Etiket: fosil

  • Milyon yıllık fosiller sergileniyor

    Milyon yıllık fosiller sergileniyor

    Bilim insanları dünya tarihindeki yaşamın 4,5 milyar yıldır sürdüğünü belirtiyor. Bu çok uzun zaman diliminde önceki çağlarda yaşayan birçok canlı türünün kalıntıları fosilleşerek bugüne kadar sağlam kalmayı başardı. Samsun Müzesi de kentte daha önceki yıllarda yapılan kazılarda bulunan nesli tükenmiş hayvan fosillerini ve diğer canlı fosillerini özel bir bölümde vatandaşların seyrine sunuyor.

    Samsun Müzesi’nde Samsun’da yapılan kazılarda çıkartılan 66-200 milyon yıllık ammonit fosili, yine Samsun’da bulunan 100 milyon yıllık deniz kestanesi (ekhinoid) fosili, 251-545 milyon yıllık deniz lalesi (krinoid) fosili, 1-2 milyon yıllık Güney Mamudu (M. Meridionalis) fosili ve 1-2 milyon yıllık yaban atı (Eguus) fosili sergileniyor. Müzeye gelen vatandaşlar, özellikle milyonlarca yıl önceki fosillere yoğun ilgi gösteriyor.

    14 yıl önce maden ocağında bulunan mamut fosilleri sergileniyor

    Günümüzde mamut familyasından 2 tür yaşamını sürdürürken bunlar Afrika ve Asya fili olarak 2’ye ayrılıyor. Samsun Müzesi’nde sergilenen mamuta ait azı dışı ve üst çene Ladik’te bir kömür işletmesinde 14 sene önce bulundu. 1-2 milyon yıllık olduğu uzmanlar tarafından değerlendirilen fosilin bulunduğu yerde yapılan kazılarda aynı zamanda yine 1-2 milyon yıllık yaban atı fosilleri de bulundu.

    Müzede fosiller hakkında yapılan bilgilendirmede dinozorların ortaya çıkmasından 220 milyon yıl önce denizlerde yaşayan deniz kestaneleri, 65 milyon yıl önce yok olan ammonitler ve çiçeğe benzeyen deniz laleleri hakkında da bilgilendirme bulunuyor.

  • 6 bin iskelet öğrencilerin ve bilimin hizmetinde

    6 bin iskelet öğrencilerin ve bilimin hizmetinde

    Geçmişten günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve binlerce antik kenti içinde barındıran Anadolu coğrafyası antropologlar için büyük bir çalışma ortamı oluşturuyor. Türkiye’deki birçok üniversite de Kültür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte bu antik kentlerde çalışmalar yaparak tarihi gün yüzüne çıkarıyor. Yapılan bu çalışmalar sonucunda tarihe olan ilginin artmasıyla birlikte birçok üniversite de açılan Antropoloji bölümü, öğrencilerine teorik derslerin yanında kazı alanlarından toplanan farklı dönemlere ait kemiklerden oluşan arşivleriyle uygulamalı eğitimler veriyor.

    Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversite Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü Fiziki Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek ve Doç. Dr. Alper Yener Yavuz da öğrencilerin antropoloji derslerini uygulayarak öğrenmeleri açısından üniversiteye büyük bir kemik arşivi oluşturmuş durumda. 2013 yılında başlayan Antalya Doğu Garajı kazısıyla birlikte birçok kazıda görev alan ve farklı medeniyetleri inceleme fırsatı bulan akademisyenler üniversite arşivine yaklaşık 38 kazıdan 6 bin bireyin üzerinde insan iskeleti kazandırdı. Bu iskeletler üzerinde öğrenciler ile birlikte yapılan incelemelerde çok önemli bulgular da elde eden akademisyenler Anadolu tarihine ışık tutmaya devam ediyorlar.

    Yapılan çalışmalar ve oluşturulan arşiv hakkında bilgi veren Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Antropoloji Bölümü Fiziki Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek; “Buradaki çalışmalarımız 2013 yılında başladı. Kars’tan Antalya’ya, Çorum’dan İzmir’e kadar Türkiye’nin birçok yerinde 30’dan fazla antik kentte çalışmalarımız devam ediyor. Bu antik kentlerden çıkan insan ve hayvan iskeletlerinin birçoğunu laboratuvarlarımızda çalışıyoruz. Bazılarını direkt antik kentlerde, bazılarını buraya getirip buradaki laboratuvarlarımızda çalışıyoruz. Şu anda yaklaşık 6 binin üzerinde bireye ait iskeletimiz var ve yine bu 2024 yılı içerisinde izinlerini beklediğimiz, buraya gelecek bireylerle bu yıl sonunda muhtemelen 7 bin bireyi geçeceğiz ki bu sayı da muhtemelen Türkiye’deki en büyük iskelet koleksiyonu haline getiriyor laboratuvarımızı. Elimizde Neolitik dönemden Bizans dönemine kadar çok farklı zaman aralıklarından hem insan hem hayvan iskeletleri var. İnsan iskeletlerinde yaş, cinsiyet gibi temel demografik verileri belirledikten sonra bireyler nasıl bir yaşam sürmüş, hangi çevre şartlarında yaşamış ve bazı durumlarda da bireylerin mesleğine kadar fikirler yürütebiliyoruz. Bireyle hangi hastalıkları yaşamış, ölüm sebepleri ne gibi yine önemli bilgileri de hem bireysel bazda hem de toplumsal bazda elde edebiliyoruz. Yine ilerleyen teknoloji ile beraber DNA çalışmaları gibi birçok önemli çalışmaları da gerçekleştirerek toplumlar hakkında çok önemli verilere ulaşabiliyoruz. Elimizdeki iskelet yoğunluğu genel itibari ile Muğla ve Antalya bölgesinden olmakla beraber Türkiye’nin birçok yerinden de farklı iskelet grupları üzerinde birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. İnsan haricinde hayvan iskeletleri üzerinde de yine birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. Böylelikle o kentlerde ne tür hayvanlar tüketilmiş, insan hayvan ilişkileri ne durumda, vahşi ya da evcilleştirilmiş hayvanların tüketimleri ile ilgili yine önemli bilgileri ortaya çıkarıyoruz.” dedi.

    “En büyük iskelet nüfusu bizim üniversitemizde”

    Yaptıkları çalışmalar sonrası elde ettikleri iskelet arşivi ile en büyük arşivin kendilerinde olduğunu dile getiren Doç. Dr. Aytek; “Türkiye’deki antropolojinin kurucu üniversitelerine baktığımızda Ankara Hacettepe ve İstanbul öne çıkan köklü üniversiteler. En geniş iskelet ağlarının buralarda olduğunu söyleyebiliriz. Ancak özellikle bizim burada son 4-5 yıl içerisinde hızlı gelişen iskelet sayımızın bu üniversiteleri de geçtiğini düşünüyoruz. Çünkü bu üniversitelerdeki hocalarla da genelde irtibat halindeyiz. Zaten küçük bir camia, birbirimizi tanıyoruz. Dolayısıyla şu anki insan iskelet bireyi açısından tabii ki her üniversiteyi tek tek sayamayız ama en kalabalık iskelet koleksiyonunun bizde olduğunu düşünüyoruz. 6 bin çok büyük bir sayı. Ankara’daki üniversitelerde dahi bu sayının olduğunu düşünmüyoruz. Genel olarak söyleyebiliriz ki en büyük iskelet nüfusu bizim üniversitemizdeki laboratuvarda mevcuttur.” şeklinde konuştu.

    “Türkiye’nin önemli birçok kazı alanlarında çalışıyoruz”

    Türkiye’deki farklı birçok kazı alanında çalıştıkları da söyleyen Doç. Dr. Aytek; “ Biz çalışmalarımızın büyük çoğunluğunu Muğla, Burdur ve Antalya’da ki antik kentlerde yapıyoruz. Örneğin Antalya’da Patara, Side, Aspendos gibi Türkiye’nin çok önemli kazalarında çalışıyoruz. Yine yakın zamanda Alanya Kalesi ve Syedra Antik Kenti’nde çalışmalar yaptık. Burdur’da kazı çalışmaları üniversitemizdeki hocalarımız tarafından yürütülen Kibyra Antik Kenti’nin iskeletleri de bizde. Muğla’ya baktığımızda yine Muğla tabii arkeolojik anlamda Türkiye’nin en zengin kenti. Yine çok önemli antik kentler olan Stratonikeia, Kaunos, Pedesa, Myndos gibi birçok antik kentin de antopolojik çalışmalarını biz yürütüyoruz. Ama tabi alanımız sadece bununla sınırlı değil. Karaman Ermenek’ten yine önemli iskeletlerimiz var, Çorum’daki yine Türkiye’nin en eski antik kentlerinden biri olan Alacahöyük’te çalışmalar gerçekleştiriyoruz.” açıklamasında bulundu.

    “Geçen sene bir kanser türü ve bir cinayet tespit ettik”

    İnsan kemikleri üzerinde yaptıkları çalışmalarda bir cinayeti ve kanser türünü bulduklarını belirten Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek; “İnsan ya da hayvan iskeletleri üzerinde yapılan çalışmalarda çok önemli bir grubu da patolojik çalışmalar oluşturuyor. Nasıl ki günümüzde birçok hastalık geçiyorsak ve bunlar bizim vücudumuza nasıl yansıyorsa insan iskeletleri üzerine de bazı hastalıklar yansımakta. Elimizde yine çok geniş bir patolojik seri var. Bununla ilgili çok önemli çalışmalar yaptık. Örneğin geçen sene Muğla ilinde bulunan bir bireyde bir kanser türü tespit ettik ve antik dönem için kayıt olarak bunu yayınladık. Bu da hem Muğla için hem de Türkiye antropolojisi için çok önemli bir yayındı. Uluslararası bir ekiple beraber dünyanın patoloji anlamdaki en iyi dergisinde yayınladık. Yine onun dışında birçok farklı patolojiye ait örnekler var. Yine Muğla’da Stratonikeia Antik Kenti’nde cinayete kurban gitmiş bir bireyin kafa tasındaki büyük bir kesi yine önemli bir dergide yayınladı. Bu tip patolojilerde antropolojik çalışmaların çok önemli bir bölümünü oluşturuyor.” sözlerini dile getirdi.

    “Anadolu’da yaşayan bir fil türünün ilk örneğini bulduk”

    Yapılan çalışmalar esnasında keşfedilen hayvan fosilleri arasında Anadolu’da yaşayan bir fil türünün ilk örneğini keşfettiklerini de söyleyen Doç. Dr. Aytek; “Antropolojik çalışmalarda iskeletlerin yanı sıra fosiller de yine çalışmalarımızın çok önemli bir bölümünü oluşturuyor. Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle yapılan paleontolojik çalışmalar için antropologlar yetkilendirilmiş, yani bizler bu çalışmaları yürütüyoruz. Biz Denizli’de 2017-2020 yılları arasında beş yıllık yüzey araştırması gerçekleştirdik ve birçok farklı alanda önemli fosiller tespit ettik. Bunlardan en önemlisi de Tavas ilçesindeki Kayaca Fosil Lokalitesi’ydi. 2022 ve 2023 yılında da Denizli Müze Müdürlüğü başkanlığında yine bizimle beraber farklı disiplinlerden hocalarımızın bilimsel sorumluluğunda iki senedir orada kazı çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Burada yaklaşık yedi ile dokuz milyon yıl arasında tarihlendirilen döneme ait birçok hayvana ait önemli fosiller bulduk. Bazıları Anadolu’da çok nadir fosiller. Hatta Beyağaç’ta bir file ait diş bulduk. Bu fil türünün Türkiye’deki ilk örneğini bulduk ve geçen sene 2023 yılında yine dünyanın en önemli dergilerinden birinde bu fili de yayınladık. Onun dışında alanda 30’a yakın farklı hayvan fosilleri bulduk. Bunlarla ilgili bilimsel çalışmalarımız devam ediyor.” dedi.
    Laboratuvarda yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Alper Yener Yavuz ise; “Burada aslında yapılan çalışmaları üç ayrı disipline ayırabiliriz. Bunlar Zooarkeolojik çalışmalar, Paleontolojik çalışmalar ve Paleoantropolojik çalışmalardır. Paleoantropolojik çalışmalar kapsamında pek çok arkeolojik kazı ile birlikte çalışıyoruz. Çalıştığımız kazılardaki insan ve hayvan kemiklerini laboratuvarımıza ve depolarımıza getiriyoruz. Depolarımıza getirdikten sonra insan iskeletleri ve hayvan iskeletleri üzerinde antropolojik çalışmalarımızı yapıyoruz. Bunlarla ilgili bilimsel çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunun yanı sıra yine kendi kazımız olan Denizli’deki Kayaca Fosil Lokalitesi’nden çıkan fosilleri de yine laboratuvarımızda çalışıyoruz.” diye konuştu.

    “Anadolu’nun farklı yerlerinden yaklaşık 38 farklı kazıdan iskelet arşivimiz var”

    Bir gazete başlığı ile başladıkları kazı çalışmalarından günümüze kadar 38 farklı kazıdan arşiv elde ettiklerini dile getiren Doç. Dr. Alper Yener Yavuz; “2009 yılında bir gazete haberinde gördüğümüz Antalya Doğu Garajı’nda yapılan “Arkeolojik Çalışmalar Başladı” başlıklı bir haberden sonra iletişime geçtik biz Antalya Müzesi ile. İlk başta kendimiz de kazıya dahil olduk, oraya gittik ve Doğu Garajı’nın gerçekten çok büyük bir nekropol alanı olduğunu gördük. Zaten müzesi de açılmak üzere ya da açıldı. Doğu Garajı ile birlikte birikmeye başlayan iskelet koleksiyonumuz şimdi 37 -38 farklı kazıya ulaşmış durumda. Bu kazılardan hem hayvan hem de insan iskeletlerimiz mevcut. Aslında biraz Doğu Garajı’ndan bahsetmek lazım burada. Çünkü Doğu Garajı belki de Türkiye’deki uzun süreli mezarlık olarak kullanılan en önemli yerlerinden bir tanesi. Yaklaşık olarak 2 bin 500 yıl Doğu Garajı bir metropol olarak kullanılmış. Yaklaşık 12-13 çeşit farklı mezar tipi ile karşılaşıyoruz. Hatta hala da Doğu Garajı’nın arka tarafı günümüzde de Geç Osmanlı Dönemi’nde de mezarlık olarak kullanılmış. Dolayısıyla oradan çok sayıda iskeletimiz var. Yine bunun yanı sıra da Anadolu’nun farklı yerlerinden yaklaşık 38 farklı kazıdan depolarımızda ve laboratuvarımızda çeşitli iskeletler var.” dedi.

    Öğrenciler bu arşiv sayesinde birinci sınıftan itibaren iskeletler ile tanışmış oluyor”

    Elde edilen arşiv sayesinde öğrencilerin birinci sınıftan itibaren iskeletler ile tanışıp uygulayarak öğrendiklerini söyleyen Doç. Dr. Yavuz; “Öğrenciler birinci sınıftan başlayan Osteoloji dersi ile birlikte iskeletler ile tanışmış oluyorlar, iskeletleri tanımış oluyorlar ve sadece insan iskeletlerinin değil bunun yanı sıra hayvan iskeletlerinin de olması sayesinde insan kemikleri ile hayvan kemiklerinin arasındaki farkları da çok erken dönemlerde öğrenmeye başlıyorlar. Dolayısıyla aslında şuradan bakmak lazım, birçok şeyi görselden görmekle elle ellemek arasında elle temasla öğrenmek arasında çok önemli bir fark var dolayısıyla birinci sınıfta öğrenciler bunun sonucuna varabiliyorlar. Bu da onlara büyük bir katkı sağlıyor” diyerek bu arşivin öğrenciler üzerindeki olumlu etkilerinden bahsetti.

    Antropoloji bölümü için oluşturulan bu arşivin öğrenciler üzerindeki olumlu etkileri ilerleyen dönemlerde yapılacak kazılarda görev alacak olan geleceğin akademisyenlerinin artmasında büyük fayda sağlayacağı ön görülüyor.

  • 16 milyon yıllık ağaç fosili

    16 milyon yıllık ağaç fosili

    Denizli Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı Banaz Orman İşletme Müdürlüğü sorumluluk alanındaki ormanlık sahada çam (pinuxylon) cinsine ait fosil bulundu. Uşak’ın Banaz ilçesine bağlı Ayrancı (Comburt) köyünün batısında yer alan Sümlüce mevkiinde orman yolu yapımı esnasında iş makineleri tarafından bulunan fosil, koruma altına alındı. Uşak Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Selahattin Polat tarafından yapılan incelemeler ve Cerrahpaşa Üniversitesi Orman Fakültesinde yapılan analizlerde, ağaç fosilinin Orta Miosen dönemine ait yani günümüzden 10-16 milyon yıl önceki jeolojik zamanına ait olduğu tespit edildi. Önemli bir kalıntı olarak kayıtlara geçen fosilin, çamgillere ait olduğu ve oluşumunda Elmadağ volkanizmasının etkisi olduğu ortaya çıkarıldı.

    Ağaç fosilleri ile alakalı Uşak Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Selahattin Polat, bulunan ağaç fosilleriyle alakalı bilgiler verdi. Doç. Dr. Selahattin Polat fosillerin nasıl bulunduğu hakkında bilgiler vererek, “2023 yılında İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Coğrafya Bölümü öğrencilerimizden, Ayrancı köyü nüfusuna kayıtlı Onur Erdem tarafından bulundu. İş makineleri tarafından yol yapımı sırasında fosiller çıkartılarak yolun kenarında bulunuyor. Sonradan Onur Erdem olan öğrencimiz fosil olarak değerlendirerek bana haber verdi. İlgili yerlerden gerekli izinleri alarak fosilleri kontrol ederek numune aldık” şeklinde konuştu.
    Ağaç fosilleşmesinin nasıl olduğunu ve yılı hakkında bilgi veren Polat, “Burada fosillerin oluşmasının en önemli sebebi Uşak’ın kuzeyinde Elmadağ Volkanı diye nitelendirdiğimiz bir volkanik kütlemiz var. Bu volkanik kütle 17 milyon yıl önce faaliyetine başlayarak bu volkandan çıkan volkan külü, volkan kumu ve çeşitli malzemeler bu ağaçların üzerine gelerek üzerini kapatıyor, kapattıktan sonrada fosilleşme olayı meydana geliyor” dedi.

    “Bu fosiller bizlere 10 ile 16 milyon yıl önce iklimin nasıl olduğunu gösteriyor”

    Doç. Dr. Selahattin Polat, fosillerin bulunmasının o döneme ait coğrafi önemine vurgu yaparak, şöyle konuştu:
    “Bu fosiller bizlere 10 ile 16 milyon yıl önce iklimin nasıl olduğunu gösteriyor; hangi ağaç türlerin burada yaşadığını bilebiliyoruz yani eski coğrafi özelliklerini bu fosiller sayesinde tespit edebiliyoruz. Bu fosillerin korunması gerekiyor, özellikle eğitim açısından çok önemli olan hususlardan birisi bu. Coğrafi, jeolojik, fen bilgisi, botanik ve biyolojik eğitim olarak önemli bir yere sahip. Bu önemli konulardan dolayı koruma altına alınarak belli bir yerde bunların muhafaza edilmesi gerekiyor” diye konuştu.

  • Yeni fosil keşfedildi

    Yeni fosil keşfedildi

    Güney Afrika’nın çeşitli bölgelerinde bulunan bu gizemli ayak izleri, şimdiye kadar keşfedilen en eski kuş benzeri yaratığa ait. Bu izler kuşların bilinen en eski fosil iskeletinden yaklaşık 60 milyon yıl öncesine ait.

    DİNOZORLARA AİT OLABİLİR 

    Güney Afrika’daki Cape Town üniversitesi Jeolojik Bilimler profesörü Doktor Miengah Abrahams son keşifler hakkında, ”Fosillerin yaşları göz önüne alındığında, izler yüksek ihtimalle dinozorlara ait.” yorumunda bulundu.

    Tyrannosaurus Rex de dahil olmak üzere Theropod cinsi dinozorlar, üç parmaklı ayakları olan, iki ayaklı etçillerden oluşan çeşitli bir gruptu.

    Ancak yeni incelenen bu dinozor izleri arasında tipik theropod izlerinden farklı olanlar da vardı.

    DİNOZOR OLAMAYACAK KADAR KÜÇÜK AYAKLAR

    Abrahams, yaptığı bir açıklamada izlerin sahibi canlının bir dinozora kıyasla “önemli ölçüde daha dar ayak parmaklarına” sahip olduğunu ve daha çok kuş ayak izlerine benzediğini söyledi.

    İzlerin sahibi hayvanlar bilinmediğinden kuşlarla ilişkileri de belirsiz. Araştırmacılar, izlerin kuşların evrimi hakkında eksik bir parçayı tamamlayabileceğini ya da kuş soyuna yakın olmayan ancak bağımsız olarak evrimleşmiş kuş benzeri ayaklara sahip sürüngenlere ait olabileceğini bildirdi.

    İZLERE BAKARAK TAHMİN YÜRÜTMEK ÇOK ZOR

    Bilim insanları izlerin kuş benzeri bir canlıya ait olup olmadığı konusunda ikiye ayrıldı. Hayvanın bastığı zeminin yapısına göre iz şeklinin çeşitlenebileceğini söyleyen araştırmacılar izler kaynak alınarak nesli tükenmiş hayvanların fiziksel özelliklerini saptamanın zorluğuna vurgu yaptı.

  • 7,5 milyonluk fosil faunası sergilenecek

    7,5 milyonluk fosil faunası sergilenecek

    Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç’ın özel önem verdiği, dünyanın jeolojik tarihine adeta ışık tuttuğunu düşündüğü 7,5 milyon yıllık fosil faunasının yeniden canlandırma çalışmaları Kayseri Büyükşehir Belediyesi destekleriyle devam ediyor. Bu çerçevede 20 Aralık Pazartesi günü saat 10.00’da 7,5 milyon yıllık fosil faunasının yeniden canlandırma çalışmaları, Kayıp Fauna Belgeseli lansmanı ve Resim Sergisi açılışı Büyükşehir Belediyesi fuaye alanında gerçekleştirilecek.
    Sergide, 2018 yılından bu yana çıkarılan birçok farklı türdeki canlıların fosilleri ve bu fosiller kullanılarak elde edilen replika ayaklandırmaları ve Proboscidae (Hortumlugiller), Bovidae (Boş Boynuzlular) ve Giraffidae (Zürafagiller) ailelerinden türler sergilenecek. En önemli buluntulardan biri olan Choerolophodon’un parçaları birleştirilerek yapılan ayaklandırma çalışmaları ise tamamlandı ve kafatasından birebir alınan kalıpla oluşturulan replikası da sergide yer alacak
    Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, yaptığı açıklamada, Kayseri’nin zenginliklerini gözler önüne seren 7,5 milyon yıllık fosillerin dünyada eşi ve benzerinin bulunmadığını ifade etti. 20 Aralık Pazartesi günü Büyükşehir Belediyesi fuaye alanında gerçekleşecek olan sergi açılışına bütün vatandaşları davet eden Başkan Büyükkılıç, “Dünyada eşi benzeri olmayan 7,5 milyon yıllık fosil faunasını Büyükşehir Belediyesi Fuaye alanında sergiliyoruz. Bu fosiller bizim adeta kültür mirasımız. Bu kültürel mirası kamuoyuna en iyi şekilde anlatmak ve tanıtmak bizim görevimiz. Doğanın koruyarak bize miras bıraktığı bir alanı korumaya çalıştık, tanımaya ve tanıtmaya gayret gösterdik. Doğanın tarihini yeniden Kayseri’nin belirlediğini görüyoruz. Kayserimiz açısından ve uluslararası boyut açısından önem arz ediyor” şeklinde konuştu.

  • Taşhan kazılarında ‘zürafa yılı’

    Taşhan kazılarında ‘zürafa yılı’

    Bulunan örneklerin bilim dünyasına sunacağı katkılardan dolayı çok değerli olduğunu söyleyen Uzman Antropolog Ümit Savran, “2018 yılında başlayan kazı çalışmamızı bu sene 6. Sezonuyla kazasız belasız tamamladık. Tabi bu sene oldukça farklı örnekler elde ettik. 78 tane fosil çıkardık ve bunların büyük çoğunluğu zürafa dediğimiz canlılara ait örneklerdi. Bunlar bizim için çok değerli çünkü bu bölgede böylesine değerli materyalleri bulmak bilim dünyasına büyük katkılar sağlayacaktır. Başlarda büyük oranda elde ettiğimiz ön kol kemiği ve üst kol kemiği olmuştu. Tabi omurlarında ve arkada bazı ayak kemikleri de tespit ettik. Bunların büyük çoğunluğu sürü halinde olduğunu düşündüğümüz zürafalara ait yine. Tabi bunlardan şöyle anlatalım; sürü halinde gezdikleri için bazıları toplu halde de oralara gömülmüş olabilirler. Tabi farklı bireylere, türlere de ait olduğunu düşünüyoruz bu sebepten. Şu an itibariyle biz 4 tane ayaklandırmayı tamamlamış bulunacağız. Bir tanesinin büyük çoğunluğu tamamlandı ve zürafayı da keza ayaklandıracağız. Burada bulduğumuz örneklerden muhtemelen 2 veya 3 tane farklı türün olduğunu düşünüyoruz. Tabi bunlar da zürafanın alt takımlarından farklı türler. İleride bunları da ayaklandırıp, eğer gerekli görülürse tabi canlandırmasını yapmayı düşünüyoruz” dedi.

    Savran, zürafa fosillerinin bu kadar yoğun olmasının kendileri için soru işaretleri barındırdığını söyleyerek, “2023 yılı bizim için zürafa yılı olarak tanımlanabilir. Çünkü söylemiş olduğum gibi 78 tane fosil içerisinde büyük çoğunluğu zürafaya aitti. Tabi bu bizi heyecanlandırdı. Daha önce de tabi zürafaların farklı materyallerini elde etmiştik ama bu sene böyle yoğun bir şekilde gelmesi bizim için farklı soru işaretleri barındırdı. Tabi bunların cevaplanması da bizim için güzel bir netice olacak inşallah. Bizim burada yapmış olduğumuz çalışmaların bir hedefi var. Geçmişini bilmeyen geleceğe sağlam adım atamaz. Bizim bu yaşamış olduğumuz coğrafyada nasıl canlılar yaşam sürmüş, hüküm sürmüş bunları görebilmek, insanlarımıza bunları tanıtmak, bunların nasıl bir ortamda yaşadığını, nasıl bir görünüme ve morfolojiye sahip olduğunu basite indirgeyerek, insanların gözünde canlandırmak hikayelendirmek ve neticelendirmek istiyoruz inşallah. Hedefimiz, burada elde ettiğimiz eserleri parça parça ve ayaklandırarak açılacak olan Paleontoloji Müzesi’nde insanlarla buluşturmak” ifadelerini kullandı.

  • Milyonlarca yıl öncesinden fosiller bulundu

    Milyonlarca yıl öncesinden fosiller bulundu

    Tavas ilçesinde Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek başkanlığında, Kayaca Mahallesi’nde 2017 yılından bu yana yürütülen araştırmalarda 9 milyon yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen hayvan fosilleri bulundu. Kazı çalışmalarında yer alan Pamukkale ve Hitit üniversitelerinden paleoantropolog, paleontolog, jeolog ve öğrencilerden de oluşan ekibin desteği ile her geçen gün yeni hayvan fosilleri ortaya çıkmaya başladı. Geçen yıl fil, gergedan, karıncayiyen, zürafa, at, antilop ve ceylanın da aralarında bulunduğu 15 hayvana ait fosili tespit edilmesinin ardından bu yılki kazılarda, 9 milyon yıl önce yaşadıkları değerlendirilen kedigiller ailesinden bir türü ve oklu kirpi ile kuş fosilleri envantere alındı.

    Anadolu’da nadir görülen fosiller hakkında detaylı çalışmalar yürüttüklerini ifade eden ve yeni fosillerin yanı sıra geçen yılki buluntuların devamına ulaştıklarını belirten Doç. Dr. Ahmet İhsan Aytek, “Bu yıl kedigiller ailesinden bir tür, oklu kirpi ve kuş fosilleri bulduk. Kedigiller ailesinden olan tür için ilk gözlemlerimiz kılıç dişli kaplan olabileceği yönünde ama detaylı çalışmalarla bunu sınıflandıracağız. Oklu kirpimiz ise Anadolu’da çok nadir görülen bir tür. Bu anlamda önemli bir fosil kazandırmış olduk. Özellikle bütünlüğe yakın bir şekilde korunmuş bir kafatası ve çene kemikleri bulmamız yine Anadolu’da belki de tek bir örnek konumunda diyebiliriz. Kuşlar, fiziksel yapıları gereği kemikleri çok narin olur ve fosilleşmeleri çok zordur. Anadolu’da, yaklaşık 7 ila 9 milyon yıl arasındaki süreçte sadece bir yerde kuş kemiği var. Bizdeki ikinci olacak. Ayrıca bizde 2 farklı kuş türünün olduğunu görüyoruz ki bu da Anadolu’da bir ilk. Bu detaylar alanımızın ne kadar fosillerin iyi korunduğunu gösteriyor. ‘Burası Türk paleontolojisi açısından önemli. Öte yandan Almanya’nın en iyi üniversitelerinden Eberhard Karls Tübingen ile bir proje hazırladık. Onlarla da çalışmalar yapacağız” dedi.

  • Kuzu otlatırken 16 milyon yıllık fosil buldu

    Kuzu otlatırken 16 milyon yıllık fosil buldu

    Elbistan’a bağlı Büyükyapalak Mahallesi’nde kuzu otlatan Yemliha Yılmış, sulama hattı için kazılan çukurda, dişe benzeyen bir obje olduğunu fark etti. Tarihe meraklı olan Yılmış, üzerindeki toprak kalıntılarını temizledikten sonra yaptığı incelemede bulduğdu şeyin bir hayvana ait diş olduğunu anladı. Etrafta daha detaylı bir arama yapan Yılmış, başka bir ize rastlamayınca evine döndü. Bulduğu dişin bir fosile ait olduğunu düşünen Yılmış, arkadaşları aracılığı ile bilim insanlarına ulaştı.

    Cep telefonu ile çektiği fotoğraflar yardımıyla, arkeolog ve paleontologlara bulduğu dişi inceleten Yılmış, aldığı cevap karşısında ise şaşkınlığını gizleyemedi. Yapılan ön incelemelerde 8 santimetre uzunluğundaki dişin 16 milyon yıl önce yaşamış bir ata ait olduğunu öğrenen Yemliha Yılmış, dişi Elbistan Şehir Müzesi’ne bağışladı.

     


    Elbistan Şehir Müzesi görevlileri, milyonlarca yıllık olduğu değerlendirilen at dişini envantere almadan önce boyunu ve özelliklerini tek tek kayda aldı. Dişin, önümüzdeki günlerde uzmanlarca inceleneceği belirtildi.


    Diş üzerinde kapsamlı bir tarih araştırması yapıldıktan sonra müzede sergilenmesini istediğini belirten Yılımış, “Büyükyapalak Mahallesi’nde sulama kanalı yapılırken çıkan toprakta fark ettim. Önce taş zannettim. Kuzu otlatırken tesadüfen buldum. Tarihçi arkadaşlarla görüştüm. Onların yaptığı ön çalışmada 16 milyon yıllık bir diş olduğunu söylediler. Tarihçi arkadaşlar da fosil olduğu için sergilenmesi gerektiğini tavsiye ettiler. Ben de bu tavsiyeye uydum” şeklinde konuştu.

    Tarihe meraklı olduğunu anlatan Yılımış, “Kendi çapımda şairlik var. Geçmişe meraklıyım. Tarihi şeyler ilgimi çok çekiyor. Bu ilgiyle etrafımı incelediğim için de dikkatimi çektim. Benim evimin önünde taşlar da var. Müzedeki görevliler etraflıca inceleyecek. Üzerinde bilimsel çalışma yapılacak. Eğer ön incelemede olduğu gibi 16 milyon yıl önce yaşamış bir ata aitse müzede sergilenecek. Bağışlayan kişi de ben olduğum için adımla sergilenecek. Benden sonra da çocuklarıma ya da torunlarıma güzel bir anı kalacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

  • 4 yaşında 220 milyon yıllık dinozor ayak izini ortaya çıkardı

    4 yaşında 220 milyon yıllık dinozor ayak izini ortaya çıkardı

    Birleşik Krallık’taki Galler bölgesinde ailesiyle plajda gezen 4 yaşındaki küçük çocuk 220 milyon yıllık dinazor ayakizini ortaya çıkarttı.

    Birleşik Krallık’taki Galler bölgesindeki Vale of Glamorgan’da Bendricks Bay sahilinde ailesiyle birlikte yürüyüşe çıkan 4 yaşındaki Lily Wilder arkelogları heyecanlandıran bir keşfi ortaya çıkarttı. Wilder’ın sahilde yürüdüğü sırada dinazor ayakizi gözüne çarptı. Wilder’ın ailesi dinazor ayakizini arkeologlara haber verdi. Bölgeye keşfe gelen arkeologlar, yaptıkları inceleme sonucunda ayakizinin 220 yıllık ve 75 cm uzunluğunda bir dinozora ait olduğunu açıkladı.

    “BULUNAN EN İYİ ÖRNEK”

    Galler Ulusal Müzesi paleontoloji küratörü Cindy Howells de ayak izini “Bu sahilde bulunan en iyi örnek” olarak nitelendirdi. Küçük Lily’nin annesi Sally Wilder de “Ayak izini keşfedenler Lily ve Richard’dı (babası). Lily onu yürürken gördü ve ‘baba bak’ dedi. Richard eve gelip bana fotoğrafı gösterdiğinde harika göründüğünü düşündüm. Richard bunun gerçek olamayacak kadar iyi olduğunu düşündü. Arkeloglara haber verdik. Eşsiz keşif ortaya çıktı” dedi.

  • 5 bin yıllık balina kalıntıları bulundu

    5 bin yıllık balina kalıntıları bulundu

    Tayland’da 5 bin yıl öncesine ait olduğunu tahmin edilen ‘iyi derecede korunmuş’ yaklaşık 11 metrelik bir balinanın kalıntıları bulundu.

    Tayland’da 5 bin yıl öncesine ait olduğunu tahmin edilen ‘iyi derecede korunmuş’ yaklaşık 11 metrelik bir balinanın kalıntıları görenleri şaşırttı. Balinanın kalıntıları ülkenin başkenti Bangkok yakınlarındaki Samut Sakhon şehrinin kıyısından yaklaşık 12 kilometre uzaklıkta bulundu. Uzmanlar, ortaya çıkarılan kalıntıları iyi korunmuş yaklaşık 11 metrelik balinanın, 3 bin ila 5 bin yıllık olduğunu tahmin ediyor.

    Araştırmacılar, kısmen fosilleşmiş kemiklerin bir ‘Bryde balinasına’ ait olduğunu ifade etti. Bryde balinalarının ağırlık olarak 13-28 tona kadar büyüyebildiği, dünya çapınca tropikal ve ılıman denizlerde yaşadıkları ve bugün hala Tayland çevresinde sularda bulundukları ifade edildi. Son 10 bin yılda tektonik aktivitenin bölgeyi deniz seviyesine göre yaklaşık 4 metre yükselttiği bunun da balinanın şu an kara olan yere nasıl geldiğini açıkladığı belirtildi.

    KARBON TARİH SAPTAMA YÖNTEMİ İLE YAŞI BELİRLENECEK

    Ülkenin Mineral Kaynakları ve Deniz ve Kıyı Kaynakları departmanlarından araştırmacılar tarafından dikkatlice kazılan kalıntıların yaklaşık 5’te 4’ünün şu ana kadar ortaya çıkarıldığı ifade edildi. İskeletin yüzgeçler, kaburgalar, omurlar ve kürekkemiğiyle birlikte yaklaşık 3 buçuk metre uzunluğunda kafa içerdiği belirtildi. Balinanın kalıntılarının, balinanın yaşını daha doğru tahmin edebilmek için yakında karbon tarih saptama yöntemi kullanılacağı ve sonuçları da gelecek ay gelmesinin beklendiği ifade edildi.

    “NADİR BİR BULGU”

    Singapur Ulusal Üniversitesi’nden memeli araştırmacısı Marcus Chua basına yaptığı açıklamada, olağanüstü şekilde iyi korunmuş kalıntıların ‘nadir bir bulgu’ olduğunu söyledi. Chua, “Asya’da çok az balina alt fosili var, çok iyi korunmuş durumda olanlar bundan daha da az” ifadelerini kullandı.