Etiket: Fransa

  • Fransa’da aile içi şiddete müdahale eden 3 jandarma vurularak öldürüldü

    Fransa’da aile içi şiddete müdahale eden 3 jandarma vurularak öldürüldü

    Fransa’nın Puy-de-Dome bölgesinde eşine şiddet uygulayan 48 yaşındaki erkek, olaya müdahale için eve gelen güvenlik gücü mensubu 3 jandarmayı tabancayla vurarak öldürdü, 1’ini de yaraladı.

    Le Monde basın organından alınan bilgiye göre, Puy-de-Dome bölgesinde dün akşam saatlerinde jandarma, eşinden şiddet görüp çatıya sığınan kadının yardım çağrısı üzerine adrese gitti. Güvenlik güçleri kadını kurtarmak için eve yöneldiğinde, içeriden ateş açıldı. Eşine şiddet uygulayan kişinin açtığı ateşte 3 jandarma hayatını kaybetti, 1 jandarma ise yaralandı. Şüphelinin ve kadının durumu hakkında ise henüz açıklama yapılmadı.

    Ulusal Jandarma, Fransa’da sivil nüfus üzerinde polislik hizmetlerini yerine getiren ve kamu güvenliğini sağlayan askerî bir kolluk teşkilatıdır.

  • Macron’un okul arkadaşı Paris büyükelçisi oldu

    Macron’un okul arkadaşı Paris büyükelçisi oldu

    Dışişleri Bakanlığı’nda dün hareketli saatler yaşandı… Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu toplam 54 büyükelçinin yeni büyükelçilik ve daimi temsilcilik görevlerini tebliğ etti. Bu isimler arasında Paris Büyükelçisi olarak atanan Ali Onaner dikkat çekti.

    Dün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun tebliğ ettiği diplomatların yankısı bugün de sürüyor… Başta Washington, Tokyo, Belgrad ve Paris olmak üzere 54 büyükelçinin yeni görevleri tebliğ edildi.

    Bu isimler arasında dikkat çeken isimlerden biri Paris Büyükelçisi olarak atanan Ali Onaner oldu. Ankara-Paris hattında gerilimin yüksek olduğu bir dönemde Paris’e İsmail Hakkı Musa’nın yerine Tunus Büyükelçisi Ali Onaner getirildi.

    Euronews’te yer alan habere göre, Fransız medyası bu atamayı Ankara’nın Paris’e uzattığı bir ‘barış dalı’ olarak yorumladı. Ülkenin önde gelen haftalık haber dergilerinden Le Point, Onaner’in Paris’e atanması ile ilgili verdiği haberini “(Fransa Cumhurbaşkanı) Macron’un dostu Onaner Paris Büyükelçisi olarak atandı” başlığıyla attı.

    Fransa’nın siyasi liderlerinin ve önemli yöneticilerinin mezun olduğu en prestijli yüksek okullarından Ulusal Yönetim Okulu’nda Onaner ile Macron’un 2002-2004’te birlikte eğitim gördüğünü belirten Le Point, mükemmel seviyede Fransızca konuşan Onaner’in Tunus Büyükelçiliği sırasında Türkiye’nin Libya pozisyonunu net bir şekilde savunduğunu işaret etti. Fransa Libya konusunda Türkiye’nin aksine Halife Hafter güçlerine destek veriyor.

  • 4 partiden Fransa’ya kınama

    4 partiden Fransa’ya kınama

    AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti’nin TBMM grupları ortak bildiri yayımlayarak, Fransa Senatosu’nun Yukarı Karabağ ihtilafına ilişkin aldığı kararı kınadı.

    Fransa Senatosu’nun Yukarı Karabağ ihtilafına ilişkin aldığı karara ilişkin AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti TBMM grup başkanvekillerinin imzasıyla ortak bildiri yayımlandı. Bildiride, “Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partiler olarak Fransa Senatosu’nun uluslararası hukuka, ahlaka ve hakkaniyete aykırı bir şekilde, Yukarı Karabağ ihtilafına ilişkin 25 Kasım 2020 tarihinde kabul ettiği kararı en güçlü şekilde kınıyoruz.” ifadelerine yer verildi.

    Fransa Senatosu görmezden gelse de, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1993 yılında aldığı 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararları uyarınca Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğu belirtilen bildiride, Fransa Senatosu’nun almış olduğu kararın uluslararası hukuk açısından yok hükmünde olduğu kaydedildi.

    TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop’un imzası ile yayımlanan bildiride şu ifadeler kullanıldı:

    “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan siyasi partiler olarak Fransa Senatosunun uluslararası hukuka, ahlaka ve hakkaniyete aykırı bir şe-kilde, Yukarı Karabağ ihtilafına ilişkin 25 Kasım 2020 tarihinde kabul ettiği kararı en güçlü şekilde kınıyoruz.

  • Türkiye’den Fransa’ya Karabağ tepkisi

    Türkiye’den Fransa’ya Karabağ tepkisi

    Fransa Senatosunun sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni tanıma kararına Türkiye’den tepki geldi. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, kararın uluslararası hukukun en temel ilkelerinin iç politika uğruna hiçe sayılmasının ibretlik örneği olduğu belirtildi.

    Dışişleri Bakanlığı, Fransa Senatosunun Yukarı Karabağ ihtilafı hakkında dün kabul ettiği karara tepki göstererek “Fransa Senatosunun Azerbaycan’a işgalden kurtardığı kendi topraklarından çekilmesi çağrısında bulunması ciddiye alınamayacak kadar gülünç, tarafgir ve gerçeklerden kopuk bir anlayışın tezahürüdür.” açıklamasında bulundu.

    Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, kararın, uluslararası hukukun en temel ilkelerinin, meşruiyetin ve hakkaniyetin iç politika mülahazaları uğruna hiçe sayılmasının ibretlik bir örneği olduğunun altı çizildi.

    Açıklamada, Türkiye’ye atfen dile getirilen temelsiz iddiaların külliyen reddedildiği belirtilerek “Fransa Senatosunun bu kararı, tarafsız olması gereken eş başkanların yürüttüğü AGİT Minsk Grubu çalışmalarının bugüne kadar meseleye neden çözüm getiremediğinin, nasıl taraflı olduğunun da açık bir göstergesidir.” ifadesi kullanıldı.

    Ermenistan’ın önce Tovuz’da, sonra Yukarı Karabağ’da sergilediği saldırganlık ve provokasyonlar üzerine Azerbaycan’ın gereken karşılığı verdiği vurgulanan açıklamada, Azerbaycan’ın yaklaşık 30 yıldır işgal altında bulunan topraklarını özgürleştirerek toprak bütünlüğünü tekrar sağladığı anımsatıldı.

    Açıklamada, “Esasen Azerbaycan’ın sahada aldığı sonuç, Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına yansımış, Fransa’nın da eş başkanı olduğu Minsk sürecinde kayıt altına alınmış ancak hayata geçirilememiş haklarının somutlaştırılmasıdır. Zira ilgili BM kararları Ermenilerin işgal ettiği Azerbaycan topraklarından derhal ve şartsız çekilmelerini amirdir.” denildi.

    “GÜLÜNÇ, TARAFGİR VE GERÇEKLERDEN KOPUK BİR ANLAYIŞ”

    “Fransa Senatosunun Azerbaycan’a işgalden kurtardığı kendi topraklarından çekilmesi çağrısında bulunması ciddiye alınamayacak kadar gülünç, tarafgir ve gerçeklerden kopuk bir anlayışın tezahürüdür.” vurgusu yapılan açıklamada, hiçbir makul gerekçeyle izah edilemeyecek olan bu sağduyudan yoksun kararın, Fransa’nın meselenin çözümüne gerçek anlamda katkı sağlama imkanını da sınırladığı değerlendirildi.

    Açıklamada, Fransa hükümetinin de kabul edilemez bulacağı unsurlar içerdiği görülen kararın, yine son dönemde Fransa’da sıkça görülen Türkiye takıntısını yansıtmasının ise şaşırtıcı olmasa da düşündürücü olduğu belirtilerek “Türkiye’nin yakın coğrafyasında hakkın, hukukun ve meşruiyetin yanında aldığı ilkeli tutumların Fransa’da ön yargısız ve objektif bir şekilde algılanması; tarihe ya da birbiriyle alakasız konulara son derece hatalı atıflar yapılmasından kaçınılması ilişkilerimizin selameti açısından temel bir gerekliliktir” mesajı verildi.

    “FRANSA İLE BİRLİKTE ÇALIŞMAYA HAZIRIZ”

    Neredeyse 30 yıldır süren Azerbaycan-Ermenistan ihtilafında gelinen aşamada, Fransa’nın artık doğru sonuçları çıkararak bölgenin istikrara kavuşması için yapıcı bir tutum benimsemesinin temenni edildiği ifade edilen açıklamada, bunun için mevcut gerçeklerden hareketle uluslararası hukuka uygun kalıcı bir çözüme ulaşmak üzere çaba gösterilmesinin yeterli olacağının altı çizildi.

    Açıklamada, “Türkiye, hemen yanı başında yıllardır süren bu ihtilafın bölgesel barış ve istikrara katkıda bulunacak şekilde sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması için diğer ortakları gibi Fransa ile de birlikte çalışmaya hazırdır” ifadeleri kullanıldı.

     

  • Fransa’da emeklilik yaşı 67’ye çıktı

    Fransa’da emeklilik yaşı 67’ye çıktı

    Sarı Yelekliler’in Fransa’da sokaklara dökülmesine neden olan emeklilik reformu gün gece yarısı Fransa Senatosu’nda kabul edildi. Ülkede emeklilik yaşının 67 yaşına çıkmasının ardından protestoların yeniden başlayacağı ifade edildi.

    Fransa’da kritik emeklilik reformu yasası gün gece yarısı Fransa Senatosu’nda kabul edildi.Sarı Yelekliler’in Fransa sokaklarını savaş alanına çevirmesine neden olan yasanın senatonun geçmesinin ardından ülkede emeklilik yaşı 67’ye çıktı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, emeklilik reformuna karşı ısrarlı tavrı yine Fransa sokaklarında yeni eylemlerin habercisi olarak görülüyor.

    SARI YELEKLİLER KİM?

    Fransa’nın başkenti Paris’te boy gösteren protestocular, isimlerini giydikleri fosforlu sarı yeleklerden alıyor. Geleneksel olarak Fransa’da gösteriler siyasi partilerin veya sendikaların çağrısı ve desteğiyle yürütülse de “Sarı yelekliler”in halihazırda hiçbir parti ya da sendikaya bağlı hareket etmemesi dikkati çekiyor. Bu durum, sosyal medya üzerinden organize olan “sarı yeleklilere” her siyasi görüşten ve yaştan insanın katılmasına imkan sağlıyor. Ülke genelinde yapılan anketler, toplumun yüzde 70’inin “sarı yelekliler”e destek verdiğine işaret ediyor. Yoğun olarak orta gelirli kişilerden oluşan “sarı yelekliler”in hükümetle müzakereleri yürütmek için 8 kişiden oluşan bir temsil heyeti bulunuyor.

    SARI YELEKLİLERİN EYLEMLERİ

    Fransa’da 17 Kasım 2019’da akaryakıt zamlarını protesto eden Sarı yelekliler” adı altında örgütlenen eylemciler, Paris’in farklı noktalarında gösteri düzenlemiş, bu protestolar başka bazı ülkelere de yayılarak, hükümetin geri adım atmasını sağlamıştı. Ancak, giderek büyüyen protestolarda sular durulacak gibi görünmüyor. Polis müdahaleleri başlamış, Fransa’nın başkenti Paris’te sarı yeleklilerin düzenleyeceği gösteri öncesi 317 kişi gözaltına alınmış.

  • Mühendis adayları Fransa’da yarışacak

    Mühendis adayları Fransa’da yarışacak

    Bursa Teknik Üniversitesinde (BTÜ), mühendislik öğrencilerinden oluşan ve Renault firmasının “TwizyContest’20” adlı uluslararası yarışmasında geliştirdikleri faydalı modelle Türkiye birinciliğini elde eden takım, Fransa’daki uluslararası finalde yarışacak.

    Makine mühendisliği 3’üncü sınıf öğrencileri Arzu Onaylı, Tunahan Akman, Melike Omak, İsmail Kiraz ile elektrik-elektronik mühendisi adayı Halil Can Yardımcı’dan oluşan Emizy takımı, “Toplum yararına mobilite çözümler” temasıyla düzenlenen organizasyon için proje hazırladı.

    Takım, elektrikle çalışan iki kişilik Twizy modelini, dar yollarda ve özellikle kapalı alanlarda acil sağlık hizmeti verilmesini kolaylaştırmak için tasarladı. Ayrıca sistem, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle aracın bulunduğu yerdeki kişilerin vücut ısılarını ölçüp araçta yer alması planlanan sağlık çalışanının ekranına bilgi gönderebiliyor.

    Türkiye’nin yanı sıra Romanya, Rusya, İspanya, Fransa, Kolombiya ve Brezilya’dan takımların da yarışacağı final, 9 Aralık’ta gerçekleştirilecek.

     “Bu tasarımımızı kamu ve özel sektör iş birliğinde hayata geçirmeyi planlıyoruz”

    Öğrencilerden Tunahan Akman,  iki kişilik elektrikli bir araç olan Twizy modelinde arka koltuğun sökülüp yerine raf sistemi yerleştirilecek bir proje geliştirdiklerini anlattı.

    Raf sisteminin ağırlığının aracın yük taşıma kapasitesini aşmayacağını belirten Akman, şöyle devam etti:

    “Bu raf sistemi teknolojik bir dizayn sisteminde tasarlanmıştır. Bu teknolojilerden bazıları, ışık sistemi, ağırlık sensörü ve sesli komut sensörleridir. Aracın arkasındaki teknolojik dizaynlı raf sistemine yerleştirilecek sağlık malzemelerinin içeriğini ise sağlık çalışanlarından aldığımız geri dönütler karşılığında belirledik. Hayatımızı baştan aşağı değiştiren Kovid-19 için de birtakım önlemler aldık. Ateşi ölçmek için termal kamera koyduk. Alışveriş merkezleri gibi insanların çok gezdiği alanlarda gerekli olacak dezenfeksiyon tankı ve ultraviyole ışıklar da ekledik. Maskesi olmayan insanlar için de maske temin edilebiliyor. Araç tüm bu özellikleri kullanırken ve bir hastaya müdahale edip geri döndüğünde sadece yüzde 6 şarj düşüşü hesaplanmıştır. Bu tasarımımızı kamu ve özel sektör iş birliğinde hayata geçirmeyi planlıyoruz.”

    Birinci olup Türkiye’yi uluslararası düzeyde temsil etmekten dolayı çok sevindiklerini dile getiren Akman, okullarının adını duyuracak olmalarından dolayı da gururlu olduklarını kaydetti.

    “Çalışmalarımıza yoğun bir şekilde devam etmekteyiz”

    Arzu Onaylı ise 1 yıldır proje üzerinde çalıştıklarını, insanlara faydalı olabilecek bir fikir ürettiklerini söyledi.

    Türkiye’nin önde gelen mühendislik eğitimi veren üniversitelerinin bulunduğu 6 takım arasından ilk üçe kaldıklarını, finalde ise birinci olduklarını ifade eden Onaylı, “Türkiye birincisi olduk, bundan dolayı çok mutlu ve gururluyuz. 9 Aralık’ta ise yarışmanın dünya finalleri gerçekleştirilecek. Biz bu dünya finallerinde hem Türkiye’yi hem de okulumuzu temsil etmek için çalışmalarımıza yoğun bir şekilde devam etmekteyiz. Çalışmalarımızı ekip olarak beraber yapmak bize avantaj sağlıyordu ama pandemi dolayısıyla bu dışarıda pek mümkün olmuyordu. Okulumuzda bulunan öğrenci atölyelerinde bu çalışmalarımızı gerçekleştirebildik.” şeklinde konuştu.

  • Fransa’da Türk dükkanına ırkçı saldırı

    Fransa’da Türk dükkanına ırkçı saldırı

    Fransa’nın kuzey batısındaki Nantes kentinde, Türklere ait bir dükkan ırkçı saldırıya uğradı.

    Nantes kentinde yaşayan Y.B., yaptığı açıklamada, hasta kardeşinin geçen hafta kasap dükkanını bir haftalığına kapattığını söyledi.

    Y.B, salı günü işten dönerken kardeşinin dükkanına yazılar yazıldığını fark ettiğini ifade etti.

    Y.B, dükkana yazılan yazılar arasında, “Buradan defolun, evinize dönün”, “Yaşasın domuz”, Yaşasın Le Pen”, “Erdoğan’a ölüm”, “Fransa, Fransızlarındır”, “Türklere ölüm” mesajlarının yer aldığını aktardı.

    Y.B ayrıca, mesajlar arasında iki destek mesajı olduğunu da kaydetti.

    Nantes bölgesinde 7 yıldır yaşadıklarını belirten Y.B, ilk defa böyle bir olaya şahit olduklarını dile getirdi.

    “Artık yeter!”

    Y.B, Fransa’da son dönemde Türklere ve Müslümanlara yönelik baskıların arttığına işaret ederek, “Artık yeter! Biz Türk milleti olarak kimseye ne saldırırız, ne yanlış yaparız. Geliriz işimizi yaparız. Herkes biliyor Türk milletini.” dedi.

    Dükkana yazılan yazılardan 2 gün sonra da vitrinlerin kırıldığını vurgulayan Y.B, içeri girildiğini ve her yerin kırılıp döküldüğünü anlattı.

     Polis 3 kez arandıktan sonra olay yerine geldi

    Y.B, 3 kez aradıktan sonra polislerin olay yerine geldiğini ve kendilerine “Bu, bizim için önemli bir olay değil” dediklerini belirterek, “Bu muamele zoruma gitti. Türk kökenli olsak da doğma büyüme buralıyım, kimliğimde Fransa vatandaşı yazıyor neticede. Yine de bir şey demedik, saygımızı koruduk. Geldiler, fotoğraf çekip gittiler.” ifadelerini kullandı.

  • TBMM Başkanı’ndan Fransız polisine tepki

    TBMM Başkanı’ndan Fransız polisine tepki

    Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, Fransız polisinin çocukları gözaltına almasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Şentop, “Fransa’da uzun zamandır bütün Müslümanları tedirgin eden gelişmeler yaşanıyor. Fransa’da Türk ailenin gözaltına alınması devlet eli ile yapılan bir eşkıyalıktır. Bu iş çığırından çıkmış gibi görünüyor. Büyükelçimiz ile konuştum ailelerimizde haklarını arama hususunda adımları atacaklar.” ifadelerini kullandı.

    TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Zeytinburnu’nda ziyaret ettiği Kazlıçeşme Sanat’ta açıklamalarda bulundu.

    Şentop, “Fransa’da uzun zamandır bütün Müslümanları tedirgin eden gelişmeler yaşanıyor. İslam dünyasını, islam coğrafyasında yaşayan herkesi bütün Müslümanları endişe ile takip edilmesine sebep olan gelişmeler, olaylar var. Daha önce İslam dininin Peygamberi, peygamberimiz Hz. Muhammed’e hakaret içeren karikatürlerin fikir özgürlüğü, ifade hürriyeti kapsamında yayınlanmasına dair başta Cumhurbaşkanı Macron’un ve Fransız siyasetçilerin bunları destekleyen açıklamaları oldu. İş iyice çığırından çıkmış gibi gözüküyor. Sadece islam dinine ve onun peygamberine hakareti ifade hürriyeti kapsamında görmenin ötesinde bu hakaret edenleri tasvip etmeyi de zorunlu kılacak insanları bu hakaretleri kabul etmeye desteklemeye zorlayacak bir takım adımlar atıldığını görüyoruz. Fransa’da Türk ailenin gözaltına alınması devlet eli ile yapılan bir eşkıyalıktır. Bu iş çığırından çıkmış gibi görünüyor. Büyükelçimiz ile konuştum. Ailelerimizde haklarını arama hususunda adımları atacaklar” dedi.

  • Fransa’da polisler Türk ailenin evini bastı

    Fransa’da polisler Türk ailenin evini bastı

    Fransa’nın Albertville şehrindeki okullarında Hz. Muhammed’e hakaret içeren karikatürlerle ilgili öğretmenlerine verdikleri cevaplar nedeniyle “terörist muamelesi” gören ve sabah erken saatlerde evleri polis tarafından basılarak karakolda sorgulanan 10 yaşındaki 3’ü Türk, 1’i Mağrip kökenli 4 çocuk ve aileleri yaşadıkları dehşeti anlattı.

    Fransa’da 16 Ekim’de Hazreti Muhammed’e hakaret içerikli karikatürleri derste öğrencilerine gösteren öğretmenin başının kesilerek öldürülmesinin ardından, ülkede Müslümanlara yönelik hukuk dışı uygulamalar tırmanmaya başladı.

    1992 Kış Olimpiyat Oyunları’nın düzenlendiği Fransa’nın Albertville ilçesinde, 10 yaşlarında 3’ü Türk 1 Mağrip (Cezayir) kökenli 4 çocuk, 5 Kasım Perşembe günü sabahın erken saatlerinde uzun namlulu silahların gölgesinde uyandı.

    Dehşeti yaşayan çocuklar, polis tarafından ailelerinden kopartılıp tek başlarına karakola götürülerek 11 saat sorgulandı.

    Kısa zamanda sosyal medyada yayılan polis baskını, Fransa’da yaşayan Türk ve Müslümanlar arasında büyük tepkiye yol açtı.

    Çoçukların Louis Pasteur İlköğretim Okulu’ndaki bir soru karşısında, “Hazreti Muhammed’e karşı yapılan karikatürleri sevmediklerini ve kötü olduklarını söylemeleri” öğretmenleri tarafından polise ihbar edildi.

    Polis de ihbarı “terörizme destek” olarak algıladı ve 4 eve eş zamanlı baskın düzenledi.

    Fransız polisi, baskında ve karakolda “terörist muamelesinde” bulunduğu küçük yaştaki çocukların inançlarını sorguladı.

    Karakolda ifadeleri alınan ailelere de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında siyasi sorular yöneltildi. Ailelerin başörtüsü ve inancı sorgulandı.

    Sınıf öğretmeni hakkında suç duyurusunda bulunmaya hazırlanan ailelerin en büyük korkusu ise evlatlarının ellerinden alınması.

    “Şoka girdik. Bize terörist muamelesi yaptılar”

    Gümüşhaneli baba Servet Yıldırım, 10 yaşındaki kızı E.Y’ye Fransız polisinin “terörist muamelesi” yapmasına tepki gösterdi.

    İnşaat sektöründe çalışan baba Yıldırım, küçük kızının 11 saat karakolda tutulduğu olaya ilişkin, “Sabah 6.30-07.00 arası polisler kıracak şekilde ‘tak tak tak’ diye kapımıza vurdular. Biz de kapıyı açınca yanılmıyorsam 8-10 tane terörle mücadele polisi geldi. İçeri girdiklerinde kimileri maskeli, kimilerinin ise yüzü görünmüyordu. Uzun namlulu silahlarla içeri girdikten sonra 10 yaşındaki kızım E.Y’yi sordular. E.Y. terörizmle alakalı suçlanıyor gibi bir ifadede bulundular.” dedi.

    Fransız polisinin kendini, eşini, iki oğlunu ve kızı E.Y’i evinin salonunda oturttuğunu aktaran Yıldırım, “Ayağa kalkmamıza dahi fırsat vermediler.” diye konuştu.

    Polisin kendilerine hiçbir belge veya tutanak sunmadan evde arama yapmasına tepki gösteren Yıldırım, “Şoka girdik. Bize terörist muamelesi yaptılar. ‘E.Y. terörizmle suçlanıyor. Terörizme destek olduğundan kendisini (E.Y) bu şekilde götüreceğiz. Sabah 09.00’da da siz gelin polise’ diye bir ifade de bulundular.” şeklinde konuştu.

    Yıldırım, polisin E.Y’yi götürmeden önce evde arama yaptığını, duvarlardaki Kur’an-ı Kerim ayetlerinin fotoğraflarını çektiğini belirterek, “E.Y.’nin odasını aradılar, kitaplarını yere döktüler, bunların fotoğraflarını çektiler. Sonra çocuğumu alıp gittiler. dedi.

    “Karakolda tek bir yazılı belge vermediler”

    Daha sonra karakola gittiğini ve tercüman aracılığıyla ifade verdiğini anlatan Yıldırım, kendisine hiçbir şekilde ifade tutanağı veya küçük kızına yöneltilen suçlamalarla ilgili talepte bulunmalarına rağmen yazılı belge verilmediğini belirtti.

    Kendisi ve eşinin karakoldaki ifadesinin yaklaşık iki saat sürdüğünü belirten Yıldırım, şöyle konuştu:

    “İfademizde ‘namaz kılıyor musunuz, camiye gidiyor musunuz, çocuklar camiye gidiyor mu, çocuklar camide dini eğitim alıyor mu, Erdoğan ve Macron arasındaki tartışma ve siyaset hakkında ne düşünüyorsunuz, Türkiye’deki siyasi görüşünüz nedir?’ gibi sorular sordular. İfademiz bittikten sonra parmak izimizi aldılar. Beyaz bir duvara götürerek teröristlere yapılan muamele gibi hem karşıdan, hem sağdan hem de soldan resmimizi çektiler.”

    Polisin Müslümanları fişlediğini vurgulayan Yıldırım, ifadesinde de bunu söylediğini kaydetti.

    Okul müdürüne dava açıyor

    Yıldırım, polisin kendisine sadece “sözlü olarak” kızına yöneltilen suçlamalar hakkında bilgi verdiğini söyledi.

    Hazreti Muhammed’e hakaret içerikli karikatürleri derste öğrencilerine göstermesinin ardından öldürülen öğretmen Samuel Paty hakkında kızının okulunda bir anket düzenlendiğini aktaran Yıldırım, şöyle konuştu:

    “Benim çocuğumun da okuldaki söylemi, ‘O öğretmenin öldürülmesine üzüldüm. Ama keşke o da o karikatürleri yayınlamasaydı’ diye ifadede bulunmuş. Bu şekilde bir ifadesi var. Ama okuldaki öğretmenler nasıl bir algı oluşturduysalar, polisin söylediğine göre, benim kızım güya ‘ölmeseydi de iyi olurdu, öldürülmeseydi de iyi olurdu’ şeklinde bir ifade de bulunmuş. Ama biz bunu kabul etmiyoruz. Kızımız da öyle bir şey söylemedi.” dedi.

    Yıldırım, avukat arayışında olduğunu belirterek Louis Pasteur İlköğretim Okulu müdürüne dava açacağı bilgisini paylaştı.

    20 yıldır Fransa’da yaşadığını, üç çocuğunun aynı okuldan mezun olduğunu ve Fransız devletinin kolejlerinde ve liselerinde eğitim aldığına dikkati çeken Yıldırım, “En ufak adli bir vakaya bulaşmadık.” şeklinde konuştu.

    “Çok korktum”

    Yaklaşık 11 saat polisin alıkoyduğu E.Y. de okuldaki öğretmeninin kendisine, öldürülen öğretmen Paty hakkında ne düşündüğünü sorduğunu belirterek, “Ben de dedim ki; ‘O öldüğü için üzüldüm ama o karikatürü göstermese hiçbir şey olmazdı.’ dedim. Öğretmen de bana ‘tamam anladım’ dedi. Başka hiçbir şey söylemedi.” ifadesini kullandı.

    E.Y., polisin kendisini karakola götürmesine ilişkin de “Çok korktum ve ilk defa böyle bir şeyle karşılaştım.” dedi.

    Polisin de tıpkı öğretmeni gibi kendisine Paty hakkında soru sorduğunu anlatan E.Y., aynen okuldaki cevabı verdiğini söyledi.

    Olayın etkisini hala atlatamadığını ifade eden E.Y., “Polis bana camiye gidip gitmediğimi sordu. Ben de cumartesi ve pazar gittiğimi söyledim. Sonra ifademi fotokopi yaptılar ve onu imzaladım.” şeklinde konuştu.

    Öte yandan, polisin arama yaptığı E.Y.’nin odasındaki dağınıklık ve polisin küçük kızın eşyalarını ve kitaplarını dağıtmış hali dikkati çekti.

    “Polise dava açmayı düşünüyoruz”

    Fransız polisinin sabah evinden aldığı Y.E.A.’nın Nevşehirli annesi Mukaddes Akdağ “Eşim işe gittikten sonra uyumuştum. Polisler sabah 07.30’a doğru evimizi bastı. Bu küçük oğlumu almaya geldiler. Hiçbir bilgimiz yoktu, hazırlıksızdık. Büyük bir sürpriz oldu.” dedi.

    Akdağ, polislerin eve geldikten sonra arama belgesi göstermeden doğrudan evinin içinde oğlu Y.E.A.’yı aradığını belirterek, evde arama yapıldığını, Kur’an-ı Kerim ayetlerinin fotoğraflarının çekildiğini aktardı.

    Polisin hiçbir açıklama yapmadan oğlu Y.E.A.’yı götürdüğünü, diğer çocuklarının da korku içinde olanları izlediğini vurgulayan Akdağ, daha sonra kendisi ve eşinin de karakola giderek ifade verdiğini söyledi.

    Akdağ, polisin kendilerine hiçbir yazılı evrak vermediğinin altını çizdi.

    Y.E.A.’nın da Paty ile ilgili okulunda sorgulandığını ifade eden Akdağ, polisin baskın yapmasına anlam veremediğini, istenilmesi halinde karakola giderek ifade vereceklerine işaret etti.

    Polis sorgusunda kendisine siyasi sorular sorulduğunu da belirten Akdağ, “Macron ile Erdoğan’ın kavgasına ne diyorsun’ dediler. Ben de ‘karışmıyorum, bunlar politik işler, böyle şeylerden anlamıyorum.” dedim. Bana neden başımı kapattığımı sordular. ‘Eşin mi zorluyor’ dediler. Ben de ‘Müslüman olduğum için, kendim istediğim için kapatıyorum.’ dedim.” şeklinde konuştu.

    Fransa’da vergi verdiklerini ve bu ülkenin bir parçası olduklarının altını çizen Akdağ, “Yaşananlardan dolayı hiç iyi hissetmiyoruz. Biz normal bir aileyiz ama bize terörist ailesi gibi davrandılar.” değerlendirmesinde bulundu.

    Akdağ, 1999 yılından beri Fransa’da yaşadığını ve polise karşı dava açmayı düşündüklerini dile getirdi.

    “Oruç, namaz ve cami soruldu”

    Y.E.A. da kendilerine okulunda sorulan soruya ilişkin, “Keşke o karikatürleri göstermeseydi, ‘sanırım ondan öldü’ diye söyledik.” dedi.

    10 yaşındaki Y.E.A. karakolda kendisine oruç, namaz ve camiyle ilgili sorular sorulduğunu aktararak, “Ben de cevap olarak ‘evet eşyalarımla camiye gidiyorum, namaz kılıyorum, oruç tutuyorum. Ama oruçlarımı sadece pazartesi tutuyorum çünkü okulum var.” dedim” diye konuştu.

     “Okuldaki öğretmen şikayette bulunmuş”

    Gümüşhaneli Ayşegül Polat ise eşi Ömer Polat işe gittikten sonra polisin 07.10’da kapılarına çok sert şekilde vurduğunu belirterek, “Zaten çocuk kapıyı açar açmaz direkt içeri saldırdılar. 7-8 kişilerdi hiçbir soru-cevap olmadı. 3-4 tanesinin yüzü kapalıydı.” dedi.

    Polat, neden eve geldiklerini sorduğunda polislerin “Oğlu M.E.P.’nin teröristleri savunduğu ve onu almak için geldikleri” karşılığını aldığını aktardı. Bu iddia karşısında şaşkına döndüğünü vurgulayan anne Polat, “Ben böyle bir şey olmasına ihtimal vermiyorum. Buna inanmıyorum, kim şikayet etmiş, hangi belgeyle buraya geldiniz, neymiş suçu’ dediğimde ‘biz size şu an söyleyemeyiz. Karakola gelmeniz gerekli” dediler.” dedi.

    Polisin yatağında uykudan uyandırdığı 10 yaşındaki M.E.P.’in çok korktuğunu ve ağlamaya başladığını söyleyen Polat, polisin evdeki kitapların tek tek fotoğrafını çektiğini belirtti.

    Karakoldaki ifadesinde kendisine İslamiyet ve inancıyla ilgili sorular yöneltildiğini anlatan Polat, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “17 yıldır burada yaşıyorum. Kesinlikle böyle bir şeyi kabul etmiyorum. Hele bu uygulamanın şeklini hiç kabul etmiyorum. Okulda öğretmen tarafından şikayette bulunulmuş. Şok olduk. Çünkü öğretmenle aramız gayet iyiydi. Bizimle ve çocukla diyaloğu çok iyiydi. Çocuğun böyle bir düşüncesi olsa dahi bizi arayıp uyarabilirdi. (Oğluma) Bu sorular pazartesi sorulmuş. Ben salı günü öğretmeni okulda gördüm. Hiçbir şekilde bana uyarı yapılmadı.”

    “Çocuklarımın psikolojisi düşünülmedi”

    Polat kendilerine kesinlikle terörist muamelesi yapıldığının altını çizerek, “Böyle bir şeyi kesinlikle haketmedik. Bu şekilde bir uygulamayla oğlumun evden alınmasını hiçbir şekilde kabul etmiyorum. Çocuklarımın psikolojisi düşünülmeden yapılmış bir hareketti bu.” ifadesini kullandı.

    Polisin kendilerine şiddet uygulamadığını aktaran Polat, ancak kendilerine terörist gibi muamele edilmesinin kabul edilemez olduğuna vurgu yaptı.

    Polat, M.E.P’nin öğretmeni hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunacağını kaydetti.

    Fransız öğretmen Paty’nin öldürülmesine bir insan olarak kendilerinin de üzüldüğünün altını çizen Polat, cinayetin sorumluluğunun Müslümanlara yüklenemeyeceğini vurguladı.

    Polat, “Cinayetin faturasını Müslüman toplumu olarak hepimize kesmeye başladılar. Ben böyle düşünüyorum. O kişiyi Müslüman kökenli biri katlettiği için şu an en küçüğümüzden başlayarak terörist ilan etmeye başladılar.” dedi.

    Fransa’daki Türk toplumunun “alnı açık yüzü ak” olduğunu vurgulayan Polat, “Türk milleti olarak hiçbir zaman bu tür olaylara karıştığımızı ben duymadım. Bundan sonra da çocuklarımız bu olaylara karışmayacak.” dedi.

    “Çok korktum, karakolda yiyecek vermediler”

    Polat ailesinin göz bebeği M.E.P. de öğretmenin kendisine öldürülen Fransız öğretmenle ilgili soru sorduğunda, “Peygamberimize hakaret ederlerse öbür dünyada ateşte yanarlar.” karşılığını verdiğini ve polisin bu cevaptan dolayı kendisini alıkoyduğunu söyledi.

    M.E.P., karakolda çok korktuğunu, yiyecek verilmediğini ve camiye gidip gitmediğinin sorulduğunu ifade etti.

    “Çocuğumuzu elimizden alabilirler” korkusu

    Baba Ömer Polat da polis karakolunda kendilerine yazılı belge verilmediğini, ifadelerinde yine İslam diniyle alakalı sorulara muhatap olduğunu belirtti.

    Polat, yaklaşık 25 yıldır Fransa’da yaşadığını belirterek, “Şok oldum. Hayatımda ilk kez böyle bir durumla karşılaşıyorum. Bu durumlara ben utanıyorum. Fransızlar her zaman ifade özgürlüğünden bahsediyor. Kendileri konuşunca bir şey yok. Ama biz konuşunca hemen içeri atıyorlar. Nerede insan hakları. Bu konuda çifte standart var.” değerlendirmesini yaptı.

    M.E.P.’nin okuluna devam etmemesi durumunda Fransız devletinin evlatlarını ellerinden alabileceği tehlikesine işaret eden Polat, oğlunun aynı öğretmenden ders almasını da asla istemediklerini vurguladı.

    Oğlunun rüyasında kan gördüğünü ve korkudan uyandığını aktaran Polat, “Ben şu anda aynı okulda aynı öğretmenden ders almasına kesinlikle karşıyım” diye konuştu.

    Anne Polat, polisin evlerini basarak çocuklarını karakola götürmesinin kendilerine karşı “çocuğunuzu her an elinizden alabiliriz” şeklinde bir gözdağı olmasından endişe duyduğunu belirtti.

     “Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Allah razı olsun”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da mesaj gönderen Polat, “Zaten elinden geldiği kadar bizi destekleyen bir Cumhurbaşkanımız var. Cumhurbaşkanımızdan Allah razı olsun. Bu konuda hassasiyet gösterirse, bizimle, çocuklarımızla yakından ilgilenirse Türk aileleri olarak çok seviniriz. Elimizde bir geleceğimiz çocuklarımız var. En kıymetlilerimiz. Onlara da el atılmasına göz yummayız. Desteklerse çok mutlu oluruz.” dedi.

    Polat ailesi, çocuklarının ellerinden alınması durumu söz konusu olursa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendilerine destek vereceğinden emin olduklarını söyledi.

     “Oğlum bir terörist değil”

    Cezayir kökenli Nabile Harid de Türk çocuklarla aynı kaderi paylaşan oğlu Ş.H.’nin başına gelenleri anlattı. Harid, polisin sabahın erken saatlerinde evini bastıktan sonra odaların fotoğrafını çektiğini söyledi.

    Polis sorgusu ve sonrasında kendilerine tutanak verilmediğini belirten Harid, hayatında ilk kez böyle bir şokla karşılaştığının altını çizdi.

    “Oğlum bir terörist değil. Henüz 10 yaşında ve reşit bile değil.” diyen Harid, Ş.H.’nin tek başına sorguya çekilmesine tepki gösterdi.

    Ş.H de polis baskınında çok korktuğunu belirterek, okulda sadece “Neden Peygamber Efendimizin karikatürünü çizdiniz. Bu doğru değil.” dediğini aktardı.

    Polisin okuldaki öğretmenin posta kutusuna gönderilen tehdit mektubundan dolayı kendisini suçladığını aktaran Ş.H., kesinlikle böyle bir şeyle alakası olmadığını söyledi.

    Anne Harid, oğlunun okulda öğretmeniyle yüz yüze gelmekten korktuğunu belirterek, Türk aileler gibi kendisinin de bu öğretmeni istemediğini kaydetti.

    Harid baskınla ilgili yasal haklarını arayacaklarını kaydetti.

  • Fransa’dan Erdoğan’a kınama: Kabul edilemez

    Fransa’dan Erdoğan’a kınama: Kabul edilemez

    Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarını şiddet içerikli olarak nitelendirdi ve Ankara’ya yönelik yeni yaptırım olasılığını gündeme getirdi.

    Europe 1 radyosuna açıklamalarda bulunan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a ve Fransa’nın İslamla ilgili politikalarına yönelik ifadelerini şiddet açıklaması olarak nitelendirdi.
    Le Drian, “Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından artık rutin olarak ifade edilen, şiddet, hatta nefret beyanları var. Bunlar kabul edilemez” ifadelerini kullandı.

    Erdoğan’ı kınadıklarını söyleyen Le Drian ayrıca, Türkiye’ye yönelik yeni yaptırım olasılıını da gündeme getirdi.