Etiket: fay

  • Yeni bir fay ortaya çıktı

    Yeni bir fay ortaya çıktı

    Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Koçbulut, Sivas’ta meydana gelen depremin yeni bir fayı ortaya çıkarttığını belirterek bu alanda araştırma yapılması gerektiğini söyledi. Aktif tektonik, paleosismoloji ve sismotektonik alanlarında önemli çalışmalara imza atan Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Koçbulut, Sivas’ta geçtiğimiz gün 10 dakika arayla meydana gelen iki depremin MTA’nın aktif fay haritasında yer almayan bir noktada meydana geldiğini belirterek, bu alanda araştırma yapılması gerektiğini söyledi.

    Prof. Dr. Koçbulut, “Sivas’ta meydana gelen derem şehir merkezinin yaklaşık 20 kilometre güneydoğusunda, Karayün bölgesinde meydana geldi. Bu bölge Deliler fayının, Tecer segmentinin kuzeydoğu ucuna yakın bir bölge ama depremin çözümüne baktığımızda Deliler fayı ile bu deprem arasında bir ilişki kuramıyoruz. Çünkü Deliler fayı sol yana atımlı bir fay ama dün olan depremler tamamen purenormal faya yakın bir durumda. Yani normal fay karakteri gösteriyor. Böylelikle dünkü depremlerin Deliler fayıyla ilişkili olmadığını düşünüyoruz. Deliler fayına yakın bir alanda, normal karakterli çalışan ve diri fay haritasında olmayan, MTA’nın diri fay haritasında gözükmeyen bir bölge ve bu bölgenin çalışılıp fayın ortaya çıkartılması gerekmekte” dedi.

    “Sivas’ta 5 büyüklüğün üstünde deprem beklenmiyor”
    Koçbulut Sivas’ta bulunan faylarda 5 büyüklüğün üstünde bir deprem beklenmediğini ifade edip, Sivas’ın kuzeyinden geçen Kuzey Anadolu fay zonunda ise büyük bir deprem oluşabileceğini vurgulayarak, “Sivas ve çevresinde deprem üreten faylarımız var. Bunlar, Deliler fayı, Kızılırmak fay zonu, Divriği fayları, Gürün fayları var. Bu faylar en fazla 4.5-5 büyüklükte deprem üretebilir. Bunlar fayın uzunluğu ve üzerindeki hareket miktarına bağlı olarak hesaplanıyor.

    Konunun uzmanı olmayan kişilerin ‘Sivas’ta şu büyüklükte deprem olacak’ şeklinde açıklamaları var. Olacaksa neye göre ve hangi fay üzerinde olacak. Bu fayın hareket mekanizması nedir. Üzerinde ne kadar yıllık hareket var. Bunları da ortaya koymak lazım. Halkımız rahat olsun, Sivas’ta 5’in üstünde deprem üretebilecek fay yok.

    Ancak Sivas’ın kuzeyine çıktığımızda özellikle; Koyulhisar, Suşehri ve Tokat’ın ilçeleri; Reşadiye, Niksar gibi, Erzincan yönünde Refahiye gibi Kuzey Anadolu fay zonu var. Bu fay zonu üzerinde tabii ki büyük depremler oluşabilir. En büyüğü de Erzincan’ın doğusunda Yedisu segmentinde büyük bir deprem beklendiğini zaten sürekli söylüyoruz. Bingöl bölgesinde de bunu söylüyoruz. Bu bölgelerde sismiş boşluk olduğunu hepimiz biliyoruz” dedi.

    “Halkımız rahat olsun”
    Koçbulut, alınacak tedbirlerle depremin felakete dönüşmesinin önlenebileceğini ifade ederek şunları kaydetti: “Ülkemiz büyük depremler yaşadı. Halkımızda panik havası var. Özellikle Sivas’ta depremden sonra oluşan bir panik havası var. 4.7 büyüklükteki deprem çok büyük bir deprem değil. Sivas’ta herhangi bir binanın sıvasında bile çatlak oluşturmamıştır.

    Bu depremlerde bir yıkım söz konusu olmaz ancak biz depremlere hazırlıklı olmalıyız. Deprem her zaman olacak çünkü bu bir doğa olayıdır. Biz teknik insanlar olarak ve yerel yöneticiler olarak yapacağımız imar planlarında, yapacağımız mühendislik yapılarında gerekli teknik çalışmaları yapıp, depreme göre mühendislik yapıları oluşturursak bu depremleri felakete dönüştürmeyiz. Bir afete dönüştürmeyiz.”

  • Malatya fayı yakın mercek altına alınıyor

    Malatya fayı yakın mercek altına alınıyor

    TÜBİTAK ve Çin Bilim Akademisi’nin desteği ile 6 Şubat depremlerinin ağır tahribata yol açtığı Malatya’da uzmanlar Malatya fayını yakın takibe aldı. Asrın felaketi sonrası Malatya Fayının durumunu araştıracak olan ekip, Malatya’nın Arguvan ilçesi kırsalında teknolojik cihazlar ile Mayıs ayından bu yana çalışmalarını sürdürüyor.
    İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümünden Jeolog Doç. Dr. Cengiz Zabcı, Jeolog Doç. Dr. Taylan Sançar ve Çin’den gelen uzman bir ekip tarafından gerçekleştirilen çalışmaların ise 3 yıl sürmesi bekleniyor. Çalışmalar hakkında basın mensuplarına bilgi veren İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümünden Jeolog Doç. Dr. Cengiz Zabcı, şu anda Malatya fayının bulunduğu alan üzerinde çalışma yaptıklarını belirterek, “6 Şubat 2023 depremleri ülkemizde çok ağır bir zayiat hem can hem de mal kaybına yol açtı. Depremin ilk olduğu günden beri sürekli sahada veya bilgisayar başında bu depremin etkilerini ve bundan sonra olabilecekleri üzerine kafa yorarak çaba gösteriyoruz. Bunların bir tanesi de bu Malatya fayı. Bu kapsamındaki çalışmalar yaklaşık 3 sene sürecek. İlk ayak Mayıs ayında ölçümlerle başladı. Yer bilimlerinin hemen hemen bütün disiplinlerini kullanarak çalışmaya çaba gösteriyoruz. Amacımız 3 sene sonucunda bu Malatya fayının depremselliği hakkında daha elle tutulur veri üretmek, parametreleri sağlamak. Bunun sayesinde belki de bölgede ve çevrede daha sağlıklı depreme dirençli kentleşme konusunda adım atılmasını sağlamak” şeklinde konuştu.

    Yedisu Fayının son durumu hakkında sorulan soruya da cevap veren Doç. Dr. Zapcı, “Yedisu fayı dediğimiz, Kuzey Anadolu fayının bir parçası aslında. Yani çok apayrı bir sistem. Türkiye’ye baktığınız zaman Anadolu çevresinde 2 tane büyük fayla sınırlanıyor. 2 tane doğrultu atımlı fayla sınırlanıyor. Bunlardan bir tanesi Anadolu’nun kuzey sınırını oluşturan Kuzey Anadolu fayı. Doğu sınırını ise Doğu Anadolu fayı oluşturuyor. Bunlar bizim levha sınırı diye tabir ettiğimiz türde yapılar. Bunların üzerinde çok basitleştirerek söyleyeyim biriken yamulma veya enerji çok yüksek. Yani Kuzey Anadolu fayında yılda yaklaşık kabaca ortalama 20 mm’lik bir hareket birikiyor. Doğu Anadolu fayında bu 10 mm. Malatya fayı ise çok ayrı. Anadolu’nun içerisinde iç deformasyonu ile alakalı ama varlığını gene aynı tektonik ortama yani aynı kuvvetlere bağlı olan bir fay bir zayıflık zonu. Baktığımız zaman Yedisu Fayı kırıldığı zaman uçlarında statik olarak stres transfer edecektir. Malatya fayı ayrı bir yapı. Ama dinamik şartlar var ki açıkçası deprem bilimi açısından biz bunları henüz çok az biliyoruz. Sizlerde şahit oluyorsunuz zaten, yapılan açıklamalardaki belirsizlikler de dikkatinizi çekiyordur. Deprem hakkında aslında bütün ülke olarak kastetmiyorum bütün dünya açısından daha bana göre emekleme aşamasındayız. Yani yeni yeni öğreniyoruz bir süreci. Ayrıntıları yeni yeni şekillendiriyoruz. O yüzden kesin olarak evet Yedisu Fayı kırıldı, Malatya fayının üzerine statik olarak stres binmez, binemez sistemler farklı diyebilirim. Ama dinamik şartlar altında Malatya’yı nasıl etkileyecektir, bu bir soru işareti.

    Zaten böyle soru işaretleri yüzünden burada çalışıyoruz” ifadelerine yer verdi.
    6 Şubat 2023’de meydana gelen 7.8 büyüklüğündeki Pazarcık depreminin yaklaşık 300 kilometrelik bir yüzey kırığı oluşturduğunu anlatan Zabcı, “Bunun etkisi çok büyük. Yani biz uydu ölçümleriyle baktığımızda neredeyse Bursa’ya kadar Anadolu’nun içinde bir deformasyon söz konusu. O da haliyle Anadolu’da gözüken diğer faylar konusunda bizi tedirgin ediyor. Bilimsel anlamda tedirgin ediyor, bunu sosyal anlamda hemen değerlendirip korkmaya gerek yok. Ama kesinlikle bilimsel olarak takip edip çalışılması lazım. Malatya fayı üzerinde yapılan çalışma da zaten bunun bir parçası. Bunlar maalesef zaman alan şeyler. Veri biriktikçe bunlar sağlıklı yorumlandıkça, biz bu yapılar hakkında daha sağlıklı bir şeyler söyleyebiliyoruz. Malatya fayı hakkında bildiğimiz mesela Kuzey Anadolu Fayında mukayese ettiğiniz zaman çok az. Farklı farklı disiplinler var. Malatya fayı üzerinde en azından yayınlanmış tek bir çalışma var. Eski depremleri açığa çıkartıp bunların kabaca hangi zaman aralıklarında olduğunu, bunların arasındaki ortalama zamanın ne olduğunu ve gelecek hakkında bir projeksiyon yapmak” şeklinde konuştu.

    Malatya fayıyla ilgili şu an oldukça kısır bir bilgi olduğunu da ifade eden Doç. Dr. Zabcı, “Farklı ekipler farklı projelerle birbirinden bağımsız olarak çalışıyorlar. Malatya’da tek çalışan biz değiliz, başka çalışanlar da olacak. Ve umudumuz bu farklı ekiplerin aslında birbirinden bağımsız gibi gözüken çalışmaları sonuçta birleşerek Malatya fayı hakkında çok daha sağlıklı bilgi sağlayacak. Yani amacımız bu bizim. Bir yandan da acaba bu depremlerin büyük 2023’te gerçekleşen büyük depremlerin herhangi bir etkisi var mı? Hız alanında bir değişim oldu mu? Bunlar çok hassas bir şekilde ölçülebilir mi? çabamız bu yönde” dedi.
    Jeoloji Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanı Yunus Gülmez ise bölgede ilk etap çalışmalarının Mayıs ayında başladığını belirterek, “Daha önce de bu bölgede bir çalışma yapıldı ama detaylı değildi. Daha detaylı şekilde şu anki çalışmayla neticelendirilecek. Bu tek etap değil birkaç etap olacak. Bu çalışma eylül ayına kadar devam edecek sonra bir raporlama olacak. Oradan gelen verilerle paleosismolojik ve kazı çalışmaları da olacak” diye konuştu.

  • Bahçede tedirgin eden hasat başladı

    Bahçede tedirgin eden hasat başladı

    Kahramanmaraş merkezli depremlerde Hatay’ın Altınözü ilçesi Tepehan Mahallesi’ndeki 33 dönümlük zeytin bahçesi ortadan ikiye ayrılmıştı. Devasa yarığın oluştuğu bahçede 2 uçtaki ağaçların arasında neredeyse 300 metrelik mesafe oluştu ve 200 ağaçta yarık içerisinde kalarak heba oldu. Depremin 9. ayında depremzede çiftçiler, fay hattının ikiye ayırdığı tarlada zeytin hasadına başladı. Tedirginlik içerisinde süren hasatta depremzede vatandaşlar, karşı taraftaki ürünlerini nasıl taşıyacaklarını düşünüyor.

    “Eskiden güle oynaya çalışıyorduk malımızda, bugün korkuyla topluyoruz”

    Deprem öncesi ailesiyle birlikte güle oynaya hasat yaptıkları bahçede bu güntedirgin içerisinde çalıştıklarını dile getiren Ahmet Genç, “Altınözü Tepehan Mahallesi’nde oturuyoruz. Depremden dolayı böyle bir yarık oluştu. Çok aşırı bir korkumuz var. Buralarda toplamaktan, buralarda çalışmaktan bayağı tedirgin oluyoruz. Burada bizim tarlamızın dönümü 33 dönüm civarındaydı. Yani en az bizde iki yüz ağaca yakın yarığa gitti. Şu karşı olan taraflar bana ait. Karşı yani üç yüz metre aşağı yukarı ara mesafemiz var. Oraya nasıl gideceğimi ben de bilmiyorum. Bir yol var diyorlar ama bizim tarlaya çıkar mı geçer mi bilmiyorum. Pat patlar gitmiş, Traktörle gitme şansımız var mı onu da bilmiyoruz. Çok zor yani çocuklarla birlikte oraya gitmek, yani buralarda toplamak. Yani ne zaman ne olacağını da bilmez olduk artık. Bu şartlar içinde çalışmak tabii ki çok üzücü. Eskiden güle oynaya çalışıyorduk malımızda, bugün korkuyla topluyoruz. Yani çocuklarımızı getirmekle de bile tedirginiz buraya” dedi.

    “Birçok ağacımız telef oldu, tarlamızın alt tarafına gitmek de güçlük çekiyoruz”

    Yarık ortasında kalan onlarca ağacın heba olduğunu dile getiren İbrahim Elmacıoğlu, “Hatay Altınözü’nde, Tepehan Mahallesi’nde ikamet ediyoruz. Buraya zeytin toplamaya geldik. Deprem böyle bir yarık oluşturdu burada. Hala korkuyoruz, şu an zeytin topladığımız esnada bile korku içerisindeyiz. Yine artçı depremler devam ediyor. Gördüğünüz gibi birçok ağacımız telef oldu, tarlamızın alt tarafına gitmekte güçlük çekiyoruz. Araçlar, traktörler gidemiyor o tarafa. Mecburen elimizle gidip toplayıp getiriyoruz. Yani bizim için ağaçlardan zeytin toplamak çok zor. Dün de yine topladığımız esnada bir artçı deprem oldu, ufak tefek hissettik. Yine çocuklarımız ve ailemiz korkuyoruz yani. Bu yıl hasat geçen yıla göre daha iyi. Ama hasadımız iyi olmasına rağmen ağaçlarımız telef oldu” ifadelerini kullandı.

    “Korkuyorum, kaç metre yükseklik aşağılık görünmüyor”

    Zeytin hasadına korku içerisinde geldiğini ifade eden Yasemin Elmacıoğlu, “Yarığa doğru gidemiyorum, korkuyorum. İlk kez geliyorum buraya. Gelsek bile korku içinde geliyorum. Bulunduğum yerden ileri gidemiyorum. Korkuyorum, bak hele kaç metre yükseklik aşağılık görünmüyor. Çok tedirginim hem de çok” dedi.

  • “İnegöl’den Bursa’ya uzanan fayda hareketlilik bekleyebiliriz”

    “İnegöl’den Bursa’ya uzanan fayda hareketlilik bekleyebiliriz”

    Nilüfer Stüdyo’da çekimleri yapılan ve Yankı İçöz’ün sunduğu “Benim Nilüferim” programına konuk olan Yüksek Mimar Yoshinori Moriwaki Bursa ve Marmara Bölgesi’nin hareketli fay hatları ile ilgili bilgiler verdi. Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın kuzey kolunun 1999 depreminde Gölcük’e kadar kırıldığını belirten Moriwaki, “Marmara Denizi içerisinde Yalova ve Silivri arasında İstanbul’un 20 kilometre açıklarında kırılmayan fay hatları var. Buraların kırılmasını bekliyoruz. 1999 depreminden sonra boğaz köprülerine güçlendirme yaptık. O süreçte yaptığımız risk analizlerine göre adaların güneyinde kalan bölge olarak tahmin ediyoruz. Bir diğer nokta olarak adaların güneyindeki fayın devamı olan Silivri açıklarını söyleyebiliriz. Bu fay hatları bir bölümünü kırarsa 6.8 ama birkaç tane fay hattını beraber ya da tamamını kırarsa daha yüksek şiddette deprem olabilir” ifadelerini kullandı.


    1999 depreminde İstanbul’da Avcılar’ın zeminden kaynaklı olarak fazla etkilendiğini belirten Yoshinori Moriwaki, “Zeytinburnu, Küçükçekmece, Büyükçekmece gibi yerlerde sıkıntılar yaşanabilir. Güneyde Bursa tarafına baktığımızda yumuşak zeminli yerlerde sıkıntı bekleyebiliriz” dedi.
    Marmara Denizi’nde beklenen depremin tsunami oluşturabileceğine de dikkat çeken Yoshinori Moriwaki, “En kötü senaryoya göre 3 metre yüksekliğinde tsunami beklenebilir. 50 santimetre yüksekliğindeki bir tsunami bile insanın yüzmesini imkansız hale getirir. Dolayısı ile tsunami uyarısının ardından yüksek noktalara çıkmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.


    Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın kuzey ve güney olmak üzere iki kolunun bulunduğunu belirten Moriwaki, “Güney kolu tam Bursa’nın altından geçiyor. İznik’ten geçen bir fay hattı var. Ama bana göre bundan önce İnegöl’den Bursa’ya kadar uzanan fay hattında bir hareketlilik bekleyebiliriz. Burada meydana gelen depremin üzerinden 150 sene geçmiş durumda. Sonra Bandırma’nın batısında kalan fay hatlarına bakacak olursak 250 sene boyunca kırmadığı noktalar var. İnegöl’den Bursa’ya uzanan fayın ardından Uluabat fayı, ardından da Bandırma’nın batısındaki fayın kırılabileceğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.


    Japonya ile Türkiye’deki deprem yönetmeliğinin 2018 yılında aynı seviyeye geldiğini ifade eden Yoshinori Moriwaki,”2018 yılından önceki yönetmelikte zemin iyileştirildikten sonra binayı inşa etmek gerekiyordu. Ama bu uygulanmıyordu. Şimdiki yönetmelikte zemin kötüyse iyileştikten sonra binayı inşa edebiliyorsunuz. Kahramanmaraş ve Hatay’da biz bunu gördük. Bina iyi ama zemin kötüydü. Yıkımlar için önemli etkisi oldu. Türkiye’de yapı denetimler beton dökerken numune alıyor, demir dökülürken numune alıyor. Betonun ve demirin kalitesi kontrol ediliyor. Ama o inşaatta kullanılan demirin çapı kaç ya da kaç tane demir kullanıldığının kontrolü yok. Bunların yasal düzenleme ile güvence altına alınması gerekiyor” diye konuştu.

  • Bursa’da 6 değil 14 aktif fay hattı var

    Bursa’da 6 değil 14 aktif fay hattı var

    İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı uhdesinde Bursa AFAD Şube Müdürlüğü Bursa’da yaşanabilecek muhtemel afetler için çok detaylı bir rapor hazırladı. Farklı senaryoların uygulanıp sonuçlandırıldığı raporda tatbikatlardan, deprem sonrası toplanma yerlerine, oluşturulacak konteyner kentler, yaşanacak kayıplar ve yıkımlara kadar muhtemel detaylar yer aldı.

    İşte Bursa’daki hareketli 14 fay

    İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP)’na göre hazırlanan raporda Bursa ve çevre ilçeleri dahil olmak üzere bölgedeki hareketli faylar şu şekilde sıralandı. Rapora göre, Doğu Marmara Bölgesinde kuzey ve güney olmak üzere iki kola ayrılan Kuzey Anadolu Fay Sisteminin Geyve – İznik – Gemlik üzerinden Bandırma’ya kadar uzanan güney kolu 250 kilometre uzunlukta. Bu kol aynı doğrultuda uzanan ve sağ yönde sekmelerle birbirini tümleyen faylardan oluşuyor.
    İznik-Mekece Fayı: KAFS’ ın güney kolunun Mekece ile İznik Gölünün güney batısı arasında kalan bölümü İznik-Mekece Segmenti olarak adlandırılıyor. Bu segment Mekece doğusunda başlayıp fay boyunca Sakarya kıtasına ait farklı kaya türleri yan yana bulunuyor. Uzunluğu ise yaklaşık 100 kilometre.
    Gemlik Fayı: Bu segment İznik Gölü ile Gemlik Körfezi arasında uzanıyor. Her iki ucu su altında olan bu fayın karadaki uzunluğu 22 kilometre. Su altı kesimiyle birlikte yaklaşık uzunluğu 40 kilometreye ulaşıyor.

    Gençali Fayı: Gemlik güneyinde Kurşunlu-İznik Gölü arasında uzanıyor. Gençali Fayının uzunluğu ise 23 kilometre

    Zeytinbağı Fayı: Mudanya ile Kocasu deltası arasında uzanıyor. Karada toplam uzunluğu 40 kilometre

    İnegöl Fay Zonu: İnegöl Havzasını güney ve kuzey kenarından sınırlayan faylar havzanın genel geometrisi ile uyumlu KB-GD doğrultusunda uzanıyor. Uzunluğu ise 30 kilometreden fazla.

    Oylat Fayı: İnegöl havzasını güneyden sınırlayan ve Uludağ-Domaniç Dağlarının kuzey kenarı boyunca zon oluşturan faylar, Oylat Fayı olarak tanımlanıyor. İnegöl Havzasının güneybatısı ile güneydoğusu arasında yer alan bu faylar bir birine paralel ancak kesintili parçalardan meydana gelen 2 ana kırıktan oluşuyor.

    Bursa Fayı: Çekirge Burnu (Bursa) ile İnegöl Havzası arasında yaklaşık 40 kilometre boyunca uzanıyor. Uludağ ile Bursa Ovasını sınırlayan fay kavisli bir şekilde Uludağ’ın kuzey kenarını kontrol ediyor. Bursa fayının düşük açılı, kuzeye eğimli, normal bir fay olduğu belirtiliyor.

    Uluabat Fayı: Mustafakemalpaşa ile doğuda Hasanağa arasında olan fay yaklaşık 50 kilometre uzunluğunda. Sağ yanal doğrultu atımlı olan Uluabat fayı Uluabat gölünün güneydoğusundan kıyıya paralel olarak uzanıyor ve doğu yönünde Hasanağa köyünden geçerek kuzeye doğru devam ediyor.
    Mustafakemalpaşa Fayı: Fay, Bursa sınırları içerisinde Mustafakemalpaşa İlçe merkezi ve bu ilçeye bağlı Çaltıbükü beldesi arasında uzanıyor. Türkiye diri fay haritasında Manyas fayı zonu içerisin de değerlendiriliyor.

    Orhaneli Fayı: Batıda Karıncalı Köyü kuzeybatısı ile doğuda Ağaçhisar Köyü doğusu arasında uzanan fay yaklaşık 30 kilometre uzunluğunda.

    Uludağ Fayı: Uludağ’ı güneyden sınırlayan fay yaklaşık 22 kilometre uzunluğunda. Fay iki parçadan oluşuyor. Süleymaniye köyü ile Bağlı köyü kuzeydoğusu arasında kalan kuzeydeki parçası yaklaşık 7 kilometreye ulaşıyor. Bağlı köyünün kuzeydoğusunda başlayıp Uludağ’ın güney etekleri boyunca uzanan diğer bölümü ise yaklaşık 15 kilometreyi buluyor.

    Barakfaki Fayı: Bursa Ovasının kuzey kenarı boyunca batıda Kazıklı kuzeyi ile doğuda Barakfaki köyleri arasında uzanıyor. Fayın haritalanabilen kesimi yaklaşık 13 kilometre.

    Kaymakoba Fayı: Bursa-Gönen çöküntü alanını kuzeyden sınırlayan fay yaklaşık 9 kilometre uzunluğunda ve doğu-batı doğrultusunda uzanıyor.

    Karacabey Fayı: Marmara Denizi ile Karacabey arasında uzanan fayın toplam uzunluğu 29 kilometre.

    Bursa’daki geçmiş depremler ve etkileri

    AFAD’ detaylı Bursa raporunda Bursa ve yakın çevresinde meydana gelmiş eski depremler ve etkileride yer alıyor. 1900 yılından önce bölgede yaşanan tüm geçmiş depremler hakkında ulaşılabilen tüm tarihsel kayıtları (Osmanlı imparatorluğu kayıtları) kullanılarak hem ulusal hem uluslararası çalışmaları araştıran Bursa AFAD’ın raporunda
    KAFZ’nin Mudurnu’dan Bursa’ya kadar olan güney kolunun yaklaşık son 600 yıldır suskunluğunu koruduğu belirtiliyor. Son yıllarda artan etkinliği dışında, KAF’ ın Güney kolunun, Kuzey koluna göre genelde daha az etkin bir görünüm sergilediği buna karşın, Güney kol yaklaşık 100 kilometrelik boyu ile ve tarihte rapor edilmiş depremleri ile Marmara ve Bursa için potansiyel bir tehdit oluşturduğu belirtiliyor.
    Yine raporda KAFZ’nin Güney kolunun 1419 yılında 7’den büyük bir deprem ürettiği, bununla birlikte, Bursa’nın batısında Uludağ’ın eteklerinden başlayıp, Uluabat Gölü’nün güneyinden geçen Uluabat Fayı’nın da, 1850 ve 1855 yıllarında Bursa’ya büyük zararlar verdiği bilinen depremlerin kaynağı olduğu belirtiliyor.

    Bursa ve civarında meydana gelmiş tarihsel depremlerin hesaplanabilen tahmini büyüklüklerinin verildiği tablaya göre 1900 yılı öncesinde Bursa’da gerçekleşmiş depremler şöyle sıralanıyor:
    15 Mart 1419 Depremi: Bursa Merkez ve İznik’teki şiddeti Mercalli cetveline göre 8 olarak kestiriliyor.
    10 Mayıs 1556 Depremi: Edincik-Sarıköy fayı üzerinde ve 7.2 büyüklüğünde olduğu tahmin ediliyor.
    28 Şubat 1855 Bursa Depremi: Merkez üssünün Uluabat Gölü’nün güneyinden geçen Uluabat fayı üzerinde olduğu ve en büyük hasarın gözlendiği zonun Kestel’den Akcalan’a kadar uzanan zon olduğu düşünülüyor. En fazla tahribat Ulu Cami civarında yaşanmış, Ulu Cami’nin 18 kubbesi, Başcı İbrahim Camii önündeki medrese, Tophane Camii’nin 7 kubbesi ve Molla Arap Camii yıkılmıştır. Uludağ eteklerinden kayalar düşmüştür.
    11 Nisan 1855 Depremi: 1300 kişinin öldüğü, Mustafakemalpaşa’da yarıkların açıldığı depremin geniş bir alanda hissedildiği, artçı depremlerin Haziran ayına kadar devam ettiği, Bursa şehri dışında önemli bir hasar meydana gelmediğinden, depremin merkez üssünün şehir içinde, Uludağ eteklerini takip eden kırıklar üzerinde bulunduğu düşünülüyor.

    18 Mart 1953 Yenice-Gönen Depremi: 5 bin den fazla binanın yıkılıp, bir o kadarı da oturulamaz hale geldiği 265 ölümün tespit edildiği belirtiliyor.
    20 Şubat 1956 Eskişehir Depremi: İnegöl, Yenişehir ve İznik’te Mercalli cetveline göre 6 şiddetinde hissedildiği belirtiliyor.

    18 Eylül 1963 Çınarcık Depremi: Armutlu, Mudanya ve Gemlik’te çok şiddetli, Mercalli
    cetveline göre 7 şiddetinde algılanmış ve Bursa’da hafif hasarlar meydana getirdiği belirtiliyor.
    6 Ekim 1964 Manyas Depremi: Manyas, Mustafakemalpaşa ve Karacabey’de güçlü bir şekilde hissedildiği. Mustafakemalpaşa’nın yapı stoğunun yüzde 20’sinin ve Ulu Cami’nin şadırvanının bu depremde yıkıldığı aktarılıyor.
    28 Mart 1970 Gediz Depremi: Merkez üssü Bursa havzasına 135 km uzaklıkta olmasına rağmen Tofaş Otomobil Fabrikası’nın kaba inşaatının tamamlanan bazı kısımlarında ağır hasarlar meydana getirdiği, Jeolojik, jeofizik ve yapı üzerinde yapılan araştırmalar neticesinde hasarların zemin büyütmesi nedeni ile olduğu sonucuna varıldığı belirtiliyor.

    17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi: Resmi kayıtlara göre Bursa’da 286 kişinin ölümüne sebep olduğu, 17 Ağustos depreminde yıkım ve can kayıpları daha çok Mudanya ve Güzelyalı gibi yerleşim alanlarında gözlendiği, Bursa Merkez havzasında ise hasarın düşük kaldığı belirtilmiş.
    AFAD’ın hazırladığı deprem raporunda deprem sonrasında oluşabilecek Tsunami tehlikesine de dikkat çekiliyor. Son 2 bin yılda Marmara’da rapor edilen Tsunami sayısı 30 olarak belirtilirken, 1509 depreminde İstanbul kıyılarında 6 metre civarında, 1894 depreminde ise 4-4.5 metre civarında Tsunami dalgası yüksekliği rapor ediliyor. Ayrıca raporda Marmara Denizi’nin kuzeyindeki Ana Marmara Fayı’nda veya Armutlu Fay’ında olabilecek büyük bir depremin Tsunami oluşturabileceği öngörülmediği belirtiliyor.

    Ayrıca raporda, Bursa genelinde Afet ve acil durum toplanma alanı sayısı 880 olarak belirtiliyor. Afet ve acil durumlar sonrasında geçici barınma merkezleri hazır olana kadar geçecek süre içerisinde paniği önlemek ve sağlıklı bilgi alışverişini
    sağlamak amacıyla halkın tehlikeli bölgeden uzaklaşarak toplanabileceği 880 güvenli alandan 538 tanesi Nilüfer, Osmangazi ve Yıldırım İlçelerinde bulunuyor. Bu sayı Büyükorhan’da 5, Gemlik’te 15, Gürsu 5, Harmancık 1, İnegöl 23, İznik 5, Karacabey 16, Keles 7, Mestel 7, Mudaya 8, Mustafakemalpaşa 19, Orhaneli 6, Orhangazi 6, Yenişehir 8 olarak belirtiliyor.

  • “Bursa’nın deprem fayları belirlendi”

    “Bursa’nın deprem fayları belirlendi”

    Mimarlar Odası Bursa Şubesi ve Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi işbirliği ile konferans düzenlendi. Konferans Mimarlar Odası Bursa Şubesi ve Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi işbirliği ile Bursa Akademik Odalar Birliğinde düzenlendi. Şehir Plancısı Bayram Vardar ile Mimar ve Şehir Plancısı Prof. Dr. Handan Türkoğlu konuşmacı olarak katılım gösterirken çok sayıda mimar ve şehir plancısı programı takip etti. Bursa’nın geçmişten günümüzde uzanan şehir planlarının anlatıldığı programda daha yaşanabilir bir Bursa için neler yapılması gerekildiği tartışıldı.


    Program sonrası açıklamalarda bulunan Bayram Vardar, “Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bir kez daha hatırladığımız deprem gerçeğini göz önünde bulundurarak, gelecek Bursa’nın tahayyülüyle alakalı geçmişte neler tecrübe edildiyse bu tecrübelerin teknik, idari ve hukuki yansımaları çerçevesinde neler olduğunu hem Mimarlar Odası hem de Şehir Plancıları Odası’ndan oluşan bir teknik heyet katılımıyla Bursa’da geçmişten bugüne tahayyülünün yapıldığı bir seminer. Esas gaye gelecek Bursa’sının daha yaşanabilir olması ile alakalı çalışmaların neler olması ve nasıl olması gerektiği ile ilgili çalıştay gerçekleştirdik. Bu çalıştayda Bursa’nın yaklaşık yüzyıl önce başlayan planlama kültürünün gelecekte nasıl olması gerektiği ile alakalı bir takım teknik analizlerinin yapıldığı, 2011-2013 yılları arasında teknik heyetin Bursa’nın geleceğinin planladıkları temel sorunlar ele alındı. Yeşil alanlar ve deprem gerçeği ki bu şu anda çok güncel, planlara nasıl yansıması ile alakalı daha yaşanılabilir bir şehir oluşturmayla ilgili gözden geçirildiği faydalı bir çalışma oldu” şeklinde konuştu.

    “Bursa’nın deprem konusunda ihtiyacı olan veriler elimizde”

    Bursa’nın fay hatlarının haritalandırıldığını ve yerel yönetimlerin mikro bölgelendirme çalışmaları yürüttüğünü söyleyen Vardar, “Bursa metropoliten çevre düzeni planı çerçevesinde yakın geçmişte Bursa’nın bütün fay hatları belirlendi. Bursa’nın deprem konusunda ihtiyacı olan veriler elimizde var. Şu anda yerel yönetimler mikro bölgelendirme dediğimiz daha dar alanlarda bina ölçeğinde çalışmalar yapıyorlar. Bunlar tabi gelecek Bursa’sının daha yaşanılabilir olmasını sağlayacak çalışmalar. Aslında zemin ile yapı ilişkisini sağlayan tüm veriler var artık. Bundan sonra yapılması gerekenler hem teknik insanların hem de yurttaşlarımızın bu gerçeği göz önünde bulundurarak ihtiyaçlarını buna göre belirlemesi gerekiyor” dedi.

  • Fay kırıkları yeryüzünü değiştirdi

    Fay kırıkları yeryüzünü değiştirdi

    Asrın felaketi” olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından MTA ekipleri yıkımın etkilerini ve fay hattının durumunu incelemek için sahaya indi. Ekiplerin saha çalışması kapsamında kuzeydoğuda Yarpuzlu ile güneybatıda Antakya Havalimanı güneyine kadar olan alanda, toplam 315 km uzunluğundaki yüzey kırığı üzerinde 271 gözlem yaptı.

    İlk olarak meydana gelen 04.17’deki Pazarcık merkezli depremle ilgili olarak havadan ve karadan 225 kilometre alan tarandı ve modelleme oluşturuldu.

    İkinci olarak 13.24’te meydana gelen Elbistan merkezli depremle ilgili olarak ise kuzeydoğuda Eskiköy (Doğanşehir-Malatya) ile batıda Göksun (Kahramanmaraş) arasında kalan alanda, 177 km uzunluğundaki yüzey kırığı üzerinde toplam 80 gözlem yapıldı.

    Son olarak 20 Şubat meydana gelen 6.4 büyüklüğündeki Hatay Defne depremiyle ilgili olarak ise depreme neden olan 45 km uzunluğundaki Antakya Fay Zonu üzerinde 26 gözlem yapıldı.

    Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, MTA ekiplerinin saha inceleme ve çalışmalarını günlük takip ederek, ekiplerden sürekli bilgi alıyor.

    Söz konusu haritaların hazırlandıktan sonra hem kamuoyula hem de ulusal ve uluslararası yerbilimcilerle paylaşılacağı öğrenildi.

    Deprem sonrası bataklık gölü oluşmuş

    Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü’nde deprem araştırma ekibinde görevli Dr. Akın Kürçer, yüzey faylanmalarıyla alakalı gözlemler yaptıklarını söyledi.

    Depremin yüzeye etkilerinden bahseden Kürçer, Hatay Havalimanı bölgesindeki son yaptıkları incelemeye ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Bulunduğumuz bölge Hatay Havalimanını güney kısmı. Eğer bulunduğumuz lokasyona 5 Şubat’ta gelmiş olsaydık diğer komşu alanlarda olduğu gibi düz bir tarlaydı. Ancak deprem sonrası gelişen yüzey faylanmasıyla beraber jeoloji literatüründe bataklık gölü olarak nitelendirilen bir göl oluşmuş durumda. Gölün faya paralel uzunluğu yaklaşık 100 metre, genişliği ise 40 metre civarında. Bölgede 1 metre 20 santimlik bir yer değiştirme konusu da söz konusu. Buna benzer coğrafik değişiklikler büyük depremler sonrası oluşabiliyor. Büyük depremler arazide birtakım izler bırakır. Biz bu izleri takip ederek haritalandırma çalışmaları yaparız.”

  • Faylı köy, korkuyla yaşıyor

    Faylı köy, korkuyla yaşıyor

    Dünyanın en hızlı hareket eden ve en aktif sağ-yanal atımlı faylarından biri olan Kuzey Anadolu Fayı (KAF) bin 100 kilometre uzunluğunda sağ yönlü ve doğrultu atımlı aktif fay hattı olarak biliniyor. Yaklaşık olarak Van Gölü’nden Saros Körfezi’ne kadar tüm kuzey Anadolu’yu kesen KAF, tek bir faydan oluşmadığı gibi pek çok parçadan oluşuyor. İstanbul, Kocaeli ve Bursa kesiminden Marmara Denizine giren KAF Hattı, Tekirdağ’ın Şarköy ilçesine bağlı Gaziköy Mahallesinden denizden çıkarak Saros Körfezi ve oradan da Yunanistan’a uzanıyor.


    Diken üstünde yaşıyorlar

    Fay hattının denizden karaya çıktığı noktada bulunan Gaziköy Mahallesi sakinleri adeta diken üzerinde yaşıyor. KAF’ın Ganos Segmenti, en son 1912 yılında biriken enerji sonucunda 7.3’lük deprem üreterek büyük yıkıma sebep olmuştu. 111 yıldır uyuyan bu fayı, denizden çıkar çıkmaz Gaziköy Mahallesi ile buluşuyor. Mahallenin sit alanı olarak ilan edilmesi sebebiyle de bölgede yeni yapılar yapılmadığı gibi söz konusu bulunan yapılarda da herhangi bir güçlendirmenin olmaması da mahalle sakinlerinin korkularını artırıyor.


    Denize sıfır mahalle

    Muhtemel herhangi bir deprem sonrası oluşabilecek bir tsunami de denize sıfır olan mahallede büyük tehlikelere ve yıkımlara yol açabileceği gibi mahalle aynı zamanda heyelan bölgesine yakın alanlarda bulunuyor. Ganos Fay’ına yerleştirilen 150 metre sismik cihazlarla fayın hareketleri izlenilirken, mahalle muhtarı Ali Altıntaş, yetkililerin burası için acil bir proje yapması için çağrıda bulundu.


    Son deprem korkularına korku kattı

    Gaziköy Mahalle Muhtarı Ali Altıntaş yaptığı açıklamada, “Mahalle sakinleri olarak tedirgin yaşıyoruz. Zaten arkamızda gördüğünüz Marmara Denizi. Mahallemiz, fayın denizden karaya çıktığı yerde bulunuyor. Çok tedirginiz. Bulunduğumuz tepe Cumhuriyet tepesi. Arkeolojik sit alanının üzerindeyiz şu an. Aldığımız bilgilere göre bu tepe zaten binlerce yıl önce deprem sonrası oluşmuş bir alan. Tepenin yamaçlarında bolca deniz kabukları ve deniz taşları bulunuyor. Devletimizden yapılarımızın sağlam yapılması için bir proje istiyoruz. Mahallemizde yaşamak istiyoruz. Kahramanmaraş depreminden sonra çok tedirgin yaşıyoruz. Binalarımızın hepsi 1994’ten önce yapılmış binalar. Depreme dayanıksız binalar. Fay hattının Ganos Segmentinde bulunuyor mahallemiz. Tekirdağ açıklarında 3.8 şiddetinde bir deprem oldu. O bizi ayrı bir tedirgin etti. Uzun zamandır uyuyan bir fay. Burası uzmanların Marmara çukuru diye tabir ettiği yer” dedi.

  • Fay ikiye böldüğü ağacı 10 metre taşıdı

    Fay ikiye böldüğü ağacı 10 metre taşıdı

    Samandağ ilçesinde, yaşanan büyük deprem sonrası birçok yerde fay hattının bıraktığı izler ortaya çıkmaya devam ediyor. Fay, bir bahçede bulunan zeytin ağacını ortadan ikiye bölerek, parçalar arasındaki mesafeyi 10 metre açtı. Görenlerin gözlerine inanamadığı manzara depremin yıkıcı etkisini gözler önüne serdi.

  • Hani’de metrelerce fay kırığı

    Hani’de metrelerce fay kırığı

    Merkez üssü Kahramanmaraş olan depremlerin büyük yıkıma neden olduğu 11 şehirden biri olan Diyarbakır’da kırılan fay hatlarının oluşturduğu toprak yarılmaları, köy sakinlerinin cep telefonu kamerasına yansıdı. Depremler Lice’nin Birlik, Hani’nin Çukur-Uysal ve Kaledibi mahallerinde yaklaşık 100 evin ağır hasar görmesine neden oldu. Hani’de yağan karın erimesiyle birlikte ürküten fay kırığı da ortaya çıktı.

    Öte yandan fay kırığının ortaya çıktığı bölgede Kandilli Rasathanesi, Diyarbakır Kaledibi-Hani merkezli bir depremin meydana geldiğini açıkladı. Türkiye saati ile dün 23.59.40’da meydana gelen depremin büyüklüğü 4 olarak açıklandı. Depremin derinliğinin ise 9 kilometre olduğu duyuruldu.

    Hani’deki depremlerin merkez üssü olan Kaledibi Güzelce’de fay kırıklarının toprak yüzeyinde karın erimesiyle derin yarıklar oluşturduğu ortaya çıktı. Köy sakinlerinin görüntülediği metrelerce uzunluktaki fay kırıklarının olduğu bölgede derin yarıklar ve çukurlar görülüyor.