15 Temmuz Demokrasi Şehitleri, Gazileri ve Terör Mağdurlar Derneği Genel Başkanı Abbas Gündüz ile Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Kandemir, yaptığı ortak basın açıklamasında, bir TV programına katılan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun, “Türk Silahlı Kuvvetleri 15 köylüyü helikopterden attı” şeklinde iftiralarda bulunduğunu belirtip, sert tepki gösterdi.
“Sezgin Tanrıkulu’nun, Türkiye Cumhuriyeti devletini her mecrada aşağılamaya, halkı kin ve nefrete teşvik eden, terörist cenazelerine katılan, İHA, SİHA’lardan rahatsız olan, öldürülen teröristlere sahip çıkan, 40 yılda binlerce sivil-asker şehit vermiş olmamıza rağmen, PKK’ya terör örgütü diyemeyen ve HDP-PKK’nın adeta basın sözcüğünü yapan sözde CHP’nin milletvekilidir. Sırtını YPG’ye dayayanlarla kol kola girenlerin, TSK’nın kimyasal silah kullandığını iddia eden ve hakkında terör örgütü propagandası yapmaktan fezleke açılanın, Türkiye Cumhuriyeti devleti için güzel işler yapması beklenemez” diyen şehit ve gazi dernekleri başkanları, “Gözbebeğimiz olan TSK’ya alçakça iftira atan bu sözde vekilin gerekli cezayı alıp, derhal vekilliği düşürülmelidir. Bebek katili PKK terör örgütünün yardakçısı Sezgin Tanrıkulu yine haddini aşmış durumda. Diyarbakır halkına ve seçmeni başta olmak üzere 85 milyona ihanet eden sözde vekil, yıllardır devlet ve millete saygısızlık yapmaktadır” ifadelerine yer verdi.
Etiket: güncelhaber
-
CHP’li Tanrıkulu’a tepki
-
Osmanlı’dan günümüze kahvenin yolculuğu
Osmanlı’dan günümüze Türk kültüründe önemli bir yeri olan kahve, Osmanlı döneminde dini tarikatların uyanık kalmak ve daha fazla zikir çekmek için kullandığı bir içecekken yavaş yavaş Osmanlı halkında yayıldı. Kanuni Sultan Süleyman devrinde yasaklanan kahve, yine halkın talepleri doğrultusunda yasaklanmanın kaldırılmasıyla tüketilmeye devam edildi. Özel Osmanlı Günlük Yaşam Müzesi içerisinde kahvenin bu yolculuğuna ve hikayesine önem verilerek Türk halkının vazgeçilmezi olan kahve hakkında bir çok eser bulunuyor. Bu konu hakkında Kartepe Belediyesi’ne bağlı çalışan Arkeolog Kübra Nur Çoban, “Osmanlı kültüründe Türk kahvesinin çok büyük bir önemi var. Türk kahvesi 16. Yüzyıldan itibaren kültürümüze giriyor ve çok seviliyor” dedi.
“Kanuni Sultan Süleyman devrinde kahve bir süreliğine yasaklanıyor”
Kahvenin kültürümüzdeki önemine vurgu yapan Kübra Nur Çoban, “Osmanlı kültüründe Türk kahvesinin çok büyük bir önemi var. Türk kahvesi 16. Yüzyıldan itibaren kültürümüze giriyor ve çok seviliyor. Türk kahvesi başlarda tarikatlarda uyanık kalmak ve daha çok zikir çekebilmek için tüketiliyordu. Daha sonrasında halk tarafından da Türk kahvesi çok seviliyor ve tüketilmeye devam ediyor. Kahvehanelerle birlikte de kahvenin halk arasında yayıldığını görebiliyoruz. İnsanları mutlu etmesi ve zinde tutmasıyla kafalarda soru işareti oluşuyor ve ilk kez Kanuni Sultan Süleyman devrinde kahve bir süreliğine yasaklanıyor. Daha sonrasında halkın yoğun ilgisi sebebiyle kahve halk tarafından yeniden tüketilmeye başlıyor. Dediğim gibi vazgeçilemeyecek bir içecek. Günümüzde çayı çok tüketiyoruz, çayın vazgeçilmez bir yeri var. Çayın tüketimi 20. yüzyılın başlarında oluyor. Geçmişte şuan olan çay tüketiminin yerini kahve alıyordu. Osmanlı döneminde kullanılan pek çok farklı eşya gibi fincanların da farklı özellikleri vardı. Halk tarafından kullanılan porselenler genellikle Kütahya’dandı. Saray ve çevresinde genellikle Çin’den gelen Fağfuri denen porselen kullanılıyordu. Halkta yine Kütahya çinisi dışında seramikten, camdan gibi servis edilebilecek farklı objelerde kullanılmaktaydı” ifadelerini kullandı.
-
Sinop’ta hamsi tezgaha geldi
Karadeniz’de balık avı yasağının kalkmasıyla balıklar tezgahlardaki yerini almaya başladı. Avlanmanın devam etmesiyle balık fiyatlarında düşüş başladı. Geçtiğimiz hafta 80 liradan satışa sunulan hamsi, 60 liraya geriledi. 80 liradan satışa başlayan mezgit ise 70 liraya geriledi.
Fiyatlara ilişkin konuşan balık satıcısı İbrahim Coşkunarslan, “Geçen haftaya göre fiyatlarımız biraz daha uygunlaştı. Hamsi 60 liraya düştü. Önceden 80 liraydı, bugünlerde 60 lira. Avlanma bollandıkça fiyatlar da ucuzlaşıyor. Böyle giderse hamsi 50 liraya kadar mezgit 60-50 liraya kadar düşer” dedi.
-
Tezgahların bu sezonki starı ‘hamsi’
Karadeniz’in bereketli suları bu sezon hamsi ile vatandaşların yüzünü güldürüyor. Geçen sezon bol olan palamut ise bu sene tezgahlarda yok denecek kadar az. Vatandaşlar kırmızı et ve tavuğa göre ucuz olan balığa rağbet gösterirken, balıkçılar da kapış kapış giden hamsinin bu sezon oldukça bol olduğunu söylediler.
“Hamsinin fiyatı da lezzeti de vatandaşı memnun ediyor”
Hamsinin bu sezon oldukça bol olduğunu ifade eden balık satıcısı Onurcan Köse, “Sezonun açılmasının ardından kısa bir süre geçti. Bu sene hamsi bol oldu. Eylül 1’den itibaren hamsi satmaya başladık. Fiyatı da lezzeti de vatandaşları memnun ediyor. Kilosu 70 TL’den satılan hamsi, vatandaşın en çok tercih ettiği balık konumunda bulunuyor. Onun yanı sıra mezgit de çok bol çıkıyor. Kilosu 50 TL’den satılıyor. İstavrit 80, barbun 50, kefal 60, zargana da 120 TL’den satılıyor. Bu sene palamut olmayacak. Geçen yıl palamut boldu hamsi olmadı. Bu sene de vatandaşlar hamsiye doyacak, palamut olmayacak. Sezonu böyle kapatacağız diye düşünüyoruz. Şu anda deniz suyu oldukça sıcak. Denizin ısısı düşünce balığın daha da bollaşacağını ve fiyatların düşeceğini umuyoruz” dedi.
Fiyatlardan memnun olduğunu dile getiren vatandaşlar ise “Balıklar ve fiyatlar bizce iyi. Kilosu 60 TL’den kaya balığı aldım. Balıkların da hepsi güzel. Hamsiyi çok seviyoruz ama sezon yeni açıldı. Soğuklar gelmediği için hamsi tam tatlanmadı. Havalar soğuyunca yağlanan hamsi daha da lezzetlenecek” ifadelerini kullandılar.
-
Sıcak havayı gören oraya koştu
Zonguldak’ta 15 Eylül’de sona erecek olan deniz sezonu öncesinde vatandaş halk plajı olan Kapuz plajına akın etti. Vatandaşlar sıcak havayı denize girerek ve güneşlenerek geçirdi. Ancak deniz suyunun soğuk olması ilgiyi azalttı. Hava sıcaklığı ise 24 derecelere kadar yükseldi. Sezonun sonra ermesinin ardından ilginin daha da azalması bekleniyor.
Murat Kılıç, “Hala denize giren var. Deniz sıcaklığı biraz soğuk olsa da insanlar havanın sıcaklığına dayalı denize giriyorlar. Sezonun sonuna yaklaştık artık. Eylül 15’inden sonra sezon artık bitme noktasına gelir. İnsanlar hala geliyor. Bu sezon 100-150 binin üzerinde vatandaşımızı ağırladık. Bu sene gerçekten büyük bir potansiyel vardı. Biz bu kadar beklemiyorduk. Hayati tehlikesi olan vaka alınmadı. Ama çok boğulma tehlikesi oldu. 100’ün üzerine boğulma vakası oldu. Can kaybı olmadı. İnsanların burayı tercih etmesinin sebebi denizimiz temiz, tesisimiz temiz, herhangi sorun yok” dedi. -
Kuduz çıktı, köy karantinaya alındı
Gerger’e bağlı Çobanpınar köyü sakinlerinden Ramazan Sarıduman, ahırında bulunan atı suya götürürken at kolundan ısırdı. Bunun üzerine Ramazan Sarıduman yakınları tarafından hastaneye kaldırılırken, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkilileri ile jandarmaya bilgi verildi. Ramazan Sarıduman’a kuduz aşısı yapılarak gerekli tedavi uygulandı.
Anormal hareketler sergileyen ve kendi kendini ısırmaya çalışan atın numuneleri Adana Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü gönderildi. Numune sonuçları pozitif çıktı. Bunun üzerine Çobanpınar köyü 6 ay süreyle karantina altına alındı. Köye hayvan giriş ve çıkışları yasaklandı. Köyün girişine tabela asıldı. Köyün camisinden uyarı anonsu yapıldı. Köydeki hayvanlar aşılanmasına karar verilirken atın neden kuduz olduğu ise araştırılıyor.Hayvan sahibi yaşananları anlattı
Atın ısırdığı hayvan sahibi Ramazan Sarıduman, “At ahırda bağlıydı. Geldim ipini çözdüm, suya götürecektim. Üzerine semeri atacakken kolumu ısırıp kaçtı. Arkasından koştum, yakalayıp direğe bağladım. Ben doktora gittim aşımızı olduk. Yetkililere haber verdik. Hayvanın başını alıp götürdüler. Hayvan kuduz çıkmış. Atım bir yere gitmedi, bir temas falan yok. Atı tarlaya götürüp tarladan getiriyordum” dedi.
Köy 6 ay süreyle karantinaya alındı
Gerger İlçe Tarım ve Orman Müdürü Feti Gürbüz ise tüm önlemleri aldıklarını belirterek, “Çobanpınar köyünde bir atın anormal hareketler sergilemesi üzerine alınan ihbar ile bölgeye hemen veteriner hekim arkadaşlarla intikal ettik. Alınan materyaller, Adana Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü gönderildi. Sonuç, kuduz pozitif çıktı. Biz de o sonuca istinaden zabıta komisyon kararlarımızı aldık, idari ve fenni tedbirlerimizi alacağız. Bilindiği üzere kuduz insana bulaşma ihtimali de olan bir hastalık. Onun için bu bölgeyi 6 aylık karantinaya aldık. Hayvan giriş ve çıkışlarını yasakladık. Bölgedeki tüm kedi ve köpekleri kuduz aşısıyla aşılayacağız” ifadelerini kullandı.
-
Göçmenler rotayı şaşırdı
Sabah saatlerinde 30 kişilik mülteci grubu şişme lastik botla Kadınlar Denizi Plajına çıktı. Sabah saatlerinde yürüyüşe çıkan vatandaşlar tarafından çekilen görüntülerde 6’sı çocuk olmak üzere 30 göçmen lastik botla plaja çıktıktan sonra tüm eşyalarını bırakarak kısa sürede gözden kayboldular.
Vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine gelen emniyet güçleri kaçak göçmenlerin izine rastlayamadı. İlçe genelinde arama çalışmalarının sürdüğü öğrenildi.
-
Yumurta kabuğundan sanatı çocuklara öğretti
Yumurta oyma sanatını kendi çabasıyla geliştiren Hamit Hayran, her türlü yumurtaya şekiller çizip, oyarak boyayıp satılabilir hale getiriyor. Hayran, Ardahan’da Dr. Arzu Kılıç Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi bahçesinde kurduğu stantta çocuklarla buluştu. Çocuklara sanatını gösterip nasıl yapılacağını uygulama yöntemi ile gösteren Hayran, sanatını Ardahan’da icra etmekten mutlu olduğunu söyledi.
Bu güzel sabır sanatını burada bu yavrularımıza öğreterek birlikte yapmaktan çok büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Hayran, “Üç gündür Ardahan’dayız. Bu çalışmayı görenler ilgiyle izliyor. Bugün de burada çocuklar için çalışma yapalım istedik. Bu sabır sanatını bu güzel kalpli çocuklarımızla birlikte yapmaktan çok mutluyum.
Yaşarken yaşatmak gerekir. Benimde akıl, güven, aşk, ile çıktığım bu sabır sanatında yaşa ve yaşat sloganımızla geri dönüşümü olmayan yumurta sanatında insanların hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Onların güzel duygularını bu yumurtanın üzerine nakşediyoruz.
Benim asıl işim boyama değil, yumurta sanatındaki kesimleri öğretip, bu güzel duyguları yaşamalarını istiyorum. Bu yüzden burada olmaktan çok mutluyum’’ dedi.
-
Kestane balı üretiminde büyük düşüş
Dünyada son yıllarda görülen iklim değişiklikleri özellikle gıda sektörünü olumsuz yönde etkiliyor. İklim değişikliğinden Türkiye de nasibini alırken, özellikle son yıllarda üretilen bal oranında ciddi düşüşler yaşandığı gözleniyor.
İklim değişikliklerinin yanı sıra zararlı böcekler de önemli gıdaların üretimini olumsuz yönde etkilerken, Karadeniz Bölgesinin öne çıkan en önemli balları arasında gösterilen Kestane balı da bundan nasibini aldı. Akdeniz’den gelen halk arasında ‘Katil arı’ olarak adlandırılan gal arıları, Türkiye’de kestane ağaçlarına dadanırken bal üretimine önemli ölçüde darbe vurdu. Anavatanı Çin olan, zararlı gal arısı daha sonra Japonya ve ABD’de görülürken, Türkiye’ye ise ilk defa 2014 yılında Yalova’da tespit edilmişti. Çiçeklerin yüzde 80 açmasını engelleyen Gal arısı Kestane balı üretimini olumsuz yönde etkiledi.
Konuyla ilgili bilgi veren Trabzon Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Yusuf Aksoy, söz konusu zararlının Karadeniz’de en çok Kestane balı üretimini etkilediğini belirtti. Balda hasat döneminin sona erdiğini, bu sene istenilen verimin olmadığını belirten Aksoy, ”Hasat dönemi başladı ve bitti. Bu sene bizim açımızdan iyi bir sene değil. Bahar ayları çok yağışlı ve geceleri çok soğuk olması sebebiyle arılarımızı yeteri derecede geliştiremedik. Daha sonra da yağışlar birden bire bal akımı başlayacak dönemde bitmiş olsa bile gece soğukları devam etti. Bu sefer kuraklık baş gösterdi. Bizim arıcımız Gümüşhane, Bayburt, Erzincan, Erzurum, Ağrı bölgelerinde. Bu bölgelerde de bu olumsuzluklar hep var olduğundan kısmen bal oldu. Bazı yerlerde hiç olmadı. Arılar yiyecek balını dahi almadılar. Bazı yerlerde de kısmen oldu ancak tatmin edici değildi.Geçen sene olumlu bir yıl yaşadık ama bu sene çok olumsuz, önceki senelerde olumsuzdu. Özellikle bu sene, diğer yıllara oranla son 20 yıl içerisinde en olumsuz yıllar arasında sayabiliriz. Şu anda hasat bitti. Arıcılar olarak bizim 2 bin 100 üyemiz, 181 bin kovanımız var. Normalde bin 800, iki bin ton civarında bal üretiriz ancak bu sene bin tonlara kadar çıkacağını bile zannetmiyorum yani bu sene çok düşük” dedi.
“Gal arısı Kestane balı üretimini yüzde 90 azalttı”
Gal arısı zararlısının kestane balı üretimini yüzde 90 oranında azalttığına dikkat çeken Aksoy, “Bizim öne çıkan balımız kestane balı ancak onda da bir olumsuzluk yaşadı Karadeniz. Şöyle ki; Akdeniz’den giren ‘Gal arısı’ ağaçlara zarar verdi. Çiçeklerin yüzde 80 açmasını engelledi. Bunun yanı sıra yağışların tekrar bu bölgede çok olması nedeniyle Kestane Balı üretimi yüzde 90 soranında azaldı. Orman Gülü balı dediğimiz ‘Deli Bal’ yine o dönemde çok yağışlı geçtiği için o da olumsuz yönde etkilendi. Dolayısıyla arıcı bu çok zor bir yıl geçirdi. Bunun olumsuzluğu da kış boyu devam edecek” diye konuştu.
“Devlet desteğinin arttırılması gerekir”
Bal üreticisine devlet desteğinin arttırılması gerektiğini kaydeden Aksoy, “Maliyetler Türkiye genelinde çok yüksek. En azından arıcı maddi yönden desteklenmeli. Arıların beslenmesinde, kışlık besleme şekerlerin indirimli verilmesi gibi desteklerin artırılması lazım. Çünkü arıcı bu sene bal satamayacak. Bal olmadığı yıllarda arılar sıkıntı yaşıyor zayıf, güçsüz, bakımsız olduğu için hastalıklara maruz kalıyor. Dolayısıyla arıların ölüm oranları çok yüksek olacakmış gibi gözüküyor inşallah o şekilde olmaz” şeklinde konuştu.
Bacasız fabrika
“Balın hammaddesi doğa” diyen Aksoy, “Arıcılarımız daha çok amatör yönde arıcılık yapıyor biz istiyoruz ki; bu işin içerisinde gençler olsun. Çünkü bu sektör bacasız fabrika. Bir kişinin bir iki tane fabrikası olur ama her arıcının yüzlerce fabrikası var ve içerisinde de binlerce işçi çalıştırıyor. Ham maddesi doğadadır. Arının yayıldığı, arının otladığı çiçekler daha verimli hale geliyor. Onun için hammaddesi doğada bacasız fabrika bizde sahipleriyiz. Gençlerin arıcılık yapmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
-
Kızılırmak otluğa döndü
Sivas’tan doğan ve Karadeniz’e dökülen bin 355 kilometre uzunluğu ile Türkiye’nin en uzun nehri Kızılırmak son zamanların en kurak günlerini yaşıyor. Su seviyesinin oldukça düşmesiyle ırmak adeta otluğa dönüşürken, ortaya çıkan manzara herkesi korkuttu.
Kızılırmak’ın geçtiğimiz yıl kış aylarında bol kar yağmasıyla ilkbahar aylarında su debisi pik noktaya ulaşmıştı.
Kızılırmak üzerinde bulunan ve ırmak ile özdeşleşen Selçuklu yapımı tarihi Eğri Köprü’nün 18 gözünden de sular coşkulu bir şekilde akarken, şimdilerde köprünün ayakları insan boyuna uzanan otlarla kaplandı.
“Sular çekilince burası tamamen ot oldu”
Irmak kenarına gezmeye gelen Fatih Şaşmaz, kuraklıktan dolayı çekilen su seviyesiyle Kızılırmak’ın tamamen otluk olduğundan bahsederek, “Buraya gelen birçok vatandaşımız var zaten. Normalde bu köprünün ayaklarındaki otlar yoktu, suyun debisi çok yüksekti. Sıcaklıktan dolayı suyun debisi çekildi ve bir kuraklık var. Su seviyesi yüksek olduğu için bu otların ve kenardaki taşların hiçbiri görünmüyordu ama sular çekilince burası tamamen ot oldu” dedi.