatıra fotoğraf çektirdiklerini söyledi.

  • “Personelim görmesin diye enkazın içinde ağladım”

    “Personelim görmesin diye enkazın içinde ağladım”

    Asrın felaketi olarak nitelendirilen ve pek çok kentte yıkıma yol açan 6 Şubat depremlerinin üzerinden 1 yıl geçti. Kahramanmaraş merkezli 2 büyük deprem nedeniyle 11 kentte çok sayıda yapı yıkılırken, binlerce vatandaş hayatını kaybetti. Depremin ilk anından itibaren yurtiçi ve yurtdışından onlarca ekip AFAD koordinasyonunda deprem bölgesine sevk edildi. Depremde yıkımın en yoğun olduğu kentlerin başında gelen Hatay’da Denizli Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığına bağlı ekipler günlerce arama kurtarma çalışmalarına katıldı. Günlerce enkazda arama kurtarma çalışması yapan itfaiye erleri çok sayıda vatandaşı enkazda sağ kurtararak sağlık ekiplerine teslim etti. Deprem bölgesinde görev yapan Denizli Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığına bağlı personeller deprem yıldönümünde yaşadıklarını İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirlerine anlattı.

    Deprem haberini aldıktan kısa süre sonra yola çıktıklarını ifade eden Denizli Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığına bağlı Eğitim Şube Müdürü Ahmet Ağar, 20 saatlik yolculuğun ardından Hatay’a vardıklarını ifade etti. Deprem bölgesine giderken kurdukları senaryo ile gerçek arasında büyük bir fark olduğunu söyleyen Ağar, karanlığa gömülen şehirde sadece ekip araçlarının tepe lambalarının ortalığı aydınlattığını dile getirdi. Şehre ilk girdiklerinde küçük bir kıyametin koptuğunu düşündüğünü belirten Ağar, “Rönesans Rezidansta çalıştım. Sadece o enkazdan 36 kişiyi sağ çıkardık. Birçok hayatını kaybetmiş vatandaşımızı çıkardık. Biz şehre girdiğimizde hava ağarmamıştı. Binaların çok azı ayakta duruyordu. Bu manzarayı görünce etkilenmemek elde değil. Biz oraya gittiğimizde şoka girseydik işimizi yapamazdık. 5-6 farklı enkazda çalıştım, bu yüzden unutamadığın pek çok anı var. Kule Apartmanında 5. Gün çıkardığımız Burak Sürücü adında bir vatandaşımız vardı. Kurtarmak için 6-7 saat uğraştık. Çıkardığımız anda yaşadığımız mutluluğu tarif edemem. Bir erkek bir kadın iki kardeşi çıkarttık. Ağabey ve kardeşi orada birbirlerini tanıyamadılar. Bir süre sonra kadının “Ağabeyim” diye tepki vermesiyle birbirlerini tanıyıp sarıldılar. Olayın vahameti bu kadar büyüktü” dedi.

    “Oradaki insanların bizlere ihtiyacı vardı”

    Deprem bölgesinde insanların kendilerine ihtiyaçları olduğunu ve bu nedenle dönmeyi hiç düşünmediklerini dile getiren Ağar, “İmkanlar zorluydu, hava soğuktu, fiziki şartlar yeterli değildi ama bu bizim görevimizi yapmamıza engel değildi. Orada bir can kurtarmak bizim için çok büyük bir anlam ifade ediyor. Geride kalanları aklımızdan çıkarmamız mümkün değil ama oraya yardım için gittik. Elimizden geleni yapmamız gerekiyordu. Her an çocuklarımız eşimiz aklımızda oldu” şeklinde konuştu.

    “Enkazın içerisine girerek ağladım”

    Uluslararası çağrı koduyla çağrıldıkları için büyük bir depreme gittiklerini tahmin ettiğini ifade eden Merkez Müdahale Amiri Veli Batmaz ise yıkımın bu kadar kuvvetli olduğunu hiç tahmin etmediklerini söyledi. Şehre ilk girdiklerinde yoğun sis nedeniyle 10 metre önlerini göremediklerini dile getiren Batmaz, “Koordinasyon merkezine ulaştığımızda bize bir vatandaşımızın enkaz altında yeğeninden ses aldığını ancak ulaşamadığı için yardım istediği belirtildi. AFAD koordinasyonunda oraya yönlendirildik. O bölgede yıkımın en büyük olduğu bölgedeydi. 15 yaşlarında bir çocuğu kurtarmak için enkazda çalışmalara başladık. Gece 04.00 sıralarında başladığımız çalışmaların sonucunda saat 11.00 dolaylarında çocuğa ulaştık. Çıkarılmasına 1 saat kala ambulans talebinde bulundum ancak o kadar yoğun yaralı sevki vardı ki ambulansı bekletme şansımız olmuyordu. Çocuğu çıkarttıktan 10 dakika sonra Crush sendromu nedeniyle kaybettik. Tüm çabalarımıza, kalp masajı yapmamıza rağmen döndüremedik. Personelim beni görmesin diye enkazın içerisine girerek ağladım” şeklinde konuştu.

    “Artçı depremlerde ailemiz, hayatımız film şeridi gibi geçiyor”

    Sürekli artçı depremler olduğunu kaydeden Batmaz, “Enkazın içerisinde dar bir alanda olduğumuz için çıkmamız imkansızdı. Orada Allah’a emanettik. Artçı depremler olduğu sırada da ailemiz, hayatımız film şeridi gibi gözümüzün önünden geçiyor. Biz bu profesyonel olarak yaptığımız için dönmeyi hiç düşünmedim. Bir hafta sonra dönecek ekibe başkanımız beni de dahil etmişti. Ben dönmek istemediğimi söyledim ama kararı o veriyordu” ifadelerini kullandı.

  • Enkazdan ‘Selâmünaleyküm’ diyerek çıkmıştı

    Enkazdan ‘Selâmünaleyküm’ diyerek çıkmıştı

    Kahramanmaraş depremlerine Dulkadiroğlu ilçesi Trabzon Caddesi’ndeki 9 katlı Boğaziçi Apartmanı’nda, annesi Hilal Çam ve teyzesi Arife Çam ile yakalanan Rana, arama kurtarma ekiplerince depremden yaklaşık 26 saat sonra kurtarıldı.

    Rana enkazdan ‘Selâmünaleyküm’ diyerek çıkarıldı. Enkazdan çıkarıldıktan sonra ise annesi ve teyzesinin yerini tarif ederek onların da kurtarılmasını sağladı.
    Depremin yıl dönümünde yaşadıklarını anlatan Rana, “Depreme yakalandığımız zaman uyuyordum. Sadece teyzem uyanıktı ve onun bağırması ile uyandım. Uyandığımda duvarlar dökülüyordu. Çok sürmedi, 15 saniyede bina çöktü. Annemin telefonu çalışıyordu; uyandığımızda saati sorduğumuzda 05.00 olduğunu söyledi ve bir saat baygın kalmışız. Enkaz içinde korku ve çok kötü bir koku vardı. Sakin kalmak gerekiyor ve kendini korumak gerekiyor. Enkaz altında kendimi kontrol ettikten sonra sadece üşüyordum. İlk başta şehir merkezinde oturduğumuz için bizim bulunduğumuz konuma kurtarma ekiplerinin geleceğini düşündüğüm için çok sakindim. Ama zaman ilerledikçe tavan da kaymaya başladı. Annem ve teyzem de sallantıları hissedip bağırıp sinir krizi geçirdikleri için insanın sakinliği bir yerde bitiyor. Yine saati soruyorum, en son uyuyordum ‘Öleceksem de uyuyarak öleyim’ dedim” diye konuştu.
    Enkazdan ‘Selâmünaleyküm’ diyerek çıkarıldığını söyleyen Rana, “Biz enkazda iken teyzemin bağırmasına uyandım. Birileri bağırıyordu, ‘Sesimi duyan var mı’ diye. Elime taş aldım, duvara vurmaya başlayıp bağırmaya başladım. Şansım oydu, orada da bir şey yapamazsam ölecektim. Ekipler sesimizi duydu ancak bayağı çabaladılar bizi çıkartmak için. Bizim yerimizi gece 24.00’te bulmuşlardı. Beni gece saat 02.00-03.00 gibi çıkardılar. Beni hastaneye götürdüler. Yarım saat sonra teyzem geldi ama annemi çıkartmaları bayağı uzun sürmüş. Ben enkazdan çıkarılırken ‘Selâmünaleyküm’ dedim ve çıktıktan sonra annem ve teyzemin yerini tarif etmiştim. Enkaz altında bildiğim bütün duaları en az 10 kere okumuşumdur” dedi.

     

  • 193 ceset yakınlarına teslim edilemedi

    193 ceset yakınlarına teslim edilemedi

    Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından adliye binasında iletişim ve değerlendirme toplantısı düzenlendi. Hatay Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Çelikkol, asrın felaketi sonrasında yürütülen çalışmalarla ilgili basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Çelikkol, depremde Antakya ve Defne ilçelerinde 17 bin 615 insanın vefat ettiğini belirterek, “6 Şubat ve sonrasında meydana gelen depremlerden en çok etkilenen ilimiz Hatay olmuştur. Hatay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan çalışmalar sonucunda Deprem Suçları Soruşturma Bürosunda 22 bin 581 soruşturma dosyası açılmıştır. Yapılan inceleme ve tespitler sonucunda bina bazlı değerlendirilerek birleştirmeler yapıldıktan sonra 3 bin 522 dosyaya dönüştürülmüştür. Hatay il merkezinde 17 bin 615 insanımız deprem nedeniyle vefat etmiştir” dedi.

    “193 cenazenin DNA örnekleri alınmış ancak eşleşme yapılamadığından yakınlarına teslim edilememiştir”

    Deprem sonrası yakınlarından haber alamayan vatandaşlara DNA örneği vermeleri çağrısında bulunan Başsavcı Çelikkol, “Bu kapsamda yapılan ölüm işlemleri neticesinde ilk etapta 2 bin 18 kişinin kimlik bilgileri tespit edilememişti. Ancak gerçekleştirilen tahkikatlar neticesinde biyolojik örnek veren 708 kişiyle birlikte yapılan inceleme, tanık beyanları, DNA, parmak izi ve fotoğraf eşlemesiyle bin 825 kişinin kimlik tespiti yapılarak, yakınlarına teslim edilmiştir. Vücut bütünlüğü bozulmamış ve vücut bütünlüğü bozulmuş 193 cenazenin DNA örnekleri alınmış, ancak eşleşme yapılamadığından yakınlarına teslim edilememiştir. Depremde Hatay’da yakınlarına ulaşamayan ve DNA örneği veremeyen kişiler eğer varsa, ilgili kişilerin ikamet ettikleri en yakın adliyeye başvurarak DNA incelemesi ve biyolojik örnek alınması için müracaat etmeleri gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

    “Vefat olayı gerçekleşen bin 759 binadan 975’inin ruhsatsız olduğu ortaya çıktı”

    Başsavcı Çelikkol, Antakya ve Defne ilçelerinde vefat olayının yaşandığı bin 759 binadan 975’inin ruhsatsız olduğunu söyledi. Başsavcı Çelikkol, “Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan deprem soruşturmaları neticesinde 2 bin 601 bina ile ilgili soruşturma dosyasına konu binada cumhuriyet savcısı başkanlığında bilirkişi heyetlerince olay yeri inceleme yapılmıştır. Vefat olayı gerçekleşen Hatay’da toplam bin 759 bina tespit edilmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmaları devam eden ve depreme konu binalardan 975 binanın ruhsatsız yapı olduğu tespit edildi. Yürütülen soruşturmalar kapsamında 6 Şubat tarihinden itibaren yıkılan binaların yapımından sorumlu olan 113 şahsa yönelik Cumhuriyet Başsavcılığımızın talebiyle 166 tutuklama işlemi yapılmıştır” şeklinde konuştu.
    Basın toplantısına Cumhuriyet Savcısı Tugay Özkahraman ve Hatay Cumhuriyet Başsavcı Vekili Cüneyt Kerimhan Acer de katıldı.

  • Üç gün enkaz altında kaldı

    Üç gün enkaz altında kaldı

    6 Şubat’ta yaşanan ve 11 ili etkileyen depremde, Kahramanmaraş’ta oturduğu evin çökmesi sonucu göçük altında kalan 19 yaşındaki Büşra Sarıgüzel, o dönem tedavisi yapılmak üzere İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildi. Uzun süre enkaz altında kalması sebebiyle her iki kolunda ve bacağında yaralanmaları olan genç kız, ilk olarak yoğun bakım servisine alındı. Bir süre yoğun bakımda kaldıktan sonra, doktorların da iknasıyla tedavisine başlanıldı. Sarıgüzel, yaklaşık 4 aylık tedavi sürecinin ardından sağlığına kavuşarak memleketi Kahramanmaraş’a geri döndü. Genç kız memleketine döndükten sonra da İzmir’de tedavisini gerçekleştiren doktorlar tarafından yalnız bırakılmadı ve iyileşme süreci belirli aralıklarla uzaktan takip edildi. Doktorlar, Büşra Sarıgüzel’i telefonla görüntülü arayarak, hem kontrollerini yapıyor hem de onun sağlıklı olduğunu görmenin mutluluğunu yaşıyor. Sağlığına kavuşan genç kız şimdi ise hayali olan hukuk bölümünü kazanmak için üniversite sınavına hazırlanıyor.
    Asrın felaketinde annesi ve ablasını kaybeden depremzede Büşra Sarıgüzel, “6 Şubat’ta meydana gelen depreme, Kahramanmaraş’ta ailemle yaşadığım evde yakalandım. Depremde annemi ve ablamı kaybettim. Ben ise yaralı olarak kurtarıldım. Enkazdan çıkarıldıktan sonra İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilerek tedavi altına alındım. Sağ kolum ampute edildi. Sağ bacağımda hasar var ama yürüyebiliyorum” diye konuştu.

    5 ameliyat oldu sonra fizik tedaviye gönderildi

    Birçok hastayı tedavi etmek için gönüllü olduklarını belirten İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi Uzmanı Dr. Kemal Kayaokay, “Büşra bize 9 Şubat’ta gelen hastalarımızdan. Büşra, depremde uzun süre enkaz altında kalmasından dolayı her iki kol ve her iki bacağında, bizim tıbbi olarak crush yaralanma dediğimiz yaralanmalar vardı. Ancak sağ ön kol, dirsek altı dediğimiz ve sağ kruris, bacak dediğimiz yerde çok daha ciddi yaralanmalar vardı. Bunlara ilk müdahale olarak fasyotomi denilen bir operasyon yapılıp kasların ölmesi engellenmeye çalışılıyor. Bu nedenle de ilk önce hayat kurtarma daha sonra da ekstremite kurtarma yapılıyor. Hastamızın hayati tehlikesi atlatıldıktan sonra ekstremite kurtarma amacıyla birkaç dizi ameliyat yapıldı. Yaklaşık 5 ameliyattan sonra Büşra’yı fizik tedavinin testine devrettik” dedi.

    “Onun yürüdüğünü görmek bizleri mutlu ediyor”

    Büşra’yla uzaktan da görüşmeye devam ederek onun durumunu takip ettiklerini belirten Kayaokay, “Büşra ilk geldiğinde depremin psikolojik etkilerinden dolayı tedavi alırken, çok travmatik bir süreç yaşadı. Fakat şu anda bu travmatik süreci, bu dönemki tedaviler ve Büşra’nın gayretiyle atlattık. Daha sonra da hastanenin fizik tedavi ekibinin büyük gayretleriyle bugün onun yürüdüğünü ve hayatına adapte olduğunu görmek bizleri mutlu ediyor. Biz sadece bütün hastalarımızla arkadaş olmanın dışında kardeş, aile gibi olduk. Telefon üzerinden de görüşüyoruz. Büşra, bize yürüyüş videolarını da gönderiyor” diye konuştu.

    “Tekerlekli sandalyeyle transferi sağlanıyordu, şimdi bağımsız yürüyebiliyor”

    Büşra’nın tedavi sürecini anlatan Fizyoterapist Dr. Aylin Altun ise “Büşra ilk geldiği zaman yapılan ağır ameliyatlar sonrasında yaraları vardı. Kolu çok güçsüzdü ve yürüyemiyordu. Tekerlekli sandalyeyle transfer sağlanıyordu. Sonrasında egzersizlerini planladık. Tecrübeli fizyoterapist arkadaşlarımızla birlikte hastamızı yoğun bir egzersiz programını aldık. Egzersizleriyle, yaptığımız ortezleriyle, planladığımız proteziyle yavaş yavaş tedavide ilerledik. Burada önce paralel barda yürüttük ve daha sonrasında güçlendirme egzersizleriyle birlikte hastamız şimdi bağımsız bir şekilde yürüyebiliyor. Kendisiyle hala biz telefonla da konuşuyoruz, görüşüyoruz. Yürüyebilmesi, günlük yaşamına devam edebiliyor olması bizim için çok büyük bir mutluluk etkeni” ifadelerini kullandı.

    Tedavi sürecindeki mutluluğu

    Büşra’ya ayakta durma ve yürüme eğitiminin verildiğini aktaran Fizyoterapist Dr. Zafer Uçurum, “Büşra’ya tedavisinin sonucunda buradan yürüyerek çıkacağını söyledim. Depremde yaşadığı travmadan dolayı çok rahatsızdı. Daha sonra yavaş yavaş kaybettiği kolunu kuvvetlendirme, ayakta dik durma dengesini sağlama, gerekli ayakla ilgili aparatlarını yaparak paralel barda yürüme eğitimi verdik. Ayakta dik durma dengesini sağladık. Hasta da ayağa kalktıkça, kullanılabileceği cihazları da öğrendikçe, yürüdükçe daha da mutlu oldu. Tekrar yeniden dünyaya gelmiş gibi hayatına devam ediyor. Proteziyle beraber kolunu da kullanabiliyor” ifadelerine yer verdi.

  • Enkaz altından çıktıktan sonra yaşadıklarını kaleme aldı

    Enkaz altından çıktıktan sonra yaşadıklarını kaleme aldı

    6 Şubat 2023’de yaşanan Kahramanmaraş merkezli 7,6 ve 7,7 büyüklüğündeki depremlerden en çok etkilenen illerden biri olan Malatya’da felaketin yıl dönümü yaklaşırken o gün yaşanan acılar yüreklerde halen ilk günkü gibi yer alıyor. Binlerce insan gibi depreme evinde yakalanan Malatyalı tiyatrocu İbrahim Şahin Uyumaz, yıkılan evlerinin enkazından bir süre sonra kendi çabaları ile kurtuldu.
    O gün ailesi ile soğuk havada çadırda kalan Uyumaz, bu süreçte yaşadıklarını konu alan ‘Sesiz olun’ kitabını yazdı. Asrın felaketini bir depremzede olarak anlatan Uyumaz, “Malatya’mız ağır Hasar aldı. 6 Şubat Depreminde evimizde yakaladım, enkazdan kendi imamlarımla çıktım. Kış mevsimde hava soğuktu ve herkes dışarda Hürriyet Parkında çadırda ailem ile kaldım. Bu süreçte küçük küçük notlar aldım daha sonra bunu kaleme aldım ve kitabımı çıkardım” dedi.
    24 Ocak 2020’de yaşanan Sivrice depremi sonrası da tiyatro gösterileri ile depremzede çocukların yanında olduklarını da anlatan Uyumaz, 3 sene sonra daha büyük bir felaket ile karşılaştıklarını söyledi. Bu süreçte yaşadıklarını da kaleme aldığını ifade eden Uyumaz, hayalinin ise yazdığı kitabın beyaz perdeye aktarılarak filminin çekilmesi olduğunu ifade etti.

  • Enkaz altında kalan operatör toprağa verildi

    Enkaz altında kalan operatör toprağa verildi

    Olay, dün akşam saatlerinde Dulkadiroğlu ilçesi Doğukent Mahallesi’nde meydana gelmiş, 6 Şubat depremlerinde ağır hasar alan bir binanın yıkımı sırasında iş makinesi operatörü Muhammet Gök (26) çöken binanın enkazı altında kalarak hayatını kaybetmişti.

    İş makinası operatörü için Onikişubat ilçesi Selimiye Mahallesi’ndeki Haznedar Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Kılınan namazın ardından Gök’ün cenazesi, mahalle mezarlığında toprağa verildi.
    Cenazeye operatörün yakınları ve mahalle sakinleri katıldı.

  • Enkaz altında vasiyetini kaydetmişti

    Enkaz altında vasiyetini kaydetmişti

    Kahramanmaraş’ta yaşayan Kurt ailesi, Onikişubat ilçesi Serap Apartmanı B Blok birinci katta yaşıyordu. Yeni aldıkları ev 6 Şubat’ta saat 04.17’de meydana gelen depremde yıkıldı. Yıkılan binanın enkazı altında kalan aile bireylerinden Fatma Kurt, enkaz altındayken video çekti.
    Daha önce yetimler için biriktirdiği emanet paraların sahiplerine verilmesini isteyen Kurt, herkesten helallik istedi.
    Çektiği video ile Türkiye’nin hafızalarına kazınan Kurt, depremden 11 ay sonra konuştu.

    5 kişinin yaşadığı evde oğlu Bilal’i kaybettiğini ve oğlunun fotoğrafları ile teselli bulduğunu söyleyen Fatma Kurt, “Biz Kahramanmaraş Müze bölgesindeki binalarda yaşıyorduk. Yeni taşınmıştık yarım kış yaşayabildik. Depremde oğlum Bilal’i kaybettik ve enkazdan sağ kurtulduk. İki oğlum ve eşim ile sağ kurtulduk. Oğlum o gün mangal yapmak istiyordu. Kardeşim davet etmiş gitmiş mangal yapıp yemiştik düştü orada kar yağdı ve çekim yapıyordum eline diken battı. Eve geldik banyo yaptı elindeki dikenleri taşları çıkarttım. Sonra ben gidip yattım. Odaya geldi her gün iki yanağını öperdi babasının da benim de. Öpmeden çıktı, kapıyı açarken ‘Bilal gel öpeyim’ dedim tek yanağını öptüm. O beni öpmedi her gün öperdi. Son görüşüm o idi. Biz enkazda 9 saat kaldık ve uyandığımızda bina sallanıyordu çocukların odasına geçtik, Bilal uyuyordu ama abisi uyanmıştı. Neden Bilal’e sarılıp kurtarmaya çalışmadım bilmiyorum. Yıkılacağını düşünemedim ve dördümüzün sesi çıktı iyiyiz dedik ama Bilal hiç ses vermedi. 9 saat sonra kurtarıldık. Bilal o gün orada kaldı ve bir gün sonra çıkarıldı. Geldiğinde tek yanağını öpmüş, yıkanınca da tek yanağını öpmüştüm rüyalarımda da tek yanağını öpüyorum. Çok özlüyorum” dedi.

    Yetim paralarını sahiplerine teslim ettiğini ve maddi manevi destek olan herkese teşekkür eden Kurt, “Biz ilk depremde kötü pozisyondaydık videodaki gibi değildik o hale nasıl geldik bilmiyorum. Sonra ümidi kestik sesler kesilmişti. Biz birinci kattaydık ve üzerimizde o kadar beton yığını vardı. Oğlum dedi ki, ‘anne video çekelim öleceğiz bizi görsünler ne halde olduğumuzu’ ön kamera göstermiyordu ancak açtığımda beni kamera gösterdi. Köydeki yetim çocukların parası vardı onlar aklıma geldi enkaz altında ve sonra verdim sağ olsun insanlar verdi. Milletimizden, devletimizden Allah razı olsun bana yardım elini uzatan maddi manevi herkesten. Devlet bize ev verdi güzel imkanlar verdi içerisinde her şeyi var” ifadelerini kullandı.