Etiket: Filistin

  • Altın fiyatlarındaki yükselişin sürmesi bekleniyor

    Altın fiyatlarındaki yükselişin sürmesi bekleniyor

    İsrail ile Hamas arasındaki çatışmaların etkisiyle altın fiyatlarının yükselişe geçtiği şu günlerde Konya Sarraflar ve Kuyumcular Derneği Başkanı Yusuf Yaşar, yatırım yönünde altının en güvenli liman olduğunu belirterek, “Altın, 2 bin 2 bin 500 dolar seviyelerine yılbaşından sonra çıkabilir. Küçük, orta ya da büyük yatırımcıya ben kesinlikle altın almalarını öneririm” dedi.
    Yatırımın güvenli limanı altın, haftaya yükseliş ile başladı. Ons fiyatının bin 846 doların üzerine çıkmasıyla son geçtiğimiz haftaların rekorunu kıran altın, vatandaşlardan yoğun talep gördü. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmaların etkisiyle altın fiyatlarında yukarı ivmenin devam edeceği tahmin ediliyor.

     

    “Altın, 2 bin 2 bin 500 dolar seviyelerine yılbaşından sonra çıkabilir”

    Konya Sarraflar ve Kuyumcular Derneği Başkanı Yusuf Yaşar, küçük, orta ya da büyük yatırımcıyı kesinlikle altın almaları konusunda uyararak, “Cumartesi günü İsrail’le Hamas’ın birbirine savaş açması altının fiyatlarını yükseltti. Dünyadaki ons fiyatları yükseldi doğrusu. Cuma gün kapanışlarda bin 825 dolardı ONS bugün bin 846 dolar. Dolar fiyatlarında da yükseliş oldu haliyle altın fiyatları yükseldi. Daha önce sakin de altın hatta düşüş trendlerindeydi şimdi dediğim gibi yükseldi. İleride ne olur? Altın diğer yatırımlar karşılaştırıldığında düşük kaldı. Altın, 2 bin – 2 bin 500 dolar seviyelerine yılbaşından sonra çıkabilir. Küçük yatırımcıya, orta ya da büyük yatırımcıya ben kesinlikle altın almalarını öneririm” dedi.

    “Altın dünya ilk çağlardan beri güvenilir bir liman”

    Yatırım yönünde altının en güvenli liman olduğunun altını çizen Başkan Yusuf Yaşar, “Dolar fiyatı biraz yüksek euro geri kaldı. Döviz alacaklara euro, diğer metal alacaklara da altını öneririm. Altın dünya ilk çağlardan beri güvenilir bir liman. Çünkü savaşlarda bazen paraların sıfıra indiği oluyor. Irak Kuveyt’i işgal ettiğinde çok değerli olan Kuveyt parası sıfıra indi. Suudi Arabistan Riyali geçmez oldu. Bu yüzden altın her zaman güvenilir liman. Kısa sürede çok kazandırmayabilir ama orta ve uzun vadede mutlaka yatırımcısına kaybettirmez, kazandırır. Yatırım sepetlerinde, yatırımcıların en az yüzde 40 altında olmalarını öneririm. Çünkü kesinlikle kaybettirmez. Son bir yılda bir ev, araba fiyatları altına göre yükseldi ama bu dengeyi koruyacak. Araba fiyatlarında düşüş bekliyoruz. Ama altın düşük kaldığı için dengeyi kurup yükseleceğinden eminim. Fiyatlar ise ons altın 1846 dolar civarında, çeyrek 2 bin 915, yarım 5 bin 830, tekli altın 11 bin 625, Ata altının da 11 bin 940, 22 ayar bileziği de bin 670 liradan satıyoruz” diye konuştu.

  • ”Türkiye olarak arabuluculuğa hazırız”

    ”Türkiye olarak arabuluculuğa hazırız”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen Kabine Toplantısı’nın ardından millete sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi.

    Dünyada ve bölgede tüm yaşanan gelişmeleri yakından takip ettiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Bu hususlarla ilgili ülkemizin yaklaşımlarını ve devletimizin siyasetini ifade eden kapsamlı değerlendirmeleri sizlerle paylaşacağız. Ekonomideki sorunların çözümü, depremde yıkılan şehirlerimizin hızla ayağa kaldırılması ve terörle mücadele önceliklerimizin en başında yer almayı daima sürdürmektedir. Öncelikle ekonomik görünümle ilgili gelişmelere değinmek istiyorum. Ekonomi alanındaki programlarımızı dikkatle ve belirlenen takvimi içinde yürütüyoruz. Eylül’ün ilk haftasında OVP’yi milletimizin ve iş dünyamızın takdirine sunduk. 2053 vizyonumuzun önemli bir parçası olan 12. Kalkınma Planımızın hazırlıklarını önemli ölçüde tamamladık. Gelecek 30 yıla dair hedef ve vizyonumuzun yol haritasını teşkil edecek planın detaylarını önümüzdeki haftalarda kamuoyumuzla paylaşacağız. Orta ve uzun vadeli programları yürütürken, ekonominin güncel sorunlarını ve ihtiyaçlarını da ihmal etmiyoruz” dedi.
    Küresel ekonominin geleceği ile ilgili tahminlerin giderek kötümserleştiği bir dönemde, Türkiye’nin bir kez daha kendini farklı güzergaha taşımayı başardığına dikkat çeken Erdoğan, ”Yaşadığımız enflasyon, daha doğrusu rasyonel olgularla bağlarını tamamen koparmış hayat pahalılığı sıkıntısını çözmek için özgün ve akılcı politikalara dayalı bir yol izliyoruz” diye konuştu.

    “Adeta bir histeri halinde süren fiyatlama davranışlarının sonuna gelindiğine inanıyoruz”

    Türkiye’nin hedeflerine ilerlemeye devam ettiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bu meselenin üstesinden gelmenin hukuki ve idari tedbirler yanında asıl milletçe ve bireyler olarak topyekün ortaya koyacağımız ahlak, erdem, hak ve hakkaniyet, esaslı bir duruştan geçtiği açıktır. Biz öncelikle üzerimize düşenleri eksiksiz bir şekilde yerine getirmenin gayreti içerisindeyiz. Son birkaç yıldır adeta bir histeri halinde süren fiyatlama davranışlarının sonuna gelindiğine inanıyoruz. Ülkemizi kronik baş ağrısı olan faiz, kur, enflasyon üçgenine sıkıştırma gayretlerini bir kez daha boşa çıkarmakta kararlıyız. Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlayla büyütme esasına dayanan stratejimizden en küçük bir geri adım atmıyoruz. Geldiğimiz seviyenin gereği olan yeni yöntemleri yeni politikaları devreye alıyoruz. Küresel ekonominin büyüme tahminleri sürekli düşürülürken, Türkiye’ye ilişkin büyüme tahminlerinin düzenli olarak yükseltilmesi doğru istikamette gittiğimizi gösteriyoruz. Bu yılın ilk yarısında yüzde 3.8 büyüyen, 254 milyar doları aşan ihracatının etkisiyle küresel ticaretten aldığı pay yüzde 1.03’e yükselen Türkiye, depremin getirdiği yüke rağmen hedeflerine ilerlemeye devam ediyor” değerlendirmesini yaptı.

    “Otomotiv piyasasında yaşanan spekülatif fiyat artışları ortadan kalkmaya başladı”
    Otomotiv piyasasında spekülatif fiyat artışlarının ortadan kalkmaya başladığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Otomotiv sektörü ile ilgili getirdiğimiz ve yılbaşına kadar uzattığımız pazarlama, satış, ilan sınırlamalarının etkisi giderek daha fazla hissediliyor. Aldığımız tedbirler, kestiğimiz cezalar ve diğer engellemeler sayesinde otomotiv piyasasında yaşanan spekülatif fiyat artışları ortadan kalkmaya başladı. Bu kapsamda stokçuluk yapan ve haksız fiyat uygulamasına giden firmalar ile şahıslara toplam 222 milyon lira idari para cezası kesildi. Rekabeti bozucu faaliyet yürüttüğü tespit edilen 139 firma 2 milyar 105 milyon lira cezaya maruz kaldı. Şimdi benzer bir uygulamayı gayrimenkul piyasasında devreye alıyoruz” değerlendirmesini yaptı.

    “Çimento ve hazır beton sektöründeki dengesiz fiyat artışları da yakın takibe alındı”
    Konut ve kira sektöründe adil, dürüst, özenli ve makul şekilde hareket etmeyerek piyasanın dengesini bozan fahiş fiyat artışlarına yol açan kişi ve kurumlara yönelik ağır yaptırımlar getireceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, çimento ve hazır beton sektöründeki dengesiz fiyat artışları da yakın takibe alındığını bildirdi.
    Erdoğan,” Haksız bir şekilde fiyat yükselttiği tespit edilen firmalar, bunun bedelini ağır para cezalarıyla ödeyecekler. Aldatıcı ve yanıltıcı reklam yapan firmalar ile etiketiyle kasası üzerinde fiyat farkı bulunan işletmeler üzerinde de hassasiyetle duruyoruz. Bu tür yollara tevessül edenlere 215 bin lira ceza yazıldı. Ticaret Bakanlığımızın 81 ilde yürüttüğü gözetim ve denetim faaliyetleri ışığında fahiş fiyat uygulayan işletmelere 86 milyon lira ceza kesildi. Bakanlığımızın zincir marketlere yönelik indirim çağrısının giderek daha çok makas bulduğunu görüyoruz” dedi.

    “Emeklilere tek seferlik 5 bin lira ödeme

    Zincir marketler başta olmak üzere tüm esnafları, işletmeleri yapacakları indirimlerle enflasyonla ve hayat pahalılığı ile mücadeleye destek vermeye davet ettiğini ifade eden Erdoğan,” Vatandaşımızın ekmeğine ve aşına göz dikenlere eyvallah etmeyeceğimiz gibi bu dönemde sergilenen fedakarlıkları da asla unutmayacağız. Bu vesileyle her kesimden insanımıza verdiğimiz tüm sözlerin takipçisi olduğumuzu hatırlatmak isterim. Milletimize verdiğimiz, çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmeme, refah kayıplarını telafi etme sözümüzü yerine getirmek için de bugüne kadar pek çok düzenleme yaptık. Enflasyonun hala yüksek oranlarda seyretmesinin bizim bu çabalarımızı sekteye uğrattığının farkındayız. Bilhassa emeklilerimizin yaşadığı sıkıntıları çok iyi biliyorum. Bunun için bakanlarımıza yeni hazırlıklar yapmaları noktasında gerekli talimatları vermiştim. Kabine toplantımızda yaptığımız kapsamlı değerlendirmelerin ardından emeklilerimizi rahatlatacak yeni bir karar aldık. Emeklilerimize bir defaya mahsus olmak üzere 5 bin Türk Lirası ödeme yapmayı kararlaştırdık. Hem emekli olup hem de fiilen çalışmaya devam eden emeklilerimizi bu düzenlemenin dışında bırakıyoruz. Bütçemize toplam maliyeti 61 milyar lirayı geçen Bu ödemeler, Kasım ayının ilk yarısı itibariyle emeklilerimizin hesabına yatırılmış olacaktır. Yılbaşında emeklilerimizin durumunu tekrar gözden geçirecek inşallah o zaman da her türlü fedakarlığı sergileyeceğiz. 12.2 milyon emeklimizi doğrudan etkileyen bu kararın hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye büyüdükçe, güçlendikçe, zenginleştikçe ortaya çıkacak kaynağı milletimizin her kesimi ile paylaşma ilkemizi doğal gazdan, çalışan ve emekli maaşlarına kadar her alanda hayata geçirmeyi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

    “Birliğimize beraberliğimize, kardeşliğimize sıkı sıkıya sarıldıkça Allah’ın izniyle üstesinden gelemeyeceğimiz mesele, çözemeyeceğimiz sorun, alt edemeyeceğimiz tehdit yoktur” diyen Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Şehir merkezlerimizdeki deprem yıkıntılarını büyük ölçüde temizledik, temizlemeye de devam ediyoruz. Dünyada 11 şehirdeki 14 milyon insanı etkileyen 50 bini aşkın can kaybına ve 850 bin bağımsız bölümün yıkımına yol açan bir felaketle böylesine etkili ve hızlı mücadele eden başka bir ülke örneği yoktur. Şehir merkezlerimizdeki deprem yıkıntılarını büyük ölçüde temizledik. Geçici barınma alanlarda 600 bin vatandaşımıza hizmet veriyor ayrıca kira yardımı ve diğer desteklerle 1.3 milyon insanımızın yanında yer alıyoruz. Rezerv alanlarında yapacağımız 200 bin konut ve yerinde dönüşümle inşa edilecek 218 bin konutla ilgili çalışmalar süratle ilerliyor. “

    Operasyonlarda 162 terörist etkisiz hale getirildi

    Türkiye’nin 40 yıllık terörle mücadelesinin sadece fiziki standartları itibarıyla değil, aynı zamanda insani ve ahlaki olarak alnının akıyla yürüterek başarıya ulaştırmış bir ülke olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Aynı ilkeli duruşla mücadelemizi sürdürüyoruz. Son dönemde terörü kaynağında kurutma stratejimiz çerçevesinde bu mücadeleyi önemli ölçüde sınırlarımız dışına taşıdık. Binlerce yıllık devlet geleneğimizden aldığımız ilhamla sınırlarımız dışındaki mücadeleyi de uluslararası hukuka riayet ederek, insani ve ahlaki çizgileri asla ihlal etmeden yürütüyoruz. Bizim terörle mücadele tarihimizin sayfalarında ne bilinçli olarak burnu kanamış tek bir masumun ne kanı dökülmüş tek bir çocuğun ne de onuru zedelenmiş tek bir mazlumun kaydı vardır. Kuzey Irak ve Suriye’nin kuzeyinde geçtiğimiz hafta yaptığımız son harekatları da aynı hassasiyetle icra ettik. Sadece terör örgütü mensuplarını, teröristlerce kullanılan tesisleri, terörün gelir kaynaklarını ve yeteneklerini hedef aldığımız operasyonumuzun ilk safhası başarıyla sonuçlandı. 1 Ekim’den bugüne Hava Kuvvetlerimizin harekatları ve ateşle taarruz neticesinde teröristlere ait toplam 194 hedef imha edildi. Operasyonlarımız sonucunda 162 terörist etkisiz hale getirildi” dedi.

    Harekatlar düzenlemeye devam edileceğini bildiren Erdoğan, ”Her operasyonumuzda olduğu gibi son harekatta da en büyük sorunu DEAŞ bahanesiyle terör örgütüne destek veren müttefikimizle yaşadık. Yıllardır bölgedeki terör örgütleriyle yakın ilişki içinde olan diğer güçlere bir çağrı yapıyoruz. Bu ülkelerden yapacağımız harekatlarda zarar görmemeleri için bölgedeki askeri ve istihbarı unsurlarını teröristlerden uzak tutmalarını istiyoruz. Son harekattan önce de hem Dışişleri hem milli Savunma Bakanlıklarımız hem de MİT Başkanlığımız seviyesinde aynı ikazlarda bulunduk. Adeta ak sütün içindeki ak kılı ayırt etme hassasiyetiyle teröristler dışında kimseye zarar vermeden bu operasyonu yürüttük. Buna rağmen tatsız ve muhataplarımızın ifadesiyle üzüntücü verici bir hadise yaşanmasını engelleyemedik. Hiç şüphesiz bu olay, milli hafızamıza kayıt edilmiştir ve vakti, saati geldiğinde gereği muhakkak yapılacaktır. Terör örgütüne ve kontrolündeki yerlere daha bir kararlılıkla, daha bir şiddetle, daha etkili bir şekilde harekatlar düzenlemeye devam edeceğiz. Sınırlarımızda ne tek bir teröristin barınmasına ne de bir terör koridoru kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Esasen müttefiklerimiz bunun sözünü bize verdiler ancak bu sözlerini tutmadılar. Terör örgütünün ismini değiştirmeleri sadece kendilerini kandırmaları anlamına gelmiyor. Başkalarını da kandırıyorlar. PKK’ya SDG demekle Amerika’ya Birleşik Devletler, Büyük Britanya’ya Birleşik Krallık demekle burada herhangi bir şey değişmiyor” diye konuştu.

    PKK’yı terör örgütü olarak tanıyan her ülkenin bu örgütün farklı isimlerle faaliyet gösteren yapılarını da aynı kapsama almasının hem hukuki hem ahlaki bir yükümlülük olduğunu vurgulayan Erdoğan,” PKK’nın siyasi uzantısı, HDP’nin şu anda cezaevinde bulunan eski genel başkanının ve yönetiminin çağrısıyla bundan tam 9 yıl önce yaşanan hadiseler bile tek başına böyle bir tavrı gerekli kılar. Güvenlik görevlilerimizin yanı sıra aralarında Yasin Börü’nün de olduğu onlarca sivil vatandaşımızın vahşice katledildiği bu kanlı hadiselerin sorumlularına arka çıkanlar da en az onlar kadar suçludur. Tüm isimleri ve uzantılarıyla, PKK’yı tamamen ortadan kaldırana kadar, sınır ötesi harekatlarını devam ettirme küresel düzeyde istihbari faaliyetler yürütme, Türkiye’nin meşru hakkıdır. Bir gece ansızın gelebiliriz sözünün gereğini her gün, her an yerine getirmeyi sürdüreceğiz. Bu konsept sadece PKK’yla sınırlı değildir. Onunla birlikte FETÖ’den DEAŞ’a ülkemizi hedef alan terör örgütlerinin hepsini kapsamaktadır. Diğer yandan Kuzey Irak sınırlarımızda oluşturmaya başladığımız güvenlik koridorunu her geçen ay biraz daha yaygınlaştırıyor, tahkim ediyoruz. Irak Merkezi Hükümeti ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’yle iş birliği içinde yürüttüğümüz bu çalışmaları tamamlayarak çemberi Kapattığımızda terörle mücadelede yeni bir safhaya geçeceğiz. Türkiye’nin buradaki operasyonlarıyla terör örgütünü çökertmesi, Irak’ın toprak bütünlüğüne ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin huzuruna da katkı verecektir. Irak’la geliştirdiğimiz siyasi ve ekonomik ilişkilerin geleceği bakımından da bu sürecin bir başarıyla sonuçlanmasını hayırlı bir adım olarak görüyoruz” açıklamasında bulundu.

    Erdoğan, ”Bölgemizde bir başka kriz alanı olan Karabağ’dan Azerbaycanlı kardeşlerimizin kararlı ve cesur mücadelesiyle elde edilen zaferi bir kez daha tebrik ediyoruz. Bu tecrübeler ışığında Ermenistan yönetiminden beklentimiz, önümüzdeki dönemde aklın ve hakkaniyetin ışığında barış, güvenlik ve refah odaklı bir politika izlemesidir. Şayet bu şekilde hareket eder. Zengezur koridorunun açılması başta olmak üzere verdiği sözleri tutarsa Ermenistan yönetimiyle ilişkilerimizi adım adım geliştirmeye hazır olduğumuzu tekrar ifade etmek istiyorum. İran yönetimine de bölgede barış ve huzurun kökleşmesini sağlayacak bölgede Siyasi ve ekonomik adımların yolunu açacak bu tarihi projede birlikte hareket etme çağrısında bulunuyorum Müslümanlar olarak ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın ve onun içinde yer aldığı Kudüs-i Şerif’in gönül dünyamızda ayrı bir yeri var. İnsanlığın en eski yerleşimlerine, medeniyetlerine beşiklik eden Kudüs merkezli coğrafyadaki her kökenden ve inançtan insanlar ecdadımızın idaresinde asırlarca barış ve huzur içinde yaşamıştı. Maalesef bu bölge Birinci Dünya Savaşı’nın ardından orayı terk etmek zorunda kalmamızla birlikte kanın, gözyaşının, gerilimin çatışmanın, işgalin eksik olmadığı bir yere dönüştü. Hem Filistin halkına yapılan haksızlıklar ve zulümler hem üç dinin kutsallarını içinde barındıran Kudüs’ün özellikle de Mescidi Aksa’nın mahremiyetine yönelik tecavüzler, bölgeyi hep diken üstünde tuttu. Sorunların bu kadar derinleşmesinde elbette uluslararası toplumun Filistinlilere verdiği sözleri yerine getirmemesinin de çok ciddi payı vardır. Birleşmiş Milletler ‘in ve diğer uluslararası kuruluşların Filistin’le ilgili aldığı kararların neredeyse hiçbiri uygulanmadı” değerlendirmesinde bulundu.

    “Savaşın da bir adabı ve ahlakı var

    Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail, Filistin arasında yaşanan çatışmalara yönelik ,”Türkiye olarak bizim bu konudaki tavrımız nettir. 1949 yılından beri İsrail Devleti’ni tanıyoruz ve kimi zaman kesintiye uğrasa da diplomatik ilişkilerimizi sürdürüyoruz. Bununla birlikte 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız, egemen bir Filistin Devleti kurulmadan bölgeye huzur gelmeyeceğine inanıyoruz. Filistin halkını sürekli taciz ederek, can ve mal güvenliğini hiçe sayarak, evlerine ve arazilerine el koyarak, altyapısını tahrip ederek, kalkınmasına engel olarak bölgedeki sorunun çözülemeyeceği açıktır. Böyle bir yaklaşım, sadece derinleşen huzursuzluğun yol açtığı çatışmaların artmasına, her iki tarafında sürekli kanının dökülmesine nihayetinde de barış arayışlarının hep hüsranla sonuçlanmasına yol açar. İsrail’in, Filistin halkının temel haklarını hiçe sayan yaklaşımı son olayda da görüleceği üzere kendi halkının güvenliğine de tehdit etmektedir.

    Biz ne işgal topraklarında ne Filistin topraklarında tek bir masumun dahi burnunun kanamasına razı olmadığımızı hep söyledik, söylüyoruz. Bugün de aynı yerdeyiz. Değişen bir şey yok. Bugün hiçbir ayrım yapmadan, inancına, kökenine bakmadan insanı bu şekilde savunuyoruz. İsrail güvenlik güçlerinin ve illegal yerleşimcilerin Filistinlilere uyguladığı baskıya, zulme, yargısız infazlara, can ve mal tehdidine de nasıl karşıysak; İsrailli sivillere yönelik rastgele eylemlere de aynı şekilde karışıyız. Hele hele Gazze’nin orantısız hava ve kara saldırılarıyla yerle yeksan edilmesi, camilerin bombalanması bu sırada yaşayan masum kadın, yaşlı, çocuk ölümlerinin yaşanması asla kabul edilemez bir durumdur. İsrail şehirlerine yönelik eylemlerde benzer manzaralar ortaya çıkmışsa bunları da kesinlikle tasvip etmiyoruz. Her şeyin olduğu gibi savaşın da bir adabı ve ahlakı vardır. Tüm taraftar buna riayet etmekle mükelleftir. Altını çizerek hep ifade ettiğimiz gibi adil bir barışın kaybedeni olmaz. Bir şiddet sarmalına girilmesi ilave acıdan başka bir şey getirmez. İsrail yönetiminden Gazze başta olmak üzere Filistin topraklarına yönelik bombardımanlarını, Filistinlilerden de İsrail’deki sivil yerleşimlere yönelik tacizlerini durdurmalarını istiyoruz. Bu itidalli adım barışa giden yolun kapısını da aralayacaktır. Gün fevri değil, devlet aklıyla, soğukkanlılıkla ve insanlık vicdanıyla hareket etme günüdür” açıklamasını yaptı.

    Türkiye olarak, tarafların talep etmesi halinde esir takası dâhil her türlü arabuluculuğa hazır olduklarını açıklayan Erdoğan, ”Bir süredir devam ettirdiğimiz diplomatik temaslarımızı artırarak sürdürüyoruz. Filistin Devlet Başkanı Abbas ve İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ile son derece verimli birer telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Her iki lidere de sivil ölümlerinden duyduğumuz derin üzüntüyü ifade ettim. Çatışmaların sonlandırılması ve sükûnetin bir an önce sonlandırılması noktasında elimizden geleni yapmayı dile getirdik. Yine Katar Emiri Şeyh Temim, Lübnan Başbakanı Mikati, Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile de görüşerek akan kanı nasıl durdurabileceğimizi değerlendirdik. Gazze halkının ihtiyaç duyacağı insani yardım malzemelerinin tedariki konusunda da gerekli hazırlıklarımızı yapıyoruz” diye konuştu.

    Erdoğan konuşmasının devamında şunları kaydetti:
    “Güney Asya’nın kadim coğrafyası Afganistan’dan acı bir haber geldi. Afganistan’ın Herat vilayetinde meydana gelen ve en büyüğü 6,1 şiddetinde ölçülen bir dizi deprem büyük yıkıma yol açtı. İlk belirlemelere göre, ölü sayısının 2 bin 500’ü, yaralı sayısının 10 bini bulduğu depremlerde hayatını kaybeden Afganistanlı kardeşlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Türkiye olarak deprem haberini alır almaz hemen arama kurtarma, sağlık ve yardım personellerimizi hazırladık. Ayrıca bölgede faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarımızı harekete geçirdik. Afganistan’a ulaşan ekiplerimiz ülkenin afetten sorumlu birimleriyle işbirliği içinde çalışmalarına başladı. Afganistan’daki kardeşlerimizin yanında yer almaya her türlü ihtiyaçlarını karşılamak için devam edeceğiz.”

  • İran’dan saldırı iddialarına sert tepki

    İran’dan saldırı iddialarına sert tepki

    İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, başkent Tahran’da düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Filistinli gruplarca Gazze’den düzenlenen saldırıları İran’ın planladığına ilişkin basında yer alan haberlere dair Kenani, şunları aktardı: “Filistin kendini savunabilecek kapasitededir. İran’ın rolü konusunda yapılan bazı açıklamalar ve ithamlar, siyasi hedefler doğrultusunda İsrail’in zayıflığını ve yenilgisini görünür kılmamak için yapılmaktadır. Dikkatleri başka yere çekmek için yapılmaktadır.”

    İİT’YE FİLİSTİN İÇİN OLAĞANÜSTÜ TOPLANTI ÇAĞRISI

    Kenani, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın mevkidaşlarıyla yaptığı telefon görüşmelerini de hatırlattı.

    Bu görüşmelerde son gelişmelere “ciddi şekilde” yer verildiğin belirterek, “Abdullahiyan, Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin ile yaptığı telefon görüşmesinde İslam İşbirliği Teşkilatının Filistin’e yardım için olağanüstü toplantı yapmasını önerdi.” dedi.

    ZAFER MESAJI

    İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Hamas ve Filistin İslami Cihat Örgütü lideriyle telefonda görüştü. Cumhurbaşkanı Reisi, Hamas’ın İsrail’e karşı düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu’na ilişkin tebrik mesajı yayınladı.

    Mesajında, İsrail için bölgede denklemlerin değiştiğini belirten Reisi, Hamas’ı ve Filistin halkını İsrail’e karşı gerçekleştirdikleri askeri operasyon nedeniyle kutladı.

    Reisi, Hamas’ın saldırısı için “Bu sahte siyonist rejime karşı direnişin tezahürüdür” dedi.

    “SALDIRIYA DAHİL DEĞİLİZ”

    Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dün acil toplandı. İran’ın BM misyonu, Hamas saldırılarına karışmadıklarını aktardı.

    İran’ın Birleşmiş Milletler misyonu tarafından Hamas saldırısının sorumlusu olarak İsrail gösterildi. Bu saldırının İsrail’in yıllardır süre gelen işgal ve suçlarının sonucu ortaya çıkan meşru müdafa olduğu savunuldu.

    Yapılan açıklamada, “Filistin’e destek veriyoruz. Ancak Filistin’in düzenlediği saldırıya dahil değliz” denildi.

  • Filistin-İsrail destekçileri karşı karşıya

    Filistin-İsrail destekçileri karşı karşıya

    New York bölgesinde faaliyet gösteren Filistin yanlısı sivil toplum kuruluşları (STK) tarafından “Filistin için herkes dışarı” çağrısıyla yapılan gösteriye binlerce kişi katıldı. Times Meydanı’nda toplanan her kesimden gösterici, ellerinde bayrak ve pankartlarla Filistin’e destek mesajı verdi. “Filistin’e özgürlük” sloganı atan göstericiler, ellerinde “Filistin’e destek, işgale son”, “Direniş haklıdır”, “Apartheid İsrail’e ABD yardımlarını kesin” yazılı pankartlar taşıdı.

    İKİ GRUP ARASINDA SATAŞMALAR YAŞANDI

    Diğer yandan, bir grup İsrail yanlısı gösterici de ellerinde İsrail bayraklarıyla protesto alanının karşı tarafında toplandı. İki grup arasında zaman zaman sözlü sataşmalar yaşandı. Filistin yanlısı göstericiler, daha sonra sloganlar atarak İsrail’in New York Başkonsolosluğu önüne doğru yürüyüşe geçti. Polisin geniş güvenlik önlemleri aldığı gösteri, burada da bir süre devam ettikten sonra sona erdi.

  • İsrail resmi olarak ‘savaş’ durumu ilan etti

    İsrail resmi olarak ‘savaş’ durumu ilan etti

    Kuşatma altındaki Gazze’yi kontrol eden Hamas’ın İsrail kentlerine yönelik daha önce eşi benzeri görülmemiş büyüklükteki saldırısı Ortadoğu’da şok etkisi yarattı. “Aksa Tufanı” isimli operasyon kapsamında direnişçiler yirmi dakika içinde İsrail topraklarına 5 bin roket fırlatırken, Demir Kubbe’yi aşmayı başaran roketlerden bazıları Aşdod ve Aşkelon başta olmak üzere birçok kentte patlamalara yol açtı. Çatışmalar gün boyu ve gece devam etti.

    Dün saldırı sonrası ‘savaştayız’ açıklaması yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu akşam geç saatlerde İsrail televizyonuna çıkarak intikam yemini etti. İsrail’in tüm askeri gücünü kullanacağını belirten Netanyahu “Bu savaş uzun ve zor olacak” dedi, Gazze’de bulunanların bölgeyi terk etmesini istedi.

     

  • Başkentte İsrail protesto edildi

    Başkentte İsrail protesto edildi

    Ankara’da Hacı Bayram Camii’nde öğle namazı sonrası toplanan bir grup vatandaş, İsrail’i Gazze’ye yönelik yaşanan son gelişmelerden dolayı protesto etti. Hacı Bayram Camii’nin avlusunda toplanan yüzlerce kişi ellerinde, “İşgal bitsin, huzur gelsin” pankartları ile tekbir getirdi.

  • “Tüm dünyada barış”

    “Tüm dünyada barış”

    İstanbul, dünyadaki mega şehirlerin belediye başkanları ve temsilcilerinin bir araya geldiği, ilk kez düzenlenen “Megaşehirler Zirvesi”ne ev sahipliği yaptı. Dünyanın megaşehirlerinin belediye başkanları, başkan yardımcılarını ve üst düzey yetkililerini, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Metropolis Başkanı ve Kolombiya’nın Başkenti Bogota Belediye Başkanı Claudia Lopez’in ev sahipliğinde İstanbul’da bir araya geldi. “Uygun Fiyatlı Megaşehir Hizmetleri için Sürdürülebilir Finans” ana temasıyla düzenlenen zirveye; İstanbul ve Bogota’nın yanı sıra Buenos Aires, Lahore, Sao Paulo, Guangzhou, Ho Chi Min City, Dhaka, Bağdat gibi mega şehirlerin belediye başkanları ve temsilcileri katıldı. Floransa, Ramallah ve Barcelona ise konuk katılımcı olarak zirvede yer aldı. Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatı (UCLG) Genel Sekreteri Emilia Saiz, Metropolis Genel Sekreteri Jordi Vaque ve Uluslararası Finans Kurumu (IFC) temsilcisi Marieme Travaly de zirveye katılarak, kendi uzmanlık alanlarında düzenlenen panellere moderatörlük yaptı.

    Artİstanbul Feshane’de düzenlenen zirve, “aile fotoğrafı” çekimi ile başladı. Zirvenin açılış konuşmalarını, İmamoğlu ve Lopez, ana konuşmasını ise Floransa Belediye Başkanı Dario Nardella gerçekleştirdi. Sabah saatlerinde başlayıp akşam 18.30’a kadar sürecek olan zirvede; “Megaşehirlerin Alternatif Gelecekleri”, “Temel Megaşehir Hizmetlerine Hakkaniyetle Ulaşılmasının Sağlaması”, “Megaşehirler İçin Yenilikçi Finansman Modelleri” ve “Megaşehirler Arası İş Birliği” konulu panelleri gerçekleştirilecek.

    “Dünyada ilk kez gerçekleştirilmekte olan Megaşehirler Zirvesi’ne İstanbul’da ev sahipliği yapmak bizim için oldukça heyecan verici” diyen İmamoğlu şunları söyledi:

    “SORUNLARIMIZ ORTAK: Hem ölçek olarak büyük hem de nüfus olarak yoğun olan megaşehirler, aynı ülke içinde bulundukları diğer şehirlerden çok farklı yapılara ve dinamiklere sahip. 16 milyonu aşan nüfusuyla Türkiye’de hiçbir şehre benzemeyen İstanbul, riskleri ve fırsatlarıyla, sorunları ve çözümleriyle daha çok Bogota’ya, Guangzhou’ya, Lahore’a benziyor. Bu yüzden ortak sorunlarımızı konuşmalı ve çözümleri için işbirliği ve dayanışma içinde olmalıyız. Birbirimizden öğrenmeliyiz.

    50’LERİN BAŞINDA DÜNYADA SADECE NEWYORK VE TOKYO GİBİ İKİ MEGAŞEHİR VARDI: 1950’lerin başlarında dünyada sadece New York ve Tokyo gibi iki megaşehir bulunurken, günümüzde sayıları 40’ı aştı. 50 yıl önce İstanbul sadece 1,5 milyonluk bir şehirdi. Bugün ise 16 milyonu aştı. Bu sayıya, geçici koruma altındaki Suriyeliler dahil değil. 2022 verilerine göre, İstanbul’un Türkiye işgücündeki payı yüzde 20, ihracattaki payı yüzde 50, ithalattaki payı ise yüzde 54,6’dır. Mega şehirlerin sayıca çoğalması, kapladıkları kentsel alanın genişlemesi ve insan sayısı olarak artması bütün dünyanın dengelerini değiştiriyor. Küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine dair somut adımlar atmaya çalışırken, mega şehirlerin ölçeği bu çözüm önerilerinde mutlaka dikkate alınmak zorunda. Nüfusu birkaç yüz bin olan kentlerin karbon emisyonunu 2030 yılına kadar azaltmaları, İstanbul gibi bir megaşehirden daha kolaydır. Maalesef tüm şehirleri kapsayan toplantılarda, mega şehirlerin ölçeği göz önünde bulundurulmadan kararlar alınıyor ve bunları uygulamaları bekleniyor. Bu nedenle, mega şehirler olarak bir araya gelmek artık bir gereklilik. Bu konu ile ilgili danıştığımız tüm mega şehirler bunun bir ihtiyaç olduğunun farkında. Bu zirveyi planlarken de birlikte hareket ettik ve pek çok megaşehrin görüşlerini aldık. Bundan sonra da aramızda oluşan kapsayıcı ve yapıcı bir diyalog ve iş birliğinin devamı çok önemli.

    ŞEHİRLERİMİZ NEFRET TOHUMLARININ EKİLEBİLDİĞİ YERLER OLMAKTAN ÇIKMALI: Şehirlerimiz, insanların birbirlerine şüphe ile baktıkları, nefret tohumlarının ekilebildiği yerler olmaktan çıkmalı. Bunun için hepimize görev düşüyor. Şehirlerimizi barış ve hoşgörünün yeşerdiği yaşam alanlarına dönüştürmek hepimizin elinde. Bu vesileyle, dün Filistinliler ve İsrailliler arasındaki şiddetin tırmanmasından duyduğum büyük üzüntü ve endişeyi ifade etmek istiyorum. Bugün misafirimiz olarak aramızda Ramallah Belediye Başkanı da bulunuyor. Kendisiyle dün akşam uzun uzun konuştuk. Filistin sorununun ne kadar derin ve karmaşık olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu çatışmada sivillerin hedef alınması bizi çok derinden üzdü. Hangi taraftan gelirse gelsin sivillere karşı saldırılar kabul edilemez. En yakın zamanda diyalog yoluyla kalıcı ve adil bir çözümün bulunması için hep birlikte çalışalım. İnsanlığın en eski yerleşim alanlarından birisi olan bu coğrafyadaki bu çatışmanın son bulması, bütün dünyanın sorumluluğudur. Bu konuda bizler de bu sorumlulukta en üst seviyede görev almaya hazır bir milletiz.

    DAYANIŞMA BELEDİYECİLİĞİ BİZİM İÇİN NE DEMEK: Göreve geldigimiz günden bu yana yaptığımız çalışmalarla İstanbul’da “dayanışma belediyeciliği” kavramını geliştirdik. Dayanışma belediyeciliği bizim için ne demek? İçerisinde bulunduğumuz bina, aslında bunun güzel bir örneği. Osmanlı döneminde bir fes fabrikası olan bu kamusal mekan, geçmişte sadece bayramlarda halka açılan, kullanımı kısıtlı ve kötü durumda bir alandı. Şimdiyse, burayı, tıpkı Yerebatan Sarnıcı, Müze Gazhane, Casa Botter gibi restore ederek şehrin kalbinin attığı çok amaçlı bir kültürel merkezi haline getirdik. İçeride bir çalışma alanımız ve sanat kütüphanemiz var. Dışarıdaki açık alanda her hafta bedava konserler yapılıyor. Ayrıca, hemşehrilerimize danstan resme kadar bir sürü kurs imkanı sunuyoruz. Bu hizmetlerimize ulaşamayan, çevrede yaşamayan, engelli vatandaşlarımızın buraya gelebilmeleri, gezmeleri ve kullanabilmeleri için bedava ulaşım sağlıyoruz. Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası’nı da burada eşim Dilek, çocuklarım ve mahalleli pek çok vatandaşla, dışarıda kurduğumuz dev ekrandan izledik. Filenin Sultanlarının bize yaşattığı heyecanı beraber paylaştık. Bize inanılmaz bir gece yaşattılar, gurur kaynağı oldular ve o dayanışma duygusunu bize tekrar aşıladılar.

    HER ŞEY PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIYOR: Bu birlik, beraberlik ve dayanışma duygusu, belediye başkanı ile hemşehrilerinin arasındaki ilişkinin temelidir. Şehirlerinin ölçeklerinin büyümesi, hemşehriler ile belediye başkanı arasındaki mesafeyi artırmamalıdır, aksine yakınlaştırmalıdır. İşte bu sebeple, bizim ölçeğimizdeki şehirlerin belediye başkanları, ulaşılabilir olmalı. İstanbullularla olan ilişkimi böyle yürütmeye gayret ediyorum. Beni, her zaman şehrimin sokaklarında yürürken, pazarlarında gezerken, spor müsabakalarını izlerken görebilirsiniz. Ve en çok da gençlerle selfie çektirirken görebilirisiniz. çünkü her şey paylaştıkça güzel. Her şey paylaştıkça çoğalıyor. Dayanışma belediyeciliğinin özünde de bu var. Beraber sevinmek, beraber üzülmek, beraber derdimize derman aramak. Saraçhane’deki ofis masamın arkasında Cumhuriyet’imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün bir resmi var. Orada Atatürk, bir vatandaşı dinliyor. Atatürk, onun gözlerinin içine bakıyor. Bu resim benim için çok kıymetli. Çünkü bana bu işi neden yaptığımı ve kimin için yaptığımı hatırlatıyor. Saraçhane’ye her girdiğimde beni oraya kim seçti ve neden buradayım; bunu kendime hatırlatıyorum. Dayanışma belediyeciliğinin yolu, vatandaşı dinlemekten geçer. Benim ilk görevim, vatandaşın eleştirilerine kulak vermektir.

    EMANETE İYİ BAKMAK ZORUNDAYIZ: Yarının yerleşim alanlarının yaşanılır olabilmesi için birlikte çalışmamız şart. Bunu yaparken kendimize şunu hatırlatmalıyız: Bu şehirler, bizim mirasımızdır, gelecek nesillere teslim edene kadar bize verilen bu muhteşem emanete iyi bakmak zorundayız. Birbirimize ilham kaynağı olabileceğimize candan inanıyorum. Bu toplantının farklı bölümlerinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak edindiğimiz bilgi ve tecrübeleri sizlerle paylaşacağız. Eminim, bugünkü zirve neticesinde birbirimizden pek çok şey öğreneceğiz. Küresel sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşmanın en etkili yönteminin yereli önceliklendirmek olduğuna inanıyorum. Daha iyi bir gelecek için değişim yerelden başlamalı. Önce ulusal, sonra da küresel politikaları etkileyebilecek güce ulaşmalıdır. Sözlerime son verirken; Megaşehirler Zirvesi’nin gerçekleşmesine katkıda bulunan tüm çalışma arkadaşlarıma, dünyanın uzak ve yakın farklı coğrafyalarından gelerek bu çalışmaya katkıda bulunma iradesi gösteren tüm şehir temsilcilerine, özellikle belediye başkanlarına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. İyi bir işe imzaatmakta olduğumuza ve bugün başlattığımız bu sürecin ne anlama geldiğinin bundan yıllar sonra çok daha iyi anlaşılacağına olan inancım sonsuz.”

    LOPEZ: BM, DÜNYADAKİ BARIŞ VE HUZURU KORUMADA BAŞARISIZ

    Metropolis Başkanı ve Bogota Belediye Başkanı Lopez de açılış konuşmasında, mega şehirlerin yerel ve uluslararası ölçekteki önemine dikkat çekti. Megaşehirlerin ortak sorunları ve çözüm yollarıyla ilgili görüşlerini aktaran Lopez de İsrail ve Filistin arasında yaşanan şiddet olaylarına yönelik fikirlerini dile getirdi. “Birlikte çalışarak kentlerimizin refahını arttırmak değil, aynı zamanda sürdürülebilir hale gelmesini sağlamalıyız” diyen Lopez, şunları dile getirdi:

    “Megaşehirler olarak güçlerimizi birleştirmeliyiz. Böylelikle daha merkeziyetsiz yapılar sunmalıyız ve daha kapsayıcı yapılar sunmalıyız. Daha yeşil yapılar, daha sosyal ve çevreye faydalı yapıları hangi ülkede, hangi şehirde bulunursak bulunalım, sunmak için çok çalışmalıyız. Metropolis ve UCLG kapsamında Birleşmiş Milletler (BM) toplantılarında bulunduk geçen hafta. Ve BM’ye, aslında kurulma amacı dünyadaki barış ve huzuru korumak olan BM’ye bu görevi yapmalarını ilettik. Bu alanda şu ana kadar çok fazla da başarılı olamadılar. Ve o yüzden buradan da sadece İsrail’de ve Filistin’de değil, tüm dünyada barış sağlanması önemli. Yoksa, refahı hiçbir yerde oluşturamayız. Kutuplaşma, ayrım ve çatışmalar, bu refah ortamını engellemekte. O yüzden hangi büyüklükte olursa olsun, şehirlerib barışı ve huzur desteklemesi çok önemli. Bunu yapmak için de adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir toplumlar oluşturmalıyız.”

    NARDELLA: TÜRK MİLLİ TAKIMININ BAŞARISINDA İTALYAN KATKISI DA VAR

    Floransa Belediye Başkanı Dario Nardella ise konuşmasına, Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası’nı kazanan Türk Milli Takımı’nı tebrik ederek başladı. Nardella, şunları söyledi:

    “Bu zaferde İtalyan katkısı da var. Çünkü takımın koçu İtalyan; Santerelli. Dolayısıyla spor, burada birlikte yürüyebileceğimiz muhteşem bir alan açıyor bize, değil mi? Ortak değerlerimiz spor üzerinden ortaya çıkıyor” dedi. İmamoğlu’nun göreve geldiğinden bu yana belediye başkanlarının her gün karşılaştığı sorunlar karşısında önemli işler yaptığını vurgulayan Nardella, “Bundan dolayı gurur duyduğumu söylemeliyim. Fikir teatisi yapmaktan aynı şekilde memnuniyet duyuyorum. İki kentinde dahil olduğu Eurocities var mesela benim başkanlığım döneminde. Yahut da mesela B40 var. Yine başka bir kent ağı Balkan kentlerinin dahil olduğu. Bu konuda sağladığı vizyon ve açıklıktan dolayı çok teşekkür ediyorum Ekrem’e. Burada değişmeyen tek şey, değişimdir. Değişim kaçınılmaz ve kentler bunu gayet iyi biliyor. Eğer sağ kalmak istiyorsan, ayakta kalmak istiyorsak yüzyıllar boyunca, kentler ve topluluklar, değişimi kucaklamalı. ‘Uluslar ya da hükümetler gider, ama kentler kalır’ diyoruz. Tarihte hep böyle olmuş. Olan şey bu. Bugün İstanbul’dayız. Yüzyıllar boyunca devam eden değişimi, imparatorlukları, kültürü vs. bunları İstanbul’dan daha güzel neresi ifade edebilir ki. İstanbul hala burada; Floransa gibi, Paris gibi, Roma gibi, Bogota gibi ve dünyanın başka kentleri gibi.”

    Açılış konuşmalarının ardından Kolombiya Üniversitesi Profesörü Jeffrey Sachs’ın çevrimiçi sunum gerçekleştirdi. Paneller serisi de Şangay Tongji Üniversitesi Profesörü Richard Hsu’nun moderatörlüğüyle başladı.

  • Filistin’de can kaybı 313’e yükseldi

    Filistin’de can kaybı 313’e yükseldi

    Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, dün sabah saatlerinde İsrail’e yönelik ‘Aksa Tufanı Operasyonu’ başlatmış, İsrail ise ‘Demir Kılıçlar Operasyonu’yla karşılık vermişti. Çatışmalar devam ederken Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in saldırılarında can kaybının arttığını duyurdu. Açıklamada, 313 Filistinlinin hayatını kaybettiği ifade edilirken, yaralı sayısının ise bin 990’a yükseldiği aktarıldı. Hayatını kaybedenler arasında 20 çocuk bulunduğu kaydedilen açıklamada, İsrail’in Gazze’deki yerleşim alanlarına yönelik saldırılarını sürdürdüğü kaydedildi.

  • Hizbullah’tan İsrail topraklarına saldırı

    Hizbullah’tan İsrail topraklarına saldırı

    Hamas’ın dün başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu devam ederken, İsrail de Hamas hedeflerini vuruyor. Çatışmalar gece boyunca yapılan saldırılarla sürerken, İsrail ordusu Lübnan topraklarından İsrail topraklarına ateş açıldığını ve ordunun da karşılık verdiğini duyurdu. Lübnan ordusunun açıklamasından kısa bir süre sonra Lübnan topraklarından İsrail’e roketli saldırı gerçekleştirildi. İsrail Savunma Kuvveleri (IDF) yaptığı açıklamada, Lübnan’dan gerçekleştirilen saldırılara karşılık Lübnan’ın güneyine topu saldırılar düzenlendiğini açıkladı. IDF açıklamasında, “Bu tür saldırılara karşı tedbirler alınıyor ve İsrail halkının güvenliğinin sağlanması için tüm bölgelerde her an faaliyet göstermeye devam edilecek” denildi. Lübnan’daki Hizbullah, saldırıların ardından yaptığı açıklamayla saldırıları üstlenerek İsrail’e ait askeri noktaları vurduklarını duyurdu.

    Hizbullah saldırıları üstlendi

    Hizbullah saldırılarda direkt olarak İsrail’e ait noktaların hedef alındığını duyurarak, “Filistin direnişiyle” dayanışma göstermek amacıyla İsrail’in 3 noktasının vurulduğunu açıkladı. Hizbullah açıklamasında, işgal altındaki Golan Tepelerindeki İsrail’e it 3 noktanın vurulduğu bildirildi. Saldırılarda çok sayıda roket kullanıldığı kaydedildi.

    İsrail, Hizbullah’a ait çadırları vurdu

    İsrail ordusu, Lübnan’dan İsrail topraklarına gerçekleştirilen saldırıları Hizbullah’ın üstlenmesinin ardından Kefr Şuba’da bulunan Hizbullah’a ait çadırların vurulduğunu açıkladı. IDF, dronlarla gerçekleştirilen saldırılara ait görüntüleri de paylaştı.

    Hamas’la çatışmalar 8 bölgede devam ediyor

    İsrail tarafından yapılan açıklamada ise Hamas’a ait 8 bölgede çatışmaların sürdüğü kaydedildi. İsrail Savunma Kuvvetleri Sözcüsü Richard Hecht, ülkenin güneyinde Hamas’ın sızdığı 22 noktanın kontrolünün yeniden sağlandığını açıkladı.

  • Hamas nedir?

    Hamas nedir?

    Hamas, Müslüman Kardeşler Teşkilatı liderlerinin önderliğinde 8 Aralık 1987’de başlayan ilk Filistin intifadasının ardından 14 Aralık’ta kuruldu. İsrail’in işgal veya abluka altında tuttuğu Filistin topraklarında faaliyet gösteren Hamas hareketi, bir kısmı kendisine mesafeli yaklaşan İslam ülkeleriyle iyi ilişkiler kurarken Batılı ülkeler tarafından ise “yasaklı örgüt” veya “terör örgütü” olarak tanımlanıyor.

    İsrail’e karşı düzenlediği silahlı eylemlerle adını duyuran Hamas, 2006 yılının Ocak ayında yapılan parlamento seçimlerinde çoğunluğu elde etti. Seçimlerin ardından Hamas ile Fetih arasında meydana gelen iç çatışmalar hareketin 2007’de Gazze’yi kontrol altına almasıyla sona erdi.
    İhvan’ın Filistin’deki uzantısı şeklinde silahlı bir hareket olarak kurulan Hamas, Filistin’in önemli bir coğrafi kısmını oluşturan Gazze Şeridi’ni yönetiyor.

    HAMAS VE SİLAHLİ KANADININ YASAKLI OLDUĞU ÜLKELER

    İsrail’in en önemli müttefiki ABD, “terörist hareket” olarak sınıflandırdığı Hamas’ın ülkedeki faaliyetlerini de 1997 yılında yasakladı.

    Daha önce Hamas’ın askeri kanadı olan İzzeddin el-Kassam Tugaylarını “terör örgütü” ilan eden İngiltere, 26 Kasım’da aldığı bir başka kararla “hareketin siyasi kanadını da terör örgütleri listesine” aldı.

    İsrail-Filistin sorununa ilişkin iki devletli çözümü destekleyen Avrupa Birliği (AB) Hamas’ı 2001 yılında “terör örgütleri” listesine dahil etti.

    AB’den bir yıl sonra da Kanada, Hamas hakkında aynı kararı aldı ve “terör örgütleri” listesine ekledi

    Avustralya 2003 yılında, Yeni Zelanda da 2010 yılında Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugaylarını “terör örgütleri” listesine aldığını açıkladı.