Etiket: güncelhaber

  • Sürdürülebilir tarımı tehdit ediyor

    Sürdürülebilir tarımı tehdit ediyor

    Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, topraktan temizlenmeyen malç naylonunun tarımın geleceğini tehdit ettiğini söyledi.

    Başkan Doğan, konuyla ilgili açıklamasının devamında şunları kaydetti:
    “Türkiye’nin bereketli topraklarından Adana ilimizde yılın 365 günü ekim, dikim, hasat aralıksız devam eder. Karpuz üretiminde birinci olan bölgemizde ayrıca, kavun, domates, biber gibi çokça üretilen ürünler alçak sera yöntemiyle yetiştirilmektedir. Kış aylarında ekilen bu ürünlerin yabani otlardan korunması için, malç adı verilen siyah ve beyaz iki ayrı rengi olan naylon serilmektedir. Üst bölüme ise yarım ay şeklinde naylon çekilmektedir. Hasat zamanında üst naylon çıkarılırken toprağa sıfır serilen malç, üzerinde ot bitmesi nedeniyle de sökülmesi zor olduğu için bazı çiftçilerimiz tarafından toprakta bırakılıyor. Bu şekilde sürülen tarlalarda bu naylonlar toprağa karışıyor uzun yıllar yok olmuyor. Temizlenmemiş malç naylonu, bitkilerin köklerini boğarak beslenme ve su alımını engelliyor, bitki büyümesini ve verimliliğini olumsuz yönde etkiliyor. Örneğin, mısır, buğday veya ayçiçeği gibi tohumlu ürünler ekildiğinde bazı tohumlar, malç naylonunun altında kaldığı için çimlenmiyor ve dönüme düşen tohum sayısı azalmış oluyor. Gelecek nesillere temiz topraklar bırakmak ve sürdürülebilir tarım için toprakta eriyip yok olan, doğa dostu malzemeler tercih edilmelidir. Tarım ve Orman Bakanlığımızdan doğa dostu malzemelerin daha çok üretilmesi ve çiftçilerimizin bu ürünleri tercih etmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını bekliyoruz” dedi

  • Frankfurt’ta Ramazan ayı süslemesi

    Frankfurt’ta Ramazan ayı süslemesi

    Almanya’da Frankfurt Belediyesi, Ramazan ayında şehrin en işlek caddelerinden Fressgass’ın iki farklı girişine “Happy Ramadan” (Mutlu Ramazanlar) yazılı ışıklı tabela asıldı. Araç trafiğine kapalı olan cadde, Ramazan ayına özel hilal, yıldız ve kandillerle süslendi. Süslemelerin 9 Nisan’a kadar asılı kalacağını duyuran Frankfurt Belediyesi, örnek davranışıyla Almanya’da Ramazan ayına özel aydınlatma yapan ilk büyükşehir belediyesi oldu.

    Süslemelerin Ramazanın ilk günü aydınlatılacağı, maliyetin 50 bin Euro’dan fazla olduğu belirtildi. Frankfurt Belediye Başkanı Nargess Eskandari-Grünberg yaptığı açıklamada, Ramazan ayı boyunca önemli bir dostluk mesajıyla şehirdeki Müslümanları tebrik etmek istediklerini belirtti. Belediye Meclisinin aldığı Ramazan ayına özel aydınlatma kararını savunan Eskandari-Grünberg, “Bunlar birlikteliğin ışıklarıdır, ayrımcılığa, Müslüman karşıtı ırkçılığa ve aynı zamanda antisemitizme karşı bir tavırdır” dedi.

    Almanya’da şimdiye kadar sadece Noel ve Yahudilerin Hanuka Bayramında caddeler süsleniyordu. Almanya’daki 5 milyon 500 bin Müslüman, ülke nüfusunun yüzde 6.5’ini oluştururken, sadece Frankfurt ve çevresinde 150 bin Müslüman yaşıyor.

  • Ali Erbaş’tan Ramazan ayı mesajı

    Ali Erbaş’tan Ramazan ayı mesajı

    Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Ramazan ayı dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Mesajında Ramazan ayına kavuşmanın sevinci ve heyecanı içinde olduğunu vurgulayan Erbaş, “Bu gece ilk teravih ve ilk sahurla Ramazan ayını idrak etmiş olacağız. Bizleri yeniden bu mübarek mevsimle buluşturan Cenab-ı Allah’a sonsuz hamd-ü senalar ediyoruz. Rahmet ayı Ramazan’ın ülkemize, milletimize, İslam alemine ve bütün insanlığa barış ve huzur getirmesi için Cenab-ı Mevla’ya niyazda bulunuyoruz. Ramazan ayı, ‘insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delileri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.’ (Bakara, 2/185). İbadet şuurunun doruğa ulaştığı, kalplerin ilahi rahmet ve mağfiret ile neşelendiği bu ay, oluşturduğu maneviyat iklimi ve iyilik zeminiyle mümin gönüller için tam anlamıyla bir huzur kaynağıdır” ifadelerine yer verdi.

    “Siyonizm, bugün insanlık için en büyük tehdit haline gelmiştir”

    İslam dünyasının ve insanlığın bu günlerde mahzun ve kederli olduğuna dikkati çeken Erbaş, “Beş ayı aşkın bir süredir Filistin halkı ve işgal atındaki toprakları zulmün pençesinde katliamlar yaşamakta, soykırıma maruz bırakılmaktadır. Onurları ayaklar altına alınmakta, hürriyetleri gasp edilmekte, en temel insani hakları bile yok sayılmaktadır. Tahrif edilmiş bir inanç, sapkın bir ideoloji ve kirli bir siyasetten beslenen siyonizm, bugün insanlık için en büyük tehdit haline gelmiştir. Bu tehdidi bertaraf edecek yeni bir uluslararası inisiyatife acilen ihtiyaç vardır. Müslümanlara hayatı zindan eden bu zulüm ve trajedilere son verme sorumluluğu ise öncelikle Müslümanların omuzlarındadır. Gazze’nin, Kudüs’ün, Doğu Türkistan’ın ve bütün mazlum coğrafyaların kurtuluşu Müslümanların vahdetine, dayanışmasına ve birlikte hareket etmesine bağlıdır. İdrak edeceğimiz Ramazan ayının bu anlamda yeni bir uyanışa ve dirilişe vesile olmasını temenni ediyorum” dedi.

    “İslam’ın amacı, insanın hem dünya hem de ahiret mutluluğudur”

    Ramazan ayının, ruh ve gönül dünyasının ferahlık bulduğu, kardeşliklerin pekiştiği, dayanışma bilincinin güçlendiği, iyiliklerin çoğaldığı, umutların yeniden yeşerdiği bir ay olduğunu söyleyen Erbaş, “Gönül dünyamızın hiçbir ayrım gözetmeksizin herkese açıldığı Ramazan ayı bizlere Kur’ani değerleri yeniden hatırlatır. Sevgi, saygı ve merhamet duygularının daha da güçlendiği bu kutlu ay, iftarıyla paylaşmayı, sahuruyla bereketi, zekât ve fitreyle yardımlaşmayı öğretir. İslami değerlerin yaşatılması hususunda eğitime aldığı mümin yüreklere sabrın, şükrün, fedakarlığın, nefsi hesaba çekmenin, arzu ve istekleri sınırlamanın yollarını gösterir. Yoksullara, bakıma muhtaç olanlara, kimsesizlere ve bütün ihtiyaç sahiplerine kol kanat germeyi öğütler. İslam beldelerini kuşatan manevi atmosferiyle Ramazan ayı, aynı zamanda yarınlara dair ümidimiz olan çocuklarımıza dinimizin güzelliklerini öğretmek ve bizzat yaşayarak hissetmelerini sağlamak için de güzel fırsatlar sunar. Yüce dinimiz İslam’ın amacı, insanın hem dünya hem de ahiret mutluluğudur. Bu itibarla Rabbimizin bizlere bahşettiği nimet deryasında hayatımızı sürdürürken, dünyada yaptıklarımızın karşılığını bulacağımız ahiret yurdunu ihmal etmeyelim. Gündelik meşgalelerden bir nebze olsun uzaklaşıp sorumluluklarımızı ve kulluk görevlerimizi tefekkür edelim. Yaşantımızın merkezine Kur’an-ı Kerim’i ve Sünnet-i Seniyye’yi yerleştirelim. Zira dünyanın sıkıntılarıyla yorulan ruhlarımızı, ancak Ramazan ayını değerli kılan Kur’an-ı Kerim’in şifa veren hakikatleriyle beslediğimizde teskin edebiliriz” ifadelerine yer verdi.

    “Filistin ve Doğu Türkistan olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan acıların, sistematik katliam, işkence ve tacizlerin son bulması için yüce Mevla’ya dua edelim”

    Mesajını dua ile sonlandıran Erbaş şöyle devam etti:

    “Orucumuzu ve diğer ibadetlerimizi, ancak Rabbimizin rızasına uygun söz, tutum ve davranışlarla bütünleştirdiğimizde ramazan ayının rahmet, bereket, mağfiret ve huzur ikliminden istifade edebiliriz. Orucun bir kalkan ve perde oluşunu, ancak kötü söz ve amellerden, kavga ve çirkinliklerden uzaklaştığımızda hissedebiliriz. Mübarek ramazanın merhamet ikliminden hakkıyla istifade ederek başta Filistin ve Doğu Türkistan olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan acıların, sistematik katliam, işkence ve tacizlerin son bulması için yüce Mevla’ya dua edelim. Dökülen kanın durması, yetim feryatlarının dinmesi, mazlumların gözyaşlarının silinmesi, bütün kardeşlerimizin bir an önce zulümlerden kurtulması için sözlü dualarımızı fiili dualarımızla destekleyelim. Bu vesileyle aziz milletimizin ve tüm İslam aleminin Ramazan-ı Şerif’ini tebrik ediyorum. Ramazan’ın rahmet, bereket ve huzur ikliminden bütün insanlık olarak nasiplenebilmeyi Cenab-ı Mevla’dan niyaz ediyorum. Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun.”

  • Büyükşehir 202 çevre davası açtı

    Büyükşehir 202 çevre davası açtı

    Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinin başında gelen Muğla’da, Büyükşehir Belediyesi bir yandan çevre yatırımları gerçekleştirirken, diğer yandan da çevreye ve doğaya zarar verebilecek düzenlemelere karşı hukuki mücadelesini sürdürüyor.

    Muğla Büyükşehir Belediyesi sit derecelerinin değiştirilerek koyların yapılaşmaya açılması, tarım alanlarının korunması ve farklı inşaat çalışmalarının yapılmasının önüne geçilmesi için bu güne kadar toplam 202 dava açtı. Bu davalardan 26 tanesini Büyükşehir Belediyesi kazandı ve sonuçlanarak karara bağlandı. 44 dava da Büyükşehir Belediyesi lehine sonuçlandı ve bir üst mahkemede devam ediyor. 26 dava Büyükşehir aleyhine sonuçlandı ve 83 dava da devam ediyor.

    Başkan Gürün: “Hukuk mücadelemiz sürüyor”
    Muğla’nın doğal ve tarihi güzellikleri ile dünyanın en özel şehirlerinden biri olduğunu söyleyen Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, yaşadıkları şehri koruyarak geleceğe taşımak için yatırımlar yanında hukuk mücadelesi de verdiklerini belirtti.

    Başkan Gürün, “Herkesin Muğla ile ilgili bir anısı, yaşanmışlığı vardır ya da olacaktır. Muğla sadece nüfusa kayıtlı olanların yaşadığı bir şehir değil, her mevsim yerli ve yabancı misafirleri ağırlayan, sevgi, hoşgörü ve güler yüzün şehridir. Eşsiz güzellikleri ile bir çekim merkezi olan şehrimizi korumak, gelecek nesillere yeşili ve mavisiyle çok güzel bir Muğla miras bırakmak için çalışıyor, projeler üretiyoruz. Çevreye saygılı yatırımlarımız yanında, yeşilimize, mavimize zarar verebilecek düzenlemelere karşı hukuk mücadelemizi de sonuna kadar sürdürüyoruz. Muğla için açtığımız davalar, verdiğimiz hukuk mücadelesi ile gelecek nesiller de bu özel şehirde yaşamaktan mutlu olacak ve bu şehrin kıymetini bilecek” dedi.

  • Sivas güne karla uyandı

    Sivas güne karla uyandı

    Hava sıcaklıklarının düştüğü Sivas’ta dün gece saatlerinde kar yağışı etkili oldu. İlerleyen saatlerde etkisini arttıran kar yağışı kenti beyaza bürüdü. Sabah saatlerinde dışarı çıkan vatandaşlar beyaz örtüyle karşılaşınca hayrete düştü. Havanın ısınmasıyla kar erimeye başladı. Vatandaşlar ise ocak ayında yağmayan karın mart ayında yağdığını söyledi.

    “Ocakta kar yağmadı, Martta yağdı”

    Burak Seçil, karın bereket olduğunu ifade ederek, “Bu zamanda kar yağmazdı, bu zamanda da yağmaya başladı. Ocakta kar yağmadı, martta kar yağdı” dedi.

    “Sivas’a bu sene hiç kar yağmadı”

    Abdürrezzak Öztürk de Sivas’a bu sene hiç kar yağmadığını söyleyerek, “Atalarımızın bir ifadesi var ‘Mart kapıdan baktırır, kazman kürek yaktırır.’ Bugün Mart ayının 10’unda sabah kalktık ki 2 santimlik kar vardı. Sivas’ta bir su sorunumuz vardı. Belediye Başkanımız Hilmi Bilgin bu sorunu çözdü. Tabi kar da yağarsa Tavra deresinden gelen su için iyi olur” diye konuştu.

  • Meyil Obruk Gölü kurudu

    Meyil Obruk Gölü kurudu

    Karapınar ilçesinde bulunan Meke Maar Gölü, Çıralı Obruk Gölü’nün tamamen kurumasının ardından ilçenin bir başka doğal güzelliği olan Meyil Obruk Gölü’nün büyük çoğunluğu kurudu. Karapınar’ın kuzeyinde eski oluşan obruklardan bir tanesi olan Meyil Obruk Gölü, bölgede yüzeyi en geniş göllerden biri olarak dikkat çekiyor. Karapınar’ın 35 kilometre kuzeyinde yer alan Meyil Obruk Gölü, geniş ekseni su üzerinde 387 metre, kısa ekseni 350 metre, ortalama 368 metre çapa sahip. Derinliği ise 31 metre olan gölün son zamanlarda kurumaya yüz tutması ziyaretçilerini hayal kırklığına uğratıyor.

    Bir zamanlar balıkların da yaşadığı gölde, kuraklık ve yer altı sularının çekilmesiyle çok az su birikintisi kaldı. 2020 yılında pembe renge dönüşerek ilginç bir görüntü oluşturan göl, ziyaretçi akınına uğramıştı.

    Gölün durumu üzüntü ile karşılanırken gölü gezmeye gelen Antalyalı olan ve Karapınar’da öğrenci olan Berat Dursun, “Karapınar’daki doğal güzelliklerini gezdim. Meyil Gölünün fotoğraflarını görmüştüm. Geldiğimde hayal kırkılığına uğradım. Keşke doğal güzelliklerimiz kaybolmasa. Doğal güzelliklerimiz olan Meke Gölü ve Çıralı Gölü kurudu. Birbirinden değerli ve güzel göllerimiz kuraklık nedeni ile kurudu. Bu göllerimizin güzelliklerini bildiğimiz için üzülerek seyrediyoruz. Bu görüntülenir karşısında son derece üzüntü içerisindeyiz” diye konuştu.

  • 450 yıllık köprünün restorasyonu

    450 yıllık köprünün restorasyonu

    Mimar Sinan’ın ‘şaheserimdir’ dediği köprü hakkında konuşan Tarihçi Zafer Bilgi, “Köprünün restorasyonun bitirilmesi ve bir an önce tarihi şahidenin hem gelecek kuşaklara kazandırılması hem de aynı sağlamlığı ve görkemi bozulmadan onarılması çok önem arz ediyor. Üzerinden Mimar Sinan’ın geçtiğini düşündüğünüzde, siz de tekrar o köprüyü kullandığınızda, sizi alıp tarihin derinliklerine ulaştırabiliyor” dedi. 28 kemerin altına demir kazıkların çakıldığı 450 yıllık köprü, havadan görüntülendi.

    Büyükçekmece’de bulunan Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü, İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan tarihi ticaret yolu üzerinde yer alıyor. Tarihi köprü, Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Mimar Sinan tarafından inşa edildi. Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) Zigetvar Seferi’ne çıkarken ordunun, Büyükçekmece Gölü ile denizin birleştiği bu noktadan sandallarla karşıya geçerken zorlanması üzerine buraya köprü yapılmasını emretti. Ancak Kanuni Sultan Süleyman, Zigetvar Kuşatması’nda vefat ettiği için köprü, oğlu 2. Selim döneminde 1567’de tamamlandı. 4 ayrı bölümden ve 28 kemerden oluşan köprü için 40 bin metrekare taş kullanıldı.

    Osmanlı İmparatorluğu’nda baş mimarlık görevinde bulunmuş olan Mimar Sinan’ın inşa ettiği ve üzerinde imzasının yer aldığı tek eser olan Tarihi Büyükçekmece Köprüsü 26 Eylül 2019 tarihinde meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki Silivri depreminde hasar aldı. Çökme riskiyle karşı karşıya kalan tarihi köprüde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Kara Yolları Genel Müdürlüğü tarafından 2022 yılında restorasyon başlatıldı. Çalışmalarda köprüye ilk olarak demir paravanlar yerleştirilmişti. Mimar Sinan’ın “Eserlerimin içerisinde şaheserimdir” dediği ve restorasyon çalışmalarının devam ettiği köprü, havadan görüntülendi. Görüntülerde, 28 kemerin altına demir kazıkların çakıldığı görüldü.

    “Bataklığın üzerine yapılması hasebiyle Mimar Sinan, ‘şaheserlerimden biri’ diye anlatıyor”
    Restorasyonu devam eden Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü’nün tarihini anlatan Tarihçi Zafer Bilgi, “Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı muhteşem köprülerden bir tanesi. Mimar Sinan’ın yaptığı Büyükçekmece Köprüsü diye bildiğimiz bir köprü. Burası 2. Selim döneminde tamamlanıyor. Kanuni Sultan Süleyman ‘Zigetvar Seferi’ne çıkıyor. Bu sefer tarihteki en son seferi diye geçiyor. Artık yaş olarak 70’in üzerindedir. Hükümdarlığında 46. yılıydı. En uzun süre tahta kalan hükümdardı. Orada Roma Dönemi’nden bataklığın üzerinde taşlarla muhkem, ufak bir köprü bulunuyor. Fatih Sultan Mehmed döneminde bu köprü kullanılıyor. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise bu köprünün yenilenmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Kanuni döneminde yapımına başlanılan köprü 2. Selim döneminde tamamlandı. Yaklaşık 450 yıllık bir köprü. Burası Mimar Sinan’ın şehri Avrupa’daki ticaret yollarıyla birleştirdiği noktalardan biridir. Bugünkü manada şehre Avrupa’dan geldiğinizde gümrük noktası gibi düşünebilirsiniz. Bugün Boğaz köprüleri nasıl değerliyse, o dönemin Boğaz köprüleri olarak düşünebiliriz. Bataklığın üzerine yapılması hasebiyle Mimar Sinan ‘şaheserlerimden biri’ diye anlatıyor. 28 tane kemeri, dört bölümden sağlam bir şekilde oturtuyor. Akıma karşı, alt ayaklarını piramit şeklinde yapıyor. Akım çok olduğunda üstünden taşacak şekilde de çok korkuluklar yapmıyor. Köprünün tam orta noktasını namazgah olarak ayırıyor. İnsanlara dinlenme, seyir alanı gibi bir alan oluşturuyor. Bunlar Mimar Sinan’ın köprüde yaptığı estetik dokunuşlar. Mimar Sinan ilk kez bir eserinde Yusuf bin Abdullah diye kendini ismini yazmış. ‘Yusuf’ o dönemde mütevazılığından kendi ismi yerine kullanılmış. ‘Abdullah’ta Allah’ın bir kulu manasında yazıldı. Böyle bir imza attığı kayıtlarda geçiyor. Osmanlı’nın aslında yaptığı işi ne kadar sağlam yaptığını gösteriyor. Asırlar sonra hala insanlar üzerinden geçiyor. 450 yıllık bir yapı, onca deprem, onca sel, onca erozyona rağmen bugüne Osmanlı’nın sağlam mimari kültürüyle geliyor” ifadelerini kullandı.

    “Bu köprüler sizi alıp tarihin derinliklerine ulaştırabiliyor”
    Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü’nün restorasyonu hakkında konuşan Tarihçi Bilgi, “Köprünün 2022 yılında başlayan restorasyonu hala devam ediyor. Bunun bir an önce bitirilmesi ve bir an önce tarihi şahidenin hem gelecek kuşaklara kazandırılması hem de aynı sağlamlığı ve görkemi hiç bozulmadan onarılması çok önem arz ediyor. Bu aslında yalnızca bir köprü değil, Büyükçekmece Belediyesi’nin bir simgesi de değil. Bunlar aynı zamanda bizim tarihe uzandığımız köprüler. Köprü manevi anlamda da çok kıymetli. Üzerinden Mimar Sinan’ın geçtiğini düşündüğünüzde, siz de tekrar o köprünün üzerinden geçtiğinizde bu köprüler sizi alıp tarihin derinliklerine ulaştırabiliyor. Bu gözle yeni baştan hızlı bir şekilde onarılıp, restore edilip bugüne kazandırılır” dedi.

  • Dışişleri’nden Netanyahu’ya tepki

    Dışişleri’nden Netanyahu’ya tepki

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli İsrail hükümetinin bazı üyelerinin açıklamaları sonrası açıklamalarda bulundu.

    Sözcü Keçeli, Gazze’de Filistin halkına karşı işlenen suçların sorumlusunun İsrail hükümeti olduğunu vurguladığı açıklamasında, “İsrail, Uluslararası Adalet Divanı önünde soykırım suçlamasıyla yargılanan bir devlettir ve Gazze’deki Filistin halkına karşı işlenen tüm suçların sorumlusu İsrail hükümetidir. İsrail hükümeti üyelerinin, gündemi değiştirme amaçlı çabaları bu gerçeklerin üstünü örtemez. İnsanlık vicdanı ve uluslararası hukuk, İsrailli yetkililerin hesap vermesini mutlaka sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

  • Uzuncaburç Ayağa Kalkıyor

    Uzuncaburç Ayağa Kalkıyor

    Silifke ilçesinde kazı çalışmaları devam eden Uzuncaburç Antik Kenti ile ilgili İçel Sanat Kulübü’nde “Uzuncaburç Ayağa Kalkıyor” konulu söyleşi ve sergi düzenlendi. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydınoğlu, söyleşide, bir süredir kentin gündeminde olan Uzuncaburç’un Mersin’in en güzel ören yerlerinden biri olduğunu ancak akademik olarak ele alınmadığını söyledi.

    Bölgede kazı çalışmalarına 2020’de başladıklarını belirten Aydınoğlu, kazıya başlamak için hazırladıkları projeleri ve yaşadıkları süreci anlattı. Mersin’in kültürel varlıklar açısından zengin olmasına rağmen Antalya, Muğla ve İzmir kadar bilinmediğine işaret eden Aydınoğlu, bu açıdan kentteki tüm aktörlerin bir araya gelmesi gerektiğini vurguladı.

    “Avrupa’da adını duyurmaya başladı”
    Önümüzdeki 4 yılın Türkiye’deki arkeolojik kazılar için ‘altın çağ’ olacağını belirten Aydınoğlu, “Biz de Mersin olarak bunu iyi değerlendirmeliyiz” diye konuştu. Uzuncaburç Antik Kenti’nde uyguladıkları projeyi anlatan Aydınoğlu, şöyle devam etti: “Uzuncaburç’ta inanılmaz şeyler var. Avrupa’da adını duyurmaya başladı ama en büyük eksiğimiz bunu kente duyurmak noktasında. Kente kimlik, kazanç ve karakter katan şey kültür, sanat ve spordur. Ticaret tabiki önemli ama sadece ticaret kentiyiz diyemeyiz. Çünkü ticaretten elde ettiğiniz gelirin gideceği bir yer lazım. Kültür, sanat ve spor ayrı bir şeydir. Bir kenti tanımlarken kente karakter katan değerler öne çıkar. Mersin bu anlamda çok şanslı çünkü ayakta duran tarihi zenginlikler var. Buraya turist gelmesi, bunların ayakta durması sağlanmalı. Uzuncaburç için ‘2 bin yıldır orada duruyor’ diyorduk, ama şimdi orada inanılmaz projeler yapıyoruz. Bakanlık destekleri devam ettiği sürece önümüzdeki 10 yılda Avrupa’daki en önemli arkeolojik alan modellerinden birini uygulayacağız. İçinde çok güzel korunmuş arkeolojik eserler, tescilli bağlar var. Kırsal üretim yapılıyor. Yörük evlerinin 4’ünü kamulaştırdık ve restore ettik. Proje tamamlandığında burası Avrupa’nın en önemli arkeolojik parklarından biri haline gelecek.”

    Geçmişte Erdemli ilçesindeki Kanlıdivane Antik Kenti’nin de şu anki Uzuncaburç Antik Kenti gibi dağınık olduğunu belirten Aydınoğlu, “Üniversite olarak orada kazılar, deneysel arkeoloji yaptık, 4 adet zeytinyağı presini kullanılır hale getirdik. Yürüyüş yolları, tabelama çalışması yaptık. Orada bir gezi parkı, çok sayıda eser, seyir terası, bilgi var. Bunları bir düzene koyduğumuz zaman kentin ismi tanınıyor. Giden herkes bize ne kadar güzel olmuş diye mesaj yazıyor. İşte Uzuncaburç da Kanıdivane’nin bir üst modeli olarak önümüzdeki 5 yıl içinde Avrupa’da duyulacak. Valilik ve belediyeler de oraya büyük yatırımlar yapıyor. Bunu hepimiz sahiplenmeliyiz” dedi.

    “Defineciler kuleye yürüyüşe geçmişler”
    Uzuncaburç Antik Kenti’nin, Olba bölgesinin başkenti ve dini merkezi olduğunu, kalıntılar açısından da zengin olduğunu vurgulayan Aydınoğlu, antik kentteki yapıların da çok iyi korunduğunu kaydetti. Antik kentteki projelerin devam ettiğini dile getiren Aydınoğlu, şöyle konuştu: “En ilginçlerden birisi benim de hayalim olan Hellenistik Kule Kazısı ve Restorasyon projemiz devam ediyor. Kule 30 metre ama bazı yerlerden ayrılma, yıkılma tehlikesi var. Kulenin içine girdiğinizde tahrip olmuş taşlar görünüyordu. 1990’lardaki basit restorasyon kulenin bugünlere kadar gelmesini sağladı. Zor şartlarda kazılar yaparak merdivenleri, Bizans döşemelerini ortaya çıkardık. Kahramanmaraş merkezli depremlerde de içeride ve dışarıda kurduğumuz iskeleler kuleyi korudu. Önce kazılar yaptık, sonra tadilata başladık. Çalışmaların ardından alandan ayrıldık. Zincir, kamera, ışık taktık ama Türkiye’nin çeşitli yerlerinden toplanan defineciler kuleye yürüyüşe geçmişler. Jandarmanın müdahalesi ile bunlar alındılar. Kazı yaparak bu değeri kente kazandırmaya çalışıyoruz ama bir yandan da bunlarla uğraşıyoruz.”

    Kazılar bittikten sonra kuleyi korumaya karar verdiklerini aktaran Aydınoğlu, “30 metre yükseklikte on binlerce taş ile yapılmış yapıda bir tane yeni taş kullanmadık. Tüm taşları yıkadık, tamir ettik, doldurmalar yaptık. İşçi bulamayınca köyden kadın bulduk, öğrettik onlara da yaptırdık. Ayrıca bir çatı ve yağmur suyu drenaj sistemi yaptık. Kule yerinden oynamasın diyerek çelik iskeletler inşa ettik. Burada çok büyük bir mühendislik işi yapıldı diyebiliriz. Amacımız kuleyi bir kaç nesil daha ayakta tutmak oldu. Şimdi bu konuyla ilgili bir film hazırlattık UNESCO’ya sunacağız” ifadelerini kullandı.

    Yörük evleri restore ediliyor
    Aydınoğlu, bölgedeki Yörük evlerinin bazılarının antik yapının üzerinde olduğunu, bunlardan da 12’sinin kamulaştırıldığını söyledi. Valilik ve Üniversite olarak ilk etapta 4’ünün restorasyonunun tamamlandığını aktaran Aydınoğlu, “Arkeolojik tescilli alan olduğu için maliyetler ne yazık ki 4 kat artıyor. Birini satış ofisi olarak planladık. Birini ziyaretçi merkezi yapacağız. Birini de kafeterya ve güvenlik merkezi olarak kurguladık. Diğer 8 evin de ihalesi hazır, en son kuruldan geçti. Kalan 8 evi de buraya kazandıracağız. Herkes elini taşın altına koyuyor. Eğer yapabilirsek bu yıl 8 evin restorasyonunu başlatmak istiyoruz” diye konuştu.

    Antik kentte yapılan ve yapılacak projeleri anlatan Aydınoğlu, bölgenin zamanla tanınacağını ve daha gezilebilir bir yer haline geleceğini belirtti. Uzuncaburç’ta bugüne kadar ki anlayışın dışına çıkarak alan yönetimi geliştirdiklerini ifade eden Aydınoğlu, şunları kaydetti: “Kültür ve Turizm Bakanlığı ören yerindeki yapıları ayağa kaldırıyor. Ama bu ören yerinin içinde bulunduğu bir de köy var. Köyün okulları, yürüyüş yolları, tabelaları var. Köylüye eğitimler verilmesi gibi çalışmaları belediyelerle yapıyoruz. Parklar, okullar, yollar hepsi düzenleniyor. Büyükşehir Belediyesi ile anlaştık, arkeoloji koruma stratejisini hazırladık. Satış ofisleri, oturma yerleri olacak. Belediye 3 binayı satın aldı; bunların da restorasyon projesi kuruldan geçti. Burası yakın zamanda kafeterya ve sergi salonu için kullanılacak. Böylece Uzuncaburç’a gelenler köyün içini de kullanarak zaman geçirme imkanı bulabilecekler. Kadınlara verilen eğitimlerle düzenli olarak tezgahlar açılacak, satış imkanları sunulacak. Burayı yaşayan bir yer haline getireceğiz. Bir yandan arkeolojik alanı yönetmeye diğer yandan da içinde bulunduğu çevreyi yönetmeye çalışıyoruz. Birlikte bir model oluşturabilirsek Türkiye’nin, Avrupa’nın en önemli modellerinden biri haline gelecek.”

  • 37’nci kan bağışına altın madalya

    37’nci kan bağışına altın madalya

    Kızılay Genel Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz tarafından imzalı altın madalya beratı, Çapa Kan Bağış Merkezi müdürü Dr. Hafize Temurok Kütükçüoğlugil tarafından, Vali yardımcısı Nail Anlar’a teslim edildi. 37 kez kan bağışında bulunarak, Türk Kızılay’ın seçkin kan bağışçıları arasına giren ve örnek davranışı sebebiyle de altın madalya ile onurlandırılan Nail Anlar’a, Kızılay yetkilileri tüm ihtiyaç
    sahipleri adına bu ödülü verdiklerini ve minnettar olduklarını ifade etti.

    “Kan bağışlamak hayat kurtarmaktır”
    Altın madalya takdim edilen İstanbul Vali Yardımcısı Dr. M.H Nail Anlar, kan bağışlamanın hayat kurtarmak ile eş değerde olduğunu vurgulayarak, “Her zaman belirttiğim gibi pek çoğumuz, ancak
    kendimizin veya yakınlarımızın sağlık sorunları olduğunda kan bağışının önemini idrak edebiliyoruz. Bu konunun önemini her daim hatırlamamız ve idrak etmemiz lazım” dedi.

    “ Toplum olarak daha duyarlı olmalıyız”
    İstanbul Vali Yardımcısı Dr. M.H.Nail Anlar, kan bağışı konusunda daha duyarlı olunması çağrısında bulunarak, ”Kızılay, vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu miktardaki kan stoklarını tamamlayabilmek için canla başla çalışıyor. Bizim de toplum olarak bu noktada üzerimize düşeni yapmamız, daha duyarlı olmamız gerekiyor. Bu vesileyle tüm vatandaşlarımızı kan bağışı yapmaya davet ediyorum, kan bağışı yaparak, üç kişinin hayata tutunmasına yardımcı olun” ifadelerini kullandı.