Etiket: güncelhaberler

  • Kiraz ağaçları köyü beyaza bürüdü

    Kiraz ağaçları köyü beyaza bürüdü

    İlçeye bağlı Başaran köyünde bahar aylarında havaların ısınmasıyla beraber ağaçlar çiçek açmaya başladı. Kiraz ve vişne ağaçları bu yıl her zamankinden daha çok çiçek verdi. Beyaza bürünen köyde evler ağaçların gölgesinde kaldı.

    Kiraz bahçesinde oynayan Çimen Gükçe, gün boyu fotoğraflar çektiğini söyledi. Bahçelerinde düğünlerde gelin ve damatların gelip fotoğraf çektiğini belirten Gükçe, ağaçların çok güzel çiçek açtığını ve çok sevindiklerini dile getirdi.

  • Dolar 32,59 seviyesinde

    Dolar 32,59 seviyesinde

    İstanbul Kapalıçarşı’da 32,5970 liradan alınan dolar 32,5990 liradan, 34,7410 liradan alınan euro ise 34,7430 liradan satılıyor. Son kapanışta dolar 32,49 liradan, euro ise 34,73 liradan satılmıştı.

  • Kahramanmaraş’ta deprem konutları yükseliyor

    Kahramanmaraş’ta deprem konutları yükseliyor

    Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen depremler sonrası binaları yıkılan veya ağır hasar gören vatandaşlar için yapılan deprem konutları tamamlandı. Şehir genelinde yapımı tamamlanan deprem konutlarına yenileri de ekleniyor.

    Dulkadiroğlu ilçesi Karacasu Ferhuş ve Karşıyaka mahallelerinde bulunan deprem konutları bir yandan tamamlanıp hak sahiplerine teslim edilirken, diğer yandan devam eden konutlarda hummalı çalışmalar sürüyor.

    Bölgedeki 3. Etap olarak adlandırılan, 789 konutun inşaat çalışmaları devam ederken, yapılan çalışmalar dron ile görüntülendi.

    İnşaata nakliye işi yaptığını söyleyen Bayram Tekiş, “Çok yoğun çalışma var gelen de çalışan da memnun. Allah devletin yokluğunu vermesin” dedi.
    Operatör Seyithan Güzel ise, “Genelde tünel kalıpla yapıldığı için inşaatlar çok güzel ve sağlam. Vatandaşlar için gayet iyi konut” diye konuştu.

  • “Dünya barışının kalbi Ortadoğu’dur”

    “Dünya barışının kalbi Ortadoğu’dur”

    TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Mardin’de sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Kurtulmuş, yaptığı konuşmada, “Hemen yanı başımızda bölgede hem ülkeler arasındaki gerilim ve çatışma, hem de bu bölgede faaliyet gösteren terör grupları üzerinden ortaya çıkarılan bazı çatışmalar ve gerilimler bu bölgeye fevkalade hassas hale getirmiştir. Her şeyden evvel 6 ayı aşkın bir süredir İsrail’de hükümetin saldırgan tutumları Gazze halkına karşı yapılan insanlık suçları hepimizi derinden etkiliyor ve hepimizin kalbini buruk bir hale getiriyor. İşte biz Türkiye olarak başından itibaren başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlarımızla birlikte Gazze’nin masum ve mazlum halkının yanında yer aldık. Acilen ateşkesin sağlanması ve Gazze’ye insani yardımların götürülmesi için üzerimize düşen bütün sorumlulukları yerine getirmeye çalışıyoruz. Yine bu bölgede sorunun devam etmesi bölgede yeni sorunların da başlangıcı olabileceği ilk günden itibaren uluslararası bütün platformlarda bir uyarı olarak ortaya koyduk. Dünya barışın kapısı Ortadoğu‘dur. Bu kilidi açan anahtar ise Filistin‘dir. Filistin’de barış ve huzur gerçekten sağlanmışsa dünya çapında barış olmuştur demektir. Türkiye olarak diyoruz ki ateş daha fazla büyütmeden bu bölgedeki ateşi söndürmek ve Filistinlerin haklı davasında iki devlet bir çözüm esasıyla özgür ve bağımsız bir Filistin devletinin kuruluşunun yolunu açmaktır” dedi.

    TBMM Başkanı Kurtulmuş, “Gücünden çekinilen bir Türkiye olmak mecburiyetindeyiz yoksa diğer bazı başka ülkelerin karşılaştığı gibi oradan oraya savrulma ihtimali çeşit çeşit yeni tehditlerle muhatap olma ihtimali mevcuttur. Bunun için diyoruz ki hep beraber Türkiye’de 85 milyon olarak ortak hedeflerimize yönelik Türkiye’yi her alanda güçlü ve büyük Türkiye yapabilmek için el ele verelim. Aramızdaki farklılıklarımızı ülkemizin güçlülüğü olarak kabul edip Türkiye’yi dünyada layık olduğu yere süratle ulaştıralım. Bunun için başta bölgede var olan halkın ve bölge halklarının düşmanları olan terör örgütlerine, milletimize birbirimize esenliğimize kasteden yerli ve yabancı kimseye fırsat vermeyelim. Bunun yolu birlikten ve beraberlikten kardeşlikten geçiyor. İşte Mardin bunun en güzel örneğidir. Ekonomisi güçlü, toplumsal yapısı güçlü, barışı ve kardeşliği güçlü, üniversitesi, sanayisi, yatırımcısı gençlerin eğitim alanındaki varlığı ve kabiliyetleri güçlü velhasıl hangi alana el atarsanız atın Türkiye’nin bütün diğer devletlerle yarışabilecek bir ülkedir. Mardin’in de bütün diğer şehirlerle yarışabileceği bir güce ulaşması temel hedefimiz olmalıdır. Bunun yolu tek tek 81 ilimizin kendi öncelikleri adımları atmasıdır. Mardin’in büyük potansiyelleri olan bir il olduğunu siz daha iyi biliyorsunuz. Mardin’in heba edeceği vakti yoktur, ihmal edeceği bir tek günü yoktur. Bunun için hepsini bir araya getirerek bu anlamda bu güzel şehri yeniden Türkiye’nin gözbebeği bir şehri haline getirmemiz gerekiyor. Üniversitesinden havaalanına ve bu anlamda yatırım yapan arkadaşlar buradalar. Mardin’i bir başkası gelip ayağa kaldıracak değil. Devlet olarak bizim size yapacağımız ve sizin yapmak istediğiniz alanların önünü açıp size omuz vermek, güç vermek ve hep beraber hedeflerimize yürümektir” dedi.

  • Böbrek taşı düşüren balık

    Böbrek taşı düşüren balık

    Karadeniz’de nadir avlanan bir balık türü olan ’eşkina kötek’ balığının kafasında taşıdığı taşların böbrek taşı rahatsızlığına iyi geldiğine inanılıyor. Özellikle aktarlarda satılan taş, balığın kafatasının ikiye bölünmesiyle orta kısımdaki kıkırdaksı doku içerisinden çıkarılıyor.

    Böbrek taşı düşüren balık

    Nadir olarak balıkçıların ağına takılan balığın kafasından çıkarılan taşlar, un kıvamına gelecek şekilde dövüldükten sonra limonda bekletilip içildiğinde böbrek taşını düşürdüğüne inanılıyor. Henüz tam yetişkin boyutlara gelmediği halde normal boyutunun bile yarım metreye ulaştığı eşkina balığının kilosu 400 TL’den satışa sunuluyor.

    Böbrek taşı düşüren balık

  • ‘Hüzün çiçeği’nden kartpostallık görüntüler

    ‘Hüzün çiçeği’nden kartpostallık görüntüler

    Bingöl’de bahar aylarının gelmesiyle birlikte kırsal alanlardaki doğa güzellikler de kendini göstermeye başladı. Kayalıklar arasında yetişen ve yılda sadece en fazla 20 gün boyunca yaşayabilen ters laleler kendini gösterdi. Halk arasında ‘ağlayan gelin’ veya ‘hüzün çiçeği’ olarak bilinen ters laleler, merkeze bağlı Gökçeli köyünde her yıl bu zamanda açarak görsel şölen sunuyor.

    Endemik bitki türleri arasında yer alan ve koruma altında olan laleleri koparmanın cezası da 244 bin 315 liraya kadar çıkıyor. Kentte doğaseverlerin ve fotoğraf tutkunlarının uğrak noktası olan ters laleler, kartpostallık görüntüler ortaya çıkarıyor.

  • Van Gölü’nün su seviyesi yükseliyor

    Van Gölü’nün su seviyesi yükseliyor

    Dünyanın sodalı en büyük gölü olan Van Gölü, 2019-2023 yılları arasında küresel iklim değişikliğinin etkisiyle büyük ölçüde su kaybı yaşadı. Bu yılın ilk 4 ayında yağışların yoğun miktarda düşmesi ise Van Gölü’nün seviye kaybı için umut oldu. Son 30 yılın en bereketli yılını yaşayan havza, ihtiyaç duyduğu suya kavuşmuş oldu. Nisan ayıyla birlikte dağlardaki karın eriyerek akarsularla buluşması ve yağışların yağmur şeklinde düşmeye devam etmesi Van Gölü’nün su seviyesinin yükselmeye başlamasını sağladı.

    “İhtiyaç duyduğu yağışın önemli bir kısmını kazanmış oldu”

    Van YYÜ Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, Van Gölü ‘nün 90’lı yıllarda düşen yağışlarla ciddi bir iyileşmeye gittiğini, 2000’li yıllarda da seviyenin yavaş yavaş düştüğünü ve son 5 yılda da önemli ölçüde alan kaybettiğini hatırlattı. Ancak 2024 yılı ile birlikte şubat ve nisan aylarında yağışların zirve yapmasının havzaya pozitif bir katkı sunduğunu ifade eden Prof. Dr. Alaeddinoğlu, “Düşen yağışların önemli bir kısmı özellikle mart ayında kar şeklinde gerçekleşti. Nisanda ise bu yağışlar yağmur şeklinde gerçekleşti. Dolayısıyla havza 2024 yılı için ihtiyaç duyduğu yağışın önemli bir kısmını kazanmış oldu. Bu bize şunu gösteriyor; düşen yağışlar özellikle Van Gölü’nde bir iyileşmeye neden olacak. Bu iyileşme de Haziran ve Temmuz aylarına kadar da devam edecek” dedi.

    “Havzada bir su yönetimine ihtiyaç var”

    Bu yıl yağış miktarı açısından iyi olduğunu ancak bir sonraki yılların kurak geçme ihtimaline karşı havza için bir su yönetimine ihtiyaç olduğunun altını çizen Alaeddinoğlu, “Yani bu yağışlar bundan sonraki süreçte de devam edecek anlamına gelmiyor. Evet, bu yağışlar pozitif anlamda bir katkı sunabilir. Ancak geleceğe ilişkin iklim değişikliğinde herhangi bir değişiklik yok. Dünya her geçen yıl ve her geçen ay daha fazla ısınıyor. Havza bundan nasibini alacak. 2024-2025 yılı için öngörülerimiz pozitif anlamda havzanın lehine gerçekleşebilir. Ancak 2026-2028 yılları belki yaz ayları boyunca yaşanacak bir sıcaklıktaki artış ve şiddetli buharlaşma bu düşen yağışların belli ölçüde kaybolmasına neden olabilir. Dolayısıyla biz Van Gölü Havzası’ndaki bütün taraflar olarak havzanın suyunu yönetmek zorundayız” diye konuştu.

    “Devam edecek yağışlar sel ve taşkınlara neden olabilir”

    İleri dönemlerde yaşanması muhtemel sel ve taşkın konusunda da uyarıda bulunan Alaeddinoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Havzaya düşen yağışlar hakikaten son yıllarda kaydedilmiş son 30 yılın en yüksek değerleridir. Tabii diğer taraftan yüksek dağlık kesimlere düşen karların erimesiyle birlikte önümüzdeki günlerde muhtemel sağanak yağışların aslında başka türlü sonuçlar doğurması mümkün olabilir. Özellikle bu geçiş mevsiminde havaların ısınmasıyla birlikte atmosferin daha fazla su tutma kapasitesine sahip olduğunu düşünürsek, sellerin ve taşkınların ortaya çıkacağı bir tablo da ortaya koyabilir. Dolayısıyla sadece havzaya düşen yağışın içme, kullanma ve sulama suyu açısından düşünmemek lazım. Muhtemel yüksek düzeyde gerçekleşecek olan yağışların da bir şekilde yönetilmesi, yani o yağışların muhtemelen etkileyeceği alanların doğru tespit edilmesi ve önceden o alanların bilgilendirilmesi ya da gerekiyorsa birtakım adımların atılması gerekiyor.

  • O binanın camı bile kırılmadı

    O binanın camı bile kırılmadı

    Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerin üzerinden 14 ay geçti. Depremler sonrası Onikişubat ilçesi Hayrullah Mahallesi’ndeki enkazlar kaldırılarak bölgeye Azerbaycan tarafından yapılacak olan bin civarında konutun yapımına başlandı.

    Yıkıcı depremde onlarca binanın yıkıldığı mahallede ayakta kalan birkaç binadan biri de Mimarlar Odası Hizmet Binası oldu. Binanın bir bölümünü oluşturan cam çerçeveler dahi depremde çatlamadı. Birkaç sıva çatlağı ile depremi atlatan bina, depremin yıkılmayan simgesi haline geldi. Şantiye ortasında kalan binanın gündeme gelen yıkılma konusu sonrası, ‘Hasarsız kent hafıza binasıdır yıkılamaz’ pankartı asıldı.

    Mimarlar Odası Kahramanmaraş Şubesi İkinci Başkanı ve Serbest Mimar Ahmet Gebel, “6 Şubat’ta çok büyük bir felaket yaşadık. Bu felaket karşısında içinde bulunduğumuz mahallede çok büyük bir yıkım geçekleşti ve oda binamız yıkılmayan iki üç binadan biri oldu. Binamız burada 15 yıldır kentimize ve mimarlara hizmet veriyor. Bölgedeki ve çevresindeki tüm yapıların yıkılmış olması odamızın ayakta kalmış olması insanlarda ve yurt dışında büyük merak uyandırdı. Odamız depremin simge yapılarından biri haline geldi. Simge yapılar ekseriyette yıkımlarla ve can kayıplarıyla oldular lakin odamız olumlu yönde, yıkılmamasıyla ve hakkıyla yapıldığı için yıkılmamasından dolayı simge yapı oldu. Bu bölge yapılaşma alanına olumsuz bir zemin. Genellikle alüvyon bir zemin olduğu Maraş ovasının devamı niteliğinde ve yapılaşma anlamında dikkatli projelendirilmesi gereken bir bölge. Binaların az katlı olması gereken bir bölge. Oda binamız bu anlamda zemin artı iki katlı bir bina. Zemin çalışmaları yapıldığı dönemde gerekli şekilde yapılmış bir bina ve imalat safhasında da mimarlar ve mühendisler gözetiminde projesine bire bir riayet edilerek en titiz şekilde uygulama sonucu yapılmış bir bina” dedi.

    “Adres tarif noktası ve kentsel hafıza noktası olarak korunsun”

    Binanın halk tarafından deprem öncesi ve sonrası adres tarif noktasında olduğunu, kentsel hafıza olarak korunması gerektiğini ifade eden Gebel, “Mimarlar Odası hizmet binası deprem öncesinde de adres tarif edilen yerdi. Bölge yıkıldı, enkazlar kaldırıldı ve tanınmaz hale geldi. Binamız hala bir mihenk noktası, hala odanın güneyinde arkasında ya da karşısında bölgenin mihenk taşı diyebiliriz. Kentsel hafıza anlamında biz çok kıymetli buluyoruz. 6 Şubat’tan geriye hiçbir şey kalmadı. O dönemi ve geçmişi hatırlamak adına ya da hatırlatmak adına kalan tek şey buradaki Mimarlar Odası ve karşımızdaki İnşaat Mühendisleri Odası binası. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından bu bölge rezerv alan ilan edildi. Bölge yeniden planlanıp yeniden projelendiriliyor ve yeniden inşa ediliyor. Proje safhasında oda binamızın istimlak edileceği varsayılarak bu bölgede hiçbir bina olmadan yeni bir bina yapılacağı varsayılarak yeni binalar projelendirildi. Mevcuttaki odanın da yıkılacağının bir kayıp olacağı, bir milli servet olduğu kullanılan ve yaşayan bir bina olduğu, depremin simgelerinden bir bina olduğu için korunması noktasında bir görüş ağırlık kazandı. Şu an için biz meslektaşlarımız ve bölge sakinleri bu binanın yıkılmasını istemiyor. İnsanlar geçmişini buraya bakarak hatırlıyor. Geçmişten kalan tek iz bu bina oldu. Her gün önünden geçerek çocuğunu okula bıraktığı, her gün yanındaki marketten alışveriş yaptığı, her gün önüne araba park ettiği bir bina. Geçmişten geleceğe koruyarak devam ettirmemiz gerekiyor. Odamız bu anlamda 6 Şubat öncesinin en belirgin izi. İnsanların adres tarif ederken ve evinin yerini hatırlarken gözünün önüne getirdiği bir yapı. Bu anlamda kentsel hafıza noktası olarak korunması gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerine yer verdi.

  • Harik ustasından alternatif üretim

    Harik ustasından alternatif üretim

    Yıllardır tek başına harik sanatını yaşatmak için büyük mücadele veren Haydar Yılmaz, 600 yıllık bir sanatın bitmemesi için alternatif üretimlere yöneldi. Bitlis’in önemli el sanatlarından biri olan, keçi kılı ve kendir ham maddesinden yapılan ve yöre halkının yüzyıllardır ayakkabı olarak kullandığı harik ayakkabısının yaşayan son ustası Yılmaz, sanatını yaşatmak ve tanıtmak için mücadele veriyor. Bazı kurumların kısmi desteği dışında sanatını yaşatmak için destek bulamadığını vurgulayan Yılmaz, 25 yıldır zor şartlarda üretimini yaptığı harik sanatına sahip çıkılmasını bekliyor.

    Harik ustası Haydar Yılmaz, gazetecilere yaptığı açıklamada, mini harikin piyasasını oluşturmaya çalıştıklarını söyledi.

    Yılmaz, “Yöre halkının 600 yıl boyunca bu ayakkabıyı kullandığı rivayet edilir. Genelde biz bunları halk oyunları ekiplerine veya ayağında romatizma rahatsızlığı bulunanlar için yapıyoruz. Tabii harik, piyasası olan bir ürün değil. Tüm geleneksel el sanatlarında olduğu gibi pazar sorunu yaşıyor. Bu pazar sorununu aşmak için farklı metotlar denedik. Bunlardan biri de mini harik üretimi oldu. Bu mini harikler süs amaçlı yapılıyor. Piyasası daha uygun oluyor, çünkü gelen turistler kullanım amacı büyüklere göre daha fazla olduğu için bunu tercih ediyorlar. Bitlis’teki kurum ve kuruluşlar gelen misafirlerine mini hariki veriyorlar, sağ olsunlar bu konuda bizlere destek oluyorlar. Amacımız bu sanatı ayakta tutmak ve yaşatmak istiyoruz. Çünkü Bitlis’e özgü bir sanattır. Genç nesillere aktarabilmek için zaman zaman Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde kurslar açıyoruz. Kursiyerlerimiz geliyorlar öğreniyorlar tabii, devam ettirme konusunda fazla bir rağbet olmasa da yine de kurslarımızı açıyoruz. Mini harikin piyasasını oluşturursak atölyemizde en azından 10-15 kişi istihdam edebiliriz” diye konuştu.

  • Motosikletinin çalınması ona engel olmadı

    Motosikletinin çalınması ona engel olmadı

    Her gün motosikletiyle birlikte çeşitli bölgelerdeki sokak hayvanları için yemek dağıtımı yapan Erol Dürüşken, tüm zorluklara rağmen bu çabasından vazgeçmeyerek görenlerin takdirini topluyor.

    Yaklaşık 30 yıldır besleme yapan Dürüşken, 1 yıl önce motosikletini çaldırmıştı. Başından geçen talihsiz olayın ardından kendisine yeni bir araç edinerek besleme yapmaya devam eden Dürüşken, aldığı motosikletiyle günlük yaklaşık 60 kilometre yol katederek 1 senede 21 bin 500 kilometreye ulaştı. Gün içerisinde zamanının büyük bir bölümünü bu işe ayıran gönüllü vatandaş kurumlardan ve işletmelerden aldığı yemeklerle kent merkezi ile birlikte köy bölgelerindeki ve boş arazilerdeki sokak hayvanlarını gücünün yettiğince aç bırakmamak için gayret gösterirken, dağıtım miktarının bazı günler 300 kilograma kadar ulaştığını belirtti. Besleme yaptığı anlarda kendisini çok mutlu hissettiğini ifade eden Dürüşken, yemek dağıtımı için destek olan tüm yardımseverlere de teşekkürlerini iletti.

    “Sadece 1 sene içerisinde bu motorumla 21 bin 500, eski motorumla 12 bin kilometre yol kat ettim”

    Eskişehir’de yaşayan hayvansever gönüllü Erol Dürüşken, önceki motorunu çaldırdıktan sonra yeni aracını taksitle aldı. Bu motoruyla da 1 sene içerisinde 21 bin 500 kilometre yol kat eden Dürüşken, “Bu motor sadece ve sadece sokak hayvanları için gidip geliyor, başka hiçbir işimizde kullanmıyoruz. Kız yurtlarından ve hastanelerden alıyoruz yemekleri. Bağlar tarafında değişik müesseselerden bize destek geliyor. Günlük 50-60 kilometre yaptığımız oluyor. Eski motorumla da sadece 1 senede yaklaşık 12 bin kilometre yol katettim sadece köpekler için. Biz sadece bu noktayı beslemiyoruz. Eskişehir’de köy ve mezarlık taraflarını besliyoruz. Sütlüce, Esentepe ve Yeşiltepe bölgelerine gidiyoruz. Günlük dağıtımın 300 kilograma ulaştığı oluyor. Bakın ben buraya bugün 4 defa geldim çünkü motorumun kapasitesi bu kadar. Şimdi onlar yemeğe başladıkları zaman bu gökyüzündeki bulut farklılaşıyor, her yer masmavi oluyor. Hani ‘Sevseydin yağmurlar işlemezdi, karlar üşütmezdi, soğuklar hiç işlemezdi’ diyor ya. 30 yıldır bu işi yapıyorum. Hasta hayvan varsa anında telefon açıyoruz. Doğal Yaşam Merkezi’ne ve Alev hanıma da buradan çok teşekkür ediyoruz” dedi.