Etiket: güncelhaberler

  • Duyarsızlara böyle tepki gösterdiler

    Duyarsızlara böyle tepki gösterdiler

    Tepebaşı İlçesi Çamlıca Mahallesi Behçet Necatigil Caddesi üzerinde bulunan bir elektrik kutusunun üzerine yapıştırılan kağıtlar dikkat çekti. Bölgedeki bir esnaf tarafından yapıştırıldığı öğrenilen kağıtlarda servis beklerken ambalaj atıklarını etrafa bırakan vatandaşlara tepki gösterilirken, “İnsan olan meşrubat boşunu buraya atmaz.

    Atanın işi bozulsun, buraya gelemesin” ifadeleriyle beddua edildiği görüldü. Bir başka kağıtta ise, “Servis bekleyenler bu yazıyı okuduğu halde meşrubat boşu çöpünü buraya atıyorsa sütünde bozukluk var. İşi rast gitmesin, insansa yapmaz” sözleri gözlere çarptı.

    Tepkili esnaf, kağıtlar yerinden söküldükçe yeniden astığını ve bir daha çıkarılırsa boyayla yazı yazacağını söyledi.

  • ‘’Ortodontik tedaviler çürüğe neden olmaz’’

    ‘’Ortodontik tedaviler çürüğe neden olmaz’’

    ‘Çapraşık dişler çürük oluşumunu kolaylaştırır’

    Ortodonti Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramoğlu ‘Düzgün dizilmemiş dişlerin bir başka deyişle çapraşık olan dişlerin etrafında gıda artıklarının tutunabilecekleri retansiyon alanları olarak tabir ettiğimiz bölgeler daha fazladır. Bu bölgeler dil, dudak ve yanağın normal fonksiyonları esnasında sağlamış oldukları doğal temizleme etkilerinden mahrum kalırlar. Ayrıca bu bölgelerdeki sıkışıklık ve üst üste binmeler diş fırçasının etkinliğini azaltacaktır’’ dedi. Tüm olumsuzlukların üstesinden gelebilmek için ilave metotlar ve ekstra sürelere ihtiyaç duyulacağından bahseden Prof. Dr. Ramoğlu, bu noktada yaşanan yetersizliklerin dişlerde çürüklere neden olacağını söyledi.

    ‘Düzgün dizilmiş dişlerin bakımı daha kolaydır’

    ‘Ortodontik tedavinin maksatlarından bir tanesi de hastanın ağız bakımını kolaylaştırmaktır’ diyen Prof. Dr. İlhan Ramoğlu ne çok karşılaşılan problemleri arasında alt ön bölgedeki çapraşıklıklar olduğunu ve buna bağlı olarak fırçalama etkinliğinin azaldığının bunun da daha kısa süre zarfında bu bölgede diş taşı birikimi ile hastaların karşısına çıktığından bahsetti. Ağızda kalan gıda artıkları veya zamanla oluşan diş taşları ağız florasını olumsuz yönde etkileyecek ve çürük oluşumunu kolaylaştıracağını da vurgulayan Prof. Dr. Ramoğlu, ‘dişlerin düzgün bir şekilde dizilmiş olmaları daha az gıda retansiyonuna ve temizliğin çok daha kolay sağlanmasına izin verecektir’ dedi.

    ‘Ortodontik tedaviler diş bakımını zorlaştırabilir’

    Ramoğlu, özellikle diş teli diye tabir edilen dişlerin üzerlerine yapıştırılan ‘braket’ adı verilen metal ataçmanlar ve bunların arasından geçen teller ile yapılan ‘sabit ortodontik tedaviler’ süresince dişlerin üzerindeki bu retansiyon alanlarının gıda tutulumunu kolaylaştıracağını ve dişlerin fırçalanmasını güçleştireceğine dikkat çekti. Bu durumlarda hastaların çok daha detaylı ve çaba gerektiren bir ağız bakımı protokole uymaları gerekeceğini ve ortodontistin önereceği yardımcı metotların da kullanımının önemli olacağını vurguladı. Ramoğlu ayrıca, ‘Özellikle braketlerin çevresi ve tellerin altı normal diş fırçasının ulaşmasının zor olduğu bölgelerdir. Bu bölgede uzun süre kalan gıda artıkları minede dekalsifikasyonlar sebebiyet verir. Dikkat edilmediği takdirde tedavi sonunda braketler sökülünce dişlerin üzerinde ufak beyaz lekelerden tutun da çürük kavitasyonlarına varacak boyutlarda hem estetik hem yapısal problemlerle karşılaşılabilinir.’ dedi.

    ‘Ortodontik tedavi değil yetersiz diş bakımı çürüğe sebebiyet verir’

    Alternatif olarak şeffaf plaklarla uygulanan tedavileri önerebileceklerini dile getiren Ramoğlu, bunda da dişlerin üzerine de bazı ataçmalar yapıştırıldığını ancak bunların fırçalamayı zorlaştırmadığı için çürük riskinin daha düşük olduğunu belirtti. Ramoğlu sözlerini şöyle tamamladı; ‘Ortodontik tedavilerde kullanılan hiçbir malzeme veya metot diş çürüğüne sebebiyet vermez. Ancak tedavi esnasında ağız ve diş bakımını zorlaştırabilir. Hastalar, ortodontistlerinin rutin kontrollerine gittiklerinde ve verilen direktifleri uydukları takdirde diş yüzeylerinde çürük oluşumu ile ilgili herhangi bir problemle karşılaşmaları mümkün değildir. -Unutmayın- çürük oluşturan ortodontik tedavi yoktur, yetersiz ağız bakımı vardır.’

  • Tasmasız köpek dehşeti kamerada

    Tasmasız köpek dehşeti kamerada

    Olay, sabah saatlerinde Moda sahilinde meydana geldi. İddiaya göre, 59 yaşındaki Nuriye İrtem, köpeği ile birlikte sahilde yürüyüşe çıktı. Bu sırada Mehmet B.’nin sahibi olduğu tasmasız köpek, İrtem ve köpeğine saldırdı. Çevredeki vatandaşların yardımıyla İrtem ve köpeği kurtarıldı. O anlar başka bir vatandaş tarafından cep telefonu ile görüntülendi.

    Köpeği zorla kurtardılar

    Cep telefonu ile kaydedilen görüntülerde, sahilde tasmasız olarak gezdirilen köpek, İrtem’in kucağında olan köpeğe saldırıyor. Yere düşen İrtem’in yardımına çevredeki vatandaşlar koşuyor. Bir vatandaşın köpeği ve kadını kurtarmak için, saldıran köpeğe tahta parçası ile vurduğu görülüyor. Uzun uğraşlar sonucunda kadın ve köpeği kurtarılıyor.

    El ve kol bölgesinden yaralanan Nuriye İrtem İskele Polis Merkezi’ne giderek, köpeğini tasmasız olarak gezdiren Mehmet B.’den şikayetçi oldu. Saldırıya uğrayan köpeğin ise tedavi için veterinere götürüldüğü öğrenildi.

  • “Vergi reformu beklentisi var”

    “Vergi reformu beklentisi var”

    Fiyat istikrarı ve enflasyonla mücadele önerileri temalı “2023 Yılı 2. Yarıyıl Ekonomi ve İstişare Toplantısı” Ticaret Bakanlığı Söğütözü Yerleşkesi’nde başladı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında düzenlenen toplantıya Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı katıldı. Toplantıda ayrıca Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON), Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Türkiye Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD), Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND), İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul Sanayi Odası (İSO), Ankara Ticaret Odası (ATO), Ankara Sanayi Odası (ASO), Mersin Sanayici ve İş İnsanları Derneği (MESİAD), Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD), Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu (TAMPF), Birleşmiş Markalar Derneği (BMD), Türkiye Perakendeciler Federasyonu (PERDER), Gıda Perakendecileri Derneği, Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES), Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) ve e-ticaret platformları görüş ve önerileri ile katkı sunmak amacıyla yer aldı.

    4 saat süren toplantının ardından basın mensuplarına açıklama yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, dünyanın ve Türkiye’nin bölgesinin zorlu bir dönemden geçtiğinin toplantıda altının çizildiğini belirterek, “Pandemiden savaşlara, küresel tedarik zincirindeki kırılmalardan deprem afetine varıncaya kadar son yıllarda yaşadığımız sıkıntılar ve zorluklar ifade edildi. Ama aynı zamanda içinden geçtiğimiz sürecin getirdiği fırsatların da altı çizildi. Zorluklar var ama fırsatlar da var. Bu zorluklarla baş edebilmemiz ve fırsatları değerlendirebilmemiz bakımından doğru politikalar izlememiz gerektiği; bunu da ısrarla ve sabırla yapmamız gerektiği hususunda genel bir anlayış birliği olduğunu ifade edebilirim. Süreçleri iyi yönetmemiz gerektiği ve belirli bir süre sonra sonuç alacağımızı bilerek ısrarla doğru politikaları takip etmemiz gerektiği noktasında anlayış birliği olduğunu söyleyebilirim” şeklinde konuştu.

    “Enflasyonla mücadele, fiyat istikrarını sağlamak sadece ekonomik anlamda değil sosyal anlamda da son derece kıymetli”

    Kamu ve özel sektör olarak temel hedeflerinin istikrar içinde büyümek, kalkınmak ve sosyal refahı artırmak olduğunu aktaran Yılmaz, “Bu genel hedefimiz. Bu anlamda bir hedef birliği içindeyiz. Büyümeyle büyümeyi istikrarlı bir şekilde ve istikrarlı bir ortamda gerçekleştirmek önemli. Burada da üzerinde en fazla durulan konulardan biri serbest piyasanın ve rekabetin esas olduğu. Serbest piyasa ve rekabet ortamı içinde, güçlü işleyen bir hukuk sistemi içinde bu hedeflerimize ulaşmamızın altı çizildi. Bu çerçevede finansal istikrar ve fiyat istikrarının öneminin altı çizildi. Enflasyonla mücadele, fiyat istikrarını sağlamak sadece ekonomik anlamda değil sosyal anlamda da son derece kıymetli. Dolayısıyla enflasyonla mücadele edilmesi gerektiği, bunun da sabırla yapılması gerektiği, ısrarla yapılması gerektiği noktasında genel bir fikir birliği olduğunu ifade edebilirim” dedi.

    “Siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrar olmuyor”

    Toplantıda ele alınan bir diğer konunun 14 Mayıs ve 28 Mayıs’taki seçimlerin ardından siyasi belirsizliklerin ortadan kalkması ve siyasi güven ve istikrarın devamı olduğunu ifade eden Yılmaz, “Siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrar olmuyor. Dolayısıyla siyasi istikrarın devamı, yine ekonomi için son derece önemli olan belirsizliklerin azalması ve öngörülebilirliğin artırılması üzerinde en çok durulan hususlardan biri oldu. Burada siyasi tarafta belirsizlikler ortadan kalktı. Bir istikrar ortamındayız ama buna ilave olarak teknik anlamda kurumsal anlamda da belirsizliklerin azaltılması, öngörülebilirliğin artırılması hususunda çok arkadaşımız vurgu yaptı. Bu çerçevede hazırlıklarını devam ettirmekte olduğumuz ve eylül ayında kamuoyuna duyuracağımız Orta Vadeli Program’ın önemli bir işlev göreceğini hep birlikte kabul ettiğimizi ifade edebilirim. Yine ekip çalışmasına ve kurumsal kapasitelerin geliştirilmesine önemli vurgular yapıldığını ifade etmek durumundayım. Bütün bu konular Türkiye’nin güçlü bir şekilde hedeflerine yürümesine altı çizilen hususlar” değerlendirmesini yaptı.

    “Bütçe açığımızın belirli bir düzeyin üzerine çıkarılmaması açısından çalışmalarımız var”

    Yılmaz, enflasyonla ilgili olarak girdi maliyetlerini düşürücü, girdi maliyetlerini azaltıcı, arzı artırıcı politikaların önemi üzerinde durulduğunu kaydederek, “Tabii ki yine makro, para politikası, maliye politikası bunlarla ilgili genel bir çerçeve içinde arzı artırıcı, girdi maliyetlerini düşürücü politikalar üzerinde duruldu. Bu çerçevede gıda konusuna birçok arkadaşımız vurgu yaptı. Konut arzının artırılması, konut maliyetlerinin düşürülmesi noktasında önemli görüşler ifade edildi. Bir taraftan bütçede disiplini sağlarken bütçedeki deprem başta olmak üzere artan harcamaları, bütçe açığımızın belirli bir düzeyin üzerine çıkarılmaması açısından çalışmalarımız var. Bu çalışmalar çerçevesinde temel hedefimiz şu: Bütçede depremle ilgili yapılan tek seferlik harcamalar hariç Maastricht kriterleri civarında bir bütçeyle açığıyla Türkiye’nin yoluna devam etmesi. Bu çerçevede bazı tedbirler almış durumdayız. Gelir tedbirleri aldık. Ama bunlar yetmez. Harcama tedbirleri de mutlaka alınmalı. Bu çerçevede de genel bir beklentinin ifade edildiğini söyleyebilirim. Kamuda daha fazla tasarruf tedbiri alınması yönünde beklenti ifade edildi. Cumhurbaşkanlığımızın bu konuda bir genelgesi var. Hazine ve Maliye Bakanlığımızın yürüttüğü bir çalışma var. Bunları toplumla daha fazla önümüzdeki dönemde paylaşacağız. Tasarruf açığını genel anlamda engellemeye dönük cari açığı düşürmeye dönük tedbirler ifade edildi. Cari açık esasında bir tasarruf açığıdır. Yatırımlarınızla yatırımlarınızı finanse etmek için kullandığınız iç tasarruf arasındaki fark kadar dış tasarruf kullanmak zorunda kalırsınız. Bu da cari açığı doğurur. Dolayısıyla kamusuyla özel sektörüyle iç tasarruf oranlarımızı artırdığımızda cari açığı da zaten aşağıya çekmiş olacağız. Bu çerçevede sanayi politikalarının da önemli bir rol oynayacağını düşünüyoruz. Dışa bağımlılığı azaltıcı, yerli ve milli üretimi desteklemeli, özellikle ara malların yurt içi üretimine seçici destekler vermeliyiz şeklinde görüş birliğinin olduğunu ifade edebilirim. Sanayi kadar enerji alanında da aynı yaklaşımın olduğunu ifade etmek durumundayız” diye konuştu.

    “Toplumun bütün kesimlerinde bir vergi reformu beklentisi var”

    Yılmaz, vergi konularının toplantıda etraflı şekilde ele alındığı bilgisini vererek, “Daha önceden işçi kesimi ile farklı kesimlerle toplantılar yapmıştım. Oralarda da görüş birliği olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. İşvereniyle, işçisiyle, muhasebecisiyle toplumun bütün kesimlerinde bir vergi reformu beklentisi olduğunu söyleyebilirim. Burada özellikle doğrudan vergilerin payının artırılmasına dönük, vergi sisteminin sadeleştirilmesine dönük beklentinin olduğunu ifade etmeliyim. Bir taraftan sosyal adaleti sağlayan diğer taraftan kamunun gelirini istikrarlı şekilde devam ettiren vergi reformuna ihtiyaç olduğunu bütün toplum kesimleri ifade ediyorlar” dedi.

    “Toplantıda sanayiye ayrılan arazinin artırılması gerektiği konusu konuşuldu”

    Toplantıda dijital dönüşüm ve dijital dönüşümün her alanda desteklenmesi konusunun gündeme geldiğinin altını çizen Yılmaz, şöyle devam etti:
    “Bir taraftan devlette e-devlet uygulamaları, diğer taraftan da özel sektörde bu dijitalleşme sürecinin devamı noktasında vurgular yapıldı. Sanayimizin arazi sorunu yine gündeme gelen bir konu. Burada uluslararası bazı karşılaştırmalar yapılarak sanayiye ayrılan arazinin artırılması gerektiği konusu konuşuldu. Elbette çevreye, tarıma, diğer konulara da dikkat ederek sanayinin ihtiyaç duyduğu araziyi uygun maliyetler sağlama noktasında bir çalışma konusu gündeme getirildi. İlgili bakanlarımız da özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanımız ve Tarım ve Orman Bakanımız bütüncül bir çerçeve içinde sağlıklı kriterlerle bu alanda çalışmalar yaptıklarını ifade ettiler.”

    “Kredilerde miktarsal sıkılaşma, yatırımımızı üretimimiz artıracak konularda daha esnek bir tutumda”

    Toplantıda sıklıkla finansman ve finansmana erişim konularının sıklıkla dile getirildiğine vurgu yapan Yılmaz, “Özellikle KOBİ’lerin finansmana erişim konusu en fazla dile getirilen konulardan biri oldu. Para politikamız çerçevesinde atılan bazı adımlar var. Kredilerde miktarsal sıkılaşma denilen uygulamalar yapılıyor. Ancak bu toplantıda da ifade edildiği üzere ihracat, yatırım ve üretim konuları istisna kılınmış durumda. Dolayısıyla aşırı tüketim noktasında veya büyümeyle çok ilgili olmayan noktalarda miktarsal sıkılaştırma yapılırken ihracatımızı artıracak, yatırımımızı üretimimiz artıracak konularda daha esnek bir tutum olduğunu ifade edebilirim. Bunun yansımalarını önümüzdeki aylarda daha iyi şekilde göreceğimizi ifade etmek isterim” dedi.

    “Dolayısıyla hem verimliliği büyümeyi artırıcı hem de istihdamı ve bölgesel kalkınmayı destekleyici çerçeve üzerinde duruldu”

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ihracat ve döviz kazandırıcı faaliyetlerin kendileri için oldukça önemli olduklarını dile getirerek, “Ülkemizin bir taraftan ithal ürünleri yurt içinde üreterek ama bir taraftan da daha fazla ihracat yaparak, sadece mal ihracatı değil daha fazla hizmet ihracatı yaparak döviz kazandırıcı faaliyetleri geliştirmesi gerekiyor. Burada en az miktar kadar katma değerin çok önemli olduğu ifade edildi. Teknoloji içeriği, bilgi içeriği daha fazla katma değeri yüksek ürünlere doğru Türkiye’nin dönüşümü noktasında genel bir fikir birliği olduğunu ifade edebilirim. Bunu yaparken geleneksel sektörlerin, emek yoğun sektörleri de ihmal etmeden yapılması gerektiği de ifade edildi. Bir anlamda iki hatlı bir stratejiden bahsedebiliriz. Bir taraftan katma değeri teknolojik içeriği yüksek sektörlerde ihracatımızı, döviz kazandırıcı faaliyetleri geliştirmek, diğer taraftan emek yoğun istihdam yoğun sektörlerde de bölgesel politikalarımızı da dikkate alarak dönüşümü desteklemek ve buraları da ihmal etmemek şeklinde ifade edebilirim. Dolayısıyla hem verimliliği büyümeyi artırıcı hem de istihdamı ve bölgesel kalkınmayı destekleyici çerçeve üzerinde durulduğunu söyleyebilirim” diye konuştu.

    Toplantıda dile getirilen mesleki eğitim ve sanayi ile ekonominin ara iş gücü ihtiyacına ilişkin Yılmaz şunları kaydetti:
    “Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın yaptığı değerlendirmeler de söz konusu. Burada en fazla üzerinde durulan nokta eğitim sistemimizde iş gücü piyasamızın ihtiyaçları arasındaki örtüşmenin artırılması konusu oldu. Diğer taraftan yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın yürüttüğü iş başında eğitim gibi staj imkanları üzerinde duruldu. Kamu özel iş birliği öne çıkan başlıklardan biri oldu. Özellikle son yıllarda prestijli firmalarımızın mesleki eğitim alanına girmiş olmaları, çok daha üst noktada puan alan öğrencilerimizin de mesleki eğitimi tercih etmelerine yol açıyor. Bu da kayda değer bir gelişme. Bizim ekonomimizin ihtiyaçlarını dikkate alarak bu mesleki eğitim konusu çok daha geniş bir şekilde ele almamız gerekiyor.”

    Yılmaz, verimliliği ve rekabeti artırıcı yapısal reformlar üzerinde durulduğunu belirterek, “Yapısal reformların iki boyutu olduğunu ifade etmek isterim. Birincisi yapısal reformlar orta vadede somut sonuçlar üreterek kıymetli değişime yol açarlar. Ama en az bunun kadar önemli olan beklentiler kanalıyla yapısal reformların yaptığı etkidir. Yapısal reform yapabilen ülkeler, geleceği daha parlak ülkelerdir. Dolayısıyla beklentilerin daha hızlı iyileştiği ülkelerdir. Yapısal reformlar bu yönüyle kısa vadede de hemen beklenti kanalıyla etkilerde bulunurlar. Dolayısıyla Türkiye olarak bizim hedefimiz, para politikaları, maliye politikalarının yanı sıra yapısal reformlarla yolumuz devam etmek. Bu konuda Orta Vadeli Programımıza dönük epeyce teklifler aldık. İnşallah eylül ayı içinde bu başlıkla toplumla paylaşacağız” diye konuştu.
    4 saat süren toplantı, katılımcıların Yılmaz’a teşekkür etmesinin ardından sona erdi.

  • Muğla işgal altında

    Muğla işgal altında

    Muğla’nın Milas ilçesinde YK Enerji’nin madencilik faaliyetleri için Akbelen Ormanı’ndaki ağaçların kesilmesine karşı çıkan İkizköylüler ile Hatay’ın Dikmece köyündeki zeytinlik arazilerine acele kamulaştırma kararı verilen Dikmece köylüleri ve çevreciler, TBMM’de CHP’nin grup toplantısına katıldı. Köylüler yanlarında getirdikleri zeytinleri ve cevizleri grup sıralarına koydu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasını yapmadan önce İkizköylü Necla Işık’a söz verdi.

    “ANAYIZ ÇÜNKÜ ANAYIZ”

    Kürsüye çıkan Işık, Akbelen Ormanı’ndan topladığı çiçekleri göstererek, şunları söyledi:

    “Meclis bugün Akbelen için toplandı. 4 senedir bir mücadele, 4 senedir bir haykırış, tüm canlılar için, toprak için, hava ve su için canımızdan can gidiyor dedik, 4 senedir. ‘Akbelen Ormanı yaşasın, yaşatmaya devam edeceğiz’ dedik. Ne yazık ki 16 gündür çok büyük katliam yaptılar Akbelen Ormanı’nda. Sadece çamları değil içindeki kuşundan, kurduna, domuzundan, börtü böceğine, yöre halkına, dışarıdan desteğe gelen, marjinal diyorlar ya aslında bizlere diyorlar. Bizlermişiz marjinal. Köylülermiş. Toprağımızı savunduğumuz için terörist de olduk, vatan haini de olduk, marjinal de olduk. Oluruz. Toprağımız için hepsi oluruz. Üreticiyiz, çiftçiyiz çünkü. Anayız çünkü anayız. Sadece çocuklarımızın anası değiliz toprağın anasıyız. Her bir bitkinin, coşkun akan derelerin, içinde öten ormanın anasıyız. Olmaya da devam edeceğiz.

    Muğla’yı alamadığı için denizinden toprağına, dağından taşına, ormanına çok büyük bir baskı var. Yok etme baskısı. Ama biz en başta köylüler olarak kendimizi siper ettik. Taşımızı dahi vermeyeceğiz dedik, bu aç gözlü beşli çetelere. Sizin de dediğiniz gibi. Vermeyeceğiz. Biz hiçbirimiz bu dünyanın sahibi değiliz. Bizden öncelikler de vardı, atalarımız da vardı. Bizler bu dünyada sadece kiracıyız, gelip geçiciyiz. Bugün varsak, yarın yokuz hepimizin olduğu gibi. O yüzden buranın sahibiymişiz gibi davranmaktan vazgeçelim. Paranın esiri olmaktan vazgeçelim artık, çünkü doğamız gidiyor, tüm canlıların, topraktan tutun, bitkisinden tutun insanına hayvanına kadar. Hepsinin en temel hakkı olan sularımız gidiyor, coşkun akan derelerimiz gidiyor.”

    “EVİN YANINA KARAKOL DİKTİLER”

    Işık, bir avuç köylü olarak 4 senede çok büyük şeyleri başardıklarını kaydederek, “24 Temmuz Pazartesi günü öyle bir örgütlü gelmiş ki bu kötülük, başta jammer koydular. Sesimizi kimseye duyuramayalım diye. Evimizin yanına karakolu diktiler, 5 tane TOMA diktiler. Siz gördünüz mü bir küçücük köyde 5 TOMA ne arar? Biz ne derdindeyiz, biz toprağımızın derdindeyiz” dedi.

    “MUĞLA İŞGAL ALTINDA”

    Işık, verdikleri mücadelenin artık vatan meselesi haline geldiğini belirterek, “Toprağımızın her karışı adım adım işgal altında. Biz değiliz işgalciler, işgalcilerin kim olduğu ortada. Devlet gücünü, askeriyeyi bize karşı kullanarak, coplayarak, biber gazıyla 15 yaşındaki çocuklarımızın ve 90 yaşındaki ninelerimizin gözlerine biber gazları sıkıldı. Neydi dertleri, Akbelen Ormanı’nı almak. Niçin, maden için. Değer mi? 2,5 yıl olsun, 4 yıl olsun. Değer mi? Sağlığımızdan olduğumuz yetmiyor mu 40 senedir? Muğla’nın yüzde 69’u ormanları madenlere ruhsatlı. Muğla’nın her yeri aslında işgal altında” diye konuştu.

    “GEREKİRSE ÖLÜRÜZ”

    Halen mücadelelerinin devam ettiğini belirten Işık, “Parti ayırmaksızın bütün vekillerin Akbelen’e akın etmesini, gerekirse orada bütün ağaçlara, toprağa yatalım. TOMA’ların önüne beraber yatalım. Biz orada vekillere olan işkenceyi de gördük. Avukatlarımızın gözaltına alındığını da gördük. Ne kaldı biliyor musunuz? Bir hapse girmediğimiz, bir de ölmediğimiz kaldı? Hapse de gireriz, gerekirse bu vatan için de ölürüz. Ölürüz de toprağımızı, köyümüzü maden canavarına teslim etmeyiz bu saatten sonra” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Marjinal gruplar” sözüne de atıf yapan Işık, “Bu marjinal gruplar, dedim ya savunmaya devam edecek. Marjinaller burada. Hepiniz görüyorsunuz. Başı yazmalı, elleri kınalı, nasırlı, ayakları naylon pabuçtan başka bir şey görmemiş. Çanakkale’de, Dumlupınar’da, vatanın her yerinde kanını dökmüş ataların çocuklarıyız biz. Atatürk çocuklarıyız. Bizler Andımız ile büyüdük. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ile büyüdük. İstiklal Marşı’nın başında yer alan ‘Korkma’ ile büyüdük. Korkmuyoruz, susmuyoruz, itaat etmiyoruz” diye konuştu.

  • Perşembe gününe dikkat

    Perşembe gününe dikkat

    Türkiye’yi etkisi altına alan Eyyam-ı bahur ve Afrika sıcakları yurdı terk etti. Türkiye bu kez Güneydoğu’dan gelen Basra sıcaklarının etkisi altına girdi.

    Mevsim normalleri üzerinde seyreden sıcaklıkların, Güneydoğu Anadolu’da 14 Ağustos’a kadar etkisini sürdüreceği tahmin ediliyor.

    Diyarbakır Meteoroloji 15. Bölge Müdürlüğü’nde Meteoroloji Mühendisi Hümeyra Betül Akgül, bölgede mevsim normalleri üzerinde seyreden sıcakların 6 ile 10 derece kadar yükselebileceğini söyledi.

    Diyarbakır’ın 45, Şanlıurfa’nın 44, Mardin’in 40, Batman’ın 45, Siirt’in 43, Şırnak’ın ise 40 derece hava sıcaklığına ulaşacağını söyleyen Akgül, “Özellikle Perşembe günü maksimum sıcaklara ulaşacağımızı düşünüyoruz.” dedi.

    Güneydoğu’da beklenen sıcaklıkların Basra kaynaklı olduğunu aktaran Akgül, “Daha önce Afrika sıcakları Basra sıcaklarını tetiklerken, şimdi Afrika sıcaklarının etkisini yitirmesiyle Batı illerimizde bir serinleme mevcut. Şuan tüm sıcaklık Güneydoğu Anadolu Bölgemizin üzerinde etkisini gösteriyor. O yüzden Perşembe günü maksimum sıcakları yaşayacağız. Perşembe gününden sonra ise kademeli olarak bir iniş bekliyoruz. Bu sıcaklar ayın 14’üne kadar devam edecek diye tahmin ediyoruz.” diye konuştu.

    Hava sıcaklarının insan üzerinde sağlık açısından olumsuz etki oluşabileceğine dikkat çeken Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Şenyiğit ise vatandaşlara uyarılarda bulundu.

    Vatandaşlara 11.00 ile 16.00 saatleri arasında zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamaları yönünde uyarılarda bulunan Şenyiğit, şunları kaydetti:

    “Ağustos ayının ilk haftası etkisini gösteren Eyyam-ı bahur ve Afrika sıcakları bittiği halde halen bu aşırı sıcakların devam ettiğini görüyoruz. Muhtemelen bu aşırı sıcaklar bölgemizi ve ülkemizi aşırı bir şekilde etkileyecektir. Bu dönemde korunma ile alakalı en önemli hadise gündüz 11.00 ile öğleden sonra 16.00 saatleri arasında mutlaka dışarı çıkamamak gerekiyor. Özellikle yaşlı vatandaşlarımızın hasta olanlar ve tansiyon hastalığı olanlar çok dikkatli olmalıdır. Bu sıcakta dışarı çıkıp aşırı sıcağa maruz kalındığında beyin kanaması dahil olmak üzere her türlü sağlık sorunu meydana gelir.”

  • Sahibiyle karşılıklı harmandalı oynadı

    Sahibiyle karşılıklı harmandalı oynadı

    Manisa’nın Gördes ilçesine bağlı Yakaköy Mahallesi’nde düğünlerin vazgeçilmez gelenekleri yaşatılmaya devam ediliyor. Özel olarak yetiştirilen atlarla kız evine gelen erkek tarafı burada oyunlar oynayarak gelini evden alıp, nikahın kıyılacağı alana geçiliyor. Ata binen gelin nikahın kıyılacağı alanda indikten sonra oyunlar oynanmaya da devam ediliyor.

    Mahallede İlayda-Mehmet Can çiftçinin düğünleri de atlı gelenekle beraber bir hayli ilginç görüntülere sahne oldu. Gelin alma geleneğinin sona ermesinin ardından at sahibi Mustafa Yalvaç, atından inerek karşılıklı harmandalı oynadı. Çeşitli örtülerle süslenen atın sahibi Mustafa Yalvaç karşısında sergilediği oyun figürleri izleyenleri hayretler içerisinde bıraktı. Büyük bir ilgiyle izlenen oyunun ardından Mustafa Yalvaç, sıcaklayan atını suyla serinletmeyi de ihmal etmedi.

    Atına çocuk gibi baktığını söyleyen Yalvaç, “Atıma çocuk gibi davranıp severim, ona şeker veririm tımarını ederim. Hayvanı Akhisar’dan yeni aldım. Babadan geliyor bu meslek. 30 yıldır bu mesleğin içerisindeyim. Düğünlere, gelin almalarına, cirit şenliklerine gidiyorum. Her hayvan öğrenmez bunu” dedi.

  • İnsanlar ona süper meyve diyor

    İnsanlar ona süper meyve diyor

    Amerika ve Avrupa’dan sonra 2020 yılında Türkiye’de Karadeniz bölgesinde deneme üretimi yapılarak olumlu sonuç alınan süper meyve aronya, devlet desteğiyle yaygınlaştırılması isteniyor. Daha sonra farklı bölgelerde denenen süper meyve Tekirdağ’da da boy göstermeye başladı. 2021 yılında Berna Demirtaş, Tekirdağ’da özel sektördeki işini bırakıp aronya bitkisi ekti. Ekilen aronyalar bu yıl hasat edilmek için son günlerini bekliyor.

    Kendi işini kurmak için özel sektördeki işini bıraktı

    Konuyla ilgili açıklamada bulunan Berna Demirtaş, “Özel sektörde çalışıyordum. Bir beş yıl kadar çalıştıktan sonra kendi işimi yapmaya karar verdim. Tekirdağ’da ilçe tarımdaki yetkililerle görüştüm. Onlarda bana aronya meyvesini söylediler. Aronya meyvesini araştırmaya başladım ve bu meyvenin ne kadar yararlı bir meyve olduğunu öğrendim. Ve ekmeye karar verdim. Aralık 2021’de 1850 fidan olarak bu bahçeyi kurduk. Bu sene ilk hasadımız alacağız. Eylül 1 itibariyle hasat dönemi başlayacak. Özel sektörden sonra tabi ki yorucu olabiliyor. Ama kendi işimiz olduğu için bizim için daha iyi oluyor. Haftada 2 gün sulamasını, kazı işlerini yapıyoruz. Otlarla mücadele yapıyoruz” dedi.

    Birçok hastalığa deva

    Aronyanın faydalarında da bahseden Demirtaş, “Kansızlığa çok iyi gelen bir meyve. Antioksidan en yüksek süper meyve olarak geçiyor. İçinde C vitamini barındırıyor. Kanser hücrelerini azalttığı, kolesterolü düşürdüğü gibi faydaları var. Fiyatı şuan için belli değil. Yaş meyve olarak kilosu 200 lira civarında olarak gidiyor. Tabi kurutulmuş fiyatı daha farklı gidiyor. Yapılan ürünlere göre fiyatları değişebiliyor” diye konuştu.

  • Karacadağ Bal Ormanı’nda yangın

    Karacadağ Bal Ormanı’nda yangın

    Siverek-Viranşehir ve Diyarbakır sınırları arasında bulunan Karacadağ Bal Ormanı’nda çıkan yangın rüzgarın etkisiyle kısa sürede geniş bir alana yayıldı. İhbar üzerine bölgeye Siverek, Viranşehir ve Diyarbakır’dan itfaiye ekipleri sevk edildi.

    Yangının geniş bir alana yayılması ve arazinin taşlık olması nedeniyle güçlükle müdahale edildiği öğrenildi.

    Yangının söndürülmesi için ekiplere bölge halkı ve askerler de destek veriyor.

  • Tur teknesinde yangın dehşeti

    Tur teknesinde yangın dehşeti

    Olay, geçtiğimiz pazar günü Seferihisar ilçesi Sığacık açıklarında meydana geldi. İddiaya göre, henüz belirlenemeyen sebepten dolayı teknenin mutfak kısmında yangın çıktı. Alevler hızla büyürken, panik yaşayan yaklaşık 40 yolcu kendisini denize attı. Bu esnada yakınlarda bulunan diğer tekne sahipleri de alevlere müdahale için yardıma geldi. Denize atlayan erkek yolcular daha sonra tekneye çıkarak mürettebat ile birlikte müdahale ettikleri alevleri kontrol altına alarak yangını söndürdü. Tekne sahibi ve mürettebatın yanı sıra erkek yolcuların da katılımıyla soğutma çalışmaları gerçekleştirildi.

    Tekne sahibinden şikayetçi oldu

    Erkek yolcular teknede soğutma çalışmalarına katıldığı esnada kaptanın kadınları denizde bırakarak tekneyi kıyaya çektiğini ve kendisiyle birlikte kadın yolcuların yaklaşık 40 dakika denizin ortasında yardım beklediğini ileri süren 33 haftalık hamile B. T., çevredeki bir tekne sahibinin yardımıyla karaya çıkarıldıklarından sonra bebeğinin ve kendisinin sağlığından duyduğu endişeyle hastaneye giderek tedavi oldu. Bebeğinin ve kendisinin sağlık durumunun iyi olduğu öğrenilen B.T., tekne sahibinden şikayetçi oldu.

    Yaşanan panik anları kamerada

    Denizin ortasında yaşanan panik anları çevredeki teknelerde bulunan bir vatandaş tarafından anbean cep telefonu ile kayda alındı. Görüntülerde, çevredeki tekneler ile yangına müdahale edildiği ve yolcuların denizin içerisinde oldukları görülüyor.
    Öte yandan, teknede ve yolcuların kişisel eşyalarında maddi hasar meydana geldiği öğrenildi.