Etiket: Gazeteci

  • Gazetecilerden Kızılay’a kan bağışı

    Gazetecilerden Kızılay’a kan bağışı

    Kızılay Muş Şubesi Kan Bağış Merkezi ekibi, hastanelerin kan ihtiyacını karşılamak için çalışmalarına devam ediyor. Merkez ve ilçelerde kan bağış otobüsü ile bağışçıların ayağına kadar giden ekipler, havaların soğumaya başlamasıyla stoklardaki azalmalar için çağrıda bulundu. Yapılan çağrıya kayıtsız kalmayan Muş Gazeteciler Cemiyetine üye yerel ve yaygın basın kuruluşu temsilcileri, haber dönüşü Kızılay’ın aracına giderek kan bağışında bulundular. Burada vatandaşlara çağrıda bulunan Muş Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Emrullah Özbey, Kızılay’ın çağrısına kayıtsız kalmalarının doğru olmayacağını söyleyerek, “Soğuk havalardan dolayı kan stoklarında azalma olduğunu biliyorduk. Biz de gazeteciler olarak yapılan çağrıya kayıtsız kalmadık ve cemiyetimize üye arkadaşlarımızla birlikte Kızılay’ımıza kan bağışında bulunduk” dedi.
    Vatandaşlara da çağrıda bulunan Başkan Özbey, “Bir damla kan bin damla umuttur” diyerek, “Kanın tek kaynağı insandır. Bu hayati sıvının başka bir muadili yoktur. Bu yüzden kan bağışlamak, hayat kurtarmakla eş değer tutulur. Hiç tanımadığınız insanlara kan bağışlayarak derman olabilir, hatta kan bağışlayarak kendi sağlığınızı da koruyabilirsiniz” şeklinde konuştu.

    Vatandaşların soğuk havalarda kan bağışında bulunmamalarının stoklarda azalmalara neden olduğunu belirten Muş Kızılay Kan Bağış Merkezi Müdürü Doktor Ahmet Kotan ise “Kan bağış kampanyalarımız devam ediyor. Havalar soğumaya başladı. Genellikle soğuk havalarda kan bağışlarında düşüşler oluyor. Vatandaşlarımız soğuk havalarda kan bağışı yapmaya yanaşmıyor. Ancak hastanelerde kan ihtiyaçları devam etmektedir. Hastanelerde lösemi, kanser ve diyaliz hastalarımız düzenli bir şekilde kan almaları gereken hastalardır. Yaz kış demeden sürekli ihtiyaçlar oluyor. Hastaların yanı sıra sezaryen ve diğer alanlarda yapılan ameliyatlarda kana ihtiyaç oluyor. Kan üretimi mümkün olmayan bir sıvı olduğundan dolayı bizim insanlara ihtiyacımız var. Dolayısıyla her vakitlerde vatandaşlarımızın kan bağışına ihtiyaç duyuyoruz. Kan bağışçılarımızın şunu bilmeleri gerekir ki, geldikleri zaman steril bir ortamda kan değerlerine bakarak kan bağışlarını alıyoruz. Soğuk havaların kan vermede negatif bir etkisi yok. Mevsime uygun giyinildiği zaman yaz ayı ile kış ayları arasında herhangi bir fark olmuyor” ifadelerini kullandı.
    Kan bağışında bulunan gazetecilere teşekkür eden Kotan, “Kentte görev yapan gazeteci dostlarımız da bugün gelip bize kan bağışında bulundular. Biz gerçekten kendilerine minnettarız. Hem kan verdiler, hem de çağrımıza destek verip vatandaşları kan bağışına davet ettiler. Tüm sivil toplum kuruluşlarını da kan bağışı kampanyamıza destek vermeye davet ediyoruz” diye konuştu.

  • TMMOB Yaman Kaya’ya yapılan saldırıyı kınadı

    TMMOB Yaman Kaya’ya yapılan saldırıyı kınadı

    Bursa Akademik Odalar Birliği Yerleşkesi Ortak Toplantı Salonu’nda gerçekleşen basın açıklamasında gazetecilere yönelik hak ihlallerinin, haber engellemelerinin ve medya kuruluşlarına baskıların artarak devam ettiği belirtildi.

     TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri ve Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek’in okuduğu ‘Özgür basın susturulamaz! Gazeteci Yaman Kaya’ya Yapılan Saldırıyı Kınıyoruz’ başlıklı basın açıklaması şöyle:

     “Bursa Basının cesur kalemi, Başka Gazete Genel Yayın Yönetmeni Yaman KAYA, dün akşam iş yerinden ayrıldığı sırada aracıyla seyir halindeyken uzunca bir süre kendisinin çıkışını beklediği anlaşılan kimliği belirsiz bir kişi tarafından silahlı saldırıya uğramış ve şans eseri olaydan yara almadan kurtulmuştur.

    Bursa’ daki Akademik Odaların ve özellikle TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu’ nun kent suçlarına karşı yürüttüğü mücadelenin en yakın takipçilerinden ve bu mücadeleyi kaleme alan gazetecilerinden olan Yaman Kaya’ ya yapılan bu hain saldırıyı lanetliyoruz.

    Gazetecilere yönelik hak ihlallerinin, haber engellemelerinin ve medya kuruluşlarına baskıların artarak devam ettiği ülke koşullarında benzer vakalar ne yazık ki basınımızın can güvenliğinin de olmadığının açık göstergesidir.

    Bursa’ da pek alışık olmadığımız bu olay gerçekleri yazan bir gazeteciyi susturmaya yöneliktir. Ucu nereye dokunursa dokunsun üzerine gidilmesi ve olayın aydınlatılması benzer vakaların tekrar etmemesi için bir zorunluluktur.

    Halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme araçlarının en önemlisi olan basınımıza yapılan ve bu hain saldırıyı TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu olarak bir kez daha kınıyor ve Bursa Emniyeti’ nin konunun aydınlatılması ve faillerin cezalandırılması için ivedi olarak gereğini yapmasını istiyoruz.”

     

  • Gazeteci Akyol, genel başkan vekili oldu

    Gazeteci Akyol, genel başkan vekili oldu

    Kahramanmaraş’ta görev yapan Akyol, yetki belgesini aldı. Yeni sorumluluğunu memnuniyetle Karşılayan Akyol, “Kıymetli Başkanımıza ve değerli yönetim kurulumuza bu görevi tevdi ettikleri için içten teşekkür ederim. Gazeteci dostlarımıza faydalı olabilmek için elimden gelenin en iyisini yapacağıma inanıyorum” dedi.
    Akyol, daha önce ise Anadolu Basın Yayın Birliği Genel Başkan Yardımcılığı, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz Bölge Başkanlığı gibi görevler de üstlendi.

  • Bursa’da gazeteciye silahlı saldırı

    Bursa’da gazeteciye silahlı saldırı

    Öte yandan Bursa Gazeteciler Cemiyeti (BGC) Başkanı Nuri Kolaylı, konuyla ilgili açıklama yaptı.

    Kolaylı, “Mesleğimize ve meslektaşlarımıza yönelik çirkin saldırılara bu akşam Bursa’da bir yenisinin eklendiğini üzülerek haber aldık. Genç meslektaşımız Yaman Kaya, aracıyla evine giderken silahlı bir saldırganın hedefi oldu. Tek tesellimiz meslektaşımızın iğrenç saldırıdan yara almadan kurtulmuş olmasıdır. Halkın haber alma özgürlüğü adına fedakarca görev yapan meslektaşımıza ‘geçmiş olsun’ diyor, eli silahlı saldırganın yakalanarak hak ettiği şekilde cezalandırılmasını bekliyoruz. Bursa Gazeteciler Cemiyeti olarak konunun takipçisi olacağız” ifadelerini kullandı.

     

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Çözüm için kilit ülke Türkiye”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Çözüm için kilit ülke Türkiye”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi’ne katılmak üzere gittiği Suudi Arabistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. Toplantıdan çıkan sonuç bildirisi ile ilgili soru üzerine Erdoğan, “Evet, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın geleneğinde genelde kınamak vardır. Devletler, çeşitli nedenlerle çok fazla aksiyona girmezler. Ama geçen Olağanüstü İcra Komitesi Toplantısı’ndan itibaren bizim kafamız ne yapılması gerektiği konusunda netti ve son gelişmelerin detaylı bir biçimde sonuç bildirgesine eklenmesini talep ettik ve kabul ettirdik. Ülkelerin sonuç bildirgesi için hazırlıkları vardı. Yaptığımız toplantılarda herkes bu metinlerini tekrar gözden geçirdi. Hemen hemen icra ile ilgili bütün teklifler bizden geldi. Böylelikle zirveye gitmeden önce planladığımız konuların hepsinin nihai metne konulması sağlandı. Gerçekten çok fazla eylem noktası içeren, bugüne kadar hiç söylenmemiş, yerleşimcileri terörist olarak tanımlayan, hatta jeostrateji üreten bir metin var burada. İlk defa İsrail’in nükleer silahlarından hareketle bölgede ‘Nükleer Silahlardan Arındırılma Konferansı’nı teklif ediyoruz. Yani olayın hem taktik kısmı var hem stratejik kısmı var. İkisi iyi bağlandı birbirine. Özellikle yardım nasıl götürülecek konusunda daha da ileriye gidildi, ‘ablukayı kırma’ diye bir ifade konuldu mesela. Diplomatik tanımlamanın önüne çok giderek eyleme yönelik bir tanımlanma getirildi. Üye ülkeler ilk önce bize, ‘Bunların bir kısmı yapılmazsa niye yazıyoruz biz’ dediler. Biz de hep şunu söyledik, ‘Ortaya söylemin çıkması lazım ki arkasından eylem gelsin. Bir şey yapmak isteyen bir ülke olursa, bu metnin referans noktası olması lazım. Daha da önemlisi, Batı şunu görsün, Filistin’den dolayı onlarla bizim aramızdaki mesafe giderek açılıyor ve bu da onun göstergesi.’ Bu argümanlar üzerine bu ağır maddeleri kabul ettiler. Hep söylerim, İranlıların bir atasözü vardır ‘Oturdular, konuştular, dağıldılar’ diye. Şimdi bu bildiri, yani oturulup, konuşulup, dağılınan bir zeminde oluşan bir bildiri olmadı. Tam aksine, eyleme geçirilmesi gereken başlıklar var. Hele hele o işgalci yerleşimcilerle ilgili, onları terörist olarak ilan etmek ki o çok çok önemli. Bir de tabii o ablukayı kırma, yarma hareketi burada büyük bir önem arz ediyor. Nükleer silahlardan arındırma meselesi de çok çok önemli ve bu orada gerek İsrail gerekse İsrail’in arkasında olanları da bir yerde deşifre ediyor” dedi.

    “Hayır arkadaş, terör örgütü değildir”
    Hamas’la ilgili Avrupa Birliği’nin İsrail’le aynı düşündüğünü anlatan Erdoğan, “Ama biz onlar gibi düşünmedik, düşünmüyoruz, düşünemeyiz. Çünkü ben Hamas’a Filistin’deki seçimlerin galibi bir siyasi parti olarak bakıyorum. Şimdi oradaki seçimi kazanan bir Hamas var, o zaman bir siyasi parti, öyle bakılıyor. Şimdi ise bizi öyle bir yere getirmek istiyorlar ki ‘Hamas bir terör örgütüdür’ diyelim istiyorlar. Hayır arkadaş, terör örgütü değildir. Tam aksine topraklarını koruma mücadelesi veren, müdafaa eden, vatanları için savaşan insanlardır” ifadelerini kullandı.

    “Bunlar sizin vicdanınızı sızlatmıyor mu?”
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
    “Dün de söyledim, malum Charlie Hebdo olayı. Orada ne oldu? Bütün dünya liderleri, cumhurbaşkanları, başbakanları Paris’te yürüdüler. İçinde Müslüman ülkelerin liderleri de vardı. Bugün Gazze’de çocuk, kadın, yaşlı hepsini bir araya getirdiğinizde 13 bine ulaştı şu anda ölenlerin sayısı. Böyle bir tablo ortada. Ama şu anda dünya liderleri özellikle Filistin’deki bu olaylarda hiç sesini çıkarıyor mu? Kalkıp da İsrail’e yükleniyorlar mı? Hayır. Niye? Arkadaşlar şunu artık tespit etmemiz lazım. Burada akan kan, ölenler, şehitler, bunlar Müslüman. Ama orada ölenler Fransızdı veya başkalarıydı ama her şeyden önce orada da ölenler insandı. Yani onu da biz değerlendirirken, insan olması açısından bakarak değerlendirdik. Fakat burada dünya liderleri niye olaya ‘bu kadar insan öldü’ diye bakmıyorlar? Bunların içerisinde yavrucuklar, çocuklar var ya! Çocuklar var, bakıyorsun, beyaz kefene sarmış baba, anne almış kucağına bir taraftan öpüyor, bir taraftan çocuğunu mezara götürüyor. Sıra sıra dizmişler. Bunları gördük. Anneleri gördük, çocuğunun cesedini koklayarak, öperek onu mezara götürmeye gayret edenleri gördük. Ya bunlar sizin vicdanınızı sızlatmıyor mu? Bunlardan size bir nasip yok mu? Yok. Çünkü bunlar nasipsiz. Onun için de burada büyük bir trajediyi, büyük bir dramı yaşıyoruz. Bu dram, bu trajedi karşısında sessiz kalmak, eli kolu bağlı kalmak mümkün değil. Çok çalışacağız, gayret edeceğiz ve belki bu olay daha başka gelişmelere vesile olabilir. Bu akşam arkadaşlara, Sisi ile yaptığım görüşmeden sonra dedim, şimdi herhalde bir başka kapı açılacak bize. Mısır ziyareti ve bu adımla beraber bölgede neler yapabiliriz? Bunları inşallah yerinde konuşmak, görüşmek noktasında bu adımı da inşallah atarız.”

    “Savaşan tarafları aynı masada toplayabilen tek ülke Türkiye”
    ABD basınında yer alan “Gazze krizini çözmenin anahtarı Türkiye’de. Biden, bu krizin çözümü için Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aramalıydı, bunu yapmamış olması diplomatik bir hataydı” haberleriyle ilgili ise Erdoğan, “ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken daha yeni buradaydı. Herhalde bizi bundan sonra Biden ağırlar. Benim Biden’ı aramam şık olmaz. Orta Doğu’da, Doğu Akdeniz’de, bölgemizde kilit ülke konumunda olduğumuzu sadece biz söylemiyoruz. Bu coğrafyada Türkiye’ye rağmen bir girişimde bulunmak, plan yapmak mümkün değil. Bizim durduğumuz yer, takındığımız tavır, değerlerimiz ve ilkelerimiz bellidir. Bizim çabamız insan hayatını korumak, barışı sağlamak, savaşları sonlandırmak ve masumların gözyaşlarını silmek içindir. Tüm kriz bölgelerine yönelik bir çözümümüz, hamasi söylemlerden tamamen arındırılmış, derde derman reçetelerimiz mevcuttur. Dinlemek isteyenlere anlatıyor, bizi anlayabileceklere ulaşıyoruz. Bizim durduğumuz yerin kıymetini anlayabilecek herkese kapımız açıktır. Samimi çözüm için bizimle irtibat kurmak isteyen herkesle bugüne kadar olduğu gibi konuşmaya ve insanlığın itibarını kurtarmak için çabalamaya devam edeceğiz. Sorunun çözümü için en uygulanabilir önerileri sunan ülke Türkiye. Bölgedeki krizlerin, sorunların çözümü için kilit ülke Türkiye. Coğrafyamızdaki tüm ülkelerle görüşebilen, çatışan, savaşan tarafları aynı masada toplayabilen tek ülke Türkiye” dedi.

    “Nihayetinde Filistinliler ve tüm mazlumlar kazanacaktır”
    Gazze konusunda İran’la ortak adım atılıp atılmayacağı konusunda ise Cumhurbaşkanı, atılmaması için hiçbir sebep olmadığını belirterek, “Netice alıcı adımlar atalım ve bu adımları atarken duygusallıktan uzak, uluslararası diplomasiyi harekete geçirecek ve bütün bunları yaparken de gerek İran halkına gerek Türkiye halkına burada mesajlar verebilelim. Eğer bunu başarabilirsek bu tabii çok çok isabetli olur” dedi. Bir taraftan Mısır’la bir taraftan Körfez ülkeleriyle görüşmeler yapıp ABD’yi baskı altına almak gerektiğini anlatan Erdoğan, “Amerika’yı baskı altına alarak Amerika’nın İsrail’e baskısını artırması lazım. Batı’nın İsrail’e baskısını artırması lazım. Hangi Batı ülkesiyle Körfez ülkeleri eğer ilişki halindeyse oraya yapacakları baskıyla İsrail üzerindeki etkilerini arttırmak lazım. Ateşkesin sağlanması bizim için hayati derecede önemlidir. İşimiz ateşkesi sağlamakla da bitmeyecek, aksine daha da yoğunlaşacak. Gazze’deki kardeşlerimize ulaşıp yaralarını sarmak için bölge ülkelerinin dayanışması çok önemli olacak. Gazze’nin altyapısının ayağa kaldırılmasından tutun, enkaza dönen yerleşim yerlerinde yeniden yaşamın başlaması için yapılacaklar bulunuyor. Akan kanın durması, sivil ölümlerinin son bulması için İran ya da başka devletlerle atılacak her adımı görüşmeye, harekete geçmeye hazırız. Diğer yandan bu savaş, hilal-haçlı savaşına dönmeyecek. Çünkü bu savaş iyi ile kötünün, yalan ile hakikatin, mazlum ile zalimin, hak ile batılın savaşı haline gelmiştir. Nihayetinde inanıyorum ki iyiler, hakikatin yanında saf tutanlar, mazlumlar ve hakkın savunucuları yani Filistinliler ve tüm mazlumlar kazanacaktır” diye konuştu.

    “Bu fitne tohumlarını temizlememiz lazım”
    İsrail’in son Gazze saldırılarıyla uluslararası kamuoyunun desteğini yitirdiğini anlatan Erdoğan, “Ülke yönetimleri emperyalist çıkarları doğrultusunda İsrail yönetimiyle kucaklaşma yarışına girse de toplumların nezdinde İsrail artık bebek katili bir ülkedir. Bundan sonraki süreç içerisinde de attığımız adımlarda dikkat etmemiz gereken hususlar var. Kesinlikle yani tükürdüğümüzü yalamamak gerekir. Çünkü burada da nasıl bir vicdan çağrısını o zaman yaptıysak bugün yine aynı şekilde bir vicdan çağrısı yapıyoruz. Vicdanlara sesleniyoruz. Herhalde bu insanların tamamı vicdansız değil. Tamamı vicdansız olsa 121 ülke burada Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bizim gibi düşünmezdi. Hatta ben çekimserleri dahi adeta yanımızda hissettim. Onun için ne yapacağız? Markajımızı devam ettireceğiz. Adam adama markaj, alan markajı yapacağız. Çünkü bu topraklarda özellikle yıllar önce atılmış fitne tohumları var. Bu fitne tohumlarını temizlememiz lazım. Bunu da yapar mıyız? Ben yapacağımıza inanıyorum ve bu güç, bu kalite, bu kapasite, bölgede diğer ülkelerde de var. Fakat hepsinde endişe var ve bu endişe ortadan kalkmalı. ‘Türkiye böyle düşünüyorsa biz de aynı şekilde bu adımı atabiliriz’ dedirtmemiz lazım. Bölgemizdeki çatışmaların, savaşların, ihtilafların ve gerilimlerin tek bir panzehiri vardır, birlik. Bir olur, iri olur ve diri olursak bölgemizdeki ateşler bir bir söner. Yangın yerine dönen bu coğrafya geçmişte olduğu gibi gül bahçesi, medeniyet güneşi haline gelir. Bütün farklılıklarımızı zenginlik kabul ederek bir kenarda tutup ortak müştereklerimizi ön plana çıkartırsak emin olun bütün sorunlarımızın çözüm yoluna girmeye başladığını görürüz. Bölgemiz, on binlerce kilometre öteden gelerek burada güç devşirmek isteyen ülkelerden bir an önce kurtulmalı” dedi.

    “Gerekirse her ikisiyle de görüşürüm”
    Türkiye’de son birkaç gündür devam eden yargı tartışmaları hatırlatılan ve “Acaba yetki çatışmalarının önüne geçmek adına bireysel başvuru konusunda bir yasal düzenlemeye gidilebilir mi” sorusu yöneltilen Erdoğan, “Yani bireysel başvuruyla ilgili yasal düzenlemeye gitmek zor bir olay değil. Bütün iş Cumhur İttifakı’nın alacağı karara bağlı, atacağı adıma bağlı. Fakat bireysel başvuruyu hallettikten sonra iş bitmez. Bundan sonra bu bireysel başvurunun dayandığı kapı neresi olacak? Yine Anayasa Mahkemesi olacak. Önce Anayasa Mahkemesi’nin buna hazır hale gelmesi lazım. Zira birçok yasal düzenlemeler Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor. Anayasa Mahkemesi’nde ters yüz ediliyor. Burada da parlamento böyle bir kararı alır ama bu karar Anayasa Mahkemesi tarafından ters yüz edilirse, bu zaman kaybından başka bir şeye yaramaz. Onun için parlamento şu anda malum plan bütçe çalışmalarına devam ediyor. Ama bireysel başvuruyla ilgili olarak, bunu zamanında Anayasa Mahkemesinin çalışmalarına hız kazandırır diyerek çıkarttılar. Şu anda bir öğrendim. Dedim ne kadar bireysel başvuru var? Yanıt 130 bin. Demek ki Anayasa Mahkemesi’nin çalışmalarını hızlandırma hedefini sağlamamış maalesef. Bunların üzerinde durmak, hayali davranmamak lazım ve benim tabii en son Yargıtay Başkanı’nın yaptığı açıklama, bu da tabii manidar. Bir önceki seyahatimizde ben bir ifade kullanmıştım. Demiştim ki Yargıtay üyeleri sadece hukukçulardan oluşuyor. Ama Anayasa Mahkemesi üyelerinin içinde hukukçular olduğu gibi bunların yanında valiler vardır, bunların yanında iktisatçılar vardır, sosyologlar vardır vesaire böyle de olması zaten gerekir. Ama misyonu noktasında ağırlık nerededir? Yargıtay’dadır. Orada anayasadan tutun, ticaret hukukuna, iş hukukuna varıncaya hepsi Yargıtay’da. Buradaki kavganın tarafı olacak halim yok, o ayrı bir şey. Ama işin hakemliğine gelince bu hakemliği yapma da tabii bize görev düşebilir. O da bize yine Anayasa’nın yüklediği bir görevdir Cumhurbaşkanı olarak. Temennimiz odur ki tabii böyle bir gerilim olmasaydı. İki yargı kurumunun başkanlarıyla görüşme konusuna gelirsek. Gerekirse her ikisiyle de görüşürüm. Yargıtay Başkanı’yla zaten görüştük. Anayasa Mahkemesi Başkanı’yla da gerekmesi halinde görüşürüz” diye konuştu.

  • Gazeteci Tolga Şardan’a tahliye

    Gazeteci Tolga Şardan’a tahliye

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gazeteci Tolga Şardan hakkında 31 Ekim’de bir internet haber sitesinde yazdığı “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?” başlıklı yazıda ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçunu oluşturacak sözler kullandığı iddiasıyla re’sen soruşturma başlatılmıştı. Şüpheli Şardan, soruşturma çerçevesinde Ankara’da gözaltına alınmış ve sevk edildiği adliyede çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe 1 Kasım’da tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.

    Konuya ilişkin Şardan’ın avukatları bugün iki dilekçe ile birlikte müvekkillerinin tahliyesi için talepte bulundu. Talebi değerlendiren İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği, atılı suçun niteliği ve tüm delillerin toplanmış olduğunu dikkate alarak, Şardan hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmasının yeterli olacağı gerekçesiyle yapılan itirazları kabul etti. Hakimlik, Şardan’ın yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol şartıyla tahliyesine hükmetti.

  • Gazeteci Cengiz Erdinç adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı

    Gazeteci Cengiz Erdinç adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı

    Edinilen bilgiye göre, dün Balıkesir’in Ayvalık ilçesindeki evinde gözaltına alınan Cengiz Erdinç, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısına ifade verdi. Erdinç, ifade işleminin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
    Cengiz Erdinç hakkında savcılık, yurt dışı çıkış yasağı ve imza yükümlülüğü şeklinde adli kontrol talep etti. Hangi adli kontrol tedbirinin uygulanacağına Erdinç’in sevk edileceği nöbetçi Ankara Sulh Ceza Hakimliği karar verecek.

  • Gazetecilerden İsrail’e tepki

    Gazetecilerden İsrail’e tepki

    Press For Palestine Platformu, Gazze’deki gazeteci katliamlarını kınamak için Taksim’de basın açıklaması düzenledi. Etkinliğe birçok gazete, televizyon, ajans ve internet haber sitesinden çok sayıda gazeteci katıldı.

    Basın bildirisi Türkçe, Arapça ve İngilizce okundu. Platform adına konuşan Gazeteci Nevzat Çiçek, “İşgalci İsrail, gazetecileri öldürmeye devam ediyor. Çünkü çok iyi biliyor ki, gazetecinin kaleminden dökülen bir haber, objektifinden yansıyan bir fotoğraf, bir görüntü attığı tonlarca bombadan daha etkili. Susmayacağız, bizi susturamayacaksınız. Hakikatleri gizlemeye gücünüz yetmeyecek” dedi.

    Öldürülenlerin dışında 18 gazetecinin İsrail tarafından tutuklandığına dikkat çeken Çiçek, Filistin’deki trajediyi dünya kamuoyuna duyurmaya çalışan bazı basın mensuplarının işine son verildiğini, mobing uygulandığını, baskı ve sansür yoluyla seslerin kısılmaya çalışıldığını belirtti ve soykırıma göz yuman medya kuruluşlarını kınadıklarını ifade etti.

  • İsrail-Filistin çatışmasında 33 gazeteci hayatını kaybetti

    İsrail-Filistin çatışmasında 33 gazeteci hayatını kaybetti

    İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar 7 Ekim’den bu yana devam ederken, çatışmalarda çok sayıda gazeteci hayatını kaybetti. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) tarafından yapılan açıklamada, 1 Kasım itibariyle İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalarda 33 gazetecinin hayatını kaybettiği aktarılarak, hayatını kaybeden gazetecilerin 28’inin Filistinli, 4’ünün İsrailli ve 1’inin Lübnanlı olduğu belirtildi. Açıklamada, saldırılarda 8 gazetecinin yaralandığı ve 9 gazetecinin ise ya kayıp ya da gözaltında olduğu ifade edildi.
    Açıklamada, Gazze Şeridi’ndeki gazetecilerin İsrail saldırıları, kesintiye uğrayan iletişim ve elektrik kesintileri nedeniyle haber yapmaya çalışırken yüksek risklerle karşı karşıya kaldığı vurgulandı.
    Açıklamada, gazetecilerin aile üyelerine yönelik saldırılar, tutuklamalar, tehditler, sansür ve cinayetlerin devam ettiği aktarıldı.
    CPJ’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Sherif Mansour, “CPJ, gazetecilerin kriz zamanlarında önemli işler yapan siviller olduğunu ve savaşan taraflarca hedef alınmamaları gerektiğini vurguluyor. Bölgedeki gazeteciler bu yürek parçalayan çatışmayı haber yapmak için büyük fedakarlıklar yapıyor. Özellikle Gazze’dekiler benzeri görülmemiş bir bedel ödedi ve ödemeye devam ediyor. Giderek artan tehditlerle karşı karşıya kalıyor. Birçoğu meslektaşlarını, ailelerini ve medya tesislerini kaybetti” dedi.
    CPJ ayrıca hayatını kaybeden tüm gazetecilerin adlarını, hangi kurumda çalıştıklarını ve görevleri ile öldürüldüğü yer ve tarihleri liste halinde yayınladı.

  • Gazeteci Tolga Şardan tutuklandı

    Gazeteci Tolga Şardan tutuklandı

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gazeteci Tolga Şardan hakkında, 31 Ekim’de bir internet haber sitesinde yazdığı “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?” başlıklı yazıda ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçunu oluşturacak sözler kullandığı iddiasıyla resen soruşturma başlatılmıştı. Şardan, soruşturma çerçevesinde Ankara’da gözaltına alınmıştı.
    Şardan, emniyetteki işlemler sonrası sağlık kontrolünden geçirilerek Ankara adliyesine getirildi. Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısına ifade veren gazeteci Şardan, tutuklama talebiyle nöbetçi sulh ceza hakimliğine sevk edildi. Şardan, hakimlik ifadesinin ardından, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan tutuklandı.