Etiket: güncelhaber

  • Islak diye taksiye almadı

    Islak diye taksiye almadı

    Olay, geçtiğimiz günlerde Kuşadası ilçesindeki Kadınlar Denizi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, epilepsi hastası olan 3 yaşındaki M.D., denizde bir anda nöbet geçirdi. Anne H.D. (29) çocuğunu kucağına alıp taksi ile hastaneye götürmek istedi. Bir taksiyi durduran çaresiz kadın, taksicinin “Burası başka bir durak önü, sizi alamam” cevabı ile karşılaştı. Durağa gelen ve yardım isteyen anne H.D., bu sefer taksicilerden iddiaya göre “Üstünüz ıslak ve sizi alamayız” cevabını aldı. Aldığı cevap ile şok olan anne, çaresizce kucağında çocuğu ile dakikalarca koşuşturdu. İlk durdurduğu taksici geri dönerek zor durumdaki anneye, “Sizi almadılarsa ben götüreyim hastaneye” dedi. İnsaflı taksici, nöbet geçiren çocuğu ve annesini taksiye alarak hastaneye götürdü. Tedavi altına alınan çocuğun sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi. Olayla ilgili aile taksi durağından şikayetçi oldu.
    Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

    https://twitter.com/linetv/status/1697236974950596846

     

  • Sıcaklar aracılığı olumsuz etkiliyor

    Sıcaklar aracılığı olumsuz etkiliyor

    Kovan içi sıcaklığın yükselmesi arıların yavrulama faaliyetlerinin düşmesine neden olurken üretilen bal miktarın da düşmesine neden oluyor. Hobi olarak arıcılık faaliyetiyle uğraşan Sefa Öztürk, geçen yıla oranla bal üretiminin bir miktar düştüğünü belirterek bazı arıcıların strafor köpük ve ağaç dallarıyla önlemler almaya çalıştığını söyledi.

    2 kovanı 10’na çıkardı

    Kavurucu sıcakların arıcılık faaliyetlerini olumsuz etkilediğini belirten Sefa Öztürk, ” Hobi olarak yapıyoruz. Arıcılığa ilk 2020 yılında başladık. Sürekli kendisinden bal aldığım bir ağabeyim vardı. Her sene eşe dosta arkadaşlara yüklü miktarda bal alıyordum, çünkü ailecek balı çok seviyoruz. Bir gün kendisine yine bal istediğimi söylediğim de bana, sana bir kovan vereyim yanıma da gel git bu işi öğren kendi balını kendin yap. Öğrenirsin yaparsın bu işi deyince heves ettik. Ondan iki tane kovan aldım, 2020 yılında bir kovanla başladım, şu an 10 tane kovanım var. Kendi balımızı üretiyoruz. Ticari bir faaliyetimiz yok ama bu işi hobi olarak yapıyoruz. Şimdi biz arılarımızı doğal olarak baktığımız, beslediğimiz için fazla bir yüklü miktarda bir hasat alım söz konusu olmuyor. Mesela kovan başı 15 kilo diyebiliriz. 10 tane kovanım var 150 kilo, eğer bu işi doğal yollardan yapmasak ek gıdalarla takviyelerle yapmış olsak miktar ikiye katlar ama biz bundan yana değiliz” dedi.

    Hava sıcaklığının yüksek olması yavrulamayı azalttı

    Öztürk, kovan içi sıcaklığının yüksek olması arıların yavrulamalarını olumsuz etkilediğini ifade ederek, ” İnsanlara şifa kaynağı olan bir şey üretmeye çalışıyoruz, şifa olsun diye üretiyoruz. O yüzden de bizim için miktar önemli değildir. Geçen yıla nazaran bu yıl arasında çok fazla bir fark olduğunu söyleyemem ama geçen yıl hava biraz daha mevsim normallerinde seyrederken bu sene biraz daha sıcak günlerden geçiyoruz. Bu fazla sıcaklardan dolayı da içeri de olumsuz etkileniyor. Çünkü içeride bir yavru faaliyeti var. Hava belli bir sıcaklığa ulaştığında kovan için sıcaklık belli bir dereceye geçtikten sonra içerideki bu yavru faaliyetleri bozuluyor. Yavru faaliyetleri de bozulduğu için genç nüfus kovan içerisinde devam etmiyor. Diğer ihtiyarlayan arılarda ömrünü tamamladıktan sonra ölüyor. Arkadan gelmediği için bal miktarını olumsuz etkiliyor. Bu olumsuzluklardan kovanlarımıza strafor köpük yardımıyla yalıtkanlık sağlayabiliriz, üzerine böyle çeşitli dallardan otlardan çardak yapıp gölgelenmesini sağlayabiliriz. Kovanlarımızın tabanlarında havalandırma delikleri açıp içeride bir hava sirkülasyonunun olmasını sağlayabiliriz” şeklinde konuştu.

  • 2 tonluk kayayı askıda tutuyor

    2 tonluk kayayı askıda tutuyor

    Batı Karadeniz bölgesinde 2 gün yoğun süren yağışların ardından dere yataklarındaki taşkınların ardından Bartın’ın Ulus ilçesi Hasanören Köyü Değirmenaltı mevkisinde ise doğal görüntüler ortaya çıktı. Görenlerin ilgisini çeken görüntüde dere yatağında bulunan ve 300 yıllık olduğu tahmin edilen bir çınar ağacı, kökleriyle yaklaşık 2 tonluk kayayı askıda tutuyor. Bir kartalın avını pençelerinin arasına sarması gibi kökleriyle kayayı sarmalayan çınar ağacının bu görüntüsü görenleri hayrete düşürüyor.

    Selle birlikte 300 yıllık çınar ağacının köklerinin dışarıya çıktığını ve 2 tonluk kayayı sarmaladığı görüntünün ortaya çıktığını anlatan köy sakinlerinden Aydın Saraç, “Son yağmurlarda selin yaptığı tahribatı görüyorsunuz. Bir taşın üzerindeki bizim kavlak ağacı dediğimiz asıl adı Çınar olan ağacın köklerinin nasıl dışarıya çıktığını görüyoruz. Daha önceden kayanın üzerinde biten ağaç orada yetişip büyürken toprak altındaki kayayı nasıl sarmaladığını, beraber yaşadığını anlayabiliyoruz. Aslında bir taşla ağacın ortak bir yaşamı ortak yaşayabildiklerinin bir kanıtı. Selle birlikte toprak kaysa bile ağacın kökleri, sarmaladığı kayayı tutmaya devam ediyor. Bu ağacın yaklaşık 200-300 yaşında olduğunu tahmin ediyoruz.

    Taşta bir metreye 2 metre gibi boyutlarında. Yaklaşık 1 metre de yüksekliği var. Yaklaşık 2 veya 3 ton ağırlığında vardır. Bu sel bunların ikisini ortaya çıkarmış. Her yerde rastlanamayacak ilginç bir görüntü. Fasulyelere sırık yapmaya geldiğim zaman bu ilginç görüntü ile karşılaştım. Hemen fotoğrafladım” diye konuştu.

  • Yaban hayatı fotokapanlara yansıdı

    Yaban hayatı fotokapanlara yansıdı

    Bingöl Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Şube Müdürlüğü, koruma ve kontrol ile biyolojik kaçakçılığı önleme çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.

    Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü ekipleri, kaçak avlanmayla mücadele çerçevesinde kırsal alanlara yaban hayatını görüntülemek için fotokapanlar yerleştiriyor.

    Ekiplerin yerleştirdiği fotokapanlara ayı, kurt, vaşak, domuz ve tavşan yansıdı.

     

  • Manisa Ovası’nda renk cümbüşü

    Manisa Ovası’nda renk cümbüşü

    Manisa’nın dünyaca ünlü Çekirdeksiz Sultani Üzüm bağlarında yoğun bir hasat dönemi yaşanıyor. Üreticiler bir yıllık emeklerinin karşılığını alabilmek için bu yıl hava olayları ve hastalıklara karşı rekoltenin düştüğü üzüm bağlarında bir yandan hasat yapıyor bir yandan da kurutmalık üzümleri ovadaki boş arazilere seriyor.

    Bu sene üzümlerin hastalık ve hava şartlarından dolayı hem geç olması hem de rekoltenin düşük gerçekleşmesine rağmen üreticiler ülke ekonomisine katkı sağlamak için var güçleriyle çalışmaya başlıyor. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte bağlardan hasat edilen üzümler İzmir-İstanbul yolunun her iki tarafında kurulan sergi alanlarına getirilerek kurutma işlemi için seriliyor. Kimi bandırma yoluyla üzümleri kurutmaya bırakırken kimi üreticiler de doğal yollarla kurutma işlemini gerçekleştiriyor. Yeşil olarak serilen üzümler her gün koyu kahverengiye doğru renk değiştirirken Manisa Ovasında yaşanan renk cümbüşü dronla görüntülendi.

    BU sene yaşanan hastalık ve hava şartlarından kendisine ait bağların fazla etkilenmemesine rağmen rekoltenin geçen seneye göre düşük olduğunu kaydeden Saruhanlı’nın Yılmaz Mahallesi’nden üzüm üreticisi Osman Özsoy, “Geçen seneye göre verim biraz düştü. Geçen sene 15 gün kestiğim bağımda aynı ameleyle bu sene iş 10- 11 günde tamamlandı. Üzüm fiyatının 45-50 TL olması gerekiyor beklentimiz o yönde. Diğer arkadaşlarımızın bağlarında hastalık da var. Yoldan geçerken sergileri görenler buraya geliyor fotoğraf çekiyorlar, birlikte fotoğraf çektiriyoruz. Tanışıyoruz, biz de onlara üzüm veriyoruz para teklif ediyorlar almıyoruz. Helali hoş olsun” dedi.

    Üzümlerini bandırma yöntemiyle kurutmaya başlayan Saruhanlılı üzüm üreticisi Eren Acar ise şunları söyledi: “Çalışmalarımız iyi gidiyor. Fiyatlar geçen seneye göre daha iyi ama rekoltede düşüklük var. Malımız az. Benim bağımda don olayından dolayı azlık var. TARSİM’den hasat tespit yapıldı bir kısmı oradan karşılanacak ama geçen seneki fiyatlardan ödeme yapılacak şimdiki fiyatlar iki katına yaklaştı bu durumda zararımız artıyor ama yapacak bir şey yok. Bu bir doğal afet buna yapacak bir şey yok. Bazı üreticilerimizin özellikle hastalıktan kaynaklı kayıpları var.

    Onların daha büyük sorunu var. Onlar TARSİM, sigorta dahilinde de olmuyor. Onlar herhangi bir yerden karşılığını alamıyor. Bu yıldan beklentimiz yılı bir sonraki seneye çevirmek. Çok bir beklentimiz yok. İnşallah iyi olur herkes için zor bir emek, kolay değil. Bir yıl gözüne bakıyorsun, buraya getiriyoruz, kurutuyoruz satıyoruz. Çiftçilik genel olarak zor, Türkiye geneli özellikle bu yıl sıkıntılı. Biz sadece üzüm yapmıyoruz, pamuk ve buğday var. Özellikle buğdaydan çok zarar yazdık geçen senenin altında sattık. Zor İnşallah yılı çeviririz” diye konuştu.

    Öte yandan her sene Manisa Ticaret Borsası tarafından geleneksel olarak yapılan ‘Geleneksel ilk çekirdeksiz kuru üzüm alım töreni’ de 1 Eylül Cuma Günü gerçekleştirileceği öğrenildi. Yapılan törende çiftçileri motive etmek için ilk kuru üzüm açık artırma usulü yüksek bir fiyattan sembolik olarak alımı gerçekleştiriliyor.

  • Balıkçıklar hamsiden umutlu

    Balıkçıklar hamsiden umutlu

    Yalova Merkez İlçe Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Hasan Karataş, 1 Eylül itibariyle “Vira bismillah” diyecek balıkçıların son hazırlıklarını tamamladığını söyledi. Geçtiğimiz yıla göre bu sene palamuttan pek bir beklentilerinin olmadığını anlatan Karataş, özellikle hamsinin bu yol bol olmasını beklediklerini ifade etti.

    Karataş, Yalova’da balıkçıların Marmara Denizi ve Karadeniz’de avlanmaya gittiğini bugün itibariyle denize açılacaklarını ifade ederek, “Av sezonu geçen seneki gibi palamut biraz zor gözüküyor, göstergeler öyle. Baktığımı zaman şu an lüfer, çinekop, hamsi Karadeniz ve Marmara Denizi’nde mevcut. Göstergeler de iyi. Bu sene hamsi Karadeniz’de, Marmara’da olsun dar gelirli vatandaşımız bol bir hamsi yiyebilecek diyebileceğiz” dedi.

    Balık çıkış noktası sıkıntısı

    Karataş, Yalova’daki balıkçıların mevcut 2 sıkıntısı bulunduğunu ifade etti. Bunlarında birinin balık çıkış noktasının uygun olmamasından kaynaklandığını anlatan Karataş, şöyle konuştu:
    “2 tane mevcut limanımız var elimizde. Balık çıkış noktasında çok büyük sıkıntı yaşıyoruz. Hatta Tarım İl Müdürlüğümüze dilekçe vererek balık çıkış noktasının iptal edilmesi talebinde bulunduk. Bunun da nedeni, teknelerimiz yanaşıp balık çıkartamıyor. Rıhtımımız yok. İlk başta yapılacak yatırımlar arasında olduğu söylendi.”

    İkinci sıkıntılarının ise yunuslar olduğunu anlatan Karataş, bu hayvanın ağlarına büyük zarar verdiğini belirterek, “Avrupa Birliği kriterleri var ama sıkıntımız bu konuda büyük. Devlet bazında yüksek frekanslı yunus kovucular koysalar, en azından körfezlerde bunun önlemi alınsa balıkçı biraz rahatlamış olur. Küçük balıkçı gerçekten sıkıntı yaşıyor” dedi.
    Büyük balıkçılarında yakıt fiyatlarındaki artış nedeniyle de sıkıntı yaşayacağını sözlerine ekleyen Karataş, “Keza büyük balıkçılar da aynı şekilde mazot fiyatları çok büyük oranda arttı. Bu sene bizim Yalova ilinde 30-40 tane tekne Karadeniz’e gidiyorsa bu sene 10 tanesi anca gidecek. Çünkü yakıt giderlerini karşılayamayacak durumdayız. Yakıt fiyatlarındaki artış balık fiyatlarını da etkileyecek. Burada geçen sene mezada bir nakliye aracını 500 liraya yolluyorsam bugün bin 500 liraya yolluyorum. İster istemez bunlar da balık fiyatlarına yansıyacaktır ama balığın bolluğundan halk, dar gelirli vatandaşımız bu yıl mutlaka balık yer. Bu sene hamsi bol” ifadesini kullandı.

  • İstanbul’da Süper Ay

    İstanbul’da Süper Ay

    Çengelköy Kuleli sahilinden çekilen köprü ve ayın denize yansıma hali seyirlik manzara oluşturdu.

     

  • “TEKNOFEST kuşağı geliyor”

    “TEKNOFEST kuşağı geliyor”

    Ankara’da Etimesgut Havalimanı’nda gerçekleşen TEKNOFST Ankara bugün başladı. Bayraktar Yönetim Kurulu ve T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar, açılışta yaptığı konuşmada 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlayarak, “Yedi düvele karşı mücadele ederek el birliği ile kurduğumuz Cumhuriyetimizi taçlandıran zafer gününü birlikte idrak ediyoruz. Burada birlikte olduğumuz Ankaralı kardeşlerimizin ve yurdun dört bir köşesindeki kardeşlerimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı yürekten kutluyorum. Bu büyük zafere imza atan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet, minnet ve saygıyla yad ediyorum” dedi.

    Cumhuriyetin 100’üncü yılını taçlandırmak üzere İstanbul, Ankara ve İzmir’de TEKNOFEST düzenleme kararı aldıklarını aktaran Bayraktar, “İstanbul’daki TEKNOFEST’te 2,5 milyondan fazla ziyaretçi ağırlayarak kendi rekorumuzu kırdık. Şimdi de yiğit ruhlu seğmenlerin diyarı Anadolu’nun kalbi başkent Ankara’da sizlerle birlikteyiz. Sonraki durağımız da 27 Eylül’de istiklalimizin sembol şehirlerinden olan güzel İzmir olacak” ifadelerine yer verdi.

    “El ele vererek yaralarımızı sarıyor ve zorluklarımızı aşıyoruz”

    Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinde yaşanan zorlukların aşılması için TEKNOFEST paydaşları ile yaraların sarılmasına yönelik faaliyetlerin devam ettiğini dile getiren Bayraktar, “Kıymetli ziyaretçiler, yakın tarihte ülkemizi derinden yaralayan, dünya tarihinde eşi pek görülmeyen bir deprem felaketi yaşadık. El ele vererek yaralarımızı sarıyor ve zorluklarımızı aşıyoruz. Tüm TEKNOFEST paydaşlarımızın ve T3 Vakfımızın depremden zarar gören kardeşlerimize yönelik faaliyetleri devam ediyor. Depremi unutmadan bu gayreti sürdürmemiz, bir nebze de olsa yaşanan acı günlerin ruhlarımızda bıraktığı ızdırabı hafifletmemiz gerekiyor. Bu vesileyle depremde hayatını kaybeden kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize bir kez daha başsağlığı diliyorum” diye konuştu.

    “Milli teknoloji hamlesi kök salarak kalıcı hale geldi”

    İlk olarak 2018 yılında düzenlenen TEKNOFEST için ‘Adeta bir fideyi toprağa ekmiştik’ benzetmesi yapan Bayraktar, “Sonraki yıllarda bu fideyi büyütebilmek için azimle çabalamaya devam ettik. Şimdi o narin fide toprağın üstünde boylanmaya, toprağın altında da kökleşmeye başladı. Milli teknoloji hamlesi kök salarak kalıcı hale geldi. İklim değişti ve zihinlerde bir devrim başladı. 1 milyondan fazla genç TEKNOFEST’in kalbi olan teknoloji yarışmalarımıza başvurdu. Geçen hafta gittiğimi Tuz Gölü’nde adeta hiçliğin ortasında gökyüzüne roketler fırlatıldı. Roketci kızlarımız Hisar atış alanından ‘biz de varız, buradayız’ diye haykırdı. TEKNOFEST kuşağı dev bir dip dalgası gibi geliyor” değerlendirmesinde bulundu.

    Türkiye’nin tam bağımsızlığı için vazgeçilmezinin milli teknoloji hamlesi olduğunu aktaran Bayraktar, şu ifadelere yer verdi:
    “Seferberlik ruhuyla yola çıktığımız bu mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeliyiz. İnanıyorum ki bunun sahibi olan genç kardeşlerim bu hedefin menzile varması için elinden geleni yapamaya devam edecektir. Bu hedefe giderken bayrağımızı mümkün olan her alanda zirveye dikmeliyiz. Her alanda iddia sahibi olmaya devam etmeliyiz. SİHA’larımızla dünyada nasıl zirvedeki ülkelerden biri olduysak, lider olduğumuz alanların sayısını hep birlikte arttırmalıyız. Savunma sanayiinde yakaladığımız bu başarıyı, ivmeyi diğer tüm sivil alanlara yaymalı ve insanlıkla buluşturmalıyız. Bu serüvende yarış çok çetin. Azimle, gayretle, inançla aşmamız gereken nice zorluklar var. Kardeşlerim daha gidecek çok yolumuz var. Değerli kardeşlerim, dünya değişiyor ve insanlık yeni bir yol çiziyor. Bugün gelişmekte olan yapay zeka teknolojileri gelecekte hayatımızda daha da çok yer alacak. Yakın gelecekte birçok meslek ortadan kalkarken yeni alanlar, yeni meslekler karşımıza çıkacak. Yarını öngörmeye çalışarak şimdiden hazırlık yapmalıyız.

    En önemlisi doğru temellerle yeni bir dünya inşa etmeliyiz. İyi ahlakı ve güzelliği öncelediğimizde insanlığa çok daha değerli bir katkı sunmuş olacağız. Sevgili misafirler insanı insan yapan nedir? Bir işi anlamlı kılan nedir? İnsanı ve yaptığı her işi değerli kılan yegane unsur o işin taşıdığı mana ve ruhtur. Sevgiliye yazılan bir mektup neden değerlidir? Böyle bir mektubu makineler yazabilir mi? Yapay zeka elbette buna benzer mektup yazabilir. Ama insan yazdığında bu mektubun ardındaki büyük aşk, emek ve insana ait birçok hissiyat olduğunu bilmek o satırlara gerçek anlamını katar. Bugün hayatımıza büyük bir hızla giren yapay zeka uygulamalarına kimi zaman ödev, makale, hatta şiir ve roman bile yazdırmak mümkün. Peki, yıllar önce Shakespeare’in dizelerinin, Yunus Emre’nin divanındaki şiirlerin bir makineden çıktığını bilmek acaba aynı etkiyi ortaya çıkarır mı? ‘Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni. Ben yanarım dünü günü, bana seni gerek seni. Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim, aşkın ile avunurum bana seni gerek seni.’ Büyük şair Yunus’un inanç ve yaşanmışlıklarla anlam kazanmış dizeleri bir makineden çıkmış olsa ruhumuza bu kadar etki edebilir mi? Bir işe yüzyılları aşan değer ve anlam katan işte bu taşıdığı ruh ve mana ailemi ile olan bağıdır.”

  • Göllere 35 bin yavru balık bırakıldı

    Göllere 35 bin yavru balık bırakıldı

    Tarım ve Orman Bakanlığının yürüttüğü balıklandırma programı ile kırsal bölgelerde yaşayan vatandaşların kaliteli, ucuz ve sağlıklı gıda ihtiyaçlarının karşılanması, kıyı balıkçılığı ile ticari ve sportif gayeli balıkçılığın desteklenmesi, su ürünleri kaynaklarının sürdürülebilir kullanılması ve kaynakların gelecek nesillere aktarılması hedefleniyor.

    Bu anlamda Düzce’de Tarım ve Orman Müdürü Esra Uzun ve ilgililerin katılımıyla Çamlıpınar Göletine 5 bin, Korugöl’e 5 bin, Topuk Göletine 20 bin ve Torkul Gölüne 5 bin olmak üzere toplamda 35 bin sazan balık yavrusu bırakıldı.
    Esra Uzun, balıklandırma programının başarıya ulaşması için av aracı, balık boyu, av zamanı ve yer yasaklarına uyulması, bırakılan yavruların büyümesine, en az bir kez üremesine müsaade edilmesinin ve izin verilen yasal boyutların altında kalan balıkların avlanılmamasının oldukça önem arz ettiğini belirtti.

  • “Çare Milli Görüş’tür”

    “Çare Milli Görüş’tür”

    Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bugün parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Karamollaoğlu’nun açıklamaları şöyle:

    “BUGÜN, TÜM ZORLUKLARA VE İMKANSIZLIKLARA RAĞMEN MİLLETÇE ZAFERİMİZİ İLAN ETTİĞİMİZ GÜNDÜR”

    “Tarihimizin dönüm noktalarından bir günün yıl dönümünde sizlerle bir aradayız. Bugün bundan tam 101 yıl evvel, Dumlupınar’da nihai zafere ulaştığımız gündür. Bugün, tüm zorluklara ve imkansızlıklara rağmen milletçe zaferimizi ilan ettiğimiz gündür. Kahraman ecdadımızın uzun yıllar boyunca fedakarca verdiği mücadelemizin ardından kazanılan bu zafer öncesi ve sonrasında alınacak elbette onlarca belki yüzlerce ders vardır. İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy, çıkarmamız gereken o derslerin en önemlilerinden birini şöyle haykırmıştır: ‘Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.’ Bizler bir ve beraberce bugüne dek nice badireler atlatmış, nice zorluklara göğüs germiş bir milletiz. Bizler, inancımıza sarılarak birbirimize omuz vererek yedi düvele meydan okumuş bir milletiz. Bizler zaferin ardından yine birlik ve beraber içerisinde Anadolu’yu yeniden inşa ve ihya etmiş bir milletiz. Maddi olarak zayıf düştüğümüz dönemler olmuşsa da bizler, maneviyatımızdan aldığımız güçle düştüğümüz yerden her seferinde yeniden kalkmayı başarmışızdır. Farklı ideolojiler değil, ortak inancımız; meseleler karşısında farklı değerlendirmelerimiz değil, ortak değerlerimiz bizi biz yapmış ve böylelikle bu mübarek toprakları kendimize vatan payı yapmayı başarmışız. Öyleyse bugün bizlere düşen yine inancımıza ve değerlerimize sımsıkı sarılarak birlik ve beraberliğimizi yeniden tesis ederek ortak sorumluluklarımızı kuşanmak ve kutuplaşmaya, kamplaşmalara artık bir son vermektir.

    “BİR SEÇİM OLMUŞ, BİTMİŞ. FAKAT ERDOĞAN VE İTTİFAK ORTAKLARI, HÂLÂ AYNI ZEHİRLİ DİLİ KULLANMAYA DEVAM EDİYORLAR”

    Bu noktada özellikle ve öncelikle iktidarın bir anlayış değişikliğine gitmesi şarttır. Ülkemizin bir yarısını diğer yarısına adeta düşman göstermeye çalışan anlayıştan mutlaka vazgeçilmelidir. Muhalefeti terörist, muhalefete oy veren insanlarımızı vatan haini, kendileri gibi düşünmeyen herkesi kategorisinde değerlendiren bu çarpık anlayıştan vazgeçilmelidir. Bolca yalan, iftira ve hakaret cümleleri içeren bu zehirli dilden bir an evvel vazgeçilmelidir. Bir seçim olmuş, bitmiş. İnsanımızın bir yarısı bir adaya, hemen hemen diğer yarısı da bir başka adaya oy vermiş. Sonuç itibarıyla bir miktar oy farkıyla Sayın Erdoğan seçimi kazanmıştır. Tebrik ederiz. Fakat Sayın Erdoğan ve ittifak ortakları, hâlâ aynı zehirli dili kullanmaya devam ediyorlar maalesef. İnsan artık haykırmak istiyor: Yeter artık. Allah aşkına nedir zihniyet, nedir bu öfke, nedir bu hırs? Biz bugüne kadar sadece bu sisteme değil, bu dile ve bu anlayışa da itiraz ettik, ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz.

    “SIRF BU SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN SEÇİM İTTİFAKLARI YAPTIK”

    85 milyonu temsil etmesi gereken, herkesin hakkını gözetip koruması gereken Cumhurbaşkanı, sırf yerel seçimlerde üç-beş belediye daha fazla kazanabilir miyim düşüncesiyle, milyonlarca vatandaşını terör parantezine sıkıştırmaya çalışıyor. İşte biz 2017’den beri bu sisteme bunun için karşı çıktık. İşte bunun için, sırf bu sistemi değiştirmek için seçim ittifakları yaptık. Cumhurbaşkanlığı makamı ile bir siyasi partinin genel başkanı olmak arasındaki farkı çok iyi biliyor, bunun yol açacağı sorunları da öngörebiliyorduk. Seçim kazanma hırsının, devlet yönetme sorumluluklarının önüne geçeceğinden adımız kadar emindik çünkü. Nitekim de öyle oldu. Ne yazık ki yine haklı çıktık. Ne yazık ki diyorum, zira ülkemizin ve milletimizin hayrına en azından bu kez haksız çıkmayı canıgönülden isterdik. Tıpkı adalet, eğitim, tarım, sağlık ve dış politikadaki öngörülerimizde en az bir kez dahi olsa haksız çıkmış olmayı istememiz gibi.

    “KEŞKE ONLAR İSRAF VE YOLSUZLUKTAN VAZGEÇMİŞ OLSALARDI DA BİZ HAKSIZ ÇIKSAYDIK”

    Biz biliyorduk vazgeçmeyeceklerini, fakat keşke onlar israf ve yolsuzluktan vazgeçmiş olsalardı da biz haksız çıksaydık. Biz biliyorduk üretim ve istihdam ekonomisini uygulamayacaklarını da fakat keşke onlar yanlış yatırım anlayışlarından vazgeçmiş olsalardı da biz yanılmış olsaydık. Biz biliyorduk Irak işgali ve Suriye politikasının devamı mahiyetinde İslam aleminin dertleri ile değil, sadece mali imkanlarından yararlanmak için yol aradıklarını ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eşbaşkanlığını üstlenerek Ortadoğu’da sınırları yeniden çizecek bir anlayışa zemin hazırladıklarını. Fakat keşke biz yanılmış olsaydık da onlar şahsiyetli bir dış politikayı benimsemiş olsalardı.

    “EN UFAK ELEŞTİRİ, HATTA ÖNERİ KARŞISINDA PANİĞE VE ÖFKEYE KAPILAN İKTİDARIN, BU RUH HALİNDEN KURTULMASI GEREKİR”

    Keşke onlar faiz ekonomisine hakikaten sırt çevirmiş olsalardı da biz çıkıp kendilerinden özür dileseydik. Keşke onlar çiftçinin, fındık ve mısır üreticisinin hakkını eksiksiz verselerdi de biz çıkıp kendilerini alkışlasaydık. Keşke onlar emeklinin, asgari ücretlinin, işçi ve memurun insanca yaşam standartlarına kavuşacağı zam oranları belirleselerdi de biz de gidip kendilerine canıgönülden teşekkür etseydik. Bizim Saadet Partisi olarak meselelere yaklaşımımız böyledir, bakış açımız işte budur. Derdimiz haklı çıkmak değil, her hak sahibinin hakkını alabilmesini sağlamaktır. Muhalefet etme biçimimiz yıkıcı değil, yapıcı ve yol göstericidir. İtirazlarımızı elbette dile getireceğiz; zira neyi teklif ettiğimizden önce neye karşı çıktığımızı açıklamak da sorumluluklarımızın gereğidir. En ufak eleştiri, hatta öneri karşısında paniğe ve öfkeye kapılan iktidarın, bu ruh halinden mutlaka ama mutlaka kurtulması gerekir.

    “81 İLİMİZİN TAMAMINDA BÜYÜK BİR KRİZE VE AYNI ZAMANDA HUZUR VE GÜVENLİK PROBLEMİNE YOL AÇAN KİRA FİYATLARI İÇİN PLANINIZ VAR MI?”

    İnsanımız, sınırlarımızın adeta kevgire dönüşü karşısında paniğe kapılırken, uyuşturucu ve asayiş olayları karşısında korku ve öfkeye kapılırken iktidar bu problemlere çözüm üretmek yerine bunları dile getirenleri susturma telaşı ve gayretine düşmüş gözüküyor. Şehirlerimizin orta yerinde evlatlarımıza zehir satılıyor, her gün bir başka kan donduran cinayet işleniyor. Peki bunlar karşısında iktidar ne yapıyor, hangi adımları atıyor veya atacak? Soruyoruz ve cevaplarını bekliyoruz: Önce büyükşehirlerde, ardından da 81 ilimizin tamamında büyük bir krize ve aynı zamanda huzur ve güvenlik problemine de yol açan kira fiyatları için planınız var mı, nedir? Sözde bir zamanlar dershaneler kapatılacaktı, hatırlayın. Peki şimdi ne oldu? Özel okul ve dershane ücretleri birbiriyle yarışır hale geldi. Sadece olup biteni izlemeye devam mı edeceksiniz?

    “VERGİLERİ VE FAİZİ ARTTIRMAKTAN BAŞKA PLANINIZ VAR MI? ÖRNEĞİN İSRAF VE YOLSUZLUKLARDAN VAZGEÇMEYİ HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?”

    Okullar açılacak yakında. Aileler kantin ve kırtasiye masraflarına, servis ücretlerine nasıl yetişeceklerini kara kara düşünüyorlar. Peki siz iktidar olarak hangi çözümü düşünüyorsunuz veya insan ister istemez soruyor, hiç düşünüyor musunuz? Üniversiteler yakında açılacak. Yurt bulabilmek, bulduktan sonra ücretini ödeyebilmek, burs bulabilmek ve bulsa bile o bursla geçinebilmek gençlerimiz için artık çok ama çok zor. Bu konuda hangi adımları atmayı planlıyorsunuz, daha doğrusu bir şey planlıyor musunuz? Vergileri ve faizi arttırmaktan başka bir planınız var mı? Örneğin israf ve yolsuzluklardan vazgeçmeyi hiç ama hiç düşündünüz mü?

    “NİHAYET DÖNDÜLER, DOLAŞTILAR YİNE IMF REÇETELERİNE SARILDILAR”

    10 yıldan fazla bir zamandır 2023’ü işaret edenlerin, bugünlerde sık sık 2053’ü işaret ettiğine şahit oluyoruz. Zira 2023 hedefleri ile gerçekler arasındaki devasa fark ortada. Geldik, 2023’e dayandık. Nihayet döndüler, dolaştılar yine IMF reçetelerine sarıldılar. Dün düşman ilan ettikleri kim varsa bugünlerde tek tek kapılarını çalıp, sıcak para istediler ancak umduklarını bulamadılar. Borç-faiz-borç sarmalından çıkamıyorlar, çıkamazlar da bu gidişle. Zira daha fazla faiz demek, daha fazla borç demektir. Borçlu olmak demek, bağımsız karar verememek demektir. Hiç şaşmaz; ‘Borç alan, emir alır.’ Önce kaynaklarımızı çarçur ettiniz, sonra borç üstüne borç aldınız, sonra borçları ödeyemeyince yüksek faizle daha çok borç aldınız; şimdi de size ne deniliyorsa onu yapıyorsunuz. Hatta garip olan artık demelerine bile gerek kalmadan siz onların ne isteyeceğini bildiğiniz için harfiyen uyguluyorsunuz.

    “PUSULANIZ ŞAŞTI. FAİZLE İLGİLİ ‘NAS’I ARTIK HİÇ DİLE GETİRMİYORSUNUZ. İSRAF VE YOLSUZLUKTAN BİR TÜRLÜ VAZGEÇEMİYORSUNUZ”

    Pusulanız şaştı. Faizle ilgili ‘nas’ı artık hiç dile getirmiyorsunuz. Çünkü ekonomi; sadece faizden etkilenmiyor. İsraf ve yolsuzluktan bir türlü vazgeçemiyorsunuz. Bu böyledir, her daim de böyle olmuştur: Faiz saadet değil, bela getirir. Ama diğer gerçekleri de göz ardı edemezsiniz. Bu gerçekler, bilmelisiniz ki yıllar önce terk ettiğiniz Millî Görüş politikalarındadır. Yolsuzluk sebep, yoksulluk sonuçtur. İsraf sebep, borç sonuçtur. Yanlış yatırım anlayışı sebep, enflasyon ve işsizlik sonuçtur. Sonuçlara bahane aramaktan, sonuçların sebeplerini yanlış yerlerde aramaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? 2000’li yılların başında çıkardığınız bir kanunla; her yıl çiftçiye, üreticiye milli gelirin en az yüzde 1’i kadar destek vermeyi vadetmiştiniz. Bir kere bile bunu ödediniz mi ki bugün çiftçinin dertlerinin ve hayat pahalılığının sebeplerini başka yerlerde arıyorsunuz? İsraf ve yolsuzluğa bir kere dur dediniz mi ki yoksullukla mücadelede başka mucize formül arayışlarına giriyorsunuz? Milyonlarca insanı İstanbul’a istiflemekten vazgeçtiniz mi ki bugün deprem ve göç problemine kalıcı bir çözüm bulabilesiniz?

    “ÇARE MİLLİ GÖRÜŞ’TÜR. POLİTİKALARIMIZLA, KADROLARIMIZLA HER ZAMAN HER SEÇİME HAZIRIZ, EN DOĞRU ŞEKLİYLE ŞEHİRLERİMİZİ VE ÜLKEMİZİ YÖNETMEYE TALİBİZ”

    Bir kere biz Millî Görüşçülere, Saadet Partimizin politikalarına kulak verdiniz mi ki ülkemizin problemlerine çözüm üretebilesiniz? Siz Millî Görüş gömleği size dar geliyor zannettiniz; halbuki gerçekte olan sizin oburlaşmanız neticesinde yağ bağlamanızdı. Aslında problemler de çareleri de bellidir. Çare Millî Görüş’tür, çözüm reçeteleri bizdedir, umudun adresi burasıdır. Biz dün yaptık, bugün yine yaparız. Dün belediyecilikte bir çığır açtık, bugün yine çok daha iyi örnekler ortaya koyarız ve Allah’ın izniyle koyacağız da. Dün elimize geçen en küçük fırsatları her daim milletimiz lehine kullandık, bugün de yine öyle yapıyoruz; böyle yapmaya da devam edeceğiz. Politikalarımızla, kadrolarımızla biz her zaman her seçime hazırız, en doğru şekliyle şehirlerimizi ve ülkemizi yönetmeye talibiz. Yarım asrı aşkın birikim ve tecrübemizle, aynı inanç, aynı azim ve kararlılıkla biz buradayız.

    “BİR VE BERABER OLARAK, MİLLETÇE NİCE ZAFERLERE, NİCE BAYRAMLARA ULAŞMAMIZI TEMENNİ EDİYORUM”

    Aziz milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı tebrik ediyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu zaferi bizlere armağan eden İstiklal Mücadelemizin kahramanları ile tüm şehit ve gazilerimizi şükranla yâd ediyorum. Bir ve beraber olarak, milletçe nice zaferlere, nice bayramlara ulaşmamızı temenni ediyorum.”