Etiket: güncelhaberler

  • Diyadin Kaplıcaları

    Diyadin Kaplıcaları

    Ağrı’nın Diyadin ilçesinde bulunan ve hastalıklara iyi geldiğine inanılan Diyadin Kaplıcaları şifalı suyuyla bölgenin en sık tercih edilen turizm alanlarının başında geliyor.

    Kaplıca sularının çıktığı bölgeye jeotermal kaynaklarla kurulan kaplıca tesisleri, hastalıklarına şifa arayan vatandaşların uğrak yeri olurken bölgedeki tarihi yerleri ziyarete gelen turistlerin de dinlenme noktası oluyor. Soğuk havaya rağmen kaplıcalara gelen vatandaşlar soğuk havada sıcak suyun tadını çıkarıyor.

    Çevre illerden ve ülke dışından çok sayıda ziyaretçinin kaplıcalara geldiğini ve birçok insanın bu su sayesinde sağlığına kavuştuğunu söyleyen kaplıca tesisi işletme sahiplerinden Özcan Tunca, “Ülkemizin dört bir yanından müşterilerimiz geliyor.

    Yaz aylarında insanlar buraya kaplıcalar için geliyor. Diyadinliler için burası zaten olmazsa olmazlardandır. Bel fıtığı, romatizma, yaralar gibi hastalıklar için çok iyidir.

    Bir müşterimiz Antalya’dan gelmişti, bel ağrısından yürüyemiyordu. Onu burada 1 ay misafir ettik. Eski sağlığına geri döndü. Yürümesinde falan değişme oldu. Buraya gelenlerin çoğu şifa görüyor. Tüm milletimizi bekleriz” ifadelerine yer verdi.

  • Aşkale’de deprem

    Aşkale’de deprem

    AFAD’dan  bugün saat 15:40’da meydana gelen deprem yerin 7.0 km derinliğinde oluştu.
    Kısa fakat sert bir şekilde hissedilen deprem ilçe halkında kısa süreliğine tedirginlik ve korku yaşanmasına sebep oldu.
    Yaklaşık 4 saniye süren depremde ilçe genelinde herhangi bir olumsuzluk yaşanmaması sevindirdi.

  • Menekşe Deresi kahverengine büründü

    Menekşe Deresi kahverengine büründü

    Küçükçekmece ilçesinden Marmara Denizi’ne dökülen Menekşe Deresi’nin suyunun kahverengine döndüğü ve bazı yerlerde yosunlaşmaların oluştuğu görüldü. Çok sayıda tur ve balıkçı teknesinin park noktası olan dere Küçükçekmece Gölü ile Marmara Denizi arasındaki bağlantıyı oluşturuyor.

    Mimar Sinan Köprüsü civarında, derenin renginin daha koyulaşarak kızıla yaklaştığı gözlemlendi. Rengi değişen dere dron ile görüntülendi.

  • Şerbetli tatlılar yerine meyve

    Şerbetli tatlılar yerine meyve

    Ramazan ayının beslenme alışkanlıklarının farklılaştığı ve hayat şeklinin büyük ölçüde değiştiği bir dönem olduğunu vurgulayan Diyetisyen Selime Aladağ, “Ramazan döneminde açlık süresinin ortalama 16-17 saat olmasından dolayı öğün sayısı oldukça azalmaktadır. Yeterli ve dengeli beslenmenin bu dönemde de sürdürülebilmesi açısından oruç tutulmayan bölümde en az 2 öğünü tamamlamak ve sahur öğününü atlamamak önemlidir. Ramazan döneminde tek öğün beslenmek, açlık süresinin çok uzun olmasından dolayı vücudu tasarrufa sokarak metabolizma hızını düşürmektedir. Aynı zamanda gün içerisinde açlık şekerinin daha erken vakitlerde düşmesine sebep olarak günün daha verimsiz geçmesine sebep olacaktır” şeklinde konuştu.

    Ramazan ayında sahur öğününün atlanmaması gerektiğine dikkat çeken Aladağ, “Sahurda süt, peynir, yumurta, ceviz, fındık, badem gibi yağlı tohumlar, tam tahıllı ekmekler ile lif ve su oranı yüksek çiğ yeşil yapraklı sebzeler (marul, roka, dere otu, maydanoz), domates, salatalık gibi besinlerden oluşan hafif bir kahvaltı ya da çorba, zeytinyağlı yemekler, yoğurt ve salatadan oluşan bir öğün tercih edilebilir. Sahurda özellikle protein oranı yüksek olan yumurta, peynir ve süt ürünleri tokluk süresini uzatarak daha geç acıkmamıza sebep olacaktır, bu nedenle özellikle bu besinlerin tüketimine ağırlık verilebilir. Yine gün içerisinde aşırı acıkma problemi olanlar midenin boşalma süresini uzatarak acıkmayı geciktiren kuru fasulye, nohut, mercimek gibi kurubaklagiller ile bulgur pilavı gibi yemekleri tüketmesi; aşırı yağlı, tuzlu ve ağır yemekler ile hamur işlerinden uzak durulması uygun olacaktır” diye konuştu.


    Diyetisyen Selime Aladağ, uzun süren açlıktan dolayı, iftara yakın vakitlerde kan şekeri düşük olacağı için kısa sürede çok miktarda besin tüketme isteğine dikkat çekerken, “Yapılan en büyük hatalardan birisi de budur. İftarda ara vermeden çok hızlı yemek yenilmesi; fazla miktarda ve enerjisi yüksek besin tüketimine sebep olarak hem sağlık açısından risk oluşturabilir hem de ilerleyen günlerde kilo alımına zemin hazırlayabilir. İftarda tek seferde büyük porsiyonlar yerine, iftardan sonra aralıklı ve her seferinde küçük porsiyon tüketimi doğru olacaktır. İftara peynir, domates, zeytin gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi hafif yemeklerle başlayıp 10-15 dakika sonra az yağlı et yemeği, sebze yemeği veya salatayla devam edebilir. Özellikle ızgara, haşlama, fırında, buğulama gibi sağlıklı yöntemlerle hazırlanan yemekler tercih edilmelidir. Kavrulmuş ve kızartılmış yemeklerden uzak durulması önemlidir” dedi.

    Aladağ ramazan ayına özel beslenmeyle ilgili açıklamasını şöyle tamamladı:

    “Oruçla birlikte mevcut beslenme alışkanlıklarının dışına çıkıldığı için metabolizma bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır. Gün içerisinde açlıktan dolayı vücudumuz bir çok farklılık yaşarken yeterli düzeyde sıvı ile desteklenmezse su ve mineral kaybı sonucunda bayılma, bulantı, baş dönmesi ve kabızlık gibi problemler yaşanabilir. İftar ve sahur arasında aralıklı olarak günde ortalama en az 2-2,5 litre (12-14 su bardağı) su içmek sıvı ihtiyacımızı karşılayacaktır. Bununla birlikte ayran, süt, taze sıkılmış meyve-sebze suları, şekersiz komposto, sade soda gibi içecekler sıvı ihtiyacını destekleyecektir. Çay ve kahve diüretik etkilerinden dolayı vücutta su kaybına sebep olacaktır, bu sebeple tüketimini sınırlandırmak iyi olacaktır. Bunların yerine ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilebilir.”

  • “Enflasyonu kalıcı bir şekilde indireceğiz”

    “Enflasyonu kalıcı bir şekilde indireceğiz”

    Nebati, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, 2022 yılını, üst üste gelen ve çok boyutlu küresel krizlerin gölgesinde, maalesef yüksek enflasyon baskısıyla geçirdiklerini vurguladı.

    Yüksek enflasyonun yol açtığı negatif etkilerin farkında olduklarının altını çizen Nebati, bu sebeple enflasyonla mücadeleden hiçbir şekilde taviz vermediklerini ifade etti.

    Nebati, bir sorunu çözerken farklı sorunlara yol açmadan ilerlemeye özen gösterdiklerini bildirerek, şunları kaydetti:

    “Enflasyon düşsün de işsizlik artarsa artsın, yatırım ve üretim gücümüz zayıflasa da olur gibi bir kolaycılığa düşmeden, bütüncül ve vatandaşımızın menfaatine odaklı bir süreç yönetiyoruz. Nitekim, küresel ekonomide birçok olumsuzluğun yaşandığı 2022 yılı ekim ayında yüzde 85’lere kadar yükselen enflasyon, attığımız isabetli adımların etkisiyle düşüşe geçmiş, Mart 2023 itibarıyla yüzde 50,5 seviyesine kadar gerilemiştir. Ancak asıl önemlisi, Türkiye, enflasyonda bu düşüşü kaydederken, yatırımda, istihdamda ve üretimde kayıplar yaşamamış, tam aksine, bu süreçte Cumhuriyet tarihimizin istihdam ve ihracat rekorları eş zamanlı olarak kırılmıştır. Ekonomimiz, dinamik yapısını, üretim artışlarını ve büyüme trendini enflasyonla mücadeleye kurban etmemiştir. Bizler, asla kolaycılığa kaçmadan yüzeysel çözüm önerilerine kulak asmıyor, ülkemizin ve milletimizin menfaatlerini bütüncül bir anlayışla gözeterek ilerliyoruz. Üretim ve istihdam kaybına yol açmaksızın kararlılıkla adımlarımızı atmaya devam edecek, enflasyonu tedrici ve kalıcı bir şekilde indireceğiz.”

  • DASK’ın ödediği tazminat tutarı

    DASK’ın ödediği tazminat tutarı

    DASK’tan yapılan açıklamada, kurumun, sigortalılara destek olmak için tüm gücüyle çalışmaya ve ödemelerini hızla gerçekleştirmeye devam ettiği bildirildi.

    Açıklamada, ulaşan hasar ihbar sayısının 433 bin 837, ödenen tazminat tutarının da 10 milyar 174 milyon 145 bin 255 TL’ye ulaştığı belirtilerek, “Yeni başlatılan hizmet ile sigortalılarımızın hasar tazminatlarını bankadan tahsil etmeleri için gereken ve cep telefonlarına SMS ile gönderilen ödeme şifrelerini ar

  • Serbest piyasada döviz fiyatları

    Serbest piyasada döviz fiyatları

    İstanbul Kapalıçarşı’da 19,1940 liradan alınan dolar 19,1960 liradan, 20,72 liradan alınan euro ise 20,7220 liradan satılıyor.

    Son kapanışta dolar 19,18 liradan, euro ise 20,89 liradan satılmıştı.

  • Leylekler, Leylek Oteli’ne ulaştı

    Leylekler, Leylek Oteli’ne ulaştı

    Ankara’nın Kızılcahamam ilçesine bir iş adamı tarafından yıllar önce yaptırılan Leylek Oteli, bu yıl da leyleklere ev sahipliği yapıyor. Baharın müjdecisi leylekler, her sene Afrika’dan ve Orta Doğu’dan Ankara’nın Kızılcahamam ilçesine gelerek kendileri için hazırlanan Leylek Oteli’nde yazı geçiriyor. 10 bin kilometrelik yolculuğun ardından Türkiye’ye gelen leylekler, şu anda çiftleşme döneminde bulunuyor. Her yıl neredeyse aynı dönemlerde Leylek Oteli’ne gelen leyleklerin nisan ayında yumurtlaması ve mayıs ayında da yavrularına kavuşması bekleniyor.

    Leylek Oteli Tesisi içinde oto lastik tamircisi Bilal Yaldıran, “Tesisin içinde oto lastik dükkanı işletiyorum. Yaklaşık 25 senedir buradayım. Leylekler geçmiş yıllarda 80’in üzerindeyken şu anda 20-25 seviyesine düştü. 16-17 gün oldu zannederim geleli. Vatandaşların ilgisini çeker, fotoğraf-video çeken olur. Hayvanlar genel bu civardaki akarsulardan ve dere yataklarından beslenir.

    Sudan beslenme olayları da azaldığı için zannederim hayvanlar azaldı. Yukarıda hamam tarafında biraz fazla gibi duruyor. Şu anda tahminen yavrularını da büyüttükten sonra eylül sonu gibi giderler” diye konuştu.


    Yaldıran ayrıca gelen leyleri kendi sosyal medya hesaplarında da paylaşıyor.

  • Bahar ayında buzdan şelaleler

    Bahar ayında buzdan şelaleler

    İl genelinde etkili olan kar yağışının ardından geceleri hava sıcaklığının sıfırın altında 14 dereceye kadar düştüğü Gümüşhane’nin yüksek kesimlerinde buzdan şelaleler güzel görüntüler oluşturdu.


    Tarihi İpek Yolu üzerindeki Zigana köyünden Zigana Dağı geçidine ulaşan tarihi yol kenarında akan suların soğuyan hava nedeniyle donması sonucu buzdan şelaleler ortaya çıktı.


    Bölgeye bahar fotoğrafı çekmeye giden fotoğraf sanatçıları ise çam ağaçlarının beyaz örtülerinin arasından buzdan şelaleleri fotoğrafladı.


    Aynı zamanda doğa gezgini olan Samet Çelik ve Metin Aydın, bahar fotoğraflarının en güzel çekildiği noktalardan birisi olan Torul ilçesine bağlı Zigana köyüne gittiklerinde büyüleyici manzaralarla karşılaştıklarını söyledi.


    Çelik ve Aydın, Zigana Dağı zirvesine doğru giderken yol kenarında akan suların oluşturduğu devasa buz kütlelerinin Nisan ayında görmeyi beklemediklerini belirterek bahar ayında buz şelalelerinin görüntülerini de ölümsüzleştirdiklerini söyledi.

  • Sokak kedilerinde ‘Korona’ salgını

    Sokak kedilerinde ‘Korona’ salgını

    Kedi Enfeksiyoz Peritoniti olarak da bilinen ölümcül FİP hastalığı, kedi korona virüsünün mutasyon geçirmesi ile meydana gelen ve kedilerin bağışıklık sistemine etki eden ölümcül bir hastalık. Korona salgınıyla eş zamanlı bir şekilde yayılmaya başladığı ifade edilen ve korona ile aynı faktörlere sahip olan FİP hastalığında son zamanlarda artış olduğu gözlemlendi. FİP hastalığıyla ilgili kanıtlanmış herhangi bir tedavi yöntemi bulunmazken, yüksek oranda ölümcül ve bulaşıcı olduğu biliniyor. FİP hastalığının son 2 sene içerisinde Eskişehir başta olmak üzere tüm Türkiye’de büyük bir salgın haline geldiği kaydedilirken, veteriner hekimler kedi besleyen vatandaşları çok dikkatli olmaları gerektiği konusunda uyardı. Kliniklere gelen FİP vakalarının çok arttığını belirten Eskişehirli veteriner hekim, FİP hastalığıyla ilgili vatandaşlara yönelik bilgiler paylaştı ve dikkat edilmesi gerekenlere değindi.

    “Tesadüf şu ki, bu hastalık insanlardaki korona salgınıyla eş zamanlı olarak arttı”

    Eskişehir’de veteriner hekimlik yapan Tuğçe Kara, FİP hastalığının koruyucu bir aşısı olmaması sebebiyle çok hızlı yayıldığını söyledi. FİP hastalığının son yıllarda Eskişehir başta olmak üzere tüm Türkiye’de bir salgın haline geldiğini ifade eden Kara, “FİP hastalığının etkeni korona virüsüdür. Aslında bu korona virüsü sokak kedilerinin yüzde 90’nın vücudunda var, ancak geri kalan yüzde 10’luk kısmı mutasyona uğradığı zaman bu ölümcül FİP hastalığına dönüşüyor. Ne yazık ki şu an onaylanmış, resmi bir tedavi yöntemi mevcut değil. Yüksek oranda ölümcül bir hastalık, daha da kötüsü koruyucu bir aşısı olmadığı için çok hızlı yayılıyor. Son 2 sene içerisinde Eskişehir başta olmak üzere diğer şehirlerde de hızlı bir yayılım gösterdi. Aslında buna bir nevi kedi salgını da denilebilir. Tesadüf şu ki, bu hastalık insanlardaki korona salgınıyla eş zamanlı olarak arttı. İkisinin de korona olması bizleri biraz düşündürüyor. Ancak insandan hayvana, hayvandan insana geçtiğine dair kanıtlanmış bir çalışma yok. Eğer kediden insana, insandan kediye bulaşma durumu olsaydı pandemi döneminde bunu görürdük. Çok fazla sokak hayvanı var ve bunların belli besleme bölgelerinde sürekli birbirleriyle temas halindeler. Onlar da ister istemez bu hastalığı çok hızlı bir şekilde yayıyorlar. Yapılacak en güzel şey hayvanlarımızı bu hastalıktan korumak olacaktır. Özellikle müstakil evlerde olan vatandaşların kedilerini dışarıya salmalarını önermiyoruz. Kedilerin evde durmasını ve dışarıyla temas ettirilmemesini tavsiye ediyoruz” dedi.

    “Bu hastalığın belli bir tedavisi olmadığı için veteriner hekimler olarak çok sığ kalıyoruz”

    Evine başka bir kedi almak isteyen vatandaşların FİP hastalığına karşı daha dikkatli olması gerektiğine vurgu yapan Kara, yeni alınan kedinin kontrollerinin yaptırılması ve 15 gün ayrı bir oda da karantinada tutulması gerektiğinin belirtti. Ev kedilerinin sokağa salınmasını ve dışarıyla çok fazla temas ettirilmesini tavsiye etmediklerinin altını çizen veteriner hekim Tuğçe Kara şöyle konuştu:

    “Özellikle 2’inci kediyi almak isteyenlerin de belli önlemler alması gerekiyor. Mutlaka gerekli testleri yaptırıp, yeni gelen kediyle diğer kedi bir süre temas ettirilmemeli. 2’inci kedimizi 15 gün karantina altında tuttuktan sonra diğer kedimizle temas ettirmeliyiz. Sokakta bir kedi sevdiğimizde de üstümüzü değiştirmeden ve elimizi yıkamadan kendi hayvanımızla temas etmemeliyiz. FİP hastalığı hızlı seyreden, bulaş durumu ve ölüm oranı çok yüksek olan bir hastalıktır. Diyelim ki evde 2 tane kediniz var ve 1 tanesinin FİP olduğundan şüphe ediyorsunuz. Böyle bir durumda önce teşhis için veteriner kliniğine gelip gerekli kan testlerini, röntgenleri ve muayeneleri yaptırmanız gerekiyor. Semptomlara da bakılarak bu hastalığın teşhis edilmesi lazım. Evde başka bir kedi varsa ve onda belirti gözükmüyorsa onu kaplarıyla birlikte başka bir odaya ayırmamız gerekiyor. Bu hastalığa çok dikkat etmek lazım, kedileri dışarıya salmamak ve başka hayvanlardan uzak tutmak gerekiyor. Bu esnada kedilerimizin bağışıklığını da yüksek tutmayı deneyebiliriz. Hastalığa yakalanan kediler için o noktadan sonra bağışıklık güçlendirmek ne yazık ki işe yaramıyor ancak hasta olmayan ya da risk altındaki kedilerde bağışıklık güçlendirici ürünler kullanılabilir. Bu sadece FİP hastalığına değil, diğer bulaşıcı viral hastalıklara karşı da bir önlem olur. Bu hastalığın belli bir tedavisi ve aşısı olmadığı için bu noktada veteriner hekimler olarak çok sığ kalıyoruz ve kimseye net bir şey açıklayamıyoruz.”