Etiket: güncelhaberler

  • Kalp krizi oranı çok fazla

    Kalp krizi oranı çok fazla

    Doktor Öğretim Üyesi Emrah Aksakal, kalp ve damar hastalıkları, kalp ve dolaşım sisteminin herhangi bir hastalığını kapsayan geniş bir grubu temsil eden terim olduğunu belirterek, “Kalp ve damar hastalıkları, insanlarda en sık görülen ve en çok ölüme sebep olan hastalıklardır. Bu nedenle ülkemizde ve tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Kalbi besleyen damarlar olan koroner damarlarda, zaman içinde oluşan yağ plaklarına bağlı tıkanmalar sonucunda, tüm dünyada yaklaşık 17.3 milyon ölüm gerçekleşmekte; ülkemizde ise her yıl yaklaşık 300 bin insan kalp krizi geçirmekte ve yaklaşık 125 bin kişi bu hastalığın getirdiği problemler nedeniyle hayatını kaybetmektedir.” şeklinde konuştu.

    “Yaşam tarzı önemli bir etken”

    Kalp ve damar hastalıklarının temel belirtilerinin göğüs ağrısı, nefes darlığı, bayılma ve çarpıntı olduğunu ifade eden Aksakal, “Tıkalı olan damarın beslediği organla ilgili belirtiler, örneğin bacak damar tıkanıklığında bacakta ağrı, soğuma, uyuşukluk ve güçsüzlük olur. Kalp hastalıklarını tetikleyen birçok etken vardır. Özellikle kişilerin yaşam tarzı kalp hastalıklarının gelişiminde önemli rol oynar. Dünya Sağlık Örgütü, uygun yaşam tarzı değişiklikleri ve değiştirilebilir risk faktörlerinin kontrol altına alınması ile kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin dörtte üçünden fazlasının önlenebileceğini bildirmektedir.” dedi.

    “Değiştirilebilir ve değiştirilemez risk faktörleri”

    Kalp ve damar hastalıklarında değiştirilebilir ve değiştirilemez risk faktörlerinin olduğunu hatırlatan Doktor Emrah Aksakal, şöyle devam etti “Yaş, cinsiyet ve genetik özellikler gibi risk faktörleri değiştirilemeyen risk faktörleri olarak değerlendirilmektedir. İleri yaş, erkek cinsiyet ve ailede erken yaşta kalp ve damar hastalığı öyküsü olması kişide hastalığın gelişme riskini artırır. Cinsiyet konusunu biraz daha açmak gerekirse, kadınlarda kalp ve damar hastalıkları yaklaşık 10 yıl daha geç ortaya çıkmaktadır. Ancak özellikle 70 yaş sonrası kadın hastalarda kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölüm sıklığının daha fazla olduğu bilinir. Değiştirilebilir risk faktörleri ise hipertansiyon (yüksek tansiyon), diyabet (şeker hastalığı), obezite, yüksek kan yağları, sağlıksız beslenme, tütün kullanımı, hareketsiz yaşam, hava kirliliği ve stres gibi çok sık olarak rastlanan durumlardır. Kalp ve damar hastalıklarının en büyük sebeplerinden olan bu risk faktörleri asıl odaklanmamız gereken noktalardır. Risk faktörüm var, ne yapmalıyım? Risk faktörlerinden herhangi birini taşıyan kişilerin en azından senelik olarak bir kalp muayenesi yaptırmaları gerekmektedir. Herhangi bir hastalığı veya herhangi bir şikâyeti olmayan 40 yaş üstü erkeklerin ve 50 yaş üstü kadınların da kalp ve damar hastalıkları açısından tarama yaptırmaları gerekmektedir.”

    “Sağlıklı beslenme çok önemli”

    Kalp ve damar hastalıkları noktasındaki korunma yollarını da anlatan Aksakal, Erzurum İl Sağlık Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Halk Sağlığı Bülteni” nin 9’uncu sayısında konu ile ilgili kaleme aldığı yazıda “Kalp ve damar sağlığı, bu hastalığa yol açan nedenleri ortadan kaldırmakla, sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri ve kalp dostu beslenme ile mümkündür. Genellikle hipertansiyon, diyabet, obezite, kan yağlarındaki yükseklik, tütün kullanımı gibi faktörler kalp rahatsızlıklarını etkilemektedir. Düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme gibi basit aktivite ve yaşam tarzı değişiklikleriyle hem bu hastalıklar engellenebilmekte hem de kalp ve damar hastalıklarının önüne geçilebilmektedir. Sağlıklı beslenmeye önem gösterin. Kardiyovasküler riskinizi öğrenenin, kilo durumunuzu ve obez olup olmadığınızı öğrenin. Kan basıncınızı ölçtürün. Kan şekerinizi öğrenin. Kan yağlarınızı öğrenin. Alkol tüketmeyin. Stresten uzak kalın. Hekiminizin verdiği sağlıklı yaşam önerilerine uyun ve kontrollerinize gitmeyi unutmayın.” diye konuştu.

  • Mevsim geçişleri en çok kadınları etkiliyor

    Mevsim geçişleri en çok kadınları etkiliyor

    Sosyal bir canlı olan insanı fiziksel ve psikolojik olarak en çok etkileyen faktördelerken birinin mevsim geçişleri olduğunu belirten Öğretim Üyesi Uzman Psikolog Tuğçe Alemdar, “Yaz aylarında mutluluk hormonu dediğimiz serotonin hormonunda bir artış gözlemleniyor. Serotonin hormonu bizi daha enerjik hissettiriyor. Daha erken uyanıyoruz, güne daha güçlü başlıyoruz. Bu geçiş mevsimlerinde sirkadiyen ritimde (dünyanın kendi ekseni etrafında yaklaşık 24 saat süren dönüşünün canlılar üzerinde oluşturduğu biyokimyasal, fizyolojik ve davranışsal ritimlerin tekrar edilmesi) bir bozulma oluyor. Uyku düzenimiz değişiyor. Serotonin yerine melatonin salgılanımı artıyor. Melatonin karanlıkta artan ve uyku yapan bir hormon” dedi.

    Depresyona neden oluyor

    Melatonin hormonunun sonbaharla birlikte artışa geçtiğini ifade eden Uzman Psikolog Tuğçe Alemdar, bu hormonun insanda neden olan fiziksel ve ruhsal etkilerini şöyle sıraladı:

    “Sabahları uyanamama hali, gergin olma, huzursuzluk, sürekli bir uykulu olma hali, halsizlik, agresyon, düzensiz iştah, üzgün olma, iş stresinin verdiği bunalımlar, kaygı ve umutsuzluk gibi belirtiler bu semptoma eşlik ediyor. Bunlar görüldüğünde genelde ‘mevsim geçişlerindendir, geçer’ diye tepki veriyorlar ancak böyle diyerek hafife almak tehlike arz ediyor. Çünkü iki haftadan daha uzun bir sürede kendini depresyona çevirebiliyor. Bu belirtiler iki haftadan daha uzun sürüyorsa mutlaka bir uzmana başvurmak gerekiyor.”

    “Kadınlarda daha sık görülüyor, erkekler daha ağır geçiriyor”

    Mevsim geçişlerinin daha çok kadınları etkilemesinin nedenlerini anlatan Alemdar, “Kadınlar yapısal olarak daha hassas, daha empatik ve dışa dönük oldukları için daha çok etkileniyorlar. Depresyon geçmişi olan ya da genetik olarak depresyona yatkın kişilerde de çok sık rastlanıyor. Ayrıca mükemmeliyetçi yapısı olan, esnek olmayan, alerjik rahatsızlıklara sahip olan kişilerde rastlanıyor. Alerjik rahatsızlıkların depresyonla ilgili bir bağlantısının olduğu bulundu. Ayrıca sosyal iletişime kapalı, içe dönük kişilik yapısına sahip olan kişilerde de çok sık rastlanıyor. Nitekim kadınlar daha çok etkilense de belirtiler erkeklerde daha ağır yaşanıyor” şeklinde konuştu.

    “Etkiyi en az indirmek için kendinize vakit ayırın”

    Mevsim geçişlerinin olumsuz etkilerinden korunmak için öncelikle uyku düzenine dikkat edilmesi gerektiğini belirten Alemdar,

    “Uyku saatiyle kalkış saatinin aynı olması gerekiyor. Uyumadan bir saat önce sıvı tüketimi, üç saat önce de yemek tüketimi yapılmaması gerekiyor. Kahvaltı mutlaka yapılmalı. Çünkü vücuttaki şekeri düzenliyor ve duygusal dalgalanmaları etkiliyor. Kişi gün içinde hareket halinde olmalı. Sürekli oturulan bir işe sahipsek, kalkmalı, yürüyüşler yapmalıyız. Kendimize vakit ayırmalıyız. Yaz döneminde yoğun bir döneme geçiş yaşadığımız için stres yükü de artıyor. Bu yüzden kişinin kendine vakit ayırması, rahat hissedeceği, stresten uzaklaşacağı etkinlikler gerçekleştirmesi gerekiyor. Unutkanlıkları artacağı için hafızaya yatkın kitap okumak gibi eylemler yapılmalı. En önemlisi psikoterapi desteği alınması gerekiyor” dedi.

  • Dikkat hayati tehlike: Zatürre!

    Dikkat hayati tehlike: Zatürre!

    Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Uzm. Dr. Bilge Özgür Yüksel, 12 Kasım Dünya Zatürre Günü nedeniyle açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Yüksel, ateş, terleme, nefes alırken ya da öksürürken göğüs ağrısı, yorgunluk ve koyu renkli balgam gibi belirtilerle etkisini hissettiren zatürrenin virüs, mantar veya bakterilerin yol açabildiği tehlikeli bir akciğer hastalığı olduğunu söyledi.

    “Her yaştan kişide görülebilir”

    Zatürrenin her yaştan kişide görülebileceğini ifade eden Uzm. Dr. Yüksel, hastaların şikâyetlerinin de hastalığın türüne ve kişinin genel sağlık durumuna göre değişiklik gösterebileceğini belirterek, dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgiler verdi.

    “Akciğer dokusunun iltihabı”

    Tıpta pnömoni adıyla bilinen zatürrenin akciğer dokusunun iltihabı olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Yüksel, “Zatürre hastalığı olan kişilerde akciğer dokularının iltihaplanması sonucu alveol adı verilen hava kesecikleri, iltihapla veya sıvıyla dolarak solunan oksijenin kan dolaşımına girmesini engeller. Aynı zamanda kan dolaşımındaki karbondioksit gazının da vücut dışına çıkmasını zorlaştırarak kandaki karbondioksit oranının artmasına yol açar” diye konuştu.

    “Korunmak için grip ve zatürre aşısı ihmal edilmemeli”

    Zatürre hastalığının yaşının olmadığını dile getiren Uzm. Dr. Yüksel, “Elbette bazı kişilerin zatürreye yakalanma ihtimalinin diğerlerine oranla daha fazla olduğu söylenebilir. 2 yaşın altındakiler, 65 yaşın üzerindekiler, kronik akciğer hastalıkları olanlar, sistemik rahatsızlıkları bulunanlar, bağışıklık sistemi baskılananlar, alkol ve sigara kullananlar, kimyasal maddelere maruz kalanlar için zatürre riski daha yüksektir. Bu yüzden zatürreden korunmak için grip ve pnömokok (zatürre) aşısı yaptırılması ihmal edilmemelidir” şeklinde konuştu.

    “Hayatı tehdit edebilir”

    Zatürre tedavisinde hastalığa neden olan temel unsurun doğru tespit edilmesi gerektiğinin altını çizen Uzm. Dr. Yüksel, şu bilgileri paylaştı:

    “Tedavisine geç kalındığında zatürre ölümcül bir hastalık haline gelebilir. Nitekim, dünyada ve ülkemizde hastane başvurularının en sık nedenleri arasındadır. Ülkemizdeki ölüm nedenleri arasında da 5’inci sırada yer alır. Kişinin kronik hastalıkları olduğunda veya kişi ileri yaştaysa, zatürrenin daha ağır seyrederek hayati risk oluşturabildiği bilinmektedir.”

    “Grip, zatürreye dönüşürse daha ağır seyreder”

    Grip virüsünün bazen doğrudan zatürreye neden olabileceğini ifade eden Uzm. Dr. Yüksel, “Grip zatürreye neden olmasa da, solunum yollarında oluşturduğu tahribat bakterilerin ve mantarların yol açtığı zatürre türünün ortaya çıkması için uygun zemin hazırlayabilir. Gribin zatürreye dönmesi halinde hastalığın çok daha ağır geçeceği bilinmektedir. Bu yüzden zatürreden ve gripten korunmak için yapılması gerekenler hakkında bilgi sahibi olunmalıdır” açıklamasında bulundu.

    “Zatürre bulaşıcı olabilir”

    Zatürrenin bulaşıcı olabileceğine de değinen Uzm. Dr. Yüksel, “Çoğu bakteriyel pnömoni türü bulaşıcı değildir. Bakteriler bir kişiden diğerine yayılabilir, bulaşabilir ancak zatürre (pnömoni), burun ve boğazda bulunan bakteriler akciğer dokusunu istila ettiğinde bağışıklık sistemi zayıf olan ya da zatürre için diğer risk faktörlerine sahip kişilerde ortaya çıkar. Yine de tüm bakteriyel veya viral zatürre türlerinin bulaşıcı olma potansiyelinin olduğu unutulmamalıdır. Zatürre olan bir yetişkinin ya da çocuğun bu hastalığı ne kadar süre bulaştırabileceğini söylemek için zatürreye neden olan mikrop veya organizmanın türünü bilmek gerekir” ifadelerini kullandı.

    “Önlenebilir bir hastalık”

    Zatürrenin nasıl önlenebileceğini anlatan Uzm. Dr. Yüksel, “Her ne kadar zatürre ciddi bir akciğer hastalığı olsa ve birçok kişinin yaşamını tehdit etse de, önlenebilir nitelik taşır. Grip aşısı yaptırılarak zatürreye yakalanma riski azaltılabilir. Özellikle 65 yaş ve üzerinde olanlar, kronik akciğer hastalıkları bulunanlar, riskli hastalarla karşılaşma ihtimali yüksek olan sağlık personelleri ve toplum hizmetinde çalışanlar her sene grip aşısı olmalıdır. Pnömokok bakterisi nedeniyle oluşan zatürre, ‘toplum kökenli zatürre’ olarak tanımlanır ve görülme sıklığı çok yüksektir. Özellikle kış aylarında herkesi tehdit edebilen bu bakterinin yol açabileceği hastalıklardan korunmak için pnömokok aşısı yaptırılmalıdır. Konjuge Pnömokok ve Pnömokok aşıları, her yaştan kişinin bu hastalığa yakalanma riskinin azaltılması için önemlidir” şeklinde konuştu.

    “Korunmak için 4 hayati öneri”

    Uzm. Dr. Yüksel, zatürreden korunmak için önerilerini şöyle sıraladı: “Ellerin düzenli yıkanması gerekir. Öksürürken ya da hapşırırken ağız tek kullanımlık mendillerle ya da dirsekle kapatılmalıdır. Sağlıklı beslenilmeli ve uyku düzenine dikkat edilmelidir. Sigara mutlaka bırakılmalıdır.”

  • İnşaat maliyetleri yüzde 67,93 arttı

    İnşaat maliyetleri yüzde 67,93 arttı

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 yılı Eylül ayına ilişkin inşaat maliyet endeksindeki değişimleri açıkladı. Buna göre, inşaat maliyet endeksi, 2023 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 2,46 arttı, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 67,93 arttı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 3,39 arttı, işçilik endeksi yüzde 0,30 arttı. Ayrıca bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 54,15 arttı, işçilik endeksi yüzde 114,05 arttı.

    Bina inşaatı maliyet endeksi yıllık yüzde 66,08 arttı, aylık yüzde 2,47 arttı

    Bina inşaatı maliyet endeksi, bir önceki aya göre yüzde 2,47 arttı, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 66,08 arttı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 3,49 arttı, işçilik endeksi yüzde 0,21 arttı. Ayrıca bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 51,26 arttı, işçilik endeksi yüzde 113,93 arttı.

    Bina dışı yapılar için inşaat maliyet endeksi yıllık yüzde 73,97 arttı, aylık yüzde 2,44 arttı

    Bina dışı yapılar için inşaat maliyet endeksi, bir önceki aya göre yüzde 2,44 arttı, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 73,97 arttı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 3,09 arttı, işçilik endeksi yüzde 0,61 arttı. Ayrıca bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 63,27 arttı, işçilik endeksi yüzde 114,50 arttı.

  • Glütensiz beslenme furyasına dikkat

    Glütensiz beslenme furyasına dikkat

    Son dönemlerde sosyal medyada popülerleşen ‘glütensiz beslenme’ furyası nedeniyle birçok kişi buğday, arpa ve çavdar yemiyor. Ancak uzmanlar glüten alerjisi olmayan kişilerin bu tarz beslenmesinin gereksiz olduğunu söylüyor.

    Konuyla ilgili bilgi veren Alerji ve İmmünoloji Uzmanı Dr. Leyla Çevirme, “Glgtenli ürünleri yediğinde oluşan hassasiyetlerin hepsi alerji değildir. Hangisi alerji, hangisi hastalık onu doktorlar ile çözmek gerekiyor. İnsanlar kafalarına göre bunun kararını vermemeliler. Çölyak hastalığı varsa ya da buğdayla ilgili bir alerjisi varsa, ki biz bunları kan ve deri testiyle saptıyoruz. Çölyak olanları gastroenteroloji uzmanları biopsi ve bazı testler ile saptıyor. Bizim ‘hayatınızdan sütü, glüteni çıkartın’ dememiz gerekiyor. Onun dışındakiler çok bilinçli hareket değil” ifadelerini kullandı.

    “Hastalarımız tek başına karar vermesin”

    Sosyal medyadaki furyanın çok tehlikeli olduğuna dikkat çeken Dr. Çevirme, “Bazı hastalarımız Google üzerinden çözüm bulup, glütensiz beslenmeye başlıyor. Bunu kesinlikle önermiyoruz. İnternet hekimliği yapılmasın istiyoruz. Bizlerin tanı koyması gerekiyor. Özellikle hastalık oluşturabilecek semptom varsa biz uzmanlar karar verelim. Hastalarımız tek başına karar verip, tedavi yoluna gitmesinler” dedi.

    Alerji ve İmmünoloji Uzmanı Dr. Leyla Çevirme, mevsimsel geçiş nedeniyle alerji vakalarında artış yaşandığını da söyledi.

  • İstanbul’da Ata’ya saygı duruşu

    İstanbul’da Ata’ya saygı duruşu

    Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938’te ebediyete intikal etmesinin ardından 85 yıl geçti. İstanbul Cevizlibağ’da trafikteki tüm araçlar durarak sürücüleri aşağıya indi.

    Metrobüs duraklarında ve üst geçitte duran vatandaşlar 1 dakikalık saygı duruşunda bulundu.

  • Bakan Güler’den 10 Kasım mesajı

    Bakan Güler’den 10 Kasım mesajı

    Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler 10 Kasım sebebiyle mesaj yayımladı. Güler yayımladığı mesajında, “Bugün, Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük devlet adamı ve ebedî başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, sonsuzluğa uğurlanışının 85’inci yıl dönümünde saygı, şükran ve özlemle anıyoruz.

    Atatürk; asil milletimize esaret prangasının vurulmak istendiği, ümitlerin tükendiği bir dönemde istiklal ve hürriyet aşkıyla harekete geçmiş; Millî Mücadelemize liderlik ederek, tüm imkânsızlıklara rağmen verilen mücadeleyi zaferle taçlandırmıştır. Şanlı tarihimizin altın sayfalarında müstesna bir yeri olan bu zafer, aynı zamanda onun ne kadar büyük bir komutan ve askerî deha olduğunu göstermiştir.
    Fedakârlığı, azmi, kararlılığı ve inancı ile Türk milletinin müstesna lideri olan Atatürk’ün bizlere bıraktığı en büyük miras, bu yıl kuruluşunun 100’üncü yılına ulaşmanın hep birlikte gurur ve mutluluğunu yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti’dir” ifadelerine yer verdi.

    Bakan Güler mesajına şöyle devam etti:
    “Cumhuriyetimizi geleceğe güvenle taşımak, kalkındırmak ve bu coğrafyada ilelebet payidar kılmak bizlerin en önemli vazifesidir.
    Millî Savunma Bakanlığı olarak bu anlayışla, ülkemize yönelecek tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmek, ülkemizin ve milletimizin hak ve menfaatlerini korumak için gece gündüz demeden mücadele ediyoruz.
    Bugünkü büyük ve güçlü Türkiye’nin temellerini atan Atatürk’ün, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma yolundaki hayalleri ve hedefleri, bütün faaliyetlerimizde yolumuzu aydınlatmakta, azim ve kararlılıkla sürdürdüğümüz mücadelelerde en büyük motivasyon kaynağımız olmaktadır.

    Bu duygu ve düşüncelerle, başta ebedî başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, vatan ve millet uğrunda gözlerini kırpmadan canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyor; hayatta olan gazilerimiz ile şehit ve gazi ailelerimize saygılarımı sunuyorum. Aziz Atatürk! Vatan sana minnettardır! Ruhun şad olsun!”

  • Dış ticaret haddi 86,3’e yükseldi

    Dış ticaret haddi 86,3’e yükseldi

    İhracat birim değer endeksinin ithalat birim değer endeksine bölünmesiyle hesaplanan ve 2022 yılı Eylül ayında 72,3 olarak elde edilmiş olan dış ticaret haddi, 14,0 puan artarak, 2023 yılı Eylül ayında 86,3 oldu.

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 yılı Eylül ayına ilişkin dış ticaret endekslerini açıkladı. Buna göre, ihracat birim değer endeksi Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1,2 azaldı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre gıda, içecek ve tütünde yüzde 0,7 azaldı, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 12,4 azaldı, yakıtlarda yüzde 11,2 azaldı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 0,3 arttı.
    İhracat miktar endeksi Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,7 arttı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre gıda, içecek ve tütünde yüzde 6,6 arttı, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 14,1 arttı, yakıtlarda yüzde 13,5 arttı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 4,2 azaldı.

    İthalat birim değer endeksi yüzde 17,1 azaldı

    İthalat birim değer endeksi Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 17,1 azaldı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre, gıda, içecek ve tütünde yüzde 8,4 azaldı, yakıtlarda yüzde 43,4 azaldı, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 18,0 azaldı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 5,6 azaldı.

    İthalat miktar endeksi yüzde 3,1 arttı

    İthalat miktar endeksi Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,1 arttı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre, gıda, içecek ve tütünde yüzde 11,2 azaldı, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 15,4 azaldı, yakıtlarda yüzde 12,3 arttı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 7,7 arttı.

    Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ihracat miktar endeksi yüzde 3,1 arttı

    Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ihracat miktar endeksi; 2023 Ağustos ayında 154,4 iken 2023 Eylül ayında yüzde 3,1 oranında artarak 159,2 oldu. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise ihracat miktar endeksi; 2022 yılı Eylül ayında 156,5 iken 2023 yılı Eylül ayında yüzde 4,8 oranında artarak 164,0 oldu.

    Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ithalat miktar endeksi yüzde 2,9 azaldı

    Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ithalat miktar endeksi; 2023 Ağustos ayında 129,6 iken 2023 Eylül ayında yüzde 2,9 oranında azalarak 125,8 oldu. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise ithalat miktar endeksi; 2022 yılı Eylül ayında 114,8 iken 2023 yılı Eylül ayında yüzde 6,6 oranında artarak 122,3 oldu.

  • 12 yıldır dinmeyen acı

    12 yıldır dinmeyen acı

    Van’da 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 yılında meydana gelen her iki yıkıcı depremde toplam 604 kişinin ölümüne, yüzlerce insanın yaralanmasına ve binlerce binanın ağır hasar görmesine yol açtı. Üzerinden 12 yılın geçtiği depremde 12’si çocuk 15 kişinin yaşamını yitirdiği Tuşba ilçesine bağlı Dağönü Mahallesi’nde eşi ve 3 çocuğunu kaybeden, 18 yaşındaki kızı Esmanur ile hayata tutunan Murat Yürük, yaşanan deprem felaketinin acılarını unutamıyor. Yürük, depremin yıldönümünde eşi ve çocuklarının kabri başına giderek dualar okudu.

    “Kerpiç evlerimiz birkaç saniye içinde yok oldu”

    Murat Yürük, 2011 yılında meydana gelen depremde köylerinin yerle bir olduğunu belirtti.

    Kerpiç evlerinin birkaç saniye içinde yok olduğunu ifade eden Yürük, “Depremde eşimi ve 3 çocuğumu kaybettim. Bir kızımla hayatta kaldım. Deprem sırasında kızımla dışarıda çalışıyorduk ama ailemin geri kalanı evdeydi. Kızım şu an liseye gidiyor. Depremin yıkıcı sebebi toprak evlerimizdi. Bu yüzden evlerimiz yerle bir oldu” dedi.

    Köylerindeki evlerin yeniden inşa edildiğini ve şu an depreme dayanıklı evlerinin olduğunu dile getiren Yürük, “Evlerimizde güvenli bir şekilde yaşıyoruz. Bugünde çocuklarımın mezarına gelerek kendilerine dua okudum. Aslında haftada birkaç kez mezara gelip kedilerine Fatiha ve Yasin sürelerini okuyorum” diye konuştu.

    Yapıların sağlam inşa edilmesini ve kerpiç benzeri evlerde kesinlikle oturulmaması gerektiğini ifade eden Yürük, kendi yaşadıkları acıyı başkasının yaşamaması temennisinde bulundu.

  • Uzungöl’ü bekleyen sinsi tehlike

    Uzungöl’ü bekleyen sinsi tehlike

    Gölün giderek sığ hale gelmesinin nedeni olarak gösterilen Uzungöl’ü besleyen Haldizen Deresi üzerindeki tersip bentlerinin temizlenmemesi gösterilirken, DSİ geçtiğimiz günlerde gölün çamur ve balçıkla dolmaması için tersip bentlerinin temizlemek için çalışma başlattı.

    Temel problemimiz gölün kirliliği ve gittikçi sığlaşması

    Uzungöl Birlik A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı İdris Akyüz, gölün temel probleminin kirlilik olduğunu belirterek “Temel problemimiz temizlik. Buraya ortalama günde 30 bine yakın ziyaretçi geliyor dolayısıyla doğal olarak temizliği biraz zor oluyor. Maalesef üzülerek belirtmek isterim ki; yerel yönetimler bu konuda çok pasif kalıyor, üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmekten zorlanıyorlar. Göl, yaklaşık 6-7 sene önce temizlendiği seviyeye maalesef geri döndü. Bunun en büyük sebebi Uzungölü’ün girişindeki tersip bentlerinin temizlenmemesi idi. Şu anda burada yaklaşık ortalama derinlik 3-4 metreye kadar düştü yer yer yarım metre civarında bir derinlik söz konusu. 20-25 yıl önceki derinlik yaklaşık 35 metre iken bugün maalesef 4 metrelerde. Şuan bakıldığında özellikle gölün güney tarafı son derece sığlaştı son derece doldu. Bunun temizlenmesi de zor çünkü bir önceki temizlik çok sorunlu geçmişti. Dolayısıyla temizlenmekten ziyade dolmamasını önleyecek tedbirlerin acilen alınması gerekiyor” diye konuştu.

    Tersip bentlerinde çalışma başlatıldı

    Uzungöl Mahalle Muhtarı Mehmet Öztürk ise DSİ tarafından gölü korumak için tersip bentlerinde çalışmaların başladığını belirterek “Uzungöl’ü korumak için 4 tane tersip bendi yapıldı. Ancak şuanda 3-4 senedir boşaltılmadığı için doldu. Şuanda boşaltma çalışması yapılıyor. Bu gölün alüvyonlarla dolmasını engellemek istiyoruz. Göl şuanda 1-2 metre dolmuş durumda. İnşallah ilerideki zamanlarda bu gölü temizletmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Yetkililerden bu konuda yardım bekliyoruz. Uzungöl’ü korumak istiyoruz” ifadelerini kullandı.