Etiket: güncelhaberler

  • Tatvan’da “Sonbahar” güzelliği

    Tatvan’da “Sonbahar” güzelliği

    Sonbahar mevsiminin etkisine giren birçok ilde yağmur etkili olmaya devam ederken, Tatvan ilçesinde ise sonbaharın etkisine giren doğa güzel görüntüler oluşturuyor.

    Doğal güzelliği ile her mevsim kendine hayran bırakan Tatvan’ın orman yamacında yer alan Çağlayan Mahallesi, sonbahar ile birlikte apayrı bir güzelliğe büründü.

    Doğal görüntüsü ile Karadeniz’i andıran şirin mahalle, özellikle doğasever ve doğa fotoğrafçılarının ilgisini çeken yerlerin başında geliyor. Yağan yağmur sonrası mahalle ile dağ eteği arasında yer alan ağaçlık alanlar altın sarısına, doğa ise adeta gökkuşağı renklerine büründü. Diğer yandan; oluşan doğal güzelliği keşfetmek isteyen doğaseverler ormanlık alanlarda doğa yürüyüşleri yaparak doğal güzelliğin tadını çıkarıyor.

    Ailesiyle birlikte doğa yürüyüşüne çıkan Ali Aram Koldaş, doğal güzellikler içinde yürüyüş yapmanın keyfini yaşadıklarını ifade etti.

    Öte yandan, Venuma Dağcılık, Havacılık ve Su Altı Sporları Topluluğu üyeleri de Çağlayan Mahallesi’nde “Doğa Yürüyüşü” etkinliği düzenledi.

    Bölgenin doğal güzelliği ile kendine hayran bıraktığını ifade eden topluluk yöneticilerinden Veysel Tüzün, sonbaharın tüm doğal güzelliğini aynı anda yaşamak isteyenleri ilçeye doğa yürüyüşü yapmaya davet etti.

  • Grip aşısında önemli uyarılar

    Grip aşısında önemli uyarılar

    Kayseri Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ayşin Kılınç Toker, grip aşısı ile ilgili önemli uyarılarda bulundu. Risk grubunda bulunan insanların grip aşısını mutlaka yaptırması gerektiğini kaydeden Toker, “Mevsimsel grip influenza gribiyle meydana gelen üst solunum yollarıyla alakalı bir hastalıktır. Maalesef virüsün yapısından dolayı her sene çok sık değişiklik gösteren bir virüstür. Bu nedenle de Dünya Sağlık Örgütü virüsün özelliğine göre her sene aşının içeriğini ayrı şekilde belirlemektedir. Son dönemlerde ülkemizde influenza A tipinden 2 suş, B tipinde de 1 suş şeklinde aşı içeriği yapılıyor. Özellikle bu kuzey ve güney yarımkürede bile değişiklik gösteriyor. O yüzden bizim mevsimsel grip aşısını her sene yeniden olmamız gerekiyor. Zaten bu CBu belirlemeler kuzey yarımkürede eylül ve ekim aylarında ilk grip mevsimi başlamadan aşıların olunması gerekiyor. Bu şekilde de yaz başına kadar koruma sağlanmış oluyor. Özellikle 55-60 yaşın üzerindeki yaşlılar, kanser hastalığı, belirlenmiş bir immün yetmezliği olan kişiler, bu kişilere bakım verenler, hastanedeki sağlık personelleri, küçük yaş grubundaki çocuklar ile kreşlerde beraber olan kişiler özel risk grupları olarak tanımlanır ve yıllık aşılanması özellikle önerilir” ifadelerini kullandı.

    Aşının kimlere yapılmayacağı konusunda bilgiler veren Toker, “6 aylıktan küçük bebekler ve hamileliğin ilk 3 ayında olduğu belirlenen kişilere aşıyı çok önermiyoruz. Bu nedenle özellikle hamilelik planlayan kadınlar öncesinde aşı oldukları takdirde hem gebelikleri boyunca korunurlar hem de bu şekilde hamilelik başlamadan bebeklerine ek bir zarar gelmesini engellemiş olurlar. Anne süt emzirdiği ve o dönemde aşı olduğu takdirde sütten koruyucu antijenler bebeğe geçecek ve bebeği de koruyacaktır. Bu da önemli bir noktadır” şeklinde konuştu.

  • Taşhan kazılarında ‘zürafa yılı’

    Taşhan kazılarında ‘zürafa yılı’

    Bulunan örneklerin bilim dünyasına sunacağı katkılardan dolayı çok değerli olduğunu söyleyen Uzman Antropolog Ümit Savran, “2018 yılında başlayan kazı çalışmamızı bu sene 6. Sezonuyla kazasız belasız tamamladık. Tabi bu sene oldukça farklı örnekler elde ettik. 78 tane fosil çıkardık ve bunların büyük çoğunluğu zürafa dediğimiz canlılara ait örneklerdi. Bunlar bizim için çok değerli çünkü bu bölgede böylesine değerli materyalleri bulmak bilim dünyasına büyük katkılar sağlayacaktır. Başlarda büyük oranda elde ettiğimiz ön kol kemiği ve üst kol kemiği olmuştu. Tabi omurlarında ve arkada bazı ayak kemikleri de tespit ettik. Bunların büyük çoğunluğu sürü halinde olduğunu düşündüğümüz zürafalara ait yine. Tabi bunlardan şöyle anlatalım; sürü halinde gezdikleri için bazıları toplu halde de oralara gömülmüş olabilirler. Tabi farklı bireylere, türlere de ait olduğunu düşünüyoruz bu sebepten. Şu an itibariyle biz 4 tane ayaklandırmayı tamamlamış bulunacağız. Bir tanesinin büyük çoğunluğu tamamlandı ve zürafayı da keza ayaklandıracağız. Burada bulduğumuz örneklerden muhtemelen 2 veya 3 tane farklı türün olduğunu düşünüyoruz. Tabi bunlar da zürafanın alt takımlarından farklı türler. İleride bunları da ayaklandırıp, eğer gerekli görülürse tabi canlandırmasını yapmayı düşünüyoruz” dedi.

    Savran, zürafa fosillerinin bu kadar yoğun olmasının kendileri için soru işaretleri barındırdığını söyleyerek, “2023 yılı bizim için zürafa yılı olarak tanımlanabilir. Çünkü söylemiş olduğum gibi 78 tane fosil içerisinde büyük çoğunluğu zürafaya aitti. Tabi bu bizi heyecanlandırdı. Daha önce de tabi zürafaların farklı materyallerini elde etmiştik ama bu sene böyle yoğun bir şekilde gelmesi bizim için farklı soru işaretleri barındırdı. Tabi bunların cevaplanması da bizim için güzel bir netice olacak inşallah. Bizim burada yapmış olduğumuz çalışmaların bir hedefi var. Geçmişini bilmeyen geleceğe sağlam adım atamaz. Bizim bu yaşamış olduğumuz coğrafyada nasıl canlılar yaşam sürmüş, hüküm sürmüş bunları görebilmek, insanlarımıza bunları tanıtmak, bunların nasıl bir ortamda yaşadığını, nasıl bir görünüme ve morfolojiye sahip olduğunu basite indirgeyerek, insanların gözünde canlandırmak hikayelendirmek ve neticelendirmek istiyoruz inşallah. Hedefimiz, burada elde ettiğimiz eserleri parça parça ve ayaklandırarak açılacak olan Paleontoloji Müzesi’nde insanlarla buluşturmak” ifadelerini kullandı.

  • Hizan’da fıstık hasadı

    Hizan’da fıstık hasadı

    Hizan’a bağlı Sağırkaya köyünde yapılan fıstık hasadına Bitlis İl Tarım ve Orman Müdürü Ramazan Çolak ve Koordinasyon Şube Müdürü Sedat Özgül ile Hizan İlçe Tarım ve Orman Müdürü Orhan Durmaz da katıldı.

    Bitlis İl Tarım ve Orman Müdürü Ramazan Çolak, yapılan ve yapılacak olan çalışmaları yakından takip ettikten sonra hasat yapan üreticiler ile istişarelerde bulundu.

  • “Tek risk Kumburgaz Çukurunda”

    “Tek risk Kumburgaz Çukurunda”

    İstanbul’da büyük bir yıkıma ve 7 üstü beklenen depremi oluşturacak olan fayların artık enerjisini boşalma zamanının geldiği birçok uzman tarafından dile getirilirken Deprem Bilimci Prof. Dr. Şener Üşümezsoy bu zamana kadar gelen bilgilerin çürütüldüğünü söyledi. Prof. Dr. Üşümezsoy, özellikle “250 yılda bir Marmara’da büyük deprem oluyor” söyleminin 2 büyük deprem ile birlikte enerjisini 250 yıl beklemeden boşalttığını, 170 kilometrelik Marmara hattında ise aktarıldığı gibi bir enerji birikimin olmadığını söyledi.
    İstanbul Beykent Üniversitesi 2023-2024 akademik açılış töreninde açış dersini veren Deprem Bilimci Prof. Dr. Şener Üşümezsoy beklenen İstanbul Depremi ile ilgili çarpıcı bilgilendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Üşümezsoy, İstanbul’da sürekli korkunun dolaştığını fakat 1999’dan beri yerbilimlerinin ortaya koyduğu modellerin gerçeklikten uzak olduğunu söyledi.

    “Deprem ile ilgili yerbilimciler tarafından üretilen her model bir sonraki yine kendilerinin yaptığı modeli çürütüyordu” diyen Prof. Dr. Şener Üşümezsoy 7 ve üstü beklenen depremin olmayacağına dair ifadesini şu sözlerle açıkladı:
    “Dendi ki Marmara Denizi’nde 1912’de batı ucunda Saroz’da bir deprem olmuş ama o Marmara denizine girmemiş Gaziköy’de kalmış. Diğer tarafta ise 1999’da deprem oldu Körfez’de. O da Osmangazi Köprüsü’nden daha batıya doğru Marmara’ya girmedi. O yüzden Marmara boydan boya risk altında. Bu bir söylem. Ama malumat değil. Bilinç hiç değil. Bu söylemin getirdiği ikinci söylem ise, ‘1766’dan beri deprem olmamış bundan evvelde 1509’da olmuştu demek ki Marmara’da 250 yılda bir deprem oluyor. O halde Marmara boydan boya 250 yıldan beri stres altında.’ ‘1766’dan beri Marmara’da İstanbul’da deprem olmamış’ diyorlar ama 1894’te olan deprem 1766’dan daha büyük. Yani 250 yılda bir deprem oluyor söylemi bu 1894 depremi ile çürütülüyor. 1894’te Yalova Çınarcık kıyısında deprem olmuş ve bütün İstanbul’u etkilemiş.”

    “’Saroz Körfezi’nde 1912 depremi Marmara’ya girmemiş yani fay Marmara’da kırılmamış’ deniyordu. O yüzden ‘Marmara’da kırılacak’ deniliyordu oysa 1912 fayı Tekirdağlıları korkutan, Tekirdağ’da deprem yapacağı söylenen 60 kilometrelik fay 1912’de kırılmış. Bu fay bundan önce 1766’da kırılmıştı. Böylelikle Marmara’da 1766’dan beri deprem olmamış tezini iki tane büyük deprem çürütüyor. 1912’de Tekirdağ Silivri’deki fay kırılmış, 1894’te Yalova Çınarcık çukurunun güneyindeki fay kırılmış. Demek ki ‘Marmara’da 1766’dan beri kırılmamış, Marmara boydan boya stres yüklü’ tezi çöküyor. Niye, fay kırıldığı zaman stres boşalır, boşaldığı zaman da artık o fayda yeniden stres birikmesi gerekir. Demek ki 170 kilometrelik Marmara’nın 60 kilometrelik doğu kesimi 1894 depreminde kırılmış, 60 kilometrelik batı kesimi ise Tekirdağ Silivri çukurundaki 1912’de kırılmış. O halde 1766’dan beri kırılmamış denilen faylar, 1894’te ve 1912’de kırılmış.”

    “Tek risk Kumburgaz Çukurunda”

    Tek riskin Kumburgaz Çukurunda olduğunu orada da en fazla 6-6 buçuk arası bir deprem oluşabileceğini aktaran Üşümezsoy, “Marmara’da kırılmayan bir kesim orta sırt dediğimiz Silivri -Büyükçekmece -Florya arasında kalan 50 kilometrelik bir kesim var. ‘Orası 7’lik deprem yapar en fazla’ deniliyordu. Oysa o faya da baktığımız zaman Kumburgaz Çukurunda bir 20-30 kilometrelik bir fay var, ama ondan sonra bir daha Avcılar karşısında Büyükçekmece ve Küçükçekmece arasında bir fay yok. O adalar fayının devamı. Bu durumda Kumburgaz Çukurundaki fayın da Silivri ile Kumburgaz arasındaki 20 kilometrelik bir fay uzanıyor ve buradaki deprem 6 ile 6 buçuk arasında olabilir. 5,7’lik deprem de burada olmuştu ters fay olarak. Ama sürekli söylenen noktada 50 kilometrelik fay var. ‘7’lik deprem yapar’ denilen yerde eğer kabul ettikleri gibi yaklaşsak da Büyükçekmece, Florya ve Silivri arasındaki fayın iki tane 50 kilometrelik mesafenin ortasında 10 kilometrelik boş fay olmayan bir bölüm var. Bu yüzden de buradaki 2 fay birlikte kırılmaz, ayrıca bu fayların Avcılar karşısındaki sırtı kestiği denilen fay aslında Adalar fayının devamı” diye konuşarak sözlerini sonlandırdı.

  • 2 ton fıstığa el konuldu

    2 ton fıstığa el konuldu

    Tepki çeken görüntülerin ardından savcılık tarafından başlatılan soruşturma çerçevesinde şüpheli gözaltına alınmıştı. Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre fıstık deposunun sahibine idari para cezası uygulanarak yaklaşık 2 ton fıstığa el konuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan da konu ile ilgili açıklama yapıldı. Açıklamada, “Söz konusu görüntülerin sosyal medyada yayınlanmasının ardından Siirt İl Tarım ve Orman Müdürlüğümüzce kolluk kuvvetlerine gerekli bilgilendirmeler yapılmış ve görüntülerdeki şüpheli yakalanmıştır.

    Ayrıca depo sahibi diğer şüphelinin yakalanması için de kolluk kuvvetlerince başlatılan çalışmalar devam etmektedir. Bunların yanı sıra Siirt merkez Akyamaç köyünde olduğu belirlenen depoda Cumhuriyet Savcılığının izniyle arama yapılmış, depodaki yaklaşık 2 ton fıstığa yasal süreç ve teknik çalışmalar sonuçlanıncaya kadar el konulmuştur. Siirt il Tarım ve Orman Müdürlüğümüz tarafından görüntülerin kaydedildiği fıstık deposunun sahibine idari para cezası uygulanmıştır. Vatandaşlarımızın güvenilir gıdaya ulaşması amacıyla çalışmalarımız aralıksız sürdürülmekte olup halk sağlığını riske atanlar ile mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir” denildi.

  • Tarlada isot hasadı yapıldı

    Tarlada isot hasadı yapıldı

    Akıllı tarım teknolojileri seralarında ekimi yapılan Şanlıurfa mutfaklarının vazgeçilmez acı lezzetleri arasında yer alan isot hasadına başlanıldı. Tarlaya inen kadınlar, Büyükşehir Belediyesi tarafından yetiştirilen isotları dallarından özenle topladı. Şanlıurfa’da ilkbaharda ekilen, bakım ve sulamanın ardından Eylül ayı başında hasat edilmeye başlanan kırmızı renkteki biberler, çalışan kadınlar tarafından yıkandıktan sonra saplarından ve çöplerinden ayıklanıyor. Tadı ve kokusuyla birçok yemeğe lezzet katan, çiğ köftenin olmazsa olmazı pul biber, kavurucu sıcakta zahmetli bir sürecin ardından sofralara ulaşıyor. Özel makinelerden geçirilen biberler yere serilen bezlerin üzerinde kurutulmaya bırakılıyor. Çeşitli işlemlerden geçen biberler, isot veya biber reçeline dönüşüyor.

    “Çiğköftenin esas maddesi Şanlıurfa isotudur”

    Şanlıurfa’nın çok önemli tescilli lezzetleri olduğuna dikkati çeken Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, “İsotun Şanlıurfa için çok önemi var, elbette gittikçe Türkiye için de farklı bir önemi olduğunu düşünüyorum. Sıra gecelerimizin toplanma merkezi çiğköfte sofrasının etrafıdır. Çiğköftenin de esas maddesi Şanlıurfa isotudur. Nasıl ki baklavanın esası Urfa sadeyağından yapılır, çiğköfte de Şanlıurfa isotundan yapıldığı zaman güzel olur. Tarım Daire Başkanlığımız isot ile ilgili çalışmaları yaptı. Bu sene bu isotları yetişirdik, ayrıca çiftçilerimize 1 milyona yakın isot fidesi de dağıttık. Bu fideleri de çok uygun bir şekilde ürettik ve buradan da büyük bir tasarruf sağladık. Şanlıurfalılar şunu söyle en tatlı acı Urfa isotudur. Bu tür tanıtımların, hasat etkinliklerinin amacı bu ürünlere dikkat çekmek, dünyaya tanıtmaktır. Bunu yaptığımız zaman bu ürünlere olan ilgi de artıyor. Birecik patlıcanı tanıtılmaya başlandıktan sonra bütün Türkiye’ye yayıldı” ifadelerine yer verdi.

    “İsot Şanlıurfa’nın en tatlı acısı”

    Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak ise isotun Şanlıurfa ile markalaştığını kaydederek, “İsotun gelir getirici bir ürün olmasının yanı sıra kentin tanıtımında da önemli bir yerde olduğunu görüyoruz. İsotun marka değerinin artırılması amacıyla Şanlıurfa Büyükşehir Belediyemize bu etkinliğinden ötürü teşekkür ediyorum” diye konuştu.

    “İsot fidesi dağıtımı çiftçimize nefes aldırdı”

    Şanlıurfa Ziraat Odası Başkanı Ahmet Eyyüpoğlu da Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesinin yetiştirdiği isot fideleriyle birçok çiftçinin rahat bir nefes aldığını kaydetti. Tarlada isot hasadı etkinliği çiğköfte ikramı ve isotla yapılan yemeklerin tanıtımı ve tadımıyla sona erdi.

  • Deprem bölgesi için harita

    Deprem bölgesi için harita

    6 Şubat’ta 11 ili etkileyen deprem felaketinin ardından hazırlanan ve bölgedeki imalat sanayinin kısa, orta ve uzun vade yol haritasının yer aldığı “Üretim Sektörünün Deprem Etki Analiz ve Raporlama Çalışması”, TOBB’un ev sahipliğinde düzenlenen toplantı ile tanıtıldı. Deprem bölgesi için kritik öneme sahip olan projenin tanıtım toplantısı, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Gaziantep Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, Birleşmiş Milletler Göç Kuruluşu Türkiye Misyon Şefi Gerard Karl Waite, Gaziantep Valisi Kemal Çeber, oda, borsa, OSB başkanları, TSE, Kalkınma Ajansları, STK’lar ve uluslararası kuruluşların temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi.

    “4 bin 700 tır, 7 gemi, 6 uçak dolusu yardım ulaştırdık”

    6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketini hatırlatan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, bu süreçte oda ve borsa camiası olarak hızla harekete geçtiklerini belirterek, “Elimizdeki tüm imkanları, deprem mağduru illerimiz için seferber ettik. 4 bin 700 tır, 7 gemi, 6 uçak dolusu yardım ulaştırdık. 36 bin ton gıda, 3 bin 900 konteyner, 6 bin çadır, 100 binden fazla ısıtıcı, 817 bin battaniye ve 530 ton akaryakıt, 551 iş makinesi ve mobil vinç gönderdik. 24 noktada yemek mutfağı kurarak, 3,5 milyon kişilik sıcak yemek dağıtımı gerçekleştirdik” ifadelerini kullandı.

    “Deprem bölgesinde elde, depoda, tarlada kalan tarım ve gıda ürünlerinin satın alınmasını sağladık”

    Sonraki aşamada bölgedeki kalıcı konut ihtiyacının karşılanması için bir kampanya düzenlediklerini dile getiren Hisarcıklıoğlu, “Elimizdeki tüm maddi kaynakları bu işe aktardık. Ayrıca bölge ekonomisinin ve istihdamının yeniden canlandırılması için çeşitli girişimler hazırladık. Tedarikçim Deprem Bölgesinden Programı ile deprem bölgesinden mal almak isteyen firmaları deprem bölgesindeki üreticilerle eşleştirdik. Ulusal gıda perakendecilerini deprem bölgesinden tedarik sağlamaya yönlendirdik. Deprem bölgesinde elde, depoda, tarlada kalan tarım ve gıda ürünlerinin ulusal zincir market tarafından satın alınmasını sağladık. Ticaret pazar yerlerinden deprem bölgesindeki üreticilere destek vermelerini temin ettik. Deprem bölgesindeki satıcıların e-ticaret pazar yerlerinde komisyonsuz satış yapmasını sağladık” diye konuştu.

    “Geçen sene 165 bin olan kayıtlı istihdam bu sene 107 bine düşmüştür”

    Devlet ve millet olarak sağlanan yardımların önemli, gerekli olduğuna değinen Hisarcıklıoğlu, “Öte yandan deprem bölgesindeki insanların, üretim ve ticaret yaparak, kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlamamız da gerekmektedir. İstihdamla ilgili son rakamlar, bölgede özellikle 4 ilimizde çalışan sayısında çarpıcı bir azalışa işaret etmektedir. Depremin istihdama en olumsuz yansıdığı il Hatay olmuştur. Hatay’da özel sektörde çalışan sayısı yüzde 35 azalmıştır. Yani her 3 kişiden biri artık çalışmamaktadır. Geçen sene 165 bin olan kayıtlı istihdam bu sene 107 bine düşmüştür. Demek ki 58 bin kişi işten ayrılmış veya işini kaybetmiştir. Kahramanmaraş’ta özel sektörde çalışan sayısı yüzde 29 azalmıştır. Çalışan sayısı 147 binden 104 bine düşmüştür. Malatya’da 95 binden 71 bine gerilemiştir. Yani her eskiden çalışan her 4 kişiden biri artık çalışmamaktadır. Adıyaman’daki özel sektör istihdamı da 55 binden 48 bine inmiştir” değerlendirmesinde bulundu.

    Şehirleri ayağa kaldırmanın yolunun ekonomiyi yeniden canlandırmaktan geçtiğini aktaran Hisarcıklıoğlu, şu ifadelere yer verdi:
    “İşte Gaziantep ve Sanayi Odamız, bu vizyonla harekete geçmiş ve çalışmaya başlamıştır. Kamu ve özel sektör kurumlarımızın yanı sıra, uluslararası kuruluşlarının destek ve katkılarıyla çok önemli bir çalışmayı hayata geçirmiştir. Bugün tanıtımı yapılacak rapor, deprem bölgesindeki sanayimiz için bir yol haritası oluşturacak olması açısından çok değerlidir ve referans niteliğindedir. Hem kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenler sıralanmış, yerel ve bölgesel kalkınmaya yönelik somut politika adımları hazırlanmış hem de kurumlarımız için ne tür adımlar atılması gerektiğine ilişkin yapıcı öneriler belirlenmiştir. Gaziantep sadece bölgenin değil, ülkemizin en önemli sanayi üretim merkezlerinden biridir. İsmi markalaşmış bir şehrimizdir. Geçen hafta İstanbul Sanayi Odamız tarafından Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu açıklandı. Gaziantep’ten 28 firmamız ilk 500 firma arasında yer aldı. Yaşadıkları tüm zorluklara rağmen üretim, ihracat ve istihdamdaki başarılarıyla Gaziantep’i gururlandıran tüm firmalarımıza teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.”

  • Balıkçılar denizlerin soğumasını bekliyor

    Balıkçılar denizlerin soğumasını bekliyor

    Rizeli balıkçıların ağlarında hamsi bolluğu yaşanmaya devam ediyor. Yerli hamsinin avlanması arttıkça kilosu 100 TL’den 75 TL’ye ve son olarak 50 TL’ye kadar fiyatı düştü. Balıkçıların hamsiden ötürü yüzü gülse de bir yandan da tezgahlarının farklı balık türleriyle şenlenmesini istiyor. Denizlerin sıcak olmasından ötürü bazı balıklar yakalanmıyor. Balıkçılar tezgahlardaki balık bolluğunun artması için denizlerin soğumasını bekliyor.

    “Denizin sıcaklığından dolayı istediğimiz bereket olmadı”

    Deniz sıcaklıklarından ötürü bekledikleri verimi yakalayamadıklarını vurgulayan Kadir Vural, “Vallahi av sezonunu etkileyen bir küresel ısınma var. Küresel ısınmadan dolayı balık çeşitlerimiz çok kısıtlı. Balıklar ufak. İstediğimiz bereketi alamadık. Şu anda normalde istavrit, hamsi, mezgit ve türlü balıklarımız var. Çinakopa hasret kaldık. Barbuna hasret kaldık. Şu anda sargan çıkması lazım ama oda yok. Hem denizlerin sıcaklıklarından dolayı hem de küresel ısınmadan ötürü. Av sezonunu ileri bir tarihe atabilirlerdi. Eylül ayının 1’i değilde, Ekim ayının 1’i olabilirdi. Geçen sene palumut vardı bu sene yok. Marmara hamsimiz var. Yerli hamsimiz var. Bizim yerli hamsimiz iri olmuyor. Ufak ama lezzetli oluyor. Palamut hamsiyi kovalar. Palamut olmayınca da hamsi bereketli oluyor. Daha serbest dolaşıyor. Hamsinin bolluğu buradan geliyor. Geçen sene palamut fazlaydı. Hamsi azdı. Maalesef gelmedi. Denizin sıcaklığından dolayı istediğimiz bereket olmadı. Havanın soğumasını beklememiz lazım. Bu havalar ne zaman soğuyacak bilmiyoruz. Ekimin sonu gelsin. Belki daha da bollaşabilir. Balık dipte yani yuvada. Daha yukarı çıkmadı. Denizin sıcaklığı yüksek olduğu için şuanda dipte. Havalar soğusun bakalım ne olacak” ifadelerini kullandı.

    “Sezon bittikten sonra bir tek oltacılık olması lazım”

    Av sezonun bitmesinin ardından denizlerde sadece olta ile av yapılması gerektiğini ifade eden Vural, “Düne kadar hava sıcaklıkları 26 derecelerdeydi. Ben 50 yaşındayım. 2-3 senedir Rize’yi böyle görüyorum. Normalde Eylül aylarında kıyamet kopardı. En az 1 ay yağmurlu geçerdi. Eylül’ün sonunda av yasağı açılabilirdi. Hayvanı daha rahat bırakabilirdi. Normalde sezon bittikten sonra bir tek oltacılık olması lazım. Ağ atılmaması lazım. Normalde sezon bittiğinde ufak kayıkçılar ağ atıyorlar ama onları da yasak etmeleri lazım. Sadece olta olması lazım. Yetkililerden şunu rica ediyorum. Şu denizi dalgıçlarımız güzel bir şekilde temizlesin. Denizin dibinde kalan ağlar var. O ağların temizlenmesi lazım. Hayvanlar orada takılıp üreme yapamıyor. Yerli hamsimiz var kilosu 50 TL. Marmara’dan gelen hamsimizin kilosu 70 TL’dir. İstavrit 40 TL, Mezgit 75 TL, Somon var 200 TL. Şuanda bu çeşitlerle idare ediyoruz” diye konuştu.

  • Yüksek kesimlere kar yağdı

    Yüksek kesimlere kar yağdı

    Hava sıcaklığının hissedilir derecede düşmesi ile birlikte Iğdır’ı çevreleyen Ağrı Dağı ile Ermenistan sınırları içinde bulunan Alagöz Dağları’na kar yağdı.
    Türkiye genelinde hava sıcaklıklarının düşmesi ile birlikte sağanak yağış etkili oluyor. Iğdır merkez ve il genelinde gece saatlerinde yağmur etkili olurken, Iğdır’ı çevreleyen Türkiye’nin en yüksek noktası 5137 rakımlı Ağrı Dağı’na ise kar yağdı. Iğdır’ı çevreleyen ve Ermenistan sınırları içinde yer alan Alagöz Dağları da yağan karla beyaza büründü.