Etiket: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

  • Yeni nesil mikroçip organlar

    Yeni nesil mikroçip organlar

    Avcı, yeni nesil mikroçip organları ve ESOGÜ bünyesinde yapılan çalışmaları anlattı. Çip üzerinde organ platformlarının insanın doku ve organlarını fizyoloji ve anatomiyi de içine alacak şekilde taklit etmeyi hedeflendiğini ifade eden Doç. Dr. Avcı, bu teknolojinin ilaç gelişimi ve hastalıklarının yanı sıra kozmetik sektöründe, takviye edici gıda maddelerinin test edilmesinde, nadir hastalıklar gibi klinik denemelerin, invivo hayvan denemelerinin yapılamadığı alanlarda kullanıldığını söyledi. Normal bir ilaç gelişiminin test edilmesinin 15 seneyi bulabildiğini, binlerce bileşiğin denenerek milyon dolarlara mâl olduğunu belirten Doç. Dr. Avcı, pandemi döneminde çip organ çalışmalarının ortaya çıktığını, hızla ilerleyen çalışmalarda başarıya ulaşılarak bu teknolojinin hayvan deneylerinin yerine geçmeye başladığını ifade etti. Avcı, şunları belirtti;


    “Bugün savunma sanayinde İHA’lar, SİHA’lar nasıl yeni bir konsept oluşturduysa, bu çip organların da sağlık sektöründe kısa süre içerisinde yeni bir yaklaşım biçimi oluşturacağını düşünüyorum. Bununla ilgili ilk bilimsel yayın 2010 yılında yayınlandı, 2012-2013’ten itibaren milyon dolarlık yatırımlar yapılarak şirketler kurulmaya başlandı. Bu pazarın büyüme beklentisi yüzde 35 yüzde 38, müthiş bir rakam bu. 2022 yılında dünyanın ortalama büyümesini yüzde 5 kabul edersek, bu sektörün çok hızlı bir şekilde büyüdüğünü söyleyebiliriz.”

    Doç. Dr. Avcı, Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde Hücresel Tedavi ve Kök Hücre Üretim, Uygulama ve Araştırma Merkezine entegre olmuş multi ve interdisipliner bir laboratuvar olarak çip üzerinde organ platformları üzerine özellikle karaciğer üzerine çalışma yaptıklarını belirterek “Hastalıkların tedavisinde kritik rol oynayan karaciğer üzerine çalışıyoruz, çok iyi sonuçlar aldık, bazı ilaç şirketleriyle de görüşmeye başladık. TÜBİTAK ile Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğü bünyesinden aldığımız desteklerle multi ve interdisipliner bir ekiple tıp fakültesinden eczacılığa, eczacılıktan mühendislik ve temel bilimlere kadar farklı arka plana sahip akademisyenlerimiz ve araştırmacılarımızla bu teknolojiler üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.

  • TEKNOFEST 2023’e katılacak takımlar

    TEKNOFEST 2023’e katılacak takımlar

    Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) öğrencilerinden oluşan ve 27 Nisan – 01 Mayıs 2023 tarihleri arasında İstanbul Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirilecek TEKNOFEST 2023’e katılacak olan Mavera Teknoloji Takımı (Elektrikli Araç ve Roket), MPGK Roket Takımı ve Günaltay Roket Takımı Rektör Çolak ile buluştu.

    Buluşmada Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ramazan Erdağ, Prof. Dr. Kürşat Bora Çarman ve Prof. Dr. Hakan Demiral, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Emine Gümüşsoy ile diğer üniversite yöneticileri de bulundu. Rektör Prof. Dr. Kamil Çolak öğrenciler ve danışman hocalarından yürütülen hazırlık çalışmaları hakkında bilgi alırken, TEKNOFEST 2023’te ESOGÜ’yü temsil edecek takımlara başarılar diledi. 5 gün sürecek TEKNOFEST 2023 programında yarışmaların yanı sıra teknoloji, bilim, havacılık-uçuş gösterileri, ödül törenleri, sergiler, zirveler ve atölye çalışmaları gibi pek çok etkinlik yer alıyor.

  • Canlı denek olmadan tedavi geliştiriyorlar

    Canlı denek olmadan tedavi geliştiriyorlar

    Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hücresel Tedavi ve Kök Hücre Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESTEM), yeni ilaç molekülü ya da tedavi seçenekleri üzerinde çalışmalarına devam ediyor.

    Kök hücre ile ilgili ileri düzey bilimsel araştırmalar yapılan merkezde, insandan alınan kan damlası gibi küçük örneklerle mikro akışkan çip teknolojisi kullanılarak insan doku ve organlarını taklit edebilen organ platformları üretiliyor. Hastalık için geliştirilen ilaç ya da tedavi seçeneğinin denenmesinde ise canlı denek yerine organı taklit eden bu platformlar kullanılıyor. Böylece tedavi seçeneklerinin geliştirilmesinde maliyet, süre ve yan etki riski azaltılıyor.


    “Geleneksel yöntemlerle basit bir ilacın geliştirilmesi ilk başta 15 yıl sürüyor”

    Hastalıklara tedavi geliştirmede teknolojik sistemlere ihtiyaç duyduklarını aktaran ESTEM Mems ve Doku Mühendisliği Birimi Sorumlusu Doç. Dr. Hüseyin Avcı, “Çip üzerinde organ platformları, çip üzerinde laboratuvar platformları son zamanlarda çok popüler olan bir alan. Özellikle Covid-19 bize gösterdi ki bizim hastalıklara karşı bir tedavi geliştirmede geleneksel yöntemlerden ziyade teknolojik, insan vücudunu ve organlarını mimik eden sistemlere ihtiyacımız var. Geleneksel yöntemlere baktığımız zaman basit bir ilacın geliştirilmesi ilk başta yaklaşık 15 yıl sürüyor. İlk başta 15 bin tane bileşik ve 3 milyar dolar gibi bir yatırıma ihtiyaç duyuyor. Bu çok uzun ve masraflı bir süreç. Biz bilim insanları olarak yeni teknolojiler üzerinde çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.


    “Aynen insandaymış gibi cevaplar alabiliyorsunuz”

    Mikro akışkan çip teknolojisi sayesinde insansız yapılan deneylerde insandaki gibi sonuçlar alınabildiğini vurgulayan Doç. Dr. Avcı, “Mikro akışkan çiplerin esas amacı insan vücudundaki hangi organı ve dokuyu hedefliyorsak, hatta birden fazla organ ve dokuyu bu çiplerle beraber üretmiş oluyorsunuz. Burada bir hayvan ya da insan denemesi yapmadan, ilaç molekülünü ya da tedavi protokolünü mikro akışkan çipler üzerinde oluşturduğunuz organ platformlarına uygulayarak aynen insandaymış gibi cevaplar alabiliyorsunuz. Doğruluğu daha yüksek olabiliyor. Hayvan deneylerine göre daha iyi sonuçlar elde ediliyor, yan etkileri görebiliyorsunuz. Bu, 15 yıllık süreyi kısaltmak ve 3 milyar dolarlık maliyeti azaltmak anlamına geliyor. Herhangi bir hastalığa karşı daha hızlı aksiyon almamızı sağlıyor” diye konuştu.


    “Siz ilacı almadan oluşan reaksiyonları görmek mümkün”

    İlaç kullanması gereken kişiden alınan örnekle geliştirilen organ platformunda yan etkiye dair test yapılabileceğini söyleyen Doç. Dr. Hüseyin Avcı, “Burada ilaç gelişiminde, toksik malzemelerin elimine edilmesinde ve kozmetik sektöründe vücutta kritik bir organ var, karaciğer. Yapılan araştırmalarda da insan vücudunda yan etkileri görebilmek ve tahmin edebilmek mümkün ancak en zoru karaciğerdir. Karaciğer vücudumuzun fabrikası ve çok kritik bir organ. Her ilaç gelişimi ve tedavi edici yaklaşımlarda karaciğer hep ön plandadır. Bu nedenle bizim başlangıç noktamız karaciğer oldu. Burada insan vücudundan biyopsiyle ya da bir küçük kan damlasıyla UPK teknolojileriyle insandan insana değişen karaciğeri benzetebiliyoruz. Siz ilacı almadan oluşan reaksiyonları görmek mümkün. Bu da çığır açan bir teknoloji” dedi.