Etiket: gıda

  • AB’den büyük gıda krizi uyarısı

    AB’den büyük gıda krizi uyarısı

    Brüksel’deki AB Dışişleri Bakanları toplantısı öncesinde gazetecilere açıklama yapan Borrell, Ukrayna’daki durumun önde gelen gündem maddeleri arasında yer aldığını ifade etti.

    Rus ordusunun son birkaç gündür Ukrayna’nın Odessa limanındaki altyapıyı bombaladığını, bu sırada 60 bin ton tahılın yandığını söyleyen Borrell, “Rusya sadece tahıl anlaşmasından çekilmedi. Aynı zamanda tahılı yakıyorlar.” dedi.

    Rusya’nın yaptıklarını “barbarca” olarak nitelendiren Borrell, “Bu durum dünyada büyük bir gıda krizine neden olacak.” diye konuştu.

    Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba’nın da toplantıya video konferans ile bağlanacağını aktaran Borrell, Ukrayna’ya uzun vadede nasıl destek verileceğini ele alacaklarını bildirdi.

    Borrell, Ukrayna’ya askeri destek için kullanılan Avrupa Barış Fonu’nun “çok ciddi miktarda” artırılması gerektiğini, bunun için bir plan hazırladığını ve bakanların plana onay vermesini umduğunu dile getirdi.

    Hazırladığı teklif konusunda rakam belirtmeyen ve öncelikle bakanların onayını alması gerektiğini söyleyen Borrell, “Ukrayna’nın aydan aya değil, uzun vadeli yapısal ve sürekli bir desteği ihtiyacı var.” ifadesini kullandı.

    Uluslararası basında AB’nin uzun vadeli askeri destek için Ukrayna’ya 20 milyar euro ilave fon sağlanması hazırlığında olduğu iddia edilmişti.

  • Küresel ısınma gıda enflasyonunu artırabilir

    Küresel ısınma gıda enflasyonunu artırabilir

    İnsan hayatı ve çevreyi etkilediği kadar ekonomiler üzerindeki etkisi de giderek artan küresel ısınmanın gıda enflasyonunu 2035’e kadar dünyada her yıl yüzde 3, manşet enflasyonu ise yüzde 1’in üzerinde artırabileceği hesaplanıyor.

    Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü’nün iklim değişikliğinin makroekonomik etkilerindeki hızlı değişimi incelediği araştırması, küresel ısınma ve enflasyon arasındaki ilişkiyi ortaya koydu.

    Araştırmanın bulgularını değerlendiren Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü Araştırmacısı Maximilian Kotz, küresel ısınmanın enflasyon üzerindeki etkilerinin geçen yıl Avrupa’daki sıcak hava dalgalarının ardından ekonomistlerin daha çok dikkatini çekmeye başladığını söyledi.

    Avrupa’da 2022’deki aşırı sıcak hava dalgaları ve kuraklık nedeniyle tarımsal üretimde düşüş görüldüğünü ve bunun gıda fiyatlarını yükselttiğini ifade eden Kotz, şunları kaydetti:

    “121 farklı ülkede son 30 yılda iklim ve enflasyonda görülen değişimleri inceledik ve iklim değişikliğinin artan etkilerinin enflasyonu ve özellikle gıda enflasyonunu da artırdığını gördük. Örneğin, Avrupa’da geçen yılki aşırı sıcak hava dalgaları gıda enflasyonundaki artışa 0,7 puanlık katkı yaptı. Yüzde 10 seviyesindeki gıda enflasyonunun hepsi iklim değişikliğinden kaynaklanmadı elbette. Salgın ve Ukrayna’daki savaş gibi faktörler daha yüksek enflasyona yol açtı ancak küresel ısınma şiddetlendikçe enflasyondaki etkisi de artıyor.”

    Kotz, küresel ısınmanın 2035’e kadar enflasyonu nasıl etkileyeceğine ilişkin de “İklim değişikliğinin giderek daha kötü hale geldiğini görüyoruz. Şiddetlenen küresel ısınmanın, dünyada 2035’e kadar özellikle gıda enflasyonunu artıracağını öngörüyoruz. Küresel ısınma, 2035’e kadar her yıl yüzde 1 ila 3 arasında daha yüksek gıda enflasyonuna yol açabilir. Bu oranlar yüksek görünmüyor olabilir ancak iklim değişikliğinin gıda enflasyonu üzerindeki etkisi ısrarcı hale geliyor.” değerlendirmesinde bulundu.

    Göç ve gelecekteki iş fırsatları, iklim değişikliği baskısı altında

    Küresel ısınmanın enflasyonun yanı sıra istihdam ve büyüme oranlarını da etkileyeceğini ifade eden Kotz, makroekonomik büyüme oranlarının ve üretimin iklim değişikliği nedeniyle giderek azalacağına yönelik güçlü işaretler olduğunu söyledi.

    Bilim insanlarının iklim değişikliğinin makroekonomi ve iş gücü üzerindeki etkilerini incelediğini belirten Kotz, “İklim değişikliği nedeniyle çok yüksek ihtimalle gelecekte daha az iş fırsatları olacak. Tabii ki bu etkilerin ne kadar geniş çaplı olacağı fosil yakıtlar nedeniyle emisyonların ne kadar artacağına ve emisyonlardaki artışın küresel ısınmayı ne kadar şiddetlendireceğine bağlı.” değerlendirmesinde bulundu.

    Küresel ısınma nedeniyle dünyanın özellikle bazı bölgelerinin yaşanamaz hale geldiğini ve bunun da iklim göçüne yol açtığını vurgulayan Kotz, kuraklık ve aşırı sıcak hava dalgalarının sıklığındaki artışın özellikle Sahra Altı Afrika’daki topluluklar için risk oluşturduğunu söyledi.

    Kotz, bu bölgelerde yaşayan insanların yerli tarımsal üretimle geçimini sağladığını belirterek, “Şu anda bu bölgelerdeki tarımsal üretimin azalmasına karşı bu toplulukları destekleyecek güçlü bir altyapı yok. Bunun muhtemel sonucu da iklim göçündeki artış… Bu konuda bilimsel olarak yeterli veri yok ancak iklim göçünün giderek daha büyük bir konu haline geleceğini görebiliyoruz. Sadece şu an bunun ne boyutta olacağını kestirmek bilimsel açıdan zor.” dedi.

    ECB ve Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü’nün araştırmasına göre, iklim değişikliğine karşı adaptasyon uygulamalarının yetersiz şekilde devam etmesi durumunda küresel ısınma gıda enflasyonunda 2035’e kadar yüzde 0,92 ila yüzde 3,23 arasında, manşet enflasyonda ise yüzde 0,32 ila yüzde 1,18 arasında artışa yol açarken, enflasyonda görülen mevsimsel dinamikleri de değiştirecek.

    Küresel ısınmanın enflasyon üzerindeki etkisi “Küresel Güney” olarak ifade edilen, iklim değişikliğinde katkısı az olmasına rağmen bunun etkilerine karşı en kırılgan konumda olan gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek olacak.

    Sıcaklık artışı gelecek 5 yılda 1,5 derece limitini aşabilir

    Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) verilerine göre, küresel sıcaklık artışı, 2022’de sanayi öncesi döneme göre 1,15 dereceye ulaştı.

    Birleşmiş Milletler’in (BM), sıcaklık artışında yaşanabilir son sınır olarak belirlediği 1,5 derecenin aşılması ihtimali ise son yıllarda hızlandı. WMO’ya göre, 2023 ila 2027 yılları arasında sıcaklık artışı 1850-1900 dönemine göre 1,1 ila 1,8 derece arasında daha yüksek olacak.

    Gelecek 5 yıldan en az birinin, dünyadaki en sıcak yıl ve 2023-2027’nin bir bütün olarak en sıcak yıllar olma ihtimali yüzde 98 iken, bu yıllar arasında 1,5 derece limitini aşma olasılığı da yüzde 66 olarak hesaplandı.

  • Gıda UR-GE Projesi açılış toplantısı

    Gıda UR-GE Projesi açılış toplantısı

    Üyelerinin ticari hayatlarına katkı koyacak projeler üretmeyi sürdüren Bursa Ticaret Borsası (Bursa TB), gıda sektöründe faaliyet gösteren firmalaraihracat kapıları aralamak ve uluslararası pazarlarda rekabet gücü kazandırmak amacıyla çalışmaya devam ediyor. Ticaret Bakanlığı’nca desteklenen Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi (UR-GE) Projesi çerçevesinde, Bursa TB tarafından gıda sektöründe faaliyet gösteren firmalara yönelik hayata geçirilen Gıda UR-GE Projesi’nde açılış toplantısı düzenlendi. Bursa TB Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen toplantıya Bursa TB Meclis Başkan Yardımcısı Mustafa Aksu, Yönetim Kurulu Üyeleri Serdar Yıldız ile Emrah Silmez ve projede yer alan firmaların temsilcileri katıldı.

    Gıda Sektöründe Yapısal Dönüşüm

    Toplantının açılışında konuşan Bursa TB Yönetim Kurulu Üyesi Emrah Silmez, Ticaret Bakanlığı Devlet Destekleri Başkanlığı tarafından onaylanan projenin firmalara ve Bursa’ya hayırlı olmasını diledi. Günümüzde ülkelerin iklim, ürün çeşitliliği, genetik zenginlik gibi sahip oldukları avantajları, ekonomik ve milli değer haline getirme çabasında olduğunu söyleyen Silmez, bu nedenle gıda sanayinin rekabet gücünün artırılması ve yapısal değişimlerin hızlandırılmasının önemine vurgu yaparak, “Tarım ve gıda sanayi entegrasyonunun yaygınlaştırılması, hammadde üretimini artırıcı ve çeşitlendirici faaliyetlerin geliştirilmesi, KOBİ’lerimizin etkinliklerinin artırılması, gıda sektörünün bütün dallarında teknolojik yenilenme ve kalite sistemlerinin etkin bir şekilde kullanılması son derece elzemdir” dedi.


    Üye firmalarımıza rekabet gücü kazandıracağız

    Bursa’nın, Türkiye’nin en önemli tarım kentlerinden biri olduğunu dile getiren Emrah Silmez, Gıda UR-GE projesi ile üye firmaların ihracat kapasitelerini artırmayı hedeflediklerini kaydetti. Silmez, “Türkiye tarım ihracatından ancak yüzde 4 oranında pay alabilen fakat bunun çok daha fazlasını yapabilecek potansiyele sahip şehrimizde, üyelerimizin uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü artırmak amacıyla başlattığımız projemizle,firmalarımızı hem kurumsal anlamda hem de yapısal olarak geliştirmeyi ve onların ihracat kapasitelerini artırmayı hedefliyoruz. Odağına büyümeyi, yenilenmeyi, ihracatı ve rekabeti koyan bu anlamlı iş birliğinin, çok güzel neticeleri olacağı kanaatindeyim” diye konuştu.

    Ar-Ge ve inovasyona dayalı büyüme

    Projede yer alan Bursa TB Yönetim Kurulu Üyesi Serdar Yıldız da Gıda UR-GE projesi ile gıda sektöründe kümelenmeyi sağlayarak,üyeleri dünya pazarlarına taşımak istediklerini vurguladı. Markalaşmanın önemine dikkat çeken Serdar Yıldız, UR-GE projelerinin yenilikçilik ve Ar-Ge faaliyetlerini teşvik ettiğini dile getirerek, “Proje ile firmalarımızın inovasyona dayalı büyümelerine katkıda bulunmak istiyoruz. Proje sürecinde kuracağımız iş birlikleri ve düzenleyeceğimiz yurt dışı alım heyetleri organizasyonları ile üyelerimizin rakip ülke ve hedef pazarları tanımalarına imkân tanıyarak, katma değerli ihracat gerçekleştirmelerini hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.


    Firmaların ihtiyaç analizleri belirlenecek

    Açılış konuşmasının ardından konuşan Proje Danışmanı Gökhan Erol, proje çerçevesinde öncelikli olarak firmalara giderek, dış ticaret, tedarik zinciri yönetimi, üretim süreçleri, insan kaynakları, satış ve pazarlama, muhasebe ile finans başlıklarında şirketlerin durumlarını ve ihracat potansiyellerini belirlemek adına SWOT analizleri gerçekleştireceklerini söyledi. Kümelenme aşaması ve ihtiyaç analizlerinin belirlenmesi sonrasında katılımcı firmalara eğitim ve danışmanlık hizmetleri, yurt dışı pazarlama, alım heyeti ve tanıtım faaliyetleri konusunda destek sağlayacaklarını ifade eden Erol, 3 yıl süreyle devam edecek UR-GE projesinde faaliyetlerin yüzde 75’inin Ticaret Bakanlığı tarafından karşılanacağını belirtti.
    Toplantı, projeye katılan firma temsilcilerinden gelen soruların yanıtlanması ile sona erdi.

  • Kabus henüz bitmedi

    Kabus henüz bitmedi

    Avrupa, tarihinin en sıcak ilkbaharını atlatan ve 2022’den sonraki en kurak ikinci yılını yaşayan İspanya yüzünden teyakkuza geçti. Göllerin kuruduğu, tarımın yapılamaz hale geldiği ülkedeki durumu şu üç açıklama gözler önüne seriyor:

    – İspanya Meteoroloji Müdürlüğü Aemet’in Sözcüsü Ruben Del Compo: “2022’de kaydedilen yüzey suyu sıcaklıkları, 1940’tan bu yana en yüksek seviyede.”

    – Katalan Su Ajansı Başkanı Samuel Reyes: “Son 100 yıldaki en kötü dönemi geçiriyoruz.”

    -Çiftçiler birliği COAG: “İspanyol tarım arazilerinin yüzde 60’ı geri dönüşü olmayan hasara neden olan yağış eksikliği çekiyor.”

    Dünya gazetesinin haberine göre kabus henüz bitmedi Çünkü Aemet’in sözcüsüne göre, yaz ayları da “aşırı derecede sıcak” ve “kurak” geçecek. Geçen yılki yaz yangınlarında 306 bin hektar alan yanmıştı. Bu yıl durumun daha kötü olmasından korkuluyor.

    Avrupa, İspanya’nın özellikle güneyini kavuran sıcaklıkları yakından takip ediyor, çünkü ülke Avrupa’nın 1 numaralı meyve-sebze üreticisi. Ancak ülkedeki su rezervleri 8 Haziran itibariyle yüzde 47’e düşmüş durumda.

    Euronews’a göre, İspanya’nın en önemli tarım bölgesi olan Endülüs’te durum çok daha kötü. Guadalquivir Nehri Havzası kapasitesinin yüzde 24.8’inde ve bölgedeki çiftçilerin sulama için ayırdıkları su bazı durumlarda yüzde 90’a varan oranlarda kesildi.

    İspanyol hükümeti geçen ay kentsel suyun yeniden kullanımı için finansman ve kurakla mücadele eden çiftçilere daha fazla yardım için 2.4 milyar dolar değerinde müdahale önlemleri açıkladı. Bunun 784 milyon eurosu ülkedeki 890 bin çiftçiye dağıtılacak. Ayrıca, hükümet Avrupa Komisyonu’na çiftçilerine mali destek vermesi için başvurdu.

    İspanya, geçen yıl yaşanan kuraklık için Avrupa Birliği Ortak Tarım Politika Kurumu’ndan 64.5 milyon euro almıştı. Avrupa, İspanya yüzünden kıtlık alarmı verirken; en çok korkuya kapılan ülke, İspanya’dan domates, biber, salatalık, marul, brokoli ve narenciye alan İngiltereK oldu. Durumu özetleyen Guardian gazetesi, “İngiltere ve İspanya’da hava koşulları mahsulleri vururken, daha fazla meyve ve sebze kıtlığı yaşanacak.” manşeti attı.

  • Bayrampaşa’da şoke eden görüntü

    Bayrampaşa’da şoke eden görüntü

    İstanbul Bayrampaşa’da bulunan ve içerisinde onlarca iş yerinin bulunduğu kuru toptancı hali olan Mega Center’de çekilen görüntüler adeta pes dedirtti. Et ürünlerinin satışının bulunduğu bazı iş yerlerinde etlerin uygunsuz bir şekilde muhafaza edildiği görüldü.

    Hijyen kurallarına uyulmadığı görüldü

    Bir vatandaş tarafından Mega Center içerisinde çekilen ve hijyen kurallarının uyulmadığı görülen görüntülerde etlerin taşındığı kamyonetin kasasında uygunsuz bir şekilde konulduğu görüldü. Cep telefonu kamerasına yansıyan görüntülerin devamında kesilmiş etlerin kürekler ile gelişi güzel atıldığı görülüyor.
    Öte yandan aynı katta bulunan iş yeri sahipleri ve çalışanlarının ise koku nedeniyle rahatsızlıklarını dile getirdi.

  • İngiltere’de gıda krizi

    İngiltere’de gıda krizi

    Son yıllarda Rusya-Ukrayna savaşı ve Covid-19 salgını gibi nedenlerle dünyadaki birçok ülkenin ekonomisi zarar gördü. İngiltere’de ise yaşam maliyetlerinin artmasıyla yakıt, ısınma, barınma ve gıda tedariki konusunda sıkıntı yaşanıyor. Bu nedenle gıda bankalarından yardım alanların sayısında büyük bir artış yaşandı. İngiltere’deki hayat pahalılığı en çok çocukları etkiledi. Ülke genelinde gıda yardımı dağıtan sivil toplum kuruluşu The Trussell Trusst’ın yayınladığı verilere göre son bir yılda dağıtılan yaklaşık 3 milyon gıda paketinin 1 milyondan fazlası çocuklara gönderildi. Kuruluşun verilerine göre ülkede son 12 ayda 760 bin kişi ise ilk kez gıda yardımı aldı.

    South Tyniside Gıda Bankası yöneticisi Brian Thomas, özellikle artan yaşam maliyetlerini karşılayamayan düşük gelirli ailelerin gıda bankalarına başvurularının benzeri görülmemiş bir oranda yükseldiğini ifade etti.

    İngiltere’de bir önceki yıl 800 binden fazla çocuk gıda yardımı alırken, 2017-2018 yılları arasında ise 500 binden az çocuk yardım almıştı. Hükümetin ekonomik sıkıntılara karşı gerekli önlemleri almadığı gerekçesiyle sık sık eleştirildiği ülkede, çeşitli meslek gruplarından binlerce kişi grev yapmaya devam ediyor.

  • Çölyak hastalarına glütensiz gıda desteği

    Çölyak hastalarına glütensiz gıda desteği

    Denizli Büyükşehir Belediyesi uzun yıllar sürdürdüğü çölyak hastalarına glütensiz gıda destek programı bu yıl devam etti. Bu çerçevede Denizli Büyükşehir Belediyesi İncilipınar Kapalı Yüzme Havuzu ve Spor Kompleksi’nde gerçekleştirilen program ile 500 çölyak hastası vatandaşa glütensiz gıdalar teslim edildi. Örnek uygulama ile çölyak hastalarının sağlıklı ve güvenilir gıdalara erişimi kolaylaştırılırken, söz konusu hastalığa yönelik farkındalığın da artırıldığı belirtildi.

    Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, çölyak hastaları için glütensiz gıdaların erişilebilir olmasının, onların hayatlarını kolaylaştıracak ve sağlıklı bir yaşam sürdürmelerine yardımcı olacağını söyledi. Her yıl ramazan ayında, çölyak hastalarına glütensiz gıda desteği sağlamak için gayret ettiklerine değinen Başkan Zolan, “Denizli Büyükşehir Belediyesi olarak tüm vatandaşlarımızın sorunlarını gidermeye, ihtiyaçlarını karşılamaya devam ediyoruz. Bizler sosyal belediyecilik anlayışı ile insanlarımızın mutluluğu için elimizden ne geliyorsa yapmaya gayret ediyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Gıda bağışı yapmak isteyenleri  dolandırdılar

    Gıda bağışı yapmak isteyenleri dolandırdılar

    Afyonkarahisar İl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından gerçekleştirildi ‘Tavşanlar Suç Örgütü’ olarak nitelendirilen şahıslara yönelik Afyonkarahisar merkezli Konya ve Adana’da yapılan operasyonda örgütü yöneticisi olduğu iddia edilen şahısla birlikte 8 şüpheli gözaltına alındı.

    Mağdurları şikayetçi olmasınlar diye birer paket makarna gönderdiler

    Polis ekipleri yaptıkları teknik ve fiziki takip çalışmaları sonucunda, bahse konu suç grubunun ‘Depremzede paketi, Ramazan paketi’ gibi paylaşımlar yaparak piyasanın çok altında gıda ürünlerinin reklamlarını sosyal medya üzerinden yaptıktan sonra kendilerine ulaşan vatandaşlara ürünleri göndermediği ya da konunun bir hukuki ihtilaf gibi gösterilmesi amacıyla bazı vatandaşlara ise kargo bedelinin de karşı tarafa ödettirmek suretiyle bir paket makarna gönderdikleri tespit edildi. Dolandırıcılık eylemlerine maruz kalan vatandaşlar arasında depremzedelerinde olduğu, ürünleri ile ilgili olarak ulaşan vatandaşların ise örgüt üyelerinde rencide edici sözler sarf ederek engellendiği kaydedildi.

    Siber Suçlarla Mücadele ekipleri 8 kişiyi kıskıvrak yakaladı

    Suçlarlar Mücadele ekipleri örgütün çalışma sistemi ile topladığı paraları nasıl akladıklarını da ortaya çıkardı. Şahısların Afyonkarahisar’da kurdukları paravan şirketler üzerinden bahse konu suç gelirlerini akladıkları ve yakalanmamak amacıyla Afyonkarahisar başta olmak üzere diğer şehirlerde ürün alan vatandaşlara hayali adresler bildirdikleri ifade edildi. Örgütün bu faaliyetlerinden Ocak ayından 11 Nisan gününe kadar yaklaşık 13 milyon TL haksız kazanç elde ettikleri tespit ettikleri öne sürüldü.

    Örgüt lideri de operasyonda yakalandı

    Polis topladığı bilgilerin ardından suç örgütüne yönelik Afyonkarahisar ile birlikte Konya ve Adana’da önceden belirlenen adreslere eş zamanlı baskınlar düzenledi. Baskınlarda haklarında yakalama kararı olan suç örgütünün kurucu lideri olduğu iddia edilen O.T., ile birlikte A.T., İ.Ç., O.T., H.B., B.O.B. ve N.U. ve O.T., gözaltına alındı. Gözaltına alınan şahıslar sonrasında Afyonkarahisar’a getirildi. Baskın yapılan aramalarda ise ruhsatsız tabanca, muşta, bıçak, 17 cep telefonu, 5 dizüstü bilgisayar, sim kartlar, USB bellekler, paravan olarak kullanılan şirketlere ait kaşeler ve 19 adet başka şahıslar üzerine olan suçta kullanıldığı değerlendirilen banka kartı ve hesap cüzdanı ele geçirildi.

    1 milyon 500 bin TL tutarında yardım yapılmış gibi gösteren sahte dekontlar tasarladılar

    Şüpheli şahısların cep telefonlarında yapılan ön incelemede ise 6 Şubat 2023 günü Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerin ardından bir gün sonra şirketleri ve şahıslarıyla ilgili Kızılay Derneği’ne toplam 1 milyon 500 bin TL tutarında yardım yapılmış gibi gösteren sahte dekontlar tasarladıkları da belirlendi. Ayrıca şüpheli şahısların suçta kullandıkları tespit edilen 23 adet banka hesabı ve içindeki paralara ve piyasa değeri yaklaşık 1 milyon TL olan lüks bir otomobile el konuldu.

    Şüphelilerin emniyetteki işlemlerinin ardından Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edilecekleri belirtildi.

  • Uzmanlardan gıda ve temiz su kıtlığı uyarısı

    Uzmanlardan gıda ve temiz su kıtlığı uyarısı

    Antalya Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nden Çevre Mühendisi Dr. Nilgün Akbulut Çoban, Alanya Üniversitesi’nde “İklim Değişikliği ve Sıfır Atık” konulu seminer düzenledi. Küresel ısınma ve iklim krizinin zararlarına dikkat çeken Çoban, Türkiye’nin iklim krizine karşı gerçekleştirdiği çalışmalar hakkında da bilgiler aktardı. Küresel ısınma sorununun çok büyük bir sorun olduğuna vurgu yapan Dr. Çoban, “Biz şu an seçimimizi yapmalıyız. Küresel sorun uzakta değil, yakınımıza kadar gelmiş durumda. Biz kendi türümüzle birlikte bu dünyadaki, bu ekosistemdeki hiçbir türün yok olmasına izin vermemeliyiz. Buradaki ana tema, ‘ben tek kişiyim hiçbir şey yapamam’ diyerek bu kendimizi bu işten alıkoymamalıyız. Kendi türümüzle birlikte diğer türleri yok etmemeyi tercih etmeliyiz. Artık iklim değişikliğinin etkilerini uzakta değil, hemen mahallemizde yaşanan sel felaketinde görüyoruz. Ülkemizde pek çok felaketler oluyor. Alanya’da da oldu. Hortumlar yaşanıyor, Kumluca’da çok yeni sel felaketi yaşadık. Bu yaşadığımız afetlerin önüne geçmek gerekiyor. Biz hep ‘küresel ısınma’ diyoruz ama kavramlar bunun ötesine geçti. Bugüne kadar ‘iklim değişikliği’ olarak adlandırılan durum, ‘iklim krizi’ olarak adlandırılmaya başlandı” ifadelerini kullandı.

    “Enerji ve tarım sektörü küresel ısınmayı tetikliyor”

    Küresel ısınmanın neden oluştuğuna ilişkin teknik bilgiler aktaran Dr. Nilgün Akbulut Çoban, kentleşme ile birlikte atmosfere salınan sera gazlarının arttığına dikkat çekti. Atmosferdeki sera gazlarının küresel ısınmayı tetiklediğini dile getiren Dr. Çoban, “Güneşten yerküreye inen ışınların bir kısmının tekrar uzaya yansıması gerekiyor. Ama kentleşme ile birlikte atmosferin etrafını saran gazlardan dolayı yerküreden uzaya belli bir ışın yansıması gerçekleştirilemiyor. Bu durum da küresel ısınmayı beraberinde getiriyor. ‘Dünyamızın etrafını saran, sera etkisi oluşturan gazlar neler’ diye sorduğumuzda, ilk başta karbondioksit geliyor. ‘Ülkemizin sera gazı envanteri nedir, iklimlerin dengesini bozan kirleticilerin oranı nedir’ diye baktığımızda, Türkiye İstatistik Kurumu’na göre birinci bileşenin yüzde 70 oranla karbondioksit olduğunu görüyoruz. Bu karbondioksit salınımlarının yüzde 70’inin enerji sektöründen kaynaklandığını görüyoruz. Tarım sektöründen kaynaklanan sera gazı salınımı ise ikinci sırada yer alıyor. Atıkların yönetiminin de sera gazlarının oluşumunda etkili olduğunu görüyoruz. Ülkemizde sera gazlarının durumuna baktığımızda, kentleşme ve sanayileşme ile birlikte atmosfere verdiğimiz emisyonlar devam ediyor. Kişi başı ürettiğimiz sera gazı emisyonları artıyor” diye konuştu.

    “İklim değişikliği eylem planında Antalya öncü kentlerden”

    Çevre Mühendisi Dr. Nilgün Akbulut Çoban, tarım ve atık sektöründe sürdürülebilir yaklaşımların olması gerektiğine dikkat çekti. Antalya’nın bu konuda çok çaba gösterdiğine dikkat çeken Çoban, Antalya’nın bu konuda öncü kentlerden biri olduğunu anlattı. “İlimiz Antalya, Türkiye’deki birçok ile göre sürdürülebilir enerji ve iklim değişikliği eylem hazırlama konusunda öncü kentlerden. Sürdürülebilir İklim Değişikliği Eylem Planı ilk olarak 2012 yılında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından hazırlanmış ve en günceli 2022 yılı sonunda yapılmış durumda” ifadelerini kullanan Dr. Nilgün Akbulut Çoban, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Kentimizde sera etkisi oluşturan gazlarda en fazla etkinin bina sektörü olduğunu görüyoruz. Binaların ısıtılması, soğultulması ve aydınlatılması gibi alt faktörler var. İkinci sırada ulaşım, bunu atıkların yönetimi takip ediyor. Atık yönetiminde iklim değişikliğine sebep olan katı atık bertarafının iklim değişikliğine yüzde 70 oranda olumsuz etkisini görüyoruz. Dolayısıyla ürettiğimiz bu atıkların akıllı bir şekilde sürdürülebilir yaklaşımlarla kontrol edilmesi gerekiyor ki iklim krizi ile mücadele edebilelim. İlk etapta çevre problemi olarak görülen durum, şu anda çevre probleminin ötesine gitti.”


    “Gıda ve temiz su kıtlığı yaşanabilir”

    Muhtemel bir iklim değişikliğinden dolayı Akdeniz havzasının olumsuz etkileneceğini söyleyen Çevre Mühendisi Dr. Nilgün Akbulut Çoban, tarım ve turizm sektöründe yaşanabilecek su krizine dikkat çekti. Dr. Çoban, “Akdeniz havzası, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölge. Bulunduğumuz kent de maalesef etkilerden en fazla etkilenecek illerden. Özellikle bir çeşitlilik bağlamında, biyoçeşitlilik bağlamında Adana’dan sonra en fazla endemik türün olduğu kentte yaşıyoruz. Attığımız adımlar, verdiğimiz kararların yönetimi sağlayacak şekilde olması gerekiyor. Sıcak bir kentte yaşıyoruz. Dolayısıyla kuraklık ve orman yangınları gibi sorunlara yol açabilecek bir durumdayız. Tarım, turizm iklim değişikliğinden olumsuz etkilenecek. Gıda ve temiz su kıtlığı kenti etkileyebilir. İklim değişikliği ile ilgili ilk adımlar, 1972 yılında Stockholm Konferansı ile başladı. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sözleşmesi bu anlamda kilit rol oynuyor. Biz de ilk defa 2004 yılında BM İklim Değişikliği Protokolü’ne dahil olduk. 2009 yılında da Kyoto Protokolü’ne dahil olduk. İklim değişikliği ile ilgili adımlarımızda 2021 yılında Paris İklim Anlaşması’na dahil olduk. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız yeni pozisyonunu almış oldu. Uluslararası sözleşmelerde ülkemizin ayrı bir yeri var. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere göre yapılan politika ve finansmanlardan ülkemizin BM ayrıcalıklı durumumuz var. AB, 2030 yılına kadar karbon salınımını azaltmayı planlıyor. 2050 yılına geldiğinde sıfır karbon dönemine geçmeyi vadediyor. Kendi üye devletlerine ithalat ve ihracatta sınır ve düzenlemeler gelecek. AB ile ithalat ve ihracat olan bir ülkedeyiz. Buna göre çalışmalarımız devam ediyor. AB Yeşil Mutabakat Eylem Planı hazırlandıktan sonra bakanlığımızda hazırlanan mutabakata uyumlu mutabakatlar hazırlandı” ifadelerini kullandı.

    “2050 yılında dünya bize yetmeyecek”

    Dr. Nilgün Akbulut Çoban, kişi başı üretilen atık miktarları hakkında bilgiler aktardı. Atıkları yönetmenin çok önemli olduğunu söyleyen Çoban, “Atıkları yönetmek çok önemli. Kişi başı üretim miktarı arıtıyor. Bu tüketim alışkanlığı ile devam edersek maalesef 2050 yılına geldiğinde bu dünyamız bize yetmemeye başlayacak. İki tane daha böyle bir dünyaya ihtiyacımız olacak. Çok tüketeceğiz. Maalesef çok fazla tüketim demek, çok fazla atık çok fazla emisyon demek. Bu da tüm dengelerin bozulması demektir. BM İnsani Gelişmiş İndeks Raporu’na göre; insanoğlu dünyaya geldiğinden beri ilk kez, dünyadaki tüm canlıların toplam ağırlığından fazla atık üretmeye başladı. Bu da gezegenimizde baskıya neden olmaya başladı. Bizim ülkemiz bu konuda gelişmeye devam eden bir ülke. OECD ülkeleri arasında hem ekonomik gelişim hem de sera gazı emisyonu en fazla artan ülkelerden bir tanesi. Ülkemizde atıklar her geçen gün artıyor. Bu tüketim alışkanlıklarıyla gidersek kentler için ayrılan düzenli atık depolama sahaları daha hızlı bir şekilde yaşam ömrünü tamamlayacak. O yetmediği için yeni düzenli depolama sahası açmak zorunda kalacağız. Bu da yeni bir ormanın, yeşil alanın yok olması demek. Bunun önüne geçmek gerekiyor. Bunu da atıkların geri dönüşümünü sağlıklı yaparak gerçekleştirebiliriz” dedi.

  • E-Akademi’de yeni dönem gıda güvenliği eğitimi

    E-Akademi’de yeni dönem gıda güvenliği eğitimi

    Bursa Ticaret Borsası (Bursa TB) tarafından, üyelerinin yanı sıra, KOBİ’leri, üreticileri ve gençleri dijital çağın bilgi ve becerileriyle donatmak amacıyla, gelişim platformu olarak hazırlanan Bursa TB E-Akademi’de 2023 yılı eğitimleri başladı. Doğanbey Sivil Mimari Örneği hizmet binasında ücretsiz olarak düzenlenen Uluslararası Gıda Güvenliği Sertifikası (BRCGS) Temel Eğitim programına, gıda sektöründe faaliyet gösteren firmaların kalite kontrol sorumluları ile ilgili personelleri katılım sağladı.


    Gıda Güvenliği ve Kalite Yönetim Sistemleri Baş Denetçisi ve Eğitmen Tülay Eren tarafından BRCGS Gıda sertifikası almak isteyen ya da sertifikaya sahip olup mevcut süreçlerini geliştirmek isteyen firma temsilcilerine yönelik verilen eğitimde, ürünlerde gözle görülebilen ve görülmeyen riskler, hammadde, girdi ve çıktı aşamalarındaki kritik noktalara dikkat çekildi. Uygunsuzlukların sınıflandırılması, standardın gereklilikleri, gıda güvenliği planı, gıda güvenliği ve kalite yönetim sistemleri, tesis standartları ve ürün kontrolü, proses kontrolü, iç denetim, denetim sonrası faaliyetler ve belgelendirme süreci konularında katılımcılar bilgilendirildi. 27-28 mart tarihleri arasında iki gün süren eğitimlerin ardından katılımcılara sertifikaları takdim edildi.


    “BRCGS Gıda sertifikası üyelerimize avantaj sağlayacak”

    Bursa TB Yönetim Kurulu Üyesi ve Bursa TB E-Akademi Proje Koordinatörü Gökhan Onur, kuraklık ve savaşlar sonucu artan küresel risklerin gıda güvenliği kavramını ön plana çıkardığını söyledi. Bu nedenle 2023 yılı eğitim takvimini işletmeler için gıda kalitesi ve güvenliğinde uluslararası standart olan BRCGS Gıda Sertifikası temel eğitimi ile başlattıklarını kaydeden Onur, “Küresel ölçekte rekabetin her geçen gün zorlaştığı bir dönemde, gıda üretimi yapan ve ihracat pazarlarını genişletmek isteyen firmalarımızın, 130 ülkede 30 bini aşkın firma tarafından kullanılan BRCGS Gıda Sertifikası olan kalite standardına sahip olmaları, kendilerine uluslararası rekabette önemli avantajlar sağlayacaktır. BRCGS Gıda Standardı özellikle ihracat yapan, ürünlerini ulusal ve uluslararası perakende zincirlerinde satışa sunan firmaların tercih ettiği; ürün güvenliğini, yasallığını, kalitesini ve özgünlüğünü sağlamak için geliştirilmiş bir standarttır” dedi.


    Ücretsiz sertifika programları yıl boyunca devam edecek

    BRCGS Gıda Standardının Küresel Gıda Güvenliği Girişimi (GFSI) Teknik Komitesi tarafından da onaylı bir standart olduğunun altını çizen Gökhan Onur, gelen yoğun talep üzerine ikincisini düzenlemeye hazırlandıkları ve önümüzdeki günlerde başvuruya açacakları BRCGS Gıda Sertifika programının yanı sıra, yıl boyunca Uluslararası Özel Gıda Standardı (IFS) ve Avrupa Perakende Sektöründe İyi Tarım Uygulamaları Standardı (GAP) gibi ücretsiz sertifika programları ve eğitimler ile üyelerin kişisel gelişimlerine ve iş hayatlarındaki başarılarına katkı sağlamak istediklerini söyledi. Bursa TB Yönetim Kurulu Üyesi ve Bursa TB E-Akademi Proje Koordinatörü Gökhan Onur, eğitimlerden yararlanmak isteyen katılımcıların başvurularını, www.bursatbeakademi.com adresi üzerinden gerçekleştirebileceklerini de sözlerine ekledi.