Etiket: güncelhaberler

  • “593 gençlik merkezimiz var”

    “593 gençlik merkezimiz var”

    Ankara’nın Altındağ ilçesinde Fidan Diyanet Gençlik Merkezi törenle hizmete açıldı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, programda yaptığı konuşmada Diyanet Gençlik Merkezleri’nde gençlerin şahsiyetinin inşa edileceğini söyledi. İslam tarihinde gençlerin büyük görevler gerçekleştirdiğini belirten Erbaş, “Peygamber Efendimizin yanında yer alanların çoğunluğunun gençler olduğunu görürsünüz. Peygamber Efendimiz, bu şahsiyet inşasını Fidan Gençlik Merkezi’nin aslında ilham kaynağı olarak kabul edebileceğimiz Mescid-i Nebevi’nin içindeki suffede gerçekleştirdi. Şahsiyet inşasını orada gerçekleştirdi” ifadesini kullandı.

    “İrfanla, bilgiyle, hikmetle sulayacağız”

    Ashap ve sahabelerin kendi kendilerine yetişmediğini vurgulayan Erbaş, “Diktiğimiz şu güller birkaç gün sulamayın bakalım ne hale geliyor. İşte buradaki fidanları adeta biz ilimle, irfanla, bilgiyle, ahlakla sulayarak yetiştireceğiz inşallah. Fidanları nasıl suluyorsak, buradaki fidanları da ahlakla sulayacağız. İrfanla, bilgiyle, hikmetle sulayacağız” şeklinde konuştu.

    “Toplumda gençlerin elinden ve dilinden emniyette miyiz?”

    “Müslüman, insanların elinden ve dilinden emniyette olduğu kimsedir” diyen Prof. Dr. Ali Erbaş, şunları kaydetti:
    “Tanıma bakar mısınız? Bundan daha derli toplu, bundan daha anlamlı bir tanım olabilir mi? Toplumda gençlerin elinden ve dilinden emniyette miyiz? Örnekler vermek istemiyorum. Örnekleri verdiğimiz zaman şuyu vukuundan beter olabiliyor, yaygınlaşabiliyor. Kötü örnekleri aslında ilgililere bırakıp onların takibini, mahkemesini, suçunun cezasını vermeyi ilgililere bırakıp medyada, şurada burada çok da haber konusu yapmamak lazım. Bilmeyenlere bildirmek, duymayanlara duyurmak, görmeyenlere göstermek kötülüğün yayılmasına destek olmak demektir. Bunu yapıyoruz biz. Çok acı olaylar oluyor. Onları hemen ilgililer bir şekilde takip etmeli, cezası neyse vermeli ama günlerce ekranlarda bunun kalması yayılmasına sebep oluyor. Şuyu vukuundan beter oluyor. İşte biz gençlerimiz o kötülüklerle meşgul olmasınlar, emin gençler yetiştirelim, emniyette olabileceğimiz gençler yetiştirelim diye çalışıyoruz. Çabamız bu.”

    “593 gençlik merkezimiz var”

    Prof. Dr. Erbaş, Türkiye’nin dört bir yanında gençlerle ilgilenen merkezlerin olduğuna dikkati çekerek, “Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı olarak tamamladığımız ve şu anda çalışan 593 gençlik merkezimiz, 588 okuma salonumuz, 80 genç ofisimiz var. Toplam bin 261 Diyanet gençlik hizmet mekanı kurduk. Bin 900 gençlik koordinatörü dediğimiz vaizlerimizle, imamlarımızla gençlerimize rehberlik ediyoruz” ifadelerini kullandı.

    Açılış konuşmalarından sonra Diyanet Fidan Gençlik Merkezi’nin bahçesine fidan dikimi gerçekleştirilerek, merkezin kapısının önünde dualar eşliğinde kurdele kesimi yapıldı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, YÖK Başkanı Erol Özvar ve Ankara Valisi Vasip Şahin, merkezin içerisini gezerek incelemelerde bulundu.
    Açılış programına Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar, Ankara Valisi Vasip Şahin, din görevlileri ve vatandaşlar katıldı.

  • İhracat birim değer endeksi arttı

    İhracat birim değer endeksi arttı

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ağustos ayı Dış Ticaret Endeksleri’ni açıkladı. Buna göre, ihracat birim değer endeksi Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,6 arttı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre gıda, içecek ve tütünde yüzde 11,8 arttı, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 7,4 arttı, yakıtlarda yüzde 10,2 azaldı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 2,7 arttı.

    İhracat miktar endeksi yüzde 1,2 azaldı

    İhracat miktar endeksi Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1,2 azaldı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre gıda, içecek ve tütünde yüzde 6,6 azaldı, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 3,6 arttı, yakıtlarda yüzde 7,8 azaldı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 0,8 azaldı.

    İthalat birim değer endeksi yüzde 2,9 arttı

    İthalat birim değer endeksi Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,9 arttı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre, gıda, içecek ve tütünde yüzde 8,8 arttı, yakıtlarda yüzde 5,4 arttı, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 1,1 arttı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 0,9 arttı.

    İthalat miktar endeksi yüzde 13,2 azaldı

    İthalat miktar endeksi Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 13,2 azaldı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre, gıda, içecek ve tütünde yüzde 7,7 azaldı, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 6,1 arttı, yakıtlarda yüzde 5,6 azaldı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 7,7 azaldı.

  • “Caydırıcı tedbirlere ihtiyacımız var”

    “Caydırıcı tedbirlere ihtiyacımız var”

    Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması Ödül Töreni”nde konuştu. Altun, bugüne dek, bu yarışma dolayısıyla 400’ü aşkın proje ödül aldığını bu yıl da 12 kategoride 36 proje, ödül almaya hak kazandığını ifade etti. Altun, ödül almaya hak kazanan genç iletişimcileri canı gönülden tebrik ederek başarılar diledi.

    Tıpkı gençler gibi bu yarışmaya büyük önem verdiklerini, bu yarışma dolayısıyla büyük heyecan duyduklarını belirten Altun, “Genç iletişimcilerimizin hem kendilerinin hem de ülkemizin geleceğine katkı sağlayacak bu gayretlerini çok ama çok önemsiyoruz. Katkı yapan, katkı sağlayacak olan bu gayretlerin çok ama çok önemsiyoruz. Zira iletişim dünyasına hakim olacak, yön verebilecek, donanımdaki gençlerin yarının iletişim dünyasını şekillendireceklerini biliyoruz. Biz inanıyoruz ki genç iletişimcilerimiz o zihinleriyle iletişim ve medyada ezberleri tekrarlamak yerine ürettikleri özgün projelerle iletişim ekosistemine, medya ekosistemine yeni soluklar getirecek. İletişim ve medyada ihtiyaç duyduğumuz yenilenmenin, kalkınmanın sağlanmasına katkıda bulunacaklar” ifadelerini kullandı.

    “Özne olduğumuz takdirde yalan siyasetine dezenformasyon politikalarına karşı hakikatin savunuculuğunu yapabiliriz”

    İletişim ve medya dünyasının son yıllarda köklü dönüşümlere, değişimlere sahne olduğuna dikkat çeken Altun, “Bu süreçte bizim önümüzde çok esaslı bir soru duruyor esasında ‘Biz bu değişimin neresinde duracağız? Karşımızdaki enformasyon yağmuruna, veri bombardımanına ve dezenformasyon akışına karşı nasıl bir tutum takınacağız? Rüzgara kapılan bir figüran mı olacağız? Yoksa önümüzdeki süreçlere meydan okumalara karşı koyacak, yön verecek bunlarla mücadele edecek bir aktör olmayı mı tercih edeceğiz?’ Türkiye olarak bu dönüşüm süreçlerinde belirleyici bir aktör, bir başka deyişle özne olma zorundayız işte gayretimiz bu yönde. Zira özne olduğumuz takdirde mevcut enformasyon düzenindeki adaletsizliğe meydan okuyabiliriz. Zira özne olduğumuz takdirde yalan siyasetine dezenformasyon politikalarına karşı hakikatin savunuculuğunu yapabiliriz. Özlü olduğumuz takdirde bölgemizde, coğrafyamızda, İslam dünyasında, Türk dünyasında Bağdat’ta, Batıhan’da, Beyrut’ta, Kudüs’te veya Gazze’de yaşananları, Batılı medya tekellerini geçirerek değil sahadan kendi bilgilerimizi edinerek bütün dünyaya anlatabilir, bütün dünyaya neyin doğru, neyin yanlış olduğunu zarif bir şekilde gösterebiliriz. Özlü olduğumuz takdirde kendi hesabımıza konuşabiliriz” şeklinde konuştu.

    Bugün birçok düşünür küresel iletişim rejiminde sömürgecilerin sömürgeleştirilen insanların kendi hikayelerini anlatma hakkını nasıl ellerinden aldığını Batı’nın medyatik temsillerinin, mazlum halkların gerçek sesini ne şekilde bastırdığını Batılı bilgi üretim süreçlerinin uyguladığı şiddet aracılığıyla tüm dünyada ezilenlerin hikayesini hangi yol ve yöntemlerle gizlediğini ortaya seren birçok eserler verdiğini aktaran Altun şu ifadeleri kullandı:

    “Batı medyası batı dışı dünyayı egzotik içeriklerle yahut şiddet içeren imgelerle temsil ederek hem batı dışı toplumlarla ilgili hakikati çarpıtıyor hem de batının etnosantrizmini kurumsallaştırıyor. Eğer bu çarpık düzene bizler itiraz etmez ve kendi hikayemizi anlatmak imkanından mahrum kalırsak bu cesareti kendi hikayemizi anlatma cesaretini göstermezsek bu takdirde hem kendi varlığımızı tehlikeye atarız hem de hakikete ihanet etmiş oluruz. Oysa Aldous Huxley’in dediği gibi ‘hakikatin saklanması, insanları köleleştirir; hakikatin ifşası ise insanları özgürleştirir’.”

    “Dijitalleşmeye yapay zekanın yaygınlaşması ne yazık ki hakikat karşıtı bir enformasyon, ekosistemine hazırlıyor.”

    Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde küresel dünya düzenindeki adaletsizlikle sömürgeci politikalarla mücadele ederken aynı zamanda bu adaletsizliği ayakta tutan medya emperyalizmiyle ve onun tanımlama tekeliyle de mücadele ettiklerini belirtti.

    Sanal felaket koşulları hakikat düşüncesinin tahrif edildiği bir insanlık durumunu anlattığını bildiren Altun, “‘Sanal felaket koşullarında yaşıyoruz. ‘Jean Baudrillard böyle diyordu. ‘Sanal felaket koşulları.’ Hiç kuşkusuz sanal felaket koşulları hakikaten hatta hakikat düşüncesinin tahrif edildiği bir insanlık durumunu anlatıyor. Dijitalleşmeye yapay zekanın yaygınlaşması ne yazık ki hakikat karşıtı bir enformasyon, ekosistemine hazırlıyor. Hep birlikte yalanın hüküm ferma oluşuna şahitlik ediyoruz. Bir yanda içerik enflasyonu yaşanırken öte yandan sahici içeriklere ulaşmak giderek zorlaşıyor. Bu süreçte kamu sağlam denetim de kamu çıkarı adına denetim de günden güne zorlaşıyor. Dolaşıma giren şey hakikat mi? Yoksa hakikati tarif eden hakikat düşüncesini bilen anlamsızlaştıran, yalan, manipülasyon veya dezenformasyon mu? Bu soru önümüzde bütün çıplaklığıyla duruyor. Şurası çok açık ve net. Maruz kaldığımız dezenformasyon bombardımanında önümüze düşen içeriğin doğruluğunu teyit etmek, mecranın yapısı, işleyişi ve hızlı dikkate alındığında özellikle kullanıcılar için oldukça meşakkat bir iş bu nedenle kamusal denetleme ve düzenleme süreçlerine sağlıklı bir şekilde işleyen kamusal denetim ve düzenleme süreçlerine ihtiyacımız var. Bu ve benzeri zorlukları aşabilmek adına biz örneğin Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı altında dezenformasyonla mücadele merkezini kurduk. Bunu yaparken amacımız yalanın, manipülasyonun, dezenformasyonun tespiti ve doğru bilginin ulusal ve uluslararası kamuoyuyla hızlı bir şekilde bütün boyutlarıyla paylaşılmasıydı. Fakat kamusal yarar adına sadece doğrulama ve teyit mekanizmalarıyla yetinemeyiz. Elbette doğrulama ve mekanizmaları hakikate hizmet namına son derece kullanışlı araçlardır. Fakat bunların ötesine geçmek mecburiyetindeyiz” diye konuştu.

    “Sosyal medya başta olmak üzere dijital mecralara ilişkin etkin hukuki düzenlemelere caydırıcı tedbirlere ihtiyacımız var. “

    Sosyal medya başta olmak üzere dijital mecralara ilişkin etkin hukuki düzenlemelere caydırıcı tedbirlere ihtiyaç olduğunu belirten Altun, “Zira bizler Cumhurbaşkanımızın bugünkü konuşmasında ifade ettiği gibi ‘gençlerimizi sosyal medyanın ve dijital mecraların karanlık teslim edemeyiz.’ Bu platformların şiddeti, vahşeti özendiren, yaygınlaştıran mecralara dönüştükleri ne yazık ki açıktır. Şunu da bu vesileyle özellikle belirtmek isterim ki bu süreçte konvansiyonel medya kuruluşlarından da sorumlu yayıncılık ilkesi gereğince hareket etmesini bekliyoruz. Televizyon kanallarımız, gazetelerimiz reyting uğruna şiddeti kötülüğü tüm detaylarıyla dramatize ederek sürekli bir şekilde kamuoyunun gündeminde tutamazlar, tutmamalıdırlar. Geleneksel medya kuruluşlarımız sosyal medyadan önlerine düşen görüntüleri filtresiz şekilde daha geniş kitlelere yaymamak noktasında çok daha özenli olmak durumundadırlar. Küçük ve maddi hesaplar uğruna gençlerimizin popüler kültür ve dijital mecralar eliyle zehirlenmesine, bu yapılar için birer meta olarak görülmesine müsaade edemeyiz” şeklinde konuştu.

    Hukukun yaşayan bir kültür olduğunu ve yeni ihtiyaçlara göre yeni hukuki düzenlemelere, yasalara ihtiyaç olduğunu ifade eden Altun, “Zira kullanışlar kadar sosyal medya platformları da yalan, manipülasyon ve dezenformasyon içerikli paylaşımlardan sorumludur. Hatta çok daha fazla sorumludur. Ne var ki söz konusu platformlar, toplumsal sinir uçlarıyla oynayan kutuplaşmaya sebebiyet veren şiddeti, vahşeti, ırkçılığı, yabancı düşmanlığını, İslam karşıtlığını tetikleyen içeriklere göz yummakta, ne yazık ki göz yummakta hatta bize öyle geliyor ki bu içerikleri teşvik etmektedir. Kendilerini birer hakem gibi yansıtmaya çalışsalar da çoğu kez dünya siyasetinde birer oyuncu perde arkasından süreçlere müdahale etmeye gayret eden bir aktör gibi hareket etmeye çalışmaktadırlar. Dijital platformların terör ve şiddet propagandasına dahi etkin bir denetim mekanizması kurmaktan kaçındığını, talep edilmesine rağmen bu türden paylaşımları kaldırmadığını, algoritmalar marifetiyle toplumu bir arada tutan temel değerleri hedef alan paylaşımların görünürlüklerini arttırdıklarını biliyoruz. Görüyoruz Bunlara şahitlik ediyoruz. Bu yapıların oluşturduğu siber tehditlere, hibrit tehditlere karşı siber vatanımızı korumak asli vazifemizdir. Siz genç iletişimcilerimizin de bu bilinç ve duyarlılıkla hareket etmesini bekliyoruz” açıklamalarında bulundu.

    “Batılı medya kuruluşları ve hükümetler ne yazık ki İsrail savaş ve soykırım makinesine destek verdi”

    Kimi dijital mecralarda olduğu gibi birçok batılı konvansiyonel medya kuruluşu da çifte standartlı yaklaşımını sürdürdüğünü söyleyen Altun, “Tam bir yıl geçti. Gazze’de bir yıldır devam eden soykırım sürecinde ne yazık ki batılı hükümetlerin batılı medya şirketlerinin İsrail’in savaş suçlarına olan desteği durmadı katlanarak arttı. Batılı medya kuruluşları ve hükümetler ne yazık ki İsrail savaş ve soykırım makinesine destek verdi. Kasıtlı bir şekilde gazetecileri sağlık çalışanlarının kundaktaki bebekleri, kadınları hedef alan İsrail daha birkaç gün önce Türk gazetecileri tekrar hedef aldı. İsrail güçlerinin koruduğu işgalci bir terörist TRT Haber’in yayınına müdahale ederek gazeteci arkadaşlarımızı tehdit etti. Yine bir gün sonra bu kez İsrail güçleri doğrudan aynı muhabir arkadaş yayın yapmalarını engellemeye çalıştı. Karşımızda işgalci ve istilacı bir yapı var sömürgeci bir yapı var. Bu yapının İsrail’in suçlarını da cürümlerini de herkes biliyor. Ve soykırım bilinmesin. Bu cürümler görünmesin diye gazetecileri ve ailelerini 7 Ekim’den bu yana bu İsrail hedef alıyor. Şu ana kadar İsrail Gazze’de iki yüze yakın gazeteci kardeşimizi katletti. En son Anadolu Ajan Muhabiri Hasan Hamad, İsrail bombardımanını fotoğraflamaya çalışırken hedef gözetilerek şehit edildi. Hakikati dünyaya duyurmaya çalışan gazetecilerin İsrail tarafından bu kadar pervasızca katledilmesine Filistin televizyonunun Gazze muhabiri Selman El Beşir yeleğini kasketini çıkararak isyan etmişti. Beraber çalıştığı gazeteci arkadaşının ailesiyle birlikte öldürüldüğünü öğrenince canlı yayında üzerindeki yeleğini çıkararak gazetecilerin uluslararası koruma altında olduğuna dair konuşulan her şey slogan olmaktan öteye geçmiyor demişti. Bir büyük yalanı bütün dünyaya haykırmıştı esasında. Çok haklı bir o kadar da trajik bir Fakat biz inanıyoruz ki güneş balçıkta sıvanmaz. Hakikat tüm çıplaklığıyla, tüm yakışıklılığıyla, İsrail’in peşine bırakmayacak. Gerek İsrail’in işbirlikçilerinin şunu artık anlaması gerekiyor. Bizler cesaretle, hakikat ve adalet şuuruyla bölgede soykırımcılarla katillerle mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.

    Gazze’de 200’e yakın gazeteci öldürülürken sessiz kalan küresel şebekeye karşı bizler buradaki kötülüğü, buradaki çifte standardı ifşa etmeye, haykırmaya devam edeceklerini bildiren Altun sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “Bizler Gazze’de olduğu gibi Batı Şeria’da da Kudüs’te olduğu gibi Lübnan’da da iletişim kanallarını açık tutacak ve İsrail’in saldırılarını dünyaya duyurmaya devam edeceğiz. Bölgemizde kalıcı barışın, istikrarın adaletin tesisi ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gibi daha adil bir dünyanın inşa edilmesi için iletişim ve medya alanında üzerimize ne düşüyorsa bütün bunları yapmaya gayret sarf edeceğiz. Bugün hem ülkemiz hem bölgemiz hem de tüm dünya için siyasetten ekonomiye, kültür sanattan, iletişim ve medya alanına kadar birçok alanda yapılacak işler ve ulaşılacak hedefler var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak geleceği daha iyi ve daha adil bir şekilde inşa etmenin bugünün gençlerine yatırım yapmaktan geçtiğini çok iyi biliyoruz. Daha insani daha müreffeh ve daha adalet bir zemin inşa edilmesi için bugün burada olduğu gibi gençlerimizi her alanda desteklemeyi sürdüreceğiz. Aşkta, şevkle ve heyecanla üreten gençlerimizin arkasında durmaya devam edeceğiz. “

  • “Bina Deprem Yönetmeliğini tamamladık”

    “Bina Deprem Yönetmeliğini tamamladık”

    Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığında, 30 büyükşehir belediyesinden yetkililerin katılımıyla, ‘Büyükşehir Belediyeleri Afet ve Acil Durum Birimleri Koordinasyon ve Bilgilendirme Toplantısı’ gerçekleştirildi. Toplantında sunum yapan ve açıklamalarda bulunan AFAD Başkanı Okay Memiş, ardından gazetecilere verdiği röportajda şu ifadelere yer verdi:
    “Biz, AFAD olarak, kriz yönetiminden ziyade, risklerin yönetiminin çok daha doğru bir strateji olduğunun farkındayız. Dünyanın birçok ülkesinde bu yönde çalışmalar, eğitim faaliyetleri, farkındalık çalışmaları düzenleniyor. Biz de bugün AFAD olarak 30 büyükşehrimizin ilgili yöneticileriyle risk azaltma çalışmalarının ne şekilde yapılması gerektiğini, yerel yönetimlerin bu konuda neler yapabileceği hususlarını anlatan, onlarla fikir alışverişinde bulunan bir program düzenliyoruz.”

    “Özellikle 6 Şubat depreminden sonra dünyanın en büyük afet sonrası iyileştirme çalışması yaptığımızı söyleyebiliriz”

    Yapılan çalışmalarla ilgili konuşan Memiş, “Risk azaltma çalışmalarını, İl Risk Azaltma Planları (IRAP) üzerinden planlıyoruz. Çünkü her ilin riski diğer ilden daha farklı. Deprem Anadolu coğrafyasının tamamıyla ilgili önemli bir risktir. Bütün afet durumlarıyla ilgili çalışmalarımız var. 2018’den itibaren IRAP çalışmalarına başladık ve 2021 sonunda da 81 ilimiz planlarını tamamlayıp, çalışmalarını bitirdiler. 2022’de ise Cumhurbaşkanımızın onaylıyla, Türkiye Risk Azaltma Planı (TARAP) yayınlandı. Bu bizim anayasa niteliğimizde bir çalışma. Biz 85 milyon aziz Türk milleti olarak krizlerde çok iyi bir performans sergiliyoruz. Özellikle 6 Şubat depreminden sonra dünyanın en büyük afet sonrası iyileştirme çalışması yaptığımızı söyleyebiliriz. Risk azaltmaya yönelik çalışmalarımızı daha fazla yapmak zorundayız. Depreme karşı en önemli risk azaltma bize göre kentsel dönüşümdür. Bu konuda çalışmalarımız var” diye konuştu.

    “Biz büyük depremlerde hangi binaların zarar göreceğini biliyoruz”

    Herkesin üzerine düşen sorumluluğu yapması gerektiğini dile getiren Memiş, “Buradaki yerel yöneticilerimizle, belediyecilerimizle kentsel dönüşüm ve diğer risk azaltma çalışmalarını beraberce konuşacağız. Vatandaş bilinçli bir şekilde konut yaptırmalı. Ev satın alırken de dikkat etmek durumunda. Bu durum ilk vatandaştan başlıyor. Müteahidin, çalışan işçinin, ustasının, yerel yöneticilerin, ruhsat verenlerin, şehir plancılarının, zemin etütçülerinin işini iyi yapması lazım. Bizim de bu denetimleri çok etkin bir şekilde yapmamız lazım. Biz büyük depremlerde hangi binaların zarar göreceğini biliyoruz. Binadakilere ‘gel bunu kentsel dönüşümle yenileyelim’ dediğimizde hala zorluklarla karşılaşıyoruz. Burada hem yerel yönetimlerimizin ve vatandaşlarımızın büyük özveri ve çaba göstermesi lazım” dedi.

    “Bina deprem yönetmeliğini çalışıyoruz ve bunu tamamladık”

    Bina Deprem Yönetmeliği çalışmalarının tamamlandığını aktaran Memiş, “Öte yandan bina deprem yönetmeliğini çalışıyoruz ve bunu tamamladık. İnşallah bunu Cumhurbaşkanımıza arz edeceğiz ve kamu oyuyla paylaşacağız. Sel afeti açısından ise 111 ekskavatör aldık. Bunlarla 5 aydır Karadeniz’in riskli derelerinin ıslahına başladık. Zonguldak, Kastamonu ve Bartın’da ‘turuncu ikaz’ verilmişti. Zonguldak’ta bir yılda yağan yağmurun dörtte biri, bir günde yağdı ancak alınan tedbirler, yapılan çalışmalar sayesinde aşırı yağış bir afete dönüşmedi. Diğer bölgelerinde çalışmalarımız hız kesmeden devam edecek” şeklinde konuştu.

  • Serbest piyasada döviz fiyatları

    Serbest piyasada döviz fiyatları

    İstanbul Kapalıçarşı’da 34,2770 liradan alınan dolar 34,2790 liradan, 37,6760 liradan alınan euro ise 37,6780 liradan satılıyor. Son kapanışta dolar 34,25 liradan, euro ise 37,64 liradan satılmıştı.

  • Mantar toplarken göktaşı buldu

    Mantar toplarken göktaşı buldu

    Muş’un Korkut ilçesine bağlı Yünören köyünde yaşayan çiftçi Hıyasettin Senem (56), geçtiğimiz ylıl mantar toplarken tarlasında 40 kilo ağırlığında ilginç taşlar buldu. Senem, bulduğu taşların göktaşı olmasından şüphelenerek, incelenmek üzere İzmir 9 Eylül Üniversitesi’ne gönderdi. Yapılan analizde taşların kondrit cinsinden göktaşı olduğu tespit edildi.

    Elinde irili ufaklı yaklaşık 20 adet göktaşı olduğunu söyleyen Hıyasettin Senem, “Geçen sene mantar toplamaya çıktığım tarlada taş buldum. Bu taşlar benim dikkatimi çekmişti. Bu taşların göktaşı olabileceğinden şüphelendik ve İzmir 9 Eylül Üniversitesi’nde bulunan laboratuvara incelemeye gönderdik. Çıkan sonuçlarda elimizdeki taşların göktaşı olduğu belgelendi. Şu an elimizde 40 kilo göktaşı var. Yapılan analizler sonucunda kondrit cinsinden göktaşı olduğu kesin tespit edildi” dedi.

  • 500 ton soğanı ücretsiz dağıttı

    500 ton soğanı ücretsiz dağıttı

    Tokat merkeze 87, Erbaa ilçesine ise 5 kilometre uzaklıkta bulunan Tosunlar köyünde yaşayan 35 yaşındaki Cihan Aydın, 300 dönümlük arazide tarım yapıyor. Geçen yıla kadar kaba yem üretirken, bu yıl soğan, patates ve karpuz gibi ürünler eken Aydın, bu yıl 65 dekar alanda soğan ekimi yaptı. Artan işçilik ve üretim maliyetleri nedeniyle mahsulünü toplayamayan Aydın, yeni sezon için arazi hazırlığı yapması gerektiği için ürünleri toprağa karıştırmak yerine vatandaşlara ücretsiz olarak dağıtmaya karar verdi. “Bir Müslüman nasiplensin” düşüncesiyle, yaklaşık 65 dekarlık alandaki ortalama 500 ton soğanı kendileri toplamak kaydıyla halka açtı.

    “Toplayamayınca pratiğe döktük”

    Tarladaki mahsulü pratiğe dökerek vatandaşlarla buluşturduklarını söyleyen çiftçi Cihan Aydın, “Yaklaşık 300 dönüme yakın araziyi işliyoruz. Bunları çeşitlendiriyoruz. Geçen seneye kadar kaba yem üretimi yapıyorduk. Bu sene soğan, patates, karpuz gibi ürünler ektik. Hasatlarını da göremedik. Normalde bizim hasat aralığımız temmuz ayı ortası ağustos başı gibi oluyordu. 65 dekar arazimizde soğan üretimi yaptık. Tek bu tarla değil, dört parça tarlada ekim yaptık. Türkiye’nin genelindeki pazar sıkıntısından dolayı ürünlerimiz satılmadı. Bizim de yeni sezon için tarla arazi hazırlıkları yapmamız gerektiği için toprağa karışmasın istedik. Vatandaşlarımız gelsinler ihtiyaçlarını görsünler. Yani bir Müslüman’ın kursağından geçmiş olsun diye böyle bir düşünce gelişti. Onu da böyle pratiğe döktük. Köyümüz Tokat’ın Erbaa ilçesine merkez araziden beş kilometre mesafede bir köy. Erbaa ilçesiyle sınır bir köy. Yedi bin dönüm yaklaşık arazimiz var. Bunun dört bin dönümü tarım, üç bin dönüm arazide mera olmak kaydıyla. Köyümüz tarım arazileri Kelkit havzasının içerisinde bulunmaktadır. Kelkit Çayı’na yaklaşık 500 metre mesafedeyiz. Ama muhteşem bir şekilde su sıkıntısı çekiyoruz. Bu ürünlerin temmuz ayında hasat edilip satılamaması biraz da bölgede yaşanılan su sıkıntısıyla alakalı bir durum. Yeniden bunu gübre niyetine değerlendirebilirdik. Bir dahaki dönem bitkinin gelişimi için de faydası olabilirdi. Ama biz dedik ki yani bir Müslüman nasiplensin istedik. Soğan ürünü dediğimiz ürün dekara yaklaşık üç tonla azami, sekiz ton, on beş ton arası yani bunlar sulanabilir arazi, sulanamayan arazi olarak mahsul verir. Yani toprak yapısıyla alakalı mahsul alırız. Yani maksimum on iki, on üç tonu kadar verim alınabilir bir üründür. Ortalama sekiz ton desek 60 dönümle çarptığımız zaman muhteşem rakamları vatandaşlar ücretsiz gelip alabilirler” dedi.

  • “İsrail Lübnan’ı yeni Gazze yapmak istiyor”

    “İsrail Lübnan’ı yeni Gazze yapmak istiyor”

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: “İsrail Lübnan’ı yeni Gazze yapmak istiyorlar”
    -“Gazze’de bütün dünyanın önünde bu tablo izlendi ve durdurulamadı”
    -“Şehitlerin yüzde 70’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Soykırımcı Netanyahu’nun eylemleri devam ediyor”
    -“Batı toplumlarında hükümet ile halklar arasında büyük ayrım var. Hükümetler soykırımcı siyasete destek veriyor”
    -“İsrail uluslararası ceza mahkemesini de tehdit etti. Guterres’i istenmeyen adam ilan etti. Soykırımcı katiller şebekesi ile karşı karşıyayız”
    -“Uluslararası sistem ikiyüzlü. Bir yandan Akdeniz’in her yanını savaş gemileri ile doldurdular. İsrail’in kendini savunma hakkı var deniliyor denildikçe İsrail daha çok kadın ve çocuk öldürülüyor”
    -“Sivil cihazları ölümcül cihaz olarak kullanılıyor. Yeni bir suça imza attılar”
    -“Uluslararası sistemin namusu Netanyahu’nun yargılanıp yargılanmamasından geçiyor”
    -“Cumhurbaşkanımız en başından beri insanlık cephesinin kurulmasını ifade etti”
    -“Bunca acıdan sonra birileri düşük sesle de olsa insanlık cephesine dair bu cümleleri kurmaya başladı”
    -“BM’den İsrail’le ilgili çıkması gereken kararlardan hiçbiri çıkmadı”

  • Erdoğan’dan Recai Kutan için taziye mesajı

    Erdoğan’dan Recai Kutan için taziye mesajı

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, taziye mesajında, “Saadet Partisi Kurucu Genel Başkanı ve Yüksek İstişare Kurulu Üyesi, Türk siyasetinin mümtaz şahsiyetlerinden biri olan Sayın Recai Kutan Beyefendi’nin vefatını derin bir teessürle öğrendim. Merhum Recai Kutan’a Cenab-ı Allah’tan rahmet niyaz ediyor; ailesine, sevenlerine, Saadet Partisi’ne ve Millî Görüş camiamıza başsağlığı diliyorum. Sayın Recai Kutan siyasi mücadelesi ve ülkemize vermiş olduğu değerli hizmetlerle inşallah her daim hayırla yâd edilecektir. Mekânı cennet olsun ”ifadelerini kullandı.

  • Emine Erdoğan’dan “Gazze” paylaşımı

    Emine Erdoğan’dan “Gazze” paylaşımı

    Emine Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının birinci yılına ilişkin sosyal medya hesabından paylaşımda bulundu.

    İsrail’in 76 yıldır Filistin halkına uyguladığı zulmün, son bir yılda açık bir soykırıma evrildiğini vurgulayan Erdoğan, yıkılmış evlerin enkazı altında sadece taşların değil, insanlık onurunun kaldığını kaydetti.

    Emine Erdoğan, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:

    “Çocukların masum gülüşleri, işgalin zalim yüzüyle sönüp giderken, annelerin gözyaşları Gazze’nin toprağına her gün yeniden karışıyor. Bu vahşet, insanlığın vicdanında derin bir yara açtı. Her bir kayıp, tüm dünya için bir utanç vesikası oldu. Ama biz biliyoruz ki, zulmün gölgesi ne kadar ağır olursa olsun, adaletin ışığı bir gün o karanlığı boğacak. Bu karanlık günler, bir halkın özgürlük umudunu söndüremeyecek. Türkiye, Filistin’in bu haklı mücadelesinde her zaman yanında olacak. Dualarımız, barışın ve adaletin hüküm sürdüğü bir dünya için, Filistin’in özgürlüğü, masum çocukların güven içinde büyüyeceği bir gelecek için.”

    Emine Erdoğan’ın paylaşımında, Gazze’de yaşananlara ilişkin bir videoya da yer verildi.