Etiket: film

  • Oscar ödüllü oyuncu, kendisinden 34 yaş küçük sevgilisi ile görüntülendi

    Oscar ödüllü oyuncu, kendisinden 34 yaş küçük sevgilisi ile görüntülendi

    64 yaşındaki Oscar ödüllü oyuncu Sean Penn, 30 yaşındaki yeni sevgilisi Valeria Nicov ile Paris sokaklarında romantik bir yürüyüş yaparken objektiflere yakalandı.1981 yılında “Taps” filmiyle oyunculuk kariyerine başlayan Penn, bugüne kadar 50’den fazla filmde rol aldı. Başarılı kariyeri boyunca “Mystic River” (2003) ve “Milk” (2008) filmleriyle iki kez En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandı.

    Penn, Fransız başkentinde sade bir görünüm tercih etti. Üzerinde siyah ceket, mavi gömlek ve kot pantolon vardı. Moldovalı oyuncu sevgilisi Valeria ise siyah, bol kesimli çizgili bir ceket tercih etmişti. Çift rahat spor ayakkabılarıyla Paris sokaklarında kol kola yürüdü.İkili ilk kez geçen ay İspanya’da öpüşürken görüntülenmişti. Valeria, çeşitli bağımsız filmlerde rol almanın yanı sıra, popüler Netflix dizisi “Emily in Paris”te küçük bir rolle karşımıza çıkmıştı.

    Sean Penn’in evlilikleri oldukça dikkat çekici. 2020-2021 yılları arasında Avustralyalı aktris Leila George ile kısa bir evlilik yaptı. 1996-2010 yılları arasında aktris Robin Wright ile evli kaldı ve bu evlilikten Dylan Frances ve Hopper Jack adında iki çocuğu oldu. İlk evliliğini ise 1985-1989 yılları arasında pop müziğin kraliçesi Madonna ile yapmıştı. Bunların dışında Demi Moore, Susan Sarandon ve Charlize Theron gibi ünlü yıldızlarla da ilişkileri oldu.

    Penn’in kariyerinde ilginç bir ayrıntı da 2001 yılında popüler dizi Friends’te konuk oyuncu olarak yer almasıydı. İki bölümde Phoebe’nin ikiz kız kardeşi Ursula’nın sevgilisi Eric karakterini canlandırdı. O dönem eşi Robin Wright ve çocuklarıyla birlikte dizinin büyük hayranıydılar ve seti sık sık ziyaret ederlerdi.Dizinin yaratıcısı David Crane’in belirttiğine göre, Penn’in komedi yeteneğine her zaman hayrandı ve ona özel olarak yazılan Eric karakteri için Penn’den başka kimseyi düşünmemişti.

  • Birce Akalay ile Hakan Kurtaş’tan yeni kare

    Birce Akalay ile Hakan Kurtaş’tan yeni kare

  • “Ay lav yu” filmi gerçek oldu

    “Ay lav yu” filmi gerçek oldu

    Akdeniz’in ekonomi ve tarım merkezi olan Hatay, 2014 yılında yayınlanan kanunla büyükşehir olmuştu. Hızla artan nüfusuyla Türkiye’nin büyüyen şehirlerinden olan Hatay’da harita yeniden çizilmiş ve köyler mahalle statüsüne geçmişti. Düzenlemelerle birlikte büyük değişikliklerin yaşandığı kentte Büyükdere Mahallesi adeta unutuldu. Arsuz ilçesi sınırları içerisinde kalan ve çevresindeki mahalleler Arsuz’a bağlı olan Büyükdere Mahallesi, İskenderun’un ilçesi olmaya hala devam ediyor. Haritaya bakıldığında kafa karışıklığına sebep olan Büyükdere Mahallesi, İskenderun ilçesine 15, Arsuz ilçesine 30 kilometre uzaklıkta bulunuyor. “Ay lav yu” filmindeki gibi harita çizildiği esnada yok sayıldığı düşünülen Büyükdere Mahallesi; hizmet alma konusunda 31 Mart Yerel Seçimleriyle birlikte adeta refaha kavuştu ve mahallede yaşayan vatandaşlar, kendilerini unutmadığı için İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Dönmez’e teşekkürlerini dile getirdiler.

    “Son 10 yıldan beri Hatay’ın büyükşehir olmasının sıkıntısını biz yaşadık”

    Büyükdere Mahallesi Muhtarı Necati Batman, Hatay’ın büyükşehir olmasının sıkıntısını kendilerinin yaşadığını belirterek, “Olayın içeriğini çok bilemiyoruz fakat Hatay büyükşehir olacağı zaman, bizimki köy istasyonu olduğu için bir süre sonra mahalleye döndü ve unutulduğunu zannediyorduk. Arsuz ilçesi sınırlarında İskenderun ilçesine bağlı bir mahalleyiz. Biz 31 Mart 2024 seçimlerine kadar unutulduğumuzu zannediyorduk fakat 31 Mart 2024 seçimlerinde İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Dönmez kazandıktan sonra unutulmadığımızın farkına vardık. Sağ olsun belediyenin bütün ekipmanlarıyla varıyla, yoğuyla bize destek çıkıyor. 30 yıllık bir unutulmuşluğumuz var ama 2014’ten bu yana son 10 yıldan beri Hatay’ın büyükşehir olmasının sıkıntısını biz yaşadık” dedi.

    “Solumuz, sağımız Arsuz ama biz İskenderun’a bağlıyız”

    Çevredeki mahallelerin Arsuz’a kendi mahallelerinin İskenderun’a bağlı olduğunu dile getiren muhtar Batman, “Şöyle diyelim bizim hemen bir kilometre sağımız Arsuz, bir kilometre solumuz Arsuz 500 metre gerimiz gene Arsuz, biz İskenderun merkezinden 12 kilometre uzakta İskenderun’a bağlı bir mahalleyiz. Yanımızda 12 kilometrelik bir koridor Arsuz’a bağlı, solumuz 30 kilometrelik bir koridor, tamamıyla Arsuz’a bağlı. Biz aslında cennet koyuyuz öyle diyeyim size. Evet aslında unutulan köy, veyahut da Tinne diyebiliriz buna” ifadelerini kullandı.

  • “Hiçbirini beğenmiyorum. Bugün yazsam, böyle yazmam”

    “Hiçbirini beğenmiyorum. Bugün yazsam, böyle yazmam”

    Ege Üniversitesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) ve Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla düzenlenen Uluslararası Turan Film Festivali, devam ediyor.
    Programlar kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven, genç iletişimcilerle bir araya gelerek deneyimlerini paylaştı. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilgehan Gültekin’in moderatörlüğünü üstlendiği söyleşiye; Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ersan’ın yanı sıra akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

    Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Konferans Salonunda öğrencilerle bir araya gelen film yapımcısı, senaryo yazarı ve yönetmen Birol Güven, sinema ve dizi sektörüyle ilgili deneyimlerini paylaştı, sinemaseverlerin sorularını yanıtladı.
    Gündelik hayatı yazmayı ve izlemeyi çok sevdiğini dile getiren Sinema Genel Müdürü Güven, bu doğrultuda geçmişi anlatan “Seksenler” ile bugünü anlatan “Çocuklar Duymasın” projelerinin ortaya çıktığını söyledi. Sinema Genel Müdürü Güven, televizyon kanallarının, gelecekte olacaklara yönelik senaryolar istemediğini ifade etti.

    “Yapay zekayı çok iyi kullanan birisi işimizi elimizden alacak”

    İnternetle herkesin bilgiye eşit şekilde ulaşabildiğini belirten Sinema Genel Müdürü Güven, “Sizi yapay zeka tarafına çekmek istiyorum. O kadar büyük bir değişim içindeyiz; fakat bu değişimi yakalayabilen yok, bu çok güzel şey, tren kaçmadı; çünkü tren ortada yok. Yapay zeka işimizi elimizden alacak mı? Hayır almayacak; ama yapay zekayı çok iyi kullanan birisi işimizi elimizden alacak. İnsanlar ikiye ayrılacak; yapay zekayı kullananlar, kullanmayanlar. Yapay zeka bizim bundan sonraki bütün yaşamımızı, sizin de mesleğinizi belirleyecek” diye konuştu.

    “Hiçbirini beğenmiyorum. Bugün yazsam, böyle yazmam”

    Bugüne kadar 54 dizi ve 11 film yaptıklarını kaydeden Sinema Genel Müdürü Güven, “Hiçbirini seyredemiyorum, hiçbirini beğenmiyorum. Bugün yazsam, böyle yazmam. Biliyorsunuz İzmirli filozof Heraklitos diyor ki; ‘aynı nehirde iki kere yıkanılmaz.’ Bu değişimi anlatıyor arkadaşlar; diyor ki ‘nehre bir daha girdiğinizde o nehir artık o nehir değildir’, siz de o siz değilsinizdir. Ben bugünkü aklımla tekrar dünyaya gelmeyi çok isterdim ve bugünkü aklımla onların hiçbirini yapmazdım. Çok böyle gurur duymuyorum onlarla. O dönem yaptığım her şey o dönemin doğrusuydu; ama bugünün doğrusu değil” dedi.

  • “Uluslararası Turan Film Festivali” başladı

    “Uluslararası Turan Film Festivali” başladı

    Ege Üniversitesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) ve Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla düzenlenen Uluslararası Turan Film Festivali açılış töreni, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilgehan Gültekin’in moderatörlüğünü üstelendiği törene; Ege Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Ersan ve Prof. Dr. Banu Yücel, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Tasnif ve Araştırma Hizmetleri Dairesi Başkanı Ahmet Şahin, Devlet Sanatçısı Hülya Koçyiğit ve Sanatçı Sinan Akçıl, Azerbaycan Sığınmacılar ve Mülteciler Bakan Müşaviri Nesimi Nerimanov, EÜ üst yönetimi, yurt içi ve dışından sanatçılar, yönetmenler, senaristler akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Program, saygı duruşu, İstiklal Marşının okunması ve Uluslararası Turan Film Festivali Tanıtım Filminin izlenmesi ile başladı.

    Törenin açılışında konuşan Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ersan, “Sinema, sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda derin duyguları ifade etmenin, toplumsal meselelere dikkat çekmenin ve insanlığın ortak deneyimlerini paylaşmanın bir yoludur. Sinema, sadece seyirciyle filmleri buluşturan bir araç değil, aynı zamanda birer sanat eseri olarak da önemlidir. Yönetmenlerin, yetenekli oyuncuların ve tutkulu yapımcıların emekleriyle hayat bulan bu eserler, izleyicilerde derin izler bırakır ve düşündürür” dedi.

    “Türk kültürünü geniş kitlelere yaymayı amaçlıyoruz”

    Festivalin amacından bahseden Prof. Dr. Ersan, “Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından markası koruma altına alınan Uluslararası Turan Film Festivalinin hedefleri ile ilgili olarak, Türk devletleri ve topluluklarının sinema sanatçılarının, yönetmenlerini ve yapımcılarını buluşturmayı, Türk sinemasının uluslararası alanda daha görünür olmasına ve Türk kültürünün sinema aracılığıyla, sinema diliyle daha geniş kitlelere ulaşmasına katkı sağlamayı, kültürel mirasın karşılıklı olarak paylaşılmasını sağlamayı, ortak projeler üretilmesine vesile olmayı ilk akla gelenler olarak söyleyebilirim” diye konuştu.

    Pek çok ülkeden festivale katılım sağlandığını vurgulayan Prof. Dr. Ersan, “İlk olmasına rağmen bu uluslararası sanat şölenine; 77 ülkeden bin 57 başvuru yapıldı. Festivale; Türkiye’den 158, Azerbaycan’dan 47, Kırgızistan’dan 31, Kazakistan’dan 21, Özbekistan’dan 15 ve Türkmenistan’dan 10 film katılım gösterdi. Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatına üye ülkelerden seçkin filmlerin, özel gösterimlerin yapılacağı uluslararası film festivalinde; 3 söyleşi, 2 fotoğraf sergisi, 5 gösterim seçkisi, 1 resim sergisi, 1 konser, 1 dans gösterisi de gerçekleştirilecek. Bu festival ile her zaman olduğu gibi Ege Üniversitesi olarak, sanatın ve kültürün önemini bir kez daha vurgulamış, bu değerlere olan bağlılığımızı yansıtmış ve sanatın birleştirici gücünü vurgulamış oluyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.

    “Türk filmleri, bizim hazinemiz; çünkü bizleri anlatıyor”

    Etkinliğin moderatörlüğünü üstlenen Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı ve festivalin Yönetim Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bilgehan Gültekin, “Kızılelma teması ile gerçekleştirilen Turan Film Festivalinin ilk etkinliğini yapmış olmanın gururunu yaşıyoruz. Yarın da festivalimizin ödül töreninin heyecanını yaşayacağız. Hepinizi ödül törenimize bekliyorum” dedi.
    Konuşmaların ardından EÜ Devlet Türk Musikisi Konservatuarı Ekin Dans Topluluğunun zeybek gösterisi ile devam eden etkinlikte, başarılı sanatçı Sinan Akçıl’a plaket takdim edilirken, Türk sinemasının dört yapraklı yoncasından biri olan Yeşilçam’ın duayen ismi Devlet Sanatçısı Hülya Koçyiğit’e “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” verildi. Sanatçı Sinan Akçıl’ın seslendirdiği “Daima Yaşa Azerbaycan” şarkısı katılımcılara duygu dolu anlar yaşattı.

    Devlet Sanatçısı Hülya Koçyiğit de, “Türk filmleri, bizim hazinemiz; çünkü bizleri anlatıyor. Bizim sevinçlerimizi, korkularımızı, sevdalarımızı, beklentilerimizi, iletişim biçimimizi anlatıyor. Bu nedenle, Türk Sinemasını izlemeye devam edin. Bu filmler, kendi kültürümüzü sevmemiz, benimsememiz ve yaşatmamız için varlar. İyi ki sinemamız var, yaşasın Türk sineması” diye konuştu.

    Tören Azerbaycanlı yönetmen Zamin Mammadov’ın “Ses- Voice” kısa film gösterimi ile sona erdi. Festival kapsamında Türk dünyası sinemasının en güncel ve seçkin örnekleri Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen kısa film seçkisi gösterimleriyle izleyicilerle buluştu. Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından “Uluslararası Turan Film Festivali” ismi ile patent altına alınan ve “Kızılelma” teması ile gerçekleştirilen festivalin ödül töreni ise Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezinde 3 Mayıs Cuma günü saat 19.00’da yapılacak.

  • Yapılan makyajı uygulamalı öğreniyorlar

    Yapılan makyajı uygulamalı öğreniyorlar

    Yıldırım ilçesindeki okul, Yiyecek İçecek Hizmetleri, Gıda Teknolojisi, Halkla İlişkiler, Güzellik ve Saç Bakımı Hizmetleri, Grafik ve Fotoğraf, El Sanatları Teknolojisi alanlarında 760 öğrenciyle faaliyetini sürdürüyor.

    Güzellik ve Saç Bakımı Hizmetleri Alanındaki 150 öğrenci, derslerinin çoğunu uygulama atölyelerinde geçiriyor. Öğrenciler, 12. sınıfta haftanın belirli günlerinde güzellik merkezlerinde ve kuaförlerde staj yapıyor.

    İleri makyaj teknikleri, cilt bakımı, saç kesimi ve günlük masaj uygulamaları, saç şekillendirme ve renklendirme gibi konularda 4 yıl uygulamalı eğitim gören öğrenciler, iş yeri açma belgesi almaya hak kazanarak ustalık düzeyinde mezun oluyor.

    Öğrencilere farklı bir pencere açmak isteyen okul yönetimi, uygulamalı eğitime karakter makyajı dersini ekledi. Avatar gibi bilim kurgu filmi karakterleri, cadı, yaralı yüzler gibi ileri makyaj tekniklerini uygulamalı öğrenen öğrenciler, mezun olduktan sonra setlerde de çalışabilmek için deneyim kazanıyor.

    Okul müdürü Mediha Karasu, Güzellik Hizmetleri Alanı öğrencilerinin 4 yıl boyunca zorlu eğitimlerden geçtiğini söyledi.

    Mezunların kalifiye eleman olarak sektörde iş imkanı bulduklarını belirten Karasu, “Öğrencilerimizin ileri makyaj tekniklerini kullanarak yaptığı makyajlar profesyonelleri aratmıyor. İleri makyaj tekniklerini uygulayarak sahne sanatlarında yer alabilecek nitelikte öğrencilerimiz var. Öğrencilerimiz gösteri amaçlı şovlara katılabiliyorlar. Yarışmalara katılıp güzel dereceler ve başarılar da elde ediyorlar. Bizleri hem mutlu ediyorlar hem de gururlandırıyorlar.” diye konuştu.

    “Kadınlar var olduğu sürece asla ölmeyecek bir mesleği öğretiyoruz”

    Alanda görevli öğretmen Dilek Yurtoğlu da öğrencilerin 4 yıl boyunca saç, cilt ve deri yapıları gibi konularda detaylı eğitim aldığını vurguladı.

    Öğrencilerin son sınıfa geldiklerinde ise ağırlıklı olarak ileri makyaj tekniklerini uygulamalı gördüğünü bildiren Yurtoğlu, güzellik merkezleri, güzellik salonları, estetisyen, kuaför gibi işletmelerde aranan eleman niteliğinde mezun olduklarını aktardı.

    Sektör olarak geniş bir alana hitap ettiklerini dile getiren Yurtoğlu, “Kadınlar var olduğu sürece asla ölmeyecek bir mesleği öğretiyoruz. Her anlamda, her yerde rahatlıkla öğrencilerimiz iş bulabiliyor. Hastaneler dahil birçok yerde rahatlıkla iş bulabiliyorlar. Genel olarak öğrencilerin altyapısını oluşturuyoruz. Buradan çıkan öğrencilerimiz her türlü iş deneyimine sahip olarak çıkmış oluyor.” ifadelerini kullandı.

    11. sınıf öğrencisi Ceylin Naz Ulukök, küçük yaşlardan itibaren güzellik ve saç bakımı mesleğine ilgi duyduğu için bu bölümü tercih ettiğini belirtti.

    Uygulamalı derslerde karakter makyajlarını severek yaptığını, yeteneklerini daha da geliştirerek mezun olmayı hedeflediğini anlatan Ulukök, şunları kaydetti:

    Cilt bakım eğitimleri alanında ders görüyoruz. Saç şekillendirme ve saç kesme eğitimleri alıyoruz. Bunun yanı sıra ileri makyaj teknikleri dersimiz de oluyor. Bu uygulamaları arkadaşlarımızla beraber karakter makyajları, yara makyajları olarak gerçekleştiriyoruz. Son uygulama dersinde Avatar karakterini yansıttım. Yaklaşık bir saatimi aldı. Yaptığım işi seviyorum. Verdiğim değer, yaptığım işlerle de ortaya çıkıyor.

    Aynı sınıftan Gamze Öztürk ise bölümünü ve işini sevdiğini, uygulamaları keyif alarak yaptığını ifade etti.

  • ‘Ahmet Kaya’ filminin yapımcısından açıklama

    ‘Ahmet Kaya’ filminin yapımcısından açıklama

    16 Kasım 2000’de hayatını kaybeden Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya Hayaloğlu, 1 Mart’ta vizyona gireceği açıklanan “Ahmet’in Türküsü” filmini bir ticari proje olarak gördüklerini ve asla desteklemediklerini belirtmişti.

    Gülten Kaya Hayaloğlu’nun açıklamasında şunları söylemişti: Aramızdan 24 yıl önce ayrılan ve iradesini bizlerin temsil ettiği sanatçı Ahmet Kaya hakkında yapıldığı iddiası bulunan, adına ‘film’ demekten hicap duyduğumuz, başta sanatçının kendisine ve tüm sevenlerine yapılmış bir saygısızlık olarak gördüğümüz bu ticari projeyi asla desteklemediğimizi kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.

    Sevenlerini, sanatçının sesini ve herhangi bir eserini içerisinde barındırmayan ya da hayatına dair herhangi bir doğru bilgiyi kendileriyle buluşturamayacak olan bu ‘kurmaca’ kandırmacasına karşı dikkatli olmaları için uyarmak isteriz.

    Sanatçının itibarını ve değerlerini yok sayarak, yalnızca ismi üzerinden maddi kazanç sağlama gayretinde olan; fikrine, duygusuna, eserlerine, sevenlerine, ailesine, evlatlarına, ideallerine yüz çevirerek vahşi bir piyasa çarkının ve ‘biyografik film’ furyasının içine Ahmet Kaya’yı da zorla dâhil etmek isteyen bu kişileri tanıyınız.

    Değerli Ahmet Kaya sevenleri, dinleyicileri; sizlere ‘Ahmet Kaya Filmi’ gibi tanıtılan bu ticari sömürü araçlarına itibar etmeyiniz. Ahmet Kaya’nın kısacık ömrünün ağır ve hazin hikâyesini barbarca araçsallaştıranlar, çöküşteki kariyerlerini Ahmet Kaya ismi üzerinden yeniden kurmaya çalışan kurnaz tüccarlardır. Bir yaşamı bütünüyle algılayıp seyirciye öyle aktarmak gibi hakiki ve esas dertlerden uzak, arama motorlarından edinilmiş yanlış bilgi kırıntılarından senaryo üretebilecek kadar amatör olan ve sinema sektörünü giderek bayağılaştıran bu tüccarların ve ticaretlerinin miadı nihayet dolduğunda, muhakkak gerçek bir Ahmet Kaya filmi yapılacaktır ve o haberi de sizlerle ilk paylaşan yine bizler olacağız.

    Ailesi

  • Ölümlü kazayı film gibi izlediler

    Ölümlü kazayı film gibi izlediler

    Edinilen bilgiye göre kaza, saat 15.30 sıralarında merkez Seyhan ilçesine Onur Mahallesi 4. caddede meydana geldi. 01 NB 485 plakalı motosikletiyle seyir halindeki Mehmet İbişağa (45), direksiyon hakimiyetini kaybetti. Motosikleti kontrol edemeyen İbişağa, yol kenarında park halindeki 31 AEN 373 plakalı TIR’a çarptı.
    İbişağa, çarpmanın etkisiyle kanlar içinde yere yığıldı. Çevredekilerin ihbarıyla olay yerine polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Yapılan kontrolde İbişağa’nın hayatını kaybettiği belirlendi.
    Kazayı film gibi izlediler
    Polis ekiplerinin kaza yerinde inceleme yaptığı sırada çevredeki vatandaşlar kazayı film gibi izledi. İbişağa’nın cansız bedeni, kaza yerinde yapılan incelemenin ardından Adana Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı.

  • Türkan Şoray, Moskova’dan hasta döndü

    Türkan Şoray, Moskova’dan hasta döndü

    Türkan Şoray, başrolünde yer aldığı 1978 yapımı ‘Bir Aşk Masalı – Ferhat ile Şirin’ adlı sinema filminin o sıralarda başka bir filmin setinde olduğu için Moskova’daki galasına katılamamıştı.

    Nâzım Hikmet’in ‘Ferhat ile Şirin’ adlı üç perdelik oyunundan esinlenilerek senaryolaştırılan, Türkan Şoray’a başrollerde, Faruk Peker ve Alla Sigalova’nın eşlik ettiği Türk – Rus ortak yapımı ‘Bir Aşk Masalı – Ferhat ile Şirin’ filmi için 46 yıl sonra Moskova Nâzım Hikmet Vakfı tarafından yeni bir gala düzenlendi.

    Galanın onur konuğu olarak Moskova’ya giden Türkan Şoray, hem şehri gezdi hem de gala gecesinde filmi yeniden izleyerek nostaljik duygular yaşadı.

  • Diziler ve filmler merhametsizliği artırdı

    Diziler ve filmler merhametsizliği artırdı

    Savaşların, şiddetin ve olumsuzlukların yaşanabildiği dünyada son günlerde merhamet duygusu oldukça önem taşıyor. Uzmanlar, merhametsizliği ‘modern çağın vebası’ olarak nitelendiriyor.  Psikiyatri Uzmanı Dr. Cengiz Soylu, merhamet duygusunun, insanlar ve diğer tüm canlılar için olmazsa olmaz bir kavram olduğunu dile getirdi.

    “Neredeyse dünyanın her yerinde savaşlar ve göçler var”

    Son zamanlarda neredeyse dünyanın her yerinde, savaşların, göçlerin, her türden şiddetin ve çok sayıda sosyal sorunun artarak insanların gündemine girdiğini aktaran Uzm. Dr. Soylu, “Oysa modern yaşantılar insanlara zenginliği, refahı ve mutluluğu getirmeyi vadetmişti. Fakat bu hiç böyle olmamış, aksine insanlar daha mutsuz, huzursuz, karamsar ve hatta öfkeli olmuştur. Bu gidişatın en büyük nedenlerinden biri şüphesiz ki insanların, onları insan yapan değerlerinden uzaklaşmasıdır. İnsanların değerlerinden uzak bu hali, hâlihazırda var olan birçok insani değerlerin de yozlaşmasına ve ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Bunlardan birisi de merhamet duygusunun azalması veya ortadan kalkmasıdır” dedi.

    “Merhamet, eğitimle geliştirilebilen bir duygudur”

    Merhamet duygusunun sadece insanlar için değil, tüm canlı varlıklar ve hatta dünyanın geneli için olmazsa olmaz bir kavram olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Soylu, “Çünkü başta adalet olmak üzere, birçok erdem merhamet kaynaklıdır. Merhamet, sadece bir acıma hissi ve basit bir iyilik yapma isteği olmaktan ziyade, insanları sürekli olarak iyiliğe ve doğruluğa yönelten, onların her alanda olumlu tutum ve davranışlar sergilemesine yol açan pozitif bir duygudur. ‘Bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma’ olarak tanımlanan merhamet, insanların yaradılışında var olan, her insan için olmazsa olmaz niteliklerden birisidir. Merhamet duygusu, her insanın yaratılıştan sahip olduğu bir yeti olmakla birlikte, eğitimle de geliştirilebilen bir duygudur. Bu eğitim sürecinde hayatın ilk yılları ve özellikle aile içindeki sevgi dolu ve kucaklayıcı bir iletişim; çocukta sağlıklı ve adaletli bir merhamet duygusunun gelişmesi ve davranışa dönüşmesi adına önemli bir etkiye sahiptir” diye konuştu.

    “Sinema ve dizilerin etkisiyle merhametsizlik olağanlaştırılıyor”

    Merhametsizliğin, günümüzde tüm dünyada yaygın gözlenen bir psiko-sosyal sorun olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Soylu, şunları söyledi: “Gittikçe mekanikleşen insan ilişkileri; bireyselleşme ve akabinde yalnızlaşma; egoist ve narsist tutum ve davranışlar ne yazık ki merhametsizliğe neden olmaktadır. Yıllardan beri sinema ve dizilerin etkisiyle merhametsizlik olağanlaştırılmaktadır. Günümüzün seküler temelli eğitim sistemleri ise merhameti öğretmemektedir. Kötü tutum ve davranışların toplumda daha hızlı bir şekilde öğrenildiği ve olağanlaştığı bilinen bir gerçektir. Bu yüzden merhametsizliğin de çok hızlı bir şekilde öğrenildiği ve olağanlaştığı açıktır. Üstelik çoğu insan bunu farkında olmadan öğrenmektedir. Bazen de istemediği halde merhametsiz olmaya zorlanmaktadır. Bir kez merhametsizlik deneyimi yaşanınca devamı da gelmektedir.”

    “İyileştirici ve olumlu duyguları güçlendirir”

    Merhametin hem insanın kendisi, hem toplumun geneli hem de diğer canlılar için var olması gereken bir duygu olduğunu belirten Uzm. Dr. Soylu, “Kişilerin hem kendilerine hem de başka kimselere karşı göstermiş oldukları merhametin, iyileştirici ve olumlu duyguları güçlendirici özelliği yüzyıllardır bilinmektedir. Olumlu duygularla ilgili yapılan bilimsel çalışmaların sonuçları incelendiğinde; merhamet, şefkat, acıma gibi duygular hissedildiği anda beyinde endorfin, serotonin gibi mutlulukla ilgili maddelerin salgılandığı görülmektedir. Bu duyguların insanlar üzerindeki biyolojik etkilerinin yanı sıra insan ruhu üzerinde de iyileştirici etkiye sahip olduğu ve toplumu ayakta tutan dinamikler arasında yer aldığı bilinmektedir” ifadelerini kullandı.

    “Merhameti yeryüzüne yaymak zorundayız”

    İnsanlık olarak merhamet duygusunu yaşamaya ve yaşatmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönem içerisinde bulunduğumuzu vurgulayan Uzm. Dr. Soylu, “Merhameti öğrenmek, geliştirmek ve tüm topluma, hatta yeryüzüne yaymak zorundayız. Merhamet bittiğinde ne hayvan ne insan, ne doğa hiçbir şey kalmayacaktır elimizde çünkü” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.