Etiket: grip

  • Kış aylarının vazgeçilmezi “turşu”

    Kış aylarının vazgeçilmezi “turşu”

    Konya’da kış aylarında özellikle son zamanlarda artan grip salgınlarından sonra vatandaşlar bağışlıklarını güçlendirmek için turşu ve turşu suyuna yöneldi. 80 çeşit turşu üretimi yapan Selman Kozan, “Turşu veya turşu suyu gribal enfeksiyonlarda boğaz ağrılarına, ağız yaralarına, öksürüğe çok faydası olur” dedi.

    Son zamanlarda salgın hastalıklarda artış yaşanıyor. Solunum yolu enfeksiyonları, başta çocuklar olmak üzere herkeste etkili olabiliyor. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerin yakalandığı ve ağır geçirdiği hastalıklar, hastanelerde de zaman zaman yoğunluğa neden olabiliyor. Bağışıklığını güçlendirmek isteyen kimi vatandaşlar ise Türk sofralarının vazgeçilmez lezzetlerinden doğal turşuya yöneliyor.

    Turşunun kurulum aşamasında belirli noktalara dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen turşucu Selman Kozan, benzer şikayetle gelen kişilere önerisinin turşu ve turşu suyu olduğunu söyledi. Kozan, “Mevsim geçişleriyle beraber havaların soğumasıyla birlikte soğuk algınlığı tarzı salgınlar oluşmaya başladı. Hastanelere bakıyoruz aciller tıklım tıklım dolu. Özellikle gelişme çağındaki çocuklarda aşırı derecede bir salgın var. Okullar da açıldıktan sonra bu iyice artmaya başladı.

    Bununla beraber her zaman söylediğimiz gibi probiyotik doğal turşu suyu ve turşu çeşidi özellikle tüketilmesi gereken ürünler. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Sağlık açısından özellikle soğuk algınlığı gribal enfeksiyonlarda boğaz ağrılarına, ağız yaralarına, öksürüğe çok çok iyi gelir. Turşu, turşu suyu bunun yanında diyabetik hastalara özellikle, tabii biz bunu söylerken özellikle bu diyabetik hastalarda diyetisyen kontrolünde tüketilmesini tavsiye ediyoruz.

    Turşuların birçok faydası var. İnsan açısından turşu özellikle unutulmaya yüz tutmuş kültürlerden bir tanesi. Biz bunu özellikle Konya’da canlandırmaya çalışıyoruz. Klasik herkes kendi evinde kuruyor zaten turşusunu. Farklı turşulara yönlendirmeye çalışıyoruz. Buraya gelen herkes ‘öksürüyorum, boğazım ağrıyor, ne yapmamız lazım’ gibi söylüyor ben de turşu tüketin diyorum. Doğal turşu probiyotik, turşu suyu özellikle” dedi.

     

    “Şeker hastalığına, MS hastalığına, safra keselerindeki taş sorunu gibi çok çok faydaları var”
    Bazı turşuların faydalarının normal ürünlere göre daha fazla olduğunu anlatan turşucu Selman Kozan, “Klasik turşular var zaten biber, salatalık, karışık, biberlerin çeşitleri, salatalığın çeşitleri, bunlar en çok tüketilen ürün şu anda. Bunun yanında Konya’da farklı turşulara yönlendirmek için bamya turşusu, acur turşusu, kapari turşusu. Kapari turşusu mesela çok faydalıdır. Şeker hastalığına, MS hastalığına, safra keselerindeki taş sorunu gibi çok çok faydaları var.

    Biz bunu bizzat müşterilerimizle yaşadığımız için söylüyorum, çok müşterimiz var o konuda zaten. En çok sattığımız ürünler de şu an farklı ürünlerden özellikle erik, çağla, badem; bunları çok satıyoruz mesela. Sarımsak turşusu, doğal antibiyotik diyoruz biz zaten ona. Şimdi çiğ yediğimiz zaman aşırı derecede bir kokusu oluyor. Ama biz bunu fermantasyona soktuğumuz zaman 2-3 defa suyunu değiştiriyoruz sarımsağın ve her sarımsağı biz kullanmıyoruz.

    Doğal sarımsak dışarıdan gelen veyahut da her ürün değil. Yerli sarımsak kullandığımız için kokusunu da biz bunu düşürüyoruz hazırlama şeklinde. İstediğiniz kadar yiyebilirsiniz, kesinlikle koku yapmaz ağzınızda” ifadelerini kullandı.
    Kozan, “Turşularımız yüzde yüz doğaldır, içerisinde katkı maddesi koruyucu maddesi yok ve turşularımız eski ana baba usulü, üstü perlenir yani

    beyazlama dediğimiz perleme olur. O da katkı maddesi, koruyucu olmadığını gösterir. Turşularımızın sezonunda 2-3 ay boyunca ürünlerin hasadı yapılır. Daha sonra kurmaya başlarız. El yapımı turşular, fabrikasyon değildir ürünlerimiz. Katkı maddesi, koruyucu yoktur. 200 litrelik fıçılara tarladan toplarız, çalışan kadınlarla beraber nasıl yapılacağını tarif eder, suyunu biz ayarlarız. Yani turşuda önemli olan zaten kurma suyudur. Kurma suyunu düzgün ayarladıktan sonra zaten turşularımız lezzetini yakalıyor” diye konuştu.

  • Grip belirtileri ve tedavisi

    Grip belirtileri ve tedavisi

    KBB Hastalıkları ve Baş-Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Eyibilen, son günlerde acil servis ve polikliniklerde yoğunluğa neden olan ‘influenza’ yani halk arasındaki adıyla ‘grip’ hastalığı konusunda uyarılarda bulunarak tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Doç. Dr. Ahmet Eyibilen, “Halk arasında yaygın adıyla grip hastalığı olarak bilinen influenza, akut üst solunum enfeksiyonu olup antibiyotiklerin fayda etmediği tek bir mikrop grubuna aittir. Grip, öksürük ve hapşırma sonucu, içerisinde hastalığa neden olan canlı virüsleri taşıyan damlacıkların çevreye saçılması ile yayılır. Hastalığın belirtileri birden başlamakta ve uzun sürebilmektedir. Özellikle akciğerde komplikasyonlar oluşabilmektedir. Hastada, ateş, baş ağrısı, yorgunluk hissi, kuru öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı ve gibi yakınmalar baş göstermektedir. Grip tedavisinde antibiyotiklerin başlangıçta hiçbir faydası olmadığını bilmemiz gerekir. Verilen ilaçlar hastalığın daha konforlu geçirebilmesini yöneliktir. En iyi tedavi de öncelikle istirahat, sağlıklı beslenme ve bulguların iyileşmesine yönelik ilaç tedavisidir. Gribe yönelik antiviral ilaç başlanması kararı doktor tarafından verilmelidir. Grip her hastada aynı şiddetle görünmeyebilir. Bu nedenle hastalığın ağır orta ve hafif derecede değerlendirilmesi gerekir ve ona göre tedavi yöntemi izlenmelidir. Kendinizde grip belirtileri varsa en yakın zamanda bir hekime başvurabilirsiniz” dedi.

  • Grip, kronik hastaları tehdit ediyor

    Grip, kronik hastaları tehdit ediyor

    Hemen hemen her kış mevsiminde salgınlara neden olan grip virüsünün yapısının hızlıca değişebildiği için insanların bağışıklık sisteminden kolayca kaçabildiğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Aktaş, son günlerde yaşanan grip salgınları sonucu sağlık kuruluşlarına başvuruda bulunanların sayısının gözle görülür oranda arttığına dikkati çekerek önemli bilgiler verdi.

    Gribin her yıl dünya çapında yaklaşık 500 binden fazla kişinin hayatını kaybetmesine neden olduğunu anlatan Doç. Dr. Aktaş, “Hastalık, özellikle 50 yaş üstündekiler, 5 yaş altındakiler, gebeler, akciğer hastalığı, böbrek yetmezliği olanlar ile kanser ve diyabet gibi hastalıklar nedeniyle bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerin yanı sıra obez bireyleri de daha çok etkilemektedir. Bu gruplarda hastaneye yatışlar ve istenmeyen sonuçlar daha fazla yaşanıyor” diye konuştu.

    Akciğerleri etkileyebiliyor

    Gribin; ateş, öksürük, üşüme, titreme, boğaz ağrısı, baş ağrısı, burun akıntısı, kas ve eklem ağrıları ile kendini gösterdiğini söyleyen Doç. Dr. Aktaş, “Öksürük, kimi zaman iki hafta veya daha uzun sürebilir. Israrlı, yüksek seyreden ateş, koyu renkli balgam ve nefes darlığının olması akciğerlerin de bu hastalıktan etkilenmiş olduğunu akla getirir. Bu gibi durumlarda vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmak önemlidir” dedi.

    Maske takmak gerekebilir

    Grip virüsünde sık gelişen yapısal değişikliklerin, hastalığa her yıl ve sıkça yakalanmamızın başlıca nedeni olduğunu ifade eden Aktaş, “Hastalık, hapşırma, öksürme ve burun akıntısı yoluyla kolayca bulaşır. Virüsler dış ortamda 2-3 saat civarında canlı kalabilirler. Bu nedenle virüsün bulaşma ihtimali olan eşyalar ellendikten sonra ellerin yüze sürülmemesi ve sabunlu su ile iyice yıkanması önemlidir” diyerek özellikle kalp hastaları, astım ve KOAH gibi kronik hastalığı olanların ise yüksek risk altında olduklarından bu dönemde kalabalık halde bulunulan kapalı mekanlar ve toplu taşıma araçlarında maske takmalarını önerdi.

    Antibiyotik tedavisi düşünülebilir

    “Risk grubunda yer alan hasta bireylerin virüse karşı yüksek derecede etkili antiviral ilaçları doktorlarının önermesi halinde kullanması gerekir” diyen Doç. Dr. Aktaş, “Özellikle erken başlanan antiviral tedavi oldukça etkilidir. Ayrıca istirahat ve destek tedavisi gerekir. Ateş düşürücüler ve bol sıvı alımı önerilir. Zatürre, orta kulak iltihabı ve sinüzit gelişmesi durumunda da yine antibiyotik tedavisi başlanabilir” ifadelerini kullandı.

    Kişisel tedbirlerinizi alın

    Özellikle hasta kişilerin kalabalık yerlerde hastalığın yayılmasını önlemek için maske takmalarını öneren Doç. Dr. Ahmet Aktaş, neler yapılabileceğini şöyle sıraladı:
    “Diğer bireylerle yakın temastan kaçının

    Kişisel hijyen kurallarına uyun

    Öksürür veya hapşırıken mendil ile ağzınızı ve-burnunuzu kapatın
    Toplu hale bulunulan yerlerde maske kullanın
    Bulunduğunuz kapalı ortamları sık sık havalandırın
    C vitamini içeren besinler tüketin
    Bol sıvı ve su için.”

  • Grip vakalarındaki artış endişelendiriyor

    Grip vakalarındaki artış endişelendiriyor

    Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve pandemi dönemi Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, mevsim itibariyle solunum yolu hastalıklarındaki artışın beklenen bir durum olduğunu ve yaşanan grip salgınının Covid ile birlikte artış gösterdiğini söyledi. Özlü, “Hastalığın artışına bağlı olarak serviste yada yoğun bakımda takip ettiğimiz hasta sayısında bir artış var” dedi.

    “Şuan birbirinden farklı çok sayıda virüs dolaşımda”

    Toplumda bu sıralar çok yaygın bir şekilde solunum yolu viral enfeksiyon vakalarında artış yaşandığına dikkat çeken Özlü, “Hemen her evde bu tür rahatsızlığı olan çok sayıda hasta var. Asıl olarak çocuklarla başlıyor. Kreşler, ana okulları, ilkokullar özellikle çocuklar arasında çok kolay bulaşıyor. Sonrasında çocuklar eve geliyor evde de büyükler enfekte oluyor ve bu şekilde toplumda yayılmaya devam ediyor. Üst üste enfeksiyonlar yaşanıyor. Biri düzeliyor, aradan 3-5 gün 10-15 gün geçiyor diğer aile ferdi yakalanıyor. Çünkü birbirinden farklı çok sayıda virüs var şuanda dolaşımda. Bunlar bir kısmı grip yani İnfluenza. İnfluenza dışında parainfluenza var, Rhino virüs var RSV, Covid ve Covid dışı diğer korona virüsler var, Adeno virüs var, Human Boca virüsler var. Bunlar şuanda bizde görülen Sağlık Bakanlığı’nın paylaştığı veriler Türkiye’de” şeklinde konuştu.

    “Mevsim itibariyle bu tür hastalıkların artışı beklenen bir durum ama Covid’te bunlarla beraber şu anda görülüyor” diyen Özlü “Hastalığın artışına bağlı olarak da bizim serviste ya da yoğun bakımda takip ettiğimiz hasta sayısında bir artış var. Daha önceki yıllarda da bildiğimiz gibi bu artışlar beklenen bir durum öngörülmeyen bir durum yok çok, anormal bir durum yok. Genel itibariyle bu tür hastalıklar gençlerde sağlıklı kişilerde çok sorun olmayabiliyor ayakta genelde atlatılıyor 3-5 gün istirahatle geçiyor. Yaşlılarda kronik hastalığı olanlarda bağışıklık sistemi baskılanmış olanlarda bazen bebeklerde ağır seyredebiliyor. Hastane yatışlarına neden olabiliyor. Yoğun bakım yatışları da gerektirebiliyor. Onun için risk grubundaki kişilerin dikkatli olması lazım. En önemlisi bu konuda yapılması gereken hasta kişilerin topluma karışmaması çocukların hasta olduğunda okula gönderilmemesi. Çünkü çocuk okula gittiğinde kendisi çok ağır hasta olmayabilir. Genel durumu iyi olabilir ama diğer arkadaşlarına bulaştırabiliyor. Eve götürdüğü zaman evde babası annesi, ninesi, dedesi onlara bulaştırabiliyor. O bakımdan hasta çocukların okula gitmemesi hasta erişkinlerin de mümkünse evde bir hafta istirahat etmeleri, bulaşmayı engellemek için en fazla yapılması gereken şey. ‘İşim var işe gitmek zorundayım’ derseniz o zaman da maske kullanmanız lazım. Hasta olan kişilerin maske kullanması çok önemli topluma bulaştırmamak açısından çok önemli” ifadelerini kullandı.

    Grip aşısı şimdi de yapılabilir

    Grip aşısı yaptırmayan riskli grupların aşısını şimdi de yaptırabileceğini kaydeden Özlü, “Özellikle risk gruplarında grip aşısının yapılmış olması gerekiyor yapılmamışsa halen yapılabilir. Yapıldıktan sonra 15 gün içinde aşı yeterli koruyuculuğa ulaşıyor. Önümüzde daha Ocak, Şubat ayı belki Mart ayında da bu enfeksiyonlar devam edecek öyle gözüküyor. Onun için şimdi de yapılabilir geç kalınmış olsa da yapılabilir. Kalabalıklara iyi havalandırılmayan alanlara çok girmemek lazım mümkün olduğu kadar. El hijyeni önemli çünkü elle bulaşıyor bu. Elimizi temas ettiriyoruz, oradan ağzımıza, burnumuza temas ettirince kendi kendimize enfekte ediyoruz” diye konuştu.

  • Kalabalık alanlarda grip hızlı yayılıyor

    Kalabalık alanlarda grip hızlı yayılıyor

    Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Mevlüt Salim, sonbahar ve kış aylarında mevsimsel salgınlar şeklinde ortaya çıkan ve halk arasında domuz gribi olarak bilinen grip (influenza) enfeksiyonlarına son zamanlarda çocuklar arasında oldukça sık rastlanmasıyla ilgili olarak anne babaları uyardı. Hastalığa sebep olan influenza virüsünün A, B ve C tipleri arasından daha çok A ve B tiplerinin salgınlara yol açtığını belirten Dr. Salim, bilhassa okulların açılmasının ardından kapalı alanlarda daha fazla vakit geçirilmesiyle influenza vakalarında artış gözlendiğini söyledi.
    Dr. Salim, influenzanın ‘ani başlayan ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, yaygın kas ağrıları, yorgunluk, halsizlik, iştahsızlık, bulantı ve kusma’ yakınmalarıyla kendini gösterdiğini ifade etti. Bu hastalıkta değişen derecelerde solunum yolu tutulumlarına bağlı bronşit, zatürre gibi sorunlar da görülebildiğine değinen Dr. Salim, özellikle küçük bebekler ve kronik hastalığı olan çocuklarda hastane yatışlarına ve hayatı tehdit eden ciddi klinik tablolara yol açabildiğini dile getirdi.

    “Burundan alınan sürüntü örneğiyle teşhis koyulabilir”

    İnfluenza mevsiminde sebebi net olarak ortaya konulmamış ateş, öksürük, boğaz ağrısı yakınmaları olan çocuklarda gripten şüphelenmek gerektiğini vurgulayan Dr. Salim, burundan alınan bir sürüntü örneğiyle hızlı şekilde teşhis konulabildiğini ifade etti. Dr. Salim, çocukları influenza enfeksiyonundan korumak için yapılabilecekleri şöyle anlattı:
    “Grip mevsiminde kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak tutulması çok önemlidir. Hasta bireylerin çocukları sevmesi, öpmesi engellenmelidir. Ellerini yıkayabilecek yaşta ise çocuğa etkin bir el yıkama öğretilmeli ve uygulanmalıdır. Küçük bebeklerin bakımını yapanların sık sık ellerini yıkamaları da çok önemlidir. İnfluenza damlacık yoluyla bulaşan bir enfeksiyon olduğundan kapalı ortamlar sık sık havalandırılmalıdır. Bağışıklık sisteminin güçlü tutulması için iyi bir uyku, yeterli ve dengeli beslenme, bol sıvı tüketilmesi de oldukça önemli hususlardır.”
    Tüm bu önlemlere dikkat edilmesinin yanında çocukların yetişkinlere oranla hastalığı daha çok bulaştırdıklarına dikkat çeken Dr. Salim, “Çocuklar yetişkinlere oranla çok daha fazla kişi ve objeyle temas ederler, özellikle küçükler ellerini daha az yıkarlar, pek çok nesneyi ağızlarına götürürler ya da el hijyenine dikkat etmeyebilirler. Bu da, solunum yolunda elverişli ortam bulan virüsün hızlıca ve daha çok kişiye bulaşmasına zemin hazırlar. Bu sebeple grip salgınlarını önlemek için öncelikle çocuklarımızın önlem almasını sağlamalı, gerekli bilgileri onlara aktarmalıyız” dedi.

    “6 aydan büyük çocuklar aşılanmalı”

    Gribin, şikayetlerin daha ağır seyrettiği ilk 3-4 gün boyunca daha bulaşıcı olduğuna işaret eden Dr. Salim, bünyeden bünyeye değişmekle birlikte 10 gün ila 2 haftada geçtiğini söyledi. Bu sürenin mümkün olduğunca evde istirahat ederek, bol sıvı tüketerek geçirilmesinin hem iyileşmeyi sağlayacağı hem de enfeksiyonun başkalarına bulaşmasını önleyeceğini sözlerine ekledi.
    Bununla birlikte her yıl grip mevsiminin başlangıcında 6 aydan büyük bütün çocukların mutlaka influenzaya karşı aşılanmasını tavsiye eden Dr. Salim, “Her yıl aşılanma gereği olmasının nedeni, aşının sağladığı bağışıklığın bir sonraki yıl azalmasıdır. Çocukların aşılanması yetişkinleri de hastalıktan koruyacaktır. İnfluenza aşıları, her yıl bir sonraki influenza mevsiminde dolaşımda olacağı öngörülen virüs tiplerinden üçünü içerecek şekilde tekrar hazırlanmaktadır” diye konuştu.

  • Artan grip vakalarına “maske” önerisi

    Artan grip vakalarına “maske” önerisi

    Kayseri Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ayşin Kılınç Toker, havaların aniden soğumasıyla birlikte grip, nezle, soğuk algınlığı ve üst solunum yolu enfeksiyonlarında ciddi bir artış yaşandığını kaydetti. Vatandaşlara uyarılarda bulunan Toker, kalabalık ortamlarda maske takılması gerektiğini önererek, “Soğuk havalarla birlikte tabiri caizse grip mevsimi geldi. Grip, nezle, soğuk algınlığı, üst solunum yolu enfeksiyonlarında ciddi bir artışımız mevcut. Bu dönemde özellikle son iki hafta soğukların belirginleşmesiyle de daha da ağır seyreden vakalarımız oluyor. Özellikle soğuk havaların olmadığı dönemlerde üst solunum yollarımızın virüslere karşı bir direnci varken, soğukla birlikte bazı bariyerler bozuluyor. Bu nedenle de özellikle virüslerin üst solunum yolu enfeksiyonları açısından hastalık oluşturma ihtimalleri artıyor. Ayrıca kapalı alanlarda fazla bulunmamız, güneşe olan maruziyet süremizin azalması, kalabalık ortamlarda, kapalı alanlarda sıkı bir temas içinde olmamızda insandan insana yayılımı arttırdığı için hızlı bir yayılım ve uzun süren semptomlar meydana gelebiliyor. Özellikle bu dönemde geçtiğimiz pandemi döneminden bağımsız bir şekilde, normal dönemde gördüğümüz mevsimsel influenza, rinovirüs ya da RSV dediğimiz diğer solunum yolu enfeksiyonu etkenleri ve virüsler zaten ön planda. Bunlardan korunmak için ek yapılabilecek tedbirler mevcut. Özellikle soğuk havalarda bile olsa, bulunduğumuz ortamları havalandırmamız, mümkün olduğunca güneş maruziyetimizi artırmamız, kalabalık ortamlarda, gerekirse maske, maske kullanamıyorsak bile hasta olan kişilerden mesafemizi korumamız, özellikle okula giden çocuklarımız için el yıkama alışkanlığını artırmak, hasta olan çocuklarımızı en azından çok fazla semptomları olduğu dönemlerde okula göndermemek güzel çözümler olabilir. Bu etkenler viral enfeksiyonlar olduğu için evde dinlenmek, uyku düzenimizi sağlamak, gündüz süresi azaldığı için erken yatmak ve dengeli beslenmek vücut direncini artırmak adına çok önemli. Özellikle bu dönemlerde hani kalorisi yüksek gıdalar yerine meyve sebze tüketimi, özellikle süt ve süt ürünleri tüketimi, C vitamini içerikli destek, takviyeler de olabilir ama bunları limon, mandalina, portakal gibi meyvelerden almak da önemli” ifadelerini kullandı.
    Toker, “Havaların soğumasının geciktiği varsayarsak, ekim ve kasım aylarındaki soğuma daha geç olduğu için ani soğumadan dolayı bir hastalık yüklenmesi oldu. Aralığın ikinci yarısında insanlar kalabalık yerlere birdenbire kapandı ve kalabalık yerlere birdenbire giriş daha fazla olduğu için yoğun şekilde görüyoruz. Bağışıklık sistemimiz farklı kimyasal etkenler, çevresel faktörler, hava kirliliği gibi nedenlerle bu sene daha düşük bir görülüyor. Bu nedenle de gerçekten sağlıklı kişilerde dahi uzun süren ve ağrı semptomlar görüyoruz” dedi.

  • Gripten korunmanın yolları

    Gripten korunmanın yolları

    Diyetisyenler, gribe iyi gelen besinler hakkında şu bilgileri verdi.

    “Havaların soğumasıyla birlikte grip başta olmak üzere soğuk algınlığı ve enfeksiyon hastalıklarının görülme sıklığında da artış izlenmektedir. Bu hastalıklardan korunmada aşılanma, kişisel hijyen kurallarına dikkat etme gibi önlemlerin yanında bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için yeterli ve dengeli beslenme de oldukça önemli yer tutar. Yetersiz ve dengesiz beslenme alışkanlığı olan bireylerin soğuk algınlığı ve enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riski daha yüksektir ve hastalık halinde hastalıkları daha ağır seyreder. Grip, virüs kaynaklı bir solunum yolu hastalığıdır. Hastalık, bulaşıcıdır ve genellikle enfekte olan bir kişinin öksürmesi, hapşırması, el teması yoluyla başkalarına geçer. Yetişkinler, hastalık belirtileri ortaya çıkmadan bir gün öncesine ve hastalandıktan 7 gün sonrasına kadar hastalığı bulaştırır haldedirler. Bu, insanlar gribe yakalandıklarını bilmeden bile virüsü bulaştırabileceği anlamına gelir. Bu nedenle, bir grip salgını, ülkedeki çok sayıda insan virüsle enfekte olduysa haftalarca sürebilir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, yıllık grip salgınlarında dünya nüfusunun yüzde 5 ila yüzde 15’i üst solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanmaktalar”

    Gripten korunmak isteyenlerin sağlıklı ve dengeli beslenmesi gerektiğini ifade eden diyetisyenler, “Besin çeşitliliğinin sağlanması, doğru seçimlerin yapılması, yeterli ve dengeli beslenme konusunda sürekliliğin sağlanması hastalıklardan korunmada çok daha etkindir. B ve C vitaminleri suda eriyen vitaminler olduğundan vücudumuzda depo edilmiyor. Bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak adına özellikle turunçgiller sınıfındaki meyveler ve mevsimindeki sebzeler ile düzenli beslenmemiz gerekmektedir. Sebze ve meyveler büyüme ve gelişmeye yardımcı olduğu gibi hücre yenilenmesini ve doku onarımını sağlarlar ayrıca hastalıklara karşı direncin oluşumunda etkindirler. Yeterli ve dengeli beslenebilmek için çeşitli renk ve türdeki sebze ve meyvelerin tüketimi önemlidir. Sabah kahvaltısında da olmak üzere her öğünde sebze ve meyve tüketimine özen gösterilmeli, günde en az 5 porsiyon (400 gram) tüketilmelidir.
    Savunma sistemini güçlendirici özelliği olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerden zengin, havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra kış aylarında bolca bulunan portakal, mandalina, elma, greyfurt gibi meyveler tercih edilebilir. Besin değeri ve ekonomik olması açısından mevsiminde, bol ve ucuz bulunduğu dönemlerde tüketilmesi daha uygundur. Sebze ve meyvelerin taze olarak tüketilmesi daha yararlıdır. Vitamin ve minerallerin çoğu, sebze ve meyvelerin özellikle dış yapraklarında, kabuğunda veya kabuğun hemen altındaki kısımlarında bulunduğundan yenilebilenlerin kabukları soyulmamalı, soyulması gerekiyorsa mümkün olduğunca ince soyulmalıdır. B ve C vitamini gibi bazı vitaminler ısı ile kolayca kayba uğradığından sebzeler mümkün olduğunca kısa sürede ve diriliği korunacak şekilde pişirilmelidir. Suda eriyen vitaminlerin (vitamin C, B2, folik asit vb) büyük bir kısmında kayıplar olduğu için sebzelerin haşlama suyu kesinlikle dökülmemelidir” ifadelerine yer verdi.

    Gerek C vitamini ihtiyacının karşılanması gerekse sıvı alımına katkı sağlaması yönünden taze sıkılmış meyve sularının da içilebildiğini kaydeden diyetisyenler, “Meyve sularının tüketiminde önemli olan bekletilmemesi, sıkıldıktan hemen sonra tüketilmesidir. Meyve suyunun bekletilmesi C vitamininin azalmasına neden olmaktadır. Meyve ve sebzelerin tüketilmeden önce mutlaka bol su ile iyice yıkanmalı gerekirse yıkama fırçası kullanılmalı ancak sebze ve meyveleri yıkarken deterjan veya sabun kesinlikle kullanılmamalıdır. E vitamini de bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. Soğuk algınlığı ve diğer enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttırmakta, A vitamininin okside olmasını da engellemektedir. E vitamininin iyi kaynakları olan; yeşil yapraklı sebzeler, fındık, ceviz gibi yağlı tohumlar ve kuru baklagillerin yeterli miktarlarda tüketilmesi önemlidir. Ancak kurubaklagillerin protein kalitesini arttırmak için tahıllarla ve C vitamininden zengin besinlerle tüketilmesi daha yararlıdır.
    İmkan dahilinde günde 1 avuç fındık, ceviz vb. yağlı tohumlardan yenilmelidir. Yumurta, protein kalitesi en yüksek olan besindir. Alerji veya hastalık nedeniyle tüketilmemesi gereken durumlar haricinde her gün iyi pişmiş olarak 1 adet tüketilmesi yararlıdır. Balık, beyin fonksiyonlarının gelişimi için gerekli çoklu doymamış yağ asitleri (omega 3), kalsiyum, fosfor, selenyum ve iyot mineralleri ile E vitamini için de iyi bir kaynak olup, bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu nedenle imkânlar dahilinde haftada 2-3 kez buğulama, ızgara yada fırında pişirilerek tüketilmesi uygundur. Özetle besleyici değerleri yönünden besinler dört besin grubu altında toplanır. Aynı grup içinde yer alan besinler birbirlerinin yerini tutar. Bunlar; süt grubunda yer alan süt, yoğurt, peynir, et grubunda yer alan et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller, yağlı tohumlar vs, tahıl grubunda yer alan ekmek, bulgur, makarna, pirinç, mısır, tarhana vs. ile sebze ve meyve grubudur. Bu besinlerin her gün yeterli miktarda tüketilmesi sağlanmalıdır” açıklamalarında bulundu.

  • Gribal enfeksiyonlarda zahter çayı”

    Gribal enfeksiyonlarda zahter çayı”

    Gaziantep’te, kış aylarının vazgeçilmez içecekleri arasında yer alan ve soğuk algınlığı ile gribal enfeksiyonlara karşı doğal ilaç olarak bilinen zahter çayına ilgi arttı. Son günlerde yoğun olarak tüketilen zahter çayı siyah çayın tahtını sallamaya başladı.

    “Gaziantep’te kış aylarında en çok tüketilen içeceklerden biri”

    Elmacı Pazarında aktarcılık yapan Zübeyit Şenci, kış aylarında zahter çayına ilginin arttığını belirterek, “Zahter çayı, Gaziantep’te kış aylarında en çok tüketilen içeceklerden biri oluyor. Gaziantep’te çay kültürü çok gelişmiş olduğu için, zahter çayı da çayın rakibi olarak karşımıza çıkıyor. Zahter çayı sevenler, bu içeceği evde de kolaylıkla hazırlayabiliyor. Zahter çayı yapmak için, bir bardak suya bir tatlı kaşığı zahter yaprağı ekleyip üzerine sıcak su gezdirmek yeterli oluyor. Zahter çayı, limon, bal veya şekerle tatlandırılarak içilebiliyor” dedi.

    “Zahter çayı bağışıklık sistemini güçlendiriyor”

    Zahterin gribal enfeksiyonlara karşı doğal bir ilaç olduğunu belirten esnaf İsmet Kılıç ise “Zahter, kekikgiller familyasından olan ve Gaziantep yöresinde yetişen bir bitkidir. Zahter çayı, zahter yapraklarının süzgecin içinde sıcak suyun gezdirilmesiyle elde edilir. Zahter çayının faydaları saymakla bitmiyor. Zahter çayı, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, sindirimi kolaylaştırıyor, öksürüğü kesiyor, boğaz ağrısını hafifletiyor, kan şekerini düzenliyor, stresi azaltıyor ve uyku kalitesini artırıyor” diye konuştu.

  • Gribi hafife almayın

    Gribi hafife almayın

    En önemli enfeksiyonlardan biri

    İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Necdet Yetim, okulların açılmasının, mevsim itibariyle daha fazla kapalı ortamlarda bulunmanın önemli bir bulaşı ortamı hazırladığı enfeksiyon hastalıkları hakkında bilgi verdi. Viral enfeksiyonların en önemlisinin grip adı verilen enfeksiyon olduğunu kaydeden Dr. Yetim, şunları söyledi:
    “Viral infeksiyonlara örnek olarak çiçek, suçiçeği, kızamık, kızamıkçık, hepatitler, kuduz ve tabi ki AIDS sayılabilir. Virüsler, bedenimize başka bir hastadan bulaşarak ya da aşı ile girerler. Aşı, hastalık yapma özelliği yok edilmiş virüsün vücuda verilmesidir. Bulaşma ya da aşı ile vücuda giren virüslere karşı bağışıklık sistemi antikor denen maddeler üretir. Her virüsün antikoru ayrıdır. Örneğin suçiçeği virüsüne karşı olan antikor, suçiçeği virüsü tekrar vücudumuza girdiğinde virüsü hemen yok ederek hastalığın ikinci kez oluşmasını engeller. Bu duruma, o hastalığa karşı bağışıklık oluşması denir. Antikorlar birçok viral hastalıkta hayat boyu vücutta kalarak o hastalıktan vücudu korurlar. Yani, suçiçeği gibi hastalıkları insan sadece bir kez geçirir. Günümüzde, bu hastalıkların çoğunun aşısı vardır ve küçük yaşlarda bu aşılar yapıldığı için artık bu hastalıklar sık görülmez hale gelmiştir. Ancak gripte durum farklıdır. Grip yapan birçok çeşit virüs vardır ve zaman içinde yeni tipler meydana gelmektedir. Bu nedenle bir virüsle grip olan kişi, bir süre sonra başka tip bir virüsle yeniden grip olabilir, önceki virüslere karşı üretilen aşılar yeni oluşan tiplere karşı etkisiz olduğu için grip aşılarının koruma süresi kısadır, ortalama 1 yıldır. O nedenle gripten korunmak için her yıl aşı yaptırmak gerekir.”

    Komplikasyonları da önemli

    Gribin viral enfeksiyonlar arasında en sık görülen hastalık olduğunu da vurgulayan Dr. Yetim, “Ortalama herkesin yılda bir kez grip olması, bazen salgınlar halinde olması, bazen ölüm dahil çeşitli komplikasyonlar yapması, tedavi giderlerinin çokluğu ve iş gücü kaybı gribin önemini arttırmaktadır” diye konuştu.

    “Grip başka hastalıklara da yol açabilir”

    Dr. Yetim son yıllarda kuş gribi, domuz gribi, Covid-19 salgınlarının olduğunu, bu tip griplerin çok bulaşıcı ve daha şiddetli olma eğiliminde olduklarını vurguladı. Grip hastalığının genellikle sonbaharda başlayıp kış aylarında zirve yaptığını, ilkbaharda azalan bir seyir gösterdiğini kaydeden Dr. Yetim, salgınlar konusunda da şu bilgileri verdi:
    “Salgınlar genellikle 1-2 aylık devreler halinde olur. Salgınlarda toplumun yüzde 10-20’si, şiddetli olanlarda yüzde 30-40’ı etkilenir. Doğal olarak okullar, kalabalık iş yerleri ve kapalı ortamlarda bulaşma riski yüksektir. Hastaların solunum yollarında üreyen virüsler solunum, öksürük, aksırık ile damlacık yoluyla dışarı atılır ve havaya karışırlar, virüslü havanın solunmasıyla ya da salgıların direkt teması ile başkasına bulaşırlar. Salgılarla kirlenmiş eşyalarda ya da ortamlarda bulunan virüsler ortalama 8 saat canlı kalabilirler. Bulaşmayı kısmen azaltmak için ortamın havasını sık sık değiştirmek, maske kullanmak ve özellikle el temizliği çok önemlidir. Alkol, kolonya gibi dezenfektanlarla ya da bol sabun ve su kullanarak el temizliği yapılmalıdır. Solunum sistemi üst bölgelerine giren virüsler hızla çoğalır ve doku tahribatı yaparlar. İyileşme yaklaşık 1 hafta içinde olur ve sonrasında birkaç hafta da toparlanma yani nekahet devresi vardır. Yani bir hastalığın tamamen iyileşmesi 3-4 haftada ancak olur. Bu devrede o bölgenin direnci kısmen azaldığı için daha kolay yeni enfeksiyonlar meydana gelebilir. Tüm grip tipleri yaklaşık 3-5 gün kadar aktif bir seyir gösterir. Bu devrede kişiden kişiye değişen tablolar olur. En çok burun geniz akıntısı, baş ve boğaz ağrısı, öksürük, aksırık, halsizlik, tüm bedende sızılar, üşüme-ateş gibi belirtiler meydan gelir. Bu dönemde bulaşma riski fazladır. Hastalık çocuklarda, yaşlılarda, kronik hastalığı olanlarda kısmen daha ağır seyreder. Grip başka hastalıklara da yol açabilir. Bronşit, pnömoni, orta kulak iltihabı, sinüzit, menenjit gibi hastalıklar gribin yaptığı en önemli komplikasyonlardır.”

    “Korunmayı da bulaştırmamayı da bilelim”

    Öte yandan Dr. Yetim, grip hastalığının hafife alınacak bir hastalık olmadığını belirterek, hem hastalanmamak hem bulaştırmamak için alınacak önlemler olduğunu söyledi. Yetim sözlerini şöyle tamamladı:
    “Gripten korunmak için önceden değinilen temizlik kurallarına önem vermek, bol vitamin ve proteinli beslenmek, yeterli dinlenmek ve günde en az 8 saat uyumak, bol sıvı almak ve bedenin ısısını korumak, yani üşütmemek gerekir. Gripten korunmada en etkili yöntem grip aşısı yaptırmaktır. Sonbahar başlangıcında yapılan aşı ortalama 1 yıl korunma sağlar. Aşı ile korunma ancak yüzde 80 oranındadır. Aşılı kimseler grip olsalar bile kısmen daha hafif geçirmektedirler. Özellikle yaşlılar, kronik hastalığı olanlar, anemik, zayıf, bağışıklık sistemi zayıf olanlar, onkolojik tedavi görenler, kalabalık ortamlarda çalışanlar, sık sık seyahat edenler ve sağlık çalışanları aşılanmalıdır.”

  • Hamileler dikkat!

    Hamileler dikkat!

    Havaların soğuması ile birlikte gribal enfeksiyonlarda artış yaşanıyor. Risk grubunda yer alan hamileler ise gribal enfeksiyonları ağır geçirebiliyor, bazı hamilelerde zatürre gelişebiliyor. Konuya ilişkin açıklama yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Faruk Buyru, gribal enfeksiyonları önlemek için grip aşısını tüm gebelerin yaptırması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Buyru, ayrıca başka enfeksiyonlara karşı da hamilelerin aşılanması gerektiğini belirtti.

    “Doğumdan sonra bebeğin bir süre korunmasına da yardımcı olabiliyor”

    Gebeler için grip aşısını yaptırması gerektiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Faruk Buyru, “Daha uzun sürüyor ve tedavisi daha zor olabilir. Bu durum hem anneyi bebeği olumsuz etkileyebiliyor. Özellikle ilk 3 ay içerisinde bebekte organ gelişiminin olduğu dönemde annenin geçirdiği enfeksiyonlar ve yüksek ateş, birtakım problemlere yol açabiliyor. Hatta gebelik kayıpları ile sonuçlanabiliyor. O nedenle gribal enfeksiyonlara karşı önlem almak gerekir. Örneğin gribal enfeksiyonlar gebelerde zatürreye kadar, hatta bebeğin ya da annenin kaybına kadar olumsuz sonuçlara yol açabiliyor. Bunu önlemek için gebeliğin her döneminde grip aşısının tüm gebelere yapılmasını öneriyoruz. Bu hastalığın ya hafif seyretmesini ya da hastalığın hiç bulaşmamasını sağlıyor. Hatta doğumdan sonra bebeğin bir süre korunmasına da yardımcı olabiliyor” dedi.

    “Hamileler kapalı ortamları sık sık havalandırmalı”

    Prof. Dr. Faruk Buyru, hamilelerin bulunduğu ortamların sık sık havalandırılması gerektiğini söyleyerek “Kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak durması veya kapıyı, pencereyi açıp odaya temiz hava girmesini sağlaması, maske kullanması, hastalığı olan kişilerden mümkün olduğu kadar uzak durması önerilebilecek şeyler. Ayrıca el hijyenine dikkat etmesi de çok önemli’’ ifadelerini kullandı.

    “Gebelik öncesi ve gebelikte uygulanabilecek aşıların yapılması önemli”

    Gebelerin başka enfeksiyonlara karşı da aşılanması gerektiğini dile getiren Buyru,”Anne adayının bağışıklık durumunu araştırıp gebelik öncesi ve gebelikte uygulanabilecek aşıların yapılması önemli. Örneğin kızamıkçık ve hepatit aşısı mutlaka gebelikten önce yapılmalı. Hepatit aşısı gebelikte de yapılabilir ama kızamıkçık canlı virüs aşısı olduğu için gebe kalmadan yapılması gerekir. Aşıdan en erken iki ay sonra annenin gebe kalmasına izin vermek daha doğru olur. Tetanos aşısı gebelikte yapılabilir. Tetanos- boğmaca şeklinde karma aşı gebeliğin beşinci, altıncı ayından itibaren yapılıyor” şeklinde konuştu.

    “Viral enfeksiyonlar ve yüksek ateş durumunda bebeği olumsuz etkileyebiliyor”

    Yapılan araştırmaların gebelikte viral enfeksiyonların bebekte otizm nedeni olabileceğini kaydeden Prof. Dr. Faruk Buyru, “Özellikle anne adayının gebeliğin ilk üç ayında geçirdiği enfeksiyonlar bebeği olumsuz etkileyebilir. Birtakım anomalilere neden olabilir bebekte. Örneğin bu enfeksiyonlar sonucu sinir sistemiyle ilgili, kalp kapaklarıyla ilgili birtakım olumsuzluklar ortaya çıkabilir. Çünkü ilk üç ayda organ ve sistem gelişimi var. Eğer enfeksiyon plasenta yoluyla bebeği de etkilerse bu bebekte hem anomalilere bebeğin kaybına kadar varan olumsuz sonuçlara yol açabilir. Epeyce fazla bir hasta grubunda geriye dönük araştırma yapılmış ve bu bebekler 40 yaşına kadar izlendiğinde gebelik esnasında viral enfeksiyon geçirenlerin bebeklerinde beyin gelişimiyle ilgili özellikle otizm spektrumuyla ilgili birtakım hastalıkların daha sık görüldüğüne ilişkin kanıtlar elde edilmiş. Beyinle ilgili hem sinir sistemiyle ilgili hem diğer organ ve sistemleri özellikle viral enfeksiyonlar ve yüksek ateş durumunda bebeği olumsuz etkileyebiliyor” dedi.