Etiket: güncelhaberler

  • Barbaros seferi için gün sayıyor

    Barbaros seferi için gün sayıyor

    Gümüşhane Üniversitesi Doğa Bilimleri Fakültesi Jeolojik Mühendisi ve Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nafiz Maden, Doğu Karadeniz’de petrol rezervinin bulunup bulunmadığına dair numune almak için geçtiğimiz Eylül ayında denize açılmıştı. Maden’in Çayeli ilçesinin yaklaşık 7 mil açıklarında suyun üzerinde bulunan tabakalardan örnekler alıp petrol potansiyelini öğrenmek için Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına (TPAO) gönderdiği numunelerde denizin yüzeyine sızan sıvının ham petrol olduğu ortaya çıkmıştı. Prof. Dr. Nafiz Maden, numunelerdeki sızıntının doğal petrol kaynağı olduğunun ispatlandığını belirtmişti.

    Geçtiğimiz Eylül ayında Trabzon Limanı’na gelerek demir atan Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Araştırma Gemisi tüm bu yaşananların ardından Karadeniz’de petrol seferi için gün saymaya başladı. 84,2 metre uzunluğunda, 21,6 metre genişliğinde ve 4 bin 711 groston ağırlığındaki gemi, petrol emarelerinin güçlü kılındığı yerlerde sondaj yapıyor. Sondaj süresince Trabzon Limanı’nı lojistik merkez olarak kullanacak geminin en geç bahar ayları ile birlikte Rize’nin Çayeli ilçesi açıklarına doğru sefere çıkması bekleniyor.
    Öte yandan denizlerdeki petrol ve doğalgaz aramalarında kullanılmak üzere satın alınan ve 2013 yılında faaliyetlerine başlayan sismik araştırma gemisi ‘Barbaros Hayrettin Paşa’ya çalışmaları sırasında iki destek gemisi de eşlik edecek.

  • Portakal hasadı başladı

    Portakal hasadı başladı

    Türkiye’nin önemli üretim merkezlerinin bulunduğu Doğu Akdeniz bölgesinde portakal hasadı Aralık ayı itibarıyla başladı. Ülke genelinde üretilen yaklaşık 1 milyon 300 bin ton portakalın yarısı Hatay, Adana, Mersin, Osmaniye ve Kahramanmaraş’taki bahçelerde yetiştiriliyor.

    Diğer illerde olduğu gibi Mersin’de de onlarca dönüm bahçede yetiştirilen farklı cins portakallar da bahçede 5 TL civarında alıcı bularak, iç ve dış piyasaya gönderiliyor. Mersin Erdemli’de bulunan Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğüne bağlı Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’nde de yaklaşık 200 dönüm alanda 8 farklı cins portakal üretimi yapılarak, Ar-Ge çalışması yapılıyor.

    “Doğu Akdeniz bölgesinde 650 bin ton civarında üretim yapılıyor”

    Bahçe bitkileri alanında Ar-Ge yapan bir kuruluş olduklarına dikkat çeken Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Mustafa Ünlü, “Ağırlıklı olarak da turunçgillerde erkencilik, geççilik, çekirdeksizlik, meyve et rengi gibi özellikleri ön plana alarak Ar-Ge çalışmaları yapmaktayız” dedi.
    Ülke genelinde 1 milyon 300 bin ton civarında portakal üretimi yapıldığına değinen Dr. Ünlü, “Hatay, Adana, Mersin, Osmaniye ve Kahramanmaraş’ın içerisinde yer aldığı Doğu Akdeniz bölgesinde 650 bin ton civarında üretim yapılıyor. Bizim genel olarak yerli çeşitlerimiz olduğu gibi geçmiş yıllarda yurt dışından getirilmiş çeşitlerle de üretim yapılmakta. Ağırlıklı olarak sofralık 10, 11 çeşit üretilmektedir. Aralık ayında hasat başlıyor, Mayıs ayının ortalarına kadar devam ediyor” diye konuştu.

    Enstitüde 8 çeşit üretim yapılıyor

    Enstitüde yaklaşık 200 dönüm portakal bahçesi olduğunu belirten Ünlü, “Burada 8 çeşit üretim yapıyoruz. Aralık ayında hasada başlıyoruz, Mayıs ayının ortalarına kadar geç olan valencia portakalla hasadımız devam ediyor. Ülkemizde üretilen portakalların yaklaşık yüzde 20’si ihracata gitmekte, geri kalanı da iç piyasada tüketilmektedir” ifadelerini kullandı.
    Kış mevsiminde C vitaminin çok gerekli olduğunun altını çizen Ünlü, “Turunçgiller de C vitamini açısından en yüksek içeriğe sahip olduğundan iç piyasada zevkle tüketiliyor. Bu sene de rekoltemiz diğer turunçgillerde olduğu gibi yüksek” diyerek sözlerini tamamladı.

  • 112 Acil Servis’in en hızlıları

    112 Acil Servis’in en hızlıları

    2005 yılında, İzmirli Dr. Kubilay Arslankeçecioğlu’nun önerisiyle 2009 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından hayata geçirilen motorize 112 ekipleri, özellikle trafiğin yoğun olduğu veya kara ulaşımının olmadığı yerlerde vakalara hızır gibi yetişiyor. Gündüz saatlerinde çalışan motorize ekipler, 112 Komuta Merkezi tarafından yönlendirilerek yoğun trafik ve dar sokakları aşarak dakikalar içerisinde vakalara ulaşıp vatandaşların hayatını kurtarıyor. İzmir’de 12 saat boyunca çalışan, doktor, paramedik ve acil tıp teknisyenlerinden oluşan 8 motorize 112 ekibi, zamanla yarışarak ilk müdahaleyi gerçekleştiriyor.

    Zamanla yarış kask kamerasında

    Ekiplerin vakalara ulaşmak için gösterdiği yoğun çaba kask kameralarına da yansıyor. Her türlü hava şartlarında yüzlerce kilometre yol katederek vakaya en hızlı ulaşan ekiplerin özellikle yoğun trafikte ve trafiğe kapalı alanlardaki vakalara ulaşma anları, kask kameraları tarafından da görüntüleniyor.

    Motorize ambulans, İzmir’den Türkiye’ye örnek oldu

    2005 yılında gerçekleşen bir maratonda ilk olarak motorize ambulansı önerdiğini, kendi motosikletiyle bunu denediğini ve ilerleyen süreçte de bunun kabul gördüğünü anlatan İzmir İl Ambulans Servisi Başhekim Yardımcısı Dr. Kubilay Arslankeçecioğlu, “Bu öneri herkesin hoşuna gitti ve tüm Türkiye’de dikkat çekti. Sağlık Bakanlığımız da bunun akabinde 2009 yılında 52 adet motosiklet satın aldı ve motorize sistemi İzmir’de ilk olmak üzere tüm Türkiye’de başladı. 365 gün İzmir ve dış ilçeler dahil olmak üzere motosikletli ekipler, ilk müdahale için çalışmakta. Diğer iller de buna katıldı ve şu anda 7 ilde sürekli olarak motorize ekipler çalışmalarına devam ediyor. İki motosiklet olarak başladığımız bu görevde şu anda 8 motosiklete çıktık. Doktor, paramedik ve acil tıp teknisyenlerinden oluşan motorize ekiplerimiz özellikle yazlık ilçelerde çok daha aktif görev alıyor. Festivaller, büyük organizasyonlar; örneğin Teknofest İzmir’de aktif görev aldılar” dedi.

    “12 saatte ortalama 7-8 hastaya ulaşıyoruz”

    Mesai yaptıkları 12 saat boyunca yaklaşık 7-8 hastanın hayatını kurtardıklarını söyleyen İzmir İl Ambulans Servisi Motosikletli Acil Sağlık Ekipleri Sorumlusu Parademik Halil Gölcük, “Günde 12 saat esasına göre çalışmaktayız. İzmir’in yoğun olan bölgeleri, trafiğe kapalı alanları, özellikle Kemeraltı ve Karşıyaka Çarşısı gibi alanlarda aktif görev almaktayız. Motosikletlerimizde her türlü acil müdahale için ekipmanlarımız vardır. Solunum cihazları, travma ekipmanları gibi malzemeler vardır. Görev alacak arkadaşlarımız seçilirken büyük motor ehliyeti tecrübesine dayanarak seçimler yapılır. Göreve başladıktan sonra da motosiklet eğitimi ve ileri sürüş eğitimleri veriyoruz. İzmir’de yaz aylarında özellikle Çeşme, Gümüldür, Dikili, Çandarlı bölgesine ağırlık vermekteyiz. Kış aylarında da İzmir’in merkezinde, yoğun olan bölgelerde çalışmaktayız. İzmir’de istatistik olarak 3-5 dakika arasında vakaya ilk ulaşma zamanımız var. Biz ulaştıktan sonra arkadaşlarımız gerekli acil yardım yapıyor ve ardından gerekirse transport için ekip çağırıyoruz. Daha sonra vaka tamamlanıyor ve 12 saatte ortalama 7-8 hastaya ulaşıyoruz” diye konuştu.

    Emniyet şeridi uyarısı

    Emniyet şeritlerinin kendileri için önemli, vatandaşlar için de hayati olduğunun altını çizen, yaklaşık 10 yıldır İzmir’de 112 ekiplerinde, son 5 yıldır da motorize ambulans olarak çalışan Acil Tıp Teknisyeni Bilal Yılmaz ise, “Klasik Ambulanslar, büyük araçlar olduklarından, bunlar trafik içerisinde bize göre daha yavaş seyrediyorlar. Biz daha küçük, daha atik, daha kıvrak hareket edebiliyoruz. Bizim onlara göre ulaşma sürelerimiz yarı yarıdan daha fazla fark ediyor. Büyük bir ambulans İzmir’de şehir içerisindeki vakalara yaklaşık 10 dakika içinde ulaşırken, biz vakalara 3-5 dakika arasında ulaşım sağlıyoruz ve erken müdahaleye başlıyoruz. Biz vakalara gittiğimiz zaman tepe lambalarımız açık, sirenlerimiz açık bir şekilde gidiyoruz ve diğer sürücülerden de bizleri daha çok fark etmelerini diliyoruz. Motosikletler trafik içerisinde biraz zor fark ediliyor diğer araçlar tarafından. Mesela ne kadar ambulans olsak da, sirenlerimiz açık olsa da fark edilmemiz biraz zor oluyor. Bizi gördükleri zaman bize sakince yol vermelerini, emniyet şeridini işgal etmemelerini istiyoruz. Çünkü çok kritik vakalara da gidebiliyoruz. Mesela geçtiğimiz aylarda Çevreyolu Bayraklı Tüneli’nde bir yangın vakası vardı. Oraya ilk ulaşan bendim. İlk gittiğim zaman içerisi zaten dumandan gözükmüyordu. Yani dışarıya kadar duman çıkmıştı. Emniyet şeridi işgal edildiği için normal bir ambulans gelemedi oraya. Öncelikle ben ulaştım. Olay yerindeki vatandaşların, yaralıların durumlarını değerlendirdim. Acil önceliklerini değerlendirip onları sıraya koydum. Ondan sonrasında olay yerine gelen ambulanslarla onların hastanelere sırayla nakil olmasını sağladım. Kriz anlarında, deprem zamanlarında, yangın zamanlarında, afet zamanlarında vatandaşlarımız çok panik oluyor. Sevdiklerine ulaşmaya çalışıp emniyet şeridini de bu yüzden ihlal ediyorlar. Farkında olarak ya da olmayarak belki kendi sevdiklerini de zor duruma düşürebilirler” açıklamasında bulundu.

  • Kış sofralarının vazgeçilmezi

    Kış sofralarının vazgeçilmezi

    Bilecik il genelinde eylül ayında ıspanağı toprakla buluşturan üreticiler haziran ayının sonuna kadar üretime devam ediyor. İl genelinde bin 560 dekarda yılda ortalama bin 800 ton hasat yapılıyor. Bu üretimin büyük bir kısmının yapıldığı Osmaneli ilçesine bağlı Büyük Yenice Köyü’ndeki çiftçiler, hasadını erken yaptıkları takdirde aynı araziden yılda 3 kez ürün alabiliyor.

    Yılda 500 ton ıspanak hasadı yapıldığı köye sabahın erken saatlerinde gelen işçiler kış mevsiminin zorlu şartlarına rağmen olgunlaşan ıspanakların sökümünü yapıyor. Soğuk hava şartları sebebi ile zorlanan işçiler, çalıştıkları yerde ateş yakarak ısınıyor. Sökülen ve kasalara doldurulan ıspanaklar kamyonlarla büyük şehirlerdeki hallere gönderiliyor. Ispanağın kilogramı tarladan 10-12 liradan alıcı bulurken, hasat edilen ıspanaklar İstanbul’da Bayrampaşa, Kadıköy halleri ile çevre iller Ankara ve Eskişehir’e de gidiyor.

    “Fiyatlarımız güzel, yüzleri güldürüyor, 10-12 lira arasında gidiyor”

    Hasat zamanı işçileri ziyaret eden ve hasat hakkında bilgi veren Osmaneli Belediyesi toptancı hal görevlisi Muhammet Bal, “Bilecik’in Osmaneli ilçesinden ıspanak tarlasındayız. Bu sene topraklarımız daha verimli ıspanak konusunda. Türkiye’nin her yerine gönderim sağlıyoruz. Özellikle İstanbul, Bayrampaşa’dan oradan tüm Türkiye’ye dağıtım yapıyoruz. Çevre illere de gidiyor. Ispanaklarımız taze. Her gün 4-5 kamyon sevkiyat sağlıyoruz. Fiyatlarımız güzel, yüzleri güldürüyor. 10-12 lira arasında gidiyor. Üretici memnun, çalışan memnun, alan memnun. Herkes memnun” dedi.

  • Donan araçlar battaniye ile korundu

    Donan araçlar battaniye ile korundu

    Kış mevsiminin en sert geçtiği illerin başında gelen Ağrı’da hava sıcaklıklarının iyice düşmesiyle beraber sabah saatlerinde don meydana geldi.

    Evlerin çatılarında, pencere ve balkon boyunu aşan buz sarkıtları oluştu. Vatandaşlar ise araçlarını soğuktan koruyabilmek için battaniye ile sardı.

  • “Türkiye bir deprem ülkesi”

    “Türkiye bir deprem ülkesi”

    Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin, Samsun Kültür Çalıştayı Vizyon Programı için kente gelen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, ilk olarak Samsun Valisi Orhan Tavlı’ya ziyarette bulundu. Bakan Özhaseki, Valilik Şeref Defteri’ni imzaladıktan sonra basın mensuplarına açıklamalar yaptı.

    “AK Parti olarak durmadan yeni hamleler yapan, kendisi ile yarışan bir ortamdayız”

    Samsun Kültür Çalıştayı Vizyon Programı ile ilde çeşitli faaliyetler gerçekleştireceklerini söyleyen Özhaseki, Samsun’da bulunmaktan dolayı mutluluğunu dile getirdi. Özhaseki, “İnşallah yapılacak bu faaliyetler, bu çalışmalar da Samsun için hayırlı olur diye temennide bulunuyorum. Tabii, en öncelikli işimiz daha önce burada başlatılan ve devam eden, üzerine başkanımızın da hassasiyetle titrediği kültür ve sanatla ilgili olan çalışmaların son aşamasına gelmiş olması bizim için de önemli. Biz, AK Parti olarak zaten zamanında yapmış olduğumuz, ortaya koyduğumuz belediyecilik anlamında durmadan yeni hamleler yapan, kendisiyle yarışan bir ortamdayız” diye konuştu.
    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde tüm belediyeler ile birlikte hizmet gayreti içerisinde olduklarını söyleyen Bakan Özhaseki, “Yıllar öncesinde ‘hizmet belediyeciliği’ diye ortaya çıkmıştık, evet hizmet ettik. İktidar olduktan sonra kendimizi marka belediyecilik diye yeniledik. Daha sonra Cumhurbaşkanımızın da durmadan vurguladığı gönül belediyeciliği anlamında da bütün belediyelerimiz büyük bir gayret içerisindeler. Özellikle genel merkezimizde daha önce başlatılmış olan, benim ve arkadaşlarımın da emeği olduğu gerek gençlik, gerekse kültür ve sanat faaliyetleri ile ilgili de bütün belediyeler bir gayret içerisindeler. Bunları da yakından takip ediyoruz. Bunlar bizim belediye açısından yapacağımız çalışmalar” ifadelerine yer verdi.

    “Türkiye bir deprem ülkesi”

    Samsun özeline gelindiğinde şehirde TOKİ olarak yapılan çalışmaların bulunduğunu ve Türkiye’nin de bir deprem ülkesi olduğunu kaydeden Özhaseki, “Şunu herkesin bilmesi lazım: Türkiye bir deprem ülkesi. ‘Biz 3’ncü derecede bir yerdeyiz, fay kırıkları bizden daha az geçiyor, 4’üncü deprem bölgesinde olduğumuz için daha emin vaziyetteyiz’ gibi söz söylemek hiçbir zaman bu ülkede doğru olmaz. Fay hatlarının çok sert geçtiği, yıllarca aynı yerlerde kırıldığı, şiddetli depremlerin olduğu bölgeler var, bunları biliyor ve her yerde de söylüyoruz. Ama Türkiye’nin her bir köşesinde halen hareketli olan 485 civarında da fay hattı var. Şimdi biz bu fay hatlarının kırılmasına, doğadaki bu müthiş enerjinin dışarıya çıkmasına mani olamayız, onunla savaşamayız, yeniliriz. Yapacağımız tek şey onu bilerek ve anlayarak hareket etmektir, tedbir almaktır, tedbirli olmaktır. Konutlarımızı ve işyerlerimizi sağlam yapmaktır” şeklinde konuştu.

    “1950-200 yılları arasında yapılan binalarda depreme karşı sıkıntı var, bunun yolu da kentsel dönüşüm”

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, depreme dayanıksız binalara karşı tek çözüm yolunun kentsel dönüşüm olduğuna dikkat çekerek, 1950’li yıllardan 2000’li yıllara kadar yapılan bina, işyeri gibi yapılan büyük bölümünde depreme dayanıklılık hususunda sıkıntılar olduğunu ifade etti. Özhaseki, şunları söyledi:
    “O zaman bunları yenilemenin de bir tek yolu var, o da kentsel dönüşüm, dünyada başka bir yolu da bulunamadı. Bu kentsel dönüşümü her yerde biz hızla yapmak ve gerçekleştirmek durumundayız. İstanbul’da, İstanbul’un kentsel dönüşüm meselesini açıklamıştık. Bugün de burada belediye başkanımız epeyce hazırlık yaptı ve belediyede çalışacağız. Şu anda devam etmekte olan işler ve bundan sonra devreye alabileceğimiz yerler üzerinde hep birlikte çalışacağız. İnşallah bizim Samsun’daki çalışmalarımız hayırlı olur diye temenni ediyoruz.”
    Ziyarette, Samsun Valisi Orhan Tavlı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslan, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir hazır bulundu.
    Bakan Özhaseki basın açıklamasının ardından AK Parti Samsun İl Başkanlığı ve Samsun Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret etti.

  • Teröristlerle mücadelede TSK’nın arkasında olduk

    Teröristlerle mücadelede TSK’nın arkasında olduk

    Irak’ın kuzeyinde 12 askerin şehit olmasının ardından başlayan, siyasetteki ortak bildiri tartışması devam ediyor. CHP, terör saldırılarını kınayan Meclis bildirisine imza atmayıp, kendi bildirisiyle terörü kınamıştı. Bu durum, eleştirilere neden olmuştu. Partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den, eleştirilere yanıt verdi.

    KUZEY IRAK’TA 12 ASKER ŞEHİT

    Özel’in açıklamalarından satır başları şöyle:

    ”6 şehidimizin haberinin ardından daha o büyük travmaya ne diyeceğimizi düşünürken bir 6 şehit haberi daha geldi. Yüreğimiz yandı bağrımıza böğrümüze taş oturdu gırtlaklarımız düğümlendi bir yandan bu büyük acıyı yaşadık bir yandan kahraman ordumuza başsağlığı dileklerimizi ilettik. Biz teröristlerle mücadelesinde her zaman olduğu gibi kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) arkasında olduk olmaya devam edeceğiz. 12 vatan evladı hayatını kaybetmiş mili yas ilan edilsin dedik. Hiç oralı olmadılar. Suudi Arabistan Kralı öldüğünde 3 gün yas ilan ettiler. Bu ülkenin 12 evladı şehit edildiğinde milli yas ilan etme ihtiyacını görmüyorlar. ‘Milli yas ilan etmeyelim Suudi Kral kadar değerli değiller. Bir göreviniz var bu A4 kağıda imza atacaksınız kınama yapacağız.’ dediler. Bu Meclis bilgilendirilmeden sizin sorumluluğunuza ortak olacak hiçbir imzayı atmayacağız dedik.

    ”KİMSEDEN KORKMUYORUZ”

    Zorlu bir döneme giriyoruz onlardan korkmuyoruz ama bu partinin karşısındakinden değil arkasında durduğunu düşündüğünden bir dost ateşi almak dışında bir endişesi yoktur. Kendimize güveniyoruz kimseden korkmuyoruz. 1984’ten beri kaç ortak bildiri imzaladık sonucunda ne elde ettik ne çözdük neyi başardık? Ne ezbere ikidar var ne ezbere muhalefet var. ‘CHP bu bildiriye imza koymadı.’ dediler. Sonra ‘CHP tepki gelince kendi bildiri imzaladı’ diyorlar. Yollayın bildiriyi görelim bile demedik. Bu konuda samimi bir bilgilendirme olmadan kimseyle ortaklaşmayız dedik durduğumuz yerde durduk. ‘Tepki geldi de sonradan bildiri imzaladılar’ dediler. Meclis tutanaklarını açın bu bildiri okunuyor ilan ediyoruz diye ardından Grup Başkanvekilimiz Ali Mahir Başarır söz alıyor bu bildiriyi satır satır okuyor. Taleplerimiz yerine gelmezse kendi bildirimizi hazırlayalım dedi.

    ”YAPTIKLARI DEZENFORMASYON EZBERLERİ BOZULDUĞU İÇİNDİR”

    Şehitlere sahip çıkan ailelerine karşı sorumluluğu hatırlatan bu bildiriyi büyük bir onurla CHP Genel Başkanı olarak imzaladık ve o dakika yayımladık. Yaptıkları dezenformasyon ezberleri bozulduğu içindir. CHP’nin bildirisinde PKK yazmıyormuş çünkü CHP, PKK diyemezmiş. Elbette sorularımız var Bakan randevu alıp gelse sorularımız var. 20 aydır Pençe Kilit operasyonu yapılıyor şehit geldikçe hatırlanıyor oradaki askerler.

    ŞEHİT CENAZESİNDE KENDİSİNE YÖNELİK PROTESTO

    Şehit haberini alınca Manisa’ya Enis Budak’ın cenazesine gittim. Bir provokasyon bilgisi var denilince iyi niyetli o otobüsteki birkaç kişiden yöneticilerimize devlete gelen bilgiler var. İsterseniz camiye gelmeyin dediler. Dedim ki eğer ben provokasyon olacak diye memleketimde beni sözde itibarsızlaştıracaklar diye korkup da bir şehit cenazesine gitmemeye kalkarsam oturduğum koltuğun hakkını vermemiş olurum o koltuk buna müsait değil. Şimdi tek tek isim isim çıkıyor. Beni üzen bir şehit cenazesini hepimize yakışır şekilde uğurlayamamış olmaktır. Yapılan saygısızlık ne bana ne partimedir şehidimizin aziz hatırasınadır. Buna tevessül edenlere yazıklar olsun. ‘Biz çok üzüldük.’ diyen Budak ailesine yürekten teşekkür ediyorum.

    ”HALEN ‘DAHA ÖNCE İMZA ATAYDIK SONRA ELEŞTİREYDİK’ DİYEN VARSA AKLINI PEYNİR EKMEKLE YEMESİN”

    Sayın Meral Akşener’in yolladığı çelengi de parçalamışlar. Büyük ayıptır. Son zamanlarda 28 imza atmışız onlar genel başkanımızın önüne kurşun koymuşlar, onlar gitmişler Çubuk’ta genel başkanımızı linç etmeye çalışmışlar. Halen daha önce imza ataydık sonra eleştireydik diyen varsa aklını peynir ekmekle yemesin. Akıl veren kötü niyetli ya da iyi niyetli yazan çizen herkese söylüyorum Recep Tayyip Erdoğan iyi bir siyasetçi Devlet Bahçeli de öyle ama bunlar kötü insanlar. Bugüne kdar imza atınca aferin attı diyen yok. Ondan sonra yerli ve milli siyaset. Yere batsın yerliliğin milliliğin…

    HÜDA PAR LİDERİ YAPICIOĞLU’NUN ÖZERKLİK SÖZLERİ

    Sayın Devlet Bahçeli HDP’yi dinlemedi CHP’yi dinlemedi ama oturdu HÜDA PAR’ı dinledi. HÜDA PAR’ın genel başkanı elinde hilafet yeşili parti programı ile sanki inadına dönüp MHP sıralarına bakarak şunları okudu ‘Eyalet sistemi, özerklik ve federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilir.’ Ağzına geleni söyleyen Devlet Bahçeli bu sistemin olumlu yönlerini de sen anlat ittifak ortağın yerine. Sayın Bahçeli’nin konuşmasını dinlemediği CHP’nin konuşmalarını dinlemediler. CHP Atatürk milliyetçiliğini benimsemektedir. CHP Türkiye’nin bölünmesine yönelik tüm düşünceleri reddeder yazıyor. HÜDA PAR ise ‘Eyalet sistemi özerklik gibi yönetim sistemleri tartışılmalıdır.’ diyor. Alın size CHP alın size HÜDA PAR. Kimler kimlerle beraber?

    ”CHP OLARAK YENİ BİR YOL AÇIYORUZ”

    Bize oy verenlerin saray rejimine oy vermediğini biliyoruz. Her alanda yetki kullanıp hiçbir sorumluluk almayan iktidarı o konforlu alanında rahat bırakmayacağız. CHP olarak yeni bir yol açıyoruz. Yolumuz doğrudur bu yolda cesaret ve kararlılıkla yürüyeceğiz.”

  • Bahçeli: “Mecliste düşman istemiyoruz”

    Bahçeli: “Mecliste düşman istemiyoruz”

    Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Grup Toplantısında konuştu. Bahçeli, 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesinden dolayı grup toplantılarımıza ara verdiklerini hatırlattı. Bahçeli, 2023 yılının son grup toplantısı münasebetiyle bir araya geldiklerini bildirdi. Bahçeli, dün itibariyle 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi üzerindeki görüşmeler tamamlandığını ve yapılan oylamaların hitamında bu teklifler kabul edilerek kanunlaştığını ve devlete millete hayırlı olsun dileklerinde bulundu.

    “Milliyetçi Hareket Partisi olarak memnuniyetle ve gönül huzuruyla 2024 yılı bütçesine evet oyu verdik ve arkasında durduk”

    Bütçenin ekonomik ve mali özellikleri kadar siyasi ve hukuki yönleri de var olduğunu ifade eden Bahçeli, “Devletin belli bir dönemde yapacağı harcamaları, toplayacağı gelirleri, hedeflenen sosyal ve ekonomik politikaların muhtevasını gösteren bütçenin bir bütün halinde değerlendirilmesi lazımdır ve geride kalan çalışma takvimi içinde bu yapılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçenin onay ve denetimiyle; hukuki demokratik ve milli egemenliğe dayalı haklarını doğrudan doğruya kullanmaktadır. Bütçe özü ve esası itibariyle bir kaynak tahsis meselesidir, bu da doğal olarak siyasal bir tercihe dayanmaktadır. 2024 yılı bütçesi milletimizin sosyal ve ekonomik beklentilerini karşılama hususunda ümit verirken, Türkiye’nin yüksek hedeflerini de sahiplenmiş ve aynen ihtiva etmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak memnuniyetle ve gönül huzuruyla 2024 yılı bütçesine evet oyu verdik ve arkasında durduk. Bu kapsamda 11 Aralık 2023 tarihinden itibaren biteviye devam eden Genel Kurul çalışmalarında göstermiş olduğunuz ilkeli ve insicamlı tutumunuzdan, partimizin ve Cumhur İttifakı’nın duruşuna münasip ve müzahir siyasi tavrınızdan dolayı alayınızı kutluyorum” diye konuştu.

    14 gün boyunca ahlaki ve milli temele dayalı görüş paylaşan, ülkenin ve milletin özlemlerine bihakkın tercüman olan milletvekillere seslenen Bahçeli, “Sorumlu, samimi ve sağduyulu üslubuna milli hassasiyetlerle derinlik katan, siyasi ve ekonomik müzakerelere zenginlik kazandıran, yalandan, riyadan, çarpıtmadan, iftiradan, asılsız ve akıl yoksunu iddialardan mutlak surette kaçınan, demokratik nezaketini muhafaza ederek destekleyici, yapıcı, katkı sağlayıcı müdahale ve mücadelesini ya kürsüden ya da oturduğu yerden ispat ve ibrasını yapan, bütçe görüşmelerini intikam ve ihanet seansı veya kısa metrajlı hezeyan gösterisi haline getirmekten titizlikle sakınan, kavga, kargaşa ve kriz çıkarmak için fırsat kollayan çarpık ve çürük siyaset temsilcilerine prim vermeyen, Türk ve Türkiye Yüzyılının ilk bütçesinin; hazırlık safhasından kabul aşamasına varıncaya kadar fevkalade duyarlılık gösteren, bu kapsamda emek ve mesai harcayan Sayın Cumhurbaşkanımız ve Kabinesi başta olmak üzere, her milletvekilimize, her bürokratımıza, Gazi Meclisi’mizin her düzeydeki personeline siz değerli arkadaşlarımla birlikte tebrik ve teşekkürlerimi bahusus iletiyorum” şeklinde konuştu.

    Kurtuluş Savaşı dünya tarihinde enflasyonun dizginlenerek başarıldığı belki de tek savaş olduğuna dikkat çeken Bahçeli sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “En buhranlı günlerde karaborsacılarla dişe diş mücadele edilmiş, fırsatçılara, stokçulara, vurgunculara göz açtırılmamıştı. Dikkatinizi çekiyorum ki, 1923 yılında 1 dolar 1,67 liraydı. Türkiye ekonomisi 1923’ten 1939’a kadar her yıl ortalama yüzde 8 büyümüş, milli gelir 20 kat artmıştı. Milli Mücadele yıllarında bir yanda müstevlilerle diğer yanda sosyal ve ekonomik mahrumiyetlerle kıran kırana mücadele eden milliyetçi kahramanlar umutlarını hiçbir zaman kaybetmemişler, millete güven ve sadakat istikametinden hiçbir şartta ayrılmamışlardı. Cumhuriyet’in 100’üncü yıl dönümünün ivme, ilham ve iradesiyle maruz kaldığımız ekonomik sorunların üstesinden kademe kademe geleceğimize; Fiyat istikrarının tesisiyle beraber milletimizin hak ettiği refah, huzur ve ekonomik rahatlamaya kısa süre içinde ulaşılacağına canı gönülden inanıyorum. Biz bu haklı mücadelede her türlü fedakârlığı göstermeye mecbur ve mükellefiz.”

    Yarın Mustafa Kemal Atatürk’ün ve maiyetinin Ankara’ya gelişinin 104’üncü yıl dönümü olduğuna dikkat çeken Bahçeli, “19 Mayıs 1919’da Samsun kıyılarına ayak basan kahramanlar, muazzam bir stratejik aklın rehberliğiyle, isabetli bir tercihin marifetiyle, 7 ay 8 günlük bir mücadele birikimiyle 27 Aralık 1919’da Ankara’ya giriş yapmışlardır. O tarihlerde Ankara’nın nüfusu yaklaşık 20 bindi. Çoraktı, bozkırdı, sıradan bir Osmanlı kasabasıydı. Ne otel, ne lokanta, ne kiralık ev, ne de elektrik vardı. Mustafa Kemal Paşa Keçiören’de iki katlı taş bina olan Ziraat Mektebi’nde konaklamış ve 118 gün süreyle burada kalmıştı. Onun Ankara’ya gelişine kadar geçen olaylar, birbirine eklemlendikçe mukavemeti artan bir zincirin halkaları gibidir. Bu zincirin oluşmasında hiç kuşkusuz üstün liderliği, deha mertebesindeki komutanlığı, millete gönülden itimadı, yüksek sezgisi, ileri görüşlülüğü ve teşkilatçılığı mühim bir rol oynamıştı. Nice zorlukları yenmişlerdi. Vatanın ve milletin istiklali uğruna her çileye meydan okumuşlardı. Elde yok avuçta yoktu. Üstte yok başta yoktu. Cep delik cepken delikti. İmkânsızlığın kuşatmasını imanın ve milli iradenin kudretiyle yarmışlardı. Erzurum’dan Sivas’a gitmek için emekli bir binbaşıdan borç almışlar, tavanını örten körüğün yırtık olduğu hurda bir otomobille yola koyulmuşlardı. Bu yolculukta verdikleri mola esnasında yedikleri biraz peynir, biraz zeytin, kuru ekmek ve kuru soğandı. Doymayan kursaklarıyla Türkiye’yi karalayan açgözlü sonradan görmeler, bölünme hayali kurup, kanlı emellerin ve teröristlerin yedek kuvveti haline gelen vatan hainleri, battık, bittik, iflas ettik yaygarası koparan münafık odaklar, bizden adam olmaz diyen batı piyonları, batılın uşakları, bir eli yağda bir eli balda, ama zehirli dilleri de fitnenin batağında olan, millete tepeden bakan, emekçiyi tanımayan, emeği takmayan, keyfi demokrasi ve tufeyli özgürlük sevdalısı meyhane solcuları, çarkı felek gibi dönen, döndükçe posaları çıkan meydan ve merdane devrimcileri, boğaz’ın iki yakasına konuşlanmış villalarından kerpiçli evlerden çıkan kahramanları küçük gören kokuşmuşluğun son sürümleri, dinimizi diyanetimizi istismar eden bir avuç insanlık müsveddesi, biz nereden geldiğimizi, nasıl geldiğimizi, hangi badireleri berhava ettiğimizi şükretmiş bir kalp güzelliği, müsterih olmuş bir vicdan güvenciyle hamd olsun biliyoruz. Peki siz neyi biliyorsunuz, nereye hizmet ediyorsunuz, kim ya da kimlerin nam ve hesabına milli varlığımıza nefret saçıyorsunuz? Yok öyle yağma, hiçbir haine, hiçbir işbirlikçiye, hiçbir kiralık akıl sahibine milli şerefimizi, milli seciyemizi, milli geleceğimizi çiğnettirmeyeceğiz” diye konuştu.
    Bahçeli, kararlarının kesin, mücadelenin bıçkın olduğunu belirterek “Herkes dikkat etsin, bugünkü kurşun gibi ağır ortamda yayı gerilmiş ok gibiyiz, kınından çekilmeyi bekleyen keskin bıçak gibiyiz” dedi.

    Mustafa Kemal Paşa ve dava arkadaşları Sivas-Ankara yolculuğunda pek çok müşkülata maruz kaldığını vurgulayan Bahçeli, “Kayseri, Mucur, Hacıbektaş, Kırşehir, Kaman derken, Ankara’ya dokuz günde ulaşmışlardı. Bundan mülhem diyebilirim ki, aziz vatan bedava kazanılmadı, bahşiş alınmadı, ikram edilmedi, piyangodan çıkmadı, hibe ve hediye verilmedi. Kan verdik, can verdik, bedel ödedik, aç kaldık, açıkta yattık, ama teslim olmadık, taviz vermedik, boyun eğmedik. Bu vatan toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranların sayesinde vardır, ebediyen bizim kalacaktır. Tarihin dilinden düşmez bu destan, nehirler gazidir, dağlar kahraman, her taşı yakut olan bu vatan can verme sırrına erenlerindir. İç ve dış işgal cephesi çok iyi bilsin ki, irademiz Milli Mücadele iradesidir, heyecanımız 104 yıl önce Dikmen sırtlarında ayağa kalkan Seymenlerin heyecanıdır. 70 yayadan ve 300 atlıdan mürekkep Seymen’ler o gün bir başka heybetliydi. Ankara o gün bir başka görkem ve haşmetle doluydu” ifadelerini kullandı.

    Yarın aynı şekilde istiklal şairi Mehmet Akif Ersoy’un da 87’inci vefat yıl dönümü olduğuna dikkat çeken Bahçeli, “Bir damar patlamasın, sel götürür memleketi, Yoksa göstermeye Rabbim o elim akıbeti’ dizelerini ferasetle seslendiren, ‘Kör olsun ağlamayan, ey vatan felaketine’ sözlerini müthiş bir salabetle dile getiren, istiklalimizin manzum seslenişine ‘Korkma’ diye başlayan, ‘Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak’ müjdesiyle milli yüreklere su serpen, hayatı boyunca felahı millet için çırpınan merhum Akif’i, ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ haykırışını milli varlığımızın kilidi ve kifayeti haline getiren, Milli Mücadele’nin yol başçısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, kurucu kahramanları, aziz şehitlerimizi, kutlu ceddimizi rahmetle, hürmetle, minnetle anıyor, muhterem hatıraları önünde tazimle eğiliyorum” değerlendirmesinde bulundu.

    Ne kadar geriye bakarsak o kadar uzağı göreceklerini ifade eden Bahçeli konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Tarihi bir vakanın telaffuzu ile bugünün şifrelerini çözmenin elbette mümkün olacağı kanaatindeyim. Şöyle ki; Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’da bulunduğu sırada, İngiliz işgal kuvvetlerini temsilen bir Albay da oradaydı. Bu şahıs Lord Curzon’un yeğeniydi. Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret etmiş, bu ziyaretinde küstahça ifadeler kullanmıştı. ‘Eğer’ demişti, ‘Erzurum Kongresi’ni toplamaktan vazgeçmezseniz, kuvvet kullanarak dağıtılmasına mecbur kalırız’ cümleleriyle tehdit savurmuştu. Bu husumetle perçinli kaba ve yaralayıcı sözlere Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği cevap net, okkalı ve ödünsüzdü: ‘Kongre toplamak için ne hükümetinizden ne de sizden müsaade istemedik ki, böyle bir müsaade bahis mevzusu olsun.’ Bundan sonra Mustafa Kemal Paşa ayağa kalkmış ve İngiliz Albaya kapıyı göstererek, ‘Mülakatımız bitmiştir’ çıkışıyla haddini bildirmişti. İngiliz tehdidinden 24 saat sonra Trabzon’da bir cephanelik havaya uçmuş, 38 kişi hayatını kaybetmişti. Trabzon’da hasar görmeyen bina hemen hemen kalmamıştı. Bu sabotajı İngilizler organize etmiş, Erzurum’un cevabını Trabzon’da vermişlerdi. Hem kongrenin toplanmasının önüne geçmeye çalışmışlar, hem de cephaneliğin Kuvayı Milliye’nin kontrolüne geçmesini engellemeyi amaçlamışlardı” ifadelerini kullandı.

    ‘Gazze’de süren soykırıma haklı itirazın, uluslararası meselelere karşı onurlu itilanın, ABD’den AB’ye kadar milli tezlerinin başkent Ankara vizyonuna, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine muvafık şekilde ileri sürmesi küresel hasım çevrelerini ürkütmüyor mu?’ diyen Bahçeli, “Rahatsızlık uyandırmıyor mu? Aleyhimize cephe almalarına sebep olmuyor mu? Bu nedenle iç ve dış husumet cephesi kolektif bir eylem planı tertibiyle eli ve vicdanı kana bulanmış kiralık tetikçilerini üzerimize salmaktadır. 22 Aralık ve 23 Aralık’ta 12 kahraman evladımızın şehit olması; İsrail’den ABD’ye, bazı Ortadoğu ülkelerinden Avrupa ülkelerine kadar müştereken kurulan saldırı ve suikast düzeneğinin harekete geçirilmesinin kahredici sonucudur. Mülevves niyet ve hedeflerin farkındayız” açıklamalarında bulundu.

    “Bu operasyonda CHP’nin DEM’lenmesi amaçlanmıştır”

    Tetiği çeken PKK’lı teröristtir; ancak silahı temin eden, mermiyi veren, hedefi gösteren, eylem zamanını belirleyen, taktik ve stratejik hedefleri tayin eden güçler de terörü ve terörizmi himaye eden alçaklar olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Türkiye’nin hızını yavaşlatmak, yeni yüzyıl heyecanını azaltmak, milli birlik ve kardeşliğimizi yaralamak için menfur bir operasyon devrededir. Bu operasyonda CHP’nin DEM’lenmesi amaçlanmıştır. Bu operasyonda sözde aydınlar, satılmış gazeteciler, kimliksiz ve vatansız sivil toplum kuruluşları eşgüdüm halinde atın arabaya koşulduğu gibi koşulmuşlardır. Ne zaman Türkiye başını kaldırsa, bir adım öne çıksa, adından bahsettirse, sözü geçen bir ülke olsa çok geçmeden farklı kaynaklardan doğsa da aynı gayeye hizmet eden musibetlerle karşılaşıyoruz. Ne zaman küresel zeminde hakkın ve haklının yanında durup zalime ve zulme hayır desek yumuşak karnımızdan darbe alıyoruz. Ne zaman yürümeyi bırakıp koşalım diyoruz, gelin görün ki, karanlık oyunlarla, alçak operasyonlarla, hain organizasyonlarla engellenmek, durdurulmak, oyalanmak, daha korkuncu boğulmak isteniyoruz” dedi.
    Son günlerdeki tartışmalara bakıldığında, aslında hepsinin devletin hükümranlık haklarını tahrip, milletin de sinir uçlarını tahriş eden provokasyonlar olduğunu görmek mümkün olduğunu belirten Bahçeli, “Her yerden üstümüze geliyorlar. Her iğrenç yolu deniyorlar. Gözümüzün içine baka baka ihanetin fermanını okuyorlar. Göstere göstere terörizme güzelleme yapıyorlar. Dişimizi sıkıyoruz, ya sabır diyoruz, herhangi bir çılgınlığa, herhangi bir taşkın müdahaleye tevessül etmeyelim istiyoruz. Ne var ki estirilen tahrik kampanyası sağduyulu ve soğukkanlı duruşumuzu gittikçe sarsıyor. Hınıslı Said isimli bir haine yapılan övgülerden tutun da bütçe görüşmeleri sürecinde Gazi Meclis’in manevi ruhunu ve tarihi dokusunu hırpalayan, milletimizin haysiyet ve onurunu zedeleyen bölücü mesajlara, terör diline kadar duyulmadık, görülmedik, yaşanmadık hiçbir şey kalmamıştır” şeklinde konuştu.

    “Biz Türkiye Büyük Millet Meclis’inde terörist istemiyoruz, düşman istemiyoruz, katil istemiyoruz, canilerin sırtını sıvazlayan namertleri asla istemiyoruz”

    Türkiye Büyük Millet Meclisi teröristlerin, bölücülerin aklanma, paklanma, barınma, sığınma ve meydan okuma mekânı olmadığını, aksine hizmet eden kim varsa hasmımızdır, vatan haini olduğun altını çizen Bahçeli, “Milliyetçi Hareket Partisi’nin açık tavrı ve çağrısı şudur: Mehmetlerimize kurşun sıkan, yavrularımızı yetim bırakan, kanımızı döküp canımızı alan teröristlere hangi milletvekili hoşgörüyle ve muhabbetle yaklaşıyorsa suçludur, tarih ve millet önünde hesap vermekten kurtulamayacaktır. Biz Türkiye Büyük Millet Meclis’inde terörist istemiyoruz, düşman istemiyoruz, katil istemiyoruz, canilerin sırtını sıvazlayan namertleri asla istemiyoruz. PKK lehine gözetleme kulesi işlevi gören, Türk bayrağını hazmedemeyen, İstiklal Marşımızı söylemeyen, milli ve manevi ortak değerlerimizi kabullenmeyen, millet mevhumunu benimsemeyen, sözde Kürdistan havariliğinden vazgeçmeyen, Türkçe’ye rakip dil çıkarmak için her fırsatı ganimet bilen, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne düşman kesilen sözde parti veya partilerin Cumhuriyet’i kuran TBMM’de bulunması, hazine yardımı ve maaş almaları rezalettir, melanettir, cinayettir, zillettir, milletimize karşı en aşağılayıcı muamelemedir. Böylesi bir haksızlık ve hukuksuzluk dünyanın hangi ülkesinde görülmektedir?” diye konuştu.

    “57 DEM milletvekilinin maaşının ve bu terör yuvasına ödenecek Hazine yardımının derhal kesilerek terörle mücadeleye ve şehit ailelerine aktarılmasıdır”

    Gelişmeler karşısında ilk önerisini dile getiren Bahçeli, “57 DEM milletvekilinin maaşının ve bu terör yuvasına ödenecek Hazine yardımının derhal kesilerek terörle mücadeleye ve şehit ailelerine aktarılmasıdır. İkinci önerim, teröre yardım ve yataklık yapan, somut delillerle suçu sabit görülen sözde milletvekillerinin görüşülmeyi bekleyen dokunulmazlık dosyalarının karara bağlanarak bu haşaratların acilen mahkemeye çıkarılmasıdır. Üçüncü önerim, yeni anayasa sürecinde, Anayasa Mahkemesi statüsünün, üye yapısının, yargılama usullerinin radikal şekilde ele alınarak yeniden yapılandırılması ya da bu mahkemenin kapatılmasıdır. Dördüncü önerim de, TBMM Genel Kurulu’nda anlam ve ahlaki bağlayıcılığını temelden kaybeden kürsü dokunulmazlığı sınırlarının yeni baştan çizilmesidir” ifadelerine yerdi.

    “Uzaktan kumandalı yargı da, yargıç da olmaz diyen Bay Zühtü, senin kumandan, senin ipin kimin elindedir”

    Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’a ve üyelerine seslenen Bahçeli, “Merak ediyorum ki, Anayasa Mahkemesi’nin malum başkanı ve mahut üyeleri yüreklerimizi kavuran şehit haberleri karşısında acaba ne hissetmişlerdir? Nasır tutmuş vicdanları biraz olsun sızlamış mıdır? Anayasa Mahkemesi’nin önünde görüşülmeyi bekleyen 129 bin 140 bireysel başvuru dosyası varken, hatta bazılarına yıllardır sıra gelmemişken, mahkûm Can Atalay dosyasını acilen inceleyip hak ihlali kararı verilmesinin izahını kara cübbeli işbirlikçiler nasıl yapacaktır? Aynı özen, aynı hassasiyet, aynı dikkat neden ve niçin HDP’nin ve devamı partilerin kapatılma davasının ikmalinde gösterilmemektedir? Bu anormal çelişkiyi, adeta çuvala sığmayan bu mızrağı nasıl yorumlayalım? Neye yoralım? Anayasa Mahkemesi’nin başkan ve üyeleri, kulak veriniz bana, şehitlerimiz omuzlarda vatan topraklarına emanet edildi, onların kanlıları ve destekçileri de aramızda dolaşıyor, hala adaletin ve hukukun onurunu sahiplenmeyecek misiniz? Uzaktan kumandalı yargı da, yargıç da olmaz diyen Bay Zühtü, senin kumandan, senin ipin kimin elindedir? Hakkımızı savunmazsak şerefimizden mahrum olacağımızı size hiç kimse öğretmedi mi?” diye konuştu.

    Irak’ın kuzeyinin sıfır noktasında tesis edilen; karın, buzun, donun tam ortasında çadırdan ve teneke barakalardan kurulan geçici üslerde görev alan kahramanlarımıza saldırılıyor, vatanımız kundaklanıyor, ülkemiz dinamitlendiğine dikkat çeken Bahçeli, “Analarının bakmaya kıyamadığı, geceleri üşümesin diye üzerlerini örttüğü gencecik fidanlarımız şehit ediliyor, düşman ülkeler itleri yallamış üzerimize kışkırtıyor, ey mahkeme üyeleri siz daha ne yapıyorsunuz? Daha neyle avunuyorsunuz? Şayet buna adalet diyorsanız, batsın sizin adaletiniz. Şayet buna hukuk diyorsanız, olmaz olsun böyle hukukunuz. DEM’in hukuken defni yapılmadıktan sonra Türkiye’ye huzur gelmeyecektir” dedi.

    “HDP’nin devamı, PKK’nın gece görüş dürbünü olan DEM’in TBMM’de daha fazla yer alması toplumsal ve siyasi tansiyonu kontrol edilemez aşamalara taşıyabilecektir.”

    DEM partisi bir eşbaşkanın ‘Kürt sorunu ve Öcalan’a yönelik tecrit devam ettikçe Tekirdağ’lı da, Trabzonlu’da huzur bulamayacak’ sözlerini hatırlatan Bahçeli, “DEM’in onursuz ve şerefsiz bir milletvekili de, onurlu çözümün bebek katiliyle diyaloğun başlatılması ve tecridin kaldırılması olarak açıklamış. Bize göre çözüm bellidir ve bilinmektedir. O da terörü ve teröristleri topluca imha etmek, bölücü destekçilerinin acımasızca kökünü kazımaktır. Adalet bu sayede yerini bulacaktır. HDP’nin devamı, PKK’nın gece görüş dürbünü olan DEM’in TBMM’de daha fazla yer alması toplumsal ve siyasi tansiyonu kontrol edilemez aşamalara taşıyabilecektir. Ne sahada, ne ovada, ne şehirde, ne belediyede, ne dağda, ne mağarada, ne de Türkiye Büyük Millet Meclis’inde terörist görmeye dayanma gücümüz artık kalmamıştır. Ya bu hesabı sorup burunlarından fitil fitil getireceğiz, ya da ihanetin şımarmasına, gittikçe meydan okumasına sessiz kalıp yıkımın altında kalacağız. Ya adalet diyeceğiz, ya da dış destekli, istihbarat örgütlerinin arka bahçesi olan bölücü terör örgütünün kanlı akıntısında kaybolup gideceğiz. Ya devlet başa, ya da kuzgun leşe diyerek duruş göstereceğiz” şeklinde konuştu.

    22 ve 23 Aralık terör saldırılarında 12 askerin şehit düştüğünü, çok sayıda askerinde yaralandığını hatırlatan Bahçeli, “Huzurlarınızda, minnettarlığımızı ifadede kelime bulamadığım aziz şehitlerimizi Cenab-ı Allah vasi rahmetiyle kuşatsın diyorum. Her birisini merhamet ve cemaliyle mükâfatlandırsın inşallah. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Hepimizin başı sağ olsun. Vatan sağ olsun. Millet var olsun. Devlet sonsuza kadar yaşasın dursun” dedi.

    Ateş’in düştüğü yeri değil herkesi yaktığının altını çizen Bahçeli: “Tokat’ın Almus ilçesinde kerpiçli bir evde doğan, Irak’ın kuzeyinde şehit düşen kahraman evladımız Yasin karaca hayattayken komutanına soruyor: ‘komutanım, yolumuz ne yolu? Komutanı cevap veriyor: ‘Şehitlik yolu.’ Kahraman evladımız Yasin hüküm cümlesini yapıştırıyor: ‘Kızıl elmaya kadar devam.’ Sosyal medya paylaşımında ‘Her şey vatan için, can için, canan için, göz kırpmaz can veririz bir avuç toprak için’ diyen bu iradeyi yıkacak, bu imanı teslim alacak dünya çapında bir kuvvet yoktur, olamaz, olamayacaktır. Biliyorum, milletçe infial halindeyiz. Ateş düştüğü yeri değil herkesi yakmıştır. Yine de sakin, sabırlı, soğukkanlı olmak durumundayız. Türkiye Cumhuriyeti devleti bölücü terör örgütüyle ve arkasındaki sırtlan tabiatlı ülkelerle mücadele edecek güce, dirayete ve kabiliyete ziyadesiyle sahiptir. Hiç kimse merak buyurmasın, devlet-millet dayanışmasıyla bu belanın, bu cefanın, bu felaketin, bu şerefsizliğin üstesinden gelinecektir. Devlet muktedir, millet mukavemetle muazzezdir. Ancak terörle mücadeleye taktik değil stratejik bakmak, kaynağını kurutmak kadar iç destek lobisinin de üstüne gitmek milli varlığımız ve milli güvenliğimiz adına tarihi bir vecibedir. Terörle huzur, terörle gelecek, terörle sükûnet, terörle emniyet arasında üçüncü bir seçenek yoktur” dedi.

    Bütün siyasi partilerin mutlak surette durum muhasebesi yapmak, nerede durduklarını, milli meselelere nasıl baktıklarını gözden geçirmek zorunda olduğunu vurgulayan Bahçeli, “TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin milletimizin hissiyatlarını ortaklaşa seslendirmeleri, dünyaya birlik ve beraberlik mesajı vermeleri, bundan mülhem hazırlanan metinlere önşartsız imza atmaları milli, manevi, ahlaki ve demokratik bir teamüldür. Geçmişte pek çok örneği de görülmüş ve yaşanmıştır. Gazi Meclis’te yer alan hiçbir parti, Türkiye’nin ve Türk milletinin karşı karşıya olduğu bir tehdit veya tehlikeye sessiz ve tepkisiz kalamaz. Kalırsa muarız cepheye fiilen katılmış olacaktır. Aynı zamanda işlenmiş suç ve cinayetlere göz yummuş, onay vermiş sayılacaktır. Hiçbir parti grubunun devasa bir terör sorunu karşısında ‘ama, ancak, bir bakalım, bir araştıralım, bilgi alalım’ bahanelerine sığınma hakkı da yoktur” açıklamasında bulundu.

    “PKK’nın safına geçen, şehitlerimizin kemiklerini sızlatan, gazilerimizi sukutu hayale uğratan bugünkü CHP, DEM kadar milli güvenlik tehdididir”

    DEM ve CHP’nin haricinde TBMM’de Grubu bulunan 4 siyasi parti hazırlanmış ortak açıklama metnine imza koyduğunu ve millet ve devlet iradesine ses olmuşlar, terör saldırılarını şiddetle kınadıklarını hatırlatan Bahçeli, “Sormak lazımdır ki CHP, bu metnin neresini beğenmedi? Niçin telaşa kapıldı, DEM’in siyasi kolonu olmayı nasıl hazmetti? CHP, DEM’in peşinde yuvarlana yuvarlana köşesini, siyasi kişiliğini, milli mensubiyetini, ahlaki ve tarihi mirasını kaybetmiştir. Bu kesindir. CHP yönetimi Türkiye Cumhuriyeti’nin karşısına geçmiştir. Hepsine birde yazıklar olsun diyorum. Özgür Özel zıvanadan çıkmış, zırvaya gömülmüş, zirzop siyasetiyle bindiği dalı kesmeye başlamıştır. Terörist Demirtaş’ı selamlayıp bölücülerin elini eteğini öpen bu gafilin sonunda kafese alınıp bölücülük narkozuyla uyuşturulduğu ortadadır. Gemlenmiş ve DEM’lenmiş CHP yönetimi yüz karasına, utanç kaynağına dönüşmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ortak açıklamasına imza atmayarak PKK’nın safına geçen, şehitlerimizin kemiklerini sızlatan, gazilerimizi sukutu hayale uğratan bugünkü CHP, DEM kadar milli güvenlik tehdididir. Görevdeki CHP yönetimi bizim nazarımızda yok hükmündedir. Terör saldırılarından hemen sonra Milli Savunma Bakanımız Sayın Yaşar Güler’den parti gruplarını ve Meclis’i bilgilendirmesini isteyen özelleşmiş esir zihniyet sorumsuzdur, şuursuzdur, savruktur ve çamurdur” açıklamalarında bulundu.

    Memleketi Manisa’da protesto edilen CHP Genel Başkanı Özel’in, eğer aklını başına almazsa sokakta bile yürümeyeceğini belirten Bahçeli, “Eleştiriler karşısında köşeye sıkışan CHP’nin, Meclis Grup Başkanlığı kanalıyla bölücü terör örgütünün ismini anmadan yaptığı açıklama ise tam bir kepazelik beyanıdır. ‘Terörün hedeflerine asla müsaade etmeyeceğiz’ diyen bu teslimiyetçi ve mandacı siyaset modelinin, bir bakıma bölücü teröre ilik nakli, kalp masajı yapan acil servis birimine dönüştüğü de ortadadır. CHP, işgal edilmiş, Türkiye düşmanlarının eline geçmiştir. Bu acıklı tablo ülkemiz ve demokrasimiz adına çok ciddi bir risktir” ifade etti.

    CHP Genel Başkanı’nın Tuzla Piyade Okulu’nda yaşananlardan sonra başarılı, dirayetli ve cesur yürekli Milli Savunma Bakanına saldırmasının alçaklık, korkaklıktır, hunhar terör örgütüne vekâlet etmek olduğuna dikkat çeken Bahçeli, “Görevini onurla yapan Milli Savunma Bakanımıza, ‘Ya aklını başına alacak ya da biz onun aklını başına getireceğiz’ diyerek üst perdeden ve tehditvari şekilde konuşan özelleşmiş esir zihniyet, bugüne kadar kaç kişinin aklını başına getirmiş de, böylesi bir özgüvenle atıp tutmaktadır. Emperyalizmin özelleştirdiği bu şahısta akıl olsa zaten böyle konuşmaz, konuşamazdı. Terörle mücadele eden bakanlarımızdan komutanlarımıza, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve Polis Teşkilatımızın her kademesinde görev yapan kahramanlarımıza dil uzatanların dilinin, El uzatanların elinin, göz koyanların gözünün, parmak sallayanlarını da parmağının hesabını sorar, bedelini misliyle ödetiriz. Daha önce söylemiştim, yine söylüyorum, bunların alayının aklını alırım. Milli Savunma Bakanımızın, Türk Silahlı Kuvvetleri komuta heyetinin, kahraman asker ve polislerimizin sonuna kadar arkasındayız. Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım günü yakasına Atatürk fotoğrafı takmayan şahısla ilgili gereği yapılmış, gösterilen tepkiler de bizim nezdimizde haklı bulunmuştur. Milli Savunma Bakanımız konunun takip edildiğini ve gereğinin yapılacağını açıklamıştır. Terör örgütüne gıkını çıkarmayan Özgür Özel’in asker düşmanlığı, düşmanlara askerlik özentisinden başka bir şey değildir. Üç kuruşluk aklıyla beş kuruşluk konuşmalar yapan Özel’in gittiği yol yol değildir, siyaseti siyaset değildir, CHP’yi hızara verdiği açıktır, yediği herzelerin boğazına duracağı günler ise çok yakındır” diye konuştu.

    31 Mart 2024 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerinde AK Parti ile 30 büyükşehir ve 29 ilde işbirliği yapma kararı aldındığını 22 ilde de demokratik yarış halinde olacağını hatırlatan Bahçeli, “Önümüzdeki seçimler terörün yedeğinde olanlarla Türkiye’nin yanında duranlar arasında geçecektir.Cumhur İttifakı başaracak, işbirlikçi ve ilkesiz siyaseti yerel yönetimlerden söküp atacaktır. İnanıyorum ki, 14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın gösterdiği muvaffakiyetin aynısı 31 Mart 2024’te de sahnelenecektir. Gayret bizden tevfik Allah’tandır. Sefer bizden takdir ve teveccüh aziz milletimizdendir. 2024’ün kazananı gene Türkiye ve Türk milleti olacaktır. Büyük Türk milletinin, Türk-İslam aleminin; kökeni, yöresi ve anasının dili ne olursa olsun tüm vatandaşlarımızın, tüm insanlığın yeni yılını şimdiden kutluyor; barış, huzur, esenlik ve selamet dileklerimi ifade ediyorum. 2024 yılı Türk ve Türkiye Yüzyılının giriş kapısı, lider ülke Türkiye’nin ilk adımıdır. Sözlerime son verirken hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, yeni yılınızı tebrik ediyorum” şeklinde konuştu.

  • Yılbaşında kar yağacak mı?

    Yılbaşında kar yağacak mı?

    Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınan tahminlere göre, ülkemizin kuzey ve doğu kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Balıkesir’in batı kesimleri, İzmir’in kuzey ve batı ilçeleri, Rize’nin doğu ilçeleri ve Artvin çevrelerinin yağmur ve sağanak, Artvin’in yüksek kesimleri ile Ardahan çevrelerinin karla karışık yağmur ve kar yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; bu akşam saatlerinde Artvin çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor.

    Hava sıcaklığı: Karadeniz’de 3 ila 7° artacağı, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacağı ve yurt genelinde mevsim normallerinin üzerinde seyredeceği tahmin ediliyor.
    Rüzgar: Genellikle güney ve güneybatı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, Marmara’da yer yer kuvvetli esmesi bekleniyor.

    Bazı illerde beklenen hava durumuyla günün en yüksek sıcaklıkları ise şöyle:

    Ankara: Az bulutlu ve açık 13

    İstanbul: Parçalı ve az bulutlu 16

    Bursa: Parçalı ve az bulutlu 17

    İzmir: Az bulutlu ve açık zamanla parçalı bulutlu, gece saatlerinden sonra kuzey ve batı kesimleri yerel sağanak yağışlı 18

    Adana: Az bulutlu 21

    Antalya: Az bulutlu ve açık 20

    Samsun: Parçalı ve çok bulutlu 20

    Trabzon: Parçalı ve çok bulutlu 17

    Erzurum: Parçalı ve çok bulutlu 4

    Diyarbakır: Parçalı ve az bulutlu 13

  • Rahatlatan Gümüşhane depremi açıklaması

    Rahatlatan Gümüşhane depremi açıklaması

    Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) verilerine göre, geçtiğimiz günlerde Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde meydana gelen 4.1 ve 4.3 aletsel büyüklüğündeki iki deprem ve ardından devam eden artçılar paniğe neden olmuştu. Bölgedeki deprem aktivitelerini inceleyen Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alkan, Gümüşhane’nin tektonik ve depremsellik açısından Türkiye’nin sakin bölgelerinden biri olduğunu ve sismisitesi yüksek fayların burada bulunmadığını belirtti. Ancak, bölgeye yaklaşık 80 kilometre güneyden geçen ve Türkiye’nin en aktif doğrultu atımlı fay mekanizmalarından biri olan Kuzey Anadolu Fay Zonuna olan yakınlığı nedeniyle bu zon üzerinde meydana gelebilecek güçlü ve yıkıcı depremlerin ise bölgede sarsıntılara neden olabileceğini ifade eden Doç. Dr. Alkan, 4.0 ve üzeri büyüklükteki depremlerin ise sağlam zemin üzerinde inşa edilmemiş yapılarda hasarlara neden olabileceği uyarısında da bulundu.

    “Kendi içerisinde deprem üretmiş bir bölgedir”

    Meydana gelen son depremlere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hamdi Alkan, bu depremlerin derinliklerinin AFAD’ın 7.0 ve Kandilli Rasathanesi’nin 5.0 olarak vermesinin otomatik ve hızlı çözümler olduğunu belirtti. Depremi derinliklere göre yorumlamanın ilk etapta bir fikir verdiğini ancak daha sonra yeniden revize edilmesi gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Alkan, “Dolayısıyla yeniden hesapladığımızda asıl derinliklerini ulaşabiliyoruz ama bölgede sığ depremler olduğunu bildiğimiz için de bu durum bize bir fikir veriyor. Dolayısıyla bu sismologların gördüğünde anlayabileceği bir durumdur. Gümüşhane depremlerinin Yedisu ve civarıyla ilişkilendirmek doğru değil. Çünkü Gümüşhane depremleri kendi içerisinde deprem üretmiş bir bölgedir. Bu bölge içinde Gümüşhane ve civarı için de çok büyük bir risk olmadığının göstergesidir. Bu bölgeler ancak Kuzey Anadolu Fay Zonunda meydana gelebilecek büyük bir depremle etkilenir ama bölgenin kendi tektoniğine baktığımızda çok fazla bir risk olmadığı görünüyor” diye konuştu.

    “Doğru yerden doğru yardımı almamız lazım”

    2023 yılında Pure and Applied Geophysics dergisinde yayımlanan makalelerine göre bölgede büyük bir depremin görünmediğini dile getiren Doç. Dr. Alkan, “Burada asıl sorun Yedisu civarındadır. Gümüşhane depremleri kendi içerisinde, kendi segmentinde olan kırılmadır. Onun gelip diğer segmentleri tetiklemesi çok uzun süreli bir iştir. Şu an için büyük bir tehdit oluşturacak bir durum yok. Burada önemli olan deprem zararlarını nasıl azaltabilirizdir. Bunun için de öncelikle yasal düzenlemelere dikkat etmemiz lazım. Daha önceden olduğu gibi 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri süreci sonrasında da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile belediyeler zaten insanlara destek oluyorlar. Biz doğru yerden doğru yardımı alırsak, depremi bir sorun olmaktan çıkartırız” şeklinde konuştu.

    “Van Gölü doğusu, batısına göre daha riskli”

    Yine Baltica dergisinin 2023 Aralık sayısında Gümüşhane Üniversitesinden Prof. Dr. Serkan Öztürk ile yapılan çalışmada, Van Gölü civarı için 3 farklı sismolojik yöntemi kullanarak deprem tahmini yaptıklarını ifade eden Doç. Dr. Alkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Üç farklı yöntemi kullanarak yaptığımız değerlendirmede gölün doğusunun, batısına göre daha riskli olduğunu görebiliyoruz. Muradiye, Çaldıran, Özalp, Erçek, Van şehir merkezi, belki Gevaş, Erciş, Malazgirt ve civarını riskli bölgeler olarak görebiliriz. Bunlar nüfusun yoğun olduğu bölgeler ama dediğim gibi biz eğer doğru kurumdan doğru yardımı alırsak ve yapımızı doğru inşa edersek, bu bizim için sorun olmaktan çıkar. Korkmadan, paniklemeden dürüst bir şekilde işlerimizi hallettiğimizde depremler bizim için bir problem değildir.”