Etiket: güncelhaber

  • Yılın ilk enflasyon rakamları açıklandı

    Yılın ilk enflasyon rakamları açıklandı

    Yeni yılın ilk ayında enflasyon beklentilerin hafif üzerinde artarak yüzde 1,68 olarak gerçekleşti. Böylece yıllık enflasyon yüzde 14,97 ile son 17 ayın en yüksek seviyesine ulaşmış oldu. Ocak ayında zam şampiyonu yüzde 26.77 ile mandalina oldu. Karnabahar fiyatları yüzde 45.79 azaldı.

    Ocak ayında yıllık enflasyon yüzde 14,97 olarak gerçekleşti.

    Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ocakta aylık bazda yüzde 1,68, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde 2,66 artış gösterdi.

    Verilere göre, ocak ayı itibarıyla 12 aylık ortalamalar dikkate alındığında, tüketici fiyatları yüzde 12,53, yurt içi üretici fiyatları yüzde 13,64 arttı.

    Yıllık en düşük artış %1,35 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleşti.

    Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu diğer ana gruplar sırasıyla, %2,12 ile giyim ve ayakkabı, %6,13 ile eğitim ve %6,32 ile haberleşme oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %24,53 ile çeşitli mal ve hizmetler, %23,25 ile ev eşyası ve %21,43 ile ulaştırma oldu.

    Aylık en yüksek düşüş gösteren grup %4,37 ile giyim ve ayakkabı oldu

    Ana harcama grupları itibarıyla 2021 yılı Ocak ayında azalış gösteren diğer ana grup %0,03 ile eğitim oldu. En az artış gösteren gruplar ise, %0,31 ile haberleşme, %0,67 ile alkollü içecekler ve tütün ve %1,12 ile ulaştırma oldu. Buna karşılık, ana harcama grupları itibarıyla 2021 yılı Ocak ayında artışın yüksek olduğu gruplar ise sırasıyla, %4,25 ile sağlık, %3,02 ile konut ve %2,90 ile ev eşyası oldu.

    Ocak 2021’de, endekste kapsanan 415 maddeden, 92 maddenin ortalama fiyatında düşüş gerçekleşirken, 30 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı. 293 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.

    Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık %16,00, aylık %1,64 arttı

    İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’de 2021 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre %1,64, bir önceki yılın Aralık ayına göre %1,64, bir önceki yılın aynı ayına göre %16,00 ve on iki aylık ortalamalara göre %12,26 artış gerçekleşti.

    Ocakta zam şampiyonları mandalina ve köprü-otoyol ücreti oldu

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, geçen ay mandalinadaki fiyat artışını yüzde 25,5 otoban geçiş ücreti, yüzde 21,29 ile salatalık izledi.

    Ocakta fiyatı en çok artış gösteren diğer ürünler arasında yüzde 21,03 ile köprü geçiş ücreti, yüzde 18,85 ile çarliston biber, yüzde 14,6 ile yoğurt ve patlıcan yer aldı.

    Geçen ay en fazla fiyat düşüşü ise yüzde 45,79 ile karnabaharda gerçekleşti. Bunu yüzde 21,17 ile domates, yüzde 17,6 ile ıspanak, yüzde 12,2 ile bot (çocuk için), yüzde 11,72 ile kabak izledi.

     

  • Devlet Bahçeli’den yeni anayasa açıklaması

    Devlet Bahçeli’den yeni anayasa açıklaması

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tarafından “Türkiye’nin yeni bir anayasayı tartışma vakti gelmiştir” açıklamasının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuyla ilgili yazılı bir açıklama yayınladı. Bahçeli açıklamasında, “Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açıktır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin amacı, görüşü ve düşüncesi de bu yöndedir. Elbette yeni sisteme müzahir ve müstahak bir anayasanın yazılması mecburiyet olmasının yanı sıra demokratik bir mükellefiyettir” ifadelerini kullandı.

    Dün yapılan Bakanlar Kurulu Toplantısı’nın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Belki de şimdi Türkiye’nin yeni bir anayasayı tartışma vakti gelmiştir” açıklamasında bulundu.

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni anayasa yapımıyla ilgili yazılı bir açıklama yayınladı. Açıklamada “yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu açıktır” diyen Bahçeli’nin, açıklamasından öne çıkan ifadeler:

    Yürürlükteki 1982 Anayasa’nda bugüne kadar 19 defada 184 değişiklik yapılmasına rağmen vesayetin derinlere nüfuz etmiş iz ve kalıntıları bir türlü silinememiştir.

    Bunun pek çok nedeni olsa da, en önemlisi Anayasa’nın dayandığı fikir, düşünce ve esasların demokratik nitelikten mahrumiyetidir.

    Bu kapsamda vasat bulan sıcak tartışmaların hız kesmeden, bilahare yoğunlaşıp yaygınlaşarak bugünlere ulaştığı herkesin bildiği gerçekler arasındadır.

    “TÜRKİYE’NİN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACI OLDUĞU AÇIKTIR”

    Bütün hukuk kuralları gibi, anayasalar da belirlenmiş ve üzerinde nitelikli uzlaşma sağlanmış normlar içermektedir.

    Anayasa bir devletin temel yapısını ihtiva etmekle birlikte, bu temel yapı içindeki kurum ve kuralların nasıl ve hangi ilkelere uygun olarak işleyeceğini hem gözetmekte hem de göstermektedir.

    Bir toplum sözleşmesi çerçevesinde devletin kuruluş esaslarını belirleyip fonksiyonel hale getiren anayasanın diğer hukuk metinlerinden muhteva olarak farklılıklar içermesi şüphesiz kaçınılmazdır.

    Bu farklılıkların en bariz özelliklerinden birisi de devletin dayandığı fikir ve düşünce kalıplarının toplum hayatına yansımasıdır.

    Doğal olarak bir anayasanın yazıldığı dönemin şartlarını ruhunda taşıması, devlet ve toplum hayatına tesir eden müspet veya menfi gelişmeleri lafzında barındırması bugüne kadarki tecrübelerle sabit ve varittir.

    1982 Anayasa’sını bu açıdan ele almak akla ve mantığa en uygun tercihtir.

    Buradan hareketle mevcut ve meri Anayasa’nın olağan dışı şartların mahsulü olduğu, zaman içinde pek çok maddesinde değişiklik yapılmasına rağmen statükocu vasfında herhangi bir zayıflamanın da görülmediği çarpıcı şekilde ortadadır.

    Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açıktır.

    Milliyetçi Hareket Partisi’nin amacı, görüşü ve düşüncesi de bu yöndedir.

    Bilindiği üzere, 27 Nisan 2017 tarihinde yapılan Halk oylamasıyla Türkiye Cumhuriyeti yönetim sistemi bakımından üçüncü evreye geçmiştir.

    Nitekim milli irade, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni kabul ve tasdik etmiştir.

    “YENİ SİSTEME MÜZAHİR VE MÜSTAHAK BİR ANAYASANIN YAZILMASI MECBURİYETTİR”

    Yeni yönetim sistemi geçmişten tebarüz edilen tarihi emanetlerle geleceğe yüklenen kutlu hedefleri buluşturan milli nitelikli, demokratik ve kapsayıcı niyetli bir anlayış ve kavrayış üzerine inşa edilmiştir.

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 9 Temmuz 2018 tarihi itibariyle resmen uygulanmaya başlamış, yönetim hayatımız bu haliyle güçlenmiş, kuvvetler ayrımı arasındaki çizgiler netleşmiştir.

    Elbette yeni sisteme müzahir ve müstahak bir anayasanın yazılması mecburiyet olmasının yanı sıra demokratik bir mükellefiyettir.

    Anayasası eski sisteme göre hazırlanmış, yönetim sistemi yeni esaslara göre reforma bağlanmış bir ülkenin siyasi ve hukuki çelişkilerden kurtulmasının başkaca bir seçeneği yoktur.

    “CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ’NİN KÖKLEŞMESİ BU SAYEDE MÜMKÜN OLACAKTIR”

    Parlamenter sistemin tozu ve tortularıyla Türkiye’nin ufkunun perdelenmesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni en azından zaafa uğratma riski taşımaktadır.

    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kökleşmesi, serpilmesi, taban tutması, devlet ve millet hayatına nüfuz eden kilitlerin açılması bu sayede mümkün olacaktır.

    Toplumun her kesimini kucaklayan, meşru her düşünceyi sahiplenen, kurucu değerlere yaslanan, kuruluş felsefesini benimseyen, kaldı ki yeni yönetim sisteminin temel yapı taşlarını, vazgeçilmez ilke ve esaslarını daha da geliştirmeyi önceliğine alan bir anayasa ertelenemez ihtiyaçtır.

    Zamanın ruhuyla çelişen ve üstelik ters düşen hukuk kuralları; sosyolojik, ekonomik, kültürel ve siyasal kazanımları sekteye uğratacak, sorunların daha da ağırlaşmasına yol açacaktır.

    Bu itibarla hukuk piramidinin en üstünde yer alan anayasalar engelleyici veya geciktirici değil; dinamik, dengeli, tarihsel müktesebatla çerçeveli, milli özlemleri doğru okuyan, devlet-millet arasındaki ilişkileri herkesin kendisini içinde göreceği bir toplum sözleşmesiyle yoğuran müstesna bir yaklaşımla temellenmelidir.

    Bizim amaç ve arzumuz da budur.

    Hedeflenen yeni anayasanın kalite ve kapsayıcılığı ne kadar fazla olursa olsun; siyaset eğer ahlaki rekabetten uzaklaşır, bölünme ve kavga üzerine bina edilirse, bunun acıklı faturası direkt millete çıkacaktır.

    Türkiye’nin kutuplaşma virüsünden arınması, temel hak ve özgürlüklerin milli değerlerle perçinlenmesi samimi beklentimizdir.

    Gizli mahfillerde, tehlikeli maksatlarla, gölgeli emellerle anayasa taslağı hazırlayıp devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü siyasi amaçlarına kurban etmek isteyenlerin içine düştükleri zilletten kurtulmaları bir başka beklentimizdir.

    Türkiye’nin, Cumhuriyet tarihindeki en önemli reformu yeni yönetim sistemi ise diğerinin yeni anayasa olması tarihe ve millete boyun borcumuz olarak değerlendirilmelidir.

    Yeni anayasayla birlikte;

    Ø Düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlam esaslara bağlanması,

    Ø Milli birlik ve kardeşlik bağlarının sürdürülebilir ve süreklilik arz eden demokratik kriterlerle bağıtlanması,

    Ø Devlet ve millet arasındaki karşılıklı sorumlulukların sarih bir şekilde bağdaştırılması,

    Ø Yeni yönetim sistemiyle örtüşen devlet yapısının bağlayıcılığı ve hukuk mevzuatındaki gerekli düzenlemelerin yapılması mutlak surette ve öncelikle ele alınmalıdır.

    Bir diğer önemli husus ise yeni anayasanın özü olacaktır. Bu meyanda hazırlanacak anayasa;

    Türkiye’nin 21.yüzyılın üçüncü on yılında ve Cumhuriyet’in 100.yıldönümünün de ivmesiyle, terör, yoksulluk, yolsuzluk, hayat pahalılığı ve işsizlik musibetlerini yenmiş bir ülke olmasına destek vermeli,

    Siyasal sistemimizdeki antidemokratik unsurları tasfiye ederek modern demokrasilerde olduğu gibi, fikir, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve özgürlükler güvence altına alan devlet bünyesine kavuşmayı temin etmeli,

    Herkesin aynı milletin evladı olmaktan gurur duyacağı, ayrışmayı değil birleşmeyi, farklılaşmayı değil kucaklaşmayı, kutuplaşmayı değil kaynaşmayı tahkim edecek bir uzlaşmayı sağlamalı,

    Millet varlığı ile etnik köken veya mezhep gibi doğal özelliklerin milli kimliğin ve bin yıllık kardeşliğin ayrılmaz bir parçası olarak görüldüğü birlikte yaşama kültürünü daha da pekiştirmelidir.

    Anayasa’nın ana fikrini teşkil eden Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü, üniter siyasi yapısı ile dilinin Türkçe olduğu ilkesi farklı yorumlara açık olmayan ve herkesi bağlayan kuruluş ilkeleridir. Ve böyle kalmalıdır.

    Türkiye Cumhuriyeti tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek dil esasına dayalı milli ve üniter bir devlettir.

    Yeni anayasa, bu vesileyle tekrarladığımız milli ve tarihsel haklarımızı muhafaza etmelidir.

    “2021 YILI HUZUR, BEREKET, REFORM VE YÜKSELİŞ DÖNEMİ OLACAKTIR”

    PKK’yla anayasa hazırlık masası kuranların savruldukları yanlış yoldan dönmeleri millete ve demokrasiye sadakatin gereği, yeni anayasa yazımı konusunda irade beyanları ise samimiyetlerin testidir.

    Nitekim “Aşağıya bakmayacağız” diyerek eylem yapan marjinal gruplara destek veren siyasi partilerin, Türk milletinin yükseklere odaklanmış bakışlarını özümsemeleri, buna riayet ve refakat edecek hamiyeti sergilemeleri kendileri adına da hayırlı bir adım olacaktır.

    Milliyetçi Hareket Partisi yeni bir anayasa yazımı konusunda Cumhur İttifakı’nın birleştirici ve kucaklayıcı şuuruyla hareket edecek, üstüne düşen demokratik görevleri çekinmeden yerine getirecektir.

    Cumhur İttifakı’nda anlayış ve hedef birliği vardır, Allah’ın izniyle gereği de yapılacaktır.

    Aynı dürüst tavrı TBMM’de gurubu bulunan diğer partileden özellikle beklemek en tabii hakkımızdır.

    2021 yılı huzur, bereket, reform ve yükseliş dönemi olacaktır.

    Bunu da yeni anayasa taçlandırmak herkesin öncelikli sorumluluğu olmalıdır.

  • Emniyet’ten ‘Aşağı bak’ iddiasına yalanlama

    Emniyet’ten ‘Aşağı bak’ iddiasına yalanlama

    Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), dün Boğaziçi Üniversitesindeki eylemlerde bir polisin gruptakileri ‘Aşağı bak’ diyerek uyardığı iddialarını, paylaştığı video ile yalanladı.

    Emniyet Genel Müdürlüğünün Twitter hesabından yapılan videolu paylaşımda polis memurunun, grup içindeki genci “Aşağı bak” diyerek uyardığı iddiasının yalan olduğu, polisin o sırada “Aşağıdan” dediği belirtildi. “Polisimiz pandemi ortamında sadece yasa dışı göstericilerle değil, yalan virüsüyle de mücadele ediyor. Bu mücadele milletimiz için. Türk polisi daima hazır” mesajı ile paylaşılan videoda polisin, “İn aşağı, in aşağı, aşağıdan, aşağıdan. Toplu gitmek yok” diyerek gruptakileri uyarması yer aldı.

    https://twitter.com/EmniyetGM/status/1356490646807339009

  • Merkez Bankası’ndan hükümete enflasyon mektubu

    Merkez Bankası’ndan hükümete enflasyon mektubu

    2020 yılı enflasyon hedefinin tutturulamaması nedeniyle ‘hesap verme yükümlülüğü’ ile hükümete açık mektup gönderdi. Mektupta Kovid-19’un enflasyon üzerindeki etkilerinden bahsedilirken, gündemde olan hukuk ve ekonomideki reform adımlarına ilişkin değerlendirme yapıldı.

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2020’de enflasyon hedefinin tutturulamaması üzerine kanunda belirtilen hesap verme sorumluluğu bağlamında hükümete açık mektup gönderdi. Mektupta, gıda enflasyonun olumsuz etkilerinden bahsedildi.

    Mektupta, “2019 yılının Temmuz ayında başlayan faiz indirimleri 2020 yılının ilk yarısında Covid-19 salgınının olumsuz etkilerini sınırlamaya yönelik olarak devam etmiş ve ilaveten kapsamlı genişleyici likidite adımları atılmıştır. Para politikası faiz indirimleri ve bankacılık sektörüne sağlanan hedefli likidite imkânlarına ek olarak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun Mayıs ayı başından itibaren geçerli olmak üzere bankaları temel olarak kredi kullandırmaya ve menkul kıymet almaya yönlendiren Aktif Rasyosu düzenlemesi de genişletici makro politika duruşunu belirginleştirmiştir. Yıllık kredi büyümesi ikinci çeyrekten itibaren ivmelenmiş ve 2017 yılındaki Kredi Garanti Fonu kaynaklı hızlı kredi genişlemesinin de ötesinde bir genişlemeye neden olmuştur . Bu güçlü kredi genişlemesi firma kredilerinde olduğu kadar konut ve ihtiyaç kredileri başta olmak üzere bireysel kredilerde belirgin gerçekleşmiştir. Krediler ve parasal büyüklüklerde para politikası ve finansal politikalarla kısa sürede sağlanan hızlı genişleme, iktisadi faaliyetteki hızlı toparlanmayı desteklemekle birlikte cari işlemler dengesini, dış finansman imkânlarını ve enflasyon görünümünü olumsuz etkilemiştir. Mal ihracatındaki iyileşmeye karşın, başta turizm olmak üzere hizmet gelirlerindeki düşüş ve ithalattaki canlanmayla birlikte cari işlemler açığı hızla artmıştır. Küresel belirsizliklere ek olarak yurt içinde enflasyon beklentilerinin bozulması dolarizasyon eğiliminin güç kazanmasına yol açmıştır. Bu dönemde yurt içi yerleşiklerin döviz ve altın talebi artmış; altın ithalatının tarihsel ortalamalarının oldukça üzerine çıkması dış dengeyi olumsuz etkilemiştir.

    Dolarizasyon dış finansman ihtiyacını artırdı

    Makrofinansal risklerin artması ve bekleyişlerin bozulmasıyla portföy ve swap piyasalarından yüksek hacimli yabancı sermaye çıkışları gözlenmiştir. Eş anlı olarak yurt içinde mevduat dolarizasyonunun kuvvetlenmesi ve reel kesimin yabancı para yükümlülüklerini azaltma eğiliminin hızlanması da dış finansman ihtiyacını önemli ölçüde artırmıştır. Böylelikle, yurt içi talep kaynaklı hızlı büyümenin yol açtığı dış dengesizlikler, ülke risk primlerini yükseltmiş, döviz kurları ve rezervler üzerinde baskı oluşturmuştur” denildi.

    “2020 yılında güçlü kredi ivmesine bağlı talep yönlü etkiler doğrudan ve dolaylı kanallarla enflasyon üzerinde belirleyici olmuştur” denilen mektupta “Talep koşullarının güçlü seyrettiği gruplarda enflasyon baskıları artarken, kredi genişlemesiyle ekonomide sağlanan hızlı toparlanmanın rezervler, risk primi, dolarizasyon ve enflasyon beklentileri arasında oluşturduğu olumsuz döngü döviz kuru kanalıyla da enflasyondaki yükselişte önemli rol oynamıştır. Yılın ikinci yarısında küresel ekonomideki toparlanmayla birlikte uluslararası petrol, endüstriyel metal ve tarımsal emtia fiyatlarındaki güçlü artış eğilimi de enerji, temel mal ve gıda grupları üzerinden enflasyon üzerinde etkili olmuştur. Enflasyonun ana eğilimine ve fiyatlama davranışlarına ilişkin göstergeler, çekirdek enflasyonun halen yüksek seyrettiğine ve fiyat artışlarının genele yayıldığına işaret etmektedir.

    Enflasyondaki yükselişte gıda fiyatları da önemli bir rol oynamıştır. 2020 yılı başında yüzde 16,08 olan işlenmiş gıda enflasyonu yıl içinde dalgalı bir seyir izleyerek yılı yüzde 15,52 ile bitirmiştir. İşlenmemiş gıda enflasyonu ise daha olumsuz bir görünüm sergilemiştir. Ocak ayında yüzde 2,22 olan işlenmemiş gıda enflasyonu yılı yüzde 26,34 gibi yüksek bir oranda tamamlamıştır. Turizmdeki zayıf seyre karşın birikimli döviz kuru etkileri ve uluslararası tarımsal emtia fiyatlarındaki yükseliş gıda fiyatlarındaki artışta etkili olmuştur. Hizmet enflasyonu yıl içinde yüzde 11-12 civarında katılık sergilemiştir. Salgına bağlı olarak getirilen hareket kısıtlamaları konaklama ve yiyecek hizmetleri, eğlence ve kültür, ulaştırma ve eğitim hizmetleri başta olmak üzere birçok sektörde faaliyeti zayıflatmıştır. Talep koşulları bazı hizmet gruplarında enflasyonu aşağı yönlü etkilese de, kısıtlamalara bağlı olarak birim maliyetlerdeki artış enflasyondaki düşüşü sınırlamıştır.

    Yıl içinde bazı sektörlere yönelik vergi indirimleri de enflasyon baskılarını kısmen hafifletmiştir. Bu dönemde bakım ve onarım ile sağlık hizmetleri gibi döviz kuruna duyarlı kalemlerde belirgin fiyat artışları gözlenmiştir. Yılın son iki ayında hizmet enflasyonundaki artışta gıda fiyatlarındaki görünüm ve birikimli döviz kuru etkileri öne çıkmıştır. Öte yandan, sektörel ayrışmaların belirginleştiği 2020 yılında enflasyonu sınırlayan gelişmeler de yaşanmıştır.

    Enerji ile alkollü içecek ve tütün grupları tüketici enflasyonunu önemli ölçüde aşağı çekmiştir. Alkollü içecek ve tütün grubundaki olumlu seyirde baz etkileri rol oynamıştır. Petrol fiyatları salgının etkilerinin belirginleşmesiyle Nisan ayında belirgin bir düşüş sergilemiş, küresel çapta kademeli normalleşme adımları sonrasında artış eğilimine girmiş ancak salgın öncesi seviyelerinin altında seyretmiştir. ABD doları cinsinden petrol fiyatları 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 34 gerilemiştir. Böylece, Türk lirasındaki değer kaybına karşın enerji grubu enflasyonu yüzde 5,64 oranında gerçekleşmiş ve tüketici enflasyonuna sınırlı bir katkı yapmıştır. Salgının etkileriyle talep koşullarının zayıf seyrettiği giyim, konaklama, eğitim, eğlence ve kültür, ulaştırma hizmetleri gibi kalemlerde enflasyon nispeten düşük kalmıştır. İç talep koşulları, döviz kuru başta olmak üzere birikimli maliyet etkileri, uluslararası gıda ve diğer emtia fiyatlarındaki yükseliş, bazı sektörlerde belirginleşen arz kısıtları ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyeler, fiyatlama davranışları ve enflasyon görünümünü olumsuz etkilemeye devam etmektedir” ifadeleri kullanıldı.

    Para politikası ve riskler

    “Enflasyon hedeflemesi rejiminde merkez bankaları, para politikası aktarımının süresini dikkate alarak, orta vadeli bir perspektifle gelecekteki enflasyonu kontrol etmeye çalışmaktadır” denilen raporda “Para politikası kararlarının toplam talep ve enflasyon üzerindeki etkileri gecikmeli olarak görüldüğünden, politika duruşunun enflasyon tahminlerine yönelik oluşturulması daha etkin bir uygulamadır. Bu çerçevede, Enflasyon Raporlarında paylaşılan tahminler aynı zamanda bir “tahmin hedefi” ve enflasyon beklentilerine referans oluşturmak suretiyle ara hedeftir. Bir diğer ifadeyle, orta vadeli enflasyon hedefine yakınsarken beklentileri daha etkin şekilde yönetebilmek için, enflasyonun gelecek dönemdeki seyri konusunda iktisadi birimler için referans olacak değer kısa vadede enflasyon tahminleri, orta vadede ise enflasyon hedefidir. Enflasyonda mevcut seviyeler, yukarı yönlü riskler ile birlikte değerlendirildiğinde, yüzde 5 hedefinin oldukça uzağında olunduğu açıktır. Ocak Enflasyon Raporunda sunduğumuz tahminler yüzde 5 enflasyon hedefine 2023 yılında ulaşabileceğimizi göstermektedir. Bu nedenle, para politikasındaki sıkı ve ihtiyatlı duruşun, yüzde 5 hedefine ulaşılması beklenen 2023 yılına kadar, uzun bir süre kararlılıkla sürdürülmesi gerekmektedir.

    Orta vadeli yüzde 5 hedefine varmak amacıyla, enflasyon hedeflemesi rejimi tüm unsurlarıyla uygulanacaktır. Bu süreçte, enflasyonun öngörülen tahmin patikası çerçevesindeki gelişimi sürekli ve yakından izlenecektir. Yüzde 5 hedefine varıncaya kadar gerçekleşen ve beklenen enflasyon oranı patikası ile para politikası faiz oranı patikası arasındaki düzey güçlü bir dezenflasyonist denge gözetilerek oluşturulacak ve bu denge sürekli korunacaktır.

    Mevcut verilerin yanı sıra elde edilecek her türlü yeni verinin enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarında orta vadeli hedef patikasından sapma riskine işaret etmesi durumunda ilave sıkılaştırma önden ve kararlılıkla yapılacaktır. Bu kapsamda, enflasyonun ana eğilimi ve fiyatlama davranışlarına ilişkin göstergeler, yayılım endeksleri, talep ve maliyet unsurları ve enflasyon beklentilerinin tahmin ufku içerisinde hedefleriyle uyumu yakından izlenecektir. Para politikasındaki bu sıkı duruş, hedef ufku içerisinde ülke risk priminin düşmesine, Türk lirası tasarrufların özendirilmesine, ters para ikamesinin başlamasına, döviz rezervlerinin artış eğilimine girmesine ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesine katkı yapacaktır. Bu durum, bir yandan makroekonomik ve finansal istikrarı olumlu etkilenirken, diğer yandan para politikasının sıkılık düzeyinin bu koşullar altında uyarlanmasına da imkân sağlayacaktır” şeklinde belirtildi.

    Hukuk ve ekonomi alanında atılacak reform adımları dezenflasyonist sürece önemli bir destek sağlayacak

    Merkez Bankası’nın hükümete gönderdiği mektupta hukuk ve ekonomi alanındaki reformaların enflasyon sürecine etkisinin nasıl olacağı değerlendirilerek “Orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşmada güçlü politika koordinasyonu dâhilinde para ve maliye politikası arasındaki eş güdümün güçlendirilmesiyle sağlanacak mali konsolidasyon enflasyon hedeflerine varılmasında çok önemli bir girdi sağlayacaktır. Bu çerçevede mali disiplinin kararlılıkla sürdürülmesi kritik bir öncelik olarak önemini korumaktadır. Mali duruşun yanı sıra yönetilen/yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamaları, gelirler politikası ve kamu borçlanma stratejisinin de para politikası hedefleriyle uyumlu bir şekilde belirlenmesi, enflasyonla mücadelemizi destekleyecektir.

    Ayrıca hukuk ve ekonomi alanında atılacak reform adımları beklenti kanalıyla dezenflasyonist sürece önemli bir destek sağlayacaktır. Enflasyondaki katılık ve oynaklıkları azaltacak yapısal adımlara devam edilmesi, fiyat istikrarına ve dolayısıyla toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacaktır.

    Bu kapsamda TCMB, yapısal unsurları analiz etmeye, politika önerileri geliştirmeye ve enflasyonla mücadelenin önemi konusunda ilgili paydaşlar ve kamuoyu nezdinde farkındalık oluşturmaya yönelik çalışmalarına devam edecektir. Diğer taraftan, para politikasının kurgulanması ve uygulanmasında, şeffaflık, öngörülebilirlik ve hesap verebilirliğin artırılması ve geliştirilmesi suretiyle para politikasına olan güvenin iyileştirilmesi yönünde de adımlar atılacaktır.

    Sonuç olarak, fiyat istikrarının sağlanması hedefi doğrultusunda Merkez Bankası elindeki tüm araçları tam, zamanlı, etkili, güçlü ve kararlı bir şekilde uygulamaya devam edecektir. Diğer yandan, enflasyon hedeflemesi rejiminde toplumun bütün katmanlarının fiyat istikrarı hedefine odaklanması, buna inanması, karar alıcıların ve politika üretenlerin bu yönde adımları kararlı bir şekilde atmaları esastır. Bu çerçevede, enflasyonla mücadele sürecini tüm tarafların da sahiplendiği bir sürece dönüştürmek üzere açık, samimi ve etkili bir iş birliği ve iletişim politikası yürütülecektir” ifadeleri kullanıldı.

  • Bursa’yı 2 dakikada anlatabilir misin?

    Bursa’yı 2 dakikada anlatabilir misin?

    Bursa Büyükşehir Belediyesi, tarihi, turistik ve doğal güzellikleriyle her köşesi ayrı bir zenginlik olan Bursa’yı, Bursalıların gözünden görmek için ‘2 Dakikada Bursa Kısa Film Yarışması’ düzenliyor. Vatandaşlara Bursalı olma bilinci kazandırmak ve şehre aidiyet duygusunu geliştirmek amacıyla düzenlenen yarışma ile aynı zamanda kentin herkes tarafından bilinmeyen değerlerinin gün yüzüne çıkarılması hedefleniyor.

    Bursa’nın turizmden daha fazla pay alabilmesi amacıyla tanıtım çalışmalarına ağırlık veren, bu çalışmalar kapsamında yerli ve yabancı sosyal medya fenomenlerini kentte ağırlayıp, Bursa’nın değerlerini milyonları bulan takipçilere ulaştıran Büyükşehir Belediyesi şimdi de ‘2 Dakikada Bursa Kısa Film Yarışması’ düzenliyor. Büyükşehir Belediyesi Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen “2 Dakikada Bursa” Kısa Film Yarışması ile vatandaşlara kendi yaşadığı sokağı, mahalleyi ve şehrini daha iyi tanımaları, bulundukları çevreye karşı duyarlılık geliştirmeleri amaçlanıyor. Bursalı olma bilinci ve kente aidiyet duygusunun geliştirilmesinin hedeflendiği yarışma, vatandaşlara kendi düşünce ve gözlemleri ile Bursa’yı tanıtma imkanı sunacak.

    ‘Adım adım Bursam’ teması ile düzenlenen yarışmada 1 Şubat 2021’de başlayan başvurular, 19 Mayıs 2021’de sona erecek. Filmlerin bütün kullanım hakları Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ait olurken, daha önce herhangi bir yerde gösterilmiş ve ödül almış eserler yarışmaya katılamayacak. Bir kişinin birden fazla eserle başvurabileceği yarışmada, filmlerin süresi jenerik de dâhil olmak üzere 2 (iki) dakikayı geçmeyecek. MP4 formatında olacak filmlerin çözünürlüğü ise 1920×1080’dan az olmayacak. 2 Dakikada Bursa Kısa Film Yarışması’na katılan eserler arasından, Jüri tarafından belirlenen toplamda üç esere birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödülleri verilecektir. Yarışmanın birincisi 5000, ikincisi 4000 ve üçüncüsü de 3000 TL ile ödüllendirilecek. Aynıca 3 mansiyon ve 1 jüri özel ödülü için de 1000’er TL para ödülü belirlendi.

    Yarışmaya dair teknik şartname ektedir. Yarışmaya başvurular www.bursa.bel.tr adresinden yapılacaktır.

  • Çarşıbaşı projeleri görücüye çıktı

    Çarşıbaşı projeleri görücüye çıktı

    Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin vizyon çalışmalarından biri olan ‘Hanlar Bölgesi ve Çarşıbaşı Kentsel Tasarım Projesi’ yarışmasına katılan 35 proje, uzman isimlerden oluşan jüri üyeleri tarafından değerlendirilmeye başlandı.

    Bursa Büyükşehir Belediyesi, Osmanlı’nın ilk başkenti olan Bursa’da 14. yüzyılda oluşmaya başlayan, 16. yüzyılda han, bedesten ve çarşıların oluşumuyla gelişimini tamamlayan Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi’ni etrafını çevreleyen binalardan arındırarak yeniden gün yüzüne çıkarmak için çalışmalarını sürdürüyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından da desteklenen projede kapsamında Kızılay, İşkur ve Merkez Bankası binaları ile Pirinç Han’ın hemen arkasındaki Bursalı Esiri Mehmet Efendi olarak bilinen 40’ıncı Osmanlı şeyhülislamına ait türbenin etrafını saran 15 dükkanın yıkımı tamamlanırken, alana uygulanacak proje yarışmasında da değerlendirme sürecine geçildi. Prof. Dr. Neslihan Dostoğlu’nun başkanlığında alanında uzman isimlerden oluşan jüri heyeti birbirinden değerli 35 çalışmayı tek tek incelemeye aldı. Başkanlığını Prof. Dr. Neslihan Dostoğlu’nun yaptığı jürinin asil üyeleri Mimar Mithat Kırayoğlu, Y. Mimar Ahmet Yılmaz, Y. Mimar Bünyamin Derman, Mimar Ömer Selçuk Baz, Peyzaj Mimarı / Y. Kentsel Tasarımcı Sunay Erdem ve Şehir ve Bölge Plancısı Alp Kaya gibi alanında uzman isimlerden oluşuyor. Y.Mimar-Şehir Plancısı Doç. Dr. Sibel Polat, Y. Peyzaj Mimarı Doç. Dr. Aysun Çelik Çanga, Y. Şehir Plancısı/ Mimar Doç. Dr. H. Serdar Kaya ve Mimar Ayhan Abanozcu da yarışmanın yedek jüri üyelerini oluşturuyor.

    Titiz inceleme

    Atatürk Kongre Kültür Merkezi’nde çalışmalarını sürdüren jüri üyelerini ziyaret eden Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, proje yarışmasının hayırlı olmasını diledi. Değerlendirme süreci hakkında bilgi veren Prof. Dr. Neslihan Dostoğlu, 35 projeyi jüri üyelerinin öncelikle bireysel incelendiğini, daha sonra toplu değerlendirilmeye geçileceğini anlattı. Bölgenin Bursa’nın en önemli noktası olduğunun altını çizen Dostoğlu, tarihi açıdan da önemli sorumluluk aldıklarını ifade etti. Bursa’ya ve Türkiye’ye yakışan bir projeyi belirlemek istediklerini söyleyen Dostoğlu, “Yapılan bireysel çalışmaya göre temel olarak 3 yaklaşım öne çıktı. Bir kısım çalışmada öndeki yapılar da dahil hiçbir binaya dokunulmamış. Bir kısım çalışmada bazı binalar korunarak kalan kısım tamamen boşaltılıp çok açık bir alan ele alınmış. Bir kısımda da yorum getirilmiş ve bir takım binalar konulmuş. Bazıları da Balibey Han’ın olduğu yamaçla Çarşıbaşı arasında altgeçit, üstgeçit, teleferik veya trafiği tamamen alta alarak ilişki kurmuş. Tabii ki hepsi çok nitelikli projeler. Çalışmalarımızı titizlikle sürdürüyoruz” dedi.

    “Bölge çekim merkezi olmalı”

    Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, proje hakkında hiçbir fikri bulunmadığını ve müdahil olmasının söz konusu olmadığını dile getirdi. ‘Hanlar Bölgesi ve etrafının boşaltılması niçin önemli?’ sorusunu kendisine çok defa sorduğunu söyleyen Başkan Aktaş, meselenin sadece alanı boşaltmaktan ibaret olmadığını, bölgede hayat ve ticaretin olduğunu dile getirdi. Şehir olarak bu konudan çok az istifade edildiğini anlatan Başkan Aktaş, “Turizm noktasında buradan çok daha fazla istifade etmeliyiz. Buralar çekim merkezi olmalı. Bu çalışma aslında Bursa’nın katma değerini arttıracak. Çalışmadan sonra özellikli bir alan haline gelecek. Proje, mutlaka etrafını da ayağa kaldıracaktır. Bir mimar değilim ama buradan ne beklediğimiz, ne murad ettiğimiz önemli. Bölge ve Tophane aslında bir bütün, ancak iki ayrı ada. Bölgede müthiş bir sirkülasyon var. Bunların da hesabı iyi yapılmalı. Jüri üyelerinin yerinde olmak istemezdim. İşleri gerçekten çok zor. Allah kolaylık versin” diye konuştu.

    630 bin TL ödül

    Yarışmanın birincisi 150.000 TL, ikincisi 100.000 TL, ve üçüncüsü de 80.000 TL ile ödüllendirilecek. Yarışmada 5 ayrı mansiyon için de 60’ar bin TL para ödülü belirlenirken, toplamda 630 bin TL para ödülünün verileceği yarışmada ayrıca olası satın almalar için de 70 bin TL’lik kaynak ayrıldı.

  • Döverek öldürmeye iyi hal indirimi

    Döverek öldürmeye iyi hal indirimi

    Konya’da üniversite öğrencisi genci döverek öldüren 3 sanığa önce müebbet hapis cezası verildi. Ancak mahkeme “haksız tahrik” ve “iyi hal” indirimiyle cezaları 12 yıl altışar aya düşürdü.

    Konya’da üniversite öğrencisi Mehmet Ali Demirel’in darbedilerek öldürülmesine ilişkin 3 tutuklu sanığa 12 yıl altışar ay hapis cezası verildi.

    Tutuklu sanıklar Hüseyin Koç, oğulları Adil ve İsa Koç, haklarındaki suçlamayı reddetti.

    ”DUVARA TIRMANIRKEN DÜŞTÜ”

    Hüseyin Koç, gencin bahçeden kaçmak için duvara tırmanırken düştüğünü öne sürdü.

    CEZA MÜEBBETTEN 12,5 YILA DÜŞTÜ

    Mahkeme, sanıklara önce “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezası verdi. Ancak ceza “haksız tahrik” ve “iyi hal” indirimiyle 12 yıl altışar aya düşürüldü.

    NE OLMUŞTU?

    23 yaşındaki üniversite öğrencisi Mehmet Ali Demirel, geçen yıl ablasının şiddete uğradığını öğrenmiş, durumu konuşmak için kayınpederinin evine gidince demir çubuklarla dövülerek öldürülmüştü.

  • Endişelendiren 3. zirve uyarısı!

    Endişelendiren 3. zirve uyarısı!

    Türkiye Kovid-19 Hasta Tablosu’nda yapılan testlere göre pozitiflik oranı 25 Ocak’ta 3,7 iken bu oran 26 Ocak’ta yüzde 3,9’a, 27 Ocak’ta yüzde 4,1’e, dün yüzde 4,20’ye yükseldi. Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında son dört gün içinde vaka sayılarında artış gözlemlendiğini belirterek, “Türkiye’de üçüncü zirve tehlikesiyle karşılaşmamak adına tedbirli davranışları sürdürmek durumundayız.” dedi.

    Ankara Şehir Hastanesi’nde Acil Tıp Uzmanı olarak da görev yapan Doç. Dr. Kayıpmaz, Türkiye’deki koronavirüs seyrine ilişkin açıklamalarda bulundu.

    Koronavirüsle mücadele sürecinde Türkiye’de bir süredir çeşitli kısıtlamaların ve tedbirlerin uygulandığına işaret eden Kayıpmaz, bu kapsamda sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulandığını ve restoran, kafe gibi işletmelerde oturarak müşteri kabulüne izin verilmediğini hatırlattı. Kayıpmaz, “Tüm bu tedbirler, vaka, ağır hasta ve vefat sayılarının düşmesinde büyük bir etken.” değerlendirmesinde bulundu.

    Türkiye’de toplumsal bağışıklama için aşılama sürecinin de başladığını anımsatan Kayıpmaz, “Ancak henüz toplumun bir bölümüne yapılabildi. Kişiler aşılandıktan sonra toplumdaki bağışıklık oranı daha yüksek seviyeye çıkıncaya kadar bir süre daha tedbirleri yaşamaya devam etmek durumundadır.” uyarısında bulundu.

    Kayıpmaz, vaka sayısında bir süre önce görülen azalmanın tedbir ve kısıtlamalara uyuma bağlı olduğunu dile getirerek, “Şu anda biz aşıların etkisini değil, kısıtlama ve kapatmaların etkisini görüyoruz.” diye konuştu.

    Ocak, şubat ve mart aylarının farklı üst solunum yolu hastalıkları açısından da riskli olduğunun altını çizen Kayıpmaz, “Kış aylarında insanlar daha çok kapalı ortamlarda vakit geçirir, bu ortamlar kötü havalandırılabilir ve bu ortamlarda kalabalık oluştuğunda hastalık kendine yayılmak için gereken fırsatı bulur.” ifadelerini kullandı.

    Son günlerde azalan seyrin tekrar yükselişe geçtiğinin gözlendiğine dikkati çeken Kayıpmaz, şöyle devam etti:

    “Koronavirüs Tablosu’na baktığımızda, yapılan testlere göre pozitiflik oranı 25 Ocak’ta 3,7 iken bu oran 26 Ocak’ta yüzde 3,9’a çıktı ve önceki gün itibarıyla da yüzde 4,1’e yükseldi. Dün de bu oran yüzde 4,20 oldu. Bu durumda salgının durağan eğrisi şu anda başını yukarı doğru az da olsa çevirmiş durumda.”

    “VAKA ARTIŞLARINDA MUTASYONUN DA ETKİSİ OLABİLİR”

    Salgında bu dönmede bir diğer tehlikenin ise mutasyonlu virüs olduğuna değinen Kayıpmaz, Birleşik Krallık’ta gözlenen, sonrasında Güney Afrika ve Brezilya’da ortaya çıkan mutasyonlar olduğunu hatırlattı.

    Kayıpmaz, şunları kaydetti:

    “Virüs, RNA virüsüdür ve bu virüsler mutasyona uğramaya hazır virüslerdir, devamlı mutasyona uğrarlar. Bu mutasyonlar, şu anda özellikle Birleşik Krallık’ta artan vaka sayılarından sorumlu tutulmaktadır. Bizim ülkemizde de bu mutasyonun gözlendiğini biliyoruz. Şu anda mutasyonun vaka sayıları üzerindeki etkisini tam olarak bilmiyoruz ama araştırılmaya devam ediliyor. Görülen vaka artışlarında elbette mutasyonun da etkisi olabilir. Bununla ilgili olarak Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünde araştırmalar devam ediyor.”

    “TEDBİRLİ YAŞANTIMIZA DEVAM ETMELİYİZ”

    Hayata geçirilen sıkı tedbirlerin etkisiyle sağlık kapasitesi zorlanmadan sürecin yönetilebildiğini anlatan Kayıpmaz, “Tedbirsiz davranışlar içine ve zamanından önce topyekun bir gevşemeye girersek vaka sayıları tekrar yükseliş olarak kendini gösterir. Kış ayları tehlikelidir. Solunum yolu enfeksiyonuna yol açan bütün mikroorganizmalar için de bu geçerlidir. Kış aylarında rehavete kapılmamamız ve tedbirli yaşantımıza devam etmemiz lazım ki üçüncü zirve tehlikesiyle karşılaşmayalım.” değerlendirmesini yaptı.

    Salgının artış eğiliminin bir miktar yukarı doğru çıkmasının tedbirlere sıkı sıkıya bağlı kalınması gerekliliği açısından önemli bir gösterge olduğunu vurgulayan Kayıpmaz, bazı Avrupa ülkelerinin şu anda üçüncü zirveyi yaşadıklarını söyledi. Kayıpmaz, “Zaten bazı ülkeler, birinci ve ikinci zirvelerini de bizden önce yaşamışlardı. Biz onların zaman olarak biraz daha gerisinde yaşıyoruz. Türkiye’de bir üçüncü zirve tehlikesiyle karşılaşmamak adına tedbirli davranışları sürdürmek durumundayız.” dedi.

    Doç. Dr. Kayıpmaz, İngiltere’nin kasım ayında daha rahat bir süreç yaşadığını, daha sonra mutasyonlu virüs ve tedbirsiz davranışların da etkisiyle üçüncü zirve ile karşı karşıya kaldığını belirtti. Türkiye’de şu an üçüncü zirve riski olup olmadığına ilişkin Kayıpmaz, “Bunu söylemek için biraz erken ama tedbirleri gevşetir ve tedbirsiz bir yaşantıya apar topar dönersek bu tehlikeyle biz de karşılaşabiliriz. Zamanından önce karşılaşmamız da bizim yine normale dönüş süremizi uzatır.” diye konuştu.

    Kayıpmaz, kışın ortasında normalleşmeye geçilmesinin riskli olabileceğini ifade ederek, “Şu dönemde birdenbire gevşemeye doğru geçersek, süreç üçüncü zirve tehlikesiyle bizi karşı karşıya getirebilir. Vaka sayıları tedbirlerin etkisiyle bir süre düz çizmeye devam etti, sonra başını biraz yukarıya kaldırmaya başladı. İşte bu bizi endişelendirmeli. Paniğe de kapılmamalıyız ama tedbirsiz davranmamalıyız. Çünkü, mutasyon artık bizim ülkemizde de görülüyor. Özellikle B117 soyundan olan mutasyonun virüsün kişiler arasında daha kolay bulaşmasını sağlayan mutasyon olduğu biliniyor.”

    TATİLDE AKRABA VE KOMŞU ZİYARETLERİNE DİKKAT

    Doç. Dr. Kayıpmaz, okulların yarıyıl tatilinde olduğunu hatırlatarak bu dönemde çok daha dikkatli olunması gerektiği uyarısında bulundu.

    Şubat tatilinde sadece hane halkı ile vakit geçirilmesi gerektiğinin sürekli altını çizdiklerini vurgulayan Kayıpmaz, “Bu noktada kişilerin dışarıda bir araya gelme fırsatı yok, her yer kapalı ama insanlarımız evlerde bir araya gelmeye devam ediyor, akraba, komşu ziyaretleri yapılıyor. Vaka artışlarında bunların da bir etkisi olabilir. Bunun dışında tedbirsiz davranışlar ve kalabalık içinde olma vaka sayılarının artışında etkin olarak gözükmektedir.”

  • Taciz şüphelisine meydan dayağı

    Taciz şüphelisine meydan dayağı

    Antalya’da bisikletle ilerlerken bir kızı taciz ettiği iddia edilen şahıs, sokaktaki gençlerden meydan dayağı yedi.

    Olay, akşam saatlerinde Muratpaşa ilçesi Kızılarık Mahallesi Kızılırmak Caddesi üzerinde meydana geldi. İddiaya göre, bisikletle ilerlerken 14 yaşlarında olduğu iddia edilen bir kızı taciz ettiği ileri sürülen şüpheli, bölgedeki gençler tarafından yakalandı.

    Yere yatırılıp darp edilen şüpheli, gençlerin elinden kaçmaya çalışsa da başarılı olamadı. Darp anı bir vatandaşın cep telefonu kamerasına yansıdı. Görüntülerde, gençlerin gitmeye çalışan şüpheliye engel olup yere yatırırken şüphelinin, ‘bir dakika polisi ben çağırıyorum’ dediği görüldü.

    Şüpheliyi darp eden gençlerin ihbarı üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, yaralı şahıs için 112 sağlık ekiplerini olay yerine çağırdı. Zanlı, tedavi için hastaneye kaldırırken olayla ilgili soruşturma başlatıldığı öğrenildi.

  • Merkez Bankası enflasyon beklentisini değiştirmedi

    Merkez Bankası enflasyon beklentisini değiştirmedi

    Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal, 2021 yılının ilk Enflasyon Raporu’nu açıkladı. Bir önceki raporda yüzde 9,4 olarak öngörülen 2021 yıl sonu enflasyon beklentisinde bir değişikliğe gidilmedi. Ağbal, sunumunda piyasaların merakla beklediği faiz ve para politikasına ilişkin mesajında ise sıkı duruşun devam edeceğini paylaştı. “Faiz indirimlerine dönük bir gündemin konuşulmasının henüz çok erken olduğunu değerlendiriyoruz. Tüm faktörler belli noktaya gelene kadar sıkı para politikası devam edecek” şeklinde konuştu.

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın ilk enflasyon raporu sunumunda sıkılaşma ve fiyat istikrarı mesajlarına devam ederken, banka ekim raporundaki tahminlerini korudu.

    Ağbal’ın sunumundan satır başları şöyle:

    “2020 yılının son çeyreğinde salgın tedbirleri küresel büyümedeki toparlanma eğilimini yavaşlattı.

    2021 yılında küresel enflasyon üzerindeki risklerin ağırlıklı olarak yukarı yönlü olduğu değerlendirilmektedir.

    2020 4. çeyrekte iktisadi faaliyet güçlü seyir izledi. Toparlanma sektörlerin geneline yaygınlaştı. Turizmde ise toparlanma sınırlı kaldı.

    Kredi genişlemesinin etkisiyle salgın döneminde parasal genişleme de gerçekleşti. Net kredi kullanımının tarihsel ortalamalarının üzerinde hızla artması, altın ithalatı ve turizm gelirlerinin gerilemesi cari işlemler açığının artmasına neden oldu.

    Yurtiçi yerleşiklerin mevduat dolarizasyonu artış göstermiştir.

    Döviz kurunun birikimli maliyet etkileri, emtia fiyatlarındaki yükseliş ve enflasyon beklentileri fiyatlama davranışlarını olumsuz etkilemeye devam etmektedir.

    Enflasyondaki yükselişte temel mal ve gıda grubu etkili oldu.

    Salgın koşulları dolayısıyla talepte yavaşlama görülen gruplarda enflasyon düşük seyretti.

    Çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonu da yüksek seyretmektedir. İşlenmiş gıdada da belirgin şekilde riskler artmaktadır.

    Üretici enflasyonu artış eğilimini korumaktadır. Üretici fiyatları tüketici fiyatları üzerinde yukarı yönlü baskı uygulamaya devam etmektedir.

    Hızlı kredi genişlemesinin etkisiyle talep koşulları 2020 ikinci yarısında güçlü seyretmiş ve çıktı açığı enflasyonist etkiler göstermiştir.

    Toplam talep koşulları enflasyonist seviyelerde seyretmektedir.

    Döviz kurundan enflasyona gelen etki 2020 ikinci yarısında oldukça güçlü olmuştur. Döviz kurunda son aylarda yaşanan düşüş bu etkinin azalacağına işaret etmektedir.

    Uluslararası emtia fiyatlarındaki artış eğilimi girdi kanallarıyla enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturmaktadır.

    Bazı sektörlerdeki arz sıkıntısı da enflasyon görünümünde risk oluşturmaktadır.

    Ham petrol beklentisi yukarı yönlü güncellendi ve 2021 için 54,4 dolar olarak belirlendi.

    2021 için gıda enflasyonu tahmini 1 puan yukarı revizyonla yüzde 11,5 oldu.

    Bütçe açı hedefi para politikasını destekleyecektir.

    Enflasyonun 2021 sonunda yüzde 9,4 olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz.

    Enflasyonun mevcut seviyesi ve riskler dikkate alınınca yüzde 5 hedefinden uzağız.

    Para politikasındaki sıkı ve ihtiyatlı duruşumuz enflasyonda yüzde 5 hedefine kadar uzun bir süre kararlılıkla sürdürülecektir.

    Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarında orta vadeli hedef patikasından sapma riskine işaret etmesi durumunda önden ilave sıkılaştırma kararlılıkla yapılacaktır.

    Fiyat istikrarı için sabırlı ve kararlı bir mücadele sürdüreceğiz. Tüm paydaşlarla etkili bir işbirliği ve iletişim sürdüreceğiz. Bu kapsamda TÜSİAD, TOBB, TESK ve MÜSİAD’ın fiyat istikrarı çağrısı çok önemli, kendilerine teşekkür ediyorum.

    Faiz indirimlerine dönük bir gündemin konuşulmasının henüz çok erken olduğunu değerlendiriyoruz.

    Uluslararası emtia fiyatları dolayısıyla o kanaldan gelen etkilerin kalıcı olduğunu düşünürsek gerekli reaksiyonu veririz. Ancak burada sıkı para politikası ve yapısal reformlarla müdahale söz konusu olacak.

    Gıda enflasyonu 2021 enflasyon gerçekleşmesi üzerinde önemli bir risk oluşturmaya devam ediyor.

    Enflasyonla mücadelede sahiplenme konusu son derece önemli, bu konuda tüm toplum katmanları, ekonomideki tüm aktörlerin bu sürece inanması ön koşul, karar alıcıların da hedefe giderken kararlı olmaları gerekiyor.

    Enflasyon hedeflemesine dair bir para politikası seti uyguluyoruz. Mevcut politika setiyle yüzde 5’lik enflasyon hedefine ancak 2023’te ulaşabiliyoruz.”