Etiket: eser

  • Tarihi eserleri satamadan yakalandılar

    Tarihi eserleri satamadan yakalandılar

    Aydın’ın Germencik ilçesinde Roma dönemine ait olduğu değerlendirilen 36 adet eseri satmaya çalışan iki şüpheli şahıs yakalandı.
    Aydın İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ve Germencik İlçe Jandarma Komutanlığınca tarihi eser kaçakçılığına yönelik çalışma başlatıldı.

    Yapılan çalışmalarda elinde bulunan tarihi eserleri satmak amacıyla gelen S.T. ve H.B. isimli şüphelilerin üzerinde ve aracında yapılan adli aramalarda 19 adet bronz sikke, 6 adet gümüş sikke, 1 adet gümüş yüzük, 10 adet bronz obje olmak üzere toplamda 36 adet Roma Dönemine ait olduğu değerlendirilen tarihi eser ele geçirildi. Şüpheli şahıslar hakkında adli süreç devam ederken, tarihi eser olduğu değerlendirilen malzemelerin Müze Müdürlüğü’ne teslim edileceği öğrenildi.

  • 45 derece sıcaklıkta iğne ile tarih kazıyorlar

    45 derece sıcaklıkta iğne ile tarih kazıyorlar

    Geç Tunç Çağı’ndan Anadolu’nun fethinden sonra Türk hâkimiyetine giren kentte Beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi dahil hala antik kent içinde yaşayan sakinler bulunuyor. Stratonikeia, Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma İmparatorluk, Doğu Roma, Beylikler, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dahil tüm dönemleri içinde barındırması ile nedeniyle nadir antik kentlerden birisi. 2021 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyaret ederek 4 saatini geçirdiği Stratonikeia antik kentinde antik döneme ait gymnasium, bouleuterion, tiyatro, hamam, kent kapısı ve çeşme gibi anıtsal yapılarının yanında, köy meydanı, Beylikler Dönemi hamamı, Şaban Ağa Camii, Osmanlı Çeşmesi, Ağa evleri gibi Türk mimarisi açısından önemli örneklere sahip bir kent.

    Yaz-kış kazı ve restorasyon
    Muğla bölgesinde 38-40 derece dolayında seyreden hava sıcaklığı, UNESCO Dünya Miras Geçici Listesinde yer alan Stratonikeia antik kentinde mermer ve toprağın da sıcaklığı ile birlikte hava sıcaklığı 45 dereceye kadar ulaşırken, sahada çalışan akademik personel bayıltıcı sıcaklara rağmen iğne ile tarih kazmaya devam ediyor. Sahada çalışan ekiplerden bazıları iğne ile toprak kazırken, bazıları da gün yüzüne çıkarılan mermer sütunları fırça ile temizliyor.

    “İşimizi severek yapıyoruz”
    Stratonikeia antik kentinde uzun süredir arkeolog olarak görev yapan Sanat Tarihçisi Taner Babataş, “Biz mesleğimizi sevdiğimiz için bizim için çok da zor olmuyor alında. Mesleğimizi sevdiğimiz için zevkle yapıyoruz. Burada kazı sonunda bir sütun başlığı çıktı. Bunun aralarındaki toprakları temizliyorum. Temizlikten sonra eksik parçalar vardı onları tamamladık ve yapıştırdık. Eksik parçaları tamamladıktan sonra restorasyonunu yapacağız. Çok sıcak oluyor ama biz alışkın olduğumuz ve mesleğimizi sevdiğimiz için sonuçta bunlar bizim kültür varlığımız bunları özenle sıcağa soğuğa aldırış etmeden çalışmalarımızı devam ettiriyoruz” dedi.

    “İnanılmaz derecede sıcak”
    Stratonikeia ve Lagina Antik Kenti kazı Başkanı Pamukkale Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bilal Söğüt, “Yaptığımız iş çok keyifli bir iş. Yaptığımız bu iş bu sıcaklığı unutturuyor. Çalışma esnasında her an yeni bir buluntu ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Öyle olunca da tüm yorgunluklarınızı unutturuyor. Bu mesleğin en güzel ve sevimli tarafı da bu. İnanılmaz derecede sıcak. Özellikle bu toprağın olduğu yerlerde sıcaklığı daha çok hissediliyor. Ama ekip arkadaşlarım ile hep birlikte çalışmaya devam ettiriyoruz. Sıcaklarda aslında ben sahaya hiç şapkasız çıkmıyorum. İkincisi çadır kuruyoruz. Çadır altında arkadaşlarımızın çalışmaları konusunda uyarıyoruz. Bunu dışında olabildiğince çalışma yapılan binaların gölgesinde, güneşin durumuna göre yer değiştiriyorlar. Bunun dışında tedbirler de alıyoruz. Sudur, ayrandır gibi sıvı takviye yapıyoruz. Biz yıllık ortalama 67’ye yakın araştırmacı arkadaşlar ile çalışıyoruz. Her meslekten arkadaşlarımız var. Şu anda burada Arkeolog, Sanat tarihçisi, mimarlar var, coğrafyacılar var. Her meslekten arkadaşımız var. Herkes kendi işini yapıyor. Bir elin parmakları gibiyiz biz burada. Birisi buluyor, birisi konserve ediyor, birisi restorasyonunu yapıyor, bir başka arkadaşımız çizimini yapıyor. Sonuçta güzel bir eser ortaya çıkıyor” dedi.

  • Kursiyerlerin eserleri görücüye çıktı

    Kursiyerlerin eserleri görücüye çıktı

    Denizli’de faaliyet gösteren ADEM ve SODAM kursiyerlerinin yıl sonu sergisi açıldı. Denizli’de özel bir alışveriş merkezinde açılan sergide Merkezefendi ADEM, Serinhisar ADEM, Bozkurt ADEM ile Sarayköy SOAM ve Çivril Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) bünyesinde faaliyet gösteren Çivril Sosyal dayanışma Merkezi (SODAM) kursiyerlerinin hazırladığı ürünlerde görücüye çıktı. Çivril standını inceleyen Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun’a Çivril Kaymakamı Hasan Akbulut, Çivril Sodam ve ürünler hakkında bilgi verdi.

    Kursiyerlerin el emeği eserleri görücüye çıktı

    Açılış öncesi kısa bir konuşma yapan Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun ADEM ve SODAM’larda verilen eğitimlerin önemine değinerek kursiyer ve usta öğreticilere teşekkür etti. Vali Coşkun konuşmasında “ Bugün ADEM ve SODAM merkezlerimizin 2023 yılı Eylül ayından beri yapmakta olan el işi eserlerini bugün sergileyecekler. Bu eserleri meydana getiren kursiyerlerimize onların hocalarına ve tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum” dedi.

    Konuşmanın ardından serginin kurdelesi Denizli valisi Ömer Faruk Coşkun, ADEM ve SODAM merkezlerinin faaliyet gösterdiği ilçe kaymakamları ve Milli Eğitim müdürleri ile kurs öğretmenleri tarafından kesildi.
    Kurdele kesimi sonrasında sergi gezildi ve sergi görevlilerince katılımcılara ürünler ve faaliyetler hakkında bilgiler aktarıldı.

  • 40 hatayi eseri sergilenmeye başladı

    40 hatayi eseri sergilenmeye başladı

    Hatâyînin sanat ıstılahında bezeme sanatlarının desen tasarımında kullanılan ve bitkisel motifler sınıfından olan bir motife verilen isim olduğunu ifade eden Ragıp Polat, “Sanat tarihi araştırmacıları, Hatâyî motifinin, köken olarak yüzyıllar öncesinde Çin’in Hıtay bölgesinde yetişen bir çiçeğin belli açılardan görüntüsünün çizilmesi ile ortaya çıktığını belirtmektedir. Bezeme sanatlarında kullanılan Hatâyî motifinin bir çiçek türü olduğu ve Hatâyî’nin bu çiçeğin dikine bir kesiti olduğu bezeme sanatları ile ilgili kaynakların hemen hepsinde geçmektedir. Yani Hatâyî motifi başlangıçta bir çiçek olarak tabiatta vardı ve bu çiçek doğadan taklit yolu ile üsluplaştırılarak yüzyıllar boyunca bezeme sanatlarında kullanıldı” dedi.

    Bir çiçek görüntüsünün doğadaki aslından kurtarılarak böylesine estetik bir düzenlemeye sokulması ve şekilselliğin bir motif özelliğine dönüşmesi, bu çiçeği üsluplaştıran sanatçı veya sanatçıların tasarım oluşturmadaki yeteneklerini göstermesi bakımından önemli olduğunu anlatan Ragıp Polat, “Bezeme sanatlarında kullanılan motifler doğanın taklit edilmesiyle tasarlanmış biçimleridir. Bu taklit aynı ile değildir. Doğadan esinlenilerek elde edilen bir objenin mekân üzerinde görsel olarak hissedilmesi aynı olsa da anlam etkisi yönünden obje, zihinsel olarak farklı algılanır. Çünkü o objeyi meydana getiren sanatçının ruh dinamikleri nesneyi etkileyerek yüzey üzerinde ona yeni bir biçim aldırır” şeklinde konuştu.

    Ragıp Polat kimdir

    1980 yılında Erzurum’da doğdu. İlk ve Orta Öğrenimini aynı şehirde tamamladı. 2001 yılında girdiği Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları bölümü Tezhip Anasanat dalından 2005 yılında mezun oldu. 2011 yılında Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Geleneksel Türk El Sanatları Anabilim dalında Yüksek Lisans Eğitimini, “El Yazması Eserlerde Sayfa Tasarımı” adlı tez çalışması ile tamamladı. Yurtiçi ve yurt dışında sergilere katıldı. Özel koleksiyonlarda birçok eseri bulunan sanatçı; halen, Mustafa Kemal Üniversitesi Sanat ve Tasarım Meslek Yüksekokulu El Sanatları bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışıyor.

  • Gazikültür, eşsiz bir eser yayımladı

    Gazikültür, eşsiz bir eser yayımladı

    1943 Gaziantep doğumlu, değerli akademisyen ve sanatçı Prof. Dr. Mehmet Zeki Kuşoğlu, Türk-İslam ve Doğu sanatlarına adanmış uzun ve başarılı bir kariyerin ardından, bu zengin ve özgün eseri ile sanat literatürüne katkıda bulunuyor. Kitap, kuyumculuk ve maden sanatları alanında kullanılan terimleri, alet isimlerini ve teknik tabirleri, açıklamalı ve fotoğraflı bir biçimde sunuyor.

    Kitap, 25 Aralık Kahramanlık Panoraması ve Müzesi, Gaziantep Zeugma Müzesi ve Arkeoloji Müzesi Gazikültür mağazalarının yanı sıra Türkiye çapında seçkin kitapçılarda, Gazikültür’ün internet sitesi www.magazagaziantep.com ve kitap satışı yapan internet sitelerinde satışa sunuldu.

    Bu çalışma hem akademik hem de sanatsal anlamda çok değerli

    Gazikültür Yönetim Kurulu Başkanı M. Hakan Tanrıöver, “Bu sözlük, Türk kuyumculuk ve maden sanatının tarihini, gelişimini, önemli portrelerini ve öne çıkan eserlerini kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Yurt içi ve yurt dışında 70’in üzerinde kişisel ve karma sergilere imza atan Prof. Dr. Mehmet Zeki Kuşoğlu, bu eseriyle kadim sanatlarımızın gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir rol üstleniyor”dedi.

    Bu eser Türk Kuyumculuk ve Maden Sanatlarının zengin mirasını yaşatma yolunda önemli bir kaynak

    Gazikültür Genel Müdürü Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, “Prof. Dr. Mehmet Zeki Kuşoğlu’nun ‘Resimli Ansiklopedik Türk Kuyumculuk ve Mâden Sanatı Terimleri Sözlüğü’, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Gazikültür Yayınları olarak sunmaktan mutluluk duyduğumuz, kültürümüzün zengin mirasını aydınlatan bir eserdir. Bu ansiklopedik eser, Türk kuyumculuk ve maden sanatlarının derin tarihini ve estetik zenginliklerini, terimlerin ve tekniklerin detaylı açıklamalarıyla birlikte ortaya koyuyor. Yayımladığımız bu değerli çalışma hem akademik hem de sanatsal bir kaynak olarak bu alanda çalışan araştırmacılara, sanatçılara ve sanatseverlere eşsiz bir rehber olacaktır” diye konuştu.

  • “3 yıl içerisinde 1000 tane eserimizi restore edeceğiz”

    “3 yıl içerisinde 1000 tane eserimizi restore edeceğiz”

    İstanbul’un 15 ilçesindeki tüm tarihi çeşmeler, tarihi cami hazireleri, türbeler, korunması gereken sokak ve çarşılardan oluşan 1000 eser, İstanbul Valiliği ve 15 belediyenin ortak çalışması ile restore edilecek. Bu çerçevede İstanbul Valiliğinde gerçekleşen proje tanıtım toplantısına Vali Davut Gül, Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Kültür ve Turizm İl Müdürü Coşkun Yılmaz, ilçe kaymakamları ile belediye başkanları katıldı.

    “3 yıl içerisinde 1000 tane eserimizi restore edeceğiz”

    İstanbul’da 3 yıl içinde 1000 eserin restore edileceğini söyleyen Vali Davut Gül, “Fatih’ten yadigar, ecdattan yadigar, bu eserleri korumak gelecek nesillere bırakmak birinci önceliğimiz. Bizden öncede bunlar yapıldı, bizim zamanımızda da yapılıyor bizden sonrada bunlar yapılacak. Bu defa yapmak istediğimiz iş, ilçe belediyelerimizle birlikte güçlerimizi birleştirerek, kaynaklarımızı birleştirerek daha hızlı daha fazla ve daha etkili yapmak istiyoruz. Bu eserlerin önemli kısmı vakıflara ait bazıları da diğer kurumlara ait. 2014 yılında HİKOPLAR kuruldu. Şimdiye kadar 136 tane çeşme, 208 diğer eser olmak üzere toplam 344 eser restore edildi. Yaklaşık 3 yıl içerisinde 1000 tane eserimizi restore edeceğiz” dedi.

    “İlçe belediyelerimizle hem finansal anlamda bir ortaklığımız var hem de projelerin yürütülmesinde bir ortaklığımız var”

    Sürecin ilçe belediyeleriyle birlikte devam edeceğini söyleyen Vali Gül, “Bu 1000 eserin 148’i çeşme, 77’si diğer sivil mimari eserleri olmak üzere 225 tanesi fiilen başlamış oldu. 1000 projemizin 225’i ilçe belediyelerimizle protokol yaptık. İlçe belediyelerimizle hem finansal anlamda bir ortaklığımız var hem de projelerin yürütülmesinde bir ortaklığımız var. Projelerin sahibi ilçe belediyeleri ve valiliğimiz birlikte İstanbul Modeliyle birlikte iş yapma modeliyle yapıyoruz, yapacağız. Bu 1000 eserin 180 tanesi kayıp durumda” şeklinde konuştu.

    “Bürokrasinin alt katmanı buna dikkat etmiyor”

    Toplantıya katılan Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Ayasofya’nın yer altı sistemine dikkat etmediğiniz takdirde aynı sistem saray amirlerinin orası gider. Bunlar birbirine bağlıdır. Cumhurbaşkanı, Başbakanken kuyumcuların imalat kısmını atölyelerini buradan çıkarmak için ele aldı ve üstünde durdu. Bürokrasinin alt katmanı buna dikkat etmiyor. Adamlar çıkmadılar, halbuki altın işlenen yerlerin kalıntılarının eski eserleri tahrip ettiğini herkes biliyor. Bunlara yerde gösterildi ama gitmediler. Hala burada oturuyorlar. İşlerine öylesi geliyor. İkna edilmek zorunda olan İstanbulluları siz destek olmaya çağırmak zorundasınız. Onunda yolu bellidir, açıktır. Zor yolun başındaki herkese hayat kolay gelsin” dedi.

    “İstanbul’da yapılacak tek şey bize emredilen kanunun ve seyircinin öngördüğü şey, yeşil alanları yani sosyal etkinlik alanlarını arttırmak”

    İstanbul’da kaybolan tarihin ortaya çıkması için arkeolojik alanların artması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Yeşil sahayı arttırmak için bildiğiniz yeşil saha arttırma yöntemlerine ihtiyaç yok. Nizam bellidir, arkeolojik alanlar yeşil sahadır. Birinci derecede arkeolojik alanların ne olduğu belli oluyor. Onlara göre yeşil saha planları arttırılır. Bu çok zaruridir. Hem fiziki bakımdan regrüalüsyonal olarak hem de şehri kurtarmak i bakımından. İstanbul’da yapılacak tek şey bize emredilen kanunun ve seyircinin öngördüğü şey, yeşil alanları yani rekrenasyonel alanları arttırmak. Onu arttırmak istediğimiz zaman zaten karşımızda arkeolojik servet ortaya çıkar kaybolan eserler ortaya çıkar. Canlı bir servet, alan ortaya çıkar. Şehirde bir yerde nefes almaya başlar” ifadelerini kullandı.
    Konuşmaların ardından proje imzalanırken, katılımcılar günün anısına hatıra fotoğrafı çekildi.

  • Yatağan’da tarihi eser operasyonu

    Yatağan’da tarihi eser operasyonu

    Yapılan aramada, 5 adet tarihi eser niteliğinde olduğu değerlendirilen sikke ele geçirilerek el konuldu. Şüpheli şahıs hakkında gerekli işlemler yapıldığı açıklandı.

  • Mimar Sinan’ın ustalık eseri

    Mimar Sinan’ın ustalık eseri

    Edirne’de öğle saatlerine yakın etkili olan yoğun sis nedeniyle görüş mesafesi 50 metrenin altına düştü. Mimar Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camii ve tarihi yapılar ise siste gözden kayboldu.

    Hava sıcaklığının 2 derece olarak ölçüldüğü kentte etkili olan sis hayatı olumsuz etkiledi. Sokaktaki vatandaşlar ve trafikteki sürücüler sis nedeniyle zor anlar yaşadı. Edirne İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil ve Denetleme Şubesi ekipleri trafiğin yoğun olduğu bölgelerde önlem aldı. Yayalar, yolun karşısına geçerken dikkatli olmaları yönünde uyarıldı.

    Kadir Dağ adlı vatandaş, sabah saatlerinden itibaren sisin bastığını belirterek, sisler arasında kalan Selimiye Camii’ni fotoğraflayacağını söyledi.

  • 212 tarihi eser ele geçirildi

    212 tarihi eser ele geçirildi

    Denizli İl Jandarma Komutanlığı’na bağlı ekipler, kent genelinde çalışmalarına hız verdi.

    İstihbarat bilgileriyle harekete geçen ekipler, operasyonlarda 212 tarihi eser, 3 av tüfeği, 8 tabanca, 200 cinsel uyarıcı hap, 9 litre kaçak viski, 99 kilo 670 gram kıyılmış kaçak tütün, 10 bin 792 içi dolu makaron ve 25 bin 200 makaron ele geçirdi.

  • Eski görüntüsünden eser kalmadı

    Eski görüntüsünden eser kalmadı

    Karapınar’ın kuzeybatısında yer alan ve yaklaşık 17 bin 500 metrekarelik yüzölçümüyle ön plana çıkan Çıralı Obruğu, ilçe merkezine 35 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Milattan öncesine ait yaşam izlerini de barındıran, içerisinde insan yapımı mağaralar bulunan obruk yeraltı suyunun azalması ve yağmurların yeteri kadar yağmaması, küresel iklim değişikliği gibi sebeplerden dolayı kurudu. Bir zaman yerli yabancı turistlerin akın ettiği Çıralı Obruğunda özelikle yabancı turistler yüzüyordu. Oyulan ve kat kat olan mağaralar ise su ile dolu obruğa ayrı bir görsellik kazandırıyordu. Obruk içerisinde kayadan oyma mağaralar en çok dikkat çeken yerler olarak ön plana çıkıyor. Obruğu gezmeye gelen ziyaretçiler, gördükleri manzara karşısında üzüntülerine hakim olamıyor. Eskiden masmavi suyu ile yabancı turistlerin gözdesi olan gölde kamp yapıp, yüzülüyordu.


    Obruğu gezmeye gelen Erhan Uysal, obruğun tamamen kurumasının ve gelecek nesillere aktarılamamasının üzüntü verici olduğunu belirterek, “Bu obruk birçok medeniyetin izlerinin olduğunu öğrendik. Obruk, daha önce çok sayıda yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği gözde yerler arasındaydı.

    Birçok insan obruğun güzelliğini ölümsüzleştirmek için fotoğraf çekmeye gelir ve kamp kurardı. Günümüzde o güzelliklerinden eser kalmadı. Ziyaretçiler gördükleri manzara karşısında hayal kırıklığına uğruyor. Obrukta bir damla su kalmamış. Bir zamanlar içerisinde balıklar yaşıyordu.

    Yabancı turistler günlerce kamp yapıp güzelliklerin tadını çıkarıyorlardı. Şimdi ortasındaki ağaçlar ve bitkiler görülüyor. Yeraltı su seviyesinin azalması, kuraklık buradaki güzelliği yok etti. Meke Gölü de daha önce kurumuştu. Acıgöl ve Meyil Göllerinde de su çekilmeleri devam ediyor. Umarım kuraklık sona erer ve obruk tekrar eski günlerine kavuşur” dedi.