Etiket: güncelhaber

  • Burdur’da orman yangını

    Burdur’da orman yangını

  • Kop Dağında renk cümbüşü

    Kop Dağında renk cümbüşü

    Bayburt – Erzurum kara yolu üzeri Kop Dağı mevkiinde dağlar başta olmak üzere yüksek rakımlı bölgelerde sonbaharla oluşan doğal güzellikler, seyrine doyumsuz manzara sunuyor.

    İlkbaharda yemyeşil görüntüsüyle bölgeye ayrı renk katan farklı türdeki ağaçların yaprakları, sonbaharın gelmesiyle sararıp dökülmeye başladı.
    Sarı, kırmızı, mor ve yeşil renklere dönüşen ağaçlar, göz alıcı güzellikleriyle görenleri mest ediyor.
    Renk cümbüşüne dönen ve tabloyu andıran dağlardaki ağaçlar, doğaya ayrı renk katıyor. Dağlarda görülen rengarenk ağaçlar, yolda ilerleyen sürücülere güzel manzara izleme keyfi sunuyor.

    Rengarenk dağları izlerken keyif aldıklarını dile getiren vatandaşlar, “Buralar gezip görülecek yerler. Sonbaharda yapraklar sararmaya başladı ve her ağaç ayrı bir renk aldı.” dedi.

  • Başkentte İsrail protesto edildi

    Başkentte İsrail protesto edildi

    Ankara’da Hacı Bayram Camii’nde öğle namazı sonrası toplanan bir grup vatandaş, İsrail’i Gazze’ye yönelik yaşanan son gelişmelerden dolayı protesto etti. Hacı Bayram Camii’nin avlusunda toplanan yüzlerce kişi ellerinde, “İşgal bitsin, huzur gelsin” pankartları ile tekbir getirdi.

  • Patates üretiminde rekora koşuyor

    Patates üretiminde rekora koşuyor

    Geçtiğimiz yıllarda yetersiz üretim nedeniyle fiyatıyla gündem olan patates Sivas çiftçisini harekete geçirmişti. Sivaslı patates üreticilerii bu yıl 91 dekarlık alanda ekim yaptı. Olgunlaşan patateslerin hasadına başlanıldı. Hasat işlemi yoğun bir şekilde devam ederken, bu yıl üretim miktarında rekor kırılması bekleniyor. Yaşanan kuraklığa ve girdilere rağmen Sivas’ta geçtiğimiz yıl 400 bin ton patates üretilirken, bu yıl üretim miktarının 450 bin tona yükselmesi bekleniyor.

    Sivas Ziraat Odası Başkanı Hacı Çetindağ, “Sivas’ta geçen sezon 86 bin dekarda patates ekilmişti, bu sene 91 bin dekar civarında patates ekildi. Sivas’ta bir yıl içerisinde patates ekiminde 5 bin dekar artış oldu. Sulamaların açılmasından dolayı, çiftçilerimizin daha bilinçli olmasından dolayı, patates fiyatlarının iyi olmasından dolayı çiftçimiz yönlendirilmiş oldu ve artış görüldü. Bu sene de baktığımız zaman geçen sene 400 bin ton hasat edilen patatesimiz bu sene yaklaşık 450 bin ton bekleniyor ve bu Sivas için iyi bir rakam” dedi.

    Türkiye’nin patates tohumu Sivas’tan

    Çetindağ, Sivas’ın Türkiye’de patates tohumu üretim merkezi olduğunu ifade ederek, “Her sene patates gündemden düşmeyen bir konuydu, çiftçimiz üretmediği için patates fiyatları çok yüksek diyorlardı. Sivas çiftçisi devreye girdikten sonra biz patatesin fiyatını düşürmüş olduk. Kış mevsimlerinde tüketicilerimizin en çok kullandığı ürün patates. Yaklaşık 63 bin tonu patates tohumu üretiyoruz ve biliyorsunuz Türkiye’de patates tohumunu üreten merkeziz. Sivas’ın toprakları bakir olduğu için kaliteli tohum üretiliyor. Kışlık ve sofralık patateslerin Türkiye’de en son hasadı Sivas’ta yapılıyor ve bu yüzden hem aroması güçlü oluyor hem de kabuğu kalın olduğu için kışlık saklamada daha dayanıklı oluyor. Türkiye’de yaşanan patates sıkıntısını Sivas çiftçisi tüm zorluklara rağmen gündemden düşürdü. Önümüzdeki sene 90 bin dönüm rakamını önümüzdeki sene 100 bin 120 bin dönüm üzerinden her sene artırarak ülkemize faydalı olmaya sağlayacağız” ifadelerini kullandı.

  • “Tüm dünyada barış”

    “Tüm dünyada barış”

    İstanbul, dünyadaki mega şehirlerin belediye başkanları ve temsilcilerinin bir araya geldiği, ilk kez düzenlenen “Megaşehirler Zirvesi”ne ev sahipliği yaptı. Dünyanın megaşehirlerinin belediye başkanları, başkan yardımcılarını ve üst düzey yetkililerini, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Metropolis Başkanı ve Kolombiya’nın Başkenti Bogota Belediye Başkanı Claudia Lopez’in ev sahipliğinde İstanbul’da bir araya geldi. “Uygun Fiyatlı Megaşehir Hizmetleri için Sürdürülebilir Finans” ana temasıyla düzenlenen zirveye; İstanbul ve Bogota’nın yanı sıra Buenos Aires, Lahore, Sao Paulo, Guangzhou, Ho Chi Min City, Dhaka, Bağdat gibi mega şehirlerin belediye başkanları ve temsilcileri katıldı. Floransa, Ramallah ve Barcelona ise konuk katılımcı olarak zirvede yer aldı. Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatı (UCLG) Genel Sekreteri Emilia Saiz, Metropolis Genel Sekreteri Jordi Vaque ve Uluslararası Finans Kurumu (IFC) temsilcisi Marieme Travaly de zirveye katılarak, kendi uzmanlık alanlarında düzenlenen panellere moderatörlük yaptı.

    Artİstanbul Feshane’de düzenlenen zirve, “aile fotoğrafı” çekimi ile başladı. Zirvenin açılış konuşmalarını, İmamoğlu ve Lopez, ana konuşmasını ise Floransa Belediye Başkanı Dario Nardella gerçekleştirdi. Sabah saatlerinde başlayıp akşam 18.30’a kadar sürecek olan zirvede; “Megaşehirlerin Alternatif Gelecekleri”, “Temel Megaşehir Hizmetlerine Hakkaniyetle Ulaşılmasının Sağlaması”, “Megaşehirler İçin Yenilikçi Finansman Modelleri” ve “Megaşehirler Arası İş Birliği” konulu panelleri gerçekleştirilecek.

    “Dünyada ilk kez gerçekleştirilmekte olan Megaşehirler Zirvesi’ne İstanbul’da ev sahipliği yapmak bizim için oldukça heyecan verici” diyen İmamoğlu şunları söyledi:

    “SORUNLARIMIZ ORTAK: Hem ölçek olarak büyük hem de nüfus olarak yoğun olan megaşehirler, aynı ülke içinde bulundukları diğer şehirlerden çok farklı yapılara ve dinamiklere sahip. 16 milyonu aşan nüfusuyla Türkiye’de hiçbir şehre benzemeyen İstanbul, riskleri ve fırsatlarıyla, sorunları ve çözümleriyle daha çok Bogota’ya, Guangzhou’ya, Lahore’a benziyor. Bu yüzden ortak sorunlarımızı konuşmalı ve çözümleri için işbirliği ve dayanışma içinde olmalıyız. Birbirimizden öğrenmeliyiz.

    50’LERİN BAŞINDA DÜNYADA SADECE NEWYORK VE TOKYO GİBİ İKİ MEGAŞEHİR VARDI: 1950’lerin başlarında dünyada sadece New York ve Tokyo gibi iki megaşehir bulunurken, günümüzde sayıları 40’ı aştı. 50 yıl önce İstanbul sadece 1,5 milyonluk bir şehirdi. Bugün ise 16 milyonu aştı. Bu sayıya, geçici koruma altındaki Suriyeliler dahil değil. 2022 verilerine göre, İstanbul’un Türkiye işgücündeki payı yüzde 20, ihracattaki payı yüzde 50, ithalattaki payı ise yüzde 54,6’dır. Mega şehirlerin sayıca çoğalması, kapladıkları kentsel alanın genişlemesi ve insan sayısı olarak artması bütün dünyanın dengelerini değiştiriyor. Küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine dair somut adımlar atmaya çalışırken, mega şehirlerin ölçeği bu çözüm önerilerinde mutlaka dikkate alınmak zorunda. Nüfusu birkaç yüz bin olan kentlerin karbon emisyonunu 2030 yılına kadar azaltmaları, İstanbul gibi bir megaşehirden daha kolaydır. Maalesef tüm şehirleri kapsayan toplantılarda, mega şehirlerin ölçeği göz önünde bulundurulmadan kararlar alınıyor ve bunları uygulamaları bekleniyor. Bu nedenle, mega şehirler olarak bir araya gelmek artık bir gereklilik. Bu konu ile ilgili danıştığımız tüm mega şehirler bunun bir ihtiyaç olduğunun farkında. Bu zirveyi planlarken de birlikte hareket ettik ve pek çok megaşehrin görüşlerini aldık. Bundan sonra da aramızda oluşan kapsayıcı ve yapıcı bir diyalog ve iş birliğinin devamı çok önemli.

    ŞEHİRLERİMİZ NEFRET TOHUMLARININ EKİLEBİLDİĞİ YERLER OLMAKTAN ÇIKMALI: Şehirlerimiz, insanların birbirlerine şüphe ile baktıkları, nefret tohumlarının ekilebildiği yerler olmaktan çıkmalı. Bunun için hepimize görev düşüyor. Şehirlerimizi barış ve hoşgörünün yeşerdiği yaşam alanlarına dönüştürmek hepimizin elinde. Bu vesileyle, dün Filistinliler ve İsrailliler arasındaki şiddetin tırmanmasından duyduğum büyük üzüntü ve endişeyi ifade etmek istiyorum. Bugün misafirimiz olarak aramızda Ramallah Belediye Başkanı da bulunuyor. Kendisiyle dün akşam uzun uzun konuştuk. Filistin sorununun ne kadar derin ve karmaşık olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu çatışmada sivillerin hedef alınması bizi çok derinden üzdü. Hangi taraftan gelirse gelsin sivillere karşı saldırılar kabul edilemez. En yakın zamanda diyalog yoluyla kalıcı ve adil bir çözümün bulunması için hep birlikte çalışalım. İnsanlığın en eski yerleşim alanlarından birisi olan bu coğrafyadaki bu çatışmanın son bulması, bütün dünyanın sorumluluğudur. Bu konuda bizler de bu sorumlulukta en üst seviyede görev almaya hazır bir milletiz.

    DAYANIŞMA BELEDİYECİLİĞİ BİZİM İÇİN NE DEMEK: Göreve geldigimiz günden bu yana yaptığımız çalışmalarla İstanbul’da “dayanışma belediyeciliği” kavramını geliştirdik. Dayanışma belediyeciliği bizim için ne demek? İçerisinde bulunduğumuz bina, aslında bunun güzel bir örneği. Osmanlı döneminde bir fes fabrikası olan bu kamusal mekan, geçmişte sadece bayramlarda halka açılan, kullanımı kısıtlı ve kötü durumda bir alandı. Şimdiyse, burayı, tıpkı Yerebatan Sarnıcı, Müze Gazhane, Casa Botter gibi restore ederek şehrin kalbinin attığı çok amaçlı bir kültürel merkezi haline getirdik. İçeride bir çalışma alanımız ve sanat kütüphanemiz var. Dışarıdaki açık alanda her hafta bedava konserler yapılıyor. Ayrıca, hemşehrilerimize danstan resme kadar bir sürü kurs imkanı sunuyoruz. Bu hizmetlerimize ulaşamayan, çevrede yaşamayan, engelli vatandaşlarımızın buraya gelebilmeleri, gezmeleri ve kullanabilmeleri için bedava ulaşım sağlıyoruz. Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası’nı da burada eşim Dilek, çocuklarım ve mahalleli pek çok vatandaşla, dışarıda kurduğumuz dev ekrandan izledik. Filenin Sultanlarının bize yaşattığı heyecanı beraber paylaştık. Bize inanılmaz bir gece yaşattılar, gurur kaynağı oldular ve o dayanışma duygusunu bize tekrar aşıladılar.

    HER ŞEY PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIYOR: Bu birlik, beraberlik ve dayanışma duygusu, belediye başkanı ile hemşehrilerinin arasındaki ilişkinin temelidir. Şehirlerinin ölçeklerinin büyümesi, hemşehriler ile belediye başkanı arasındaki mesafeyi artırmamalıdır, aksine yakınlaştırmalıdır. İşte bu sebeple, bizim ölçeğimizdeki şehirlerin belediye başkanları, ulaşılabilir olmalı. İstanbullularla olan ilişkimi böyle yürütmeye gayret ediyorum. Beni, her zaman şehrimin sokaklarında yürürken, pazarlarında gezerken, spor müsabakalarını izlerken görebilirsiniz. Ve en çok da gençlerle selfie çektirirken görebilirisiniz. çünkü her şey paylaştıkça güzel. Her şey paylaştıkça çoğalıyor. Dayanışma belediyeciliğinin özünde de bu var. Beraber sevinmek, beraber üzülmek, beraber derdimize derman aramak. Saraçhane’deki ofis masamın arkasında Cumhuriyet’imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün bir resmi var. Orada Atatürk, bir vatandaşı dinliyor. Atatürk, onun gözlerinin içine bakıyor. Bu resim benim için çok kıymetli. Çünkü bana bu işi neden yaptığımı ve kimin için yaptığımı hatırlatıyor. Saraçhane’ye her girdiğimde beni oraya kim seçti ve neden buradayım; bunu kendime hatırlatıyorum. Dayanışma belediyeciliğinin yolu, vatandaşı dinlemekten geçer. Benim ilk görevim, vatandaşın eleştirilerine kulak vermektir.

    EMANETE İYİ BAKMAK ZORUNDAYIZ: Yarının yerleşim alanlarının yaşanılır olabilmesi için birlikte çalışmamız şart. Bunu yaparken kendimize şunu hatırlatmalıyız: Bu şehirler, bizim mirasımızdır, gelecek nesillere teslim edene kadar bize verilen bu muhteşem emanete iyi bakmak zorundayız. Birbirimize ilham kaynağı olabileceğimize candan inanıyorum. Bu toplantının farklı bölümlerinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak edindiğimiz bilgi ve tecrübeleri sizlerle paylaşacağız. Eminim, bugünkü zirve neticesinde birbirimizden pek çok şey öğreneceğiz. Küresel sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşmanın en etkili yönteminin yereli önceliklendirmek olduğuna inanıyorum. Daha iyi bir gelecek için değişim yerelden başlamalı. Önce ulusal, sonra da küresel politikaları etkileyebilecek güce ulaşmalıdır. Sözlerime son verirken; Megaşehirler Zirvesi’nin gerçekleşmesine katkıda bulunan tüm çalışma arkadaşlarıma, dünyanın uzak ve yakın farklı coğrafyalarından gelerek bu çalışmaya katkıda bulunma iradesi gösteren tüm şehir temsilcilerine, özellikle belediye başkanlarına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. İyi bir işe imzaatmakta olduğumuza ve bugün başlattığımız bu sürecin ne anlama geldiğinin bundan yıllar sonra çok daha iyi anlaşılacağına olan inancım sonsuz.”

    LOPEZ: BM, DÜNYADAKİ BARIŞ VE HUZURU KORUMADA BAŞARISIZ

    Metropolis Başkanı ve Bogota Belediye Başkanı Lopez de açılış konuşmasında, mega şehirlerin yerel ve uluslararası ölçekteki önemine dikkat çekti. Megaşehirlerin ortak sorunları ve çözüm yollarıyla ilgili görüşlerini aktaran Lopez de İsrail ve Filistin arasında yaşanan şiddet olaylarına yönelik fikirlerini dile getirdi. “Birlikte çalışarak kentlerimizin refahını arttırmak değil, aynı zamanda sürdürülebilir hale gelmesini sağlamalıyız” diyen Lopez, şunları dile getirdi:

    “Megaşehirler olarak güçlerimizi birleştirmeliyiz. Böylelikle daha merkeziyetsiz yapılar sunmalıyız ve daha kapsayıcı yapılar sunmalıyız. Daha yeşil yapılar, daha sosyal ve çevreye faydalı yapıları hangi ülkede, hangi şehirde bulunursak bulunalım, sunmak için çok çalışmalıyız. Metropolis ve UCLG kapsamında Birleşmiş Milletler (BM) toplantılarında bulunduk geçen hafta. Ve BM’ye, aslında kurulma amacı dünyadaki barış ve huzuru korumak olan BM’ye bu görevi yapmalarını ilettik. Bu alanda şu ana kadar çok fazla da başarılı olamadılar. Ve o yüzden buradan da sadece İsrail’de ve Filistin’de değil, tüm dünyada barış sağlanması önemli. Yoksa, refahı hiçbir yerde oluşturamayız. Kutuplaşma, ayrım ve çatışmalar, bu refah ortamını engellemekte. O yüzden hangi büyüklükte olursa olsun, şehirlerib barışı ve huzur desteklemesi çok önemli. Bunu yapmak için de adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir toplumlar oluşturmalıyız.”

    NARDELLA: TÜRK MİLLİ TAKIMININ BAŞARISINDA İTALYAN KATKISI DA VAR

    Floransa Belediye Başkanı Dario Nardella ise konuşmasına, Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası’nı kazanan Türk Milli Takımı’nı tebrik ederek başladı. Nardella, şunları söyledi:

    “Bu zaferde İtalyan katkısı da var. Çünkü takımın koçu İtalyan; Santerelli. Dolayısıyla spor, burada birlikte yürüyebileceğimiz muhteşem bir alan açıyor bize, değil mi? Ortak değerlerimiz spor üzerinden ortaya çıkıyor” dedi. İmamoğlu’nun göreve geldiğinden bu yana belediye başkanlarının her gün karşılaştığı sorunlar karşısında önemli işler yaptığını vurgulayan Nardella, “Bundan dolayı gurur duyduğumu söylemeliyim. Fikir teatisi yapmaktan aynı şekilde memnuniyet duyuyorum. İki kentinde dahil olduğu Eurocities var mesela benim başkanlığım döneminde. Yahut da mesela B40 var. Yine başka bir kent ağı Balkan kentlerinin dahil olduğu. Bu konuda sağladığı vizyon ve açıklıktan dolayı çok teşekkür ediyorum Ekrem’e. Burada değişmeyen tek şey, değişimdir. Değişim kaçınılmaz ve kentler bunu gayet iyi biliyor. Eğer sağ kalmak istiyorsan, ayakta kalmak istiyorsak yüzyıllar boyunca, kentler ve topluluklar, değişimi kucaklamalı. ‘Uluslar ya da hükümetler gider, ama kentler kalır’ diyoruz. Tarihte hep böyle olmuş. Olan şey bu. Bugün İstanbul’dayız. Yüzyıllar boyunca devam eden değişimi, imparatorlukları, kültürü vs. bunları İstanbul’dan daha güzel neresi ifade edebilir ki. İstanbul hala burada; Floransa gibi, Paris gibi, Roma gibi, Bogota gibi ve dünyanın başka kentleri gibi.”

    Açılış konuşmalarının ardından Kolombiya Üniversitesi Profesörü Jeffrey Sachs’ın çevrimiçi sunum gerçekleştirdi. Paneller serisi de Şangay Tongji Üniversitesi Profesörü Richard Hsu’nun moderatörlüğüyle başladı.

  • Şifa kaynağı: Hünnap

    Şifa kaynağı: Hünnap

    Çin hurması olarak da bilinen “hünnap” meyvesi, Başkent’in yanı başında Güdül ilçesinde yetiştiriliyor. Faydaları saymakla bitmeyen hünnaba ise ilgi büyük. Güney Asya’ya özgü bir meyve olan hünnabın içerisinde tek bir çekirdek bulunuyor. Küçük ve yuvarlak bir yapıya sahip olan meyvenin faydaları saymakla bitmiyor. Hünnap meyvesi kemikleri güçlendiriyor, uykusuzluğa iyi geliyor, kan dolaşımını düzenliyor,
    8 yıl önce atalarından kalan arsaya 150’den fazla hünnap ağacı diken ve her yıl yüzlerce kilo hünnap hasat eden 76 yaşındaki Ferhat Çolak, ilerleyen yıllarda Güdül’ün Türkiye’nin hünnap merkezi olacağını belirtti.

    “Güdül, Türkiye’nin hünnap merkezi olacak”

    Çolak, meyvenin ilçede bir gelir kaynağı oluşturduğunu ve kısa bir süre sonra Güdül’ün Türkiye’nin hünnap merkezi olacağını belirterek, “Ankara’nın Güdül ilçesi Yeşilöz Mahallesi’nde yaklaşık 8 yıldır hünnap yetiştiriyoruz. İleri bir tarihte Güdül Türkiye’nin hünnap merkezi olacak. Böyle olması için çok uğraşıyoruz. Geçtiğimiz yıl İlçe Tarım ve Güdül Belediyesi ortak bir şekilde 8 bin hünnap fidesi dağıttı. Biz de köylüler olarak fideleri diktik. Bize para kazandırıyor ve ek gelir elde ediyoruz. Aile bütçemize katkı sağlıyor. Hünnabın bakımı da çok kolay, sadece ağacın dikenli bir yapısı olduğu için toplaması zor oluyor. Herkesin bu meyveyi yetiştirmesini tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı.

    “Ben günde 2-3 kilogram hünnap yiyorum”

    Lifli yapısı sayesinde sindirim sitemine çok faydalı olduğunu ve kan şekerini dengeleme özelliğine sahip olduğu için de şeker hastalarının hünnap tüketebileceğinin altını çizen Çolak, “Hünnap meyvesi sindirim için eşi benzeri olmayan bir yarara sahip. Şeker hastaları için de çok yararlı. Yiyebildiğiniz kadar yiyin. Kesinlikle dokunmaz. Ben günde 2-3 kilogram hünnap yiyorum. Bende toplamda 150 ağaç var. Bu sene iklim değişikliklerinden dolayı rekoltemiz çok düşük. Geçen sene yaklaşık 1 ton meyve toplamıştık ama bu sene 300 kiloluk bir hasadımız var. Üretimde yüzde 50’den fazla bir düşüş var. Ama Allah bereket versin satışlarımız gayet iyi. İlçemizde yaklaşık 40 bin ağaç vardır ve bu ağaçlardan toplamda senelik yaklaşık 40 ton hünnap toplanır” açıklamasında bulundu.

    “Hünnap yiyenin doktora gitmesine bile gerek yoktur”

    Her gün kilolarca hünnap yediğini ve sağlığını buna borçlu olduğunu, ilerleyen yaşına rağmen son 8 yıldır hiç doktora gitmediğini ifade eden Çolak, şu sözleri kaydetti:
    “Bu meyve tüm hastalıklara ilaçtır. Hünnap yiyenin doktora gitmesine bile gerek yoktur. Ben 76 yaşındayım, çok şükür ne doktora giderim ne ilaç kullanırım. Biz bu meyveyi kurutup hoşafını yapar içeriz. Çoğu yerde bizim yaptığımız hoşafa çay deniyor. Bu ağaç çiçeklerini mayıs ayında açar, o yüzden soğuktan etkilenen bir ağaç değildir. Eylülün 20’sinden ekimin sonuna kadar hasat edilir.”
    Çolak ayrıca, şu an için rekoltenin düşük olmasından kaynaklı hünnabın marketlere çıkmadığını ama dileyen herkesin Güdül’e gelerek kurulan pazarlarda 365 gün hünnap satın alabileceğini ifade etti.

  • Malatya’da 4,4 büyüklüğünde deprem

    Malatya’da 4,4 büyüklüğünde deprem

    AFAD’dan son dakika deprem açıklaması geldi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) sitesinde yer alan bilgiye göre, saat 01.01’de merkez üssü Malatya’nın Yeşilyurt ilçesi olan 4,4 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi.

    Depremin yerin 5,93 kilometre derinliğinde olduğu belirlendi.

  • Depremzedelere su 6ay daha ücretsiz

    Depremzedelere su 6ay daha ücretsiz

    6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen yıkıcı deprem sonrasında Tokat’a gelen depremzedelere mart ayında aylık 20 ton suyun ücretsiz olarak verilmesi kararı alınmıştı. 6 aylık sürenin dolması üzerine Tokat Belediye Meclisinin ekim ayı gündeminde görüşülen sürenin altı ay daha uzatılması kararı alındı.

    Depremzedelere verilen 20 ton ücretsiz su uygulamasının 6 ay daha devam etmesi kararının yerinde bir karar olduğunu belirten Tokat Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu, “Ekim ayı meclis toplantımızda aldığımız kararlardan bir tanesi de 6 Şubat’ta 11 ili etkileyen o büyük depremde depremzede olup da şehrimizde olan hemşerilerimiz ile ilgili oldu. Zira mart ayında aldığımız bir kararla 6 ay boyunca depremzedelerimize her ay 20 ton suyu ücretsiz vererek, bu hizmetimizi sunmuştuk. Bu altı aylık süre tamamlanmış ve şehrimizde halen depremzedelerin olduğunu tespit ettik. Biz de tekrardan şu anda şehrimizde depremzede olarak misafir ettiğimiz bu hemşerilerimize aylık 20 ton suyu 6 ay daha ücretsiz bir şekilde vermenin kararını belediye meclisimizce oyladık ve tüm meclis üyelerimizin vermiş olduğu kabul oyu ile bu kararı almış bulunmaktayız” şeklinde Konuştu.

  • “Obezite cerrahisi son tedavi seçeneği”

    “Obezite cerrahisi son tedavi seçeneği”

    Obezitenin genel olarak “bedende aşırı yağ birikmesi ve bunun sonucunda ortaya çıkan birtakım metabolik ve fizyolojik rahatsızlıklardan oluşan kronik bir rahatsızlık” olduğunu ifade eden Genel Cerrah Doç. Dr. Orçun Yalav, obezitenin günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer aldığını söyledi.

    “Türkiye’de obezite oranı Avrupa’dan daha yüksek”

    2030 yılında tahmini obez hasta sayısının 1 milyar kişiye olacağının öngörüldüğünü belirten Dr. Yalav, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesel Ofisi’nin, 2022 yılı verilerine göre Avrupa’da ortalama obezite yaygınlığı yüzde 58,7 iken Türkiye’de bu oranın yüzde 66,8 ile daha yüksek olduğu bilgisini verdi.

    Dr. Yalav, önlenebilir ölüm nedenleri sıralamasında sigaradan sonra 2. sırada yer alan obezite hastalığının oluşumunda kalıtım veya genetik faktörlerin yüzde 25-40 oranında rol oynadığını; geri kalan kısımda ise dengesiz beslenme, yetersiz fiziksel aktivite ve sedanter yani hareketsiz yaşamının etkili olduğunu ifade etti. Dünya Sağlık Örgütü’nün, obezite oranlarının beden kitle indeksine göre yani vücut ağırlığının boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle (kg/m) hesaplandığını; bu hesaplamaya göre BKİ 30 kg/m2 ve üzerinde olan kişilerin obez, BKİ 40 kg/m2 ve üzerinde olan kişilerin ise oluşan sonuçlar ile ölümcül olabilen yani morbid obez olarak kabul edildiğini dile getirdi.

    “Kanserden felce pek çok hastalığa yol açıyor”

    Obezitenin sadece aşırı kilo alımı ve buna bağlı olarak fiziksel hareket kısıtlılığı olarak kabul edilemeyeceğine dikkat çeken Dr. Yalav, obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarını “İnsülin direnci – hiperinsülinemi, tip 2 diabetes mellitus (şeker hastalığı), hipertansiyon (yüksek tansiyon), koroner arter hastalığı, hiperlipidemi – hipertrigliseridemi (kan yağlarının yükselmesi), metabolik sendrom, safra kesesi hastalıkları, bazı kanser türleri (kadınlarda safra kesesi, endometriyum, yumurtalık ve meme kanserleri, erkeklerde ise kolon ve prostat kanserleri) osteoartrit, felç, uyku apnesi, karaciğer yağlanması, astım, solunum zorluğu, gebelik komplikasyonları, menstruasyon düzensizlikleri, aşırı kıllanma, ameliyat risklerinin artması, ruhsal sorunlar (tıkınırcasına yeme şeklinde çevrilebilecek ‘binge eating’, gece yeme veya bir şeyi daha fazla yiyerek psikolojik tatmin sağlamaya çalışma), toplumsal uyumsuzluklar, kas-iskelet sistemi problemleri” şeklinde sıraladı.

    “Obezite ameliyatı için vücut kitle indeksi en az 30 olmalı”

    “Obezite ameliyatı bir estetik ameliyat gibi düşünülmemelidir. Sadece gerekli olduğu sürece yapılan cerrahi bir operasyonlardır” diyen Doç. Dr. Yalav, güncel veriler ışığında bazı prosedürlerin yerine getirilmesi şartı ile cerrahi yöntem uygulanacak kişilerde şu kriterlere bakıldığını söyledi:

    “Vücut kitle indeksi 40 ve üzerinde olanlar; vücut kitle indeksi 35-40 arası olanlar ile buna ek olarak hipertansiyonu, tip 2 diyabeti, uyku apnesi, kalp rahatsızlığı, trigliserit yüksekliği, karaciğer yağlanması, hipoventilasyon sendromu gibi rahatsızlığı bulunanlar; vücut kitle indeksi, 30-35 arasında olanlar, medikal şekilde uygulanacak tedavilerle beraber, kan şekeri kontrol altında tutulamayan, tip2 diyabet hastaları.”

    Obezite ameliyatlarının alanında uzman hekimler tarafından gerçekleştirildiğinde sorunsuz bir şekilde uygulandığına ancak bunun ciddi bir ameliyat olduğuna ve bazı riskler taşıdığına işaret eden Dr. Yalav, “Obezite ameliyatı öncesinde kişiler mutlaka ameliyatsız yöntemler ile kilo vermeyi denemeli ve bunun için profesyonel bir destek almalıdır. Obezite cerrahisi başvurulması gereken son tedavi seçeneği olmalıdır” dedi.

  • Serbest piyasada döviz fiyatları

    Serbest piyasada döviz fiyatları

    İstanbul Kapalıçarşı’da 27,6050 liradan alınan dolar 27,6070 liradan, 29,0780 liradan alınan euro ise 29,08 liradan satılıyor. Son kapanışta dolar 27,55 liradan, euro ise 28,98 liradan satılmıştı.