Etiket: güncelhaberler

  • Kış ayında yazdan kalma günler

    Kış ayında yazdan kalma günler

    Türkiye’nin birçok şehri kışa hazırlıklar yaparken, Antalya’nın Alanya ilçesinde yazdan kalma günleri fırsat bilen yerli ve yabancı turistler plajlara akın etti.

    Geçtiğimiz hafta turuncu kodla uyarılan ve sağanak ile fırtınanın etkili olduğu Alanya’da soğuk havalar geride kalırken, güneşli havayı fırsat bilen vatandaşlar kendilerini Kleopatra plajına attılar.

    Türkiye’de sonbaharın yaşanması ve bazı şehirlerin kışa girdiği Kasım ayının sonunda Alanya’da ise yazdan kalma günler yaşanıyor.

    Birçok şehirde sobaların yandığı, kaloriferlerin çalıştığı ve kışlık kıyafetlerin çıktığı günlerde Alanya’da ise yerleşik yabancılar, tatilciler ile vatandaşlar denize girerek güneşleniyor.

    Bazı vatandaşlar güneşli ve temiz havanın tadını çıkarırken, bazıları ise oltalarını denize atarak balık tutuyor.

    23 dereceyi gördü
    Alanya’da bugün hava sıcaklığının 23 dereceleri görmesi vatandaşların güzel vakit geçirmesine neden oldu. Öte yandan havaların güzel ve güneşli seyretmesi plajlarda bulunan kafelerin de ekonomisine can verdi.

    Alanya’nın ünlü Kleopatra plajında işletme sahibi olan Uğur Uysal ‘’ Malum havalar çok güzel gidiyor. Bu havalar böyle güzel gitmesi hem yerleşik hem de turist misafirler açısından çok güzel inşallah havalar böyle devam eder” şeklinde konuştu.

  • Usturayı 64 yıldır bırakmıyor

    Usturayı 64 yıldır bırakmıyor

    Çorum’un Alaca ilçesinde yaşayan 77 yaşındaki berber İsmet Yaydemir, 13 yaşında başladığı mesleğini 64 senedir aşkla sürdürüyor.

    Çorum’un Alaca ilçesinde yaşayan 77 yaşındaki İsmet Yaydemir, berberlik mesleğini devam ettiriyor. 13 yaşındayken çırak olarak berberliğe başlayan Yaydemir, mesleğini 64 yıldır aşkla yapıyor.

    Çok sevdiği berberlik mesleğini ilçede 1963 yılında açtığı dükkanında sürdüren Yaydemir, çok sayıda da çırak yetiştirerek mesleğe kazandırdı. Kısa bir süre kolonya imalatçılığına başladığını ancak başarısız olduğu için mesleğine devam ettiğini kaydeden Yaydemir, berberliği çok sevdiğini ve yaşına rağmen dükkanında devam ettiğini dile getirdi.

    “Hiç ara vermeden devam ediyorum”
    Mesleğe başladığında 5 yıl boyunca vatandaşları tıraş etmek için köy köy gezdiğini anlatan Yaydemir, “1960’da mesleğe başladım.

    Çıraklığımın ardından köy traşlarına giderdik. 5 yıl boyunca 15 günde bir köylere gidip oradaki traşları yapıp, yaya olarak dönerdik. Her gittiğimizde 9 kilometre yürürdük.

    1963 yılından beri de dükkan sahibiyim. Hiç ara vermeden devam ediyorum. Bu yıllar içinde çok fazla çırak yetiştirdim. 5-10 tanesi mesleği yapıyor, diğerleri başka işlerle uğraşıyorlar” dedi.

      “Bizim başladığımız yıllarda sadece 5-6 berber vardı”

    Çıraklarını yetiştirirken ahlaklı birey olmalarını sağlamaya çalıştığını dile getiren Yaydemir, “Bizim başladığımız yıllarda sadece 5-6 berber vardı.

    Meslek çok canlı değildi. Daha sonra berberler çoğalmaya başladı. Mesleğimiz çok güzel bir meslek. Gençlere, yanımdaki çıraklarıma hep ‘Burada duyduğunuz burada kalacak’ diye öğüt verirdim.

    Buradaki sözleri başkasına aktarmasınlar, başka bir yerde duydukları sözleri de burada anlatmasınlar diye söylerdim. Çırağa ‘Elin neredeyse gözün orada olacak, aklın da orada olursa bu işi başarırsın’ derdim. Bunları dinleyenlerin hepsi başarılı oldu” diye konuştu.

    “Ustamın bizlere katkısı çok büyük”
    Yaydemir’in çırak olarak yetiştirdiği 69 yaşındaki Yılmaz Karakaş, “İlkokulu 1968’de bitirdim ve köyden Alaca’ya geldik. Babam fakir olduğu için okulu devam ettiremedim.

    Daha sonra bizi zanaata yönlendirdiler. Daha sonra ustamın yanında çırak oldum. Ustalar aldıkları çırakları denetler, herkesi de çırak olarak almazlardı. ‘Bu çocuk biraz yanımızda kalsın, onu denetleyelim, ondan sonra değerlendirelim’ derlerdi.

    Ustam da bu değerlendirmeyi yapıp bizi yanına aldı. 2 sene beraber çalıştık, hem bize sanat yönünden hem de sosyal yönden çok güzel katkıları oldu.

    İnsan her şeyi anne-babasından öğrenemiyor. İyi ustaları olursa insanlığı, karakteri, davranışları daha iyi öğrenir. Onun için katkısı çok büyük. Bizi hayata hazırlayarak önümüze çıkan engelleri aşmamıza çok büyük faydası olmuştur” şeklinde konuştu.

  • Onlarca cami ve mescit satılmış

    Onlarca cami ve mescit satılmış

    Kastamonu’da 1930-1965 yalları arasında, Selçuklu ve Osmanlı’dan yadigar kalan 30 civarında caminin gazete ilanları ile satıldığını söyleyen Araştırmacı-Yazar Mustafa Gezici, “Bin yıllık bir geçmişten gelen medeniyetimizde bozulan bu yapıların birkaç yıllık çalışmayla düzelmesini söylemek doğru olmaz, kapatmamalıydık, ata yadigarı bu eserlere sahip çıkmalıydık” dedi.

    Kastamonu’da yaşayan Araştırmacı-Yazar Mustafa Gezici, yaptıkları araştırmaya göre Selçuklu ve Osmanlı’dan günümüze kadar ulaşan Kastamonu’daki 30 civarında cami, mescit ve cami arsalarının 1930-1965 yılları arasında yayın yapan mahalli gazetelere verilen ilanlarla satışa çıkartıldığını tespit ettiklerini söyledi.

    “Evliyalar Şehri” olarak bilinen Kastamonu’da, satılan cami ve mescitlerin birçoğunun bakımsızlıktan yıkıldığını, birçoğunun ise farklı amaçlarda kullanıldığını belirten Gezici, 16. yüzyılda yapılan caminin bile çok düşük bir fiyattan şahıslara satıldığını ifade etti.

    “Vakıfta bunun bedduası dahi vardır”
    Camilerin gazete ilanları ile satıldığını belirten Gezici, “Belki de onlarcası satılmıştır, Tosya’da hatta diğer ilçelerde de camiler satılmıştır.

    Bu o dönemin gazetelerine de yansımıştır. O günün parasıyla 100 liraya, 200 liraya, 300 liraya şahıslara satılmıştır. Kimi caminin yeri boş kalmıştır, bazılarının ev ya da işyeri gibi çeşitli amaçlarla kullanmışlardır.

    Bu doğru değil, camiler amaçlarına uygun kullanılmalıdır. Vakıf malıdır, vakıfta bunun bedduası dahi vardır. Bu bedduayı almamak gerekiyor. Kastamonu’da bugün birkaç tane cami ya da mescidi örnek verebiliriz. Şu anda üzerlerinde binalar bulunuyor.

    Dün cami olan yerde şimdi binalar var. Bunlardan bir tanesi Kabe Mescididir. 16. yüzyılda Hacı Tahir Efendi tarafından yaptırılmış ama 1930’lu yıllarda çok cüzi bir paraya satılmıştır. Şu anda arsası boş, duruyor. Bir evin bahçesi konumundadır.

    Ne yazık ki camilerin ve mescitlerin bazıları yıkılmış, bazıları da farklı amaçlarla kullanılmıştır. Bazılarının mihrapları dahi duruyor. Bir bahçenin duvarında mihrabı görebiliyoruz” dedi.

    Yaptıkları araştırmalarda 30 civarında cami ya da mescidin satıldığını tespit ettiklerini söyleyen Gezici, “Ak Mescit ya da Türmenoğlu Mescidi, 1921 yılındaki kayıtlarda var, şehir haritasında mevcut, fakat 1947 yılında 80 lira fiyatla satılmıştır” diye konuştu.

    “Bunların durması gerekirdi ama maalesef o günün şartlarında satılmış ve yok olmuşlardır”
    Osmanlı’nın vakıf medeniyeti olduğunu ifade eden Gezici, “Osmanlı’nın çöküşüyle birlikte 17. Yüzyıldan 1920’lı yıllara kadar çöküş devam ede ede gelir.

    1923 yılında da Cumhuriyet kurulur. Bu yüzden Kastamonu, bir Türkmen memleketidir. Türk boylarının hüküm sürdüğü, hiç istila görmemiş, istila görmemesine rağmen her dönem en çok şehit veren Osmanlı’da iller arasında yer almıştır.

    Bunların kitabeleri olsun, kuruluş amaçları olsun, vakfiyeleri olsun, bunlar çok önemlidir, bunların durması gerekirdi ama maalesef o günün şartlarında satılmış ve yok olmuşlardır.

    Vakıf kayıtlarında, İstanbul Devlet Arşivleri kayıtlarında Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarında camilerin satılma amaçları gibi bilgiler detaylı olarak bulunabilir. Bunlara araştırmacılar, bilim adamlarımızda detaylı olarak çalışıyor” şeklinde konuştu.

    “Satış ilanlarını Kastamonu’nun mahalli gazetelerinde o dönem görebiliyoruz”
    Kastamonu’da satılan cami ve mescitlerin satış ilanlarını o dönemin yayın yapan mahalli gazetelerinde görebildiklerine dikkat çeken Gezici, “1930’lu yıllardan 1960’lı yıllara kadar vakıfların satış ilanlarını Kastamonu’nun mahalli gazetelerinde görüyoruz.

    Vakıflardan satış ilanları şeklinde. Bunların bazıları satılmış, bazıları satılamamış. Yerel olarak satılan cami ve mescitlerle ilgili Fazıl Çiftçi arkadaşımız araştırma yapmıştır.

    Kastamonu’nun Cami ve Mescitleri adı altında iki ciltlik kitap yazmıştır. Bu kitaplarda yıkılan ve satılan camilerle ilgili bilgilerde mevcuttur. Böyle bir araştırma için Fazıl Çiftçi’ye teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Ata yadigarı bu eserlere sahip çıkmalıyız”
    Ata yadigarı vakıf eserlerine sahip çıkmaları gerektiğine işaret eden araştırmacı yazar Mustafa Gezici, “Selçuklu ve Osmanlı’dan itibaren geriye dönük bin yıllık bir geçmişten başlayarak Cumhuriyet dönemi de dahil olmak üzere biz, bir vakıf medeniyetiyiz.

    Bu vakıf medeniyetinde vakıf malları amaçları doğrultusunda kullanılmalı, bunların yok edilmemesi gerekirdi.

    Kitabeler, vakfiyeler, korunabilseydi bizlere çok dersler verirdi. Maalesef biz bu dersleri alamadık. Bin yıllık bir geçmişten gelen medeniyetimizde bozulan bu yapıların birkaç yıllık çalışmayla düzelmesini söylemek doğru olmaz, buna çalışmak lazım, vakıflar amacına göre kullanılırsa daha doğru olur.

    Vakıf malları tamir edilmeli, daha çok işlevsel görevleri yerine getirmelidir. Kapatmamalıyız, ata yadigarı bu eserlere sahip çıkmalıyız” dedi.

    Öte yandan Araştırmacı Yazar Fazıl Çifçi’nin “Kastamonu Camileri, Türbeleri ve Diğer Tarihi Eserleri” isimli kitabında da 1930’lı yıllar ile 1965’li yıllar arasında satılan cami, mescit ve cami arsalarının satış fiyatlarıyla birlikte kime satıldığı bilgileri yer alıyor.

    Ayrıca 1942 yılında 250 lira bedel ile satışı yapılan Cebrail Camisi de uzun yıllar depo olarak kullanıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından harabe halde tekrar geri alınan Cebrail Camisi, 2005 yılında tekrar ibadete açıldı.

  • Erzurum’da termometreler -18’i gösterdi

    Erzurum’da termometreler -18’i gösterdi

    Erzurum’da bir süredir etkili olan kar yağışı yerini soğuk havalara gösterdi. Erzurum’da sabah saatlerinde termometreler -18 dereceye kadar düştü.

    Erzurum Ovası sise büründü, ağaçlar kırağı ile kapandı. Yoğun ve etkili kar yağışı sonrası düşen sıcaklıklar yaşamı da olumsuz şekilde etkiliyor.

    Sabah saatlerinde araçlarını çalıştırmak isteyen vatandaşlar donan camlarını açmak ve araçlarını hareket ettirmek için epey gayret çaba gösterdi.

    Meteoroloji 12. Bölge Müdürlüğü; bölge genelinde havanın parçalı ve çok bulutlu geçeceğini, gece ve sabah saatlerinde buzlanma ve don olayı ile yer yer sis ve pus hadisesi görüleceğinin tahmin edildiğini ifade ettiler.

    Meteorolojinin 5 günlük hava tahmininde Erzurum ve ilçeleri için kar yağışı görünmüyor.

  • Serbest piyasada döviz fiyatları

    Serbest piyasada döviz fiyatları

    İstanbul Kapalıçarşı’da 34,6950 liradan alınan dolar 34,6970 liradan, 36,7020 liradan alınan euro ise 36,7040 liradan satılıyor. Son kapanışta dolar 34,60 liradan, euro ise 36,56 liradan satılmıştı.

  • Sahte para şebekesi çökertildi

    Sahte para şebekesi çökertildi

    Adana Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne bağlı Mali Büro Amirliği ekipleri, piyasaya ATM ve para sayma makinesinden geçen sahte dolar süren şebekeyi yakalamak için çalışma başlattı. Polis yaklaşık 7 ay önce kentte iki farklı bankanın ATM’sine 100 dolar banknot şeklinde 45 bin 800 dolar yatırıldığını belirledi.

    “ATM’lerin kamera kayıtları incelendi”

    Mali Büro Amirliğine bağlı ekipleri söz konusu her iki bankanın ATM’sinde bulunan güvenlik kameralarını incelemeye aldı. Yapılan incelemelerde şüphelilerin tanınmamak için şapka, gözlü ve maske kullanarak para yatırdığı belirlendi. Bu sefer de kentteki güvenlik kameralarını inceleyen polis, 7 aylık teknik ve fiziki takip sonucunda şüphelilerin dolarları başkalarının hesaplarına yatırıp daha sonra TL olarak çektiği belirlendi. Yapılan çalışmalar neticesinde şüphelilerin kimlikleri tespit edildi.

    “Şebeke operasyonla çökertildi”

    Adana, Mersin ve Hatay’da söz konusu şebekeye yönelik Mali Büro Amirliği ekipleri operasyon için düğmeye bastı. Yapılan operasyonda A.Ö, F.K, S.B, R.S.’nin aralarında bulunduğu 15 kişi yakalandı.

    Operasyonda söz konusu şüphelilerin evlerinde yapılan arama çalışmalarında 100 dolar banknot şekilde 18 bin 300 dolar, 1 dolar banknot şeklinde 256 dolar ve ruhsatsız silah ele geçirildi. Öte yandan operasyonda yakalanan A.Ö, F.K ve S.B.’den Antalya’nın Alanya ilçesinde Mayıs ayında 60 bin 700 sahte dolarla ele geçirildiği öğrenildi.

    “Kumarda kazandıklarını söyleyerek sahte olduğunu bilmediklerini belirttiler”

    Emniyette sorguya alınan 15 şüphelide, polise hemen hemen aynı savunmayı yaptığı öne sürüldü. Yapılan savunmada şüpheliler, “Kumarda parayı kazandım, bana verilen doları sahte olduğunu bilmiyordum” iddia edildi.

    Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden A.Ö, F.K, S.B ve R.S çıkarıldıkları mahkemece tutuklanırken 3 şüpheli savcılıktan serbest kalırken 8 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Şüphelilerden 79 bin 256 sahte dolar ele geçirildi.

  • Lavabo açıcısı yüzüne patladı

    Lavabo açıcısı yüzüne patladı

    Eskişehir’de yaşayan 4 çocuk annesi Alev Akyol’un yüzüne marketten aldığı lavabo açıcısı patlaması nedeniyle yüzünde ve vücudunun çeşitli yerlerinde 2’nci ve 3’üncü derece yanıklar oluştu.

    Eskişehir’de yaşayan 43 yaşındaki 4 çocuk annesi Alev Akyol, 15 Haziran tarihinde marketten lavabo açıcı kimyasal satın aldı. Akyol’un iddiasına göre, mutfağındaki lavaboya kimyasalı döktükten sonra sıcak suyu üzerine ilave etti. Bir anda patlayan kimyasal, Akyol’un üzerine sıçradı.

    Kafasının ve yüzünün yanı sıra vücudunun bazı bölümlerinde 2’nci ve 3’üncü derece ciddi yanıklar oluşan Alev Akyol, 3 ay boyunca insanların içine çıkamadığını dile getirdi.

    Doktorların “yıllar geçse de bu yanık izleri geçmez” dediği mağdur kadın üretici firma ve markete başvuruda bulundu. Uğraşları sonucunda olumlu bir yanıt alamayan Akyol, mesleği olan temizliği şimdilerde koktuğu için yapamıyor. Elinden ayrı olduğu için 4 çocuğuna bakmak ve kirasını ödemek zorunda olduğunu belirten Alev Akyol çaresiz bir şekilde yardım bekliyor.

    “3 ay insan içine çıkamadım”
    Eşinden ayrı olarak kirada yaşayan 43 yaşındaki 4 çocuk annesi Alev Akyol, “Kurban Bayramı’nın arife günü, 15 Haziran’da marketten bir toz lavabo açıcısı aldım. Sonrasında ürünün yarısını lavaboya döktüm, üzerine de sıcak su döktüm. Kullanma talimatına uygun bir şekilde davranırken benim yüzüme doğru patladı.

    Geriye çekilmeme rağmen tavana sıçrayan şeyler benim vücudumda 2’nci ve 3’üncü derece yanıklar oluşturdu. Bunun sonucunda biz yetkili yerlere başvurduk, zararımızın giderilmesini istedik. Fakat satıcı ve üretici firma bizi engelledi. Sürekli zararı gidereceklerini söyleyip bizi 3 ay oyaladılar.

    Bu ürünü marketten aldım. Doktorlar bana yıllar geçse de bu izleri taşıyacağımı, psikolojik olarak yorulacağımı, artık eski işlerimi yapamayacağımı, deterjan korkum olabileceğimi ve temizlik bile yapamayacağımı söylediler. Gerçekten de öyle oldu. Ben 3 ay insan içine çıkamadım.

    İlk defa sizinle yayın yapmak için sokağa çıktım. markete başvuru yaptık, ‘Bizim zararımız giderilsin. Biz dava yolundan gitmek, uğraşmak istemiyoruz.

    Sadece hastane masraflarım ve işe gidemediğim günlerin bedeli ödensin’ dedik. Olumlu bir şey alamadık. Biz oluruna gitmişken onlar bize olumsuz şeylerle döndüler.

    Üretici suçu satıcıya atıyor, satıcı da üreticiye. Satıcı firma, ‘Gel beraber yarı yarıya karşılayalım’ diyor. Ancak ne o kabul ediyor, ne de diğeri” dedi.

    “Marketten bir lavabo açıcısı aldım, benim hayatımı kararttı”
    Hakkını aradığını iddia eden Alev Aksoy şöyle devam etti;
    “Biz kendilerinden çok büyük bir meblağ istemedik. Biz de konuyu kanuni yollara taşımak zorunda kaldık. Ben zaten zarar gördüm.

    Bu firma halen aynı ürünü satıyor. Benim başıma gelen ülkede yarın başka bir vatandaşın başına gelebilir. Niye? Kimse durduk yerde canının yanmasını ya da canından olmak da istemez.

    Bu belki beni ölümcül dereceye de getirebilirdi. Ben normalde temizlik işi yapıyorum, evlere gidiyorum. Olayın olduğundan bu yana işe gidemiyorum.

    Gitsem de çamaşır suyu gibi temizlik ürünlerine elimi süremez hale geldim. Bir korku oluştu. Sıcak suyu bile lavabonun veya bir kabın içerisine dökerken sanki yüzüme patlayacakmış gibi geliyor.

    Evim kira, bir gelirim de yok. Şu anda devletin yardımına yazılmak zorunda kaldım, benim kiramı devlet ödüyor. Çocuğum da var, okula gidiyor ama ihtiyaçlarını doğru düzgün karşılayamıyorum.

    Marketten bir lavabo açıcısı aldım, benim hayatımı kararttı. Başka diyecek bir şeyim yok.”

  • 2012’den bu yana 4 kat arttı

    2012’den bu yana 4 kat arttı

    Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yeşim Taşova, “Ülkemizde 2012 yılından bu yana HIV olgusu 4 kat arttı.

    HIV virüsünün sadece yüzde 15-16’sını yabancı uyruklulardan alıyoruz. Artık bu virüs kendi ülkemizde. Durumunun farkında olmayan binlerce kişi var. Bu kişileri bulup tedavi etmemiz gerekiyor” dedi.

    1 Aralık Dünya AIDS Günü öncesinde UNAIDS tarafından hazırlanan rapora göre dünya genelinde HIV ile yaşayan 39.9 milyon kişiden 9.3 milyonu hala hayat kurtarıcı tedaviye erişemiyor.

    Ayrıca Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde ilk olarak 1985 yılında görülen HIV vakasının ardından, vaka sayıları sürekli artış gösterdi.

    2024 yılı verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 40 bin HIV pozitif hasta varken 2 bin 300 de AIDS vakası mevcut. Vakaların yüzde 80’ı erkek, yüzde 15-16 civarı ise yabancı uyruklu şahıslar. Uzmanlar ise artık HIV virüsüne yakalanan kişilerin bu virüsü Türkiye’den kaptığını söyledi.

    “Bu hastalığın kötü meyvelerini topluyoruz”
    Konuyla ilgili Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yeşim Taşova, İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu.

    Prof. Dr. Taşova, pandemi döneminin ardından gelen vakaların geç dönemde başvurduklarını anlatarak, “AIDS sessiz bir salgın, pandemi aslında baktığımızda.

    Covid zamanında önemi geriye düştü ancak şuanda tekrar gündeme geldi. Bu hastaların tespiti Covid zamanında tam anlamıyla yapılamadı.

    Şuanda laboratuvarların tekrar çalışmasıyla birlikte bu hastalığın meyvelerini topluyoruz. Çok kötü bir meyve ancak bunlar. Şuanda daha fazla HIV pozitif hasta gelmeye başladı ve geç dönem gelmeye başladılar” ifadelerini kullandı.

    “Bu virüsü ülkemizden alıyoruz”
    Ülkemizde HIV virüsü bulaşan kişilerin artık bu virüsü Türkiye’den kaptığını bildiren Prof. Dr. Taşova, daha sonra şunları söyledi:
    “Bugüne kadar Türkiye genelinde 40 bine yakın HIV pozitif vaka oldu. 2 bin 300 civarında da AIDS vakası var. Bunların yüzde 80’ı erkek.

    Bu virüsü kendi ülkemizden alıyoruz. Yüzde 15-16 civarında yabancı uyruklular ama esas olarak kendi ülkemizde bulunuyor. Giderek artan uyuşturucu kullanımı da bunu tetikliyor.

    15 yaştan itibaren 40 yaşına kadar vakalar var ancak 60 yaşın altı vakalarda giderek artıyor. Ergen dönemdeki kişiler ve yaşlı kişilere dikkat etmek gerekiyor.

    Herhangi bir sağlık sorunu sebebiyle hastaneye gittiyse mutlaka HIV testi yaptırılmalı. Ülkemizde 2012 yılından bu yana HIV olgusu 4 kat arttı. Bu sadece bildiklerimiz.

    Bakanlık verilerine baktığımızda biz olgularımızın sadece yüzde 50’sini biliyoruz. Yüzde 50’sinin bilinmesi demek, kendi olgusundan habersiz ortada dolaşan insanların varlığı demektir. Çünkü HIV bir kere bulaşıp tedavi edilmezse bulaştırıcıdır. Kan ve cinsel yolla bulaşır.”

    “Hamilelerde kontrol edilmeli”
    Anneden bebeğe de HIV virüsü geçişi olabileceğine dikkat çeken Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yeşim Taşova, “Anneden bebeğe de geçiş mümkün olabiliyor.

    Eğer anne pozitifse ve tedavi olmamışsa doğum anında veya emzirme anında bebeğe bulaş oluyor. Gebelerin mutlaka kontrol edilmesi gerekiyor. Durumunun farkında olmayan yüzde 50 var. Bu kişileri bulup tedavi etmemiz gerekiyor” dedi.

    “Tedaviyi sağlık sistemimiz karşılıyor”
    HIV testinin çok basit, tedavisinin de ücretsiz olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Yeşim Taşova, “Hiç tedavi olmayan kişi HIV virüsünü aldıktan sonra 8-10 yıl içerisinde önce AIDS oluyor sonrada ölüyor.

    Ancak tedavi olurlarsa bu kişiler HIV nedeniyle ölmüyorlar. Bu yüzde 50’nin bulunması çok önemli. Bu virüs çok basit bir elisa testiyle tespit ediliyor. Ömür boyu sürecek bu çok pahalı tedaviyi bizim sağlık sistemimiz karşılıyor” ifadelerini kullandı.

  • Atama kararları Resmi Gazete’de

    Atama kararları Resmi Gazete’de

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası ile yayımlanan karar ile birlikte Devlet Denetleme Kurulu Üyeliklerine Cengiz Aydın, Semih İsa Çamurtaş ve Osman Öztürk atandı.
    Ayrıca karar ile birlikte Bingöl İl Emniyet Müdürü Şükrü Orhan ve Iğdır İl Emniyet Müdürü Erden Sakarya görevden alındı. Bingöl İl Emniyet Müdürlüğü’ne Bilecik İl Emniyet Müdürü Beyti Kalaycı, Bilecik İl Emniyet Müdürlüğü’ne Hakan Yılmaz, Isparta İl Emniyet Müdürlüğü’ne Şanlıurfa İl Emniyet Müdürü Erdem Bildirici, Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü’ne Ordu İl Emniyet Müdürü Attila Aksoy, Ordu İl Emniyet Müdürlüğü’ne Ahmet Acar, Iğdır İl Emniyet Müdürlüğü’ne ise Niyazi Turgay atandı.

  • Miniklere neşe oldu

    Miniklere neşe oldu

    Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin Kasım Kültür Sanat Takvimi’nde yer alan “Yetenek Avcısı” isimli çocuk oyunu, Sosyal Gelişim Merkezi’nde (SGM) minik izleyicilerine kahkaha dolu anlar yaşattı.

    Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin çocuklar için düzenlediği tiyatro etkinlikleri, Kasım Ayı Takvimi’nde de minik izleyicilere tebessüm olmaya güldürmeye devam etti.

    Minikler Sosyal Gelişim Merkezi (SGM) salonunda sahnelenen “Yetenek Avcısı” tiyatro oyununda buluştu. Tiyatro ekibi tarafından sahnelenen ve çocuklardan tam not alan oyun, iki ayrı seansta minik izleyicilere keyifli bir seyir sundu. Çocukların büyük bir heyecanla takip ettiği oyun, kahkahalarla, neşe dolu bir atmosferle geçti.