Etiket: gıda

  • ‘Kâr marjımızı düşürdük’

    ‘Kâr marjımızı düşürdük’

    Yerel marketler olarak yılın başında uyguladıkları ‘birçok üründe fiyat sabitleme’ sonrasındaki süreçte de fahiş fiyat artışına başvurmadıklarını kaydeden Bursa Perakendeciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Kılıç, et ve et ürünleri ile süt ve süt ürünleri fiyatlarının kontrol altına alınmasını beklediklerini söyledi.

    ‘Kâr marjımızı düşürdük’

    Ramazan ayına özel erzak paketi ve hediye kartlarını kullanıma sunduklarını belirten Bursa PERDER Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Kılıç, “Dayanışma ayı Ramazanda gıda ihtiyacının eksiksiz temin edilmesi ve sağlıklı gıdaya erişim konusu, halk sağlığı açısından olduğu kadar biz yerel zincirler için de çok önemli. Bursa PERDER üyeleri, bu mübarek ay öncesi artan talebi fırsata çevirmek yerine birçok gıda ürününde fiyatlamayı piyasa şartlarına göre çok sınırlı tutmuştur. Bu hareketimiz, Ramazan boyunca ve sonrasında da değişmeyecek. Bizler kâr marjımızı düşürmeyi göze alarak hem halkımıza uygun şartlarda hizmet etmekten, hem de ilave istihdam oluşturmaktan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.

    ‘Et ve sütte indirim bekliyoruz’

    Et ve et ürünleri ile süt ve süt ürünleri fiyatlarındaki artışa da dikkati çeken Haşim Kılıç, “Son dönemde bu kalemlerdeki aşırı fiyat artışları, hem tüketiciyi hem de tüketiciyle nihai aşamada karşı karşıya gelen bizleri zorlamaktadır. Son günlerde maliyet artışlarına göre fiyatların astronomik şekilde arttığı et ve sütteki gelişmeleri anlamlandıramıyoruz. Bu konuda Ramazan arifesinde devletimiz tarafından atılacak etkili adımların piyasaya rahat nefes aldırmasını bekliyoruz. Yakın zamanda ay çiçeği yağında yaşanan sıkıntıların nasıl kısa sürede çözüldüğüne şahitlik ettik. O dönem, panikle yapılan alışverişlerin doğru olmadığını ifade etmiştik. Ette ve sütte de aynı şekilde kontrolün sağlanmasını bekliyoruz” dedi.

    Depremzedelere yardımlar devam edecek

    Yakın zamandaki afetler sonrası Türkiye Perakendeciler Federasyonu öncülüğünde bölgedeki ve Bursa’ya göç eden depremzedelere yönelik yardım çalışmaları başlattıklarını da belirten Kılıç, “Bursa’daki yerel marketler olarak hem deprem bölgesine, hem de şehrimize gelen depremzedelerimize yönelik üyelerimizin değerli katkılarıyla yardımlarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Ramazan gibi mübarek bir ayda yardımların daha da artması gerektiğini dile getiriyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Gıda işletmelerine sıkı takip

    Gıda işletmelerine sıkı takip

    Ramazan ayı boyunca 7 bin 500 gıda kontrol görevlisi Türkiye genelinde denetimlerini yoğunlaştıracak.

    Tarım ve Orman Bakanlığı, özellikle depremden etkilenen illere yapılan gıda yardımlarının kontrolünü sürdürürken ramazanda da güvenle gıda tüketilebilmesi için denetimlere ağırlık verecek.

    Ramazanla birlikte beslenme alışkanlıklarında da değişiklik oluşuyor. Unlu mamuller, ekmek, tatlı, şekerli mamuller, et ve süt ürünlerinin tüketimi bu ayda artış gösteriyor. Bakanlık söz konusu ürünlerle ilgili işletmelerin resmi kontrollerine yoğunlaşacak.

    Özellikle iftar yapılan toplu tüketim yerlerinde, başta hijyen kontrolleri olmak üzere gerekli denetimler yapılacak.

    “Ramazan paketi” adı altında muhtelif gıdaların bir arada yer aldığı paketlerin satış ve dağıtımının gerçekleştirildiği iş yerlerine yönelik denetimlerde gıdaların son tüketim tarihi ile etiket bilgileri kontrol edilecek, gerekli hallerde ürünlerden analiz edilmek üzere numune alınacak.

     

    Öte yandan Bakanlık, geçen yıl yaklaşık 1 milyon 350 bin gıda denetimi gerçekleştirdi. Bu kontrollerde 18 bin 413 idari para cezası uygulandı. Alo 174 Gıda Hattı’na gelen başvuru sayısı ise 84 bin 861 oldu. Gerekli incelemeler sonrası bunlardan 4 bin 735’ine ilişkin cezai işlem yapıldı.

    Vatandaşlar, halk sağlığı ve gıda güvenliğini ilgilendiren tüm ihbar ve şikayetlerini Türkiye’nin her yerinden Alo 174 Gıda Hattı’na ya da “0 501 174 0 174” numaralı WhatsApp Gıda İhbar Hattı’na bildirebilecek.

  • Kentsel gıda politikası için ilk adım

    Kentsel gıda politikası için ilk adım

    Tarım Yılı ve Gıda Yılı’nda yaptığı çalışmalar ve gerçekleştirdiği projelerle sağlıklı gıdanın, herkes için eşit, ulaşılabilir ve adil olması gerektiğine dikkat çeken Nilüfer Belediyesi, bu kez Nilüfer’in kentsel gıda politikasını oluşturmak için çalışmalara başladı. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen, gıda ve doğal kaynakları konu edinen FUSILLI projesinde Türkiye’den yer alan ilk ve tek belediye olan ve bu projeye uygun çalışmalar yapan Nilüfer Belediyesi, Nilüfer Kent Konseyi ve S.S. Nilüfer Tarımsal Kalkınma Kooperatifi (NİLKOOP) iş birliğiyle “Nilüfer Kentsel Gıda Politikası Çalıştayı” düzenlendi. Nilüfer Belediyesi Nikah Evi Kuvars Salon’daki Çalıştaya katılan çeşitli üniversitelerden akademisyenler, üreticiler, tüketiciler, sivil toplum kuruluşları, akademik odalar, ticaret ve sanayi odası ile esnaf odası, Nilüfer’deki kadın dernekleri, ihracatçı birlikleri ve üretici derneklerinden temsilciler, kentin gıda politikasının nasıl olması gerektiği üzerine görüş alışverişinde bulundular.
    Çalıştayın açılışında konuşan Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, yaşam tarzlarının değiştiğini, bu değişimin de her canlıyı etkilediğini ifade etti. Hızlı kentleşmenin ve doğa ile uyumlu olmayan yaşam tarzlarının, ekolojik dengeye zarar verdiğini vurgulayan Başkan Erdem, sürdürülebilir kentsel gıda politikalarının geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Başkan Erdem, “Topraktan beslenen insan, topraktan ne kadar uzaklaşırsa, bizler ve özellikle de gelecek kuşaklar kıtlık ve gıda krizine o kadar yaklaşıyoruz. Bütün bu değişimleri görmek ve buna göre çözümler üretmek zorundayız. Kaynaklar sınırlı ama nüfus hızlı artıyor, yetersiz beslenmeden kaynaklanan sorunlar ve salgın hastalıklarla yüz yüzeyiz” dedi.

    Bunun küresel bir sorun olduğunu ve pekçok ülkenin bu konuda çözüm üretme çabasında olduğunu kaydeden Başkan Erdem, “Bugün pek çok ülkede, kent sakinlerinin kendi gıdalarını evlerinde yetiştirmelerini teşvik eden, kullanılmayan arazilerde topluluk destekli tarımla gıda yetiştirilmesini hedefleyen, kamusal alanları meyve bahçelerine dönüştüren uygulamaları görüyoruz. Biz de Nilüfer’de hem kentsel, hem kırsal alanda üretimi teşvik etmek için çok yönlü çaba harcıyoruz. Bu çabalarımızı çeşitlendirmeli ve artırmalıyız. Bugün artık ne yapıp edip; kendini doyuran, kendini besleyen üretken kentler yaratmalıyız. Kentsel yaşamın ekonomik yükünü azaltmak ve yoksulluğun hafifletilmesi için çareler düşünmeliyiz. Her yaştan insanı ama özellikle çocukları bilinçlendirmeliyiz” dedi.

    Nilüfer Kent Konseyi’nin, önemli bir sorumluluk üstlenerek Nilüfer’de gıda politikalarının belirlenmesine ve yürütülmesi noktasında katkı sağlayacağını belirten Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş da, sosyal ve ekolojik öncelikleri göz önüne alarak, sağlıklı ve iyi gıdaya herkesin erişebileceği bir gıda sistemini Nilüfer de yaratmayı amaçladıklarını söyledi. Bu hedeflere ulaşmak için yapılması gerekenleri de paylaşan Binbaş, Nilüfer’in gıda politikalarını belirlemeye yönelik bu çalıştayın bir başlangıç olduğunu ifade etti.

    Nilüfer Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü FUSILLI Projesi Yürütücüsü Mehmet Can Yılmaz da yaptığı sunumla, FUSILLI projesinin detaylarını ve bu çerçevede yaptıkları çalışmaları katılımcılarla paylaştı. Gıda sistemlerinin karmaşık ve her toplumda farklılık gösteren sistemler olduğuna değinen Yılmaz, şehirlerin sürdürülebilir gıda sistemleri geliştirmede ve sağlıklı gıdayı teşvik etmede önemli rolleri olduğunu belirtti. Mehmet Can Yılmaz, gıda sistemlerinin sürdürülebilir olması için pek çok bileşenle, çok disiplinli bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi.

    “ Kentlerin gıda politikası olmalı”

    Çalıştayda İzmir Demokrasi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp de, “Kentsel Gıda Politikaları” konulu bir sunum gerçekleştirdi. Türkiye’de kentlerin gıda sisteminin sürdürülebilir yönde dönüştürülmesi için çalışma yapan çeşitli belediyeler olduğunu belirten Ayalp, bu belediyeler içinde de ürettiği strateji ve ilkeyi, eyleme dönüştürüp hiyerarşik ilişki içinde sunan tek yerel yönetimin Nilüfer Belediyesi olduğuna dikkat çekti.

    2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 66’sının, kentlerde yaşamasının beklendiğini ifade eden Ayalp, yaşam alanlarının tamamının yığılma sistemine dönüştüğünü, üretimin olmadığı, ekosistemle bağın koparıldığı ve sürekli atık üreten bir yaşam biçimi olduğunu belirtti. Kentlerin, kendi gıda sistemini yöneterek, bir gıda politikasına sahip olması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Ayalp, “Biyoçeşitlilik, tarımsal üretim ve bunu yapma şekli, yerele dair bir şey. Burada hem kentleşmenin getirdiği baskı hem de sağlıklı yaşanabilir ve insan onuruna yaraşır kentlerin kurulması için iklim krizinin gıdaya etkisi tartışılırken, gıdanın da iklim krizi üzerindeki etkisini göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu da bizi gıda politikasına götürüyor” dedi.
    Çalıştayda NİLKOOP Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ziraat Yüksek Mühendisi Arca Atay da Nilüfer Belediyesi’nin, NİLKOOP iş birliğiyle hayata geçirdiği tarım ve gıda odaklı çalışmaları katılımcılarla paylaştı.
    Konuşma ve sunumların ardından katılımcılar 4 ayrı çalışma grubuna ayrılarak, Yönetişim ve Atık, Üretim ve Atık, Tüketim ve Atık, Dağıtım ve Atık masalarında, Nilüfer’in gıda sisteminden beklentilerini ve Nilüfer’in kentsel gıda politikasının nasıl olması gerektiğini çok yönlü olarak tartıştılar.

    İki oturumda gerçekleşen çalıştayın ardından Demir Enerji Sürdürülebilirlik Danışmanı ve Proje Yöneticisi Gonca Akgül, İzmir Demokrasi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sevim Pelin Özkan ile Dr. Ferah Sargın ve Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp, masalardan çıkan sonuçların sunumunu yaptı. Nilüfer Kentsel Gıda Politikası Çalıştayı’nın sonunda da Demir Enerji Strateji ve Politika Uzmanı Dr. Baha Kuban, çalıştayın değerlendirmesini katılımcılarla paylaştı.

    Gıda sisteminin dönüştürülmesi en zor sistemlerden biri olduğunu belirten Baha Kuban, Nilüfer’de bu konuya ciddi bir şekilde yaklaşan yerel yönetimin olmasının, büyük avantaj olduğunu söyledi. Çalıştayın verimli geçtiğini belirten Kuban, “Sistemin büyüklüğünü karmaşıklığını kabul edip, yapılabileceklerin sınırını bilip ona göre davranılmalı. Çeşitli analizler yapılarak, veriler elde edilmeli. Bu, uzun soluklu bir süreç. Çalıştay bunun ilk ayağıydı” diye konuştu. Nilüfer Kentsel Gıda Politikası Çalıştayı’nın sonuç bildirgesinin en yakın zamanda kamuoyuyla paylaşılacağı belirtildi.

  • “Gıda meselesi milli güvenlik meselesidir”

    “Gıda meselesi milli güvenlik meselesidir”

    Dünyada 1968’den bu yana 4 yılda bir düzenlenen, bilim insanları, sektör temsilcileri, üretici, ithalatçı ve ihracatçıların buluştuğu ‘Uluslararası Turunçgil Kongresi’nin 14.’sü, bu yıl Mersin’de yapılıyor.

    6 Kasım’da başlayan ve 11 Kasım tarihine kadar sürecek olan kongrenin Yenişehir Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi’ndeki açılış törenine Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi de katıldı. Kirişçi, burada yaptığı konuşmada, kongreye ilk kez ev sahipliği yapmanın heyecanını yaşadıklarını belirtirken, kongrenin turunçgil sektörüne büyük katkı sağlayacağına inandığını kaydetti. Turunçgil yetişen bölgenin merkezinde yer alan Mersin’in, Türkiye’nin en üretken şehirlerinden biri olduğuna işaret eden Kirişçi, “Mersin, kadim tarihi, coğrafi-ekonomik avantajları ve gelenekleriyle öne çıkan şehirlerimizden biridir. Dağı, taşı, toprağı ve denizi ile ülkemizin sadece kalkınmasına değil, kültürel zenginliğine de özgün, kıymetli katkılar vermektedir. Mersin’in aynı zamanda limanı ve serbest bölgesi, ülkemizin ve Akdeniz’in en önemli ticaret merkezlerinden biridir” diye konuştu.

    “44,7 milyar dolarlık tarımsal hasıla ile Avrupa’da birinci sıradayız”

    Türkiye’nin yaş meyve sebze ihracatının yüzde 50’ye varan bölümünün turunçgil ihracatı olarak gerçekleştiğine vurgu yapan Bakan Kirişçi, “Bu da turunçgil sektörünün bizim tarımsal üretimimizde ve ticaretimizde bir alt grup olmaktan öte, başlı başına bir ana sektör olduğunun göstergesidir. Ülkemiz, 2021 yılında sağladığı 44,7 milyar dolarlık tarımsal hasıla ile Avrupa’da birinci sıradadır. 84 milyonu aşan ülke nüfusunun yanında, gerçekleştirdiği tarımsal ihracatla dünya ülkelerinin gıda ihtiyacını karşılayan önemli bir ülkedir. Türkiye, coğrafi konumu ve uygun iklim yapısı ile sahip olduğu 3 bin 649’u endemik olmak üzere, 12 binden fazla bitki türünü barındıran nadir ülkelerden biridir. Son 20 yılda ülkemiz bitkisel üretim miktarı yüzde 20 artmıştır. 2002 yılında 98 milyon tondan 2021 yılında 117,8 milyon tona ulaşmıştır. Bitkisel üretimimizin bu yıl geçen seneye göre yüzde 8 artarak 127 milyon tonu aşmasını beklemekteyiz” ifadelerini kullandı.

    “Dünyanın ilk 10 tarım ülkesinden biriyiz”

    Dünyanın ilk 10 tarım ülkesinden biri olan Türkiye’nin, güçlü tarımsal alt yapısı ile her geçen gün artan ülke nüfusunun gıda ihtiyacını karşılama yanında 25 milyar dolar tarım ve gıda ürünleri ihracatı ile net ihracatçı konumda olduğunu dile getiren Kirişçi, “Tarım ve Orman Bakanlığı olarak yürüttüğümüz çalışmalar ve üretime yönelik teşvikler ile çok sayıda tarım ürününde dünya liderliğimiz devam etmektedir. Türkiye; fındık, kiraz, incir, kayısı, ayva, kavun, mandarin, elma, antepfıstığı, armut ve çilek üretiminde dünyada ilk üç içindedir. Fındık, kuru üzüm, kayısı, incir, ayva ve buğday unu ihracatında ise dünyada birinci sırada yer almaktadır” şeklinde konuştu.

    “Gıda meselesi bizim için bir milli güvenlik meselesidir”

    Türkiye’nin her alanda büyüyüp geliştiğini ve güçlendiğini söyleyen Bakan Kirişçi, şöyle devam etti; “29 Ekim 1923’te ilan edilen cumhuriyetimiz, gelecek yıl bir asrı geride bırakarak ikinci yüzyılına girecek. Cumhurbaşkanımız önderliğinde biz bu dönemi, ‘Türkiye Yüzyılı’ olarak adlandırdık ve hedeflerimizi kamuoyuyla paylaştık. Tarım ve Orman Bakanlığı olarak bu vizyon çerçevesinde politikalarımızı ortaya koyduk. Tarımı, stratejik bir sektör olarak görüyoruz. Gıda meselesi bizim için bir milli güvenlik meselesidir.

    İklim değişikliği, pandemi ve Ukrayna-Rusya savaşı, gıda arz güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu bağlamda ‘tahıl koridoru’ uluslararası dayanışma adına oldukça önemli bir anlaşmadır. Cumhurbaşkanımızın inisiyatifiyle 22 Temmuz’da tarafları bir araya getirdik. Avrupa ve ABD ambargoyu konuşurken Türkiye, küresel bir aktör olarak savaşan tarafları ikna ederek aynı masada buluşturmuştur. Artan saldırılar nedeniyle 31 Ekim itibarıyla gemi trafiği kesintiye uğradığında da yine Cumhurbaşkanımız, lider diplomasisi yürüterek ‘tahıl koridoru’nun işlemesini sağlamıştır. Türkiye olarak gıda arz güvenliği bakımından ‘tahıl koridoru’nu çok önemsiyoruz. Her ne kadar bu koridordan büyük oranda Avrupa ülkeleri yararlansa da gıda arz güvenliliğinin sürdürülebilirliği açısından bu koridorun açık tutulması lazım.”

    “Bu koridordan açlıkla boğuşan ülkeler daha çok yararlansın”

    Konuşmasını, “Biz diyoruz ki, bu koridoru açık tutalım ama bundan gıda sıkıntısı çeken, açlıkla boğuşan, az gelişmiş ülkeler daha çok yararlansın” diyerek sürdüren Kirişçi, “Tahıl koridorundan 10 milyon tonun üzerinde tahıl taşınmıştır. Bu tahılın 6 milyon tonu, yani yüzde 60’ı Avrupa ülkelerine gitmiştir, Asya ülkelerine yüzde 27’si, Afrika ülkelerine ise yüzde 13’ü ulaşmıştır. En az gelişmiş ülkelere ulaşan tahılın oranı sadece yüzde 5,9’dur.
    Bu adaletsizliğe dikkat çeken tek lider Cumhurbaşkanımızdır. Cumhurbaşkanımız, kasım ortasında Endonezya’da düzenlenecek G-20 Zirvesinde de konuyu gündeme getirecek. Bizim mücadelemiz bir uluslararası barış ve dayanışma adına verilen mücadeledir” dedi.

    İklim değişikliğinin tarımsal üretim üzerindeki etkisi

    Konuşmasının devamında iklim değişliği konusuna dikkat çeken Bakan Kirişçi, iklim değişikliğinin her geçen yıl tarımsal üretim üzerindeki etkisini daha fazla gösterdiğini belirterek, “Kuraklık, sel, fırtına gibi meteorolojik hadiseler yanında, erozyon, çölleşme, azalan biyolojik çeşitlilik ile hastalık ve zararlılar günümüzde daha fazla hissedilmeye başlanmıştır. Coğrafya ve iklimin sağladığı bir avantajın ürünü olan ‘turunçgiller’ açısından iklim değişikliği, üzerinde durulması gereken en önemli unsurdur. Turunçgil sektörü, değişen iklim koşullarına karşı küresel bazda stratejisini belirlemek durumundadır.

    Sahip olduğumuz kaynakları tüketmek değil doğru yönetmek, doğa ile dost yeni teknolojileri geliştirmek, artık bir tercih değil, zorunluluktur. Türkiye olarak bu süreçte, ekonomik açıdan karlı ve verimli, insan sağlığını koruyan ve çevreye önem veren bir turunçgil üretim sistemi hedefliyoruz. Bu hedefe ulaşmak üzere turunçgil üretimi yapan tüm ülkeler ile tecrübelerimizi paylaşmaya ve iş birliği yapmaya hazırız. Ülke sınırlarını aşan iklim değişikliği ile mücadelede, yapacağımız iş birliği insanlığa önemli katkılar sunacaktır. İnanıyorum ki, bu kongre uluslararası düzeyde yapacağımız iş birlikleri için verimli bir platform oluşturacaktır” diye konuştu.

    “Risk yönetim aracı olarak TARSİM’i hayata geçirdik”

    İklim değişikliğinin özellikle turunçgil sektörünü çok fazla etkilediğine vurgu yapan Kirişçi, “Biz ülkemizde risk yönetim aracı olarak TARSİM’i hayata geçirdik. Tarım Sigortaları Kanunuyla, çiftçilerimiz doğal afetler karşısında sahipsiz ve çaresiz kalmaktan kurtulmuştur. Doğal afetlerden kaynaklanan zararlar, tüm imkanlar çerçevesinde karşılanmaktadır. Bakanlık olarak sigorta poliçesi bedelinin yüzde 67’sine kadar biz karşılıyoruz.

    Hatırlayacaksınız, 2020 yılının Mayıs ayında iklim değişikliğine bağlı olarak Akdeniz sahil şeridinde, hava sıcaklığı 40 derecenin üzerinde uzun süre devam etmişti. Ardından gelen soğuk havanın mandalina, portakal, altıntop ve bazı limon çeşitleri ile üzümde meydana getirdiği zararlara karşı tedbir almıştık. Bu durum neticesinde söz konusu zararlar, TARSİM çerçevesinde ‘sıcak hava zararı teminatı’ olarak yansıtılmıştır” ifadelerini kullandı.

    “İyi tarım uygulamaları çerçevesinde özel proje başlatıldı”

    Tarımsal üretimde verimlilik ve kalite hedefiyle çalışmalara devam ettiklerinin altını çizen Bakan Kirişçi, “Bakanlığımızca Mersin, Adana ve Hatay illerinde 30 bin dekar turunçgil alanında 2022 yılında iyi tarım uygulamaları çerçevesinde özel bir proje başlatılmıştır. İyi tarım uygulamaları ile 236 kontrol noktasını izleyerek hem ‘gıda güvencesi’ hem de ‘gıda güvenliği’ için yeni sistem ve teknolojileri uyguluyoruz. Tarımsal üretimin iyi tarım uygulamalarıyla yapılması ile çiftlikten sofraya izlenebilirlik tesis edilmektedir. Bu ürünler ISO 17065 uluslararası ürün belgelendirme standartlarına sahip, bakanlığımız tarafından yetkilendirilmiş özel kuruluşlar tarafından belgelendirilmektedir. Uyguladığımız projelerde özellikle genç çiftçileri süreçlere dahil ederek değişen dünya ve iklim koşullarında yeni sistemlere çiftçileri adapte ediyoruz” şeklinde konuştu.

    Gıda arz güvenliği problemini Ar-Ge ve yenilikçilik temelli verimlilik artışıyla çözmek adına, 60 araştırma enstitüsü, 27 ileri Ar-Ge merkezi ve 2 binden fazla araştırmacıyla çalıştıklarını kaydeden Bakan Kirişçi, “Yüksek verimli, kaliteli, hastalık ve zararlılara dayanıklı çeşit geliştirme çalışmalarımızı hızlandırdık. Tarla bitkilerinde 911, bahçe bitkilerinde 989 yerli ve milli tohumluk çeşidi geliştirdik. Ülkemizde 2021 yılında üretilen sertifikalı tohumluk çeşit sayısının yüzde 40’ını bakanlık olarak geliştirdik. Sertifikalı tohum üretimimiz, 2002 yılında 145 bin ton iken 9 kat artışla 2021 yılında 1,3 milyon tona çıktı. Ülkemizde kullanılan tohumun yüzde 96’sı yurt içinde üretilmektedir. Turunçgillerde milli çeşit listesinde yer alan 130 çeşidin 57’si enstitülerimizin geliştirdiği çeşitlerdir. Bakanlığımızca turunçgiller konusunda farklı ıslah yöntemleri kullanılarak çeşit ve anaç geliştirme çalışmaları, hasat sonrası muhafazaya yönelik çalışmalar, kalite çalışmaları ve adaptasyona yönelik 18 adet araştırma projesi devam etmektedir” dedi.

    “Tarım, tüm dünyada yükselen bir değerdir”

    Küresel ısınma, pandemi süreci ve son olarak Ukrayna-Rusya savaşıyla yaşanan tahıl krizinin, tarımın, tüm dünyada yükselen bir değer olduğunu bir kez daha fark ettirdiğini ifade eden Kirişçi, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu yüzden, tarım hiçbir şekilde ihmal edilemez. Üretimden pazarlamaya kadar bakanlık olarak yürüttüğümüz geniş çalışmalarla, tarımı güçlendirmenin çabasını veriyoruz. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, bugün olduğu gibi, yarın da her koşulda çiftçimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Eli öpülesi çiftçilerimiz bu ülkenin cefakâr, vefakâr üreticileridir. En zor şartlarda bile üretmeye devam etmiş, toprağın hakkını vermişlerdir. Hükümet ve bakanlık olarak desteklerimizle ve tarım politikalarımızla her zaman çiftçilerimizin yanında olduk, olmaya devam edeceğiz. Her zaman çiftçimizin daha fazla üretmesi, daha fazla kazanması için ne gerekiyorsa yaptık. ‘Çiftçimiz kazanırsa ülkemiz kazanır’ dedik. Bu bağlamda tarımsal üretimi artırmak için pek çok yeni uygulamayı hayata geçiriyoruz. Kent Tarımı bunlardan biridir. Yerinde üretim-yerinde tüketim anlayışıyla tüketicilerin taze, ucuz ve en az fireyle sebze ve meyveye ulaşımını sağlamak amacıyla Kent Tarımı uygulamalarını yaygınlaştıracağız. Bu çerçevede, jeotermal kaynaklarımızın yanı sıra, rüzgâr, güneş ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının da kullanılacağı Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgelerini hızla hayata geçiriyoruz. Üreticilerimizin işlerini kolaylaştırmaya yönelik dijital dönüşüm çalışmalarımız çerçevesinde çiftçilerimize 1 Ekim’den itibaren ÇKS’ye e-Devlet Kapısından erişim imkânı sağladık. Çiftçilerimiz, bugün itibariyle e-Devlet üzerinden 530 binden fazla ÇKS belgesi oluşturdu. Bürokrasiyi azaltarak yaklaşık 2,2 milyon üreticimize emek, zaman ve para tasarrufu sağladık.”

    “1,9 milyon ton turunçgil ihracatıyla dünyada 4. sıradayız”

    Türkiye’nin, coğrafi konumunun sağladığı iklim şartlarının uygunluğu ile turunçgil üretiminde önemli potansiyele sahip olduğuna vurgu yapan Bakan Kirişçi, sözlerini şöyle tamamladı; “Türkiye 2021 yılında gerçekleştirdiği 1,9 milyon ton turunçgil ihracatıyla dünyada yüzde 10’luk pay ile 4’üncü sırada yer almaktadır. Üretim, pazarlama, nakliye, depolama, ambalajlama gibi konularda yürütülen Ar-Ge çalışmaları yanında sağlanan teşviklerle bu potansiyel daha da geliştirilmektedir. Bakanlığımızın çalışmalarıyla sektörün tüm paydaşlarını temsil eden Ulusal Turunçgil Konseyi, 2007 yılında kuruluşundan bu yana sektöre hizmet etmektedir. Konseyin çalışmalarıyla turunçgil sektörümüzün daha gelişeceğine inanıyorum.”

    Bakan Kirişçi, konuşmaların ardından katılımcıları teşekkür plaketi verirken, Hazine ve Maliye eski Bakanı Lütfi Elvan, Vali Ali Hamza Pehlivan, Uluslararası Turunçgil Konseyi Başkan Vekili Kemal Kaçmaz ve yabancı konuklarla birlikte kongre çerçevesinde açılan stantları ziyaret etti.

  • ‘Türkiye’de 7.7 milyon ton gıda çöpe gidiyor’

    ‘Türkiye’de 7.7 milyon ton gıda çöpe gidiyor’

    Bursa Yemek Sanayicileri Derneği (BUYSAD) Başkanı Coşkun Dönmez, yaptığı açıklamada gıda israfının hem Türkiye, hem dünya ülkeleri açısından insanlığın geleceğini tehdit eden ciddi bir sorun olduğunu söyledi. Hazır yemek sektöründe faaliyet gösteren bir işadamı olarak gıda israfı konusunda çok hassas olduğunu ifade eden Dönmez, israfın önlenmesi noktasında farkındalık yaşatarak insanların bilinçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

    Gıdaya ve suya talep artıyor
    Başkan Coşkun Dönmez, açıklamasında dünyada ve Türkiye’de gıda israfıyla ilgili çarpıcı rakamları paylaşırken, gıda israfının tüketicilerin bilinçlendirilmesi ve alınacak küçük çaplı önlemlerle en az düzeye indirilebileceğini kaydetti.
    Başkan Dönmez, dünya genelinde her yıl üretilen 1 milyar 300 milyon ton gıdanın çöpe gittiğini, Türkiye’de ise yılda 7,7 milyon ton gıdanın israf edildiğini bildirdi. Dünya nüfusunun giderek arttığını, Birleşmiş Milletler verilerine göre 2050 yılında dünya nüfusunun 9,7 milyara çıkmasının öngörüldüğüne işaret eden Coşkun Dönmez, “Nüfusun artması demek, gıdaya ve suya olan talebin artması demek. Milyonlarca insan zaten güvenli gıdaya ulaşamıyor. Açlık tehlikesi özellikle fakir ülkeleri tehdit ediyor. Gıda güvenliğinin sağlanması, gıda israfının azami düzeye çekilmesi hem ülke yöneticilerinin, hem bireysel tüketicilerin önceliğini oluşturmalıdır” dedi.

    Alışveriş alışkanlıkları
    BUYSAD Başkanı Coşkun Dönmez, açıklamasında gıda israfının önlenmesi için alınacak basit önlemlere de değindi. Alınacak önlemlerle çöpe giden gıdaların, açlık tehlikesi yaşayan insanlara yaşama umudu olabileceğini savunan Başkan Dönmez, alışveriş alışkanlıklarının disipline edilmesi, gıdaların son kullanma tarihlerine dikkat edilmesi ve gıdaların saklama yöntemlerinin doğru uygulanmasının israfın önlenmesine katkıda bulunabileceğini söyledi. Coşkun Dönmez, alınacak önlemlerle ilgili şunları söyledi:
    “Öncelikle alışveriş alışkanlığımızı değiştirmeliyiz. Alışverişe aç karınla gitmek, anlık fiziki ihtiyacın oluşturduğu psikolojiyle gereğinden fazla alışveriş yapılmasına yol açar. Ayrıca markete giderken ihtiyaç listesi çıkartmak en doğru hareket olacaktır. Gıdaların son tüketim tarihi çok önemlidir. Evimizdeki gıdaları tüketirken, önceliği son kullanım tarihi yakın olanlara vermeli, böylece gıdaların bozulmadan tüketimini sağlamalıyız. Tazeliği geçmekte olan gıdaları, farklı ve pratik yemek türleri yaparak değerlendirmek mümkündür. Gıdaların saklanmasında doğru yöntemleri seçmek önemlidir. Tüm bunlara rağmen fazla gelen gıdaları çöpe atmak yerine, ihtiyacı olanlara ulaştırmak, ya da sokak hayvanlarının beslenmesinde kullanılması, gıda israfının önüne geçmemizi sağlayacaktır.”

    Suyu tasarruflu kullanmalıyız
    Başkan Coşkun Dönmez açıklamasının son bölümünde, su kaynaklarının doğru kullanılması ve tasarruf yöntemlerinin uygulanmasının da büyük önem taşıdığını belirtti. İnsanlar için gıda kadar suyun da yaşamsal öneme sahip olduğuna dikkat çeken Coşkun Dönmez, “Gıda da olduğu gibi içilebilir suya erişimde de sorunlar yaşanıyor. İklim değişikliği ve kuraklık nedeniyle su kaynakları giderek azalıyor. Bu nedenle evimizde, tarlamızda, kısaca su kullandığımız her alanda gereksiz su tüketiminden kaçınmalı, tasarrufa önem vermeliyiz” şeklinde konuştu.

  • Rusya’da tahıl üretimi azaldı

    Rusya’da tahıl üretimi azaldı

    Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle tahıl krizi devam ederken, Rusya Tarım Bakanlığı bu yıl yapılan tahıl üretimine ilişkin verileri yayınladı.

    Bakanlığın verilerine göre, geçtiğimiz yıl Rusya’da toplam 15,4 milyon hektarlık alanda ekim yapılırken bu yıl 9,4 milyon hektarlık alana ekim yapıldı. Rus Tarım Bakanlığı, ülkede 28 Temmuz 2021 tarihine kadar 50,9 milyon ton tahıl üretimi yapıldığını ancak, bu yıl aynı dönemde 39,9 milyon ton tahıl hasat edildiğini açıkladı. Bu yıl elde edilen verilere göre Rusya’da tahıl üretimi geçen yılın aynı tarihine göre 11 milyon ton azaldı.

    Rusya’da bu yıl 273 bin hektar alana kanola ekimi yapılırken 28 Temmuz’a kadar yaklaşık 374 bin ton kanola hasadı gerçekleşti. Rus tarım şirketleri ve çiftçiler bu yıl yaklaşık 8 bin 900 hektar alana patates ekimi yaptı. Bu yılın ortasına kadar ülkede yaklaşık 250 bin ton patates hasadı gerçekleşti. Ülkede 33 bin 300 hektar alana sebze ekimi yapılırken 28 Temmuz tarihine kadar 330 bin ton sebze hasadı gerçekleşti.

    Avrupa Birliği Konseyi tarafından Salı günü yapılan açıklamada, Ukrayna’ya saldırıları nedeniyle genişletilen ve Rusya ekonomisini hedef alan yaptırımların 31 Ocak 2023’e kadar 6 ay daha uzatılmasına karar verildiği belirtildi. Açıklamada, yaptırımların finans, enerji, teknoloji ve çift kullanımlı mallar, sanayi, ulaşım ve lüks mallar üzerindeki kısıtlamalar da dahil olmak üzere geniş bir alanı kapsadığı kaydedilmişti.

  • “Gıda fiyatları artmaya devam edebilir”

    “Gıda fiyatları artmaya devam edebilir”

    BUYSAD Başkanı Coşkun Dönmez, nisan ayında düşme eğilimine giren tencere enflasyonunun mayıs ayında yine can yakıcı bir şekilde yükseldiğini söyledi. Rusya-Ukrayna savaşının sürmesi halinde gıda fiyatlarındaki artışın küresel düzeyde devam edeceğini belirten Dönmez, gıda enflasyonunun mayıs ayında yüzde 17,5, yılbaşından bu yana ise yüzde 76.93 olarak gerçekleştiğini bildirdi. BUYSAD’ın verilerine göre nisan ayında tencere enflasyonunun yüzde 5 düzeyinde gerçekleştiğini hatırlatan Dönmez, mayıs ayındaki artışın üç kat daha fazla olduğunu belirtti. Coşkun Dönmez, dünyadaki gelişmelerin gıda fiyatlarındaki artışın devam edeceği yönünde işaretler verdiğini ifade etti.

    Rusya-Ukrayna savaşının halen devam ettiğini ve Rusya’nın limanlarda bekleyen gıda yüklü gemilerinin çıkışına izin vermediğini kaydeden Dönmez, “Birleşmiş Milletler Rusya’ya hububat ve yağ çıkışlarının serbest bırakılması çağrısında bulundu. Eğer Rusya bu çağrıya olumlu yanıt vermezse, hububat ve yağ ihtiyacını bu coğrafyadan karşılayan başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede sıkıntılı sürecin devam edeceğini söylemek yanlış olmaz” dedi.

    Dönmez, Malezya’nın palm yağı, Hindistan’ın pirinç ihracatını durdurduğunu belirterek, hububat fiyatlarına bağlı olarak ekmek ve makarna fiyatlarının artabileceğini kaydetti. Önümüzdeki dönemde fiyatları yeni sezona göre şekillenecek olan salça fiyatlarının da hazır yemek sektörünü doğrudan etkileyeceğini dile getiren Dönmez, et ve piliç fiyatlarının artabileceğine işaret ederek şunları kaydetti: “Yem fiyatlarındaki artışa bağlı olarak süt ve süt ürünleri sektöründe yüzde 30’luk bir artış söz konusu olabilir. Süte zam demek ete zam demektir. Et bu gidişle 200 liraları zorlayacak gibi görünüyor. Et artınca piliç fiyatları zaten otomatik artıyor. Gıdada hem ülkemizde hem dünyada yakın zamanda bir dalgalanma ihtimalini göz ardı edemeyiz. Eğer bunu döviz de tetiklerse sorun daha büyük olabilir” dedi.

  • Gündem yoğun! Kabine bugün toplanıyor

    Gündem yoğun! Kabine bugün toplanıyor

    Kabine toplantısında asgari ücrete ikinci zam beklentisi ve emekli ikramiyeleri de konuşulacak. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanacak. Toplantının ana gündem maddesi Rusya – Ukrayna savaşı ve ekonomi olacak.

    Kabine bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanacak.
    Toplantının ana gündem maddesi Rusya-Ukrayna savaşı olacak. Bu kapsamda bölgedeki son gelişmeler ele alınacak.

    Türkiye’nin arabuluculuk girişimleri ve ateşkes için atılması gereken adımlar masaya yatırılacak.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Brüksel’de NATO liderler zirvesi kapsamındaki temasları hakkında kabine üyelerine bilgi vermesi de bekleniyor.

    ASGARİ ÜCRETE ZAM VE EMEKLİ İKRAMİYESİ

    Toplantının bir diğer gündem başlığı ise ekonomi olacak. Bir süredir asgari ücrete ikinci zam beklentisi vardı. Yine emeklilere bayram ikramiyesinin ne kadar ödeneceğine dair beklentiler var. Özellikle ücretliler işçiler ve asgari ücretle çalışanların beklentisi doğrultusunda yeni bir zam yapılacak mı bu değerlendirilecek Kabine toplantısında. Memur ve emekli maaşlarına temmuz zammının yanı sıra Asgari ücrete ikinci bir zam yapılacak mı bu durumda kabine de değerlendirilecek. Asgari ücretle çalışanlar gibi emeklilerin gözü de bayram ikramiyelerinde olacak.
    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin tüm başlıklar 3600 ek gösterge gibi konularla ilgili kabine üyelerine bilgi verecek.

    Son dönemde gündemde olan fahiş fiyat ve enflasyonla mücadele konularında görüş alışverişinde bulunulacak.

    Yaklaşan Ramazan Ayı öncesi ekonomide atılacak adımlar ve tedbirler görüşülecek.
    Toplantının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ulusa sesleniş konuşması yapması bekleniyor.

  • Bakan Nebati’den gıda stoğu açıklaması

    Bakan Nebati’den gıda stoğu açıklaması

    Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Nureddin Nebati, Türkiye Ekonomi Modeli’nin önceliklerinden biri olan enflasyon ile mücadele kapsamında çalışmalara kararlılıkla devam ettiklerini belirterek, “Bu kapsamda, Kur Korumalı Mevduat gibi yenilikçi ve kapsamlı metotları devreye aldık. Böylece, Kur Korumalı Mevduat hesaplarında yüzde 56’sı Dövizden dönüşmek üzere 557 milyar lira birikmiştir” dedi.

    Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Nureddin Nebati, İHA muhabirine, Türkiye Ekonomi Modeli’ni, Rusya’nın Ukrayna savaş açmasından kaynaklanan emtia fiyatlarındaki artışın Türkiye’de nasıl etki doğuracağını değerlendirerek, enflasyon ile mücadele ve gıdada arz güvenliğinin sağlanması için atılan adımları anlattı.

    Şu anda uygulanmak ekonomi politikası olan Türkiye Ekonomi Modeli’ni gerek yurt içi gerekse yurt dışı piyasa aktörlerine anlatarak, hayata geçirilen bu politikanın çerçevesini çok net bir şekilde ortaya koyduklarını ifade eden Bakan Nebati, “Modelimizin temel hedefleri çok açık olup üretime, yatırıma ve ihracata odaklanarak, istihdamı artırmak, Türkiye ekonomisinin dengeli ve istikrarlı büyümesini sağlamaktır” dedi.

    KKM’de 57 milyar TL birikti

    Nebati, Türkiye Ekonomi Modeli’nin öncelikleri arasında enflasyonla mücadele olduğunu her fırsatta dile getirdiklerini belirterek, “Artan emtia fiyatları kaynaklı olarak tüm dünyada enflasyonun yükseldiğine tanık oluyoruz. Bu konuda gerekli tüm adımları atmakta ve enflasyonla mücadele kapsamında çalışmalarımıza kararlılıkla devam etmekteyiz. Bu kapsamda, Kur Korumalı Mevduat gibi yenilikçi ve kapsamlı metotları devreye aldık. Böylece, Kur Korumalı Mevduat hesaplarında yüzde 56’sı dövizden dönüşmek üzere 557 milyar lira birikmiştir” diye konuştu.

    Enflasyonla mücadele adına son dönemde gıda ürünlerinde Katma Değer Vergisi (KDV) oranını yüzde 8’den yüzde 1’e, elektrikte ise KDV oranını yüzde 18’den yüzde 8’e indirdiklerini hatırlatan Bakan Nebati, “Gıda fiyatlarındaki artışı kontrol altına almak için tarımsal destekleri artırdık. Bunun yanı sıra gübre fiyatlarında da indirim yaptık” ifadelerini kullandı.

    Fiyat değişikliğine karşı tüketici farkındalığını artırmayı amaçlayan “Birlikten Berekete” isimli proje üzerinde çalışmalara devam ettiklerini ve yakın zamanda açıklayacakları bilgisini paylaşan Bakan Nebati, proje kapsamında tüketicilerin fiyat kıyaslamasını yapabileceği bir sistem oluşturarak tüketicilerin farkındalığını arttıracaklarını ve tüketicilerin makul fiyatlı ürünlere kolaylıkla erişim sağlayabileceğini söyledi.

    Enflasyonla mücadeleye şirketlerden destek bekleniyor

    Enflasyon ile mücadele kapsamında attıkları adımların fiyatlara yansıyıp yansımadığını yakından takip ettiklerine vurgu yapan Nebati, şunları kaydetti:

    “Bakanlığımız bünyesinde oluşturulan Enflasyonla Mücadele Timi saha denetimleri ile firmalar yakından denetlenmekte ve incelenmektedir. Fahiş fiyat uygulayan ve stokçuluk yapan firmalara karşı yasal zeminde sert önlemler alınmaktadır. Bununla birlikte, enflasyonun üzerinde risk oluşturan yapısal unsurlara yönelik çalışmalarımızı Fiyat İstikrarı Komitesi bünyesinde detaylı olarak ele almaktayız. Ayrıca, uygulamaya aldığımız KGF paketleri ile seçmeli bir şekilde, enflasyonist etki oluşturmadan yatırım yapan işletmelerimizi ve ihracatçılarımızı destekliyoruz.”

    Enflasyon ile mücadelede kararlılıklarını göstermek için gerek kısa vadeli gerekse de orta ve uzun vadeli politika adımlarını hayata geçirdiklerine işaret eden Bakan Nebati, “Enflasyonla mücadelede tüm paydaşlarımızın desteği mutlaka çok önemli. Attığımız bu adımları tamamlayacak şekilde tüzel kişilerden de enflasyonla mücadelede destek bekliyoruz. Enflasyon oranının düşürülmesi için tüm paydaşlarımızın katılımı ile önümüzdeki dönemde de çalışmalarımıza devam edeceğiz” diye konuştu.

    Altın tasarruf ekosistemi ile vatandaşların fiziki olarak biriktirdikleri altınlarını kolay ve güvenli olarak nitelediği şekilde kuyumcular ve bankalar aracılığı ile finansal sisteme aktarabileceklerini ve tercih ettikleri şekilde değerlendirebileceklerini kaydeden Nebati, şunları söyledi:

    “Vatandaşlarımız talep etmeleri halinde dağıtım kanalları olan kuyumcu ve bankalar üzerinden rahatlıkla altınlarını fiziki olarak da tekrar geri alabileceklerdir. Altın Depo ve Katılım Hesaplarına fiziki altınlarını rahatlıkla yatırabilecekleri gibi altınlarının karşılığı Türk lirası tutarları ile Altın Dönüşümlü Mevduat ve Katılım Hesabı açarak değer korumasından faydalanırken aynı zamanda risksiz kazanç sağlayacaklardır.”

    Gıdada stoklar yeterli

    Bakan Nebati, vatandaşların birikimlerinde en çok paya sahip olan Darphane Ziynet Altınlarını kolayca değerlendirebilecekleri ve istediği zaman fiziki olarak çekebilecekleri Çeyrek Hesabı uygulamasını 1 Mart itibarıyla başlattıklarını anımsatarak, “Böylece, bu adımlarımızla yastık altı altınların finansal sisteme dahil edilmesini ve ülkemizin yurt içi tasarruf imkanlarının geliştirilmesini amaçlıyoruz” dedi.

    Gıdada arz sıkıntısı yaşanmaması için devletin tüm kurumlarının gerekli tedbirleri aldığına vurgu yapan Nebati, “Bu çerçevede, sermayesinin tamamı Hazineye ait olan TMO’nun yurt içi arz ve talep miktarının dengelenmesi ve fiyat artışlarının mümkün olduğunca engellenmesini teminen un ve yem regülasyonuna yönelik hububat ithalatı ile ayçiçek yağı ithalatı devam etmekte olup Bakanlığımızca Kuruluşa finansman desteği sağlanmaktadır” ifadelerine yer verdi.

    Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) dışında özel sektörün de gerektiğinde hububat ve Ayçiçek yağı ithalatı yapabilmesi için gümrük vergilerinin sıfırlandığını hatırlatan Nebati, gıda ürünlerinde arz güvenliği ve fiyat istikrarının sağlanması amacıyla yağ hammaddesi kanola tohumu ile Ayçiçek yağının ikamesi olabilecek kanola yağı, aspir yağı, mısır yağı, soya sağı ve palm yağlarında uygulanan gümrük vergisi oranlarının 4 Mart’tan başlamak üzere geçici olarak 30 Haziran’a kadar sıfır olarak uygulanmasına karar verildiğini belirtti.

    “İlgili Bakanlıklarla da koordineli çalışılarak piyasalar sürekli takip edilmektedir”

    Et, pirinç, un, yağ gibi hayvansal ve bitkisel ürünlerde gerektiğinde ihracat sınırlaması getirilmesine yönelik olarak Tarım ve Orman Bakanlığına yetki verildiği bilgisini paylaşan Nebati, “Kırmızı mercimek, fasulye ve zeytinyağında ihracat kısıtlamasına 2022 yılının Şubat ayı sonunda başlanmıştır. 8 Mart itibarıyla, ayçiçek yağı, soya yağı, ayçiçeği tohumu, aspir, pamuk tohumu yağları, rep, kolza ve hardal yağı, mısır yağı ve margarin ihracatı durdurulmuştur. İlgili Bakanlıklarla da koordineli çalışılarak piyasalar sürekli takip edilmektedir” diye konuştu.

    Arz güvenliğinin sağlanması ve ithalatın sekteye uğramaması için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da devreye girmesi ile gerekli adımların atıldığını dile getiren Nebati, yaklaşan hasat dönemi öncesi yağışların iyi gittiğini ve ilerleyen süreçte Türkiye’de gıda ürünlerinde arz sıkıntı olmayacağını düşündüğü söyledi.

    “Yapılan haberler manipülasyondan ibaret, ülkemizin gıda anlamında stokları yeterli düzeydedir”

    Nebati, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının ardından meydana gelen gelişmeler nedeniyle o bölgeden yapılan gıda tedarikinde geçici bir aksama yaşanmasına karşın gerekli adımların ilgili bakanlıklar tarafından atıldığını dile getirerek, “Yapılan haberler manipülasyondan ibarettir. Ülkemizin gıda anlamında stokları yeterli düzeydedir” dedi.

    Akaryakıt zamları

    Akaryakıt konusunu ele alan Bakan Nebati, şunları söyledi: “Ülke olarak maalesef petrol ürünlerinin yüzde 90’nın üzerinde bir kısmını ithal ederek karşılamaktayız. Bilindiği üzere, petrol alım satımında da fiyatlar en yakın erişilebilir dünya serbest piyasa koşullarına göre oluşmakta ve bu çerçevede EPDK tarafından fiyat izlemesi yapılmaktadır. Akaryakıt fiyatları uluslararası piyasalarda belirlenen petrol fiyatlarına göre şekillenmektedir.

    Ukrayna’daki gelişmelerin de etkisiyle petrol fiyatları yılbaşındaki 77 dolardan 130 dolar seviyelerine kadar yükselmiştir. Bu artış da kaçınılmaz olarak akaryakıt fiyatlarına yansımaktadır. Devlet olarak bu artışların kalıcı olmaması ve vatandaşlarımıza mümkün olduğunca az yansıması için gerekli tedbirleri almaktayız.”

    Bakan Nebati, göreve geldikleri ilk günden itibaren gerek yurt içi gerekse yurt dışı piyasa aktörleriyle toplantı yaparak Türkiye ekonomisinin karşılaştığı problemleri ele aldıklarını ifade ederek, “Yapılan bu toplantılarda başta Türkiye Ekonomi Modeli olmak üzere birçok konuda görüş alışverişinde bulunmaktayız” diye konuştu.

    İş dünyasının karşılaştığı problemleri ve sıkıntılara dinleyerek çözüm üretmek konusunda tüm kurumlarla beraber çalıştıklarını dile getiren Nebati, “Şu an için Türkiye ekonomisinin karşılaştığı en büyük problem yüksek enflasyondur. Dolayısıyla yüksek enflasyonun farkında ve bilincinde olup enflasyonu kontrol altına almak için birçok çalışma yapmakta ve tamamlandıkça bunları kamuoyu ile paylaşmaktayız” dedi.

    Bakan Nebati, yurt dışında çeşitli bankaların ve yatırımcıların üst düzey yöneticileri ile gerçekleştirdiği toplantılarda Türkiye ekonomi ile ilgili birçok konuyu ele aldıklarını hatırlatan Nebati, “Özellikle geçtiğimiz aylardaki İngiltere ziyaretimizde aldığımız geri dönüşler çok olumludur.

    Önümüzdeki dönemde de tüm piyasa aktörleriyle toplantılar düzenlemeye, karşılaştıkları problemleri dinlemeye, çözüm üretmeye devam ederek Türkiye ekonomisinin gelişmesi, büyümesi yönünde adımlar atmaya devam edeceğiz” dedi.

  • Enflasyon rakamları açıklandı

    Enflasyon rakamları açıklandı

    Milyonlarca kişiyi yakından ilgilendiren enflasyon rakamları merakla bekleniyordu. Vatandaşlar “Şubat ayı enflasyon oranı ne oldu?” sorusunu araştırırken TÜİK’ten açıklama geldi. Buna göre Enflasyon şubatta yüzde 4,81 artarken yıllık bazda yüzde 54,44 oldu. Enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla kira artış oranı hakkındaki son dakika detayları da belli oldu. İşte haberin detayları…

    Piyasaların merakla beklediği şubat ayı enflasyon rakamları açıklandı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından paylaşılan verilere göre, tüketici fiyatları aylık bazda yüzde 4,81 yıllık enflasyon yüzde 54,44 olarak gerçekleşti.

    Şubat’ta yıllık çekirdek enflasyon yüzde 44,05 oldu.

    Ocak ayında tüketici fiyatları aylık yüzde 11,10, yıllık yüzde 48,69, üretici fiyatları aylık yüzde 10,45, yıllık yüzde 93,53 artış göstermişti. Beklenti anketlerinde tüketici fiyat artışı aylık yüzde 3,80, yıllık yüzde 52,95 olarak tahmin edildi.

    ÜFE’DE 3 HANELİ RAKAMLAR

    Üretici fiyatları ise bir önceki aya göre yüzde 7,22 artarken yıllık bazda yüzde 105,01 oldu. Üretici fiyatlarında yıllık bazda en yüksek artış yüzde 213,7 ile ham petrol ve doğal gaz sektöründe yaşanırken elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı yüzde 202,51 ve kok ve rafine petrol ürünleri yüzde 198,88 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

    En düşük artış yüzde 33,73 ile su ve suyun arıtılması ve dağıtılması, yüzde 34,41 ile giyim eşyası, yüzde 37,68 ile temel eczacılık ürünleri ve müstahzarları alt sektörlerinde gerçekleşti.

    TÜFE’DE AYLIK BAZDA EN YÜKSEK ARTIŞ GIDADA

    Ana harcama grupları itibarıyla 2022 yılı Şubat ayında en az artış gösteren ana gruplar yüzde 0,30 ile giyim ve ayakkabı, yüzde 0,44 ile alkollü içecekler ve tütün ve yüzde 1,49 ile konut oldu. Buna karşılık, 2022 yılı Şubat ayında artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, yüzde 8,41 ile gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 7,00 ile ev eşyası, yüzde 6,39 ile sağlık oldu.

    ULAŞTIRMADA FİYATLAR BİR YILDA YÜZDE 76 ARTTI

    Yıllık en düşük artış yüzde 11,89 ile haberleşme ana grubunda gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu diğer ana gruplar sırasıyla yüzde 22,24 ile eğitim, yüzde 26,87 ile giyim ve ayakkabı ve yüzde 32,86 ile sağlık oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, yüzde 75,75 ile ulaştırma, yüzde 64,83 ile ev eşyası, yüzde 64,47 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu.