Etiket: güncelhaberler

  • ‘Heimlich manevrası’ öğrencinin hayatını kurtardı

    ‘Heimlich manevrası’ öğrencinin hayatını kurtardı

    Selahaddin Eyyübi İlkokulunda 3. sınıf öğrencisi Atiye Özgün’ün nefes almakta güçlük çektiğini fark eden sınıf öğretmeni, diğer sınıflarda derste olan meslektaşlarından yardım istedi.
    İlk yardım bilgisi alan öğretmenlerden Ferhat Erol, Özgün’e Heimlich manevrası uyguladı. Öğretmenin yaptığı müdahale sonrası boğazından madeni para çıkan öğrenci, rahat nefes almaya başladı.
    Yaşananlar, okuldaki güvenlik kamerasınca kaydedildi.

     

  • Kış yaşanmayınca sobalar elde kaldı

    Kış yaşanmayınca sobalar elde kaldı

    Kentte yaz boyunca soğuk kış ayları için soba üretimi yapıldı. Hava sıcaklıklarının mevsim normalleri üzerinde seyretmesi ile soba üreticileri bekledikleri satışı yapamadı. Soba satıcısı Beşir Göz, imal ettikleri ve satın aldıkları malların birçoğunun satılmadığını söyledi. Bu sene kış mevsimi yaşanmadığından dolayı satış yapamadıklarını belirten Göz, “Eski dönemlerde kar, yağmur çok olurdu. Saat 07.00’den gece 00.00’a kadar çalışırdık. 2 senedir işler bayağı durgun. Eskiden kamyon kamyon soba getirirken, şu an bir veya iki transit dolusu soba getirdik, iş olmadı” dedi.

    Soba fiyatlarının 400 TL’den başladığını aktaran Göz, “Fiyatına göre 2, 3 ve 4 bin lira arasındadır. Bu sene aldığımız sobalar elimizde kaldı, satamadık. Kış mevsimi yaşanmadı sanki, soğuk havalar olmadı. Bu sene resmen kışı yaz gibi geçirdik. Yine de çok şükür. Sadece biz değil, bütün soba satıcıları iş yapamadı, depolar dolu” diye konuştu.

  • Küçük gezginin büyük başarısı

    Küçük gezginin büyük başarısı

    Elazığ’da ailesiyle birlikte yaşayan 8’inci sınıf öğrencisi Sultan İrem Demir, 4 yıl önce gezgin olan coğrafya öğretmeni babasıyla birlikte il il gezmeye başladı. Bu sırada gittiği yerlerin tarihi ve turistik yerlerini kısa not halinde defterine yazan Demir, babasının destekleriyle bu notları kitaba dönüştürdü. ’10 yaşında bir gezgin’ adında kitap yazan Demir’in en büyük hayali ve hedefi ise yazarlığı devam ettirip yurt dışını gezmek.

    Ailece gezmeyi çok sevdiklerini dile getiren 10 yaşındaki gezgin ve yazar Sultan İrem Demir, “Bu kitap yazma serüvenim aslında 4 yıl önce başladı. Annem ve babam da beni destekleyerek kısa kısa tuttuğum notları bir kitaba dönüştürmeme öncülük ettiler. Kitabın içeriğinde ise toplamda 4 yılda 81 ilde gezdiğimiz yerleri kısa kısa not alarak, bunu kitaba dönüştürdüm ve o ilin yöresel yemekleri, yerleri ve tarihi, turistik ve coğrafi yerleri yer alıyor. Hobilerim ise resim çizmek, müzik dinlemek ve müzik aletleri çalmak ve ilk başta da gezmek. Gelecek için daha büyük hayallerim var. Şu an Türkiye’yi geziyorum ama ileriki zamanlarda yurt dışına çıkmayı planlıyorum. Hedefim ise yazarlıkta devam etmek ve daha güzel yerlere gelmek” dedi.

    Baba Pehlül Demir ise ”Coğrafya öğretmeniyim ve branşımın gereği olarak tarihi ve turistik yerleri gezip bunlar hakkında bilgi edinip bu şekilde bir hevesim vardı. Bunu çocuklarımın da devam ettirmesini, çocuklarımın eğitim, geleceği üzerinde de etkili olabilmesi için birlikte gezdik. Kızım Sultan İrem 4’üncü sınıftayken belli bir eğitim seviyesine ulaştıktan sonra kısa kısa notlar almasını ve bunları sonrasında kitaba dönüştürebileceğine destek vereceğimi söyledim. Bu tuttuğu notları kitaba çevirmiş olduk. Yaptığım araştırmalarda se bu yaşta hem gezgin olup hem yazar olan bir çocuk veya genç olmadığını da öğrendik. Ben, bunun ilk olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

  • 20 bin çocuk istismar edildi

    20 bin çocuk istismar edildi

    İstanbul Beykent Üniversitesi 4’üncü Uluslararası Sağlık Bilimleri Araştırma Günleri Kongresi gerçekleştirildi. Kongrede ‘Çocuk İhmali ve İstismarı’ konusunu ele alan Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şevki Sözen, çocuk ihmal ve istismarının her toplumda olduğu gibi Türkiye’de de güncelliğini koruduğunu belirtti. Çocuk istismarı sayısı gittikçe artıyormuş gibi gözükse de aslında farkındalığın arttığının altını çizen Prof. Dr. Sözen, “Çocuk istismarı bir tıbbi tanıdır. Dolayısıyla bizler bu tıbbi tanıyı koyduktan sonra daha reel sayılar ortaya çıkıyor. Bu nedenle sayılardaki artış gittikçe netleşiyor” dedi.

    “Fiziksel ve duygusal istismara uğrayan bir çocuğun cinsel istismara uğrama oranı 3-7 kat daha fazladır”

    Çocuk istismarının tek boyutlu olmadığını söyleyen Prof. Dr. Sözen, ”Fiziki ve cinsel istismar, ekonomik istismar, duygusal istismar ve ihmal vardır. Aslında bunların hepsini birbirinin içerisinde görürsünüz. Yani çocuk fiziksel istismara uğruyorsa o çocuk ihmale de duygusal istismara da uğruyordur. Ayrıca fiziksel ve duygusal istismara ve ihmale uğrayan bir çocuğun cinsel istismara uğrama oranı, böyle istismar geçmişi olan diğer çocuklardan 3-7 kat daha fazladır” açıklamasını yaptı.

    “Çocuğunuzu ürkütmeden sakince dinleyin”

    Prof. Dr. Sözen, anne babalara çocukları istismardan koruyabilmeleri için çeşitli uyarılarda bulundu. Çocuklara ‘hayır’ diyebilmesini öğretmeleri gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Sözen sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Kendi bedenlerinin özel olduğunu ve kendi bedenleri üzerinde hiç kimsenin hiçbir tasarrufta bulunamayacağını öğretmek zorundayız. Lütfen çocuklarınız size ‘kendi bedenleri üzerinde istemedikleri bir davranışta bulunan bir kişi olduğunu ve böyle bir eyleme uğradıklarını’ söylediklerinde çocuğu suçlamayın. Baskı yapmayın ya da ‘bunu yapan kişi kim, hadi hemen söyle de ona gününü göstereyim’ gibi cümleler kurmayın. Çocuğu ürkütmeden sakince dinleyin. Çünkü çocuğunuz ancak güvenli ortamda ve sizin başınıza bir şey gelmeyeceğinden emin olunca olayı net ve anlamlı bir şekilde size ifade edebilir.”

    “İstismarcının ekmeğine yağ sürmeyin”

    İstismarcıların genellikle çocukların en yakın çevresinden çıktığını belirten İstanbul Beykent Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Sözen, “Çocuklara karşı yaptıkları eylemlerde küçük küçük başlarlar. Önce onlar da çocuğun güvenini kazanmaya çalışır. Çocuk susacak mı ya da bağıracak mı, nasıl bir tepki gösterecek bilemedikleri için önce küçük bir davranışta bulunur. Çocuk bu davranışı daha başındayken yakalayıp bunun bir istismar olduğunu ya da adını koyamasa da bunun kendi bedeni üzerinde istemediği bir davranış olduğunu fark edip aileye gelip söylediğinde o zaman siz ona destek olabilirsiniz. Ama çocuğunuz bu olayı anlattığında çok büyük tepki verirseniz çocuğunuz ikinci kötü davranışta korkacak ve size o davranışı söylemeyecektir. Bu da istismarcının ekmeğine yağ sürecektir” şeklinde konuştu.

    Aileler çocuğunun istismar edildiğini nasıl anlayabilir

    Prof. Dr. Sözen, “Çocukluk çok değişken özellikler gösteren bir çağdır. Özellikle ergenlik dönemine gelmiş çocuklarda hormonların da devreye girmesiyle çocuklarda ciddi davranış değişiklikleri oluşuyor. Meydana gelen bu davranış değişikliklerinin gerçekten çocuğun yaşıyla uyumlu olup olmadığına, ergenlik dönemi özellikleriyle karışıp karışmadığına ya da istismar dolayısıyla çocukta meydana gelen farklı belirtiler olup olmadığını iyice bakmak lazım. Aileler çocuklarını iyi gözlemlemeli ve tanımalıdır. Kimlerle arkadaşlık ettiğini bilmelidir. Özellikle sosyal medya, son dönemlerde oldukça yaygınlaştı. Dolayısıyla aileler, sosyal medya konusunda biraz bilgi sahibi olarak çocuklarının istismar edilip edilmediğini buradan da kontrol edebilirler. İstismar edilen çocukta ciddi davranış değişiklikleri olur. Her şeyden önce normal kabul ettiğimiz yaşam düzeni bozulur. Uykusuzluk belirtileri ortaya çıkar. Davranış değişiklikleri olur. İçine daha fazla kapanır, kimseyle konuşmak istemez. Okula gitmek istemez. Ağlama nöbetleri olabilir. Çevreye karşı ise güvensiz davranabilir. Ya da çocuk, yaşından tamamen daha fazla gelişim gösterir. Cinsel konuda çok daha fazla bilgi sahibi olur. Belki kendisi arkadaşlarına birtakım hoşa gitmeyen davranışlarda bulunmaya başlar. Bu fiziksel, cinsel içerikli davranışlar olabilir. Aileler bu davranışları incelemelidir. Ancak tanıyı kendileri koymamalıdır. Kafalarında bir soru işareti oluştuğunda mutlaka profesyonele başvurulmalılar. Çünkü aileler kendi kendilerine bu görüşmeyi yaptıklarında, görüşme sırasında çocuğa sordukları soruları çocuğu yanlış yönlendirebilir. Böyle durumda çocuklar biz hekimlere getirildiğinde ciddi bilgi kirliliği ile karşılaşıyoruz” açıklamasını yaptı.

    “Öncelikle çocuğun güvenini kazanmaya çalışıyoruz”

    Çocukları nasıl muayene ettiklerini anlatan Prof. Dr. Sözen, “Öncelikle çocuğun güvenini kazanmak gerekir. Güven kazanma süreci ise çocuğun yaşadığı travmanın boyutuna göre değişiyor. Çocuğu yönlendirici sorulardan kaçınmak gerekiyor. Yaşadıklarını kendisinin bizimle paylaşmasını sağlıyoruz. Çocuğa asla ve asla ‘bu bilgiyi benimle paylaş, asla kimseye söylemeyeceğim’ gibi sözler vermiyoruz. Çünkü biz; o bilgiyi paylaşacağız, rapor edeceğiz. Ardından hukuki aşamada yasal yaptırımlar için bu raporu paylaşacağız. Dolayısıyla çocuğa böyle sözler vermiyoruz. Ama şu güvenceyi veriyoruz; ‘sana bunu yapan kişi mutlaka bir suç işlemiştir ve mutlaka bunun karşılığında bir ceza vardır, cezasını alacak. Onun için seninle bu görüşmeyi yapıyoruz” dedi.
    Yaşı küçük olan çocuklarda uyguladıkları muayene şeklini anlatan Prof. Dr. Sözen şunları söyledi:

    “Diyelim ki çocuk 6-7 yaşında. O zaman zaten yaşadığı olayın boyutunu anlamıyor. Aktarabilecek durumda da olmuyor. O zaman da özel görüşmeler yapıyoruz. Resimler çizdirerek ya da birtakım oyuncak bebekler üzerinde oyunlar oynatarak olayın nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyoruz. Ardından rapor ediyoruz. Amacımız ilk muayenenin detaylı ve tam olmasıdır. Çünkü çocuğun yaşadığı travmayı tekrar canlandırarak tekrar yaşamasın.”

    “Sosyal medyada çocuğunuzu paylaşarak kötü niyetli kişilere kapı açmayın”

    Son zamanlarda bazı aileler para kazanmak için sosyal medyada sık sık çocuklarının paylaşımını yapıyor. Bunun doğru olmadığını ve çocukların ekonomik istismara uğradığını belirten Prof. Dr. Sözen son olarak şunları söyledi:

    “Bu durumda birçok istismar var. Çocuğunuz henüz çok küçük ve bütün hakları sizde. Çocuğu çok ciddi boyutta belli bir platformda; herkesin görebileceği şekilde, uygun şartlarda var ediyorsanız o zaman kötü niyetli pek çok kişiye de kapı açmış oluyorsunuz. O nedenle ne yazık ki sosyal medyada çocuğun teşhir edilmesiyle ilgili istismarın pek çok farklı boyutunu görebiliyoruz. Mutlu bir aile fotoğrafını paylaşabilirsiniz. Bunda çok sıkıntı yok. Yanında annesi vardır, babası vardır. Ama bunun ötesinde örneğin çocuğunuzun sürekli gelişimini gösteren paylaşımlar yapmayı çok uygun bulmuyorum.”

    “Kongre sayesinde uluslararası iletişim mekanizması kuruluyor”

    İstanbul Beyken Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Okan Yıllar ise “Kongreyi uluslararası yapmak ayrı ulusal kongre yapmak ise ayrı meseledir. Uluslararası katılım ise daha zordur. Bugün burada başka ülkelerden gelen uzmanlarımız bulunmaktadır. Kongremiz geniş kapsamlıdır. Hemşirelikte yenilikler, bakımda yenilikler, aletlerin geliştirilmesi, çocuk istismarı, çocuk gelişimi, beslenme ve diyetetik, fizyoterapi başlıklarının altında uzmanlarımız konuştu. 3 günlük kongre yaptık. Uluslararası olduğu için de oldukça avantajlı. Çünkü bilgi alışverişi kolaylaşıyor ve yüz yüze yapılabiliyor. Uluslararası iletişim mekanizması kuruluyor. Yeni çalışmaların önü açılıyor” dedi.

  • “Teröristan isteyen odakları biliyoruz”

    “Teröristan isteyen odakları biliyoruz”

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.

    Çelik, seçim işleri başkanlığının seçim sürecinin başlamasından itibaren yaptığı çalışmaları, bundan sonraki takvimi değerlendiren kapsamlı bir sunum yaptığını söyledi. Çelik, yapılan çalışmalarının takvime uygun olarak sürecin değerlendirilmesi ve süreç çerçevesinde seçimlerle ilgili çalışmaları seçim işleri başkanlığı olmak üzere diğer kurullar tarafından titizle takip edileceğini ifade etti. Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın doğum gününü AK Parti’nin bütün yetkili kurulları adına kutladı. Çelik, Antalya’daki sel felaketi ve Erzincan İliç’te yaşanan olaylarda kaybedenlere Allah’tan rahmet diledi.

    Seçim sürecinde çalışmaların devam ettiğini ve Türkiye’nin güvenliğinin korunması bakımında terörle mücadele kararlıkla sürdürdüğünü vurgulayan Çelik, “Bizim terör örgütlerine karşı bu mücadelemiz sürerken esas amacımız tabii ki ülkemizin iç ve dış güvenliğini korumak aynı zamanda da birtakım siyasi projelerin neticesi olarak sınırlarımızın etrafında birtakım teröristan adacıkları kurmak isteyenlere müsaade etmemektir. Şimdiye kadarki kararlılığımız sınırlarımızın yakınında teröristten diyenlere, hiçbir şart altında müsaade etmeyeceğimizi göstermiştir. Eğer bu Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı gibi hareketler çok güçlü bir şekilde yapılmasaydı birtakım siyasi projeler, bölgenin haritasını değiştirmek isteyen birtakım karanlık emeller çerçevesinde sınırlarımızın da yakınlarında birtakım teröristan bölgeciklerinin, devletçiklerinin kurdurulmaya çalışıldığını biliyoruz. Bunların arkasındaki odakları da biliyoruz. Dolayısıyla bunlara şimdiye kadar müsaade etmedik. Bundan sonrasında da müsaade etmeyeceğiz. Aynı zamanda bu bizim milli güvenliğimizi sağladığı gibi komşularımızın da güvenliğinin sağlanması bakımından son derece önemlidir. Eğer komşularımız bu terör örgütlerini bertaraf etme konusunda yeterli, yerinde ve zamanında kapasite ortaya koyabiliyorlarsa zaten sorun olmayacaktır. Ama bu kapasite ortaya koyulmadığı zaman ortaya çıkan tablo çerçevesinde Türkiye Birleşmiş Milletler şartının kendisine verdiği yetki ve meşruiyet çerçevesinde bu hakkını kullanacaktır” diye konuştu.

    “Terör örgütleriyle güçlü mücadele ve ortak mücadele iradesinin ne kadar önemli olduğunu net bir şekilde ifade etmiş oldular”

    Irak’a üst üste ziyaret gerçekleştirildiğinin altını çizen Çelik, “Burada hem bu terör örgütlerinin ortak mücadele bakımından hem de Irak’ta hayata geçirmeyi planladığımız kalkınma yolu projesinin sağlığı ve geleceği açısından bu terör örgütleriyle güçlü mücadele ve ortak mücadele iradesinin ne kadar önemli olduğunu net bir şekilde ifade etmiş oldular. Dolayısıyla güney sınır özellikle hiçbir şekilde bu terör yapılanmalarına müsaade etmeyeceğimizi, bu terör örgütlerinin faaliyetlerini takip ettiğimiz gibi bunları kullanan birtakım odakların ortaya koymaya çalıştığı siyasi projeleri de net bir şekilde gördüğümüzü hepsiyle topyekun mücadele ettiğimizi ifade etmek isterim. Aynı şekilde FETÖ gibi DEAŞ gibi örgütler aynı şekilde organize suç örgütleri milletimizi ve demokrasimizi tehdit eden her türlü unsurla demokrasimizi koruma çerçevesinde milletimizin medeni yaşam hakkını koruma çerçevesinde gerekli mücadele kararlılıkla sürdürülecek” ifadelerini kullandı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın depremin 1. yıl dönümünde deprem bölgesini ziyaret ettiğini hatırlatan Çelik, “Bu bizim her gündem içerisinde, her şart altında deprem bölgesindeki vatandaşlarımızla beraber olduğumuzu kaybettiğimiz canları her zaman hatırımızda tuttuğumuzu ve yaraların sarılması konusundaki çalışmaların kesintisiz bir kararlılıkla sürdüreceğimizi ifadesidir. Cumhurbaşkanımızın hak ettiği 5 ilde hak sahiplerine 31 bini aşkın konut ve köy evi teslim edildi. Bundan sonrasında da aynı takvim çerçevesinde vatandaşlarımızın tüm yaralarına sarıldığı, evlerini kaybedenlere evlerinin bu çalışmalar çerçevesinde teslim edildiği süreçleri hep beraber göreceğiz. Bir kere daha deprem bölgesindeki vatandaşlarımıza sevgilerimizi, saygılarımızı sunuyoruz” açıklamalarında bulundu.

    “Enflasyonla ilgili olarak ve diğer alanlarla ilgili olarak da olumlu gelişmeleri görmeye devam edeceğiz”

    “Cumhurbaşkanımızın güçlü desteğiyle yürüyen ekonomik program Cumhurbaşkanımızın güçlü siyasi iradesi ve güçlü desteğiyle Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in koordinasyonunda yürüyen program meyvelerini vermeye devam ediyor” ifadelerini kullanan Çelik, “Tabii ki enflasyonda düşüş, cari açığın azalması, aynı şekilde kadın istihdam oranının artması, genç işsizlik oran azalması gibi pek çok alanda güçlü neticeler görülmeye başlandı. Bunların 2023 yılı son çeyreğinde ve bu yılın ilk çeyreğine ilişkin makro ekonomik ve finansal göstergelere bunlar net bir şekilde yansımaya başladı tüm bu alanlarda. Enflasyonla ilgili olarak ve diğer alanlarla ilgili olarak da olumlu gelişmeleri görmeye devam edeceğiz. Tabii bununla paralel olarak ülkemize giren yatırım miktarı ülkemize giren yabancı para miktarı da bu çerçevede artmaktadır. Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu yükseltmektedir. Bu bütün bu göstergelere baktığımızda Cumhurbaşkanımızın güçlü desteğiyle Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in koordinasyonunda yürüyen bu programın olumlu etkilerinin görüldüğünü bundan sonra vatandaşlarımızın bu olumlu etkileri daha çok göreceğini ve vatandaşımızın refahına katkıda bulunma konusunda bu programın daha güçlü neticeler vereceğini değerlendiriyoruz” diye konuştu.

    “Maalesef açlıkla mücadele konusunda yepyeni bir imtihanla karşı karşıya kaldılar Gazze’deki kardeşlerimiz”

    Gazze’de Netanyahu hükümetinin soykırım faaliyetleri maalesef devam ettiğini vurgulayan Çelik, “Burada Doğu Kudüs başta olmak üzere Batı Şeria’da gerçekleştirdikleri saldırılarda hayatına kaybeden Filistinlilerin sayısı giderek artıyor. Hiçbir çağrı hiçbir girişim Netanyahu hükümetini bu soykırım faaliyetinden geriye döndürmedi. Maalesef açlıkla mücadele konusunda yepyeni bir imtihanla karşı karşıya kaldılar Gazze’deki kardeşlerimiz. Ve açık kaynakların söylediği maalesef öylesine büyük bir gıda problemi var ki insanlar hayvan yemi yemek durumunda kalıyorlar. Ve yine Birleşmiş Milletler Çocukların Yardım Fonu’nun raporlarına göre 6 çocuktan bir tanesi Gazze’de şiddetli bir kıtlık karşı karşıya. Burada güvenlik çerçevesinde İsrail’in güvenliği çerçevesinde faaliyet yürüttüğünü söyleyen İsrail Güvenlik Güçleri’nin aslında İsrail’in güvenliği çerçevesinde değil tamamen Gazze’deki insanları öldürmek, yok etmek gibi bir soykırım amacıyla sistematik bir katliam çerçevesinde hareket ettiği defalarca görüldü” ifadelerini kullandı.

    “İsrail’i durduracak her türlü girişimin veto edilmesi ABD açısından utanç verici kara leke olarak tarihine geçecek”

    Güney Afrika Cumhuriyeti’nin 1948 soykırım suçunun önlenmesi ve cezalandırılmasına ilişkin soykırım sözleşmesi kapsamında yükümlülüklerini ihlal ettiği için İsrail’e karşı uluslara adalet divanına başvurması önemli bir dönüm noktası olduğunu belirten Çelik, “Burada Güney Afrika’yı bu eylemlerinden dolayı eleştirenlerin aslında bu soykırım suçuna ortak oldukları ve bu soykırım faaliyetlerini desteklediklerini ifade etmek isterim. Yani Güney Afrika’yı bu girişiminden dolayı eleştiriyorsa bunun açık anlamı onların aslında bu soykırım faaliyetlerini destekledikleri ve bu çerçevede bu soykırım suçuna ortak oldukları anlamına gelir. Tabii burada divan İsrail’in divanın hükümleri yani ihlalleri divanı tespit etti. Biz de bu gelinen noktada son derece bunun doğru olduğunu ifade ettik. Ama netice itibariyle bir ateşkes çağrısının olmaması ve bu ateşkes hayata geçirecek bir mekanizmanın olmaması bu büyük eksikliği maalesef devam ettirmektedir. İşte divanın hükümleri çerçevesinde bir ay içerisinde bir rapor verecek ama İsrail bu safhalardan defalarca geçmiştir. Ve her seferinde de uluslararası hukukun kurallarını ihlal ederek uluslararası hukukun kurallarını yok sayarak bu faaliyetlere devam etmiştir. Şimdi Gazze’de ortaya çıkan tabloysa topyekun uluslararası sistemin etkisizleşmesi, işlevsizleşmesi, işe yaramaz hale gelmesi gibi bir neticeye gelmiş, dayanmıştır. Eğer uluslararası sistem, uluslararası hukuk ve uluslararası kurumlar bunu durduramıyorlarsa o zaman hiçbir işe yaramıyorlar demektir. O zaman bu kurumlara ve bu ilkelere ihtiyaç yok demektir. Böylesine bir çifte standart her aşamada görülüyor ama Gazze’de resmen soykırıma destek veren bir noktaya ve konuma gelmiştir. O sebeple burada soykırımı yapan hükümetinin ahlaken ve siyaseten iflasının bir nefret eyleminin sembolü haline gelmesinin ötesinde uluslararası kuralların uluslararası mekanizmaların tamamen etkisizleşmesi gibi bir tabloyla karşı karşıyadır” dedi.

    Çelik, “Her türlü İsrail’i durduracak girişimin ABD tarafından veto edilmesi ise ABD açısından utanç verici kara leke olarak tarihine geçecek adımdır. Öncelikli olan ateşkesin sağlanmasıdır” dedi.

    “İspanya ve Belçika’nın ortaya koyduğu tutum doğru olan tutumdur”

    Gazze konusunda İspanya ve Belçika’nın ortaya koyduğu tutumun doğru olduğunu belirten Çelik, “Bunun AB açısından da kabul görmesi lazımdır. Avrupa halklarının isyanı, soylu eylem yapmalarının neticesinde daha çok ses çıkmaya başladı. Esas problem Filistin devletinin kurulması için ateşkesin ortaya çıkması ve sürecin başlaması lazım. Başkenti Doğu Kudüs olan coğrafi bütünlüğe sahip Filistin devletinden bahsediyoruz. İsrail’in Gazze ile ilgili planları coğrafi bütünlüğü tamamen yok edecek, her türlü devlet niteliğinden yoksun kağıt üstünde devlet durumuna Filistin’i getirecek bir noktaya doğru olmaya gidiyor. Coğrafi bütünlüğüne sahip Filistin devletinin ortaya çıkmasının uzaklaştığı her durum, bu bölgede güvenlik risklerinin artmasına ve İsrail’in katliamı daha da şiddetlendirmesine yol açacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

    Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diplomasi atağının, Gazze için yapılan en güçlü diplomatik girişim olduğunu ifade ettiğini, bundan sonra da Gazze’nin gündemde olmaya devam edeceğini söyledi.

    “Karabağ savaşı sonrası ortaya çıkan tabloyu hassasiyetle takip ediyoruz”

    Karabağ savaşı sonrası ortaya çıkan tabloyu hassasiyetle takip ettiklerini aktaran Çelik, “Bu süreci sabote etmeye çalışan yeni girişimleri görüyoruz. Ermenistan’da bu saldırganlıklardan vazgeçme, refahı çerçevesinde normalleşmeyi yürütme konusunda irade çıktığını görüyoruz. Bunu bazı Batılı ülkelerin ve diasporanın sabote etmek istediğini net bir şekilde görüyoruz. Buradaki barışçıl diplomasiyi güçlü bir şekilde desteklemeye devam edeceğiz” diye konuştu.

    “Türkiye teknoloji alanındaki ilerlemesini aynen devam ettirmektedir”

    Türkiye teknoloji alanındaki ilerlemesini aynen devam ettiğini belirten Çelik, “Cumhurbaşkanlığımız liderliğinde milli savunma hamlesi güçlü bir şekilde devam ediyor. Türkiye yeni astronotları da uzaya gönderecektir. Türk mühendisi ve işçisinin emeğiyle bu ürünlerin çeşitli ülkelerde güvenliği sağlayan İHA ve SİHA’larımız gibi tüm dünyaya barış mesajı vermeye devam edeceğini ifade etmek isterim” ifadelerini kullandı.

    “CHP’de neredeyse siyasi aklın rafa kaldırıldığı, onun yerine yapay zeka ile karar verilmeye çalışıldığı, hizip savaşların devam ettiği bir tablo var”

    6’lı 7’li destek veren genel başkanların vatandaşlara özür borcunun olduğunu vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:

    “Şimdi gördük ki gizli protokoller çıktı ortaya. Her birinin bugün yerel seçim için oy istemeden önce o süreçte ortaya koydukları tutumla ilgili olarak milletten özür dilemesi gerekir. Bütün bunlar olmamış gibisinden ‘Ben iyiydim onlar kötüydü’ diyerek oy istemek siyaset açısından geçer not almaz. CHP’de neredeyse siyasi aklın rafa kaldırıldığı, onun yerine yapay zeka ile karar verilmeye çalışıldığı, hizip savaşların devam ettiği bir tablo var. Bütün bunlar siyasetsizliğin neticesidir. En son sığındıkları şey, bütün bu saçmalığı izah etmek için bir yapay zeka hikayesi oldu. Gelinen nokta şudur; 6’lı 7’li masada bulunanların vatandaşa özür beyanında bulunmasıdır.”

    CHP’nin Mamak ilçesi belediye başkan adayının Irak Türkmen çocuklarına söyledikleri hakkında Çelik, “Seçim sürecinde son derece üzücü bir olaya Ankara Mamak’ta şahit olduk. CHP başkan adayı Iraklı Türkmen çocuklarının gözünün içine bakarak nefret söyleminde bulundu. ‘Bunlar Türkiye için sorun olur’ dedi. Bu aslında milletimizin faydasına olmaz, milletimizin değerleriyle uyumlu olmaz. Bunların hangi provokasyonlar gözetilerek yapıldığını net bir şekilde görmeliyiz. Bir topluluğun içerisinde böylesine faşizan bir üslupla konuşulmasını şiddetle lanetlediğimizi ve kınadığımızı ifade etmek isterim. Göç konusunda göçmen konusunda farklı bir siyasetiniz olabilir ama bu nefret söylemine, suçuna dönüşüyorsa, demokrasiyi zehirleyecek şekilde faşist bir üslupla ifade ediliyorsa bunun karşısında olacağımızı ifade etmek isterim. Siyasi partilerin üstüne düşen sandık güvenliğini sağlamak milletin iradesinin tecelli etmesine yardımcı olmaktır. Devlet kurumlarının aldığı tedbirler var bunun yanı sıra siyasi parti temsilcilerinin olayı takip etmekle ilgili vazifeleri var. Herkes sahada özgürce siyaset yapabilsin. Nefret siyasetine savrulmadan, meşruiyet çerçevesinde siyasi faaliyet yapabilsin. Siyasetçinin notunu verecek olan yegane merci vatandaşımızın iradesidir. Seçim güvenliği güvenlik güçlerimiz tarafından zaten yerine getirilmektedir. YSK gerektiği zaman gerekli açıklamayı yapmaktadır. Sandığa gidildi ve oy kullanıldı. O sandıktan vatandaşımızın iradesinin net çıkması önemlidir. Sandık başlarında nöbet tutan bütün siyasi partilere mensup vatandaşlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz. AK Parti olarak çok deneyimliyiz. Bugün de Cumhurbaşkanımızın katıldığı seçim işleri başkanlarımızın olduğu toplantı gerçekleştirdik. En küçük beldeye kadar temsilci arkadaşlarımız var. Onun görevi sandığın net bir şekilde ortaya çıkmasıyla ilgilidir. Sabah 05.00’te arkadaşlarımızın sandık başında hazır olurlar. Bütün vatandaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Türk demokrasisinin korunması, geliştirilmesi bakımından büyük fedakarlıkla çalışan teşkilatlarımıza ve Cumhur İttifakı teşkilatlarına teşekkür ediyorum.

    Bir gazetecinin seçim güvenliği hakkındaki sorusu üzerine Çelik, “Türkiye güvenli şekilde seçim yapan güvenli ülkedir. İçişleri, Milli Savunma Bakanlığımız bütün gücüyle sandıkların güvenliği sağlayacak şekilde yüksek konsantrasyonla çalışmaktadır. Geçen seçimde sayın Kılıçdaroğlu, ‘Şu saatten sonra sokağa çıkmayın provokasyon olur’ demişti. Ben de karşılık olarak ‘vatandaşlarımız tabii ki sokaklara çıkacak demokrasi şölenini kutlayacaktır’ dedim. Türkiye bunu defalarca yaptı. Bütün dünyanın gözünü kamaştıran demokratik olgunlukla bunu yaptı. Vatandaşlarımızın dini değerlerini incitecek şekilde birtakım açıklamalar olduğunda AK Parti olarak karşısında dururuz. Bunlara karşı duruşumuzu, siyasi mücadelemizi net şekilde ortaya koyarız. Vatandaşlarımızın sahip olduğu değerleri incitmeye hukuken de ahlaken de kimsenin hakkı yoktur. Benzer şekilde devletimizin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili her türlü kötü, çirkin sözün karşısında oluruz. Tarihçiler tartışır, konuşur, demokrasilerde haktır. Ama Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı kötü sözün meşrulaştırılmasını asla kabul etmeyiz” dedi.

    “F-16’larla ilgili bu noktaya gelinmesinden memnuniyet duyuyoruz”

    ABD ile F-16’larla gelinen durumla ilgili soru üzerine Çelik, “F-16’larla ilgili bu noktaya gelinmesinden memnuniyet duyuyoruz. Türkiye kendi güvenliğini, egemenlik haklarını koruyacak ülkedir. NATO müttefiki ülkelerden parası karşılığında silah sistemi almaya kalktığında kısıtlamanın çıkarılması siyasi akılla bağdaşmaz. Çünkü bu ortak NATO güvenliğine katkı yapacaktır. Siyasi anlaşmazlıkların müttefik ülkeler arasındaki güvenlik pazarlığına dönüşmemesi gerekmektedir. Türkiye’nin güvenlik konusu hiçbir zaman pazarlık konusu değildir. Hiç kimse bize gelip de ‘Şunların karşısında Suriye’de operasyon yapmayın, terörle mücadele etmeyin’ diyemez. Türkiye her aşamada aldığı kararları uygular. F-35’lerde Türkiye bir güvenlik aracı elde etmişse, güvenlik kapasitesinden belli bir şekilde vazgeçerek başka bir şekilde kavuşmasını istemek doğru olmaz. NATO üyesi olmasa da batılı ülkelerin çok yakın ilişki geliştirdiği Hindistan’da var. Burada bakılması gereken şey kazan kazan anlayışıyla bakılmasıdır. Böyle olduğunda Türkiye her zaman pozitif ilişkisi içerisinde olacaktır” diye cevap verdi.
    Öte yandan AK Parti MYK toplantısı 1 saat 20 dakika sürdü.

  • Kar kalınlığının 2 metreyi aştı

    Kar kalınlığının 2 metreyi aştı

    İlçenin yüksek kesimlerinde etkili olan kar yağışı ve tipi nedeniyle kapanan köy yolu, İl Özel İdaresine bağlı Köylere Hizmet Götürme Birliği ekipleri tarafından tekrar ulaşıma açıldı. Kar kalınlığının yer yer 2 metreyi bulduğu bölgede çalışmalar 12 saatin sonunda tamamlandı.

    Çalışmalar ile ilçeye bağlı tüm köy ve mezra yollarının ulaşıma açıldığını belirten Köylere Hizmet Götürme Birliği Müdürü Şehmuz Coşkun, bütün ekipleriyle köy yollarını açık tutmak için sürekli hareket halinde olduklarını söyledi.

  • Denizanaları sahilden toplanıyor

    Denizanaları sahilden toplanıyor

    Akdeniz’de 321 kilometre kıyısı bulunan Mersin’de son günlerde zehirli iğneleri bulunan denizanası kabusu yaşandı. Hafta sonu binlerce denizanası özellikle turizmin önemli noktalarından Erdemli ilçesinde bulunan Kızkalesi ile Silifke ilçesi sahillerinin kenarını doldurdu. Kıyıya vuran denizanalarını gören vatandaşlar da şaşırdı. Haber verilmesi üzerine Erdemli Belediyesine bağlı ekipler, Kızkalesi sahiline giderek denizanalarını tek tek topladı. Ekipler tüm sahili temizlerken tekrar aynı durumun yaşanması durumunda çalışmasına devam edeceği belirtildi.
    Kızkalesi sahilinde denizanalarını gördüğünü belirten vatandaşlardan Emine Altuner Topkara, belediye ekiplerine haber verdiklerini, onların da temizleyip eski görünümüne kavuşturduğunu söyledi.

    “Popülasyonlarını artırıyorlar”

    Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi İşleme Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Ayas, son günlerde yaşanan denizanası kabusu ile ilgili bilgi verdi. Ayas, “Mersin sahillerinde gördüğümüz ‘rhopilema nomadica’ dediğimiz tür. Bu tür onlarca yıldır Akdeniz ekosisteminde. Kızıldeniz’den gelen bir tür. Geçen hafta Adana, Hatay ve Mersin bölgesinde de denizdeydik. Açık denizde çok yoğun denizanası varlığını tespit ettik. Bu tür belli dönemlerde akıntının da etkisiyle sahillere gelebiliyor. Yıldan yıla bu türün Akdeniz ekosisteminde arttığını görüyoruz. Özellikle Mersin körfezinde daha büyük popülasyonlar oluşturduğunu görüyoruz. Denizanaları planktonlarla besleniyor. Aşırı avcılık faaliyetleri sonucunda planktonlarla beslenen balık türleri denizden çekildiğinde, denizanaları için denizde daha fazla besin kalıyor, daha fazla plankton kalıyor. Popülasyonlarını artırıyorlar. Bunların popülasyonlarının günden güne artmasının temel nedenlerinden en önemli sebebi aşırı balıkçılık faaliyeti. Onun dışında küresel ısınma ve diğer faktörleri de sayabiliriz” dedi.

    “Bu türler zehirli, kesinlikle dokunmamak lazım”

    Denizanalarının pasif olarak denizde hareket ettiğini, dalgaların ve akıntıların etkisiyle bir yerden bir yere gidebildiğine değinen Prof. Dr. Ayas, “Kendileri yer değiştirmezler. Dönemsel olarak denizdeki akıntılar ve dalga sistemleri açıktaki bu popülasyonları kıyılara doğru getirebilir. Mersin sahillerinde de bu günlerde gördüğümüz denizanalarının temel sebebi akıntılarla açıktaki bireylerin sahile vurması. Bu türler zehirli. Buna kesinlikle dokunmamak lazım. Ana gövdesi dışında uzantıları üzerinde yakıcı hücreleri var. Bunlar elinize değdiğinde kaşıntı, kızarıklık ve ciddi lezyonlar oluşturabilir. Bu noktada da kesinlikle dokunmamalarını biz tavsiye ediyoruz. Ölü bile olsa denizanalarına dokunmamalarını tavsiye ediyoruz” diye konuştu.

    “Denizanası ile temas edildiğinde tatlı suyla yıkamayın”

    Denizanalarının olduğu sularda belirli tentaküllerin kalabildiğine dikkat çeken Ayas, “Bireyler de oradaysa kesinlikle suya da girmemek gerekiyor. Çünkü yakıcı hücreler ciddi lezyonlar oluşturabilir. Alerjik reaksiyonu olan insanlarda da nefes alma güçlüğü gibi çeşitli semptomlar daha ileri semptomlar gelişebilir. Eğer denizanası elinizi çarptığında ya da vücudunuzun herhangi bir yerine geldiğinde bir pamuğun üzerine sirke sürüp üzerine bastırabiliriz. Kesinlikle tatlı suyla yıkamamak gerekiyor. Deniz suyuyla o bölgenin tekrardan yıkanması gerekir. Eğer yapılabiliyorsa sirkeyi üzerine bastırarak oradaki etkisinin azaltılması gerekir” ifadelerini kullandı.

  • Asırlık köprü tarihe meydan okuyor

    Asırlık köprü tarihe meydan okuyor

    Tokat’ın Niksar ilçe merkezine 15 kilometre uzaklıkta, Kelkit Çayı üzerinde yükselen bir Selçuklu eseri olan 161 metre uzunluğundaki Tarihi Tazalan Köprüsü, tarih boyunca şehirlerarasındaki ulaşımın sağlanması için önemli bir rol oynadı. İpekyolu üzerinde yer almasıyla da dikkat çeken Talazan Köprüsü, yüzlerce yıl boyunca bu antik yol üzerinde seyahat edenler için bir geçiş noktası olmuş ve çevredeki köylerin ulaşım ihtiyacını karşıladı. Günümüzde de hala çevre köylerin ulaşımında kullanılan köprü, bölgeye gelen ziyaretçilerin de ilgisini çekiyor. Adını ‘Talazan’ kelimesinden alan köprünün, kelime anlamı ‘güvenilir’dir. Bu anlamıyla da köprü, yüzyıllardır insanların güvenle geçtiği bir yapı olarak varlığını sürdürmekte. Özellikle 1940’lı yıllarda yaşanan Erbaa depremine rağmen ayakta kalan bu köprü, sağlamlığıyla adeta bir sembol haline geldi. Talazan Köprüsü, yaşadığı güçlü depremlere rağmen dimdik ayakta durarak tarihe meydan okuyor. Özellikle Erbaa ve Niksar depremlerinde yaşanan kayıplara rağmen, bu köprü hala sağlamlığını koruyarak bölgenin kültürel mirasına değer katıyor.

    “Büyük depremlere rağmen bu köprü isminin hakkını veriyor”

    Köprü hakkında bilgiler veren Yunis Kılıç, “Yolda giderken bu köprünün üzerinden geçtik. Köprü dikkatimizi çekti. Köprünün isminin “Talazan” olduğunu öğrendik. İnternetten yapmış olduğum araştırmalar üzerine de Talazan’ın kelime anlamı güvenilir demekmiş. Bildiğiniz üzere 1940’lı yıllarda Erbaa depremi oldu. Bu büyük depreme rağmen bu köprü hala ayakta ve isminin hakkını veriyor.

    “Sapasağlam ayakta duruyor”

    Mustafa Işık ise “Tarihi Talazan Köprüsündeyiz. Bu köprünün kelime anlamı sağlam ve güvenilir anlamına geliyor. Yüzyıllar geçmesine rağmen hala dimdik ayakta duruyor. Özellikle Erbaa ve Niksar depreminde bilindiği üzere 3 bine yakın vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Bunca güçlü deprem olmasına rağmen hala gördüğünüz gibi yıllara meydan okuyor. Sapasağlam ayakta duruyor” diye konuştu.

  • Bu mahalle Barcelona’yı andırıyor

    Bu mahalle Barcelona’yı andırıyor

    Sivas’ta bulunan Yenişehir Mahallesi şehrin en düzenli ve örnek mahallesi olarak ön plana çıkıyor. Mahallenin tepeden kuş bakışı görüntülerinde İspanya’nın Barcelona kentine benzetiliyor. Kentin en düzenli mahallesi olarak bilinen Yenişehir Mahallesi Muhtarı Fatih Kaynar, mahallenin 1990 ile 1995 yılları arasında inşa edildiğini ve o zamandan bu yana sürekli olarak gelişme gösterdiğini söyledi. Yenişehir’in plan ve proje açısından Sivas’ın en örnek mahallesi olduğunu vurgulayan Kaynar, temizlik ve ferahlık konusunda mahallenin iyi bir seviyede olduğunu ifade ederek mahallede yaklaşık 20 bin nüfusu olduğunu belirtti.

    “Mahallemiz Barcelona kentine benzetiliyor”

    Yenişehir Mahalle Muhtarı Fatih Kaynar mahallenin dron ile görüntülendiğinde İspanya’nın Barcelona kentine benzetildiği ifade ederek, “Şu anda Yenişehir Mahallesi Muhtarlık binası önünde bulunuyoruz. Yenişehir Mahallemiz 1990 ile 1995 arasında tam olarak mahalle olarak inşa edildi. Yenişehir Mahallemiz en temiz, en ferah, plan ve proje açısından Sivas’ın en örnek mahallesidir. Özellikle de yeşil alanlar ile güzel bir mahalle. Çarşıya, otogara yakınlığı ile öne çıkan bir mahalledir. Yenişehir Mahallesi’nde 63 tane bloğumuz bulunuyor. Bin 800 tane de dairemiz bulunuyor. Cumhuriyet Üniversitesi yerleşkesi de Yenişehir Mahallesi’ne bağlı bulunmaktadır. Mahallenin kendisine ait iş merkezi, kasabı, manavı, oyun alanları hepsi mevcuttur. Mahallemizin yaklaşık 20 bin nüfusu bulunmaktadır. Mahallemiz havadan dron ile görüntülendiğinde İspanya’nın Barcelona kentine benzetildiği söyleniyor. Ben de bu mahallenin muhtarı olmaktan ve 14 yıl bu mahallede hizmet etmekten gurur duyuyorum” diye konuştu.

     

  • Esnaftan ‘muhtar adayı değilim’ afişi

    Esnaftan ‘muhtar adayı değilim’ afişi

    İlkadım ilçesi Unkapanı Mahallesi’nde esnaflık yapan Alaattin Atıcı’nın çevreye yapıştırdığı afişler görenlerin dikkatini çekiyor. Birçok muhtar adayının afişinin bulunduğu mahallede ‘Unkapanı Mahallesi muhtar adayı (değilim), niye diye sormayın, kafanızı yormayın’ şeklinde yazı yazarak elektrik panoları ve dükkanına afiş yapıştıran Alaattin Atıcı, insanların yüzünde tebessüm oluşturmak istediği için böyle bir şey yaptığını söyledi.

    “İnsanlar espriyi görüyor ve gülüyor”

    Alaattin Atıcı, “Muhtar olmayı çok isterdim fakat işlerimin yoğunluğundan dolayı olamadım. Muhtar değilim diyerek hem kendimi mutlu ettim hem de okuyanlar biraz eğlensin, mutlu olsun diye böyle bir şey yaptım. Muhtar olsaydım eğer muhtarlığa maaş almak için değil maaşımı ihtiyaç sahiplerine dağıtmak için gelirdim. Silah da almazdım. Silaha karşıyım. Bir muhtar 5 yılda 1 milyon 700 bin TL para alıyor. Yüzde 25 arttığını düşünürsek. O paranın hepsi ihtiyaç sahiplerinin cebine girerdi. ‘Unkapanı Mahallesi muhtar adayı (değilim), niye diye sormayın, kafanızı yormayın’ diye yazdım ki millet beni muhtar sansın. Okuyunca espriyi görüyor ve gülüyor. Muhtar olsam bu kadar ses getirmezdi. Tepkilere bende şaşırdım” dedi.