Etiket: erdoğan

  • Erdoğan yeni yasama yılı açılışında konuştu

    Erdoğan yeni yasama yılı açılışında konuştu

    Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye Büyük Millet Meclisimizin yasama alanında temsilcisi olduğu kadim ve asil duruş, evlatlarımıza bırakacağımız en kıymetli hazinedir.” dedi.

    Erdoğan, Meclisin 27. Dönem 4. Yasama Yılı’nın açılışı dolayısıyla TBMM Genel Kurulu’nda, milletvekillerine hitap etti.

    TBMM’nin yeni yasama yılının hayırlı olmasını temenni eden Erdoğan, açılışından bugüne Büyük Millet Meclisi’nin üyesi sıfatıyla Türkiye’ye hizmet eden tüm milletvekillerini saygıyla andığını söyledi. Erdoğan, bir asırdır bu çatı altında görev yapan milletvekillerinden dar-ı bekaya irtihal edenlere Allah’tan rahmet, hayatta bulunanlara sağlık ve afiyet diledi.

    Meclisin ilk Başkanı ve Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Türkiye’nin gelişip kalkınmasında emeği geçen herkese şükranlarını sunan Erdoğan, “Bin yıldır üzerinde yaşadığımız bu toprakların vatan haline dönüştürülmesi için cansiperane mücadele veren aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, minnetle, hürmetle anıyorum. Halen sınırlarımız içinde ve dışında bu mücadeleyi sürdüren güvenlik ve istihbarat güçlerimize başarılar temenni ediyor, Rabb’im hepsini muhafaza etsin, muzaffer eylesin diyorum. Bu mücadelenin kıyamete kadar süreceğini bilerek daima hazırlıklı, daima güçlü, daima tedbirli olacağız.” dedi.

    Cumhuriyetin 100’üncü, İstanbul’un Fethi’nin 600’üncü, Malazgirt Zaferi’nin 1000’inci yılı gibi sembolik yıl dönümlerine, ecdadın maddi ve manevi mirasını yaşatmak için önem verdiklerini anlatan Erdoğan, “Tarihimizi ne kadar iyi bilir, ona ne kadar iyi sahip çıkarsak, geleceğimize o derece güvenle bakabiliriz. Tüm adımlarımızı işte bu anlayışla atıyoruz. Henüz birkaç asırlık geçmişe sahip toplulukların ve devletlerin kendilerine köklü tarihler uydurma gayretlerinin gerisinde işte bu hakikat vardır.” diye konuştu.

    Türkiye’nin, gerisinde, kesintisiz ve çok geniş bir coğrafyaya yayılan, 2 bin 200 yılı aşkın devlet geleneği olan dünyadaki nadir ülkelerden olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

    “Böyle bir ülke, kökü de geleneği de ahlakı da olmayan, gücünü sömürgecilikten ve açgözlülükten alan devletlerle aynı yöntemleri kullanamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisimizin yasama alanında temsilcisi olduğu kadim ve asil duruş, evlatlarımıza bırakacağımız en kıymetli hazinedir. Ülkemizin terörle mücadelesinde ve uluslararası alanda haklarını koruma gayretlerinde net tutum sergileyen Meclisimizin tüm mensuplarına şükranlarımı sunuyorum. Aynı şekilde Kıbrıs ve Azerbaycan Türklerinden Balkanlar ve Kuzey Afrika’ya kadar her yerde kardeşlerimize samimi destek veren Meclisimiz, milletimizle birlikte tüm dostlarımızın da umut kaynağı olduğunu göstermiştir.”

    “Bizim Meclisimiz herhangi bir Meclis değil”

    Büyük Millet Meclisinin dualarla, tekbirlerle, heyecanla, coşkuyla açılışının 100. yıl dönüme işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Koronavirüs salgınının yayılma günlerine denk gelmesi sebebiyle bu önemli yıl dönümünü, maalesef arzu ettiğimiz görkemde kutlayamadık. İnşallah Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümünü, hedeflerimize de ulaşmış olarak, şanına layık kutlamalarla karşılayacağız.

    Bizim Meclisimiz herhangi bir Meclis değildir. Burası, ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.’ ilkesiyle milli iradenin tecelligahı olmuş yerdir. Burası, ‘Ya istiklal ya ölüm.’ şiarıyla ülkemizin İstiklal Harbi’ni bizzat yönetmiş gazi bir Meclistir. Burası, ‘Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.’ meydan okuyuşuyla istiklaline ve istikbaline sahip çıkan bir milletin, evidir. Burası, coğrafyamızdaki son sığınağımız Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Meclistir. Türkiye’nin çok partili siyasi hayata geçmesiyle başlayan demokratik dönüşümler de hep TBMM tarafından gerçekleştirilmiştir. Nice darbelere ve darbe girişimlerine, muhtıralara, vesayetin sinsi oyunlarına rağmen bu kutlu çatı, daima temsilcisi olduğu milletin onurunu korumuştur. Elbette burada hatırlamak istemediğimiz kimi müessif hadiseler de yaşanmıştır. Ama bu durum, Meclisimizin temsil ettiği değerlerin yüceliğine halel getirmez.

    Özellikle 15 Temmuz gecesi bu Meclis’in ortaya koyduğu cesur ve kararlı duruş, dünya demokrasi tarihine geçmiştir. Türkiye’yi demokrasiye bedel ödemeden sahip olmuş bir ülke diye itham edenler, umarız 15 Temmuz gecesi bu bühtanlarından dolayı utanç duymuşlardır. Milletimizin yaşadığı veya savuşturduğu her sıkıntının ardından milli iradenin tecelligahı olan Meclisimiz, üstlendiği sorumluluğun gereğini yerine getirmeyi bilmiştir. Ülkemizin elde ettiği tüm kazanımlarda en büyük pay sahibi Meclisimizdir. Sadece son 18 yılda bu çatı altında gerçekleştirilen reformlar, yapılan düzenlemeler, alınan kararlar, sergilenen takdire şayan tutumlar özellikle hayranlık verici bir başarı hikayesidir. İnşallah önümüzdeki dönemde Meclisimiz, çok daha büyük başarılarla tarih yazmayı sürdürecektir.”

    “2023 hedeflerine ulaşma yolculuğunda Meclisimize düşen görevler var”

    Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşma yolculuğunda, Meclis’e düşen daha çok görevler olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

    “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, diğer kurumlarımız gibi Meclisimizin de kendi alanına yoğunlaşabilmesine imkan sağlamıştır. Elbette böylesine köklü yönetim sistemi değişikliklerinin ideal uygulama seviyesine gelmesi vakit alacaktır. Eski alışkanlıklarla yeni bir sistemi sürdürmenin zorluklarını her alanda yaşıyoruz. Ama her geçen gün yasama, yürütme ve yargının yeni sistem doğrultusunda kendini geliştirdiğini görüyoruz. Yeni reformlarla, hukuki ve icrai olarak tespit ettiğimiz aksaklıkları gideriyor, çıtayı sürekli yukarıya taşıyoruz. İnşallah Türkiye, bu konuda da dünyaya örnek olacak başarılara imza atacaktır. Meclisimizin yeni yasama yılında, bu çerçevede çok önemli çalışmalar gerçekleştireceğine inanıyorum. Siyasi rekabet ile ülkeye ve millete hizmet yarışı arasındaki çizginin en iyi konduğu ve korunduğu yerin Meclisimiz olması gerektiğini düşünüyorum. Yeni dönemde Meclis çalışmalarına katkı verecek her partiden milletvekilimize şimdiden teşekkür ediyorum.”

  • Erdoğan BM Genel Kurulu’na seslendi

    Erdoğan BM Genel Kurulu’na seslendi

    Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışlama amaçlı nafile adımların başarı şansının kesinlikle olmadığını söyledi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’na video mesajla seslendi.

    Erdoğan, bugün dünyada en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye gibi ülkelerin, yaptıkları fedakarlıkla tüm insanlığın onurunu kurtardığını, buna karşılık aralarında bazı Avrupa ülkelerinin de yer aldığı kimi devletlerin, sığınmacıların ve göçmenlerin haklarını ihlal ettiğini kaydetti.

    “Cenevre Sözleşmesi’ni ve uluslararası insan hakları sistemini aşındıran bu ihlaller karşısında Birleşmiş Milletlerin güçlü bir tavır almasının vakti gelmiştir.” ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:

    “Libya’da, darbecilerin geçen yıl meşru Milli Mutabakat Hükümeti’ni devirmek için başlattığı saldırılar, bu ülkeye sadece acı ve yıkım getirmiştir. Uluslararası toplum, yapılan katliamların, insan hakları ihlallerinin ve özellikle Tarhuna şehrinde bulunan toplu mezarların hesabını, ne darbecilerden, ne de destekçilerinden sorabilmiştir. Libya’nın meşru hükümetinin yardım çağrısına somut cevap veren ve destek sağlayan tek ülke Türkiye olmuştur. Libya’da kalıcı siyasi çözümün, Libyalılar tarafından yürütülecek kapsayıcı ve kapsamlı diyalog yoluyla tesis edilebileceğine inanıyoruz.”

    Yemen’de beş yılı aşkın süredir akan kanın durdurulması ve insani krizin önüne geçilmesinin de uluslararası toplumun sorumluluğunda olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bölgede nüfuz kazanma niyetiyle Yemen’in egemenliğine, siyasi birliğine ve toprak bütünlüğüne göz dikenleri ve Yemenlilerin ızdırabının sürmesine göz yumanları tarih affetmeyecektir.” diye konuştu.

    Irak’ın dış güçlerin çatışma sahasına dönüşmemesi, bölge için istikrar ve refah üreten bir konuma gelmesinin samimi arzuları olduğunu dile getiren Erdoğan, “Komşumuz Irak’a her alanda destek olurken, özellikle terörle mücadelede daha yakın işbirliği yapmak istiyoruz. Tıpkı DEAŞ gibi, Irak’ta yuvalanan PKK terör örgütünün kökünü kazıma konusunda, uluslararası toplumdan ve bu ülkeden samimi işbirliği bekliyoruz. Bölgenin terör örgütlerinden temizlenmesi, insanlığın en kadim coğrafyasına ev sahipliği yapan Irak’ın geleceğinin aydınlanmasına katkı sağlayacaktır.” ifadesini kullandı.

    İran’ın nükleer programıyla ilgili hususların uluslararası hukuk dikkate alınarak, diplomasi ve diyalog yoluyla çözülmesinden yana olduklarını belirten Erdoğan, “Tüm tarafların, bölgesel ve küresel güvenliğe ciddi katkılar sağlayan Kapsamlı Ortak Eylem Planındaki yükümlülüklerine riayet etmeleri çağrımızı tekrarlıyorum.” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlığın kanayan yarası olan Filistin’deki işgal ve zülüm düzeninin, vicdanları acıtmaya devam ettiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Üç büyük dinin kutsallarına ev sahipliği yapan Kudüs’ün mahremiyetine uzanan kirli el, cüretini giderek artırıyor. Filistin halkı, İsrail’in tüm baskı, şiddet ve yıldırma politikalarına yarım asırdan uzun bir süredir göğüs geriyor. ‘Asrın Anlaşması’ adı altında Filistin tarafına dayatılmaya çalışılan teslimiyet belgesi reddedilince, İsrail bu kez işbirlikçilerinin yardımıyla kaleyi içeriden fethetme girişimlerine hız vermiştir. Türkiye olarak Filistin halkının rıza göstermediği hiçbir plana destek vermeyeceğiz. Kimi bölge ülkelerinin bu oyuna ortak olması, İsrail’in temel uluslararası parametreleri aşındırma çabalarına hizmet etmenin ötesinde anlam taşımıyor. Birleşmiş Milletler kararları ve uluslararası hukukun hilafına Kudüs’te Büyükelçilik açma niyetini beyan eden ülkeler, bu tavırlarıyla sadece ihtilafın daha da çetrefil hale gelmesine hizmet ediyor. Filistin meselesi, ancak 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi devamlılık içinde bir Filistin Devleti’nin kurulmasıyla çözülebilir. Bunun dışındaki çözüm arayışları beyhudedir, tek taraflıdır, adaletsizdir.”

     “En büyük engel olduğunu bir kez daha ispatladı”

    Temmuz ayında Azerbaycan topraklarına saldıran Ermenistan’ın, Güney Kafkasya’da kalıcı barış ve istikrarın önündeki en büyük engel olduğunu bir kez daha ispatladığını ifade eden Erdoğan, Yukarı Karabağ sorunu başta olmak üzere bölgedeki ihtilafların, Azerbaycan ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliği ile Birleşmiş Milletler ve AGİT kararları doğrultusunda bir an evvel çözülmesinden yana olduklarını söyledi.

    Güney Asya’nın istikrar ve barışı için de kilit önem taşıyan Keşmir sorununun da halen çözüm beklediğine işaret eden Erdoğan, Cammu-Keşmir’in özel statüsünün ilgasının ardından atılan adımların sorunu daha da karmaşık hale getirdiğini söyledi. Erdoğan, bu meselenin diyalog yoluyla, Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde ve özellikle Keşmir halkının beklentileri doğrultusunda çözülmesinden yana olduklarını kaydetti.

     “Kimsenin hakkında, hukukunda, meşru çıkarlarında gözümüz bulunmuyor”

    Doğu Akdeniz konusuna da değinen Erdoğan, “Doğu Akdeniz’de bir süredir yaşanan gerilimin gerisinde, ‘kazanan hepsini alır’ anlayışıyla hareket eden ülkeler bulunuyor. Ülkemizi dışlama amaçlı nafile adımların başarı şansı kesinlikle yoktur.” dedi.

    Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de de başka bir bölgede de kimsenin hakkında, hukukunda, meşru çıkarlarında gözünün bulunmadığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

    “Ancak, ülkemizin ve Kıbrıs Türklerinin haklarının çiğnenmesine, çıkarlarının yok sayılmasına da göz yumamayız. Bölgede bugün yaşanan sıkıntıların sebebi, Yunanistan ile Kıbrıs Rum kesiminin 2003’ten beri maksimalist taleplerle attıkları tek yanlı adımlardır. Türkiye, Doğu Akdeniz’deki her türlü olumsuz gelişmenin yükünü tek başına omuzlamak durumunda bırakılan bir ülkedir. Buna karşılık, bölgedeki doğal kaynaklar söz konusu olduğunda ülkemizin yok sayılması, ne akıl ve vicdanla, ne de uluslararası hukukla izah edilebilir. Anlaşmazlıkların samimi bir diyalogla, uluslararası hukuk temelinde, hakkaniyete uygun biçimde çözümü öncelikli tercihimizdir. Ancak aksi yöndeki hiçbir dayatmaya, tacize, saldırıya asla müsamaha göstermeyeceğimizi de açıkça ifade etmek istiyorum. Doğu Akdeniz’deki kıyıdaş ülkeler arasında diyalog ve işbirliğini tesis etmeye yönelik çağrımızı burada tekrarlamak istiyorum. Bu amaçla tüm bölge ülkelerinin hak ve çıkarlarının göz önünde bulundurulduğu, içinde Kıbrıs Türklerinin de yer aldığı bölgesel bir konferans düzenlenmesini teklif ediyoruz.”

    Bölgedeki krizin sebeplerinden birinin de 1968 yılından bu yana aralıklarla devam eden müzakerelerde Kıbrıs meselesine adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüm bulunamaması olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

    “Çözümün önündeki yegane engel, Rum tarafının uzlaşmaz, hak tanımaz, şımarık yaklaşımıdır. Uluslararası anlaşmaları hiçe sayan Rum tarafı, Kıbrıs Türklerini kendi yurtlarında azınlık yapmayı, hatta tümüyle adadan tasfiye etmeyi amaçlıyor. Garantör ülke sıfatıyla, Kıbrıs Türk halkını haklı davasında hiçbir zaman yalnız bırakmadık, bundan sonra da bırakmayacağız. Kıbrıs meselesinde çözüm, ancak Kıbrıs Türk halkının Ada’nın ortak sahibi olduğu gerçeğinin kabul edilmesiyle mümkündür. Kıbrıs Türk halkının güvenliği ile Ada’daki tarihsel ve siyasi haklarını kalıcı biçimde teminat altına alacak her çözümü destekleyeceğiz.”

    “Kitle imha silahlarının tamamı ortadan kaldırılmalı”

    Bu sene Hiroşima ve Nagasaki’ye atom bombası atılmasının 75’inci yılı olduğunu anımsatan Erdoğan, silahsızlanmanın, küresel barış ve güvenliğin sağlanması bakımından hayati önem taşıdığını vurguladı.

    Buna karşılık silahların kontrolü mimarisinin, son yıllarda önemli hasarlar aldığını aktaran Erdoğan, uluslararası toplumun bu konuda eşitlik ve adalet temelinde ilerleyerek kitle imha silahlarının tamamını ortadan kaldırması gerektiğini söyledi.

    Hep birlikte hareket etme mecburiyetinin bulunduğu bir diğer önemli konunun iklim değişikliği olduğunu belirten Erdoğan, insanoğlunun tabiatın dengelerine müdahale etmesinin nasıl ağır bedellere yol açabileceğinin görüldüğünü ifade etti.

    Bu kötü gidişatı durdurmak ve tersine çevirmek mecburiyetinde olduklarını kaydeden Erdoğan, “Türkiye olarak gelinen noktadaki tarihi mesuliyetimiz yok denecek kadar az olmasına rağmen, bu mücadeleye samimiyetle destek veriyor ve yükümlülüklerimizi yerine getiriyoruz. Yakın geçmişte Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi Taraflar Konferansı’na ev sahipliği yaptık. Afrika başta olmak üzere pek çok bölge ve ülkeyle verimli bir işbirliği yürüttük. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin 2022’de yapılacak 16’ncı Taraflar Konferansının da ev sahipliğini üstlendik.” dedi.

    “Irkçılık, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı vahim boyutlara ulaştı”

    İnsanlığı tehdit eden ancak nedense görünmez sayılan bir soruna dikkati çekmek istediğini belirten Erdoğan, ırkçılık, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı ve nefret söyleminin vahim boyutlara ulaştığını ifade etti.

    Salgın sürecinde yabancı düşmanlığı ve ırkçılık iyice artarken göçmenler ve sığınmacılar başta olmak üzere savunmasız kişilere yönelik şiddet eylemlerinin hız kazandığını aktaran Erdoğan, şunları söyledi:

    “Önyargılardan ve cehaletten beslenen bu tehlikeli eğilimlere en çok da Müslümanlar maruz kalıyor. Bu tehlikeli gidişin en önemli sorumluları, oy uğruna popülist söylemlere yönelen siyasetçiler ile ifade özgürlüğünü suistimal ederek nefret söylemini meşrulaştıran marjinal kesimlerdir. Tüm uluslararası kuruluşları acilen bu zihniyete karşı mücadelede daha somut adımlar atmaya davet ediyorum. Yeni Zelanda’da Müslümanlara yönelik terör saldırısının yıl dönümü olan 15 Mart tarihinin, Birleşmiş Milletler tarafından ‘İslam Düşmanlığına Karşı Uluslararası Dayanışma Günü’ olarak ilan edilmesi çağrımı tekrarlıyorum. Birleşmiş Milletlerden sonra en büyük ikinci uluslararası kuruluş olan İslam İşbirliği Teşkilatı, bu günü resmen kabul etmiştir.”

    Salgın ve onunla bağlantılı olarak tırmanan ekonomik krizin, sürdürülebilir kalkınma ve 2030 hedefleri bakımından da olumsuz etkilere yol açtığına işaret eden Erdoğan, gelişmekte olan ülkeler ile düşük gelir düzeyine sahip ülkelerin bu krizden daha fazla etkilendiklerini belirtti.

    “Esasen, salgın döneminde yaşananlar bize sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin her türlü küresel krizle mücadelede önemli bir yol gösterici olabileceğini gösterdi.” diyen Erdoğan, krizden çıkışın ekonomik reçetelerini tasarlarken dijitalleşmenin dönüştürücü gücünden de yararlanılması gerektiğini bildirdi.

    Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Dijital İşbirliği Haritasını desteklediklerini belirten Erdoğan, “Küresel ve bölgesel meseleleri ele almak üzere tasarladığımız ilk ‘Antalya Diplomasi Forumu’nun temasını da dijital çağda diplomasi olarak belirledik. Ayrıca, En Az Gelişmiş Ülkeler için Birleşmiş Milletler Teknoloji Bankası’na da ev sahipliği yapıyoruz. En doğudaki Avrupalı ve en batıdaki Asyalı olmak üzere, her alanda Türkiye’nin özgül ağırlığını artırdığımızı bilmeniz lazım. Tarihin sarkacının yeniden Asya’ya doğru kaydığı bu dönemde, ‘Yeniden Asya’ girişimimizle, ilişkilerimize yeni bir dinamizm kazandıracağız.” diye konuştu.

    Türkiye’nin, coğrafi yakınlığı perçinleyen beşeri ve tarihi bağlara sahip olduğu Afrika ile ilişkilerinde de ciddi bir ivme yakaladığını aktaran Erdoğan, gelecek yıl Türkiye’de düzenlemek istedikleri Türkiye-Afrika Birliği Ortaklık Zirvesi’nin üçüncüsünde, Afrika’nın kapasitesini güçlendirmeyi amaçlayan projeleri hayata geçirmeyi planladıklarını söyledi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

    “Sözlerime son verirken, içinden geçtiğimiz bu hassas dönemde çok taraflılığa verdiğimiz güçlü desteğin süreceğini belirtmek istiyorum. Salgına karşı elbette mesafeyi korumalıyız. Ancak uluslararası toplumu tehdit eden tüm imtihanlara karşı ortaklaşa mücadele ve işbirliğinde safları sıklaştırmak mecburiyetindeyiz. Tarih boyunca dünyanın en gözde şehirlerinden olan İstanbul’un Birleşmiş Milletler merkezi haline gelmesi yönündeki gayretlerimizi sürdüreceğiz. 75’inci Genel Kurul çalışmalarının başarılı geçmesini diliyorum.”

  • Erdoğan: “Mecburen işi tekrar sıkmak durumundayız”

    Erdoğan: “Mecburen işi tekrar sıkmak durumundayız”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

    Koronavirüs vakalarındaki artışları değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan son günlerde vaka ve ölüm sayılarının arttığını belirtti.

    Erdoğan, “Biz biraz gevşetince Ankara İstanbul başta olmak üzere bir anda vaka sayılarının yükselmeye başladığını gördük. 64-65’e kadar ölüm sayılarının artışı bizler için önem arzediyor. Vaka sayılarındaki artışı gördük. Mecburen işi tekrar sıkmak durumundayız. Bunu keyfi yapmıyoruz. Bilim Kurulu tedbirleri artırmak durumunda. Bizler de gerek toplu taşıma araçlarında olsun, düğün nikah restoran vesaire buralardaki yaklaşımları kararlı hale getirdik. Aşı çalışmaları sıkı bir şekilde başta Tübitak olmak üzere devam ediyor. Özel sektör bu konuyla ilgili olarak teknoloji sağlık bakanlığımızla devam ediyorlar. Yılbaşından sonra olumlu sinyaller alacağımızı görüyoruz” ifadelerini kullandı.

    YUNANİSTAN’LA TEMASLAR

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Miçotakis’le görüşme konusunda sıkıntımız yok. Eğer biz Oruç Reis’i çektiysek bunun bir anlamı var. Bu demek değil ki Oruç Reis’in tamir bakım için çekilmesi, sismik araştırmaların durmasıdır. Mısır’la görüşmeler yaparız bunda hiçbir engel yoktur. Ama Yunanistan – Mısır anlaşması bizi üzmüştür. ” şeklinde konuştu.

    SERRAC’IN İSTİFASI

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin Başbakanı Fayiz es-Serrac’ın istifasınıda yorumladı.

    Erdoğan, “Bu hafta heyetler bazında görüşmeler olabilir” dedi.

  • “Türkiye’nin şantaja boyun eğmeyeceği anlaşılmıştır”

    “Türkiye’nin şantaja boyun eğmeyeceği anlaşılmıştır”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Akdeniz’deki en uzun kıyı şeridine sahip ülkemizi birilerinin sahillerine hapsetmesine izin vermeyeceğiz. “(Doğu Akdeniz) Karşı tarafın kışkırtmalarına, çocuksu davranışlarına rağmen hep haklı olmanın, büyük devlet olmanın vakarıyla hareket ettik.” diye konuştu.

    Erdoğan, “(Doğu Akdeniz) Tehdit dilinin işe yaramadığı, Türkiye’nin şantaja, haydutluğa boyun eğmeyeceği konunun muhatapları tarafından anlaşılmıştır” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin birliğine, beraberliğine kastedenlerden döktükleri her damla kanın hesabını misliyle soruyoruz, sormaya da devam edeceğiz. Dağdaki katil sürülerinin başlarını kaldırmalarına nasıl fırsat vermiyorsak onların şehirdeki uzantılarına da müsamahakar davranmıyoruz.” şeklinde konuştu.

  • Kritik Doğu Akdeniz görüşmesi

    Kritik Doğu Akdeniz görüşmesi

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri konuştu.

    İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Türkiye-Almanya ilişkileri ve bölgesel gelişmelerin ele alındığı görüşmede, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu Akdeniz konusunda yapıcı ve hakkaniyet temelli bir yaklaşım olduğu müddetçe anlaşmazlıkların müzakere ve uzlaşma ile çözülebileceğini ifade etti.

    Avrupa devletlerinin Doğu Akdeniz meselesinde adil ve tutarlı olmaları gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin hakları hususunda sonuna kadar kararlı ve aktif politika uygulamayı sürdüreceklerini vurguladı.

    Görüşmede, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan da yer aldı.

  • ‘Boran’ ve ‘Yağızkan’ zorlu eğitim sürecinden geçiyor

    ‘Boran’ ve ‘Yağızkan’ zorlu eğitim sürecinden geçiyor

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa ziyareti sırasında ismini verdiği ‘Boran’ isimli labrador cinsi köpek ve Gemlik ırkı ‘Yağızkan’ isimli tay, zorlu eğitim sürecinden geçiyor. Eğitimlerinin tamamlanmasının ardından Boran, narkotik madde arama köpeği olacak, Yağızkan ise Ankara’daki ‘A’ tipi devlet törenlerinde görev alacak.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Türkiye’nin Otomobili’nin üretileceği TOGG Mühendislik, Tasarım ve Üretim Tesisleri inşaatının başlama törenine katılmak için geldiği Bursa’nın Gemlik ilçesinde, Köpek Üretim ve Eğitim Tabur Komutanlığı’nı ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan burada yetkililerden bilgi alırken, yetkililer de köpek eğitimiyle ilgili sunum yaptı. Erdoğan buradaki labrador cinsi köpeğe ‘Boran’ ismini verdi. Erdoğan ayrıca yine Gemlik’te Tay Eğitim ve Üretim Merkezi’ni ziyaret etti ve buradaki Gemlik ırkı bir taya da ‘Yağızkan’ ismini verdi.

    ‘BORAN NARKOTİK MADDE ARAMA KÖPEĞİ OLACAK’

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Boran’ ismini verdiği yavru köpek, narkotik madde arama köpeği seçildi. Boran, narkotik madde arama parkurlarında zorlu eğitim sürecinden geçiyor.

    ‘YAĞIZKAN, ‘A’ TİPİ DEVLET TÖRENLERİNDE GÖREV ALACAK’

    Yine Erdoğan tarafından isim verilen Gemlik ırkı ‘Yağızkan’ isimli tay da eğitim sürecinden geçiyor. Yağızkan, 4 yıllık eğitim sürecinin ardından Kara Kuvvetleri Atlı Spor Eğitim Merkezi’ne sevk edilip, Cumhurbaşkanlığı A tipi devlet törenlerinde görev alacak.

    ‘BORAN, 20-24 AY EĞİTİM GÖRECEK’

    Boran’ın zorlu bir eğitim sürecinden geçtiğini dile getiren Köpek Üretim ve Eğitim Tabur Komutanı Yarbay Melih Sayın, “Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 18 Temmuz 2020 tarihinde Askeri Veteriner Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı ziyareti esnasında Boran ismini verdiği Labrador cinsi yavru köpeğimiz, narkotik madde arama köpeği olmak için zorlu bir eğitim sürecinden geçmektedir” dedi. Narkotik Madde Arama Köpeği Eğitim Takımı Takım Komutanı Astsubay Üstçavuş Özer Aydın ise “Boran isimli köpeğimiz, sosyalizasyon, itaat ve ihtisas eğitimi olmak üzere 20-24 ay süre zarfında eğitilip kıtaya sevk edilecektir” ifadelerini kullandı.

    ‘ANKARA’DA GÖREV ALACAK’

    At Üretim ve Bakım Bölük Komutanı Binbaşı Mehmet Ali Usul, Yağızkan’ın 4 yaşına kadar eğitim aldıktan sonra Ankara’daki devlet törenlerinde görev alacağını belirtti. Usul, “1999 yılında başlayan çalışmalar neticesinde binicilik faaliyetlerinde yurt dışına olan bağımlılığı azaltmak, yüksek nitelikli ve milli bir at ırkı oluşturmak amacıyla 2001 yılından itibaren Askeri Veteriner Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı bünyesinde Gemlik Atı yetiştiriciliğine başlanmıştır. Türk Patent Enstitüsü tarafından 13 Ocak 2002 yılından itibaren geçerli olmak üzere coğrafi işaret belgesi tescil edilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız, 18 Temmuz 2020 tarihinde birliğimize yapmış olduğu ziyarette Gemlik ırkı bir tayımıza ‘Yağızkan’ adını vermiştir. Tayımızın bakım ve beslenmesi Mehmetçiklerimiz vasıtasıyla icra edilmekte olup, sabah ve akşam olmak üzere günde 2 defa tımarı yapılmakta, aşı, ilaç ve tedavi uygulamaları birliğimizde yer alan Hayvan Teşhis ve Tedavi Merkezi’nde askeri veteriner hekimlerce yapılmaktadır. Yağızkan isimli tayımıza insana alıştırma ve itaat, başlangıç, tay geliştirme ve tay temel eğitimleri verilmekte olup, tayımız 4 yaşına kadar olan eğitimlerini tamamlamasının ardından Ankara’da bulunan Kara Kuvvetleri Atlı Spor Eğitim Merkezi’ne sevk edilecek olup, burada Cumhurbaşkanlığı A tipi devlet törenlerinde ve at terbiyesi, engel atlama, 3 günlük yarışmalarda görev alacaktır” diye konuştu.

  • Erdoğan’dan Fransa ve Yunanistan’a sert mesajlar

    Erdoğan’dan Fransa ve Yunanistan’a sert mesajlar

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ 12 Eylül darbesinin yıl dönümünde konuştu. Yunanistan ve Fransa’ya, Doğu Akdeniz üzerinden sert mesajlar verdi.

    “İsim olarak anmak istemiyorum ama mecburum anmaya çünkü o şahsımla çok uğraşıyor. Diyor ki, “Türk milleti ile değil ama bizim Erdoğan ile sıkıntımız var” Sayın Macron senin şahsımla daha çok sıkıntın olacak.” ifadelerini kullandı. Yunanistan’a da seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zodyaklarla dolaşıp duruyorlar. Yanlış iş yapıyorsunuz, bu yollara girmeyin. Yeri geldiği zaman komşu komşu diyorsun, o zaman komşuluğun hakkını ver. Yanlış yapmayın” dedi.

    Erdoğan’ın konuşmasının tamamı;

    “SAYIN MACRON SENİN ŞAHSIMLA DAHA ÇOK SIKINTIN OLACAK”

    Burada önemli bir konuya girmem lazım. Bakınız güneyde malum koalisyon güçleriyle mücadelemiz var. Ve hemen şöyle bakıyorsunuz ki bir terör devleti oluşturulmaya çalışılıyor. Nerede? Suriye’de.

    Öbür tarafta Libya’da karşımızda darbeci Hafter ve onun güçlerinin ne yazık ki Wagner diye paralı Abu Dabi yönetiminin desteklediği silahlı güçleri var. Onların yanında Fransa sürekli gündemde.

    İsim olarak anmak istemiyorum ama mecburum anmaya çünkü o şahsımla çok uğraşıyor. Diyor ki, “Türk milleti ile değil ama bizim Erdoğan ile sıkıntımız var”

    Sayın Macron senin şahsımla daha çok sıkıntın olacak.

    Önce Türk milletiyle uğraşma, Türkiye ile uğraşma. Afrika’nın tarihi adeta Fransa’nın tarihidir. Cezayir’de bir milyon insanı öldüren sizsiniz.

    Siz bize insanlık dersi veremezsiniz önce bunu öğren. Bunu ben bizzat kendisine söyledim. Bak dedim senin tarih bilgin yok, senin bunları öğrenmen lazım. Biz ise Afrika’da bir insanın burnunu kanatmadık.

    YUNANİSTAN’A ‘YALNIZ KALIRSINIZ’ UYARISI: YANLIŞ YAPIYORSUNUZ BU YOLLARA GİRMEYİN!

    Koronavirüs sürecinde 150’ye yakın Afrika ve dünya ülkelerine biz desteğimizi verdik.

    Ey Macron sen ne yaptın? Şu anda dirsek teması içinde oldukların ne yaptı? Sen onu söyle.

    Türkiye Meclisi’yle, Cumhurbaşkanlığıyla, yargısıyla, kurumlarıyla, ordusu ve diplomasisiyle kendi oyun planlarını uyguladıkça hedeflerine hızlı bir şekilde ilerlemeye başladı.

    Şu anda adalarda vesaire Yunanistan’ın yaptıklarına bakın. Neye güvenerek yapıyor bunları? Zodyaklarla dolaşıp duruyorlar. Yanlış iş yapıyorsunuz, bu yollara girmeyin. Yeri geldiği zaman komşu komşu diyorsun, o zaman komşuluğun hakkını ver.

  • Türkiye ve Fransa’nın ticari ilişkileri

    Türkiye ve Fransa’nın ticari ilişkileri

    Doğu Akdeniz ve Libya’daki gelişmeler nedeniyle Türkiye ile Fransa arasında diplomatik gerginlik son günlerde giderek artıyor.

    Türkiye’ye karşı söylemlerini sertleştiren Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ankara’nın Doğu Akdeniz’de “NATO müttefiki gibi hareket etmediğini” belirterek Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye karşı açık olması gerektiğini vurguluyor.

    Türkiye ile Fransa arasındaki siyasi gerilim, ‘Ermeni soykırımı’ yasa tasarısıyla da gündeme gelmişti, ancak bütün bu gelişmelere rağmen iki ülke arasında ticaret hacmi 2000’li yılların başından bu yana yükseliyor.

    Fransa hükümetinin verilerine göre Türkiye, Fransa’nın AB dışındaki 3. büyük ticaret ortağı konumunda bulunuyor. İki ülke arasında 2019’da gerçekleşen ticaret hacmi 14 milyar 677 milyon euroyu buldu.

    Son on yılda, iki ülke arasında ticaret hacmi yüzde 47,4 seviyesinde yükseldi.

    Son 5 yıldır Türkiye’nin ihracatı daha fazla

    2014 yılından bu yana Türkiye’nin Fransa’ya yaptığı ihracat, Fransa’nın Türkiye’ye yaptığı ihracattan fazla. Özellikle 2019 yılına baktığımızda Türkiye’nin ihracatının 8,7 milyar euroya çıktığını, Fransız ihracatının ise 5,9 milyar euroda kaldığını görüyoruz.

    2012’den bu yana Türkiye’nin Fransa’ya yaptığı toplam ihracatta istikrarlı bir artış ortaya çıkarken, Fransa’nın 2015’ten bu yana ihracatının düştüğü görülüyor.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ocak 2018’deki resmi Fransa ziyaretinde iki ülke arasındaki ticaret hacminin 20 milyar euroya çıkması gerektiğini ifade etmişti.

    Türkiye ile Fransa arasında neler alınıp satılıyor?

    Türkiye’nin Fransa’ya ihraç ettiği ürünler:

    Otomobil sanayi ürünleri (30,9%), hazır giyim ( 14,0%), otomobil yan sanayi ürünleri (6,1%), elektrikli ev aletleri (5,1%), genel kullanıma yönelik makine ve cihazlar (3,6%), tekstil endüstrisi ürünleri (3,1%) ve elektrikli cihazlar (2,7%).

    Fransa’nın Türkiye’ye ihraç ettiği ürünler:

    Genel kullanıma yönelik makine ve cihazlar (9,5%), temel kimyasal, azotlu, plastik ve sentetik kauçuk ürünler (9,1%), uçak ve uzay endüstri ürünleri (8,2%), demir ve çelik ürünleri (8,1%), otomobil yan sanayi ürünleri (7,6%), elektrikli cihazlar (6,9%), tıbbi farmasötik ürünler (6,5%)

    Fransız şirketlerin Türkiye’deki yatırımı daha fazla
    Merkez Bankası verilerine göre 2002-2018 döneminde Fransa sermayeli firmalar tarafından Türkiye’de gerçekleştirilen doğrudan yatırımların toplamı 7 milyar 274 milyon dolar seviyesinde. Aynı dönemde Türk sermayeli firmaların Fransa’ya gerçekleştirdiği doğrudan yatırımların toplamı 235 milyon dolar olmuştur.

    Türkiye’de bin 524 Fransa sermayeli şirket faaliyet gösteriyor.

  • Erdoğan: Biz size büyük geliriz

    Erdoğan: Biz size büyük geliriz

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa lideri Macron’un kendisini hedef alan açıklamasının ardından sosyal medyadan “Kurt sofrasında bizleri yemek istiyorsunuz ama kusura bakmayın, biz size büyük geliriz” paylaşımı yaptı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medya hesaplarında, yıllar önce yaptığı bir açıklamaya ait görüntülere yer verdi. Paylaştığı videoda Erdoğan’ın “Hazırladığınız bir kurt sofrası var. O kurt sofrasında bizleri yemek istiyorsunuz ama kusura bakmayın, biz size büyük geliriz, bizi yiyemezsiniz.” ifadeleri yer alıyor.

    https://twitter.com/RTErdogan/status/1304166518909997057?s=20

    FRANSA CUMHURBAŞKANI MACRON NE DEMİŞTİ?

    Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron öğle saatlerinde yaptığı açıklamada “Biz, Avrupalılar olarak, Erdoğan’a karşı katı ve güçlü olmalıyız. Tansiyonu yükseltmekten kaçınmak istiyoruz ancak Türkiye bazı alanlardaki niyetlerini netleştirmeli. Avrupa bir bütün olarak Türkiye ile ilgili olarak daha net ve daha birleşik bir pozisyonda olmalı. Türk halkı büyük bir halk. Ancak biz Avrupalılar artık Erdoğan hükümetine karşı daha açık olmalıyız. Bizim sorunumuz Türk halkıyla değil Erdoğan’la” ifadelerini kullanmıştı

  • “Erdoğan hükümetine karşı sert olmalıyız”

    “Erdoğan hükümetine karşı sert olmalıyız”

    Fransa Cumhurbaşkanı Macron, “Biz Avrupalılar, Türk halkına değil (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan hükümetine karşı açık ve sert olmalıyız.” dedi.

    “Türkiye konusunda ortak bir tavır belirlenmeli. Avrupa’nın enerji ve stratejik konularında ortak bir politikası olmalı. Bu konuları sadece NATO’ya bırakmamalı. Bu konularda Avrupa ülkelerinin güçlü tavrı olmalı. Türkiye (Doğu Akdeniz) bölgesinde artık bir ortak değil.” ifadelerini kullanan Macron, NATO müttefiki Türkiye’nin Libya açıklarında Fransız gemisine kabul edilemez uygulamalarda bulunduğunu iddia etti.

    Macron, Türkiye’nin Yunanistan’ın “haklı” haklarını inkar ederek Libya hükümeti ile imzaladığı anlaşmaların kabul edilemez olduğunu savunarak şunları söyledi:

    “Türkiye provokasyonları artırıyor ve bu büyük ülkeye yakışmıyor. Türk halkı büyük bir halk ve başka şeyler hak ediyor. Biz Avrupalılar, Türk halkına değil Erdoğan hükümetine karşı açık ve sert olmalıyız. Erdoğan hükümetinin kabul edilemez davranışları bulunuyor. Sadece bir kısımını söyledim. Yunanistan’a karşı yapılan provokasyonları ve alınan tek taraflı kararları söylemedim bile.

    Kırmızı çizgimiz belli, AB üyesi her ülkenin egemenliğine saygı göstermek, uluslararası hukuka riayet etmek ve tek taraflı her kararı kınamak. İstediğimiz tansiyonun yükselmemesi ama bu pasif olacağız anlamına gelmemeli. Türkiye hedeflerini açıklığa kavuşturması gerekiyor.”

    Fransa Cumhurbaşkanı Macron, söz konusu zirveye katılacak ülkelerle Türkiye ile yeniden diyalog oluşturmak için neler istenildiğinin belirlenmesi gerektiğini dile getirerek, “Türkiye konusunda yapmaya hazır olduğumuz ve yapmasını istediğimiz şeyleri belirlemeliyiz. Ancak pazarlıksız ön şartlarımız olacak. Avrupa’da bu açık tavır ortaya konmalı. Avrupa’nın birlik içinde ve açık olmalı.” dedi.

    Macron, Fransa’nın pozisyonunun son aylarda sabit olduğu ve bu pozisyonun tansiyonu yükseltmeye yönelik olmadığını savundu.

    Bazılarının Fransa ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmek istediğini anlatan Macron, ülkesinin herhangi ülkenin münhasır ekonomik bölgesi hakkında tek taraflı karar almadığını iddia etti.

    Macron, “Türkiye provokasyon içeren tek taraflı kararlar aldığında Fransa, AB üyesi ülkelerle dayanışma gösterdi. İstediğim Türkiye ile verimli diyalog oluşturmak başka seçenek yok. Barış içinde yaşamaya ihtiyacımız var.” ifadelerini kullandı.

    Göçle ilgili de çalışmaların yapılması gerektiğini aktaran Macron, göç konusunda Yunanistan ile dayanışma içerisinde olduğunu söyledi.