Etiket: Gazze

  • Hayatını kaybedenler toplu mezarlara defnedildi

    Hayatını kaybedenler toplu mezarlara defnedildi

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları devam ederken, bilanço her geçen gün ağırlaşıyor. Gazze Şeridi’ndeki Filistinliler bir yandan hayatta kalmaya çalışırken bir yandan da kaybettikleri yakınlarını toplu mezar kazarak defnediyor.

    Onlarca Filistinli bugün, İsrail saldırılarında kaybettikleri yakınları için Maghazi ve Bureij mülteci kampları arasındaki bölgede cenaze töreni düzenledi.

    Törendekiler gözyaşlarına hakim olamazken, cenazeler kazılan toplu mezarda yan yana defnedildi.

    Filistin’de can kaybı 12 bin 300’e yükseldi

    Gazze Şeridi’ndeki Hükümet Sözcüsü İsmail Al-Thawabta, İsrail’in saldırılarında hayatını kaybeden Filistinli sayısının 5 bini çocuk, 3 bin 300’ü kadın olmak üzere 12 bin 300’e yükseldiğini açıkladı.

  • Şifa Hastanesi’ne tahliye emri

    Şifa Hastanesi’ne tahliye emri

  • Bakan Fidan: “Ateşkes istedik”

    Bakan Fidan: “Ateşkes istedik”

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar merkezli Al Jazeera televizyon kanalına İsrail’in Gazze’deki saldırılarına ve bunun durdurulması için harcanan uluslararası çabalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

    7 Ekim’den önce bölgede bir normalleşme havası olduğunu ve Türkiye’nin de bölgedeki normalleşme havasına kendi katkısını vermek üzere bir politika benimsediğini anlatan Fidan, “Ama 7 Ekim’den sonra gördük ki, esas itibarıyla Filistin davasında herhangi değişen bir şey yok, özellikle Gazze’de 13 bine yakın şehit edilen Filistinli kardeşimizin kanı ortadayken bizim hiçbir şey yokmuş gibi davranmamız mümkün değildi.” dedi.

    Türkiye’nin, “hiç vakit kaybetmeden ateşkes ilan edilmesi ve insani yardımların Gazze’ye ulaştırılması” şeklinde iki aşamalı bir politika izlediğini kaydeden Fidan, daha önceki Gazze savaşlarında da ateşkese yoğunlaştıklarını ancak bu savaşta eğer ateşkesle beraber iki devletli çözüme de yoğunlaşılmazsa savaşların devam edeceğini gördüklerini söyledi.

    Fidan, bu bağlamda, hem Riyad’da çok ciddi kararlar alındığını hem de alınan kararlarda çok ciddi mesafeler kat edildiğini dile getirdi.

    Gazze Şeridi’ne uygulanan ablukanın kırılmasına ilişkin Fidan, “İslam ülkeleri şu an itibarıyla ellerindeki bütün diplomatik ve insani araçları kullanma yoluyla problemi çözme yolunu tercih etmiş durumda. Burada elimizdeki bütün diplomatik araçları kullanarak, özellikle bölge dışındaki Filistin davasını destekleyen, İsrail zulmüne karşı duran Güney Amerika’dan, Afrika’dan, Avrupa’dan, Asya Pasifik’ten ülkelerle bir araya gelerek Birleşmiş Milletler’de ve diğer platformlarda İsrail’in bu ayrımı gözetmeksizin öldürme faaliyetine bir son vermek gerekiyor. Şu andaki aşama diplomasi yolunu tercih eden bir aşama.” ifadelerini kullandı.

    Bununla ilgili basına yansıyan veya yansımayan çok farklı çalışmaların devam ettiğini söyleyen Fidan, şunları kaydetti:

    “İslam ülkeleri şu anda bir araya gelmiş durumda, oluşturulan 7 ülkelik bir Eylem Grubu var, bu Eylem Grubu içerisinde Türkiye, Endonezya, Nijerya, Ürdün, Mısır, Katar ve Suudi Arabistan yer almakta. Önümüzdeki hafta itibarıyla bu ülke temsilcilerinin, dışişleri bakanlarının çeşitli ülke başkentlerinde belli temaslarda bulunmaya başlayacağını görüyoruz. Diğer taraftan, biliyorsunuz alınan Riyad’daki zirve kararında kuşatmanın kırılması yönünde bir çağrı var.”

    7 ülkelik Eylem Grubu’nun, Riyad’da Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerinin aldığı ortak zirve kararının uygulanmasını hayata geçirecek bir grup olduğunu kaydeden Fidan, “Dediğim gibi, bir numaralı görevi, uluslararası çapta bir lobi faaliyeti yapıp özellikle İslam ülkelerinin ve Arap İş Birliği Teşkilatı’nın bu konudaki görüşlerini ilgili ülkeler nezdinde paylaşmak, bir ortak eylem platformu oluşturmak. Bunu yaparken ben inanıyorum çok büyük fikirler ve eylemler ortaya çıkacak.”

    TÜRKİYE’NİN KARARI, DİĞER ÜLKELERLE ORTAK HAREKET ETME YÖNÜNDE

    “Türkiye’nin, İsrail’i boykot etme ve büyükelçisini çekme konusunda neden bazı ülkelerden geç hareket ettiği” şeklindeki soruyu Fidan, şöyle yanıtladı:

    “Biz bu krizi yönetirken şöyle bir prensip kararı aldık: Diğer kardeş ülkelerle beraber eylemlerimizi yapalım. Yani tek başımıza kararlar alıp uygulamaktansa, kararların daha etkili olması için diğer İslam ülkeleriyle, bölge ülkeleriyle, hatta Latin Amerika ülkeleriyle, Afrika ülkeleriyle bir araya gelip mümkünse bazı Avrupa ülkeleriyle bu kararları alalım. Çünkü tek taraflı alacağımız kararlar özellikle kendi halkımız nezdinde siyasi olarak ciddi rahatlama getirse de, esas itibarıyla problemin çözmesine etki etmesi için kolektif olarak hareket etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla biz bu konuyu ilk İslam İş Birliği İcra Komitesi Olağanüstü Toplantısı’ndan itibaren gündeme getirdik ve çeşitli ülkelerin teker teker bunu yapmaya başladığını gördük ve biz de bu eylemi gerçekleştirdik, büyükelçimizi geri çağırdık.”

    Türkiye’nin tek taraflı adım atma ve yaptırım uygulama konusunda sıkıntısı olmadığını vurgulayan Fidan, “Odaklandığımız nokta, hangi metodoloji daha etkili olur? Biz bunu geçmişte yaptık biliyorsunuz Mavi Marmara olayından sonra, yani bu konuda Türkiye’nin bir sıkıntısı yok. Özellikle Cumhurbaşkanımızın duruşu, hükümetimizin duruşu, halkımızın duruşu bu konuda çok net, yani bizim bu kararları almada hiçbir sıkıntımız yok.”

    Yaşanan en büyük krizin, Gazze’deki zulüm dışında başta Amerika olmak üzere Batı dünyasının bu zulme sessiz kalması olduğunu dile getiren Fidan, “Bu, İslam dünyasında, bölgede ve dünyanın geri kalanında büyük bir kırılmaya sebep oluyor ve bu kırılmanın ortaya çıkartacağı ciddi fay hatları var.” dedi.

    TÜRKİYE, GAZZE’YLE İLGİLİ ORTAK BİR PLATFORM OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYOR

    Fidan, Türkiye’nin, ABD’nin, Ukrayna savaşında Rusya’ya karşı izlenen ekonomik, siyasi ve askeri boykot benzeri bir bloklaşmaya öncülük yapıp yapmayacağı ve buna neyin engel olduğuyla ilgili soruyu ise şöyle yanıtladı:

    “Hiçbir engel yok. Bu bizim gündemimizde olan bir konu. Dediğim gibi ilk önce İslam İşbirliği Teşkilatı’yla biz gündemi başlatmak istedik, daha sonra bunu daha geniş büyük bir halka içerisinde muhakkak ki değerlendirip ortaya koyacağız. Esas itibarıyla bunun bir uygulaması da yapıldı, yani Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin ev sahipliğinde biliyorsunuz Latin Amerika’dan, Afrika’dan, Ortadoğu’dan ve dünyanın geri kalanından, Uzak Asya’dan çağırılan misafirler oldu, devlet başkanları, hükümet başkanları eşleri İstanbul’da toplandılar, bu ilk denemeydi.

    Ama esas itibarıyla biz birinci aşamada Gazze’ye ve Filistin’e komşu olan İslam dünyası ve Arap dünyası üyelerinin ortak alanı olan İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği’yle ortak platform oluşturmaya başlayıp buradaki konsolidasyonun gerçekleştirilmesinden sonra Latin Amerika, Afrika Birliği, Birleşmiş Milletler’in geri kalan ülkeleriyle de bir geniş dayanışma platformu oluşturma yolunda bütün adımları atacağız.”

    TÜRKİYE İLE ABD’NİN ATEŞKES KONUSUNDAKİ TUTUMU FARKLI

    ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile Türkiye’yi ziyareti sırasında gerçekleştirdikleri görüşmeye ilişkin de bilgi veren Fidan, “Bizim durduğumuz yer esas itibarıyla şöyle: Biz bu zulmün durması için bir an önce bir ateşkesin hayata geçmesini ve yardımların kesintisiz olarak içeriye sokulmasını istiyoruz. Özellikle Gazze’deki nüfusun tehcir edilerek başka yerlere gönderilmesi konusunun bir politika olmasını kesinlikle kabul etmediğimizi söyledik. Bizim Amerikalılarla anlaşamadığımız konu şu; onlar ateşkes konusunda kesinlikle İsrail’i destekler pozisyondalar, ateşkesi istemiyorlar. Ama insani ateşkes konusunda bir noktaya gidebildiğimizi düşünüyorum.” ifadesini kullandı.

    “İSRAİL’İN NÜKLEER SİLAH TEHDİDİ, NÜKLEER SİLAHLANMA YARIŞINI ARTIRIR”

    İsrail’in Gazze’de nükleer silah kullanma tehdidiyle ilgili de konuşan ve bunun “herkesin bildiği bir sır” olduğuna işaret eden Fidan, “İsrail’in nükleer silahların yayılma anlaşmasına taraf olmamasını kullanarak kendi nükleer kabiliyetini geliştirdiğini görüyoruz ve bu konuda da Amerika’dan, Avrupa’dan büyük destek aldığını da biliyoruz, yani bu bir sır değil.” dedi.

    “Bazı çılgın İsrailli politikacıların nükleer silah kullanma yolundaki dillendirmeleri dikkate alındığında, büyük bir problem” olduğunun görüldüğünü kaydeden Fidan, “İsrail’in nükleer silah sahibi olmaya devam etmesi, nükleer silahla ilgili yarışı artıracak. Bu, bölgenin ve dünyanın lehine olan bir durum değil.” diye konuştu.

    Bakan Fidan, şöyle devam etti:

    “Bölge ya tamamıyla nükleer silahlardan arındırılmalı ya da başka ülkeler bu konuda kendilerini daha güvende hissetmek için adım atmak zorunda kalacaklar, yani buna bir çözüm bulmamız gerekiyor. Bu da, bizim önümüzde duran ve muhakkak çözmemiz gereken önemli stratejik konulardan biri ve bu konuda çalışmaya devam edeceğiz.”

    “TÜRKİYE, HAMAS’I TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK GÖRMÜYOR”

    Gazze’de savaş sonrası durumla ilgili Türkiye’nin tek bir perspektifi olduğunu kaydeden Fidan, şunları söyledi:

    “İki devletli çözüm olmadan Gazze’yi kim yönetecek sorusunun doğru bir soru olduğunu açıkçası kabul etmiyoruz. Gazze zaten savaştan önce yönetiliyordu, şimdi de yönetilmeye devam edebilir, kendi kendini yönetmede Gazze’nin bir problemi yok. Gazze’nin problemi, işgal altında tutulması ve ateş altında tutulması, altyapısının yok edilmesi, üstyapısının yok edilmesi. Biz şu anda Gazze’nin yönetimiyle ilgili değil, korunmasıyla ilgili bir sorun olduğunu düşünüyoruz.”

    Türkiye’nin Hamas’ı terör örgütü olarak kabul etmediğini yineleyen Fidan, “Cumhurbaşkanımız da deklare etti, ben de deklare ediyorum, daha önceki basın toplantılarında da söyledim, biz Hamas’ı terör örgütü olarak tanımıyoruz. Hamas, Filistin devlet sistemi içerisinde faaliyet gösteren bir parti. Biz Filistin Devleti’ni tanıyan bir ülkeyiz, bizimle beraber 140’a yakın ülke de tanıyor. Dolayısıyla biz herhangi bir devletin içerisinde faaliyet gösteren partileri ‘bir terör örgütüdür-değildir’ diye bir sınıflandırmaya tabi tutmuyoruz. Hamas Filistin’in bir gerçeğidir, işgal şartlarında ortaya çıkan bir harekettir, işgal ortadan kalktığı zaman Filistin normalleştiği zaman Hamas gibi organizasyonların da normal hayata geri döneceğini düşünüyoruz.” dedi.

    Esir takası konusuna da değinen Fidan, Katar’ın bu konuda krizin başından bu yana muazzam bir çaba gösterdiğini ve Türkiye’nin de bu konuda elinden geleni yaptığını dile getirdi.

    Fidan, Refah Sınır Kapısı’ndan yardım girişleri konusunda da Mısır yönetiminin elinden geleni yaptığını ancak bazı hassasiyetleri olduğunu söyledi. Mısır nezdinde Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve başka ülkelerin ciddi girişimlerde bulunduğunu aktaran Fidan, Mısır’ın özellikle El-Ariş Limanı’na insani yardımların getirilmesi ve içeriye sokulması yönünde ciddi bir gayret içerisinde olduğunu sözlerine ekledi.

  • İsrail, BM’ye ait Fakhoora Okulu’nu vurdu: 50 ölü

    İsrail, BM’ye ait Fakhoora Okulu’nu vurdu: 50 ölü

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını 43. gündür ayrım gözetmeksizin sürdürüyor. İsrail ordusu, çok sayıda Filistinli sivilin sığındığı Cibaliye Mülteci Kampı’nda bulunan BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) ait Fakhoora Okulu’nu hedef aldı. Filistin Sağlık Bakanlığından bir yetkili saldırıda en az 50 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı.
    Filistin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise Fakhoora Okulu saldırısının, savaşın Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Filistin varlığını sona erdirmeyi amaçladığını kanıtlar nitelikte olduğu ifade edildi.

    Kamptaki başka bir binaya daha saldırı

    Filistin Sağlık Bakanlığı yetkilisi ayrıca aynı kamptaki başka bir binaya gerçekleştirilen saldırıda aynı aileden 19’u çocuk 32 kişinin yaşamını yitirdiğini aktardı.

  • İsrail, Gazze’ye günde 2 tanker yakıt girişine izin verdi

    İsrail, Gazze’ye günde 2 tanker yakıt girişine izin verdi

    İsrail-Filistin çatışmasının başladığı 7 Ekim’den bu yana ilk kez Gazze Şeridi’ne yakıt girişine izin verildi. İsrail Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) Başkanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi, savaş kabinesinin ABD’nin talebi üzerine Gazze Şeridi’ne her gün 2 tanker yakıt girmesine izin vermeyi kabul ettiğini açıkladı. Hanegbi, Gazze’de hastalığın yayılmasının bölgedeki Filistinli sivilleri ve sahada faaliyet gösteren binlerce İsrail askerini etkileyeceğini söyledi. Hanegbi, “Hastalık nedeniyle insani bir kriz patlak verirse askeri harekatımızı sürdüremeyiz” dedi.
    Yakıtın hastalığın önlenmesi ile telefon ve internet hizmetlerinin sağlanması amacıyla Gazze Şeridi’nin güneyindeki siviller için kullanılacağı, BM aracılığıyla Refah Sınır Kapısı üzerinden gönderileceğini aktardı.

    ABD hükümeti de yakıt anlaşmasının her iki günde bir 140 bin litre kadar yakıtın Gazze’ye girişine imkan sağlayacağını, bunun 120 bin litresinin yardım araçlarına ve diğer insani yardım çalışmalarına yakıt sağlamak için kullanılacağını, geri kalanının ise iletişim ağlarına güç sağlamak için kullanılacağını belirtti.

    “İsrail yakıt girişini 2 nedenden dolayı erteliyordu”

    ABD Dışişleri Bakanlığından bir yetkili, Washington’un yakıt anlaşmasını hayata geçirmesi için İsrail’e ciddi baskı uyguladığını söyledi. Yetkili, anlaşmanın prensipte haftalar önce kabul edildiğini, ancak İsrail tarafından iki nedenden dolayı anlaşmayı ertelendiğini vurguladı. İsrailli yetkililerin daha önce ABD’ye Gazze’nin güneyinde yakıtın henüz tükenmediğini söylediğini, ayrıca rehine anlaşması görmek istediklerini ifade etti.

    Belirlenen yakıt miktarı yetersiz

    Öte yandan, UNRWA son durum raporunda temel insani ihtiyaçların karşılanması için her gün 160 bin litre yakıta ihtiyaç duyulduğunu belirtmişti. Bu sayı, üzerinde anlaşmaya varılan miktarın 2 katından fazlasına denk geliyor.

    DSÖ Filistin Temsilcisi Richard Peeperkorn Gazze Şeridi’nden 70 binden fazla akut solunum yolu enfeksiyonu vakası ile 44 binden fazla ishal vakasının kaydedildiğini açıklamıştı.
    Gazze’deki tuzdan arındırma tesisini işletmek, evlere ve hastanelere elektrik sağlamak, temizlik, ulaşım ve iletişim altyapısı için yakıta ihtiyaç duyuluyor.

  • İsrail, Han Yunus’u hedef aldı: 28 ölü

    İsrail, Han Yunus’u hedef aldı: 28 ölü

    İsrail, Filistin’e yönelik saldırını ara vermeden sürdürüyor. Gazze Şeridi’nin güneyinde bulunan Han Yunus’a saldırı gerçekleştirdi. İsrail’in Han Yunus’ta 2 bölgeye yönelik gerçekleştirdiği saldırıda 28 kişi hayatını kaybetti. Filistinli yetkiler, 23 sivilin yaralandığını ve enkaz altında kalanların olduğunu ifade etti. Han Yunus’un Hamad bölgesinde Abu Hatab, Al-Mubasher ve Hassanein ailelerine ait 3 apartmanın bombalandığı kaydedildi.

    İsrail Deir el Balah’ı vurdu: 6 ölü

    Öte yandan, İsrail, Gazze Şeridi’nde bulunan Deir el Balah’ı da vurdu. Deir el Balah’ da bulunan bir evin hedef alındığı saldırıda 6 sivil hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin cansız bedenleri Aksa Şehitleri Hastanesi’ne getirildi.

    İsrail, Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarının aynı sıra sivillerin bölgeden ayrılması için de çalışmalar yürütüyor. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Danışmanı Mark Regev, ABF medyasına yaptığı açıklamada, Han Yunus’ta yaşayanların batıya taşınmalarını söyledi. Regev, “Batıya taşınırlarsa bir kez taşınmak zorunda kalmayacaklar” dedi.

  • Şifa Hastanesi zorla tahliye ediliyor

    Şifa Hastanesi zorla tahliye ediliyor

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarında 43. güne girildi. Gazze Şeridi’nin en büyük sağlık tesisi Şifa Hastanesi’nin direktörü Muhammet Abu Salmiya, Katar merkezli El Cezire televizyonuna yaptığı açıklamada, İsrail güçlerinin sabah saatlerinde doktorlar, hastalar ve yerinden edilen siviller de dahil olmak üzere herkesin hastaneyi boşaltması için 1 saat süre verdiğini belirtti. Hastanenin acil servis görevlisi Omar Zaqout ise kendisi ve diğerlerinin İsrail güçleri tarafından hastaneden ayrılmak zorunda bırakıldıklarını ve hastanenin dışındaki manzaraların “korkunç” olduğunu söyledi. Zaqout, “Bize El Vehda yolundan ayrılmamız söylendi. Onlarca ceset yollara dağılmış durumda” dedi. Üç haftadan fazla süredir hastanede elektriklerin kesik olduğunu aktaran Zaqout, “Bebekler ve yeni doğan bebekler oksijensiz kaldı. Bir Orta Çağ mağarasından başka bir şey değil” diye konuştu.

    Hastanede 120 hasta kaldı

    Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü Munir El Barş ise İsrail ordusunun saat 09.00 civarında arayarak hastaneden ayrılan herkesin beyaz mendil sallaması ve tek sıra halinde yürümesi gerektiği konusunda uyardığını açıkladı. Barsh, “Yol boyunca askerler tarafından aşağılandılar” dedi. 450 civarında hastanın hastaneden çıkarıldığını, 120 hastanın ise hastanede olduğunu, hastalara yardım için de sadece 5 doktor bırakabildiklerini aktaran Barş, geride kalanlarla ilgilenmek üzere saat 11.00 civarında bir BM heyetinin gönderileceği sözünün verildiğini kaydetti. Barş, “Biz ayrılmak zorunda kaldık. Hastaların çoğu tekerlekli sandalyeye ya da tekerlekli yatağa yerleştirildi. Aileler yaralı çocuklarını veya ebeveynlerini kendileri taşımak zorunda kaldı. Bunlar korkunç, benzeri görülmemiş sahneler” ifadelerini kullandı.

    “Silah zoruyla ayrılmak zorunda kaldık”

    Şifa Hastanesi Ortopedi Bölümü Başkanı Adnan El Barş ise Gazze Şeridi’nin kuzeyinde hizmet veren tek bir hastane veya tıbbi tesis bulunmadığını söyledi. Barş, “Baptist Hastanesi kuşatıldı. Endonezya Hastanesi herhangi bir kaynak veya tıbbi malzeme kalmadığı için zaten hizmet dışı. Biz doktorlar olarak mağdurları kurtarmak için son dakikaya kadar elimizden geleni yaptık. Hastalarımız olmadan ayrılmama konusunda kararlıydık, ancak silah zoruyla ayrılmak zorunda kaldık” dedi. Barş ayrıca İsrailli keskin nişancıların hastane yerleşkesinin içinde ve çevresinde bulunduğunu vurguladı.

    İsrail: “Tahliye emri vermedik”

    İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından yapılan açıklamada, hastalara ve sağlık personeline Şifa Hastanesi’ni boşaltma talimatı verilmediği iddia edildi. Açıklamada, hastaneden çıkmak isteyenlerin “güvenli bir rota” üzerinden ayrılmalarına izin verilmesi yönünde “Şifa Hastanesi Direktörü’nün talebine yanıt” verildiği öne sürüldü.

    “İsrail’in iddiasını reddediyorum”

    Ordunun açıklamasının ardından Gazze Sağlık Bakanlığı Hastaneler Müdürü Muhammed Zaqout ise Şifa’daki personele ve hastalara sabah saatlerinde 1 saat içinde hastaneden ayrılmaları yönünde talimat verildiği yönündeki açıklamaları yineledi. Hastane yönetiminden tahliye talebi olduğu yönündeki iddiayı yalanlayan Zaqout, “Bu asılsız iddiaları reddediyorum. Zor duruma rağmen sağlık personeli çalışıyor ve faaliyet gösteriyordu. Silah zoruyla ayrılmaya zorlandık” dedi.

  • Erdoğan: “Bizim İsrail’e borcumuz yok!

    Erdoğan: “Bizim İsrail’e borcumuz yok!

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya’da temaslarını sürdürüyor. Erdoğan, Berlin temasları kapsamında Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Başbakanlık binasında basın toplantısı gerçekleştirdi. Almanya Başbakanı Scholz’un daveti üzerine gerçekleştirdiği ziyarete büyük önem verdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Scholz ile Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkileri tüm yönleriyle ele alacaklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmenin, ticari, siyasi, askeri ilişkiler boyutunun, özellikle de Rusya-Ukrayna arasındaki gelişmeler ve son olarak İsrail-Filistin arasındaki gelişmeler boyutunun olacağını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada da açık ve net konuşacağım. Çünkü 7 Ekim tarihi bir başlangıç olarak anlatılıyor. 7 Ekim’den sonraki süreç hiç konuşulmuyor. Şu an itibarıyla malum 13 bin Filistinli çocuk, kadın, yaşlı ne yazık ki öldürülmüştür. Bunun yanında artık neredeyse Gazze diye bir yer kalmadı, her taraf yerle yeksan oldu. Şu anda yatıyorlar, kalkıyorlar, Hamas, Hamas, Hamas. Hamas’ın silah varlığı ve gücü ile acaba İsrail’in silah varlığı, gücü mukayese edilebilir mi? Şu anda İsrail’in nükleer silahı var mı? Var ama bunu İsrail’e sorarsanız ‘var’ demez. Çünkü onlar yalanı çok iyi kullanırlar. Bütün bunlarla beraber şu anda şu kadar mali destek verildiğinden bahsediliyor. Peki, Hamas’a böyle bir mali destek veriliyor mu? Böyle bir şey söz konusu mu? Hayır, böyle bir şey de yok. Filistin’in kendisine verilmesi gereken destekler de verilmiyor” dedi.

    “Bir borçluluk psikolojisi içerisinde İsrail-Filistin savaşını değerlendirmemek gerekir”

    Bütün bunların yanında hastanelerin vurulmasının, çocukların öldürülmesinin Tevrat’ta olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tevrat’ta bunların hiçbirisi yoktur. Yapamazsın. İnsan hakları beyannamesinde yapamazsın. Ama burada görüldüğü gibi bu çocuklar nasıl vuruluyor? Hastanelerde bunlar nasıl öldürülüyor? Bunlar karşısında biz elimiz, kolumuz bağlı mı duracağız? Buna karşı hiç sesimizi çıkarmayacak mıyız? Eğer burada elimiz, kolumuz, dilimiz bağlı kalırsak bunun tarihe hesabını veremeyiz. Onun için bir borçluluk psikolojisi içerisinde İsrail-Filistin savaşını değerlendirmemek gerekir. Bakın ben rahat konuşuyorum. Çünkü bizim İsrail’e borcumuz yok. Borçlu olsak bu kadar rahat konuşamayız. Ama borçlu olanlar, rahat konuşamıyorlar. Biz Holokost cenderesinden geçmedik. Öyle bir durumumuz da yok. Çünkü insana saygımız bizim çok çok farklıdır. Başbakanlığım döneminde ben ilk defa antisemitizm noktasında tavır koymuş bir liderim. Dünyada hiçbir başbakan bu tavrı koymamıştır. Ama ben koydum. Ta o zamanda. Bundan dolayı da kimseye borcumuz yok” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu seyahatte bütün bu konuları konuşacaklarını ancak konuşmaları gereken önemli bir meselenin, sorunun nasıl çözüleceği olduğunu dile getirdi.

    “Katbekat fazlasıyla İsrail’in elinde rehine var”

    İnsani ateşkese Türkiye’nin, Almanya’nın ne kadar katkıda bulunabileceğinin ve bu adımların nasıl atılacağının önemli olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buna var mıyız, yok muyuz? Bir hafta sonra Sayın Steinmeier, İsrail’e gidiyor. Kendisinden ricada bulundum. Dedim, siz bir taraftan tutun, bize düşen görev neyse biz de diğer taraftan tutalım. Önemli olan bu insani ateşkesi birlikte sağlayalım. Bu adımı eğer atar, böyle bir insani ateşkesi birlikte Almanya-Türkiye, diğerleri, sağlayabilirsek, bu ateş çemberinden bölgeyi kurtarma imkanı yakalarız. Rehinelerin takası deniliyor. Eyvallah, biz buna da varız. Fakat rehine dediğiniz zaman, rehine sayısı itibarıyla İsrail’deki rehinelerin sayısı nedir? Öbür tarafta, Hamas’ın veya Filistin’in elindeki rehinelerin sayısı nedir? Buna da baktığımız zaman katbekat fazlasıyla İsrail’in elinde rehine var. Yılların rehineleri, tutsakları İsrail’in elinde. Bunu da görmemiz lazım. Bunu görmezsek bu da haksızlık olur. Biz bütün bunlara varız” şeklinde konuştu.

    “4 veya 5 ülkeye Rusya böyle bir koridordan yine tahıl göndermeyi planladı ve adımını da atacak”

    Türkiye’nin Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’ndaki çalışmalarında Avrupa-Afrika gibi bir ayrım yapmadıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karadeniz Tahıl Koridoru’ndan gelenin yüzde 40’ı Avrupa’ya gitti, yüzde 14’ü Afrika’ya gitti, yüzde 14’ü bize geldi. Diğerleri, diğer bölgelere gitti. Şu anda bile Afrika’dan talepler var ve Rusya ciddi miktarda bir tahılı, buğdayı göndermeye karar verdi ama sıkıntıları var. Nedir o sıkıntı? Şimdi gönderilen yer, aklımda kaldığı kadarıyla Zimbabve, oraya tahıl gidiyor ama bunun değirmen safhası orada yok. Bu akşam Dışişleri Bakanıma onu söyledim, ‘onları biz hallederiz’ dedim. Türkiye olarak, Toprak Mahsulleri Ofisi olarak değirmenlerde öğütür, un olarak oralara göndeririz. Atmamız gereken adımlar var, yapmamız gerekenler var. Biz bunları yaparız. Şu anda 4 veya 5 ülkeye Rusya böyle bir koridordan yine tahıl göndermeyi planladı ve adımını da atacak. Biz de bunun ikinci safhası olan bunların una dönüştürülmesinde bu adımı atarız. Zaten daha önce de Rusya-Türkiye-Katar olarak üçlü bir adım atmıştık ve bu çalışmayı yaparız. Tabii bütün bu adımın atılması için özellikle Almanya-Türkiye arasında böyle bir adımın atılmasının yanında NATO müttefikimiz Almanya ile kararlı adımlar atmanın görüşmelerini de aramızda yapmamız lazım” dedi.

    Terörle mücadelede daha yakın iş birliği

    “Savunma sanayii iş birliğimizin engelsiz şekilde yürütülmesi, müşterek menfaatimizeydi” ifadesini kullanan Erdoğan, Türkiye ve Almanya’nın terörle mücadelede daha yakın iş birliği içinde olması gerektiğini söyledi. İki ülke arasında beşeri köprü vazifesi gören ve nüfusu 3,5 milyona ulaşan Almanya’daki Türk toplumunun huzur içinde yaşamasının en büyük temennileri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk toplumunun dini ihtiyaçlarını karşılamak üzere burada görev yapan din adamlarımızın yetiştirilmesi amacıyla ortak bir çalışma yürütüyoruz. Almanya ile iş birliği alanlarımızdan diğeri malum göç konusudur. Ortak çalışma grubumuz çalışmalarına devam ediyor” diye konuştu.

    “52 senedir Türkiye, Avrupa Birliği kapısında bekletilmektedir”

    Görüşmelerin ana gündemlerinden birini de Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin oluşturduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biliyorsunuz bu sürecin yeniden ivme kazanmasını samimiyetle arzu ettiğimizi daha önce de açıklamıştım. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, vize serbestisi gibi konularda uzun süreden beri haklı beklentilere sahibiz. Avrupa Birliği’nin lokomotif ülkelerinden olan Almanya’nın bu bağlamda vereceği katkıları önemsiyoruz. Kolay değil 52 senedir Türkiye, Avrupa Birliği kapısında bekletilmektedir. Vize serbestisi sağlanıncaya kadar vatandaşlarımızın vize işlem süreçlerinin kolaylaştırılması ve hızlandırılmasını bugün ele alacağız” ifadelerini kullandı.

    “Hepimizin önceliği ateşkesin sağlanması”

    Almanya Başbakanı Scholz ile görüşmelerinde Gazze’de yaşananları çok daha farklı bir şekilde ele alacaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak olayların başından beri sivilleri hedef alan saldırıları hiçbir şekilde tasvip etmediğimizi ifade ettik ve bunu hep dile getirdik. Hepimizin önceliği ateşkesin sağlanması ve insani yardımların engelsiz olarak akışının sağlanması. Şu ana kadar 10 uçak dolusu insani yardımı Mısır’a gönderdik ve en son yine gemiyle 666 ton gıda, sahra hastanesi vesaire gibi gönderdiklerimiz oldu ama bütün dert; akan kanın durmasında. En son 27 kanserli hasta ve yanlarında refakatçilerini El Ariş’ten Türkiye’ye aldık. Dün de kendilerini hastanede ziyaret ettim ve durumlarını gördük” şeklinde konuştu.

    “Amacımız, İsrailli ve Filistinlilerin barış içinde yaşadığı bir iklimin tesisidir”

    Erdoğan, “Tabii temennimiz daha fazla hastayı da yaralı veya kanserlileri de ülkemize almak, tedavilerini yapmak. Fakat yaşananlar 1967 sınırları temelinde iki devletli çözümün artık kaçınılmaz olduğunu bir kez daha bizlere göstermiştir. Türkiye olarak amacımız; İsrailli ve Filistinlilerin yan yana, barış içinde yaşadığı, huzurun ve güvenin hâkim olduğu bir iklimin tesisidir. Bunu başarmamız lazım. Orta Doğu’da adil ve kalıcı bir barışın temini için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

    “Bizim için bu noktada bölgede Musevi, Hristiyan, Müslüman bu ayrımın olmaması gerekir”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Alman bir gazetecinin “İsrail’e yönelik Hamas tarafından gerçekleştirilen terör saldırılarının ardından açıklamalarınız sadece Almanya’da değil, NATO üyesi ülkeler arasında da rahatsızlık oluşturdu. İsrail’in varoluş hakkını kabul ediyor musunuz? İsrail’in ‘faşist bir devlet olduğunu’ söylediniz, hangi gerekçelendirmeniz var bunun için? İsrail ordusunun Hamas’a karşı saldırısına neden ‘soykırım’ diyorsunuz? Tüm NATO ittifakı tarafından terör örgütü olarak tanınan, yüzlerce insanı İsrail’de katleden bir örgütü nasıl bir ‘kurtuluş örgütü’ diye tanımlayabilirsiniz? Türk-Alman ilişkilerini, NATO içindeki iş birliğini tehlikeye atıyor musunuz? Türkiye, savunma sanayi için 40 Eurofighter talep ediyor. Almanya bunu kabul edecek mi?” sorusuna, şu cevabı verdi:

    “Öncelikle NATO’nun önde gelen ülkelerinden bir tanesi, ilk 5’in içerisinde yer alan bir ülkeyiz Türkiye olarak. Türkiye, NATO’da sıradan bir ülke değil. İlk 5’in içinde. Şu anda NATO’nun içinde düşüncesi, kanaati kimin ne olursa olsun, Rusya-Ukrayna arasında herkes kimin yanında yer alıyor? Ukrayna’nın yanında yer alıyor. Türkiye olarak biz, Ukrayna ile de görüşüyoruz, Rusya ile de görüşüyoruz. Aralarında herhangi bir ayrım yapmıyoruz. Ama 33 milyon ton tahıl koridorundan bütün o tahılı Avrupa’ya, Afrika’ya götüren biz olduk. Şu anda da yine diyorsunuz ki ‘yüzlerce’, bak ben sana yüzlerce demiyorum, binlerce Filistinliyi şu anda İsrail öldürdü mü, öldürdü. Hastaneleri yok etti mi, etti. İbadethaneleri, kiliseleri vuruyor mu, vuruyor. Ben bir Müslüman olarak bundan rahatsızım. Peki, sen bir Hristiyan olarak bu kiliselerin vurulmasından rahatsız olmuyor musun? Bunlara karşı niye bir tavır koymuyorsunuz? Bunlara karşı da bir tavır koyun. Bizim için bu noktada bölgede Musevi, Hristiyan, Müslüman bu ayrımın olmaması gerekir. Antisemitizme karşı da bir mücadele verildiyse, bu mücadeleyi dünyada ilk veren lider ben oldum. Ve şu anda da bakın Almanya ‘İsrail’e şu kadar maddi destek verdiğinden’ bahsediyor” diye konuştu.

    “İnsansız savaş uçakları noktasında da Türkiye önde gelen ülkelerden bir tanesi”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Eurofighter savaş uçaklarına ilişkin ise, “Eurofighter konusunda Almanya verir veya vermez. Dünyada savaş uçaklarını üreten sadece Almanya mı? Birçok yerden bunların çalışmasını yaparız, temin ederiz. Şu anda insansız savaş uçakları noktasında da Türkiye önde gelen ülkelerden bir tanesi durumuna gelmiştir. Bir basın mensubu olarak, bizi bununla tehdit etmeyin. Bize öyle sorular sorun ki bu sorular vicdani olsun, insani olsun, cevaplarını da biz size o şekilde verelim” ifadelerini kullandı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortak basın toplantısının ardından Scholz ile baş başa görüştü. Görüşmenin ardından ise Erdoğan ve Scholz heyetler arası çalışma yemeğine katıldı.

  • BM, Gazze’ye insani yardımı durdurdu: “Gazze açlıkla karşı karşıya”

    BM, Gazze’ye insani yardımı durdurdu: “Gazze açlıkla karşı karşıya”

    İsrail’in 42 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze Şeridi’nde insani kriz yaşanıyor. Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı tarafından yapılan açıklamada, “Refah Sınır Kapısı’ndan bugün yardım operasyonu gerçekleştirilmeyecek. Gazze’de yakıt olmadığı için iletişim ağı çalışmıyor. Bu durum insani yardım konvoylarının koordine edilmesini imkansız hale getiriyor” ifadeleri kullanıldı.

    “Gazze açlıkla karşı karşıya”

    Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı tarafından yapılan açıklamada ise, “Saldırıların başlangıcından bu yana gerekli gıda stokunun yalnızca yüzde 10’unun girdiği Gazze Şeridi, şu anda büyük bir gıda açığı ve açlıkla karşı karşıya. Neredeyse tüm nüfus, çaresizce gıda yardımına ihtiyaç duyuyor” denildi.
    Bu haftanın başlarında yakıt sıkıntısı nedeniyle Gazze Şeridi’nde faaliyet gösteren son fırının da kapatıldığı belirtilen açıklamada, “Yakıt eksikliği, Gazze’deki 130 fırının tamamında ekmek üretimini durdurdu. Gazze halkının temel gıdası olan ekmek ya çok az bulunuyor ya da hiç yok. Yakıt sıkıntısı aynı zamanda gıda yardımı da dahil olmak üzere insani yardım dağıtımını ve operasyonlarını da sekteye uğratıyor” ifadelerine yer verildi.

    Salı günü Mısır’dan Gazze’ye gelen yardımların dağıtım araçları için yeterli yakıt olmaması sonucu barınaklardaki sivillere ulaşmadığı aktarıldı.

    “Yardım hacmi ne yazık ki yetersiz”

    Açıklamada, “21 Ekim’de Refah Sınır Kapısı’nın açılmasından bu yana Gazze’ye giren bin 129 tırdan yalnızca 447’si gıda malzemesi taşıyordu. WFP Gazze’ye geçen tır sayısındaki artışı memnuniyetle karşılasa da yardım hacmi ne yazık ki yetersiz kalıyor. Gazze’ye giren gıda miktarı, insanların günlük minimum kalori ihtiyacının yalnızca yüzde 7’sini karşılamaya yetiyor. WFP’nin anlaşmalı olduğu dükkanların yalnızca yüzde 25’i açık ve diğerlerinde de temel gıda maddeleri tükenmiş durumda. Yerel pazarlar tamamen kapandı” ifadeleri kullanıldı.

    “Siviller açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya”

    WFP İcra Direktörü Cindy McCain ise “Gazze’de yiyecek ve su neredeyse yok. İhtiyaç duyulanın yalnızca çok küçük bir kısmı sınırdan ulaşıyor. Kışın yaklaşması, güvenli olmayan aşırı kalabalık barınaklar ve temiz su sıkıntısı nedeniyle siviller açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya. Tek bir sınır kapısıyla mevcut gıda ihtiyaçlarını karşılamanın bir yolu yok. Tek umut, hayat kurtaran gıdanın Gazze’ye getirilmesi için insani erişime yönelik başka güvenli bir geçit açmaktır” dedi.

  • Erdoğan’dan kritik diplomasi trafiği

    Erdoğan’dan kritik diplomasi trafiği

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gazze diplomasisini farklı ülkelere yapacağı ziyaretlerle arttıracak.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk ziyaretini Almanya’ya yapacak. Günü birlik yapılması planlanan ziyarette Erdoğan, Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve Başbakan Olaf Scholz ile bir araya gelecek. Erdoğan’ın Berlin’den Gazze’ye yönelik kritik mesajlar vermesi beklenirken ziyarette tek gündem maddesi Gazze olmayacak. Görüşmelerde Türkiye-Almanya ilişkileri ele alınacak. Özellikle savunma sanayiine ilişkin bazı kritik başlıkların masada olması beklentiler arasında yer alıyor.

    ALMANYA’DAN SONRA CEZAYİR

    Erdoğan’ın Almanya’dan sonraki adresi ise Cezayir. 21 Kasım’da Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun ile görüşmesi beklenen Erdoğan’ın gündeminde ilk başlık İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları olacak. Erdoğan’ın Cezayir’den barışın sağlanmasına yönelik önemli mesajlar vermesi bekleniyor.

    ANKARA’DA KRİTİK GÖRÜŞME

    Cumhurbaşkanı Erdoğan,, 28 Kasım’da ise önemli bir konuğu Ankara’da ağırlayacak. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirecek. Erdoğan ile Reisi bu ziyarette hem iki ülke ilişkilerini hem de İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını değerlendirecek.

    ERDOĞAN, YUNANİSTAN’A GİDECEK

    Aralık ayında yapılması beklenen ilk ziyaretin ise Yunanistan’a olması bekleniyor.

    Erdoğan’ın Yunanistan Başbakanı ile bir araya geleceği ziyarette iki ülke ilişkileri masada olacak. Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Avrupa ve Türkiye’nin Gazze’deki çatışmaların tırmanmaması noktasında ortak çıkara sahip olduğunu açıklamıştı.