Etiket: güncelhaber

  • Akciğer Kanseri farkındalık ayı

    Akciğer Kanseri farkındalık ayı

    Prof. Dr. Elbeyli, 1-30 Kasım Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı dolayısıyla yaptığı açıklamada “Kontrolsüz bir şekilde hava yolunu ve keseciklerini örten dokunun büyüyerek, işlevsel ve anatomik deformasyona uğraması olarak tanımlanan akciğer kanseri, erkeklerde hemen hemen ilk sırada, kadınlarda ise her yıl bir üst sırada kendine yer bulmaktadır” dedi.

    Akciğer kanserinin; tütün mamulleri, sanayi gazları, tehlikeli gazlar, çevre kirliliği, hava kirliliği, genetik faktörler ve beslenme bozuklukları gibi nedenlerden kaynaklandığına dikkat çeken Prof. Dr. Elbeyli, “En sık karşılaşılan belirtileri nefeste daralma, göğüste ağrı, öksürük, kilo verme, iştah kaybı, bir takım normal fonksiyonlarda azalma ya da bozulma” ifadelerini kullandı.

    “Tanıda patoloji önemli”

    Akciğer kanseri tanısında patolojinin büyük önem taşıdığını kaydeden Prof. Dr. Elbeyli, “Akciğer kanseri şüphesi varsa öncelik histo-patolojik tanı koymaktır. Tanı konulduktan sonra hastalığın evresini belirlenmeli ve tedavi şekli değerlendirilerek, tedavi belirlenmeli, buna göre planlama yapılmalıdır” diye konuştu.

    Tıpta hastalığın değil, hastanın değerlendirilmesinin önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Elbeyli, her hastanın ayrı ayrı değerlendirilerek, planlamanın o doğrultuda yapılmasının önemine değindi.

    Akciğerde kötü huylu bir sorunla karşılaşılması durumunda öncelikle yapılabiliyorsa ilk sırada cerrahi tedavinin olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Elbeyli, tümörün tamamının temizlenerek çıkarılmasının hayatı kurtaran hatta yaşam süresini uzatan en etkili yöntem olduğuna vurgu yaptı.

    Prof. Dr. Elbeyli, “Patolojik tanı ile hastalıkla ilgili doğru evreleme yapılarak, erken evrede cerrahi yöntemle bu hastalara tedavi şansı sunulabilir. Bu da hastanın hayatını kurtararak, uzatabilecek bir seçenektir” diyerek sözlerini tamamladı.

  • 20 yıldır bıyıklarına jilet sürmedi

    20 yıldır bıyıklarına jilet sürmedi

    Hatay’ın Defne ilçesinde yaşayan 58 yaşındaki Mehmet Dağlı, bıyığıyla görenlerin dikkatini çekiyor. Dağlı, 18 yaşında başlayan tutkusunu yaklaşık 40 yıldır devam ettiriyor. Türkiye’nin birçok ilinde 40 santimetreyi bulan bıyığıyla tanınan adam, yaklaşık 20 yıldır da bıyığını tıraş etmedi. Evlatları ise babalarının sadece bıyıklı halini hatırlıyor.

    “Şu an 58 yaşındayım, bıyık tutkum 18 yaşında başladı”

    Bıyık tutkusunun 18 yaşında başladığına dikkat çeken Dağlı, “Şu an 58 yaşındayım, bıyık tutkum 18 yaşında başladı. Sonra askere gittik geldik. Askerden sonra bıraktık, ha bire devam etti. Belli bir süre sonra nakliyecilik yaptım. 80 ilin 60’ında hep beni tanırlar. ‘Hataylı Pala’ yazardı arabamın önünde, arkasında. Gören bütün esnaflar, bir şey olup bir yerde durduğum zaman otobüsçü, tırcı, taksici herkes gelir sorardı” dedi.

    “Şu anda 40 santim ama bu 50-55 santim olduğu zaman da oldu”

    20 yıldır bıyıklarına bıçak değmediğini söyleyen Dağlı, “Fotoğrafta 24 yaşındayım. Biz anadan doğma babanın oğluyuz. Biz anamıza özenmedik babamıza özendik. Şu anda 40 santim ama bu 50-55 santim olduğu zaman da oldu. Gittiğim her yerde tanınırım. Bir defa gittiğim zaman, ikinci bir sefere hiçbir zahmet, bir zorluk çekmem. Giden insanlar ilgisini de gösterir, saygısını da gösterir. Az önce siz de beni aynı kalabalıkta gördünüz. Yaklaşık 150-200 kişinin içinden alıp çıkardınız. Her yerde dikkat çekiyor. Her yerde dikkat çekiyorum. Ben bir mitinge katıldım. Beni Avrupa’dan bile arayanlar oldu. Çünkü dev ekranda gösterdiler. 30 yıldır hiçbir şey yapmadım. Sadece sakal tıraşı oldum o kadar. Bıyıklarım tıraş edilmedi. Herhangi bir cisim sürülmedi. Sadece tarakla taranır. Hepsi o kadar. Eşim hiçbir şey demez. Erkek lakabı bıyığıyla anılır, kadınlar saçıyla anılır der. Kendisi öyle layık görmüş. Bir sıkıntı yok der” ifadelerini kullandı.

    “Ben bildim bileli babamın bıyıkları var”

    Babasını hep bıyıklı haliyle hatırladığını ifade eden İdris Dağlı ise, “Ben 36 yaşındayım. Ben bildim bileli babamın bıyıkları var. Pala bıyığını soracak olursanız 30 küsur yıldır pala bıyıklı haliyle tanıyoruz. Çevrede, köyde, mahallede, ilçede, ilde her gittiğimiz yerde Pala’nın oğlu geldi denir. Babam ‘Pala’ lakabıyla anılır. Mesela ilkokuldan liseye kadar her dönem geldiğimde Pala’nın oğlu geldi deniyor. Hocalarım bile, öğretmenlerim bile. Kendimi bildim bileli yani ben doğdum doğalı 36 yıldır bıyığı var” şeklinde konuştu.

  • İş yerini müzeye dönüştürdü

    İş yerini müzeye dönüştürdü

    Özel sektörde canlı et ve balık sektöründe hizmet veren 48 yaşındaki Ali Çalışkan’ın 15 yıl önce başlayan eski eşya merakı zamanla gelişti. Aldığı bir radyo ile antika merakı artan Çalışkan, zaman içinde bürosundaki eşya sayısını 300 üzerine çıkardı.

    Çalışkan eski eşyaların ilgisini çektiğini daha sonra bir tutku haline dönüştüğünü anlattı. Antikalarının arasında lamba ve çömlek, gramofon, dikiş makinesi, gaz lambaları, video oynatıcı, kamera, eski madeni paralar, daktilo ve 100 yıllık radyolar da bulunan Çalışkan’ın işyerinde bin parça eski eşya yer alıyor. Müşterilerin de ilgisini çeken koleksiyonda en çok radyolar ilgi görüyor.

    “Vitrindeki eşyalar tarih kokuyor”

    Çalışkan, ilk olarak fotoğraf makinesi topladığını daha sonra koleksiyonunun her geçen gün büyüdüğünü ifade etti.

    Koleksiyonunda 110 yıllık bir daktilonun yer aldığını aktaran Çalışkan, “Tarihi seviyorum, 100 yıllık gramafonum var. Acaba bu gramafonu kimler kullandı, kimler dinledi, Türkiye’ye nasıl geldi diyorsunuz. 110 yıllık daktilom var, Ama benim için hepsi çok değerli. Onlar benim vazgeçilmezlerim. Hepsini özenle saklıyorum. Amacım gelecek nesillere bir Müze kurulduğunda bu eşyaları oraya bırakmak” diye konuştu.

    “Radyo koleksiyoncuları onun peşinde”

    Osmanlı İmparatorluğunda kullanılan tüfekler için ateşleme fünyesini de bürosunda özenle koruyan Ali Çalışkan, “Alaplı’da çok önemli bir müze yapma hayalim var. Buraya daha çok insan ziyarete gelir. tüm antikalarımı buraya vereceğim” dedi.

  • Gizemli mağara keşfedilmeyi bekliyor

    Gizemli mağara keşfedilmeyi bekliyor

    Köptek Mağarası, Engüzekkapı Kalesi’ne yaklaşık 3 kilometrelik bir gizli geçitle bağlantılı olduğu iddialarıyla da ünlü, ancak mağaraya ulaşmak için kayaların oyulmasıyla yapılan yolun tahrip olması nedeniyle şu an için ulaşım imkansız halde. Bu nedenle, mağaraya dağcı ekipmanları olmadan tırmanmak son derece zor. Bu eski kaya mezarının duvarlarında renkli resimler bulunduğu söylenirken, hangi tarihler arasında yapıldığına dair kesin bilgilere ulaşılamamış durumda.

    ,

    Yerel halkın merakı sayesinde, Köptek Mağarası son zamanlarda inceleme ziyaretlerine sahne oldu. Ancak bölge, gizemini koruyor ve daha fazla keşif bekliyor. Mağaranın içinde nelerin saklı olduğu ve bu gizli geçidin neye hizmet ettiği de hala büyük bir soru işareti olarak duruyor. Köptek Mağarası’nın sırlarını çözmek ve bu önemli tarihi alanı daha fazla keşfetmek için araştırmacılar ve maceracılar için yeni fırsatlar sunuyor. Bu gizemli mekanın daha fazla keşfedilmesi, bölgenin tarihi ve doğal zenginliklerini daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabileceği ifade ediliyor.

    Uzundere’de sınıf öğretmenliği yapan Hamza Çelebi, “Uzundere ilçemizde bulunan Köptek Mağarası Uzundere ilçemize yaklaşık 1 kilometre mesafededir. Yerden yüksekliği 45 metre civarındadır. İçerisinde de eski, tarihi bir resim olduğu görülmektedir. Bu mağaradan Engüzekkapı’ya (Ağca Kale) gizli bir geçit var. En alt tarafında havalandırma bölümü var. İnsanlar buradan rahat bir şekilde Ağca Kale’ye geçiş yapmışlardır” dedi.

  • Sağlıklı yaşamın sırrı ‘Nar’

    Sağlıklı yaşamın sırrı ‘Nar’

    Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, şu sıralar tezgahlarda eksik olmayan nar ile ilgili bilinmeyenleri kaleme aldı. Anavatanı İran olmak üzere Güneydoğu Anadolu’yu da kapsayacak şekilde Ortadoğu, Kafkasya ve Hindistan’ın kuzeyinde görülen tropikal ve subtropikal iklimin meyvesi olan narın bilinen en eski meyvelerden biri olduğunu belirten Karabulut, narın yaklaşık 4 bin yıldır insanlık tarafından tanınan bir meyve olduğunu ifade etti.

    Hititlerden günümüze kadar Anadolu’nun binlerce yıllık tarihinde kesintisiz olarak takip edilen bir meyve olan narın, kilimler üzerindeki motiflerden mimarî unsurlara ve kutsal metinlere kadar her alanda kendisini gösteren bir öğe olduğunu kaydeden bitkilerin Profesörü Aysun Bay Karabulut, “Antik mitolojilerden yaşayan halk efsanelerine dek uzanan geniş kronoloji hattı üzerinde ilgi çekici bir söylence kültürüne kaynaklık eden nar yüzlerce yıldan beri hayat, rüya tabirleri, sağlık, uzun ömür, doğurganlık, güç ve cesaret, bereket, bilgi, ahlak, ölümsüzlük ve maneviyatın sembolü olarak insan imgelemini beslemiştir” dedi.

    Anadolu’da nar ile ilgili onlarca hikaye anlatıldığını ve Kuran’ı Kerim’de de adının 3 kez geçtiğini ifade eden Karabulut, çekirdek, su ve kabuk olmak üzere üç kısımdan meydana gelen narın güçlü bir antioksidan kaynağı olduğunu dile getirdi.
    Karabulut, nardaki antioksidan aktivitesinin yüzde 92’lik bir kısmını içeriğinde bulunan ve sayıları elliye yakın olan fenolik bileşikler oluşturduğunu ve yapılan araştırmalar ile antioksidan miktarının diğer bütün meyve sularından daha fazla olduğunu gösterdiğini de ifade etti.

    Bir bardak nar suyunda mevcut olan antioksidan miktarının on bardak yeşil çay ya da portakal suyunda bulunanla aynı miktarda olduğunu da belirten Karabulut, “Muhteviyatında 124 çeşit farklı fitokimyasal olduğu bilimsel araştırmalar tarafından ortaya konmuş olan narda, ayrıca protein, karbonhidrat, kalsiyum, fosfor ve demir gibi maddeler ile B1, B2 ve C vitaminleri de bulunmaktadır. Yine meyvenin ağırlığının yarısını meydana getiren kabuk kısmında meyveye antimutajenik, antioksidan ve antibakteriyel özellikler veren maddeler vardır. Sağlıklı yaşamın sırrı ve uzun yaşam için gerekli olan omega 5 içererek kalp ve ruh sağlığı için önemli bir antioksidan olduğunu da not edelim.” ifadelerine yer verdi.

    Türkiye’de 15’ten fazla çeşidi bulunan narın sanayi, ticaret ve eczacılık açısından eşsiz bir meyve olduğunu da ifade eden Prof. Dr. Karabulut, “Kabuğunun özel yapısından dolayı yapısını ve besin değerlerini 4-6 aya kadar koruyabilen nadir meyveler arasında olan nardan kök boya, nar şerbeti, nar ekşisi, pekmez, şurup, likör, merhem, şampuan, duş jeli, krem ve gıda katkı maddesi gibi birçok ürün yapılmakta. Ayrıca hediyelik eşya yapımından mimarlık ve süsleme sanatına kadar pek çok alanda kullanılmaktadır” dedi.

    Antik mitolojilerde ve halk hikayelerinde güzellik kaynağı olarak görülen narın içeriğindeki güçlü antioksidanlarla cildi koruduğunu ve canlılık verdiğini de kaydeden Prof. Dr. Karabulut, narın sağlıktaki faydalarını ise şöyle sıraladı:

    “Çekirdeğinin yağı ile de adeta bir tür gençlik iksiri rolü üstlenmektedir. Orta yaşlarda yaşlanmanın geciktirilmesinde önemli etkileri vardır. Nitekim nar çekirdeği yağından kırışıklık giderici, cilt yenileyici ve ölü hücreleri arındırıcı kozmetik ürünlerinin yapıldığını biliyoruz. Bu çerçevede narın köselemsi kabuğunun öğütülerek biraz da su katılmak suretiyle elde edilecek karışımın kirli cildi temizleyeceğini ve tene göz alıcı bir parlaklık kazandıracağını belirtelim. Yine nar çekirdeğinde bulunan bir yüksek antioksidan çoklu doymamış yağ asidi olan punikik asidin antikanserojen olmasının yanında nörokoruyucu etkiler ürettiğini de not edelim.”

    Kalbin ilacı

    2010 yılında Columbia Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma ile tansiyonu düşürdüğü, kalp ve damar hastalıklarına karşı koruma sağladığı ortaya konan nar, ayrıca damar sertliğini de önlemektedir. Yapılan bir başka araştırma, damar sertliği olan kişilerin düzenli nar tüketmeleri durumunda damar sertliklerinde yüzde 44 oranında bir azalma olduğunu ortaya koymuş, yine bir başka araştırma ise iki hafta boyunca günlük 50 ml nar suyu tüketen tansiyon hastalarının tansiyonlarının yüzde 5 oranında dikkat çekici bir düşüş gösterdiğini kanıtlamıştır. Özellikle Zaghwani olarak bilinen nar çeşidinin meme kanseri hücreleri üzerinde yüksek sitotoksik etki gösterdiği de aynı şekilde bilimsel bulgularla kanıtlanmıştır. Araştırmalar, narın meyve tanelerinin tümör karşıtı özelliklere sahip olduğunu göstermektedir.

    Geleneksel halk tıbbında ortadan ikiye kesildiğinde zarıyla birlikte kalp ve aort damarlarına benzediği ya da taneleri diş tanelerini andırdığı için kalp ve diş hastalıklarına iyi geldiğine inanılan narın bu özelliklerinin bilimsel verilerle desteklendiğini biliyoruz. Kalbi adeta bir ilaç gibi koruma altına alan ve kan şekeri ile kolesterolün istikrarlı bir yapıya kavuşmasında olumlu etkileri gözlenen bu Cennet meyvesi damarları açmakta ve insana ferahlık vermekte, ayrıca diş ve dişeti rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Özellikle ağızda iyice çiğnendikten sonra bir süre bekletilip o şekilde yutulması, sağlıklı bir ağız için son derece olumlu sonuçlar üretmektedir. Dişetlerini güçlendirerek ağız yaralarını iyileştiren nar, bütün bunlara ilave olarak yorgunluk, stres ve hararet gibi durumlara da iyi gelmekte, bağırsak kurtlarının düşürülmesine katkı sağlamaktadır. Suyu idrar arttırıcı, hazmı kolaylaştırıcı ve kuvvet verici olan, ayrıca prostat ve cilt kanserlerine karşı koruyucu kalkan vazifesi gören narın şiresi de sesi açmakta, meyveleri ciğerleri güçlendirmektedir. Kabuğunun sıcak suda demlenmesi yoluyla elde edilecek olan çayın ishali hemen kesmesi ya da eklem ağrılarını azaltması da narın insan sağlığına sunduğu faydalar arasındadır. Çekirdeği kalp krizi riskini azaltmakta, menopoz sıkıntılarına engel olmakta, doğum kontrol haplarının oluşturduğu yan etkilerini gidermekte ve yüksek tansiyonu düşürmektedir.

    Narın özellikle kabuk ve çekirdekleri tarafından sergilenen ve bağışıklık sistemini güçlendiren yüksek antioksidan aktivite, meyvenin kanser de dâhil olmak üzere oksidatif ve inflamatuar bozukluklara karşı güçlü bir koruyucu etki sergilemesini temin etmektedir. Özellikle meyvenin yenilmeyen kabul ve lamel kısımları yenilebilir kısmına oranla çok daha yüksek oranda fenolik madde ihtiva etmekte ve antioksidan aktivite üretmektedir. Nar ağacının sulu ekstraktlarının da yüksek miktarda fenolik bileşen, punikalajin ile galajik asit içerdiği ve bunlarla antioksidan aktivite arasında olumlu bir ilişkinin de gözlendiğini hatırlanacak olursa, meyvenin endüstriyel işlenme sürecinde ortaya çıkan atıkların da israf edilmeden kullanılması gerektiği söylenebilir. Nitekim nar suyu işleme atıklarının içerdiği biyoaktif bileşikler (özellikle de fenolik maddeler), ciddi bir nutrasötik (besleyici özelliklerine ilave olarak sağlık açısından da önemli katkılar üreten maddeler) ve sağaltıcı potansiyel taşımaktadır.

  • Yurtta hava durumu

    Yurtta hava durumu

    Hava sıcaklıklarının yağışlı hava ile birlikte biraz azalacağı, yurt genelinde mevsim normallerinin üzerinde seyretmeye devam edeceği tahmin ediliyor.Rüzgarın ise güneyli yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette eseceği tahmin ediliyor.

    Bazı illerde beklenen hava durumuyla günün en yüksek sıcaklıkları ise şöyle:

    Ankara: Parçalı ve çok bulutlu, öğle saatlerinden sonra doğu ilçeleri yerel sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı 23

    İstanbul: Parçalı ve çok bulutlu, öğle saatlerinden itibaren Avrupa Yakası aralıklı ve yerel sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı 24

    İzmir: Parçalı ve çok bulutlu, gece saatlerinde yerel sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı 25

    Bursa: Parçalı Bulutlu 26

    Adana: Parçalı ve çok bulutlu 27

    Antalya: Parçalı ve çok bulutlu 27

    Samsun: Parçalı ve çok bulutlu, akşam saatlerinde yerel sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı 25

    Trabzon: Parçalı bulutlu 25

    Erzurum: Parçalı ve çok bulutlu, öğleden sonra yerel sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı 17

    Diyarbakır: Parçalı bulutlu 27

  • Samsun’a kruvaziyer gemisi geliyor

    Samsun’a kruvaziyer gemisi geliyor

    Karadeniz’de birçok ile uğrayan fakat Samsun’da demirlemeyen kruvaziyer gemisi, 2 Kasım Perşembe günü Samsun’da demir atacak. Toplam bin 303 kişinin taşındığı dev kruvaziyerdeki turistler gün boyunca Samsun’da dolaşıp alışveriş yapacak.
    Samsun ekonomisinin kalkınması ve turizmin gelişmesi için yıllardır çaba gösterilen kruvaziyer turizminin de bu gelişmenin ardından gelişmesi hedefleniyor.

  • Zivzik narı hasadına başlandı

    Zivzik narı hasadına başlandı

    Bölgede yaşanan aşırı sıcaklardan dolayı rekoltenin bu yıl düşük olduğunu belirten Siirt Sebze ve Meyve Halı esnafından Memduh Kezer, rekoltenin düşük olmasının fiyatlara yansıdığını ve şu an kilosunun 20 ile 25 lira arasında olduğunu söyledi.

    Zivzik narının 15 Ekim’den sonra hasadı yapıldığını ifade eden Kezer, “Yoğun talep olduğundan dolayı çevre illerden gelen müşterimizin beğenisine sunuyoruz. Zivzik narı mart ayına kadar tezgahlarda görünüyor. Bu narlar organik olduğundan dolayı yaş olarak kerpiç ve toprak evlerde kurutulup piyasaya sürülmektedir. Antibiyotik oranı çok yüksek olan bir meyvedir” dedi.

    “Zivzik narının önemli bir özelliği de çekirdeğinin sert olması ile beraber antibiyotik oranının yüksek olmasıdır” diyen Kezer, “Bu yıl havaların çok sıcak geçmesinden dolayı rekoltenin düşük olduğu bekleniyor. Rekoltenin düşük olması da fiyatlara yansıyor. Şuan kilosu 20-25 lira civarındadır’’ ifadelerini kullandı.

  • Bin bir emekle sofralara ulaşıyor

    Bin bir emekle sofralara ulaşıyor

    Tarihi, turistik, kültürel ve doğal zenginlikleri; gastronomi kültürü, yüksek tarım ve hayvancılık potansiyelinin yüksek olduğu Aliağa’da, narların hasadı başladı. İlçede hasatla birlikte üreticilerin nar ekşisi mesaisi de yoğunlaştı. Ev kadınları, hem sofralara lezzet katmak hem de aile bütçesine destek için her yıl kış öncesi yaptığı nar ekşisinin üretimine ağırlık verdi.

    Sofralara uzanan zahmetli yolculuk

    Çıtak Mahallesi kadınlarının bin bir emekle ürettiği nar ekşisinin sofralara uzanan yolculuğu, birçok zahmetli süreci içeriyor. Yemek ve salatalara lezzet katmak için sofraların vazgeçilmez aroması haline gelen nar ekşisi, geleneksel yöntemlerle hazırlanıyor ve büyük ilgi görüyor. Bölgede ekim ayında olgunlaşmaya başlayan narlar, önce bahçelerden toplanıyor. Dalından tek tek topladıkları narları ikiye bölen kadınlar, daha sonra sopalarla vurarak nar tanelerini kabuğundan ayıklıyor. Çuvalların içerisine konulan nar tanelerinin, daha sonra suyu çıkartılıyor. Ezerek çıkarılan nar suyu, koyulaşana kadar kazanlarda odun ateşinde kaynatılıyor. Yaklaşık 10-15 kilogram nardan 1 kilogram elde edilebilen nar ekşisi, soğutularak plastik damacanalara konuyor. Ekşi narların suyu sıkıldıktan sonra kaynatılması ile elde edilen nar ekşisi, üreticinin yüzünü güldürürken, tüketicinin de ağzını tatlandırıyor.

    “Coğrafi işaret almak istiyoruz”

    Nar sezonunun başladığını belirten Çıtak Mahalle Muhtarı Üstün Güleç, “Mahalle içerisinde nar hasadı ile birlikte nar ekşilerini kaynatmaya başladık. Nar ekşisini 100 yıldan fazladır imece usulü ile yapıyoruz. Nar ekşimizin marka tescili ile birlikte bu konuda coğrafi işaret almak istiyoruz. Nar ekşilerimizi şişeleyerek bölgeye ve ülke geneline göndermek ve tanıtımını yapmak istiyoruz; çünkü bizim nar ekşimiz tamamen doğal, 2 sene, 3 sene dayanabilen, bozulmayan bir üründür. Bu sayede köylülerimiz küçük da olsa ev ekonomisine bir katkı sağlıyor” dedi.

    Mahallede 1870’lerden beri nar ekşisi üretiliyor

    Çıtak Mahallesi’nde yapılan nar ekşisi üretiminin 1870’lere dayandığını vurgulayan Aliağa Tarım ve Orman İlçe Müdürü Mazlum Selim Aksakal da, “Bilindiği üzere Orta Asya ve Anadolu narın anavatanı olarak kabul ediliyor. Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde üretimi yapılıyor. Nar, su tropik ve tropik bir bitki ağacıdır. Son zamanlarda yapılan araştırmalara göre narın antioksidan özelliğinin yanı sıra C vitamini özelliğiyle de ön plana çıkıyor. Çıtak Mahallesi’nde 1870’lerden beri nar ekşisi üretimi geleneksel yöntemlerle, imece usulü ile yapılıyor. Kadınlar, topladıkları narları bir araya getirip imece halinde önce nar tanelerini çıkartıp sonra presle uygulamayla suyunu çıkarıyorlar. Sonrasında ise kazanlarda 24 saat kaynatılarak nar ekşisi haline getiriliyor. Nar; talebi olan, Çıtak Mahallesi’ne özgü bir ürün. Çok talep olmakta, talepten dolayı üreticilerimizin elinde çok da nar kalmıyor. Bu sezonun, narın üreticilerimize bereketli olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.
    Ege Bölgesinde organik narı ve nar ekşisiyle ünlenen Çıtak Mahallesi’ni ziyaret eden Aliağa Kaymakamı Zekeriya Güney ise bölgede nar ağacı dikim alanlarını genişletmeyi düşündüklerini söyledi.

    Güney yaptığı açıklamada şunları söyledi:
    “Çıtak Mahallemizde yetişen nar ağaçlarından elde edilen nar ürünleriyle, geleneksel usulde nar ekşisi yapılıyor. Şenlik havasında yapılan nar ekşisi yapım süreci imece usulüyle gerçekleştiriliyor. Çıtak Mahallemizde üretilen nar ekşisine patent almayı düşünüyoruz. Ekonomik olarak da daha fazla gelir sağlamasını bekliyoruz. Burada tamamen doğal ortamda katkı maddesi katılmadan yapılan nar ekşileri var. Tüm çiftçilerimize, üreticilerimize, köylü vatandaşlarımıza bereketli bol kazançlar diliyorum.”

  • İhracatı azaldı, ithalatı arttı

    İhracatı azaldı, ithalatı arttı

    TÜİK verilerine göre; Bilecik’te 2023 Eylül ayında, 2022 yılının aynı ayına göre ihracat yüzde 25,3 azalarak 11 milyon 150 bin dolar, ithalat yüzde 17,4 artarak 2023 Eylül ayında 8 milyon 487 bin dolar olarak gerçekleşti.
    Türkiye’de ise, Eylül ayında genel ticaret sistemine göre ihracat yüzde 0,5, ithalat yüzde 14,6 azaldı.