Etiket: evlat

  • 40 yılda 201 evladını şehit verdi

    40 yılda 201 evladını şehit verdi

    Okat, terör olaylarında 1980 yılından bu yana asker ve polis olmak üzere 300’ün üzerinde Kütahyalı’nın da gazi olduğunu ifade etti. Başkan Okat, “Terörün ilk zamanlarında öğretmenlerimize çok büyük saldırılar oluyordu. Bu tarihler arasında da 4 tane Kütahyalı şehit öğretmenimiz var. Onun haricinde terörle mücadele kapsamında 11 tane polis şehidimiz var. Diğerleri hem muvazzaf hem er olarak görev yaparken şehit olan arkadaşlarımız. Tamamı 201 şehidimiz” dedi.

    “Üyesinin çoğalmasını istemeyen tek derneğiz”

    Üye sayısının artmasını istemeyen tek sivil toplum kuruluşu olduklarını dile getiren Başkan Ahmet Asım Okat, şunları söyledi;
    “Derneğimizin ikinci (orta katında) özellikle günümüz şehitleri diye adlandırdığımız, 1980 sonrasında ekseriyeti terörle mücadelede hayatını kaybeden şehitlerimiz için bir anı köşesi ve müze oluşturduk. Daha önce de söylediğimiz gibi şehitlerimizin resimleri ve bilgilerinin olduğu kristallerimizi daha önce sergiliyorduk. Fakat bu geniş bir alana geçtikten sonra özellikle bir şehidimizin benim rüyama girmesi vesilesi ile onun lahdindeki yazan yazı ile gökyüzündeki kayan yıldız için kendini şehit olarak tabir eden şehidimizin o yazısı ile dedik ki, şehitlerimiz, gazilerimiz yıldız olmayı hak ediyor. Bu Tabii ki derneğimizin, bizlerin şahsi gayretleri ile kendi düşüncemiz ve kendi iç dinamiklerimizle oluşturduğumuz bizler için çok kıymetli bir alan. Bu alan içerisinde 201 tane şehidimizi sergiliyoruz. Bu 201 şehidimizin içerisinde iki tane Kore, 7 tane Kıbrıs şehidinin haricinde ekseriyeti terörle mücadele kapsamında hayatını veren yiğitlerimiz. 201 tane şehidimizi aşağı alanda sergiliyoruz. Bu alan içerisinde de Birinci Dünya Savaşı şehidi olarak tespit ettiğimiz 2 bin 376 tane şehidimizi de burada sergiliyoruz. Biz her zaman için diyoruz. Biz dernek üyesinin çoğalmasını istemeyen tek derneğiz. Rabbim bu memlekete çok şehit, çok gazi verdirtmesin ama biz bunları söylerken Bu Vatan, bu bayrak, bu din için şehit olmamız gerekiyorsa şehit oluruz gazi olmamız gerekiyorsa gazi oluruz. İşte bunun en büyük örneği bu alanlarda sergilediğimiz şehitler. Bize düşman olanın gözünü oyarız.”

  • Kaybolan oğlundan 461 gündür haber alamıyor

    Kaybolan oğlundan 461 gündür haber alamıyor

    Mısır’ın Suez Limanı’ndan denize açılan gemide kaybolduğu ileri sürülen mühendis Yiğit Acar’dan 461 gündür haber alamayan Giresun’daki ailesinin endişeli bekleyişi sürüyor. Giresun’dan İstanbul’a, oradan ise Mısır’a uğurladıktan sonra sadece bir mesaj aldıklarını anlatan anne Arzu Acar, “Giresun’dan 1 Eylül 2022 tarihinde İstanbul’a, oradaki işlemlerinin ardından ise 5 Eylül’de Mısır’a ulaşan oğlum internet üzerinden mesaj atarak, Mısır’a ulaştığını ve akşam 18.00 gibi de çalışacağı gemiye gideceğini söyledi. En son mesajı da bu oldu. Oğlum gemi makinaları işletmesi mühendisiydi ve çalışacağı gemiye de makine mühendisi olarak girmişti. Çalışacağı şirketle anlaştıktan sonra gemi Mısır’dan hareket edeceği için de Mısır’a gitmişti. Mısır’a vardıktan sonra attığı mesajın ardından başka bir görüşmemiz ve mesajı gelmedi. Mürettebatın ifadesine göre, Yiğit’im gemiye geldiği makine dairesine uğradı daha sonra akşam mesaisine kadar kamarasına dinlenmeye gitti ancak akşam 20.00’da başlayacak vardiyasına gelmeyince Yiğit’i aramaya başlıyorlar. Kamarasına gidiyorlar, kamarasında ve gemi içerisinde de bulamıyorlar. Bize söylenenler bunlar. Bize o akşam kayıp diye haber vermiyorlar, ertesi gün haber verdiler” dedi.

    “Oğlumun gemiye bindiğine inanmıyorum”

    Gemici Yiğit Acar’ın gemide kayboldu denilmesine rağmen, gemiye bindiğine dair hiçbir güvenlik kamerası kaydına ulaşılamadığını ifade eden anne Arzu Acar, “Ben hâlâ oğlumun gemiye bindiğine, onların sözüyle inanmıyorum. Çünkü oğlum daha gemiye yeni başlayacak biriydi, başkalarıyla karıştırmış olabilirler. Ayrıca her şeyin güvenlik kamerası görüntüsü varken, benim oğlumun güvenlik kamera görüntüsü bulunamıyor. Biz oğlumuzun limandan, İstanbul ve Mısır’daki havaalanlarındaki güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerini talep ettim ancak bir türlü ulaşamadık. Ben aylardır bunu istiyorum ancak bir türlü oğlumun ne gemiye binerken ne de havaalanlarındaki görüntülerine ulaşamıyoruz. Bu görüntülere ulaşmış olsak en azından oğlumun Mısır’da gemiye bindiğinin bir kanıtı olur” diye konuştu.

    Kamarasında DNA’sı bulunamadı

    Kilitli dedikleri oğlunun kamarasında yapılan incelemelerde DNA’sına veya başka bir ize rastlanmadığını da anlatan anne Acar, “Oğlumun eşyalarının kamarasında olduğu, kamarasının kilitlenerek hiç dokunulmadığı söylenmişti ama bize gelen eşyalar gönderdiğimiz bavulla gelmediği gibi kamarasında yapılan incelemede DNA kontrolleri veya parmak izi de uyuşmadı. Ben oğlumun eşyalarını kendi ellerimle hazırlamıştım. Eşyalarının hepsini bir bavula koymuştum. Bize ise yırtık bir çanta içerisinde eşyaları gönderildi. Dokunulmayan kilitli olan eşyalar, bavuldan bir çanta içerisine nasıl koyuluyor. Yine Yiğit oğlum kaybolduktan 5 ay sonra Tekirdağ limanına gelen gemiye polis baskın yaparak kamarasında kriminal inceleme yapıldı. Ancak bizim DNA’mızla odasında bulunan DNA’ların ve parmak izlerini yetersiz raporu geliyor. Şirket yetkililerinin açıklamalarında kamaranın kilitli olduğu kimsenin girmediği söylendiği halde neden DNA yetersiz oluyor? Bütün bu çelişkiler bize oğlumuzun gemiye binmeden başına bir iş geldiği şüphesini uyandırıyor. O kadar çok soru işareti var ki hiçbirisi aydınlanmadı” şeklinde konuştu.

  • “Kızımı öldürdü, cezaevinden çıkmasın”

    “Kızımı öldürdü, cezaevinden çıkmasın”

    Fethiye’de tartıştığı eşini bıçaklayarak öldürüp cesedini ormanlık alana bırakan zanlının ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın duruşmasında dinlenen tanık O.A., duruşma salonundaki ifadesinde eşi Özgür Çet tarafından öldürülen Sevim Çet’in kendisine eşiyle ayrılacağını anlattığını ve Sevim Çet ile birkaç kez cinsel birliktelik yaşadıklarını iddia etti. Tanık O.A., Sevim Çet’in çalıştığı lokantaya yemek yemeye gittiğinde görüştüklerini belirterek, “Zaman zaman da Tiktok üzerinden konuşuyorduk. Birkaç kez de cinsel ilişki yaşadık. İlişki teklifi kendisinden gelmişti” ifadelerini kullandı. Sevim’in eşi Özgür’ün kendisini arayıp, eşinden uzak durmasını istediğini de anlatan O.A., “Böylece uzun süreli bir ilişki olmadı” şeklinde konuştu. Özgür ve Sevim Çet’in Seydikemer ilçesinden evini satın almak istediği T.K. ile aracı olan gayrimenkul danışmanı H.G.’nin de tanık olarak dinlendiği duruşmada, Sevim Çet’in kendilerini beklettiği, evin satışı ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadığı söylendi.
    Diğer tanıkların dinlenmesinin ardından mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması için süre verilmesini kararlaştıran mahkeme heyeti, duruşmayı ileri tarihe erteledi.
    Mahkemenin ardından, Sevim Çet’in ailesi ile Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği gönüllüleri, Muğla Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu üyeleri adliye önünde basın açıklaması yaptı. Sevim Çet’in annesi Emine Kaçar, gazetecilere sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını istediğini söyledi. Kaçar, sanığı ilk kez mahkemede takım elbise ve kravatla gördüğünü kaydederek, “Kesinlikle cezaevinden çıkmasını istemiyorum. Benim kız çocuğumu öldürdü. Kendisinin de yaşamasını istemiyorum. Her gün ağlamaktan gözlerim kör olma derecesine geldi. Allah’ından bulsun inşallah. Allah cezasını versin” dedi.

    Acılı baba Mehmet Kaçar ise, “En ağır cezaya çarptırılmalıdır. Adam, damat gibi geziyor. Eskiden öyle giyinmezdi. Bugün takım elbise ve kravatla Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla karşımıza çıktı. Allah nasıl biliyorsa öyle yapsın” şeklinde konuştu.

    “İyi hal indirimi için takım elbise ve kravatı ihmal etmemiş”

    Ailenin avukatı ve baro temsilcisi Hayal Özenç ise duruşmada sanığın, iyi hal indirimi almak için takım elbise ve kravat ile duruşmaya katıldığını iddia etti. Kadınları öldüren erkeklerin iyi hal indirimi almaması gerektiğini ifade eden Özenç, “Sanık Özgür Çet’in Sevim Çet’i katlettiği çok açık ortada” ifadelerini kullandı.

    Olay

    Esenköy Mahallesi, Çırpı mevkiindeki ormanlık alanda geçen yıl 24 Ekim’de bulunan kadın cesedi, kimlik tespiti ile kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için Muğla Adli Tıp Kurumuna kaldırılmış, cesedin Sevim Çet’e ait olduğu belirlenmişti. Eşiyle ilgili kayıp başvurusunda bulunan Özgür Çet, 15 Kasım’da gözaltına alınıp tutuklanmıştı. Özgür Çet, ifadesinde cinayet anını anlatmış, eşinin cesedini hurda toplanan kamyonet ile ormanlık alana götürüp sakladığını itiraf etmişti.

  • ‘Dünya Çocuk Hakları Günü’nde evlatlarına seslendi

    ‘Dünya Çocuk Hakları Günü’nde evlatlarına seslendi

    3 Eylül 2019 tarihinde farklı kentlerden Diyarbakır’a gelerek oturma eylemi başlatan aileler bin 530 gündür HDP il binasının önünde evlat nöbetini sürdürüyor.
    Oğlu Mahmut için her sabah HDP önündeki çadırın yolunu kar kış demeden tutan Bedriye Uslu, evladına ‘teslim ol’ çağrısında bulundu.
    13 senedir çocuğundan haber alamadığını söyleyen Uslu, “Kar kış demeden her gün oğlum Mahmut için bu çadırın yolunu tutuyorum. Oğlum 2010 yılında sabah okula gitmek için evden çıktı daha da gelmedi. Hani diyorlar ya dünya çocuklar günü kutlu olsun. Bizim çocuğumuzun hakkını elinden aldılar. Benim çocuğum daha 17 yaşındaydı. Ne hakları vardı da PKK’lılar çocuğumu benden aldı? Ben çocuğumdan 13 senedir haber almıyorum. Eğer azıcık vicdan ve merhamet sahibi olsalardı çocuğumu bırakırlardı” dedi.
    Kütahya’dan kızı Fadime için Diyarbakır’a gelerek oturma eylemini sürdüren Hatice Levent, evladını alana kadar HDP önünden bir yere ayrılmayacağını aktardı.
    ‘Dünya Çocuk Hakları Günü’nde evladına seslenen anne Levent, “Sözde insan hakları savunucuları bugün çocuklarımızı bizden aldı. Çocuklarımızı mağaralara tutsak ettiler. Yavrularımızı artık bırakın. Böyle çocuk hakkı olmaz. O kadar çok istiyorsanız kendi çocuklarınızı götürün. Artık gözyaşlarımızla çadırımız sel oldu. Biz yavrularımızı alana kadar bir yere gitmiyoruz” ifadelerinde bulundu.

  • “Evlatlarımız, devletimizin geleceği demektir”

    “Evlatlarımız, devletimizin geleceği demektir”

    Türk Hava Yolları tarafından sosyal sorumluluk projesi adı altında Şehit Selahattin İlk ve Ortaokuluna 15 bilgisayarlı bir bilişim sınıfı kurulurken, Çimenli İMKB İlk ve Ortaokulunda okuyan 244 öğrenciye de 2 parçadan oluşan kıyafet seti dağıtıldı.

    Açılış ve kıyafet dağıtımına katılan Hakkari Valisi Çelik, “THY’nin yapmış olduğu hayırlar, sadece ilimizdeki okullarla sınırlı değil, zor zamanlar geçirdiğimiz afetlerde ve farklı alanlarda, hayır yaptıklarını da çok iyi biliyoruz. Bundan dolayı da ayrıca teşekkür ediyorum. Eğitim, gerçekten çok önemli bir sektör. Evlatlarımızı yetiştiriyoruz. Evlat, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleceği, ailenin geleceği demek. Bu coğrafya geçmişten bugüne zor olan bir coğrafya. Bizden 100 yıl öncesinde ecdadımız, bu toprakların Türk yurdu olarak kalması için mücadele ederken büyük fedakarlıklar verdiler, canlarını, mallarını, cesaretlerini ortaya koydular. Gelecek yüzyılda da biz ve bizden sonra gelecek nesillerin aynı ferasetle, aynı duygu ve düşüncelerle yollarına devam etmesi lazım. Devletimiz, eğitim sektörüne ciddi yatırımlar yapıyor. Bunu herkes yakinen görebilir. Bizim çocukluk zamanımızda, sınıfların öğrenci kapasitesi çok yüksekti. Şimdi bu oran epey düştü. Bu da şunu gösteriyor, biz ciddi anlamda okul, sınıf yapıyoruz ve bu okullarda çocuklarımıza eğitim verecek öğretmen ataması yapıyoruz. Bu çocuklar Türkiye’nin, bu milletin geleceğinin önünü açacaklar. Bugün savunma sanayisinde, yazılım alanında, sanayide, tarımda, turizmde eğer bir başarı varsa, bu başarı evlatlarımızın, çocuklarımızın olacak. Ben tekrardan, THY’ye, şükranlarımı sunuyorum” dedi.

  • Anneleriin bin 510 gündür evlat nöbetinde

    Anneleriin bin 510 gündür evlat nöbetinde

    3 Eylül 2019 tarihinde farklı kentlerden Diyarbakır’a gelerek oturma eylemi başlatan ailelerin evlat direnişi bin 510 gündür kararlılıkla devam ediyor.
    5 senedir oğlu Özgür’den haber alamadığını söyleyen Latife Ödümlü, evladının HDP aracılığıyla kandırılarak dağa götürüldüğünü iddia etti.
    Evladı gelene kadar HDP önünden bir yere ayrılmayacağını belirten Ödümlü, “5 senedir oğlumdan herhangi bir haber alamıyorum.

    HDP benim oğlumu götürdü. Oğlum için gitmediğim kapı kalmadı. Hiçbir ses seda oğlumdan alamadım. Ben sadece burada oğlumu istiyorum. Allah’tan tek isteğim var; ölmeden önce oğlumu göreyim. Oğlum, neredeysen gel. Artık dayanacak gücümüz kalmadı. Neredeysen bir işaret gönder bize. Oğlum gelene kadar HDP binasının önünden bir yere ayrılmayacağım” dedi.

  • Acılı aileler evlat nöbetine devam ediyor

    Acılı aileler evlat nöbetine devam ediyor

    HDP Muş İl Başkanlığı önünde oturma eylemi başlatan aileler, sağanak altında ve soğuk havaya rağmen eylemlerini bu hafta da sürdürdü. HDP Muş İl Başkanlığı önünde oturma eylemini başlatan aileler, 118 haftadır kararlı bir şekilde devam ettirdikleri evlat nöbetinde çocuklarına seslendiler. HDP İl Başkanlığı binası önünde bir araya gelen aileler, “Halk düşmanı parti”, “Evlatlarımızı vereceksiniz”, “Ha HDP ha PKK”, “Türk-Kürt kardeştir, HDP kalleştir”, “Halkı dolandıran parti”, “Anneler direniyor”, “Artık yeter yakamızdan düşün” ve “Yeter artık evlatlarımızı bırakın” yazılı pankartlar açtı. Çocuklarının fotoğraflarıyla eyleme katılan anne ve babalar, evlatlarına “teslim ol” çağrısında da bulundu.
    8 yıldır oğlu Ersin Koçhan’dan haber alamadığını söyleyen Ayten Koçhan, PKK’dan ve HDP’den çocuğunu istediğini belirterek, “Çocuğumu versinler. Biz 2 yıldır eylemimize devam ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Ben evladımın peşindeyim. Ersin oğlum, gel teslim ol. Yolunuz yol değil, gelin teslim olun. Anneler-babalar artık ağlamasın. Bu Kürt-Türk davası değil, Ermeni davasıdır. Onlara hizmet edeceğinize, gelin devletinize hizmet edin. Sen gelene kadar ben buradan ayrılmayacağım. Artık evlat hasretine dayanamıyorum” dedi.
    Oğlu Muhsin için eyleme katılan baba Halit Altun ise 118 haftadır HDP’nin önünde eylemlerine devam ettiklerini söyleyerek, “Çocuklarımızı götüren HDP ve PKK aynıdır. Biz bunlardan çocuklarımızı istiyoruz. 118 değil 218 hafta da olsa bu davamızdan vazgeçemeyeceğiz ve nöbetimizi terk etmeyeceğiz. Biz bunlardan çocuklarımızı istiyoruz. Sesimizi duyun, kulaklarınızı tıkamayın. Çocuklarımızı getirip bize teslim edin biz de bu eylemimizi bitirelim. Çocuklarımız gelene kadar bu eylemimize devam edeceğiz. Oğlum Muhsin, eğer sesimi duyuyorsan şunu bil ki yolunuz yol değil. Devletin, babanın şefkatine sığın. Devletin sana vereceği cezayı ben çekeceğim. Yanlış yerde yer alıyorsunuz. Biz 10 yıldır seni bekliyoruz” dedi.

  • Annelerin evlat nöbeti devam ediyor

    Annelerin evlat nöbeti devam ediyor

    Muş’ta bir araya gelen aileler, çocuklarının terör örgütü PKK tarafından dağa götürülmesinden sorumlu tuttukları HDP’nin il başkanlığı önünde oturma eylemi yaptı. Kandırılarak dağa kaçırılan çocukları için oturma eylemi yapan annelerin evlat nöbeti kararlılıkla devam ediyor. Ellerinde çocuklarının fotoğrafıyla bekleyişini sürdüren anneler, evlatlarına teslim olmaları çağrısında bulundu. Oğlundan 8 yıldır haber alamadığını ifade eden Ayten Koçhan, 2 yıldır da eylemlerini sürdürdüklerini ve dağda bir kişi kalana değin eylemlerine devam edeceklerini söyledi. Oğluna seslenen Ayten Koçhan, “Ben Ersin’in annesiyim, 8 senedir benim oğlum kaçırıldı. O günden beri daha bir haber alamadım. 2 yıldır burada eylemime devam ediyorum. Bir kişi bile dağda kalana kadar eylemime devam edeceğim. Oğlum sana sesleniyorum; gel teslim ol, yolunuz yol değil. Biz mal, mülk ve para peşinde değiliz. Bizler evlatlarımızın peşindeyiz. Gelin teslim olun, yeter anaların babaların ağladığı. Yeter, biz evlat hasretine dayanamıyoruz. Gelin teslim olun. Çocuklarımızı PKK ve HDP’den istiyoruz. Yılanın başı HDP’dir, getirsin çocuklarımızı teslim etsin. Onların çocukları okullarda, bizimkiler dağın başında. Gelin devletinize teslim olun” dedi.
    Oğluna seslenen ve gelip teslim olmasını isteyen Gıyasettin Demir isimli baba da HDP ve PKK’dan oğlunu istediğini belirterek, “Hasan’ın babasıyım. Hasan oğlum gel devletine teslim ol, senin orada ne işin var. Ben HDP’den ve PKK’dan oğlumu istiyorum” şeklinde konuştu.

  • “Çocuğumun babası evlat hasretinden vefat etti”

    “Çocuğumun babası evlat hasretinden vefat etti”

    3 Eylül 2019 tarihinde farklı kentlerden Diyarbakır’a gelerek oturma eylemine başlayan aileler, bin 471 gündür HDP il binası önünde evlat mücadelesini sürdürüyor. Aileler çocuklarına çağrıda bulundukça terör örgütünde çözülmeler artıyor.

    8 yıl önce terör örgütü PKK tarafından oğlu Erhan’ın kandırılarak dağa götürüldüğünü ileri süren Aysel Artık, Hatay’dan Diyarbakır’a geldiğini ve evladını alana kadar HDP önünden bir yere ayrılmayacağını söyledi. Destek çağrısında bulunan Artık, “Çocuğum gelene kadar burada evlat mücadeleme devam edeceğim. Herkesten destek istiyoruz. Çocuklarımızın dönmesi için bize yardımcı olsunlar. Evladımızın yanımızda olmayışından dolayı canımız çok yanıyor. Çocuğumun babası evlat hasretinden vefat etti. Oğlumu görmeden eşim hayatını kaybetti. Ayakta duracak halimiz kalmadı. Erhan, beni görüp duyuyorsan ne olur geri dön” dedi.

  • “Annem benim yüzümden kör oldu”

    “Annem benim yüzümden kör oldu”

    Muş Gençliği Uyuşturucu ile Mücadele Derneği sayesinde ilaçsız tedaviyi kabul eden 7 yıllık bağımlı 32 yaşındaki T.G., İstanbul’da bulunan bağımsız yaşam merkezine giderek manevi değerler eğitimiyle yeni bir hayata hazırlanıyor. Muş Gençliği Uyuşturucu ile Mücadele Derneği aracılığı ile ilaçsız eğitim ve rehberlik programıyla tertemiz bir geleceğe yepyeni bir kapı aralamak isteyen bağımlı genç T.G., insanlardan utandığı için kimseye uyuşturucudan kurtulma isteğini anlatamadığını ifade etti.

    Madde bağımlılığında spor, beyin jimnastiği, yeme-içme alışkanlıklarında değişiklik ve çeşitli yöntemlerin kullanıldığı tedavi sonucunda çoğu bağımlı sağlığına kavuşuyor. İstanbul Bağımsız Yaşam Merkezinde 3 ila 5 ay süren eğitimler sonrasında uyuşturucudan kurtulan bireylerden bazıları dernekte gönüllü olarak çalışırken, annelerin tek isteği ise bağımsız yaşam merkezinin Muş’ta da kurulması.
    Muş’ta bağımsız yaşam merkezinin kurulması için çalışmalara başladığını belirten Muş Gençliği Uyuşturucu ile Mücadele Derneği Başkanı Alparslan Bingöl, kendilerini arayan genci evin merdiveninde bitkin halde bulduklarını ifade ederek, “Muş ilimizde bağımlılıkla mücadele etmekteyiz. Bizleri arayan 32 yaşındaki kardeşimiz madde bağımlısıydı. Annesiyle birlikte bizi aradı, yardım istedi. Bizler de hiçbir Muş’un evladını uyuşturucuya kurban etmemek için çalışıyoruz. Kardeşimizin yanına gelerek ‘bizler senin yanındayız’ dedik. Çünkü bizler hiçbir Muş’un evladını uyuşturucuya kurban etmek istemiyoruz. Çünkü yıkım oluyor sonuçları, hüsran oluyor, aileler dağılıyor. Bunun için Muş’un gençliğine sahip çıkıyoruz. Kim bizi arıyorsa her zaman Muş ilimizin ve Muş gençliğinin hizmetindeyiz. Derdimiz hiçbir Muş’un evladını uyuşturucuya kurban etmeyelim. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Bizler bu gençlik için ne gerekiyorsa her zaman yapmaya hazırız” dedi.

    “Eroin yüzünden eşimden oldum”

    Madde kullandığı için eşinin kendisini terk ettiğini söyleyen T.G., iyileşip geri geleceğini ifade ederek, “Benim eroin bağımlılığım var. Bu eroin kullanma süreci içinde birçok sıkıntı yaşadım. Eşimden, dostumdan, ailemden oldum. Hani çok denedim kurtulmayı ama olmadı. İstanbul’a gideceğim orada tedavi olacağım. Ben çok kurtulmaya çalıştım, bir türlü yol bulamıyordum. En son Muş Gençliği Uyuşturucu İle Mücadele Derneği Başkanı Alparslan Bingöl’e başvurdum. Sağ olsun elimizden tutarak gerekenden fazlasını yaptı. Onun sayesinde bir kurtulma yolu buldum. Gideceğim ve bu illetten kurtulacağım. Tekrar Kur’an-ı Kerim’e ve namazıma başlayacağım” şeklinde konuştu.

    “Annem benim yüzümden hasta oldu”

    Ailesine yaşattığı sıkıntılar yüzenden pişman olduğunu ifade eden T.G., madde kullanma yaşının 70 yaşına kadar çıktığını söyleyerek, “Aileme ve anneme birçok sıkıntı yaşattım. Annem benim yüzümden hasta oldu. Gözlerine şeker vurdu. Annem de şu an çok mutlu, tedaviye gideceğim için. İnşallah gidip tedavi olup kurtularak geleceğim. O kadar denedim, yani bir türlü olmadı ama bu dernek sayesinde kurtulacağım. Hata yapmayan insan yoktur, ben de bu iyileşme sürecine giriyorum. İyileşip geleceğim. Muş’ta bağımsız yaşama merkezi açılması lazım ki hani insanlar dışarıya gitmeden burada tedavi olsun” ifadelerini kullandı.

    “Uyuşturucu kullanan insan çekingen oluyor”

    Uyuşturucuyu bırakmak istediğini ancak derdini kimseye anlatamadığının altını çizen T.G., 7 yıl boyunca utandığı için kimseye derdini açıklamadığını ifade ederek, “Uyuşturucu kullanan insanlar çekingen oluyor. Ben 7 senedir utandığım için kimseden yardım istemedim. Yeni yüzüm tuttu, bir şans eseri abime denk geldim. İsmini duyuyordum, hani utanıyordum uyuşturucu kullananlar utanıyor, gidemez kimseye. Benim yüzümden annem zaten şeker hastası oldu, şeker gözlerime vurdu ve kör oldu. Ailem için gidip tedavimi olup geldikten sonra ailem için yaşamaya devam edeceğim. Muş Gençliği Uyuşturucu İle Mücadele Derneği sayesinde 7 sene sonra ilk defa gerçekten onların sayesinde kurtulacağım” dedi.
    Oğlunu sokak sokak aradığını ifade eden anne Z.G., ağlamaktan gözlerini kaybettiğini belirterek, “Oğlum bizi mahvetti. Allah’ıma hep dua ettim oğlum için. Birkaç kere ilaçlı tedaviye gitti ama bir faydasını görmedi. Muş Gençliği Uyuşturucu İle Mücadele Derneği Başkanı Alparslan Bingöl’ü aradım yardım istedim. Şimdi İstanbul’a gidecek ve düzelecek inşallah. Gece kalkıyordum namaz kılmaya, oğlum için dualar ediyordum. Gece sabahlara kadar yatmıyordum. Kapılarda bekliyordum. Sokaklarda arıyordum. Ne zaman ki sağ salim buluyordum o zaman rahat ediyordum. Arkadaşları arıyordu gidiyordu. Kızıyordum gitme diye bana kızıyordu. Çok çektirdi bana. O kadar ağladım onun için gözlerimden de oldum” diye konuştu.