Etiket: güncelhaberler

  • “Yarım kalan hayal” gerçekleştirildi

    “Yarım kalan hayal” gerçekleştirildi

    İzmir’de yaşayan, Makedonya doğumlu 68 yaşındaki Mevlide Demir, içinde ukde kalan eğitim hayalini gerçeğe dönüştürerek herkesin takdirini kazandı. Vefat eden eşinin ‘Ben hayallerimi gerçekleştirdim, senin hiç hayalin yok mu?’ sorusu üzerine harekete geçen, emekli, 3 çocuk ve 2 torun sahibi Demir, ailesinin engeli sebebiyle hayalini kurduğu eğitim hayatına tekrar başlama kararı aldı.

    60 yaşında ortaokul, 68 yaşında üniversiteli oldu

    60 yaşında ortaokul eğitimine başlayan ve ardından devam eden süreçte lise eğitimini tamamlayan Demir, daha sonra üniversite sınavına girdi, Ege Üniversitesi İşletme Bölümünü kazandı ve 68 yaşında üniversiteli oldu. Mevlide Demir, şimdilerde eğitimini aksatmadan, titizlikle derslerini üniversiteden takip ediyor. Demir, aynı zamanda okuduğu bölümün yanında ikinci bir üniversite olarak da Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinde Sağlık Yönetimi eğitimini de sürdürüyor.

    “Her şey eşimin bana ‘Senin hiç hayalin yok mu?’ sorusunu sormasıyla başladı”

    Yarım kalan eğitim hayatına, vefat eden eşinin kendisine yönelttiği bir soru üzerine başlama kararı aldığını söyleyen Mevlide Demir, “Eşimin bütün hayali emekli olduktan sonra köye yerleşmekti. Eşim bana ‘Senin hiç hayalin olmadı mı?’ diye sordu. Ben de ‘Olmaz mı var tabii; fakat benim hayalime geç kalındı bey’ dedim. Eşim de bana ‘Söyle, şimdiye kadar neden söylemedin?’ diye sordu. Ben de ‘Konusu açılmadı’ şeklinde cevap verdim; çünkü hayallerim yarım kalınca ben okul konusunu kapattım ve iş hayatına başlamıştım. Eşimin bu sorusu üzerine ortaokul eğitimimi tamamlama kararı aldım. Hayallerime kavuşacaktım, heyecanlıydım. Eğitim hayatıma başlayınca ortaokulu hemen bitirip ardından liseye başladım. Daha sonra liseyi de bitirip üniversiteye başladım. Hepsi art arda hızlıca gerçekleşti. İlk gördüğüm üniversite Ege Üniversitesi. Başka üniversite görmedim. Kendi çocuklarıma çok çalışın Ege Üniversitesini kazanın diyordum; çünkü onlar eğer burayı kazanırsa ben de onlar sayesinde burayı görecektim. Ben şimdi buradayım, başardım” şeklinde konuştu.

    “Üniversiteyi kazandığımı duyunca mutluluktan uyuyamadım”

    Üniversiteyi kazandığını öğrendiğinde heyecandan ağladığını söyleyen Mevlide Demir, “Üniversite sınav sonuçları açıklandığında ben köydeydim. Kızım beni aradı ve ağlıyordu. ‘Ne oldu kızım?’ dedim. Bana ‘Heyecandan ağlıyorum anne, Ege Üniversitesini kazanmışsın’ dedi. İnanamadım ve ben de ağlamaya başladım. Kızıma ‘Kızım yanlış bir şey olmasın dikkatli bak’ dedim. O da bana ‘Anne iyice baktım’ dedi. O gün mutluluktan gece uyumadım. Okula kaydımı yaptırdım ve ilk gün heyecanlı bir şekilde derse gittim. Sınıftaki gençlere ‘Günaydın’ diyerek güne heyecanla başladım. İlk başta hazırlık eğitimi görecektim. Ben de liseyi bitirdim; ama okulun verdiği kitaplarla eğitim gördüm sadece. Gençler çok rahat bir şekilde İngilizceyi kavrıyordu. İlk gün hoca bana soru soracak ve cevap veremeyeceğim diye çok heyecanlandım. O gün hemen eve gittim ve kızıma bana İngilizceyi en ayrıntılı şekilde baştan öğret dedim. Yavaş yavaş kendimi geliştirdim. Hazırlık sınıfını mutlaka geçmeliyim ki normal eğitime geçme hakkına sahip olayım” dedi.

    “Babam ‘Kız çocuğunu okutmam’ dedi”

    Babasının, okumasına izin vermediği için tüm umudunun o zamanlarda yıkıldığını belirten Demir, “Biz ilkokulu bitirdikten sonra babam bize ‘Kim okumaya devam edecek?’ diye sordu. Ben hemen parmak kaldırdım. Babam bana ‘Sen elini indir’ dedi. Benim tüm umudum o an yıkıldı. Okuma serüvenim orada son buldu. İlkokulu bitirdikten sonra hocalarım benden bir ışık gördü. ‘Okuyacak olan var mı?’ dedikleri zaman ben zaten parmağımı kaldırırdım. Babamın eğitim hayatıma izin vereceklerini düşünüyorlardı. Okul önlüğüm bile dikilmişti okula gideceğim zaman. En kötü günün ne gün dediklerinde ben de o günden bahseder ve okulda çekildiğim fotoğrafı gösterirdim. Benim için çok acı bir gündü” ifadelerini kullandı.

    “Babamı affettim”

    Hedefinin 4 yıllık eğitimi zamanında ve başarıyla tamamlamak olduğuna değinen Demir, sözlerine şunları da ekledi:
    “Ayrıca Açıköğretim Fakültesinde Sağlık Yönetimi Bölümü okuyorum. Bu bölümü de bitirmem lazım. İmkan varsa niye okumayayım ki. Gençler de okumalılar. Değişik kitaplar okudukça babamı daha iyi anladım. O, zamanında ailesinden öyle gördüğü için beni okutmamıştı. Babamın kabrine gidip babamdan özür diledim. Beni okutmadığın için ben de seni affediyorum dedim ve sen de beni affet baba dedim. O gece babam rüyama girdi. Çok duygulandım.”

    Mevlide Demir’in sınıfa ilk geldiğinde onunla gurur duyduğunu söyleyen sınıf arkadaşı Beyza Öztürk de, “Mevlide abla yılmamış, pes etmemiş ve hayallerine kavuşmuş. Hocalar kelimelerin doğru telaffuzlarını söylediğinde bizim aklımızdan uçup gidiyor; ama Mevlide abla onu not ediyor, tekrar tekrar üstüne düşüyor. Biz gerçekten ona imreniyoruz. Tekrardan ilk günkü heyecanı var ve bu bizi mutlu ediyor. Gerçekten Türk kadını böyle olmalı. O gururu bize veriyor ve ilham kaynağı oluyor” ifadelerine yer verdi.

    Kendilerine bir anne şefkatiyle yaklaştığını belirten sınıf arkadaşı Caner Mısırlıoğlu ise, “Bizim bu yaşta yapamadıklarımızı onun o yaşta yapması gerçekten kendi açısından çok büyük bir başarı. İçinde geçmişten kalan bir eksiklik vardı. Mevlide ablanın bu yaşta bunu yapabilmesi gerçekten benim açımdan da gurur verici onun açısından da gurur verici bir olay. Bize anne şefkatiyle yaklaşıyor. Çok samimi biri olduğunu düşünüyorum. Bizlere de örnek oluyor” dedi.

  • 30 yıldır sokak hayvanlarına bakıyor

    30 yıldır sokak hayvanlarına bakıyor

    Sinop’ta yaşayan Filiz Karabay (63), 30 yıldır her sabah oturduğu ve yakınındaki mahallelerde yaşayan sokak hayvanlarıyla ilgileniyor. Yakın zamanda bir cerrahi operasyon geçirecek olan Karabay, kendisi olmadığı süre zarfında Sinopluların hayvanları unutmamasını ve onlara yardım etmelerini istedi.

    Karabay, hayvanları çok sevdiğini ifade ederek, “30 sene, belki de daha fazla, hayvanları doyuruyorum. Hemen hemen her gün sabah ve akşam hayvanları doyuruyorum. Kuşlar, kediler, köpekler geliyor ve onları doyuruyorum. Evimin orada kediler var, onları doyuruyorum. Her gün bakıyorum, ilaçlarını veriyorum. İhtiyar bir köpeğimiz var, onun kulağına ilacını sıkıyorum. Onu Samsun’a götürdük, kalp rahatsızlığı var. Bir kutu ilaç 2 bin lira ve yaşadığı sürece almamız gerekiyor, ama durumumuz yok. Her sabah 9-10 gibi buradayım, geceleri de buradayım. İsteyenler yardımcı olabilirler. Ben hayvanları çok seviyorum; onların dünyası bambaşka ve içine girmeyen anlamaz” dedi.

    Günlük rutinini sıralayan Karabay, “Sabah kalkıyorum, çantamı hazırlıyorum. Yıllardır her gün böyleyim. İlk önce mahallemdeki kedileri doyuruyorum. Oradan buraya geliyorum. Kaç tane varsa görenler de geliyor, köpeklerin hepsini doyuruyorum. Doyurduktan sonra karşımızdaki dönerciler ve pasta satan bir yer var; hepsini sırayla geziyorum, onlar beni biliyorlar. Her gün artanları toplu veriyorlar. Parayla dönerciden kırıntı alıyorum, sadece buradaki değil, meydandaki hayvanlara da bakıyorum. Önüme gelen tüm hayvanlara veriyorum. Et sularını çöplerin yanlarına koyuyorum. Her günüm böyle geçiyor” diye konuştu.

    Sinoplulara yardım çağrısı

    Yakın bir zamanda ameliyat olacağını belirten Karabay, gençlerden ve Sinoplulardan yardım talebinde bulunarak, “Yaşım ilerledi, kollarım şiş, ellerimin de ameliyat olması gerekiyor. Gençlerden gelip yardım etmek isteyen olursa gelsin. Yakın zamanda ameliyat olacağım. Bunları kim doyuracak? Kim bakacak? Düşünüyorum. Akşamları gelsinler, kaplarımız var, artan yemekleri versinler. Kuru mama getirip verebilirler, bana yardımcı olabilirler” şeklinde konuştu.

    Hayvanların tasmalarının ve su kaplarının alınmasından şikayetçi olan Karabay, şunları dile getirdi:

    “Hayvanların boyunlarında tasmalar vardı. Bütün hepsine taktık, bir baktık 3 gün sonra tasmalar yok. Boyunlarının bütün tasmaları alındı. Bu tasmaları neden alıyorlar, anlamıyorum. 3 kuruşluk bir şey. Kendi köpeği varsa gidip alsın veterinerden, boyunlarından rica ediyorum; tasmaları almayın. Su kapları koydum ve bunları alıp gidiyorlar. Bunlar hayvanların su kapları, lütfen bunları almayın.”

  • 100 lira getirene 110 lira veriyor

    100 lira getirene 110 lira veriyor

    Elazığ’da fırın işleten Ensari Altındağ, para üstü verebilmek için madeni para bulmakta sıkıntı yaşamaya başladı. Müşterilerin çoğunluğunun kağıt para kullanmasıyla birlikte bozuk para sıkıntısı yaşamaya başlayan Altındağ, madeni para bulabilmek için yaptığı yöntemle şaşkına çevirdi. Dükkanın giriş kısmına astığı yazıda 100 lira 1’lik demir para getirene 110 lira vereceğini yazdı. Fırıncının bu yaptığı şaşkınlık oluştururken, vatandaşlar da yazıdan sonra fırına bozuk para getirmeye başladı.

    ”Bu yazıyı yazdırmadan önce kimse bize bozuk para getirmiyordu”

    10 yıldır fırında çalıştığını belirten Yusuf Altındağ, ”Burada bozuk para sıkıntısı yaşıyoruz. Bundan dolayı da böyle bir kampanya başlattık. Poğaçalarımız 7 lira ekmek ise 14 lira. Alışveriş yapanlar tüm para veriyor ama bizde bozuk para olmuyor. Alışveriş yapanlara 1 lira eksik ver desen vermez aynı zamanda fazlasını da almıyorlar. Bu yüzden patronumuz da bu kampanyayı başlattı. Dün itibariyle bayağı bozuk para gelmeye başladı. Kampanyamızda 100 lira getirene 110 lira veriyoruz. Bazıları bu durumu yanlış yorumlayabilir ama bizim bozuk paraya ihtiyacımız var.

    Vatandaşlarımız da dün itibariyle bozuk paralarını getirmeye devam ediyor. Böyle bir kampanya yapmadan önce vatandaşlarımız kumbarasındaki bozuk paraları getirmiyordu. Bu kampanyayla birlikte hem vatandaşlarımıza iyi oldu hem de bize iyi oldu. Vatandaşlarımız artık evdeki kumbaralarında ne kadar bozuk para varsa getiriyor. Dün 3 bin liraya yakın bir bozuk para geldi. Bu yazıyı yazdırmadan önce kimse bize kağıt para bozdurmuyordu” dedi.

  • İsrail hakkında suç duyurusu

    İsrail hakkında suç duyurusu

    Ankara 2 Nolu Barosu, İsrail’in Gazze’de sivillere karşı acımasızca yürüttüğü saldırılar nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Baro Başkanı Avukat Sabri Hafif burada yaptığı açıklamada, “Ankara 2 Nolu Barosu olarak dünyanın neresinde ve ne konumda olursa olsun sivillerin, kadınların, çocukların, hastaların, tedavi görenlerin katledilmesinin ve hastanelerin bombalanmasının hiçbir şekilde göz ardı edilmemesi, üstünün kapatılmaması gerektiğini savunuyoruz” dedi.

    “BM’yi İsrail’in Filistin topraklarını haksız işgaline yönelik cezalandırıcı kararlar almaya davet ediyoruz”

    Birleşmiş Milletler’i İsrail’in Filistin’i işgaline karşı caydırıcı ve cezalandırıcı kararlar almaya davet ettiklerini aktaran Hafif, “Birleşmiş Milletler’i İsrail’in Filistin topraklarını haksız işgaline yönelik eylemlerine karşı caydırıcı ve cezalandırıcı kararlar almaya ve uygulamaya davet ediyoruz. ABD’nin İsrail yanlısı tutumundan dolayı uluslararası hukuku hiçe saymasını ve her seferinde görmezden gelmesini kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.

    Tüm dünyanın ve başta İsrail’i, Filistin’in toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı duyması gerektiğini vurgulayan Hafif, şunları söyledi:
    “İsrail’in son saldırıları sebebiyle Gazze halkı elektrik, su, akaryakıt ve temel gıda maddelerinden mahrum kalmış, on binlerce insanın evi yıkılmıştır. Bu kapsamda bir an evvel Birleşmiş Milletler’den Cenevre Sözleşmesi kapsamında insani yardım koridorları açılmasını, denizden, havadan ve karadan insani yardımların ulaştırılmasının sağlanmasını insanlık namına talep ediyor, bu hususlar için ne gerekiyorsa yapacağımızı ifade ediyoruz.”
    Hafif, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Mescid-i Aksa ve Filistin halkının bekası için gerekeni yapacağından şüphelerinin olmadığını vurguladı. Tüm ülkelerin barolarına seslenen Hafif, savaş suçlarının tespiti ve yaşanan bu dramın sona ermesi, İsrail’in insan haklarını yok sayarak sürdürdüğü ölçüsüz saldırıları durdurması için baro olmanın gereklerini yapmaya çağırdı. Hafif, konuşmasını şöyle noktaladı:

    “Savaş suçları ve soykırım suçu Türk Ceza Kanunu’na göre dünyanın neresinde ve kim tarafından işlenirse işlensin, muhatabının kim olduğuna bakılmaksızın yer bakımından Türkiye’de kovuşturulabilir ve failler Türkiye’de yargılanabilir. Gazze’de yaşayan sivillerin evlerinin, şehri terk etmeye çalışan insanların araç konvoylarının ve özellikle hastane katliamının failleri ile ilgili Türk Ceza Kanunu 13. maddesindeki yargılama yetkisine binaen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk.”

  • İsrail Büyükelçiliği’ne oyuncaklar bırakıldı

    İsrail Büyükelçiliği’ne oyuncaklar bırakıldı

    İsrail’in Filistin’de sivil vatandaşlara yönelik düzenlediği saldırıların ardından Türkiye’nin farklı noktalarında protesto gerçekleşmişti. Saldırıların devam etmesi ile protestolar her geçen gün devam ediyor.

     

    Gerçekleşen protestoların biri Ankara’nın İsrail Büyükelçiliği önünde düzenlendi. Bir grup vatandaş İsrail Büyükelçiliğinin önüne gelerek bebek beşiği içine üzerlerine kan renginde boya dökülen oyuncak bebekler ve çocuk kıyafetleri bıraktı.

    Grup yapılan açıklamalarında Gazze için gözyaşının bittiği, boğazın düğümlendiği yer olduğunu belirterek olaysız bir şekilde dağıldı.

  • Yanlış beslenme, kansere sebep

    Yanlış beslenme, kansere sebep

    Aşırı miktarda kırmızı et tüketimi kolon, rektum ve prostat kanseri riskini artırdığını dile getiren  Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Nilüfer Avcı, aşırı kilonun ve yetersiz fiziksel aktivitenin göğüs, rahim, kolon ve yemek borusu kanserine sebep olabileceğini belirtti. Salamura et ve şarküteri tüketiminin kolon ve rektum kanserine yakalanma riskini artırdığını söyleyen Avcı, balık tüketiminin kolon ve rektum kanseri riskini azalttığını aktararak, şunları kaydetti:

    ”Bazı besinler toksik bileşenler içerir. Bu bileşenlerin bazıları pişirme yöntemleri sebebiyle açığa çıkar. Bazıları ise tarımda kullanılan zirai ilaç ve kimyasalların, kimyasal gübrelerin, parazit ilaçlarının kalıntılarıdır. Bu kimyasalların besinlerde bıraktığı kalıntılar insan sağlığı için son derece zararlıdır. Bu tarım ilaçlarının ilk kurbanları ise bu tehlikenin farkında olmayan çiftçilerdir. Ürünlerin hasat sonunda depolama, saklama, işleme ve arıtma teknikleri son derece önemlidir. Bu aşamalarda yapılan hatalar sağlığımız için gerekli gıdaları birer silah haline dönüştürebilir”

    Vücudun su ve mineral ihtiyacının dengeli olması gerektiğini vurgulayan Avcı, ”Bir yetişkinin günlük su ihtiyacı 2,5 litredir. Bunun bir litresini tükettiğimiz gıdalardan alırken kalan 1,5 litresini içeceklerden almak gerekir. Günde en az dört porsiyon meyve tüketin, mevsim meyvelerini tercih edin. Meyvelerinizi farklı öğünlerde tüketin. Günde bir veya iki porsiyon çiğ sebze ve en az bir porsiyon pişmiş sebze tüketin. Yeşil, sarı, kırmızı sebzelerden her gün en az birer porsiyon tüketin” dedi.

    Nohut, kuru fasulye ve barbunya gibi gıdaların kırmızı et miktarından biraz daha fazla tüketilmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Avcı, tüketilmesi gereken besinler şöyle sıraladı:

    ”Balık haftada bir mümkünse iki ya da üç kez tüketilmelidir. Yapay tatlandırıcı içeren tüm içeceklerden uzak durun. Özellikle semizotu ve ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeler antioksidan etki gösteren betakaroten ve lutein açısından zengindir. Kuarsetin tam bir antioksidan, antiinflamatuvar ve antialerjik etkiye sahiptir. Ek olarak antikanserojen kansere karşı koruyucu etkisi unutulmamalıdır. Kuarsetin daha çok soğan, elma ve karabuğdayda daha az miktarda da brüksel lahanası, lahana ve kuruyemişlerde bulunur. Domates, bir antioksidan olan likopen kaynağıdır. Ek olarak karoten ve vitamin E içerir. Likopen prostat ve akciğer kanserine karşı koruyucu özellik gösterir.”

    Zeytinyağının Akdeniz ülkelerinde daha fazla tüketildiğini söyleyen Avcı, ”Özellikle sızma zeytinyağı, rafine zeytinyağından çok daha fazla polifenol içerir. Polifenol tüketimi kanser vakaları ve kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin görülme sıklığını azaltır” diye belirtti.

    Avcı şunları kaydetti;

    ”Soğan ve sarmısak bolca tüketilmelidir. Soğan ve sarımsak güçlü bir karsinojen olan nitrozaminleri bloke ederek bizleri kansere karşı korur. Brokoli özellikle prostat kanserine karşı koruyucu rolü olan glukorafanin içerir. Kırmızı üzüm bolca resveratrol içerir. Resveratrol kansere karşı koruyucu özellik gösterirken kanser hücrelerinin büyümesini de önler. Ahududu, çilek ve yaban mersini gibi orman meyveleri antikanserojen olan elarjik asitten zengin meyvelerdir. Elarjik asit kiraz, armut, elma ve kivide de bulunur. Doğadaki birçok besin kaynağı insanın gelişimi için gereklidir.”

    Yeter ki sağlıklı var olabilmek için sağlıklı yaşamayı öğrenelim diye belirten Avcı, ”Sağlıklı beslenmek tek başına yeterli değildir. Spor yapmalı, zararlı alışkanlıklardan uzak durmalı, stres faktörlerini iyi yönetebilmeli, dinlenmeli ve farklı hobiler ile uğraşmalıyız. Unutmayalım bizi kansere karşı koruyacak veya bizim kanserimizi tedavi edebilecek tek bir besin yoktur” diyerek açıklamasını sonlandırdı.

  • Doğumdan sonraki 5 yıla dikkat

    Doğumdan sonraki 5 yıla dikkat

    İdiyopatik granülomatöz mastit hastalığının; Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ya da az gelişmiş ülkelerde sık görülen bir hastalık olduğunu kaydeden Prof. Dr. Alper Akcan; “Bu tip ülkelerde görülmesi nedeniyle tüberküloz kaynaklı olduğu düşünülmüş, ancak net olarak gösterilebilmiş değil. Başka nedenler de araştırılmış ancak henüz net olarak ortaya konulamadı. En önemli nedenin vücudun kendi meme dokusunu düşman kabul ederek bir takım antikorlar geliştirmesiyle ortaya çıktığı düşünülüyor. Tedavisi ise son derece farklı. Hastanın bize hangi dönem geldiğiyle ilişkin olarak tedavi planı hazırlıyoruz. Bazı hastalarımızda sadece gözlem dediğimiz hiçbir tedavi vermeden hastaları izleyerek süreci götürürken bazı hastalarda ise vücut direncini baskılamaya yönelik bir takım ilaçlarla süreci devam ettiriyoruz. Ancak bu hastalarda yine cerrahi önemli bir tedavi alternatifi. Kortikosteroid tedavisine yanıt alamadığımız hastalarda ya da çok büyük lezyonla gelen hastalarda direk olarak cerrahi tedavi de düşünülebilir” dedi.

    Kendilerine gelen hastaların öykülerinde son 3-5 yıl içinde doğum yaptıklarını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Akcan, benzer yakınmaları olan hastaların mutlaka genel cerrahi uzmanına başvurmaları gerektiğinin altını çizerek; “Bu hastalar bize genellikle ağrısız sert bir kitle ya da buna eşlik eden apseli bir durum ve ciltte değişikliklerle başvurabiliyorlar. Bazen bu cilt değişikliği meme cildinden iltihaplı akıntıya neden olacak kadar ciddi olabiliyor. Genellikle bu hastaların öykülerini sorguladığımızda son 3-5 yıl içinde doğum yaptıklarını öğreniyoruz. Eğer son 3-5 yıl içinde doğum yapmışsa bir hasta ve bu tip lezyonla karşımıza geldiyse mutlaka granülomatöz mastit tanısını da aklımıza getirmemiz gerekiyor. Ancak şunu da vurgulamalıyım ki; granülomatöz mastitin ayırıcı tanısında meme kanserini de düşünmemiz gerekiyor. Çünkü bazı bulgular meme kanserini taklit edebiliyor. Bu tip yakınmaları olan hastaların mutlaka genel cerrahi uzmanına başvurarak granülomatöz mastit yönünden değerlendirilmesi uygun olacaktır” ifadelerini kullandı.

  • Kara hazırlıksız yakalandılar

    Kara hazırlıksız yakalandılar

    Sabah saatlerinde başlayan ve etkisini arttıran kar yağışı Van-Bahçesaray kara yolu üzerinde bulunan ve Türkiye’nin 3 bin rakımlı en yüksek geçidi olan Karabet Geçidi’nde trafiği olumsuz yönde etkiliyor.

    Bahçesaray’dan Van’a gitmek için yola çıkan sürücüler kar yağışı sürprizi ile karşılaştı.

    Kar yağışına hazırlıksız yakalanan sürücüler zor anlar yaşadı.

    Zinciri olan sürücüler zincir takarak yoluna devam ederken, zincirsiz olan sürücüler ise geri dönmek zorunda kaldı.

    Karayolları 11. Van Bölge Müdürlüğü ekipleri, sürücülerin yolda kalmaması için bölgede kar temizleme çalışmalarına devam ediyor.

  • 100. yılda 100 bin fidan

    100. yılda 100 bin fidan

    Sivas’ta faaliyet gösteren Yeşil Zara Gönüllüler Derneği ile internet üzerinden iletişime geçen 21 yabancı doğasever, Sivas’ın Zara ilçesinde buluştu. Fransa, Rusya, Meksika ve Slovenya gibi 6 farklı ülkeden ilçeye gelen yabancı doğaseverler, Sivaslı doğaseverler ile birlikte Cumhuriyetin 100. yılı ve 6 Şubat’ta meydana gelen depremde hayatını kaybedenlerin anısına fidan dikti. Zorlu araziye rağmen bozkırı yeşertmek için ter döken doğaseverler, dron ile de havadan görüntülendi.

    “Güzel bir şey yaptığımızı düşünüyoruz”

    Dernek adına konuşan Hüsamettin Gürsoy, güzel bir iş yaptıklarını dile getirerek, “Ağaç hevesimiz vardı. İlçemizi ağaçlandırmaya başladık. 2010’dan itibaren yaklaşık 1 milyona yakın ağaç dikmiştik. Sulama durduğu için ağaçların bir kısmı kurudu. Kurumayan ağaçlarımız da orman haline dönüştü. O günden bugüne kadar ben çalışmaya devam ettim. 2 yıl önce de Yeşil Zara Gönüllüler Derneği kuruldu. 2 yılda da 100 bine yakın ağaç diktik. Daha sonra doğayı sevenlerin dikkatini çekti. Dünya Doğa Koruma’dan çeşitli ülkeden yabancı doğaseverler gönüllü olarak geldiler. Cumhuriyetin 100. yılında 100 bin fidan projemiz var. Onu da tamamladık şu anda. Güzel bir şey yaptığımızı düşünüyoruz” dedi.

    “Dünyayı daha güzel bir yer yapmak için buradayım”

    Fransa’dan gelen bir doğasever, dünyayı daha güzel bir yer yapmak için Sivas’ta olduğunu ifade ederek, “Dünyamız tehlike altında. Japonya’da, Amerika’da ya da herhangi bir yerde erozyonların olması, depremlerin olması, sonrasında büyük tahribatlara yol açılması bunları engellemek için ağaçlara ihtiyacımız var. Daha fazla yeşilliğe ihtiyacımız var. Dünyayı daha güzel bir yer yapmak için buradayım. Ormanlar ve ağaçlar dünyanın ciğerleri” diye konuştu.

    “Burada olmaktan çok mutluyum“

    Fransa’dan gelen bir başka doğasever, Türkiye’de olduğu için çok mutlu olduğunu söyleyerek, “Fransa’da bir dernekte gönüllü olarak çalışıyorum. Bizim Fransa’da ve tüm dünyada birlikte çalıştığımız birçok dernek var. Gönüllü çalışırken bu projeden haberdar oldum. Burada olmaktan çok mutluyum” şeklinde konuştu.

    “Ağaç dikmek dünyamız için iyi bir şey”

    Rusya’dan gelen doğasever Svetlana Semenova ise, ağaç dikmenin dünya için iyi bir şey olduğunu belirterek, “6 Şubat’ta Türkiye’de yaşanan depremden çok etkilendim. Üzgünüm. Biz burada 100. Yıl Ormanı’nda aslında bu fidanları depremde hayatını kaybeden kişilerin anısına dikiyoruz. Ağaç dikmek dünyamız için iyi bir şey” ifadelerini kullandı.

  • Kışlık peynirler tezgahlarda yerini aldı

    Kışlık peynirler tezgahlarda yerini aldı

    Besicilik kapasitesinin büyük olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde üretilerek yurdun dört bir yanına gönderilen peynir, kış aylarının yaklaşmasıyla birlikte soğuk hava depolarından çıkarılarak tezgahlara konuldu.

    İlkbahar aylarında büyük ve küçükbaş hayvanlardan sağılan sütlerden elde edilen örgü, lavaş, dil ve salamura peyniri, mayıs ayında soğuk hava depolarına atılıp ekim ayında ise çıkarılıyor. Kentin kırsal mahallelerinde zorlu şartlarda hazırlanan peynirler, havaların soğumasıyla depolardan çıkarılıp tezgahlara dizildi.
    Sur ilçesindeki Peynirciler Çarşısı’nda 25 yıldır peynircilik yapan Aziz Günel, kış için hazırladıkları peynirleri Türkiye’nin dört bir yanına sattıklarını söyledi.

    Kışlık peyniri kilosunun 180 TL olduğunu ifade eden Günel, “Mayıs, Haziran, Temmuz aylarında peynirleri basıyoruz, sonra buzhaneye bırakıp şimdi de çıkartıyoruz. Kışlık peynirlerimiz çıktı. Yaptığımız peynirleri Türkiye’nin her yerine gönderiyoruz. Şu anda peynirin kilosu 180 lira, daimi müşterilerimize 170 liraya veriyoruz. Örgü, lavaş ve dil peynirlerimiz var. Genelde örgü ve lavaş peyniri satılıyor. Peynirlerimizin çoğunu Çınar ilçesi, Mardin’in Mazıdağı ilçesi ve Bingöl’e bağlı köylerden getiriyoruz” dedi.