Etiket: gazi üniversitesi

  • Erasmus Bahar Şenliği etkinliği

    Erasmus Bahar Şenliği etkinliği

    Bin 700’den fazla yabancı öğrencinin eğitim aldığı Gazi Üniversitesi binlerce öğrenciyi hem eğitim almaları için hem de staj yapma fırsatları için yurtdışına göndererek öğrencilerin daha nitelikli bireyler haline gelmesini sağlıyor.

    Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Yıldız, Gazi Üniversitesi’nin Türkiye’de ki 20 araştırma üniversitesinden biri olduğunu ve her geçen gün gelişim sağladıklarını belirterek, “Gazi Üniversitesi Türkiye’nin 20 araştırma üniversitesinden birisi. Ulusallaşma araştırma üniversiteleri için önemli bir kriter. Bizde üniversite olarak bu çerçevede Erasmus günleri düzenliyoruz. Geçen sene ekim ayında ikinicisini düzenlemiştik. Şu an üçüncü etkinliğimizi düzenliyoruz. Erasmus programı çerçevesinde hocalarımızı, öğrencilerimizi ve idari personelimizi faaliyetlere davet etmek istiyoruz. Bu faaliyetlerin şenlik havasında geçmesini istiyoruz. Farklı farklı yarışmalar düzenleyerek sonucunda hediyeler veriyoruz. Şenliğimize katılan misafirlerimiz; öğrencilerimiz ve ailelerinden, hocalarımızdan oluşuyor. Farklı okullardan öğrenciler ve minik misafirlerimizde bugün aramızda. Geleceğimizin Gazi Üniversitesi öğrencileri de aramızdalar. Şenliğimize ayrı bir hava kattılar. Üniversite bünyesinde 50 farklı ülkeden bin 700 yabancı öğrencimiz var” dedi.

    “Gazi Üniversitesi olarak öğrencilerimiz yeter ki Erasmusa gitmek istesin gerisi kolay”

    Gazi Üniversitesi Erasmus ofisi stajyer öğrenci olarak görev yapan Ömer Çetin, öğrencilerin Erasmus programlarından yararlanması için üniversite olarak çok yardımcı olduklarını vurgulayarak ”Staj hareketliliğinden yararlanmak isteyen öğrencilerimiz için hem güz hem de bahar döneminde ilana çıkabiliyoruz. Fakat öğrenim hareketliliği için genellikle tek dönemde ilana çıkıyoruz. İlana çıkıldıktan sonra öğrencilerimizin neler yapacağına dair oryantasyon toplantıları yapılıyor. Üniversitemiz 2004 yılından beri çalışmalarını sürdürdükleri için çok profesyonel durumda olduğumuzu söyleyebilirim. Öğrencilerimizi mümkün olduğunca yurtdışına hibeli olarak gönderiyoruz. Yurtdışına çıkma sürecinde büyük kolaylıklar sağlayabiliyoruz. Elçiliklere yazı gönderirken ve pasaport işlemlerinde kolaylıklar sağlayabiliyoruz. Gazi Üniversitesi olarak öğrencilerimiz yeter ki Erasmusa gitmek istesin gerisi kolay. Biz onlar için bütün çabayı gösteriyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Türkiye’de tıp okumak için güzel imkanlar var”

    Kazakistanlı Assen Madeniyetova bir yıldır Türkiye’de yaşadığını ve Türkçe dersleri aldığını vurgulayarak, “Gelecek yıl Gazi Üniversitesi’nde tıp okuyacağım. Türkiye’ye burs programları çerçevesinde geldim. Sadece Kazakistan için değil birçok ülkede geçerli olan geniş bir program. Bu bursu kazanıp Türkiye’ye geldim. Bence Türkiye’de çok iyi bir tıp eğitimi var. Gazi Üniversitesi hakkında çok fazla şey duydum. Üniversiteyi Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığını biliyorum. Türkiye’de tıp okumak için güzel imkanlar var. Diğer ülkelerde bu kadar imkan görmedim. Bu yüzden Türkiye’ye geldim. Burada çok iyi bir doktor olabilirim. Erasmus şenliği çok eğlenceli geçiyor. Çok faydalı bir etkinlik.
    Çok fazla sayıda öğrenci, öğretmen ve idari personelin katılım gösterdiği şenliklerde çeşitli oyun ve yarışmalar sonucunda katılımcılara hediyeler dağıtıldı.

  • Koronavirüsü yenen hemşire: Biz tek başımıza savaşamayız

    Koronavirüsü yenen hemşire: Biz tek başımıza savaşamayız

    Gazire Üniversitesi Hastanesi’nde pandemi bölümünde gönüllü görev yaparken koronavirüse yakalanan hemşire Feyza Nur Çavdar (25) hastalığı yenerek aynı serviste yeniden iş başı yaptı. İnsanların tedbirlere uymamasına tepki gösteren Çavdar, “Biz gerçekten zor şartlarda çalışıyoruz. Hepimiz artık tükendik, psikolojik olarak çok yorulduk. Biz tek başımıza savaşamayız” dedi.

    Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde 20 ay önce göreve başlayan hemşire Feyza Nur Çavdar, pandemi bölümünde koronavirüse karşı mücadele verirken yaşadığı nefes darlığı ve sırt ağrısı sonucu PCR testi yaptırdı. Testi negatif çıkan Çavdar’a, semptomlarının daha da ağırlaşması üzerine çekilen akciğer tomografisi ile koronavirüs tanısı konuldu. Aynı serviste tedaviye alınan Çavdar, hastalığı yenmesi ardından koruyucu kıyafetlerini giyerek, yeniden koronavirüs hastalarının tedavisine devam etti.

    ‘NEFESSİZ KALIP ÖLECEĞİMİ DÜŞÜNDÜM’

    Çavdar, servis hemşiresi olarak çalışırken koronavirüsün başlamasıyla gönüllü olarak Covid-19 yoğun bakımında çalışmak istediğini anlatarak, “Teşhis konulduktan sonra birkaç saat önce hasta boşalttığım odaya ‘yatış yapabilirsin’ dediler. Odaya girdiğim zaman kendimi çok suçlu hissettim. Başlarda ‘ben gencim, rahat geçirebilirim’ diye düşünüyordum. ‘Burada benim yerime başka birisi yatabilir’ diye düşünüyordum. Ama o gün içerisinde çok fazla solunum sıkıntım oldu. Aileme, arkadaşlarıma ‘iyiyim’ diyordum; ama orada nefessiz kalıp öleceğimi düşündüm. Çünkü çok kötü geçirdim. Öksürüklerimi duymasınlar diye kimsenin telefonunu açmıyordum” diye konuştu.

    ‘HASTALARA MORAL VERİYORUM’

    Hastalığı yendikten sonra pandemi servisinde çalışmaya devam ettiğini anlatan Çavdar, “Başta da bu işe gönüllü başladım. Hepimiz özveriyle çalışıyoruz. Antikor testi yaptırdım, bağışıklığım şu anda pozitif. Biraz da buna güveniyorum. Yüksek riskli bir hasta olduğunda yoğun bir bakım gereken bir hasta olduğunda diğer arkadaşlarımı korumak adına ben içeriye giriyorum. Hastalara ‘ben iyileştim, sende iyileşebilirsin, üzülme, güçlü ol’ diye onlarla da deneyimlerimi paylaşıyorum. Onlara da moral açısından iyi olur düşüncesiyle bunları anlatıyorum. Burada çalışmaktan çok mutluyum. Dünya genelinde böyle bir salgın var ve ben bu salgın için bir şeyler yapabiliyorum. İleride pandemi maceralarımı askerlik anısı anlatır gibi anlatacağım inşallah. Burada çalışmaktan gururluyum, yine olsa yine yaparım” dedi.

    ‘BİZ TEK BAŞIMIZA SAVAŞAMAYIZ’

    Çavdar, bu süreçte insanların bu kadar gevşek davranmasını anlayamadıklarına dikkat çekerek, “Biz Türk halkı değil miyiz, biz bir şeylerle topyekün savaşmaz mıyız? Ülke bir tehdit altındayken cephede askerler savaşırken geri planda olanlar bir şeyler yapmaya çalışırlar, onlara destek olurlar. Şu anda da ülkemiz bir tehdit altında, Türk halkı tehdit altında, insanların sağlıkları tehdit altında. Burada yatan hastalar da Covid servisinde yatıyorlar; ama pozitif olduklarını kabul etmiyorlar. İnsanların bu kadar gevşek davranmalarını, bize yardımcı olmamalarını, bizim böyle tek başımıza savaşmamızı anlamıyorum. Ankara’daki ya da Türkiye’deki birçok hastanede doluluk oranına ulaşıldı. Biz tek başımıza hastanelerde savaşamayız. Çünkü halk daha çoğunlukta, sağlık çalışanı halka göre daha az. Halkın bizden çok daha fazla bir şeyler yapması gerekiyor” dedi.

    ‘HEPİMİZ ARTIK TÜKENDİK’

    Hastalığı yenmek için ellerinden geleni yaptıklarını ifade eden Çavdar, “Keyfi şekilde kafelere gidip oturulması, maske takılmaması, mesafeye uyulmaması beni çok üzüyor. Onlar maske takmadıkça, temasa dikkat etmedikçe bizi ekipmanların için hapsediyorlar. Bize yardımcı olmalarını istiyoruz. Çünkü burada gerçekten zor şartlarda çalışıyoruz. Hepimiz artık tükendik, psikolojik olarak çok yorulduk. Bize yardımcı olmalarını artık, ‘Covid’ diye bir şeyin olduğuna inanmalarını istiyoruz. Eve sadece uyumaya gidiyoruz. Onun dışında düğünlere gitmiyoruz, sosyal yaşantımız yok. Ailemle elimden geldiği kadar temas etmemeye çalışıyorum. Eve gittiğim zaman odada kalmaya çalışıyorum, farklı zamanlarda yemek yemeye, farklı zamanlarda tuvalete, banyoya gitmeye çalışıyorum. Hemşire olarak benim burada görevim hastaları tedavi etmek, onların iyi bir şekilde tedavi olmasını, rahatlamalarını sağlamaksa eğer halkında görevi temasa, sosyal mesafeye dikkat etmek, maskesini takmak, hijyenini korumak, bağışıklığına dikkat etmektir. Ben burada görevimi yerine getiriyorum, onların da görevini yerine getirmesini temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.

    ‘SON SÖZÜ BOĞULUYORUM OLDU’

    Çavdar, hastaların genelde solunum sıkıntısından şikayet ettiklerini, ‘boğuluyorum’, ‘uyuyamıyorum’ dediklerini belirterek, oksijen maskesini takmakta bile zorluk çıkaran hastalarla karşılaştıklarını anlattı. Çavdar, “Maskesini takmamakta ısrar eden bir hastam ölmeden önce ‘boğuluyorum hemşire hanım, bana yardımcı olun’ dedi. Yakını buraya gelip, ‘son sözü ne oldu’ diye sorduğunda ben ‘boğuluyorum’ dediğini söyleyemedim. Bizim 6 aydır aile ilişkimiz, sosyal hayatımız yok. Biz sadece çalışıyoruz.

  • Türkiye’de ilk kez beyin omurilik sıvısında virüs tespit edildi

    Türkiye’de ilk kez beyin omurilik sıvısında virüs tespit edildi

    Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinde hasta kabul bölümünde çalışan epilepsi hastası Burakhan Sönmez, geçen hafta evinde bulunduğu sırada nöbet geçirerek yere düştü. Sönmez, ailesi tarafından Gazi Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedaviye alınan Sönmez’de yüksek ateş tespit edildi. Bunun üzerine Sönmez’e boğazdan alınan sürüntüyle PCR testi uygulandı. Test sonucu negatif çıkmasına rağmen, Sönmez’in nöbet geçirmesi sırasında yere düşmesi nedeniyle beyin tomografisi çekilerek, beyin omurilik sıvısından örnek alındı. Yapılan tetkiklerde beyin omurilik sıvısında koronavirüs tespit edildi. Sönmez, bunun üzerine yoğun bakımda tedavi altına alındı. Tedaviye olumlu cevap veren Sönmez, 3 gün sonra yoğun bakımdan çıkarılarak, servise alındı.

    “DÜNYA LİTERATÜRÜNE BİLDİRECEĞİZ”

    Burakhan Sönmez’in tedavi sürecini yürüten Gazi Üniversitesi İç Hastalıkları Yoğun Bakım Öğretim Üyesi Doç. Dr. Melda Türkoğlu, koronavirüsün üst ve alt solunum yolu enfeksiyonuna yol açan bir virüs gibi görünmesine rağmen tüm vücudu etkileyen multisistemik bir hastalık olduğuna dikkat çekti. Hastanın nörolojik şikâyetleri olduğunu ve nöbet geçirerek hastaneye geldiğini anlatan Doç.Dr. Türkoğlu, “Yaptığımız beyin omurilik sıvısı incelemesinde mikrobiyolojik olarak bunu gösterdik. Türkiye’de böyle başka bir vaka duymadık, bu ilk gibi. Çin’den Türkiye’ye getirilen ‘Favipiravir’ adlı ilacı solunum semptomlarında çok erken dönemde kullanmaya başladık. Akciğerlerin buna çok iyi cevap verdiğini gördük. Burakhan’da da koronavirüsü saptadığımız anda bu ilaca başladık ve başarı elde ettiğimizi düşünüyorum. Bu hasta literatürde de bir iki vakadan biri. O nedenle biz de bunu vaka olarak dünya literatürüne bildireceğiz. Olumlu giden bir süreci oldu. Bunu da dünyayla paylaşmanın bu konudaki bilgiyi artıracağını düşünüyoruz” diye konuştu.

    “TEDAVİYE ERKEN BAŞLAYINCA CEVABI MÜKEMMEL OLDU”

    Koronavirüsün pek çok organı etkileyebildiğini kaydeden Doç. Dr. Türkoğlu, “Özellikle bu hastalarda ‘sitokin fırtınası’ dediğimiz vücudun kendi bağışıklık cevabının çok yoğun olması çok daha yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bu ‘sitokin fırtınası’ dediğimiz şey solunum enfeksiyonu gibi görünen enfeksiyonla karaciğeri, kalbi, böbrekleri, kasları bütün vücudu etkileyen bir hastalığa dönüşüyor. Literatürde değişik vakalarda çok farklı sistemlerin tutulduğunu görüyoruz. Bu durumu hastanemize gelen Burakhan Sönmez’de yaşadık. Bu genç hastamızın beyin omurilik sıvısında koronavirüs tespit ettik. Bu hastayı 3 gün yoğun bakımda izledikten sonra servis bölümüne devrediyoruz. Bundan da çok mutluluk duyuyoruz. Hastayı ilk yatırdığımızda ‘nasıl bir süreç içerisinde ilerlerler’ diye biraz korktuk, çekindik. Ama tedaviye de erken başlayınca hastanın cevabı mükemmel oldu” ifadelerini kullandı.

    “KORONAVİRÜS BELİRTİLERİ YOKTU”

    Kardeşinin durumunun şu anda gayet iyi olduğunu dile getiren Çağrı Sönmez, “Kardeşimde koronavirüs belirtileri yoktu. Ancak biraz ateşi vardı. Öksürük veya solunum yoluyla ilgili bir sıkıntısı yoktu. Ateşini düşüremedikleri için doktorlarımız bu virüsten şüphelendi. Kendisi epilepsi hastası olduğu için omurilik sıvısına bakıldı. Biz kullandığı ilaçlardan zannediyorduk; ama sonra tekrar test yaptılar. Ciğerlerinde bir şey çıkmayınca omurilik sıvısına baktılar. Omurilik sıvısında Kovid-19 pozitif çıktı. Şu an durumu gayet iyi” diye konuştu.

  • Vaka sayıları 100’ün altına ne zaman düşer? Tarih verdi…

    Vaka sayıları 100’ün altına ne zaman düşer? Tarih verdi…

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hasan Tezer, Türkiye’de salgının 180 günde yok olacağına ilişkin simülasyon çalışmasını değerlendirdi.

    Prof. Dr. Tezer, pandemilerde simülasyon yaparken her toplumun kendi iç dinamiklerinin dikkate alındığını, ülkenin sosyal, ekonomik ve coğrafi yapısının bu tür salgınlarda süreye etki ettiğini belirtti.

    ”BELKİ BU VİRÜS UZUN YILLAR HAYATIMIZDA OLACAK”

    Kontrollü normalleşme sürecindeki vaka sayılarının çok daha belirleyici olacağını kaydeden Prof. Dr. Tezer, “Genel anlamda pandemilere baktığımız zaman 180 gün, 1 yıl, 2 yıl gibi süreler zaten öngörülebilen süreler. Tabii ki projeksiyonlar toplumun uyduğu kurallara göre verilerle yapılır. Ama bu bir pandemi, domuz gribi örnek. 2009’da çıkmıştı, şu an hala domuz gribi etkenini görüyoruz, 11 yıl geçti. Belki bu virüs uzun yıllar hayatımızda olacak; ama mevsimsel bir virüs olacak, onu şu an hiç kimsenin kestirme şansı yok. Pandemi niteliğini kaybetmesi benim şahsi öngörüme göre 2021’in ortalarına doğru olur diye düşünüyorum” diye konuştu.

    ”15 GÜN SONRA 500’LÜ SAYILARA GEÇERİZ”

    Sokağa çıkma kısıtlamalarının neticelerini aldıklarını ifade eden Prof. Dr. Tezer, “Türkiye’de şu ana kadar her şey oldukça iyi gitti, verilerimiz istediğimiz şekilde ve üçlü rakamları gördük. Geldiğimiz rakamlar öngörebildiğimiz, istediğimiz rakamlar. Genel anlamda baktığımız zaman yoğun bakımdaki ve solunum cihazındaki hastalarımız oldukça azaldı. İyileşen vakalarımız oldukça fazla, aktif vaka sayımız azaldı. Bundan sonraki süreç bu istikrarlı hadiseyi sürdürebilmek, tabii ki önümüzdeki şu günler çok çok önemli. En az birinci aşama kadar önemli olan ikinci aşamaya geçmiş durumdayız. Çünkü bundan sonra kontrollü normalleşme sürecinde neler yaşayacağız kurallara uyduk mu uymadık mı bir 10 gün sonraki rakamlarla bunu görme şansımız olacak” diye konuştu.

    ”HAZİRAN SONU 500, TEMMUZ ORTASI 100 ALTI”

    Kurallara uyulması halinde vaka sayılarının 500’ün altına inmesini beklediklerini anlatan Prof. Dr. Tezer, “Maske, sosyal mesafe ve hijyen şartlarına uyarsak bu normalleşme sürecinde de bunlara dikkat edersek aslında bir 15-20 gün içerisinde geçmemiz gerekiyor 500’lü rakamlara. Takip eden 15 gün sonra da 100’ün altına inme durumumuz olacaktır. 500’ün altına inmek için Haziran’ın sonu diyebiliriz. 100’lü rakamların altına herhalde Temmuz’un ortasına doğru ineriz; ama yine söylüyorum kurallara uyarsak. Bundan sonraki süreç bence önemli, ikinci aşamayı sağlıklı, istikrarlı biçimde atlatmamız gerekiyor. Burada insanlara büyük iş düşüyor. Her insanın kendisini enfekte gibi düşünmesi gerekiyor, karşıdakini de enfekte gibi düşünecek ki yaklaşımımızı ona göre yapacağız ve bu süreci sağlıklı biçimde atlatacağız” ifadelerini kullandı.

    ”KIŞIN TEKRAR ORTAYA ÇIKABİLİR”

    Corona virüsün kış virüsü olduğunu, 30 derece sıcaklığın üzerinde çoğalma hızının düştüğünü, dolayısıyla insanlar arası temasın azalması durumunda bulaşmanın da doğal olarak azalacağını dile getiren Tezer, ikinci dalga riski ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Kışın tekrar ortaya çıkabilir mi? Kış virüsü olduğu için çıkabilir. O yüzden biz yazın ödevimizi ne kadar iyi yaparsak, kurallara uyarsak kışın da daha az karşılaşırız. Sonbahardaki rakamlar kış virüsü olması sebebiyle tekrar ortaya çıkabilir mi? Çünkü influenza da çıkacak, diğer başka virüsler de. Beraber alevlenebilir, endişemiz o, sadece bizim değil, tüm dünyanın endişesi bu. Tekrar altını çiziyorum, tüm dünyada vaka olduğu sürece, bitmediği sürece her zaman tekrar alevlenme riski vardır.”

    ”VİRÜSÜN BULAŞMA HIZI DÜŞTÜ”

    Salgının bulaşma hızının düştüğüne dikkat çeken Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tezer, “Sayın Sağlık Bakanı en son 1.56 olarak açıklamıştı. İlk başlarda bir kişi enfekteyse 20 kişiyi enfekte ettiğini söylüyorduk. Bu rakamın son verilere baktığımız zaman daha da düşmüş olduğunu söyleyebiliriz. 1’li rakamlara gelmiştir, zaten 1’in altına düştüğü zaman da bu rakam aslında salgının da bir şekilde yavaş yavaş sonlandığını söyleyebilirsiniz” diye konuştu.

    ”HAVUZDA OYUN OYNAMAYIN”

    Prof. Dr. Tezer, kontrollü sosyal hayatta eski alışkanlıkların devam ettirilemeyeceğini vurgulayarak, “Örnek plaja gittiniz, havuza gittiniz oyun oynamayacaksınız, havuzun içerisinde temas etmeyeceksiniz, mesafenize dikkat edeceksiniz. Havuzdan çıktıktan sonra etrafa çok fazla dokunmayacaksınız, temastan kaçınacaksınız. Maskenizi takacaksınız. Gördüğünüz gibi her şey aslında lokantaya da gitseniz, plajda da olsanız temas, hijyen şartları ve maske takmaya dayanıyor” dedi.

    ”SADECE YEMEK YİYİN, SOHBET ETMEYİN”

    Restoranlarda kapalı alanda oturulduğu zaman klimaların mümkünse açılmamasını, eğer hava çok sıcaksa en az hava akımını yaratacak düzeyde çalıştırılmasını öneren Prof. Dr. Tezer, bunun yanı sıra ortamın düzenli olarak havalandırılmasını ve temiz havanın içeri girmesinin sağlanmasını istedi. Prof. Dr. Tezer, “Kalabalık ne kadar fazlaysa o kadar az orada kalınmalı, daha az konuşulmalı, konuşmakla, ses yükseltmekle bile damlacıklar daha fazla etrafa yayılabilir. Yemeğinizi yiyeceksiniz, sohbet bu dönemde etmeyeceksiniz, yani bu tür yerler artık sohbet etme alışkanlıklarımızın olduğu yerler olmayacak. Sohbet etmeden yemeğimizi yiyeceğiz, sonra çıkacağız. Eskiden ne yapardık? Oturup çayımızı içeriz, muhabbetimizi ederiz, bunları yapmayacağız bu dönemde. Daha az süre kalacağız, hızlıca çıkacağız” diye konuştu.

  • Beklenen oldu, istifa etti!

    Beklenen oldu, istifa etti!

    Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Orhan Acar, gerçekleştirdiği video konferans görüşmesinde kameranın açık olduğunu unutarak “Kızların resimlerini de görüyoruz böylece çaktırma” ifadelerini kullanmıştı.

    GAZİ ÜNİVERSİTESİ: İSTİFA ETTİ, YASA İŞLEM BAŞLATILDI

    Gazi Üniversitesi’nden yapılan açıklamada, “Üniversitemiz Fen Fakültesi Dekanlık görevini vekaleten yürüten Prof. Dr. Orhan Acar’ın sosyal medya ve basına yansıyan ifadeleri nedeniyle yasal süreç başlatılmış olup, sürecin selameti açısından kendisi 13.05.2020 tarihinde istifa etmiştir” denildi.

  • Dekan kamerayı açık unuttu, çirkin yüzü ortaya çıktı!

    Dekan kamerayı açık unuttu, çirkin yüzü ortaya çıktı!

    Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Orhan Acar, video konferans görüşmesinde yayını açık unutup öğrencileri hakkında “Kızların resimlerini de görüyoruz böylece ha, çaktırma” dedi. Bu sözleri büyük tepki topladı.

    Orhan Acar, video konferansta olduğunu ve kameranın açık olduğunu hesap etmeyerek, öğrencilerin isimlerini okuduğu sırada “Kızların resimlerini de görüyoruz böylece, çaktırma” dedi.

    Odadaki başka bir kişi tarafından “Sizi takip ediyor olmasınlar” diye uyarılan Acar, kontrol edip “Sesim de gidiyor” dedi. Odadaki kişinin “Öğrenciler bu dediklerini duyarlar” demesi üzerine ise sessizliğe bürünen Acar, daha sonra kameraya bakarak güldü.

    Acar’ın bu sözleri büyük tepki çekti ve sosyal medyada “#GaziFenDekanıİstifaEt”, “#OrhanAcarGörevindenAlınsın” etiketleri gündem oldu.