Etiket: güncelhaberler

  • Bahçeli’den Özgür Özel’e tepki

    Bahçeli’den Özgür Özel’e tepki

    Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, vatana ruh katan, devlete ufuk kazandıran güç kaynaklarından birisinin de milli duyguyu, milli kültürü, milli şuurla birleştiren ve buluşturan Anadolu irfanı olduğunu ifade etti. Bahçeli, ‘irfan’ın kısaca insanın kendini, kendi gerçeklerini, vicdanında saklı duran cevheri bilmesi demek olduğunu, istiklal ve istikbal haklarının yegâne güvencesinin bu irfan kudreti, bundan mülhem inanç ve irade kutsiyeti olduğunu belirtti. Anadolu irfanına güvendiklerini, millet iradesini varlığın kilit taşı, kader tacı olarak gördüklerinin altını çizen Bahçeli, “Köküne yabancılaşmış, milli kültürden uzaklaşmış, manevi değerlerle arası kapanmamak üzere açılmış olan siyasi hilkat garibelerinin, hakikatte milletimizin hassasiyetlerine saygı duyması, hissiyat ve ülkülerine bağlı kalması mümkün ve muhtemel değildir. Nefisleri azanlar, hırsları azgınlaşanlar, tezvirat ve tefrikayı yaydıkça yayanlar iflah olmaz hastalardır, bunun yanında ıslah ve terbiyeye kapalı duran muhterislerdir. Bunların ne kendilerine ne de ülkeye ve millete en ufak faydaları dokunamaz. Çıkarlarına düşkün oldukları ölçüde, insan onuruna saygılı değillerdir. Koltuk, makam ve ikbal için her kötü role talip, her kirli ilişkiye hazır, her türlü rezalete razı, her neviden melanete hevesli olan malum siyaset devşirmelerine ülkemizin bağımsız ve parlak geleceği ise emanet edilemez. Bu çerçevede, 14 Mayıs ve 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerinden sonra üçüncü demokratik fırsat olan 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleriyle Türkiye’miz iyice hızlanacak, yerel yönetimlere vurulan paslı zincirler kırıp atılacaktır” diye konuştu.

    30 büyükşehir, 51 il, 922 ilçe, 386 belde olmak üzere, toplamda bin 389 belediyenin önümüzdeki beş yıllık yol haritasının Türk milleti tarafından belirleneceğini söyleyen Bahçeli, “Bu belediyelerden zillete düşenler arınacak, Cumhur’da olanlar da şahlanacaktır. Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine yerel yönetimler kanalıyla baraj oluşturup engel çıkaranlar inanıyorum ki, kaybedenler kulübünde sıra sıra toplanacaklardır. DEM’lenmiş CHP, Anadolu irfanı karşısında mağlup olacaktır. Yeminli Türkiye düşmanları millet iradesi karşısında hayal kırıklığına uğrayacaktır. Terör örgütleri, bölücü maşalar, ekonomik tetikçiler, sözde aydınlar, emperyalizmin piyonları, demokrasi muhalifleri, Cumhuriyet karşıtları; hakkın ve halkın aleyhinde kulis yapan iç ve dış bütün mihraklar 31 Mart’ta hiç unutulamayacakları bir ders alacaklardır” ifadelerini kullandı.

    Yeni yüzyılın umutlarını zedelemeye, heyecanlarını lekelemeye, yürüyüş ve yükselişini kösteklemeye hiç kimse muvaffak olamayacağını ifade eden Bahçeli sözlerini şu şekilde sürdürdü:
    “Cumhur İttifakı 31 Mart seçimleriyle Türkiye’nin geleceğini hem inşa edecek hem de demokrasi meşalesiyle aydınlatacaktır. Bildiğiniz üzere, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı, birbirinden değerli, saygın ve liyakat sahibi belediye başkan adaylarını kademe kademe açıklamaktadır. Çok şükür adaylarımız milletimizin şimdiden takdirini kazanmıştır. Şu ana kadar partimizin 385 belediye başkan adayı kamuoyuna ilan edilmek suretiyle duyurulmuştur. İnandık, başarmak için çıktık yola, boyun eğmeyiz, teslim olmayız, taviz vermeyiz hiçbir odağa, hiçbir çıkar grubuna. Tekrar söylüyorum: Cumhur bizim, Türkiye hepimizindir. Ayırmadan, ayrışmadan, canla, başla Türkiye için çalışacağız. Herkes için, herkese göre belediyeye birliğin gücüyle ulaşacağız. Bir olacağız, diri olacağız, iri olacağız, doğru olacağız, dürüst olacağız, duruşumuzla göz dolduracağız.”
    CHP’ye tepki gösteren Bahçeli, “DEM’lenmiş CHP’nin kimlere servis edildiği, kimlerin emellerine hizmet ettiği, yönetimi altındaki belediyelerde dönen rüşvet çarklarının nerelere kadar dayandığı, ayak oyunlarının ve yolsuzluk vakalarının nasıl volkan ağzı gibi patladığı artık herkesin bildiği ve gördüğü skandallardan yalnızca bir kısmıdır. İstanbul Büyükçekmece Belediyesi’nde vuku bulan şaibeler, bu belediyenin CHP’li yöneticileri tarafından basın mensuplarına ve yaşlı bir hanımefendiye yönelik utanç verici kaba güç gösterileri elbette her vicdan sahibi tarafından telin edilmiştir. DEM’lenmiş ve devrilmiş CHP’nin siyasi ayarları bozulmakla kalmamış, bu garabet ve köhne zihniyet milletle arasına duvar çekmiştir. Bunların demokratlığı köprüden geçene kadardır. Bunların halkçılığı ve insan sevgileri kelebeğin ömrü kadardır” dedi.

    “Türkiye’de Dersim diye bir yer yoktur, olan ise tunç yüreklilerin yaşadığı Tunceli’dir”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Tunceli ili yerine Dersim demesine de tepki gösteren Bahçeli, şöyle konuştu:
    “CHP’nin dikişi yama tutmayan genel başkanına bir hususu hatırlatmak isterim ki, Türkiye’de Dersim diye bir yer yoktur, olan ise tunç yüreklilerin yaşadığı Tunceli’dir. İstanbul’u CHP’den ve DEM’ci bölücülerin tasallutundan kurtarmak bihakkın vatan borcu, fetih namusudur. Ankara’yı, İzmir’i ve diğer belediyeleri CHP’den kurtarmak istiklalin şeref bahsi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e vefa gereğidir. Ankara’da DEM’lenip Kandil’de dökülen CHP gidecek, yerel yönetimlerde hasretle beklenen huzur gelecektir. DEM’lenmiş CHP gidecek, milli birlik ve kardeşlik güçlenecektir. DEM’lenmiş CHP gidecek, Türk ve Türkiye Yüzyılı gerçekleşecektir.”
    31 Mart seçimlerin tarihi önemde olduğunu düşündüklerinin altını çizen Bahçeli, “31 Mart, 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimlerinin tamamlayıcı üçüncü halkası, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yerel yönetimlerle tam manasıyla eklemlenip kökleşmesinin temin fırsatıdır. CHP’de çatlak sesler, çarpık hedefler, çamur hesaplar öne çıkmıştır. İç karışıklık ve tansiyon yüksekliği had safhadadır. Bünyesinde dirlik ve düzeni sağlayamamış bir partiye, davul ile tokmağın ayrı ayrı kişilerde bulunduğu bir siyasi acziyete güven duyulamaz, itibar edilemez, yerel yönetimlerde sorumluluk verilemez” ifadelerini kullandı.

    “İstanbul Murad’ına erecek, Ankara’ya altı ok değil Altınok mühür vuracak, İzmir’de de Dağ’ın sıcaklığı Tunç’u eritip savuracaktır”

    “Cumhur İttifakı 31 Mart’ta, milli haklarımızın müdafaası için başarılı olmalıdır” diyen Bahçeli, “İstanbul Murad’ına erecek, Ankara’ya altı ok değil Altınok mühür vuracak, İzmir’de de Dağ’ın sıcaklığı Tunç’u eritip savuracaktır. Cumhur İttifakı 31 Mart’ta, milli haklarımızın müdafaası için başarılı olmalıdır. Cumhur İttifakı 31 Mart’ta, Türkiye’ye karşı sahnelenen beşinci kol faaliyetlerini kırmak için başarılı olmalıdır. Cumhur İttifakı, siyaset ve diplomasi denklemlerinin Türkiye olmadan kurulamayacağının gösterilmesinin yanında, bölgesel ve küresel planda oyun kurucu vasfımızın devamı için başarılı olmalıdır. Devletimizin bekası, milletimizin refahı, vatanımızın selameti için Cumhur İttifakı vardır, hazırdır ve mutlaka başaracaktır” dedi.
    Bahçeli, MHP’nin hiçbir kara propagandaya eyvallah etmeyeceğini de sözlerine ekledi.

    “Sosyal medya belediyeciliğinin sonu gelmiştir. Yalan ve iftiranın sonu gelmiştir”

    MHP’nin yüksek bir sorumluluk duygusuyla, azimli ve inançlı gönül insanlarının desteğiyle, teşkilatların her seviyesinde görev alan dava arkadaşlarının titiz çalışmalarıyla ve milletvekillerinin yoğun gayretleriyle üstüne ne düşüyorsa sonuna kadar yapacağını, yurdun her köşesinde 31 Mart’a hazırlanacağını vurgulayan Bahçeli, “Nihayet 31 Mart seçimlerine hazırlık amacıyla planladığımız ilk açık hava toplantımızı, ‘Cumhur Bizim, Türkiye Hepimizin’ temasıyla, Misak-ı Milli’nin ilan edilişinin 104’üncü yılında, yani 28 Ocak 2024 Pazar günü Mersin’de yapma kararı aldığımızı, müteakiben 4 Şubat 2024 Pazar günü de Manisa Açık Hava Toplantımızı gerçekleştireceğimizi aziz milletimizle ve bu kentlerimizde yaşayan muhterem vatandaşlarımızla özellikle paylaşmak istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi kolları sıvamış, ya bismillah diyerek yola koyulmuştur. Elbette gayret bizden, takdir ve teveccüh aziz milletimizdendir. Seferin adımı bizden, zaferin bereketi Cenab-ı Allah’tandır. Sosyal medya belediyeciliğinin sonu gelmiştir. Yalan ve iftiranın sonu gelmiştir. Kaybolan, heba ve israf edilen yılların sonu görünmüştür. Şehremini görevine kastetmekle kalmayıp ikinci iş görenlerin, hatta sözde Cumhurbaşkanı yardımcılığı vaadine kanıp şehirlerini yüz üstü bırakıp kaçanların hesabı da 31 Mart 2024 tarihinde muhakkak görülecektir” diye konuştu.

    Bahçeli, bölgesel krizlerin sürekli tırmandığı, çatışmaların tahrik edildiği risk ve tehditlerle dolu bir dönemden geçildiğine de dikkat çekti. İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü katliamların aralıksız devam ettiğini ifade eden Bahçeli, “İnsani felaketler kahredici boyutlardadır. Çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 25 bine yakın masum insan terör devleti İsrail’in kanlı saldırılarıyla hayattan koparılmıştır. Gazze Şeridi yakılmış, yıkılmış, harabeye dönüşmüştür. Birleşmiş Milletler, Gazze’de mukim 378 bin insanın felaket düzeyinde açıklık çektiğini açıklamıştır. Gene Birleşmiş Milletlere göre, 2,3 milyon nüfusu olan Gazze’de 1,9 milyon insanın yerinden yurdundan çıkarıldığı ileri sürülmüştür. Bunun yanı sıra, Batılı ülkeler İsrail’i silahlandırmaya, zulüm ve cinayetleri teşvik etmeye izansızca, insafsızca devam etmektedir. Almanya’nın İsrail’e silah satışını 10 kat artırması, ABD’nin askeri, siyasi ve ekonomik desteği gözü, gönlü ve vicdanı kapalı şekilde yağdırması altını çizerek ifade ediyorum ki, işlenen soykırım suçuna aleni ortaklıktan başka bir şey değildir. Zalimler mazlumların kanını nehir gibi akıtmaktadır. İsrail-Filistin ihtilafının yumuşaması, kalıcı ateşkes ve barış ortamının yeşermesi için evvelemirde ilk şart iki devletli çözümün işlerlik ve işlevsellik kazanmasıdır. Medyaya yansıdığı kadarıyla, ABD Başkanı Biden ile Netanyahu arasında yapılan bir telefon görüşmesinde iki devletli çözümün konuşulduğu, İsrail Başbakanı’nın buna sıcak yaklaşmaya başladığı iddia edilmektedir. Gazze’de derhal ateşkes sağlanmalı, barış görüşmeleri için masa kurulmalı, başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırları temelinde bağımsız ve egemen Filistin devleti kabul edilmelidir. Ağır insan hakkı ihlallerine son verilmelidir. Bebekleri, çocukları, kadınları öldüren barbarların yakasından tutulmalı, burunlarından fitil fitil gelmelidir. Dileğimiz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bugün yapacağı Filistin konulu toplantısından bağlayıcı, uzlaştırıcı ve barışa hizmet eden bir kararın çıkmasıdır” değerlendirmesinde bulundu.

    Gazze’de insani facianın son sürat devam ettiğini, Yemen’in huzursuz ve sancılı, Çin-Tayvan ilişkisinin gergin, Rusya-Ukrayna krizinin canlı ve dirençli olduğunu belirten Bahçeli, “Irak, İran ve Pakistan arasında çok ciddi gelişmelere yol açma ihtimali olan silahlı ve siyasi kutuplaşma yaşanmaktadır. Bizim temennimiz dost ve kardeş ülkeler arasında sükûnet ve iyi ilişkilerin hakim olması, bölgesel savaşa dönüşebilecek provokasyonlardan mutlak surette kaçınılmasıdır. Irak’taki bazı hedeflere yönelik İran saldırıları, hitamında İran’ın 16 Ocak’ta Pakistan’a, Pakistan’ın da 18 Ocak’ta İran’a yönelik füzeli saldırıları hiçbir şekilde meşru görülemeyecek, bu restleşmenin kazanını da sadece emperyalist unsurlar olacaktır. Karşılıklı dostluk ve kardeşlik anlayışıyla, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı kriteri çerçevesinde her sorunun üstesinden barışçıl yollarla gelinecektir. Çevremizde vasat bulan müessif hadiselere baktığımızda ülkemizin bir kuşatma altında tutulduğu görülecek, tarih sayfalarını dikkatle araladığımızda buna benzer zorlu dönemlerin sık sıkı tezahür ettiğine şahit olunacaktır. Millet olarak yüzyıllardır devam eden küresel bir komplonun, dıştan kuşatmayı ve içten çökertmeyi amaçlayan mütecaviz bir saldırının hedefindeyiz. Tarih boyunca kuşatma, karartma ve yıldırma politikaları hiç kesilmemiştir. Türk milletinin varlığından ürken sömürgeci güçler değişik araç ve kanallardan sürekli olarak üzerimize hücum etmişlerdir. Amaç Türk milletinin hâkimiyetini kırmak, gücünü dağıtmak, yönetimi altında bulunan coğrafi havzalardan çıkarmak üzerine bina edilmiştir. Bunun için küresel mevziler tahkim edilmiş ve kalabalıklaştırılmıştır. Kimi zaman iç hassasiyetleri kaşıyarak, kimi zaman etnik ve mezhep anlaşmazlıklarını kanatarak, kimi zaman hainleri görevlendirerek, kimi zaman da savaşlarla sonuç alınmak istenmiştir” dedi.

    Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme ve çöküş aşamalarının, bunun ızdırap veren bugünkü tabloyla ilişki ve irtibatı olan sayısız misallerle dolu olduğunu hatırlatan Bahçeli, “İmparatorluğumuz ilk kuşatmaya deniz ve okyanuslarda maruz kalmıştır. Ümit Burnu’ndan Hint Okyanusu’na çıkan batılı sömürgeciler alanımızı daraltmak için her yolu ve her şiddeti denemişlerdir. İkinci kuşatma; Kuzey Afrika üzerinden yapılmış ve maalesef buralar hakimiyetimizden sökülüp alınmıştır. Üçüncü kuşatma; Orta Doğu ve Arap Yarımadası üzerinden gerçekleşmiş, asırlarca bizim parçamız ve ayrılmaz bütünümüz olan topraklar teker teker kaybedilmiştir. Mekke’den Medine’ye, Sana’dan Kudüs’e, Trablusgarp’tan Bingazi’ye kadar her yer sabun gibi elimizden kayıp gitmiştir. Dördüncü kuşatma; Balkan coğrafyasında icra edilmiş, ne acıdır ki, vatan yaptığımız bu topraklardan anılarımız geride bırakılarak çekilmek zorunda kalınmıştır. Nitekim Evlad-ı Fatihan’ın çilesi hala bitmemiş, hala özlem ateşi sönmemiştir. Üsküp’ten Piriştine’ye, Selanik’ten Belgrat’a, Sofya’dan Budapeşte’ye, Gümülcine’den Kavala’ya, Bosna’dan Adriyatik’e kadar bir zamanlar çalınan türkülerimiz, söylenen şiirlerimiz, kurulan zafer şölenlerimiz yerini ölüm sessizliğine bırakmıştır. Beşinci kuşatma da; Kıbrıs, adalar ve Kafkaslar üzerinden yapılmıştır. Türk milleti, kaybede kaybede Türkiye Cumhuriyetini bulmuş, çekile çekile sınırlarını çizmiştir. Çizilen bu sınırlar, zaman aşımına uğramayacak Misak-ı Milli’yle belirlenmiş ve belgelenmiştir. Bilinmelidir ki, Misak-ı Milli mülkü millettir, millet ise sonuna kadar Türk’tür. Bu kuşatmaların daha acımasızı, daha vahşisi, daha rezili bugün içimizdeki işbirlikçiler eliyle yürütülmektedir. Bu defa hedef son yurdumuzdur. Bu defa hedef kardeşliğimizdir. Bu defa hedef milli birlik ve bekamızdır. Bu defa hedef büyük milletimizin bizatihi varlığıdır. Malum şer ittifakının üniter yapımıza cephe almasının gerçek nedenini burada aramak lazımdır. İhanete methiyeler, milli değerlere saldırılar aşina olduğumuz bir gayeye yöneliktir. O da devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü yıkmak ve yok etmektir” şeklinde konuştu.

    “Türklüğü etnik alt kümeye indirmeye çabalayan; milli ilke ve esaslara düşmanlık besleyen iç ve dış ihanet cephesinin faal olduğunu bilmeyen yoktur” diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Türk milletini birbirine kırdırmaya ve sonra da dağılmış parçalarını yutmaya çalışan küresel düşmanlık muhalefet eliyle düşe kalka mesafe kaydetmektedir. Ve şimdi yeni hedefleri 31 Mart’tır. Sömürgeci efendilerinin tembih ve suflesiyle bölgemizdeki istikrarsızlıkları ülkemize ithal etmek için çırpınan mandacıları ve vatan hainlerini uyarıyorum, gittiğiniz yol, yol değildir, bu cüretiniz yanınıza kar değildir. Bu vatanı, bu milleti, bu devleti canımız pahasına savunamazsak, dahası sizin şirret oyunlarınıza karşı sessiz ve seyirci kalırsak yastığımız mezar taşı, yorganımız kan olsun, duruşumuzdan ödün verirsek namus bize ar olsun. İhanetin cezasız kalması, milli nitelikli kırmızıçizgilerin aşındırılması maksadıyla güya demokrasi ve özgürlük çağrıları yapanların niyeti bellidir. Bu alçakların hesabı devlet ve millet arasında güvensizlik oluşturmak, kaosa ortamına davetiye çıkarmaktır. Türkiye Cumhuriyetini bölücülüğün ağına düşürmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.”

    “Muhalefet milli ve manevi tüm kıymet hükümlerimize var gücüyle hançer sallamaktadır”

    “DEM’lenmiş CHP Türk milletine meydan okumaktadır” diyen Bahçeli, “Muhalefet milli ve manevi tüm kıymet hükümlerimize var gücüyle hançer sallamaktadır. Bugünkü kuşatma yarılamazsa; bölgesel krizlerin yeni tatbik sahası Anadolu coğrafyası olacaktır. İşte bu yüzden, işte bu sebeple 31 Mart seçimleri istikrar ile dağınıklığın, sadakat ile hıyanetin, şehit ile caninin, gazi ile gafletin, husumet ile muhabbetin, hizmet aşkıyla hüsran arayışının, Cumhur ile zilletin, vatan ile satanların arasında yapılacaktır. Kazanan Türkiye olacaktır. Kazanan Türk milleti olacaktır” ifadelerine yer verdi.

    18 Ocak’ı 19 Ocak’a bağlayan gece yarısı, saat 00.49’da Türk milletinin sinesinden doğmuş bir vatan evladını, milletimizin uzay misyonunu temsil eden, geçmişle geleceği buluşturan, tarihin farklı dilimlerinde yaşayan Müslüman Türk astronomi dehalarının rüyasını gerçekleştiren bir yüz akını uzaya uğurladıklarını hatırlatan Bahçeli, “Mazinin ihtişamlı devirlerinin tekrar dirilişe geçmeye başlamasından kuşkusuz bahtiyarlık duyduk. Mersin Silifke doğumlu Albay Alper Gezeravcı kardeşimizin de içinde bulunduğu 4 astronotu taşıyan kapsül yaklaşık 36 saatlik yolculuktan sonra geçtiğimiz cumartesi günü Uluslararası Uzay İstasyonu’na kenetlenmiştir. Bu gelişme Türkiye ve Türk milleti için tarihi değer ve önemdedir. İstikbalin göklerde olduğunun teyidi yapılmıştır. Bir gün gelecek uzayda çok daha büyük keşiflere Türk çocukları imza atacaktır. Ümidim ve niyazım budur. Türk milleti artık uzaydadır, burada ben de varım demiştir. 14 gün boyunca uzayda kalacak Alper Gezeravcı kardeşimize çalışmalarında başarılar diliyor, sağ salim şekilde dönmesini temenni ediyorum. Bu süreçte en büyük desteği veren Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, emeği geçen herkese yürekten teşekkür ve tebriklerimi iletiyorum” dedi.

    Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde geçen Cuma günü yaşanan olaya ilişkin de konuşan Bahçeli, “Planlı, sübjektif, tek yanlı ve sistematik biçimde büyütülüp asıl mecrasında saptırılan bir hadise, pek çok çevrede tartışılmış, esasen konuya dahil olanların meşrep ve mizacını deşifre etmiştir. İlçe kaymakamımız Cuma namazını kılmak üzere Kuba Camii’ne gitmiş, cemaatin safına girmiştir. Minbere çıkan imam, Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan hutbeyi okurken şehitlerimize rahmet içeren bölümü ne hikmetse atlamış ve es geçmiştir. Daha önceden hutbeyi internetten okuyan şuur sahibi Kulp Kaymakamımız, şehitlerimize rahmet dilenen kısmın okunmadığını fark edince imamı isabetle uyarmış ve hutbenin doğru okunmasını sağlamıştır. Namazın hemen sonrasında Kaymakamımız, bu imama neden mezkur bölümü okumadığını sorunca, ‘bana baskı yapılıyor, o yüzden okumadım’ cevabını almış, bunun üzerine de ‘sen devletin imamısın, kim baskı yapabilir’ diye çıkışmıştır. Kuldan korkanın Allah’tan korkusu olmaz, olamaz. Baskı ve dayatmayla şehitlere rahmet dilememek, sorasında ‘Kaymakam şiddet uyguladı’ bahanesiyle küçücük bir çizikten darp raporu almaya tevessül etmek Müslümanca bir tavır değildir. Müslüman yalan söyleyemez, Müslüman iftira atmaz, Müslüman nefret saçmaz, Müslüman Allah’tan başkasına asla eğilmez. Şehitlerimizin tarifi Kur’an-ı Kerim’de, köşkleri cennette, yerleri de Müslüman Türk milletinin gönlündedir. Huzurlarınızda Kulp Kaymakamımız Burak Akeller’in tertemiz alnından öpüyor, onu yetiştiren anasına, babasına şükranlarımı sunuyor, Müslüman Türk duruşundan dolayı tebrik ediyor, başarılar diliyorum” diye konuştu.

    Bahçeli, konuyla ilgili hassasiyet gösteren İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya da teşekkür etti.
    “Kaymakama haklı ve haysiyetli tavrına kim destek vermişse Allah razı olsun diyorum” ifadesini kullanan Bahçeli, “Bu üzücü hadiseyi fırsat bilip Kaymakamımıza saldıran, suçlayan, hakaret eden, bu kapsamda kalem oynatıp sosyal medyadan kinlerini kusanları biliyoruz, sefil amaçlarını tanıyoruz, ancak hiçbirisine pabuç bırakmayacağımızı rehin altındaki kafalarına ve kalplerine sokmalarını da tavsiye ediyoruz. Cumhur İttifakı’na husumet duyanlar bu vesileyle saklandıkları deliklerinden dışarı fırlamışlardır. FETÖ’nün kundağında sallanan, maklube sofralarında kaşık sallayan alçaklar tek tek ortalığa dökülmüşlerdir. DEVA’cılar, Serokçular, terör örgütü yandaşları, bölücüler, müfteriler, bayraksızlar, FETÖ’cüler, kriptocular, devlete ve millete diş bileyen namertler hemen kendilerini ele vermişlerdir. Mesele sadece bir kaymakam ile bir imam arasında geçen tatsız bir olay değildir. Pusuda bekleyip el ovuşturanların, milli birlik ve kardeşliğimizi bozmayı hedefleyenlerin provokasyonları bu tespitimizi iyice netleştirmiştir” dedi.

    Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na tepki gösteren Bahçeli, “Serok Ahmet sana gelince, imamın darp edildiği yalanını servis edip peşine takılman, Kaymakamımızı önyargılarının esiri olarak suçlaman şahsın ve zihniyetin adına münafıklık alametidir ve tövbe etmen temennimizdir. 19 Ocak 2024 Cuma günü camilere gönderilen hutbenin okunmasından imtina edilen bölümünü buradan paylaşıyor, aziz şehitlerimizi hürmetle, rahmetle anıyorum. Şehidini bilmeyenin dinini ve milletini bilmeyeceğini kararlılıkla ifade ediyorum. O hutbede okunmayan bölüm şöyleydi: ‘Hepimize düşen, birlik, beraberlik ve kardeşliğimizden asla ödün vermemektir. Din, Kur’an, vatan ve ezan gibi mukaddesatımız etrafında birbirimize kenetlenmektir. Şehitlerimizin uğruna canlarını feda ettikleri ulvî değerleri yaşamak ve yaşatmaktır. Geçen hafta hain bir terör saldırısı nedeniyle vatan evlatlarımız şehadet makamına ulaştı. İnanıyoruz ki, Rabbimizin rahmeti şehitlerimizin üzerinedir. Onlar, kendilerine müjdelenen cennet nimetleriyle sevinmektedirler. Şehitlerimizi ve gazilerimizi yetiştiren anne babalar başımızın tacıdır. Onların eş ve çocukları en değerli emanetimizdir. Biliyoruz ki, Allah’ın yardımı müminlerle beraberdir ve zafer inananlarındır. Vatanımıza göz diken, milletimize ve ümmet-i Muhammed’e düşmanlık besleyen, Filistin’de bebek, kadın, yaşlı demeden masumları katleden işgalci zalimlere gelince, onlar, mutlaka kaybedeceklerdir’” şeklinde konuştu.
    Bahçeli, 32 yıl önce aşırılıkçı Hindu çetelerinin altında tapınak olduğu iddiasıyla yıktığı Babür İmparatorluğu’ndan kalma 1528 tarihli Babri Camisi’nin yerine inşa edilen Rama Tapınağı’nın dün törenlerle açılmasından üzüntü duyduğunu belirterek, Hindistan yönetimini kınadı.
    Bahçeli ayrıca, emekli maaşlarıyla ilgili iyileştirmeleri desteklemekle birlikte, emeklilerin daha fazlasını hak ettiklerine samimiyetle inandığını da sözlerine ekledi.

  • Depremin acısını kumaşlara yansıttı

    Depremin acısını kumaşlara yansıttı

    6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş Pazarcık’ta saat 4.17’de 7,7 büyüklüğünde deprem meydana gelmişti. Bu depremde Hatay, Adana, Gaziantep, Malatya, Kilis, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Elazığ ve Osmaniye’de de hissedilirken, çok sayıda bina yıkılmış ve can kaybı olmuştu. Bu deprem herkesi olduğu gibi resim sanatçısı Selcan Kalın’ı da derinden etkiledi. Depremlerin meydana geldiği günlerde Kahramanmaraş’ta ikamet eden Selcan Kalın, “Asrın Felaketi (6 Şubat 2023 Depremi)” adlı sergisinde bu depremi yaşamış biri olarak fikirsel ve duygusal bir bağ kurarak çalışmalarını özgün bir şekilde ürettiğini belirterek, “Bu çalışmalarda jüt, pamuklu siyah ve renkli ipler, elyaf tergal, jüt çuval kumaşı ve boyalar vb. gibi nesnelerle yüzeye monte edildi. Çalışmalarımda karışık teknikler kullandım. Her bir çalışmada deprem ve depremde yaşanılan felaketi, metaforik ve sembolik olarak ifade etmek istedim” dedi.

    Kuşlarının çırpınışları ile uyandılar

    Kahramanmaraş’taki evlerinde ikamet ederken meydana gelen depremi kuşlarının sesi ile yaşamaya başladıklarını ifade eden Selcan Kalın, “Kuşumuzun kanat çırpması ve panik hali bizi uyandırdı. Daha sonra sarsıntı ile birlikte evimizin camları açılmaya başladı. Tek katlı evde yaşadığımız için en az zararla kurtulduk. Daha sonra hayat devam etti ve ben kendi yaşadıklarımı, insanların hüzünlerini ve acılarını anlatmak istedim. Böyle bir sergi oluşturdum. Günlük hayattaki ip ve kumaşları kullandım. 20 eser ortaya çıktı. Her bir eserimde ayrı bir hüzün ve gözyaşı var. Diğer insanların da yaşanmışlıklarını anlatmak istedim” şeklinde konuştu.

    Selcan Kalın kimdir

    Kahramanmaraş’ta dünyaya gelen Selcan Kalın, 2011 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünü kazandı ve 2014 yılında Prof. Dr. Mehmed Kavuk atölyesinden mezun oldu. 2015 yılında Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Anasanat dalında tezli yüksek lisansını tamamlayan Kalın, yüksek lisansta Prof. Dr. Bünyamin Özgültekin ve Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’dan ders aldı. 2017 yılında Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Anasanat dalında sanatta yeterliğini kazandı ve Doç. Evren Kavukçu atölyesinde çalışmalarını üretti. Kalın’ın; 73 uluslararası, 36 ulusal ve 2 tane kişisel sergisi bulunuyor.

  • Yeme bozukluğu hastalık belirtisi olabilir

    Yeme bozukluğu hastalık belirtisi olabilir

    Psikiyatri Uzmanı Dr. Aysu Yakın Olgun, yeme bozukluğu hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Yeme bozukluklarının, yiyeceklerle olan olağan ilişkinin bozulduğu psikiyatrik hastalıklar olarak tanımlandığını belirten Uzm. Dr. Olgun, “Bu bozukluklar genellikle tek başlarına ortaya çıkabilirken, bir dizi psikiyatrik hastalıkla da ilişkilendirilebilir. Anksiyete bozuklukları, duygudurum bozuklukları ve dürtü kontrol bozuklukları gibi durumlar, yeme bozukluklarıyla birlikte ortaya çıkabilir. Ayrıca, bazı tedaviler ve tıbbi durumlar da uzun süreli iştah değişikliklerine yol açarak yeme bozukluklarına zemin hazırlayabilir” diye konuştu.

    “Yeme bozukluklarıyla mücadelede kilo kontrolünün önemi”

    Yeme bozukluklarının kilo durumuyla ilişkisinden bahseden Uzm. Dr. Olgun, “Bu karmaşık tablonun içinde tıkınırcasına yeme, duygusal yeme, gece yeme, bulimiya ve anoreksiya nervoza gibi çeşitli yeme bozuklukları belirginleşir. Bu bozuklukların çoğunda aşırı kilo alımı gözlenirken, yapılan çalışmalarda başarılı kilo kayıpları sonrasında kilo almanın yeme bozukluklarıyla bağlantılı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu yüzden yeme bozukluklarının tespiti ve üstesinden gelinmesi, kilo kaybı sonrasında kilonun korunması ve sağlıklı bir yaşam için önemli görünmektedir” şeklinde konuştu.

    “Duygularla başa çıkabilmek için yemek yeniliyor”

    Duygusal yemek yemenin, son zamanlarda ismini sıkça duyduğumuz bir durum haline geldiğini vurgulayan Uzm. Dr. Olgun,
    “Özellikle duygu düzenleme güçlüğü yaşayan bireylerin, olumsuz duygularla başa çıkabilmek için duygusal yemek yediği biliniyor. Bireylerin fiziksel açlık ve tokluk sinyallerini doğru bir şekilde tanımamaları, aşırı yeme davranışlarını kontrol edememelerine yol açabilir. Bazı durumlarda ise duygusal uyarılarla aşırı yeme, duyguların fiziksel açlık duygusundan ayırt edilememesi sonucunda ortaya çıkabildiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Duygusal yeme alışkanlığı kısır döngüler oluşturuyor”

    Özellikle son yıllarda yiyeceklerin daha kolay elde edilebildiğine değinen Uzm. Dr. Olgun, şöyle devam etti:
    “Yiyeceklerin doyurucu niteliklerinin yanında keyif verici etkileri de ön plana çıkarılıyor. Bu da bireyleri olumsuz duygularla başa çıkarken hızlı ama bir o kadar da faydasız bir yol olan atıştırmalara ya da yemeğe yönlendiriyor. Bunun sonunca bunalma-yemek yeme-kısa süreli rahatlama-pişman olma ve daha fazla bunalma-tekrar yemek yeme benzeri kısır döngülerin sıklaşmasına sebep oluyor.”

    “Hastalıklarla ilgili olumsuz yaşantıları olan kişilerde ortaya çıkıyor”

    Yine son yıllarda sağlıklı beslenme trendleriyle birlikte “ortoreksiya” kavramının ortaya çıktığını söyleyen Uzm. Dr. Olgun, şu bilgileri paylaştı:
    “Sağlıklı beslenme- sağlıklı yaşama takıntısı olarak nitelendirebileceğimiz bu durum, kalori sayma, sık sık bedeni kontrol etme, sağlıksız olduğunu düşündükleri hiçbir yiyeceğe ya da etkinliğe yaklaşmama gibi durumların ortaya çıktığı, yiyeceklerin ve egzersizlerin zihnin gündemini sürekli işgal ettiği bir haldir. Genellikle takıntılı, sağlık-hastalık kaygıları olan ya da yakın zamanlarda hastalıklarla ilgili olumsuz yaşantıları olan kişilerde ortaya çıktığı düşünülüyor.”

    “Yeme bozuklukları tedavisinde psikoterapi ve ilaç tedavisinin önemi”

    Yeme bozukluğu olan bireylerle yapılan görüşmelerde altta yatan psikolojik sebepler ve varsa ek psikiyatrik hastalıkların tanımlandığını belirten Uzm. Dr. Olgun, açıklamasını şöyle tamamladı:
    “Konulan tanılara göre ilaç tedavisi ve psikoterapilerle iyilik hali hedeflenir. Psikoterapötik görüşmelerde yeme davranışları psikolojik açıdan ele alınırken, bilişsel davranışçı terapi esaslarından, farkındalık egzersizlerinden ve sezgisel yeme tekniklerinden faydalanılır. Bu şekilde bireyin yemekle ilişkisi olumlu yönde düzenlenir, var olan psikolojik belirtilerinin iyileşmesi sağlanır.”

  • 21mülki idare amirinin kademesi yükseldi

    21mülki idare amirinin kademesi yükseldi

    Resmi Gazete ‘de yayımlanan İçişleri Bakanlığı kararıyla 21 mülki idare amiri, birinci sınıf mülki idare amirliğine yükseltildi. Karar ile birlikte birinci sınıf mülki idare amirliğini yükselen isimler ise şu şekilde: “İçişleri Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Mehmet Mut, Isparta Vali Yardımcısı Hasan Hüseyin Vural, Devrek Kaymakamı Ümit Altay, Koçarlı Kaymakamı Ersin Tepeli, Sapanca Kaymakamı Abdurrezzak Canpolat, Bolvadin Kaymakamı Taner Bolat, Elmalı Kaymakamı Faruk Erdem, Bozyazı Kaymakamı Tuncay Topsakaloğlu, Tatvan Kaymakamı Remzi Demir, Havran Kaymakamı Enver Özderin, Söğütlü Kaymakamı Cevat Gün, Kalecik Kaymakamı Uhut Emre Koyuncu, Bigadiç Kaymakamı Mehmet Hali Aydın, Gelibolu Kaymakamı Bekir Abacı, Mudanya Kaymakamı Ayhan Terzi, Çumra Kaymakamı Muhammet Fuat Türkman ve Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda görevli Mülkiye Müfettişleri Mehmet Fatih Çelikel, Hasan Gündoğdu, Hatice Bayar Özdemir, Ömer Dereci, Bülent Ay”

  • Akıllı başın sefası

    Akıllı başın sefası

    Trabzon’un Of ilçesinde tek başına yaşayan Ali Kılıç (70), dik yamaçtaki evine su gelmeyince Karadeniz insanının pratik zekası ile çözümü buldu. Su şebekesinden yararlanmak için kendi imkanlarıyla boru hattı döşeyen Kılıç, suyun evine yaklaşık 70 metre uzaklığa kadar gelebildiğini tespit etti. Arazi şartları nedeniyle su basmaması sorununa kendi aklını kullanarak çözüm bulan Ali Kılıç, çamaşırları yıkamak ve içme suyunu almak için bir ormanlık alan içerisinde kulübe inşa etti. Kulübenin içerisine bir çamaşır makinesi de alan Kılıç, her gün yaklaşık 70 metre yol yürüyerek hem içme suyunu alıyor hem de çamaşırlarını yıkıyor. Çamaşırhanenin bulunduğu kulübenin yanına ayrıca kurutma işlemlerini yapmak için bir alan oluşturan Kılıç, 2 yıl öncesine kadar çamaşırlarını elde yıkadığını kaydetti.

    Kılıç, “Şebeke suyu kullanıyorum. Boruları arazime kadar çekip suyu kontrol ettiğimde yalnızca evime 70 metre uzaklığa kadar gelebildiğini fark ettim. Onun için buraya bir kulübe yaptım. Çamaşır ve içme suyunu buradan hallediyorum. Su buraya kadar gelebildi. Tamamen kendi gücüm ve bütçemle yaptım. Artık rahatladım sayılır. Çamaşırlarımı artık makinede yıkayabiliyorum. Evde dededen kalma su depoları var onları da bulaşık için kullanıyorum” şeklinde konuştu.

    Kulübesinin yanına oluşturduğu alanda çamaşırlarını da kuruttuğunu belirten Kılıç, “Ayrıca bir yer daha yaptım. Orada da yıkadığım çamaşırları kurutuyorum. Her şey benim elimden geçiyorum. Başka kimse yok. Normalde kemençe ustasıyım, imalatını yapıyorum. Ütüleme işini yapmamak için genellikle kot ve kazak giyiyorum. Gömlek olduğu için ütüsünü yapıyorum. Yetkililerden rica ediyorum. Şimdilik evimden 70 metre uzaklıktaki kulübeden su almaya gücüm yetiyor ancak daha da yaşlandığımda bunu yapamam. Bana yardım etsinler. Yarın ne olacağı belli değil” ifadelerini kullandı.

  • Yörükler yemek kültürüyle Muratpaşa’da olacak

    Yörükler yemek kültürüyle Muratpaşa’da olacak

    Çalıştayda konar-göçer bir yaşam tarzı ve kendilerine özgü mutfak araç-gereçleriyle yeni bir mutfak ortaya koyan Yörüklerin bugüne kadar ulaşmış lezzetleri hem gastronomi hem de sosyolojik olarak ele alınacak. Dövme buğday ve keçi etiyle yapılan keşkek, ayran ve tereyağı üretmek için kullanılan tuluk, tulukta yayık yapmaya yarayan bişşek gibi Yörük kültürüne özgü mutfak gereçleri çalıştayda yer alacak. Çalıştayın davetlileri arasında ise CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek yer alıyor.

    Çalıştayın ilk günü Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nden Doç. Dr. Meral Yılmaz, Gaziantep Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ali Özkan, Akdeniz Üniversitesi’nden Doç. Dr. Esra Şahin ve Yozgat Bozok Üniversitesi’nden Alparslan Mustafa Tuncer’in konuşmacı olarak yer alacağı panelle başlayacak. Yemek uzmanı ve yazar Sahrap Soysal’ın Yörük yemekleri üzerine mutfak atölyesiyle devam edecek çalıştayın ilk günü Uğur Önür konseriyle sona erecek.

    Çalıştayda ikinci gün Türkiye’nin dört bir yanından gelen Yörük derneklerinin, Yörük beyleri ve hatunlarının serbest kürsü konuşmalarıyla saat 10.00’da başlayacak. Çalıştay, Sarıkeçili Yörüklerini anlatan ve yönetmenliğini Eren Danışman Boz’un yaptığı Anchorage Uluslararası Film Festivali Mother of Cultural Exchange gibi ulusal ve uluslararası birçok ödül alan ‘Turna Misali’ filminin gösterimiyle sona erecek.

     

  • Hayata sanatla tutundu

    Hayata sanatla tutundu

    Erzincan’da yüksekten düşerek geçirdiği kaza sonucu omurilik felci olan 47 yaşındaki Suat Can, kaza sonrasında tekerlekli sandalyeyle yaşamak zorunda kaldı. Yaklaşık 500 gün hastanede tedavi gören Can, tedavi sürecinde mesleki rehabilitasyon merkezinde filografi sanatını öğrendi. Filografi sanatı ile uğraşmaya başladıktan sonra hastalığının tedavisinin hızlandığını fark eden Suat Can, hayata tekrar bağlanmak için sanatını daha da ileriye taşıyarak ustalaştı. Bugüne kadar yüzlerce eser yapan Can, filografi sanatı ile hayata tekrardan tutunmanın mutluluğunu yaşadığını söyledi.
    Filografi sanatının tedavi sürecini hızlandırdığını ifade eden Suat Can, “8 yıl önce geçirdiğim kaza sonucu omurilik felci oldum. 2020 yılında tekrar bir kaza daha yaşadım.

    Omurgada kırık meydana geldi. Toplam 12 tane vida ve platinler var belimde. Bel altımda şuanda kısmi felçler var. 7 yıldır da filografi ile uğraşıyorum. Filografi ile uğraşmamda ki en büyük nedenlerden biri rehabilite edici özelliği. Niyetimiz bu dünyada hoş bir seda bırakmak hem de insanlarımıza faydalı olabilirsek ne mutlu bize. Özellikle engelli arkadaşlarımızın farklı dallarda uğraşabilecekleri muhakkak bir şeyler vardır. Hayatımızda her türlü zorluklar meydana gelebilir ama hiç birinde de hayata küsmememiz lazım. Her şeyin üstesinden devletimiz, milletimiz ile el ele vererek gelmemiz mümkün. Yeter ki azim olsun. Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz. Filografiyi insanlarımız duydukça, ilgi gösterdikçe potansiyel oluşmaya başlıyor. Üç beş derken geniş kitlelere ulaşmak söz konusu oluyor. Ne kadar çalışırsak Rabbimiz o kadar imkan sunar. Yeter ki çalışalım” dedi.

  • Üşüyen köpek sıcak tramvaya sığındı

    Üşüyen köpek sıcak tramvaya sığındı

    Hava sıcaklığının eksi 2 dereceye kadar düştüğü Eskişehir’de sokak hayvanları için zor günler başladı. Don olayının da meydana geldiği Eskişehir’de soğuktan dışarıda durmakta güçlük çeken bir köpek, SSK – Otagar hattına devam eden tramvaya sığındı. Köpeğin tramvaya sığınmasına izin veren tramvay sürücüsü, yolcuların takdirini topladı. Yolcular, tramvayın içinde köpeğe sempati duyarak sevdiler. Köpek de tramvayın içi sıcak olduğu için ve yolcuların köpeği sevmesinden mutluluk duyarak mışıl mışıl uyudu. Hayvansever tramvay sürücüsü, ‘’Soğuk kış günlerinde sokak hayvanları için kapı önlerine mama ve su konulmasının ihmal edilmemesi konusunda yolculara hatırlatmada bulundu’’ ifadelerini kullandı.

  • Malatya’da deprem konutlarında sona doğru

    Malatya’da deprem konutlarında sona doğru

    6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerde ağır yara alan Malatya’da depremzedeler için yapımına başlanılan konutlar hızla yükseliyor. Deprem sonrası hemen inşaatına başlanılan TOKİ evlerinde yapımı biten konutların ay sonu itibariyle hak sahiplerine kura çekimi ile teslimi yapılacak.
    Asrın felaketinin yıl dönümünde binlerce depremzedenin yeni evlerine kavuşacağı belirtilirken, Yeşilyurt ilçesinde bulunan İkizce bölgesinde bulunan TOKİ deprem konutlarında çevre ve peyzaj düzenlemelerinde de sona gelindi.

    Bölgede 14 bin konutun inşası son hızla sürerken, altyapılarında da yakın zamanda biteceği belirtilen İkizce deprem konutları ile ilgili son durumu paylaşan yüklenici firma olan Yıldızlar Grup Yetkilisi Barbaros Kosif, konutların tünel kalıp sistemi ile zemin artı 4 kat olarak inşa edildiğini ve depreme dayanıklı olarak yapıldığını söyledi.
    Örnek daireyi de gösteren Kosif, “Dairelerimiz 85 metrekare net olmak üzere 101 metrekare bürüt olacak şekilde inşa edildi. Site tarzında yapılan konutlarımızın ortak yaşam alanları, çocuklar için parklar, bahçeler, oto park alanları hepsi içinde yapıldı. diğer sosyal donatılar ise ayrı proje kapsamında inşa edilecek” dedi.

    TOKİ deprem konutlarının tünel kalıp sistemi ile inşa edildiğine değinen Kosif, “Şu anda bilinen en sağlam statik sistem bu. Depreme dayanaklığının yanı sıra hızlı imal edilen bir sistem de. Zemin artı 4 kat olarak konutlar yapılıyor. Konutlarımızda kullandığımız ürünlerimiz piyasada en iyi ürünler kullanıyor” diye konuştu.

  • Tezgahlarda levrek bereketi

    Tezgahlarda levrek bereketi

    Denize açılan balıkçılar balık bolluğundan memnun. Haftanın belirli günlerinde yapılan balık mezadında tutulan balıklar kasa ve kilo usulü satılıyor. Balığın türü söylendikten sonra mezat usulü satışa katılan işletmeler ve vatandaşlar en iyi teklifi vermeye çalışıyor.

    “Levrek ve çupranın yoğun olduğu zamanlar”

    Foça Merkez Su Ürünleri Kooperatif Başkanı Ceyhan Çetin, “12 ay her türlü balık var. Tabi bunlarında zaman yasakları var. Mevsimsel olarak bakarsak, ocak ayı başlarında başlayıp şubat sonuna kadar levrek ve çupranın yoğun olduğu zamanlardır. Tabi bu balığı da burada tutmak mümkündür. Balıkçımız çalıştıkça ekmeğini denizden çıkarıyor. Balığın bol olduğu zamanlarda balık ucuz oluyor. Havalar çok sert estiği zamanlar balık üzerine koyuyor. Mesela yazı ele alırsak; bir levreği 500-600 liraya alıyorsan, şimdi bu zamanlarda en güzel levreği 300-350 liraya alabilirsiniz. Tekir barbunu yazın bin liraya alıyorsanız, şimdi 200-300 liraya alabilirsiniz. Foça, turistik bir ilçe olduğundan yazın bu fiyatlarda artış olmakla birlikte balık az oluyor” dedi

    “Bu aylarda yoğun olarak levrek çıkmakta”

    35 yıldır balıkçılık ile uğraşan Mehmet Kuzu “Mevsimine göre her türlü balık var. 12 ay devamlı olarak tekir balığı, tavuk balığı, dil balığı ve karagöz türü gibi balıklar çıkmakta. Tabi şu anda levreğin zamanı. Bu aylarda yoğun olarak levrek çıkmakta. Her balığın bir dönemi var. Her balığın üreme dönemleri ve yasak olan dönemleri bulunuyor. Mesela şu anda dil balığı yasak. 1 Ocak ve 15 Şubat arası yasak devam ediyor. Fakat deniz levreği ve deniz çuprasında yasak yok. Burada yaptığımız iş bir nevi ekonomiye katkı” ifadelerini kullandı.

    “Taze ve günlük balığa her gün ulaşma şansımız var”

    Foça’da yaşayan Canan Limnili ise “Foça bir sahil kasabası olduğu için, taze ve günlük balığa her gün ulaşma şansımız var. Özellikle zaman zaman geldiğim balık mezatlarında mevsim balıklarını görüp istediğim miktarda alabiliyorum. Bu dönemde levrek, sardalya, barbun ve mercan balığı bol bulunuyor. Genellikle 250 ve 500 lira arasında fiyatlar değişiyor” diye konuştu.