Etiket: güncelhaberler

  • Batarya patlamalarına karşı uzmanlardan uyarı

    Batarya patlamalarına karşı uzmanlardan uyarı

    En son Artvin’de bir kafede ve teknik serviste telefon bataryası patladı. Artvin’de 19 yıldır elektronik eşya tamirciliği yapan teknik servis uzmanı İrfan Kuzu, lityum teknolojiyle üretilen bataryalar yanlış kullanımdan kaynaklı büyük tehlike olduğu söyledi. İrfan Kuzu, 2004 yılından beri elektronik eşya tamiri yaptığını belirterek “Cep telefonu ve bilgisayarlar daha çok geliyor. En çok arızalar şarj soketleri, ekran kırıkları ve bataryalar bu tarz arızalar çok geliyor. Bataryalar Lityum polimer, Lityum için yani lityum teknolojisiyle yapılıyor. Genelde bataryaların arızalanma şekilleri kullanıcı hatasıyla oluyor. Darbelerden kaynaklı delinmeler, yırtılmalar, deformasyonlardan oluyor. Telefon arızası olduysa şarj entegreleri arızalı oluyor” dedi.

    “Telefonları zamanlı şarj edelim”

    Telefonların zamanlı şarj etmenin önemine değinen Kuzu “Kullanıcılar bataryalarının dolduğunu anlamadıkları için voltaj vermeye devam ediyorlar. Bataryalar kendilerini korumak için BMS dediğimiz bir devre var. Devre arızalandığında da batarya kendini koruyamadığı için yüksek akım alıyor ve batarya o şekilde bozulabiliyor. Genelde şişmeler, yanmalar, performans düşmeleri yani siz yüzde 100 olarak görseniz bile bataryanız kısa zaman içerisinde tükenebiliyor. Yada darbe aldıktan sonra delinir hava ile temas ederse lityum elementi tehlikeli bir element, alev alabiliyor. Yeni nesil telefonlarla arka taraf açılmadığı için kapak açılmadığı için barut gibi düşünün bunu gaz sıkışarak patlıyor. Sıvı teması olduğunda şarja takarsanız yada sıvı teması olduğunda kullanmaya devam ederseniz kısa devre kaynaklı bataryalar arızalanıyor” diye konuştu.

    Bunları yapmaktan kaçının

    Telefonu uzun süreli kullanmanın püf noktalarını da aktaran Kuzu, şarjdayken telefon kullanmamayı, uzun süre şarjda tutmamayı, telefon suyla temas ettiğinde şarja takmamayı önerdi.
    Telefonunu batarya sorunu için tamire getiren Çetin Aksu “Bataryası şişmişti onu tamire bıraktım. Uzun süre şarjda bırakıyor ve şarjda iken de telefonla uğraşıyorum. Fakat çok zararlı olduğunu öğrendim. Bu yüzden kullanmamak gerekiyormuş” derken, Ayşe Şentürk ise “Telefonun yüzde 15’e kadar şarjı geldiğinde hemen şarja takıyorum. Bir saatte doluyor zaten hemen şarjdan çıkarıyorum. Şarjdayken de çok uğraşmamaya dikkat ediyorum. Herhangi bir sıkıntı yaşamadım şimdiye kadar” ifadelerini kullandı.

  • Yollarına çıkan tilkileri elleriyle beslediler

    Yollarına çıkan tilkileri elleriyle beslediler

    Artvin Çoruh Üniversitesi Öğretim Görevlisi Fikri Özkan, eşi ve arkadaşlarıyla eğlenmek için gittikleri Atabarı Kayak merkezi dönüşü yol kenarında gördükleri tilkiyi elleriyle beslediler.

    Araçlarını durdurup ve izlemeye başladıkları 4 tilkiye ekmek vererek beslemeye başladılar. Korkup kaçmayan tilkiler, karınlarını doyurunca yeniden ormanlık alana geri döndüler.
    Tilkilerle sohbet eden grup o anları cep telefonu kamerasıyla kayıt alırken tilkilerin sevimli ve sakin tavırları dikkat çekti.

  • Fidanlar şehitler anısına dikildi

    Fidanlar şehitler anısına dikildi

    Elazığ’da Kamp Kulübü öncülüğünde, 23-24 Aralık tarihlerinde çıkan çatışmalarda şehit olan askerler anısına hatıra ormanı oluşturuldu. Fırat Üniversitesi (FÜ) Spor Bilimleri Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencilerinin de katkı sağladığı fidan dikim etkinliğinde 100 fidan toprakla buluşturuldu. FÜ kampüsü yerleşkesi içerisinde oluşturulan ormanda dikilen fidanlara şehitlerin isimleri asıldı, dualar edildi.

    Etkinlik hakkında bilgi veren Elazığ Kamp Kulübü Başkanı Kamuran Aşar, ”23-24 Aralık tarihlerinde şehit olan askerlerimizin anısına bugün Elazığ’da Fırat Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi öğrencileri ile birlikte kampüs yerleşkesinde bugüne kadar şehit olan bütün askerlerimiz için fidan dikimi gerçekleştirdik. Hepsinin adına, anısına birer ağaç diktik. Rabbim, kabul etsin.

    Temennimiz, ülkemizde şehitlerin verilmemesi ve olmamasıdır. Emeği geçen fakülte dekanına, hocalarına, öğrencilere ve kamp kulübü üyelerine teşekkür ederiz” dedi.

  • Kunduracılar ‘altın’ çağını yaşıyor

    Kunduracılar ‘altın’ çağını yaşıyor

    Kış mevsiminin de gelmesiyle birlikte ayakkabı sektöründeki fiyat artışları sebebiyle vatandaşlar tamircileri tercih etmeye başladı. Ordu’da ayakkabı tamircilerine yönelen vatandaşlar, kundura esnafının yüzünü güldürmeye başladı. Eski ayakkabıları revizyon ve onarım sonrası yeni hale getirdiklerini ve uzun süre vatandaşların ayakkabı ihtiyacını karşıladıklarını söyleyen kunduracılar, müşterilerin yoğun ilgisi ile karşılaştıklarını belirtiyor.

    “Altın çağımızı yaşıyoruz”

    Altınordu ilçesinde yaklaşık 45 yıldır mesleğini devam ettiren Türkay Yavaş, “Şu anda kunduracılık mesleği altın çağını yaşıyor. Artık fiyatlar yüksek olduğu için insanlar yapılmayacak durumdaki ayakkabıları da yaptırarak ekonomiye kazandırmaya çalışıyor. Biz de burada ayakkabıların tamiratını yaparak insanlara teslim ediyoruz. Ama artık bu meslekte çırak da bulamıyoruz, yeni elemanlar yetişmiyor” diye konuştu.

    “İnsanlar yenisini almak yerine tamir ettiriyor”

    43 yıldan bu yana mesleğini sürdüren Mehmet Aydın da özellikle tamirat işlerinin arttığını belirterek, “İnsanlar yenisini almak yerine tamir ettiriyor. Şu anda el yapması ayakkabılar da bin 300 TL civarında. Bu nedenle insanlar elindekileri tamir ettiriyor, bu sayede daha uygun oluyor. Uygun fiyatlarla tamirat yapmaya çalışıyoruz, eski ayakkabıları yeni hale getiriyoruz” ifadelerine yer verdi.

  • Divriği Kalesi, medeniyetler tarihine ışık tutuyor

    Divriği Kalesi, medeniyetler tarihine ışık tutuyor

    Tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Divriği ilçesi, kültürünün yanı sıra tarihi yapıları ile de öne çıkıyor. UNESCO Dünya Miraslar Listesi’nde bulunan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası ve tescillenmiş konakları bulunan ilçe, Divriği Kalesi ile de adından söz ettiriyor. 2007 yılında Divriği Kalesi’nde başlayan arkeolojik kazılarda medeniyetlere ait birçok buluntuya rastlandı. Kazılarda seramik, cam ve taş objelerin yanı sıra Urartular dönemine ait olduğu düşünülen 2 bin yıllık metal obje gün yüzüne çıkarıldı. 2018 yılında durdurulan arkeolojik kazılar sonrası kale surlarında restorasyon başladı. Dış surlar restore edilirken iç surlarda çalışmaların devam edeceği düşünülüyor.

    Divriği Kalesi’ne ilişkin açıklamalarda bulunan Sanat Tarihçisi Yunus Budaktaş, Divriği ilçesinin tarihin her döneminde önemli medeniyetlere ev sahipliği yaptığını ifade ederek, “Bunun temel nedeni de, ilçede bulunan zengin demir yatakları olduğunu biliyoruz. Bölgeyle ilgili bilgiler çok eskiye gitmemekle birlikte özellikle bölgenin Bizans ve Sasani mücadelelerine sahne olmasıyla birlikte tarihi kaynaklarda yerini alıyor. Pavlikanlar denilen özel bir topluluğun Divriği’de hüküm sürdüğünü ve bir takım siyasal faaliyetlerde bulunduğunu biliyoruz. Tabi Divriği denilince akla çok sayıda tarihi eser geliyor. Bunların en başında Divriği Ulu Camii ve Divriği Kalesi geliyor. Orta çağda inşa edilen tarih anlamında çok önemli veriler sunuyor. Divriği Kalesi, kesin tarihi bilinmemekle birlikte Bizans döneminden kalan surların Mengücekler döneminde tamiratının ve bakımının yapılmasıyla birlikte ve yeni inşa faaliyetleriyle birlikte tamamen bir Türk Kalesi, hürriyetine bürünüyor. Biz bunu yapının batı kapı üzerindekileri 1236, 1237 ve 1245 tarihli kitabelerden anlayabiliyoruz” dedi.

    Seyahatname’den yola çıkılarak kazılar başladı

    Divriği Kalesi ile ilgili Evliye Çelebi’nin yazdığı Seyahatname adlı eserinde önemli veriler elde edildiğini belirten Budaktaş, “Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Divriği Kalesi’nde 300’ün üzerinde mimari yapının olduğundan bahsediyor. Bir sosyal yaşam alanı olduğundan bahsediyor. Evliya Çelebi’nin vermiş olduğu bilgiler 2006 yılında bir yüzey araştırması olarak başlayan, 2007 yılında ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onayıyla arkeolojik kazıya dönüştürülen arkeolojik çalışmalarda da zaten tescillenmiş durumda. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sanat Tarihi bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Erdal Eser başkanlığında yürütülen arkeolojik çalışmalarda kalenin tarihi geçmişine ışık tutuldu. Arkeolojik çalışmalar sonucu çok önemli verilere ulaşıldı. Kazılar esnasında Urartular dönemine tarihlenen bir metal obje ile karşılaşıldı ve gün yüzüne çıkartıldı. Obje şuan Sivas Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Bu veri tarihi perspektif anlamında çok önemli. Çünkü Doğu Anadolu bölgesinde hüküm süren Urartuların İç Anadolu’da bir etkileşim içerisinde bulunduğu bilgisini bize ulaştırmış durumda. Arkeolojik kazılar 2018 yılına kadar devam etti. 2018 yılından itibaren durmuş vaziyette. Seramik grubundan çok önemli malzemeler elde edildi. Metal buluntular anlamında da oldukça zengin bir veriye sahibiz. Bunun yanı sıra cam ve taş işçiliğinde de çok güzel örnekler sunan arkeolojik objeler ve nesneler bulundu. Bunların gerekli incelemeleri, araştırmaları yapıldıktan sonra çeşitli yayınlarla da tanıtıldı” ifadelerine yer verdi.

  • Onun hobisi üniversite bitirmek

    Onun hobisi üniversite bitirmek

    İzmir’de 68 yaşındaki Ferda Sarıyer, çevresinde okuma aşkıyla tanınıyor. Fransızca öğretmenliğinin yanı sıra okul idareciliği ve Milli Eğitim şube müdürlükleri görevlerinde bulunan Sarıyer, öğretmenlik yaparken bir yandan da hukuk fakültesini bitirdi. Emekli olduktan sonra ise avukatlık mesleğine adım atan Sarıyer, hayatı boyunca; ön lisans, lisans ve yüksek lisans olmak üzere 14 bölümü bitirdi. Okumaya devam etmezse rahatsız olacağını ve okumanın kendisini zinde tuttuğunu ifade eden Sarıyer, bir sonraki eğitim hedefinin tarım üzerine bir bölüm okumak olduğunu, ömrü yetene kadar okumaya devam edeceğini söyledi.

    “Okuduğum bölümleri sıralarken karıştırıyorum”

    Eğitim hayatının nasıl başladığını anlatan Sarıyer, “İlk olarak Fransızca öğretmenliği yaparak göreve başladım. Öğretmenliğe başladıktan sonra 12 yıl müdürlük yaptım. Ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesine başladım. Mezun olduğum dönemlerde ise İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevine atandım. Kamu Yönetimi, Halkla ilişkiler, Yerel Yönetimler, Medya ve İletişim, Turizm, Emlak Yönetimi, Sosyal Hizmetler bölümleri olmak üzere toplamda 14 bölüm bitirdim. Şu anda üç ayrı üniversitede öğrenciliğim devam ediyor. Bazen okuduğum bölümleri sıralarken karıştırıyorum. 72 yaşında İtalyan bir kişi 15 üniversite mezunu olarak dünya rekorunu elinde tutuyor. Haziran ayında okuduğum bölümden mezun olup rekoru kıracağım. Dünya rekoruyla kafa kafaya geleceğim” dedi.

    “Hobi olarak görüyorum”

    Çevresindekilerin kendisine verdiği tepkiden de bahseden Ferda Sarıyer, “‘Hiç işin yok mu? Zaten belli bir yaşa gelmişsin, üniversite okumak isteyen öğrencilerin önüne geçiyorsun’ gibi tepkiler alıyorum. Kimileri de bunu bir hastalık olarak görüyor. ‘Ferda hocanın bir hastalığı var, o da üniversite bitirmek’ diyorlar. Ben bunu bir hobi olarak görüyorum. İş hayatım sürerken okumaya vakit buluyorum. Okumak benim için yemek yemek, su içmek gibi. Hedefe ulaşıncaya kadar mücadeleye devam edeceğim” ifadelerine yer verdi.

    “Sınavlarda öğretmen sanıyorlar”

    İki kızının da üniversite okuduğunu; fakat kendisi gibi çok sayıda diplomalarının olmadığını aktaran Sarıyer, “Çevre mühendisi olan büyük kızım benim isteğimi kırmadı ve ikinci üniversiteyi tamamladı. Küçük kızım da bir üniversitede dekan yardımcısı oldu. Daha sonra profesör olacak ve ben de ardından doktoraya başlayacağım. Kızlarımın benim gibi çok sayıda üniversite bitirmesi çok zor. Öğrencilerle fakültede sınava gireceğim zaman beni gözetmen öğretmen sanıyorlardı” diye konuştu.

    Sıradaki hedefi belediye başkanlığı

    Hedeflerinin arasında belediye başkanlığının da olduğunu söyleyen Sarıyer sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Şimdi aday adaylığı süreci içerisindeyim. Başvurumu yaptım. İnşallah sıradaki hedefim olan belediye başkanlığına da ulaşacağım. 14 diplomalı başkan olarak göreve başlayacağım.”

  • Bu atölye Cumhuriyetten de yaşlı

    Bu atölye Cumhuriyetten de yaşlı

    Bilecik’in Pazaryeri ilçesine bağlı çömlekçi köy olarak adlandırılan Kınık Köyüne 1893 yılında Bulgaristan’dan göç ederek köye yerleşen Şakir Ağa bir çömlek atölyesi kurdu. Köyde ilk çömleği yapmasıyla yaygınlaşan çömlekçilik sanatı Cumhuriyetin kuruluşunun 100’üncü yılında çömlek ustaları sanatlarını yaşatmayı sürdürüyor.

    Kınık köyünde ilk kurulan ve 130 yıl önce dedesinden kalan çömlek atölyesinde ustalık yapmaya devam eden 65 yaşındaki Saim Öztürk, yaklaşık 45 yıldır çömlekçilik yaptığını söyledi. Eskiden köylerinde elektrik olmadığı yıllarda çömlek çarklarının ayakla çevirerek çömlek yapıldığını dile getiren Çömlek Ustası Öztürk, “Köyümüze elektrik gelince makineleştik, sanayileştik, mesleğimiz kolaylaştı” diye ifade etti.

    60 yıllık fırın

    Yaptığı çömlek eşyaları 60 yıl önce dedesinin yaptığı odunlu fırında 750-800 derecede pişiren çömlek ustası Öztürk, dedesinin pişirme fırınını yaptığında kendisinin 6 yaşında olduğunu söyledi.

  • Mandalinada hasat iyi, satışlar kötü

    Mandalinada hasat iyi, satışlar kötü

    Derepazarı ilçesinde vatandaşlar tarafından Derepazarı mandalinasının hasadı gerçekleştirildi. Toplanan mandalinalar yıllardır Karadeniz Sahil Yolu kenarında kurulan tezgahlara götürülüyor. Tezgâh sahipleri tarafından mandalinalar özenle seçilerek diziliyor. Satışa hazırlanan mandalinalar yol kenarında müşterilerini bekliyor. Yol kenarında tezgâhları gören vatandaşlar satın alarak Türkiye’nin farklı illerine götürüyor. Ününe ün katan Derepazarı mandalinasının 1 kilogramı ise bu yıl 15 TL’den satılıyor. Mandalina satıcıları bu yıl geçmiş yıllara göre satışın düştüğünü belirtti.

    “Geçen seneye göre satışı düşük”

    Geçen yılki satışların yüksek olduğunu bu sene düştüğünü belirten Aydın Tibet, “Bu sene satışlarımız biraz düşük. Satışlar düşük olduğundan ötürü potansiyel düşük. Vatandaşlarımız burayı biliyor. Bilen vatandaşımız gelip alıyor. Buradaki mandalinada ilaçlama yoktur. Doğal mandalinadadır. İnek gübresi kullanılmaktadır. İçerisinde çekirdek yoktur. Aroması yüksektir. Kivimiz, limonumuz bulunmakta. Başka meyvelerimizde bulunmakta fakat şu an mevsimi değil. Geçen seneye göre satışı düşük. Ürünlerimizi sergiledik. Vatandaşlarımızı bekleriz. Gelip görün alan alır, almayanın canı sağ olsun. Burada fidanlarımızda var. Fidanlarının yaşına göre fiyat değişiyor. 100, 150, 200 TL ye fidan var. Derepazarı mandalinası baya ilgi gördü. Tadı da güzel. Müşterilerimizi, vatandaşlarımızı bekliyoruz” şeklinde konuştu.

    “Geçen sene iyi olan satışlar bu sene iyi değil”

    Derepazarı mandalinası herkes tarafından beğenildiğini söyleyen Ali Köse, “Mandalinanın kilosu 15 TL. Bazı yerlerde ucuz olduğunu söyledikleri zaman satamıyoruz. Geçen sene iyi olan satışlar bu sene iyi değil. Çok güzel, iyi mandalinamızın olmasına rağmen düşüş var. Derepazarı mandalinası çok güzel. Herkesin beğendiği bir mandalina. Tatlı, olgun, iyi mandalina. Kaliteden yana sıkıntı yok. Fakat bazı noktalarda ucuza satılması burayı etkiliyor. Maliyeti karşılayıp karşılamaması konusunda satışlardan ötürü sıkıntı var şu anda. Kilosu satış fiyatı 15 TL, kasa satış fiyatı 13 TL. Market ile burası bir olmaz. Burada insanlar toplaması falan derken uğraşıyor. Mandalina olsun limon olsun her şey doğal. Limonda buranın” diye konuştu.

    “Aroması yüksek olduğu için tercih edilen bir mandalina”

    Mandalinada satışların düşük olduğunu ifade eden Rahmi Tibet, “Derepazarı mandalinası güzeldir, katkısız, organiktir. Bahçeden alıp buraya getiriyoruz ve müşterilerimize sunuyoruz. Aroması yüksek olduğu için tercih edilen bir mandalina. Kilosu 15 TL. kasa hesabına göre verdiğimizde ayarlıyoruz fiyatı. Satışlar düşük. Mersin mandalinası satışlarımızı düşürüyor” ifadelerini kullandı.
    Derepazarı mandalinasının tamamen organik olduğunu dile getiren Erkan Selimoğlu, “Çok şükür satışımız var. Her sene, senenin üç, dört ayı buradayız. On bir, on iki tezgâh açıyoruz. Buranın yerlisiyiz. Büyüklerimize seslenmemiz lazım. Mandalinaya bir çözüm bulunması gerekiyor. Fabrika sistemine dönmesi lazım. Türkiye’ye tanıtmamız lazım. Mandalinamız meşhur hale geldi artık. Bu güzergâhtan geçenler bildikleri için buradan mandalina alıyorlar. Dışarıya açılmak, Derepazarı’nın daha güzel reklamını yapmak için fabrika sistem istiyoruz. Organiktir, katkı maddesi yoktur, ilaçlama yoktur. Bazı yerlerde üzerine sprey sıkarlar bizde yoktur. Fiyatlar 10-12 TL arası. Geçen seneye göre satışlar düştü” dedi.

  • Son yılların en kurak kışı

    Son yılların en kurak kışı

    Dünyada ve Türkiye’de son dönemlerde kuraklıkta artış görülürken, Van da kuraklık ve çölleşme tehlikesinden en fazla etkilenen illerin başında geliyor. Van Gölü Havzası’nın kapalı bir havza olduğunu ifade eden Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, “Her zaman dile getirdiğimiz gibi kendi yağında kavrulan bir havza. Bizim bölge olarak en büyük sorunlarımızdan birisi yağışa fazla ihtiyaç olmadığımız dönemde yağış miktarımızın kısmen fazla olması. Yaz mevsimi geldiğinde suya ihtiyacın had safhada olduğu dönemde maalesef suyumuz az oluyor. Şu anda ocak ayı içerisindeyiz, herhangi bir tarımsal sulama yok. Van Gölü’ndeki inci kefallerinin göçü yok. Kuraklığın etkisini bugünlerde bu yüzden dolayı çok fazla hissetmiyoruz. Fakat önümüzdeki yaz mevsimi geldiği zaman bu havzaya düşen her bir tane kar yağışına şiddetle ihtiyacımız olacak. Yaz ayında barajlarda biriken su, hayati bir öneme sahip oluyor. Çünkü yaz ayında tarımsal sulamayla beraber artan su ihtiyacının yanı sıra Van Gölü’nden tatlı sulara göç eden inci kefalleri için suya ihtiyaç oluyor. Şu anda barajlardaki su seviyesi geçmiş yıllara göre çok çok düşük. Şu anda hemen İran sınırındaki Sarımemet Barajı önündeyiz. Şehir merkezinin kuzeyinden göle dökülen Karasu Çayı’nı besleyen bir baraj. Sarımemet Barajı’nın geçmiş yıllara göre su seviyesi çok çok düşük. Ocak ayındayız, şu anda barajın etrafının tamamen karla örtülü olması lazım. Ama çok cılız bir kar örtüsü var ve alanın büyük bir kısmı karla kaplı değil” dedi.

    “Ocak ve şubat ayı kar yağışı açısından bizim için çok önemli”

    Ocak ve şubat ayının kendileri için hayati bir öneme sahip olduğunu ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Akkuş, “Eğer ocak ve şubat ayında havza büyük bir miktarda kar yağışı olmazsa barajlara su sağlayan önemli bir kaynaktan yoksun kalacak. Dolayısıyla önümüzdeki ocak ve şubat ayı aslında bizim haziran ayından itibaren ortaya çıkacak olan su ihtiyacımızın karşılanmasında hayati bir öneme sahip. Umut ediyoruz ki önümüzdeki ocak ve şubat ayında havza bol kar yağışı alır. Yaz mevsimini daha geç karşılarız ve hava soğuk gider. Eğer hava erken ısınırsa önümüzdeki özellikle haziran ayından itibaren çok ciddi bir kuraklık bizi bekliyor” diye konuştu.

    “Bölgede 20 bin insan inci kefalinden geçimini sağlıyor”

    Akarsuların dünyanın her yerinde önemli olduğunun altını çizen Dr. Öğretim Üyesi Akkuş, “Söz konusu Van Gölü Havzası olduğunda bu önem yüz kat daha artıyor. Çünkü buradaki akarsular tarımsal sulamanın yanında Van Gölü’nden üremek için derelere giden inci kefallerinin üreme habitatını oluşturuyor. Bölgede 20 bin insan inci kefalinden geçimini sağlıyor. Dolayısıyla akarsularda eğer yeterli miktarda su olursa inci kefalleri üremelerini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirir. Şu andaki manzara bize çok ciddi bir sorun olacağını gösteriyor. Ümit ediyoruz ki havza bol kar yağışı alır ve barajlarımız biraz daha dolar” şeklinde konuştu.

  • Depremzede yaşadığı mahalleyi güzelleştiriyor

    Depremzede yaşadığı mahalleyi güzelleştiriyor

    Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası enkazdan çıkarılan eşyalar ile kafe oluşturan Mehmet Yalçın, boş zamanlarını da temizlik yaparak geçiriyor. Onikişubat ilçesi Şazibey Mahallesi’ndeki park ve bahçeleri temizleyen Yalçın, çevre temizliğinin önemine vurgu yapıyor.

    Her gün kaldırım kenarlarını süpürüp parktaki çöpleri toplayan Yalçın, tüm insanların çevre temizliğine önem vermesini bekliyor. Yalçın, “Ben boş zamanlarında parkın etrafını ve içini temizliyorum. Her şeyi belediyelerden beklemek doğru değil. Deprem sürecinde her şeyi devletten de beklememek lazım bizim de bir işi elimizle tutmamız lazım. Hemen hemen her gün yolları ve parkları temizliyoruz.

    Elbette çalışanlar var ama vatandaş olarak bu işi depremden bu yana vazife olarak görev üstlendim. Her vatandaşı göreve davet ediyorum” dedi.