Etiket: güncelhaberler

  • Yıllık getirisi 100 milyon TL

    Yıllık getirisi 100 milyon TL

    Ordu’da 1993 yılında fındığın yanında ek gelir sağlaması amacıyla dikilen kivi üretimi yaygınlaşıyor. 30 yıl önce hobi amaçlı başlanan kivi, 2019 yılında coğrafi işaret belgesi aldı. Geçen yıllarda il genelinde yaklaşık 9 bin ton kivi üretimi yapılırken, hava şartları, hastalıklar ve zararlılar nedeniyle bu yıl rekolte 5 bin, 5 bin 500 tona geriledi. Buna rağmen, büyük kısmı yurt dışına ihraç edilen kivinin Ordu ili ekonomisine yaklaşık 100 milyon TL katkı sunması hedefleniyor.

    “Hasadın aroması olgunlaşınca yapılması gerekiyor”

    Ordu Kivi Üreticileri Birliği Başkanı Yusuf Uzunlar, bu yıl rekoltenin geçen yıllara göre noksan olduğunu söyledi. Önceki yıllarda yaklaşık 9 bin ton hasat yapılan kivinin bu yıl 5 bin, 5 bin 500 ton civarında beklendiğini kaydeden Uzunlar, “Kivi toplaması bölgelere göre değişiyor. Aroması 6,5-7’ye ulaştığında toplanıyor. Bizim kivimiz şu anda olgunlaştı ve hasada başladık” diye konuştu.

    “5 bin ton kividen 100 milyon TL gelir bekleniyor”

    Kivinin Ordu’ya getirisinin güzel olduğunu ve bu yıl 20 TL’den satılan kivinin ile yaklaşık 100 milyon TL gelir sağlayacağını ifade eden Uzunlar, “Bugün 5 bin ton kivi olsa, peşin satıldığında 100 milyon TL civarında bir girdi sağlıyor. Bu da küçümsenemeyecek bir rakam. Alıcılar da zaten peşin ödeme yapıyor. Onun için kivi oldukça karlı. Bu yıl havaların sıcak olması bizi etkiledi. Küresel ısınma olursa kivi üreticileri de sıkıntıya girer çünkü kivi suyu seviyor. Kahverengi kokarca ile ilgili bir hayli sıkıntı oldu, bu konuda genel bir çalışma yapılması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.

    “Coğrafi işaret belgeli ilk kivi, çoğu yurt dışına ihraç ediliyor”

    “Ordu kivisi rekolte olarak Yalova’dan sonra geliyordu ancak şu anda Çarşamba Ovası’nda epey bir kivi tarlası var” diyen Yusuf Uzunlar, “Şu anda resmi bir rakam söyleyemiyoruz ama Türkiye’de de ilk kez coğrafi işaret belgesi alan Ordu kivisi. Raf ömrünün uzun ve aromasının iyi olması bizim için sevindirici bir olay. Kimyasal madde de kullanmadığımız için bu nedenle alıcılar sürekli olarak talep gösteriyor. Zaten çoğu da yurt dışına ihraç ediliyor” şeklinde konuştu.
    Kivi hasadında çalışanlar ise fındığa göre daha kolay ve zevkli olduğunu belirterek, Ordu kivisinin aroma ve lezzet olarak kendini ön plana çıkarttığını söylediler.

  • Burdur’da deprem

    Burdur’da deprem

    Deprem ile ilgili sosyal medya hesabından açıklama yapan Burdur Valiliği,

    “13.11.2023 Pazartesi günü saat 08.30 sıralarında merkez üssü Burdur ili Yeşilova ilçesi olan 4.4 büyüklüğünde deprem meydana gelmiştir. Yaşanan depremle ilgili şu ana kadar iletilen olumsuz bir ihbar bulunmamaktadır. Tüm hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimizle, saygıyla duyurulur” paylaşımında bulundu.

  • KDV’den muaf arsa satışı başlayacak

    KDV’den muaf arsa satışı başlayacak

  • “Gazze’yi bombalamayı durdur”

    “Gazze’yi bombalamayı durdur”

    Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Elysee Sarayı’nda İngiliz yayın kuruluşu BBC’ye özel röportaj verdi. İsrail’in Gazze’ye ayrım gözetmeksizin sürdürdüğü saldırılara ilişkin konuşan Cumhurbaşkanı Macron, ilan edilecek bir ateşkesin İsrail’e fayda sağlayacağını dile getirdi. Fransa’nın Hamas’ın eylemlerini de “açıkça kınadığını” hatırlatan Macron, ateşkes çağrılarına ABD ve İngiltere dahil diğer ülkelerin de katılmasını isteyip istemediğine yönelik sorulan soruya ise “Umarım katılırlar” şeklinde yanıt verdi. Ateşkesin tüm sivillerin korunmasına imkan tanıyacağını vurgulayan Macron, “Fiilen, bugün siviller bombalanıyor. Bebekler, kadınlar, yaşlı insanlar bombalanıyor ve öldürülüyor. Bunun hiçbir gerekçesi ve hiçbir meşruiyeti yok. Bu yüzden İsrail’i durmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı. İsrail’in saldırılarında uluslararası hukuku ihlal edip etmediği sorulan Macron, “Ben bir hakim değilim. Ben bir devlet başkanıyım” şeklinde yanıt verdi. Macron, İsrail’in kendisini korumanın en iyi yolunun “Gazze’yi bombalamak olduğu” fikrine katılmadığını ve bunun çatışmayı uzatacağını ifade etti.

    “Rusya’nın Ukrayna’da yaptığı emperyalizm ve sömürgeciliktir”

    Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline de değinen Macron, “Rusya’nın savaşı kazanmasına izin verilirse Avrupa’da Gürcistan ve Kazakistan gibi diğer eski Sovyet devletlerini ve tüm kıtayı tehdit edebilecek yeni bir emperyal güç ortaya çıkacak. Çünkü Rusya’nın Ukrayna’da yaptığı kesinlikle emperyalizm ve sömürgeciliktir” dedi. Ukrayna’yı desteklemenin Fransa’nın ve tüm ülkelerin “görevi” olduğunu söyleyen Macron, Ukrayna’nın kaybedilen toprakları geri alma mücadelesinde önümüzdeki ayların kritik olacağını söyledi. Macron Ukrayna’nın masaya oturma zamanının “henüz” gelmediğini, müzakere kararının da yalnızca Kiev’e ait olduğunu vurguladı. Macron, adil müzakerelerin yapılacağı, masada Rusya ile çözüm bulunacak bir zamanın geleceğini de sözlerine ekledi.

    “Teknoloji devleri sözlerini tutmuyor”

    Sanal ortamda artan aşırıcılığı ilişkin konuşan Macron, Facebook’un ana şirketi Meta ve Google gibi şirketlerin platformlarında nefret söylemini hafifletmek için verdikleri sözleri “tamamen yerine getirmediklerini” ifade etti. Söz konusu şirketlerde Fransızca içerikleri kontrol edecek yeterince personel olmadığını, bunun da “utanç verici” olduğunu dile getirdi. Macron, bu konuda şirketlerini zorlayacağını belirtti.

    İklim değişikliğine değindi

    İklim değişikliğinin dünya genelinde terörizme neden olduğunu vurgulayan Macron, Batı Afrika’da bulunan Çad Gölü’nde küresel ısınmanın sonucu su seviyesindeki düşüşü buna örnek olarak gösterdi. Macron, “İklim değişikliğinin bir sonucu olarak, balıkçılıkla geçinen birçok aile sıkıntı çekiyor. Birçok tür yok oldu ve bu, birçok insanı terörizme iten politikalara yol açtı” ifadelerini kullandı.

  • “Türkiye e-İhracat Platformu yakında başlayacak”

    “Türkiye e-İhracat Platformu yakında başlayacak”

    Asrın İş Adamları Derneği’nin (ASRİAD) 3’üncü Olağan Genel Kurulu Ticaret Bakanı Ömer Bolat, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, İstanbul Ticaret Odası Başkanı (İTO) Şekib Avdagiç, ASRİAD’dan yöneticilerin yanı sıra iş dünyası ve STK temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti. Ticaret Bakanı Ömer Bolat program çerçevesinde ihracat hedefleri ile ilgili bilgi verdi. Bakan Bolat, Türkiye e-İhracat Platformu’nu da yakında başlatacaklarını duyurdu.

    Ticaret Bakanı Ömer Bolat genel kurulda yaptığı konuşmasına İsrail’in Gazze’ye saldırılarını kınayarak başladı. Bakan Bolat, bu katliamın durdurulması, ateşkesin sağlanması, insani yardım koridorunun açılması ve Gazze’nin uluslararası koruma altına alınması konusunda Türkiye’nin büyük çaba sarf ettiğini söyledi.
    Türkiye yüzyılında hedeflere ulaşmak için iş dünyasının katkılarının önemli olacağını söyleyen Bakan Bolat, “ASRİAD’ın da ekonomimize yaptığı katkıları önemli buluyoruz. 3. Olağan Genel Kurulu’nda “hisse, ölçü, insaflı olma, adalet, adaletli pay” anlamına gelen Kıst Çağrısı sloganıyla gerçekleştiriliyor olması; ASRİAD’ın evrensel anlamda hakkaniyeti, paylaşmayı, hakkını vermeyi, esasında kapsayıcılığı gözetmesi bakımından önemlidir” dedi.

    Bakan Bolat, “Dünyamız son yıllarda pandemi, savaşlar, jeopolitik gerilimler, gıda ve enerji krizleri, iklim değişikliği ve kuraklık, artan emtia fiyatları ve yüksek enflasyon gibi, bazıları 100 yılda bir yaşanan gelişmelere sahne olmuştur. Ülkemiz, maalesef tüm bunlara ilave olarak tarihimizin en yıkıcı deprem felaketini yaşamıştır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, ülkemiz büyümeye devam etmiş ve ihracatta yakalanan artış eğilimini sürdürmüştür. Kuşkusuz bu, ekonomimizin krizlere ve zorluklara karşı ne denli dirayetli olduğunu da ortaya koymaktadır” şeklinde konuştu.

    “Eylül’de işsizlik oranı son 13-14 yılın en düşük seviyesine düştü”

    Türkiye’nin üç yıldır kesintisiz büyüme yaşadığını hatırlatan Bakan Bolat, “Türkiye bu dönemde gücünü artırmaya devam ediyor. Eylül ayında işsizlik oranı yüzde 9.1’e düştü. Bu rakam son 13-14 yılın en düşük rakamı. İhracatımız yüzde 7,4 artışla Ekim ayında 22,9 milyar dolara ulaştı. 255-256 milyar dolara sene sonunda ulaşmayı öngörüyoruz. Bu, geçen yıla göre büyük bir artış değil ama küresel ticaret yüzde 1 küçülmüş durumda. İhracatımızın yüzde 45’ini yaptığımız AB ithalatı yüzde 13 küçüldü. Bunları dikkate aldığımızda deprem felaketine rağmen Türkiye mevcudu korumayı başardı. Ülkemizde bu konuda olumlu gelişmeler devam edecek” diye konuştu.

    “Hizmet ihracatında bu yıl 100 milyar doları aşıyoruz”

    İhracat hedefleri hakkında da bilgi veren Bakan Bolat, “OVP 2026 ihracat hedefimiz 302 milyar dolar, 2028 yılı hedefimiz 375 milyar dolar. Hizmet ihracatında bu yıl 100 milyar doları aşıyoruz. 2028 hedefimiz hizmet ihracatında 200 milyar dolar. Bu hedeflerimizi gerçekleştirmek için çalışmalar yapıyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Önümüzdeki yıl Ticaret Bakanlığı bütçesinden 22 milyar lira ihracat desteği sunacağız”

    İhracatçılara desteklerin süreceğini de belirten Bolat, “Önümüzdeki yıl Ticaret Bakanlığı bütçesi içerisinde ihracat desteklerimizi yüzde 115 artırarak 22 milyar liralık bir destek sunacağız. Bu çerçevede tüm pazarları tarıyoruz ve ihracatçılarımıza yeni kanallar açacağız. Türkiye e-İhracat Platformunu yakında başlatacağız. Çalışmalarımız hızla devam ediyor. İhracatımızda e-ihracatın payını yükselteceğiz” dedi.

  • Ankara’da “Türkiye’nin Huzuru Toplantısı”

    Ankara’da “Türkiye’nin Huzuru Toplantısı”

    İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından paylaşım yaparak, “Bu akşam Başkent’imizde ‘Türkiye’nin Huzuru Toplantımızı’ gerçekleştirdik. İçişleri Bakanlığı ailesi olarak, her bir şehrimizin, dünyanın en güvenli şehirlerinden biri olması için canla başla çalışıyoruz. Kara Vatan, Mavi Vatan, Siber Vatan hiç fark etmiyor; ülkemizin ve milletimizin geleceğine kasteden suç ve suçlulara göz açtırmıyoruz, açtırmayacağız. Mücadelemize kararlılıkla devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Özgür Özel, Anıtkabir’i ziyaret etti

    Özgür Özel, Anıtkabir’i ziyaret etti

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP PM toplantısı öncesinde PM üyeleriyle birlikte Anıtkabir’i ziyaret etti. Aslanlı yoldan yürüyerek mozoleye çiçek bırakan Özer, burada Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulundu. Ardından Misak-ı Milli Kulesine geçen Özer burada Anıtkabir özel defterini imzaladı. Özer şu ifadelere yer verdi:
    “Aziz Atatürk, Sayın Genel Başkanım, 4-5 Kasım Tarihlerinde düzenlenen 38’inci olağan Genel Kurultayımızda görev alan parti meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu üyelerimizle birlikte huzurunuzdayız.

    Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında kurduğunuz ve bizlere emanet ettiğiniz Partimizi iktidar yapamamanın mahcubiyeti içerisindeyiz. Cumhuriyetimizin 2’inci yüzyılında ilk kurultayımız bizlere iki büyük eserinizden bir olan Partimizi iktidar yapma görevi verdi. Önce bu görevi yerine getirecek ardından bizlere vasiyet ettiğiniz gibi diğer büyük eseriniz olan Türkiye Cumhuriyeti’ni muasır medeniyetler seviyesine ulaştıracağız.
    Sayın Genel Başkanım, devrimlerinizin aşındırıldığı, altı okunuzun kişileştirilmeye çalışıldığı, anayasal düzene karşı kalkışma girişimlerinin yaşandığı, kuvvetler ayrılığının yok sayıldığı bir düzene “kimsesizlerin kimsesi” olarak tanımladığınız Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında ayrım gözetmeden tüm yurttaşlarımızın daha iyi şartlarda yaşayabilmesi için ısrarla ve inatla demokratik laik ve sosyal hukuk devleti niteliklerini savunma ve güçlendirme görevimizi yerine getirmek için azim ve kararlılıkla mücadele edeceğiz.”

    Size ve silah arkadaşlarınıza minnetlerimizi sunuyor, tüm şehitlerimizi ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirmiş tüm yurttaşlarımızı rahmetle anıyoruz. Ruhunuz şad olsun!”
    Özer, daha sonra İsmet İnönü anıtına çelenk bırakarak burada da saygı duruşundu bulundu ve tören bitiminde vatandaşlarla fotoğraf çekindi.

  • Yargıtay’dan AYM açıklaması

    Yargıtay’dan AYM açıklaması

    Yargıtay Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Anayasanın 146, 154 ve 155. maddelerinde yüksek mahkemelerin, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay olarak düzenlendiği, birbirlerine üstünlük sıralamasının öngörülmediği ifade edildi.

    Açıklamada, Anayasa Mahkemesi kararları gibi, kesinleşmiş tüm mahkeme kararlarının herkes için bağlayıcı olduğu vurgulandı.

    6 Mart 1868 tarihinde kurulan, 155 yıllık köklü bir geçmişe sahip Yargıtayın, adli yargının en üst temyiz merci olduğu, üyelerinin tamamının alanlarında uzman ve deneyimli yüksek hakimlerden oluştuğu aktarılan açıklamada, Anayasanın 154. maddesinde, “Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı mercine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercidir.” hükmünün yer aldığı hatırlatıldı.

    Açıklamada, Yargıtayın adli yargı alanında hukukun eşit şekilde uygulanmasını sağlama görevi bulunduğu ifade edildi.

    Anayasanın 148. maddesinde ise Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerinin tanımlandığı hatırlatılan açıklamada, bu görevler arasına eklenen “bireysel başvuru” hakkının da 2012’den bu yana uygulandığı aktarıldı.

    “SÜPER TEMYİZ MAHKEMESİ GİBİ BİR ALGI OLUŞTURULMUŞTUR”

    Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru için olağan kanun yollarının tüketilmesinin şart olduğu, Anayasadaki ilgili hüküm ile bireysel başvurunun yargısal sınırının çizildiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

    “Bu haliyle bireysel başvuru, temel hak ve özgürlüklere yönelik hukuka aykırı müdahalelerin kanun yollarında giderilememesi halinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Olağan veya olağanüstü kanun yolu değildir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, adli ve idari mahkemelerce verilen kararları bozan bir mahkeme olmadığı gibi istinaf ve temyiz merci olarak davaları yeniden incelemeye yetkili bir makam da değildir.

    Buna karşın, Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemelerinde zaman zaman anayasal ve yasal sınırları aşarak Yargıtay ve Danıştay uzman dairelerince geliştirilen yerleşik içtihatları ters yüz edecek, hukuk sistemini kaosa sürükleyecek şekilde kararlar alması, kesin hüküm etkisinin tamamen devre dışı bırakılmasına neden olmaktadır.

    Diğer taraftan, bir kısım kamuoyunun gündemini meşgul eden davalar üzerinden uygulanan iletişim stratejisi ile mevcut anayasal düzen bir kenara bırakılarak, Anayasa Mahkemesinin ‘süper temyiz mahkemesi’ olduğu şeklinde toplumsal bir algı oluşturulmuştur. Temel hak ve özgürlüklerin korunması, yalnızca Anayasa Mahkemesinin değil, tüm yargı organlarının görevidir. Türk yargı sisteminin gerçekten mevcut olan yapısal sorunlarının çözümü için elverişli bir araç olması ümit edilen bireysel başvurunun, mecrasından çıkması, yargı sistemini zayıflatan sistemsel bir sorun haline gelmiştir.”

    “BENZER UYGULAMALAR ARTARAK DEVAM ETMİŞTİR”

    Yargıtay Başkanlığının açıklamasında, bireysel başvuru sisteminin faaliyete geçmesinden itibaren bu sorunların Anayasa Mahkemesi üyelerinin de bulunduğu bilimsel toplantılarda, Yargıtay Başkanının adli yıl açış konuşması ile yıl sonu basın değerlendirme toplantılarında ve Danıştay Başkanı tarafından Danıştayın kuruluş yıl dönümü toplantısında gündeme getirildiği anlatıldı.

    Açıklamada, şöyle devam edildi:

    “Buna karşın, Anayasa Mahkemesinin kararlarındaki anayasal ve yasal yetki aşımı olarak değerlendirilen benzer uygulamalar artarak devam etmiştir.

    Bizatihi Anayasayı korumak amacıyla kurulan Anayasa Mahkemesi, tartışmalara konu olan davada, anayasa koyucunun iradesini yok sayarak Anayasanın 83’üncü maddesindeki atıf nedeniyle somut olaya uygulanması gereken 14’üncü maddesini işlevsiz bırakmıştır.”

    “HAKSIZ TEPKİLER ÜZÜNTÜYLE KARŞILANMAKTADIR”

    Açıklamada, Anayasa Mahkemesinin Can Atalay ile ilgili ihlal kararının gerekçesinde, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, “Anayasa Mahkemesi içtihatlarına aykırı davrandığı ve ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmediği” şeklindeki sözlerle anayasayı ihlal suçunu işlediği ithamında bulunularak, hedef gösterildiği bildirildi.

    “Bunun gibi son derece vahim, kabul edilemez hukuki hataların, bireysel başvuru kararlarının vazgeçilmez dili” olduğu savunulan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

    “Anayasa Mahkemesinin uygulamalarının doğurduğu hukuki sonuçlar gözetilmeksizin, bir yüksek mahkeme olan Yargıtay ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yargısal görev ve yetkisi kapsamında verdiği kararlara yönelik yüksek yargı kurumlarının saygınlığını zedeleyen ve eleştiri sınırlarını aşan haksız tepkiler üzüntüyle karşılanmaktadır.

    Hukuki güvenliğin, toplumsal barışın ve hukuki öngörülebilirliğin sağlanması bakımından Anayasadan aldığı yetkiyle Yargıtay, bireysel başvurunun mevcut haliyle uygulanmasının doğurduğu sorunların giderilmesi ve karşılaştırmalı hukukta kabul edilen standartlara göre geliştirilmesi konusunda ihtiyaç duyulan, anayasal ve yasal çalışmalarda gerekli desteği sağlamaya her zaman hazırdır.”

    AYM – YARGITAY GERİLİMİ

    Anayasa Mahkemesi Türkiye İşçi partisi Hatay Milletvekili Can Atalay’la ilgili verdiği ihlal kararı verdi.

    Yargıtay 3. Dairesi karara karşı çıktı ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.

    Türkiye Barolar Birliği ise, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerine, “Görevden el çektirmeye davet” yaptırımının uygulanması için Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu’na başvuru yaptı.

  • Tüp bebek tedavi oranları arttı

    Tüp bebek tedavi oranları arttı

    Doğal yollarla çocuk sahibi olamayan kişilere uygulanan tüp bebek tedavisine başvurular günden güne artmaya başladı.

    Üremeye yardımcı ve başarı oranlarının yüksek olduğu tedavi yöntemlerinden biri olan tüp bebek tedavisinde yumurta rezervinin ve kalitesinin çok önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Volkan Turan bu anlamda özellikle kadınlara uyarılarda bulundu.Prof. Dr. Turan normalde her 10 çiftten 1’nin bir şekilde infertilite tedavisine gittiğini fakat günümüzde artık 6-7 çiftten 1’e kadar düştüğünü ve bu nedenle de tüp bebek tedavilerine olan başvuru sayısının da arttığını söyledi.

    Sağlıksız beslenme alışkanlığı sebeplerin başında geliyor

    Öncelikle tüp bebek tedavisine başvuruların artmasının sebepleri hakkında bilgilendirmelerde bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümünden Prof. Dr. Volkan Turan özellikle yanlış beslenmenin normal yollarla hamile kalınmasını engelleyen unsurlar arasında olduğuna dikkat çekti.

    Prof. Dr. Volkan Turan, “Yediğimiz içtiğimiz her şey artık biraz daha az organik. Ayrıca sağlıklı beslenme adına da çok dikkatli davranmıyoruz. İthalat, ihracat gibi ülkeler arası geçişlerin artması, kadınların daha çok GDO’lu besinleri tüketme alışkanlığının olması, az hareket edilmesi, kilo artışının daha fazla olması, bu kilo artışına bağlı olarak da yumurta kalitesinin düşmesi, adet düzensizliklerinin ve hormonel bozuklukların olması gibi nedenler kişileri tüp bebeğe yönlendirmekte” dedi.

    “Türkiye’de ortalama 48 yaşında tüm yumurta rezervi bitiyor”

    Prof. Dr. Turan bir diğer sebebin ise son yıllarda evlilik yaşının artması olduğunu bu yüzden de özellikle kadınlarda belli bir yaştan sonra yumurta sayısının tamamen bittiğini söyledi. Turan, “Özellikle kadınlarımız kariyer nedenli olarak geç evlilik yapabiliyorlar. Erkelerde çok sorun olmayabiliyor çünkü erkekler 80 yaşında bile sperm üretebiliyor. Fakat kadınlar sabit bir yumurta ile doğuyor ve bu yumurta sayısı da yıllar geçtikçe azalıyor. Türkiye’de ortalama 48 yaşında tüm yumurtalar bitiyor. Eğer kadınlarımız daha önceden yumurta rezervlerine dikkat etmezse yaş ilerledikçe yumurtada artık genetik bozukluk olmaya başlıyor, kalitesi düşüyor ve bu nedenle de geç evlendiği zaman daha çok düşük tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Daha zor gebelik oluşuyor hatta 41 yaşından sonra tüp bebek oranlarındaki başarılar yüzde 15-20’lere kadar iniyor” dedi.

    Teknolojinin gelişmesi ile birlikte radyasyona maruz kalınmasının da etken olabildiğini aktaran Turan, “ Cep telefonlarının ve laptopların yaygın kullanılması, çevremizdeki baz istasyonlarından radyasyona daha fazla maruziyet kalma ihtimali de maalesef kanıtlanmamış olsa da yumurta rezervini ve kalitesini etki edebileceğini düşünüyorum” dedi.

    “Menopoza girme yaşı Türkiye’de 48, Avrupa’da 51. Fakat 45’in altına iniyor”

    Menopoza girme yaşının da günden güne azaldığının altını çizen Turan bu yüzden ileride çocuk sahibi olmak isteyenlere yumurta dondurma işlemi uyguladıklarını ifade etti. Turan sözlerini şöyle sonlandırdı:

    “Menopoza girme yaşı Türkiye’de 48, Avrupa’da 51. Ama şuanda açıkçası bu yaş oranı 45’in altına inmeye başladı. Hatta genetik olarak belli başlı mutasyonlara veya çikolata kistine sahip olan kadınların yumurta rezervleri daha hızlı tükenmektedir. 35-40 yaşlarında adetleri tamamen kesilebilmekte. Bu yüzden tüp bebekle dahi bebek sahibi olma şansı kalmamaktadır. Aslında yumurta rezervini belirlemek çok kolay. Kanda AMH denilen bir hormona bakılıyor. Burada yaşın önemi çok büyük. Genelde 35 yaş altındaki kadınlarda AMH’nin 1,5 Ng/mL üzerinde olmasını istiyoruz. Yaş ilerledikçe bu değeri bulamayız. Burada 35 yaşı sınır değer kabul edersek 1,5’un altında olması 35 yaş altı kadınlarda biraz alarm durumu oluşturabiliyor. Bu kadınlarımızda takipler daha sık yapılıyor. Düşmeye eğilim varsa da yumurta dondurması öneriliyor.”

  • Öksüz yavruların annesi oldu

    Öksüz yavruların annesi oldu

    Sivrihisarlı Hayati Ölçekli yaklaşık 50 yıldır küçükbaş hayvan ve Akbaş köpekleri ile ilgileniyor. Ölçek’in beslediği köpekler genellikle koyun sürüsünün başında bekçilik görevi yapıyor. Geçtiğimiz aylarda yeni doğum yapan Akbaşlardan biri koyunlara yaklaşan bir kurtla boğuştu ve hayatını kaybetti.

    Ölen köpeğin öksüz kalan yeni doğmuş Akbaş yavruları süt ihtiyaçları bir süre sahibi Hayati Ölçekli tarafından karşılandı. Daha sonra yavrular bir başka yeni doğurmuş Sultan isimli Akbaş cinsi köpek tarafından sahiplenildi. İçgüdüsel olarak öksüz yavruları sahiplenen Sultan, toplam 8 yavruya bakmaya başladı. Sultan isimli anne köpeğin yaptığı davranış sahibini şaşırttı.

    “Başka yavruları kendi yavrularından ayırmaz”

    Öksüz kalan 4 yavru Akbaş köpekle birlikte toplam 8 yavruya bakan Sultan hakkında konuşan Hayati Ölçekli, “Bu görmüş olduğunuz köpeğimizin ismi Sultan. Buradaki küçük olan yavrular Sultan’ın kendi yavrusu. Büyük olanların ise anneleri öldü, tedavi edemedik, iyi edemedik. Ama bu Akbaşlar öyle uysal hayvanlar ki bunlar kendi yavrusu dışında başka köpeklerin de yavrularını emzirip büyütüyor. Sultan’ın dört yavrusu var, ölen köpeğimizin de dört yavrusu vardı. Şimdi Sultan’ın sekiz yavrusu olmuş oldu. Bu Akbaş köpekleri başka yavruları kendi yavrularından ayırmaz. Sanki hepsi kendi yavrusu gibi bakıyor hiç ayırt etmiyor. Ben yıllardır burada bir sürü köpek yetiştirdim fakat Akbaş köpekleri gibi uysalını görmedim. Bunlar birbirlerinin yavrularını emzirebiliyor” ifadelerini kullandı.