Etiket: gündemhaber

  • 6 ayda 466 milyon dolar

    6 ayda 466 milyon dolar

    İncir, zeytin ve zeytinyağı gibi önemli ihracat ürünlerine sahip olan Aydın’da 2023 yılı ilk 6 aylık ihracat rakamları belli oldu. Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) tarafından açıklanan rakamlara göre Ege Bölgesi 2023 yılı ilk yarısında 15 milyar 556 milyon dolarlık ihracata imza atarken, Aydın 466 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Aydın’ın ihracatında ise İtalya birinci sırada yer aldı. Aydın’da madencilik sektörü ise 88 milyon dolarlık ihracatla birinci sektör oldu. Her ay ihracat rekorları kıran Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, en fazla artış gösteren sektör olarak ilk yarıda ihracatını yüzde 260 artışla 446 milyon dolara taşıdı.

    2023 yılına mevcudu korumak hedefiyle giren Egeli ihracatçılar, 2023 yılının ilk yarısında 9 milyar 207 milyon dolarlık ihracata imza atarken, 205 farklı ihraç pazarına ulaşarak, 94 ülke ve bölgeye ihracatını artırmayı başardı. 2023 yılı ilk 6 ayda Egeli sanayi ürünleri ihracatçıları 5 milyar dolarlık ihracat performansı ortaya koyarken, tarım sektörleri yüzde 15 artışla 3 milyar 607 milyon dolarlık, madencilik sektörü ise 527 milyon dolarlık ihracata imza attı.

    EİB’nin 2023’ün ilk yarısında 205 farklı ihraç pazarına ulaştığını belirten EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, 94 ülke ve bölgeye ihracatı artırmayı başardıklarını söyleyerek, “Geleneksel ticaret ortağımız ve Yeşil Mutabakat ile hem kendi piyasasını hem de ticaret ortaklarını etkileyecek birçok eylemin hazırlığı içerisinde olan Avrupa Birliği’ne ihracatımız 2023’ün ilk yarısında 4 milyar 368 milyon dolarlık hacme ulaştı. 2023’ün ilk yarısında 14 AB ülkesine ihracatımız artarken, EİB’nin toplam ihracatında AB’nin payı yüzde 47, Avrupa kıtasının ihracatımızdaki payı ise yüzde 53 olarak kayıtlara geçti” dedi.

  • Sıcak havalarda burun kanaması

    Sıcak havalarda burun kanaması

    Sıcak havalarda burun kanaması sıkça görülen sorunların başında geliyor. Kulak Burun Boğaz doktoru Op. Dr. Özlem Özer, yaz aylarında artan burun kanamaları hakkında bilgiler verdi. Burun kanamalarının sebebi basit de olsa dikkatli ele alınması gerektiğini belirten Özer, “Burun kanamaları tüm mevsimlerde görülebileceği gibi özellikle sıcak ve havanın kuruduğu yaz mevsimlerinde daha fazla görülmektedir.

    Çocuk ve gençlerde daha çok hafif derecede kanamalar olup tansiyon ve kan sulandırıcı kullanan yaşlı hastalarda daha ciddi boyutlarda burun kanaması görülür. Eğer kanama sıklığı fazla ve hastanın müdahalesine rağmen durmuyorsa mutlaka KBB hekimi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. KBB hekimi hastanın genel hikayesini dinledikten sonra kanamaya sebep olacak sebepler araştırılır. Bu sebepler arasında genetik olarak burun damarlarının daha yüzeysel olması, allerjik hastalıklar, burnun parmakla travmatize edilmesi, sıcak kuru hava, kan sulandırıcı kullanılması, tansiyon, bazı hematolojik hastalıklar ve malignite’dir” dedi.

    “İmkan varsa tansiyon ölçülmesi önerilir”

    Burun kanamaları için nemlendirici ilaçları önerdiklerini ifade eden Op. Dr. Özlem Özer, “Kanama olduğunda hastanın olabildiğince sakinliğini koruması, başı öne eğip burun kanatlarından en az 15 dakika sıkarak beklenmesi, ağıza gelen kanın tükürülmesi gerekmektedir. İmkan varsa tansiyon ölçülmesi önerilir. Buruna tampon sokulması kafanın geriye atılması buz uygulanması bir fayda sağlamaz. Basit kanamalarda kimyasal olarak damarın yakılması daha ciddi olgularda gerekirse ameliyathane de elektriksel yakma işlemi uygulanır. Eğer çok aktif bir kanama var ise birkaç gün hekim tarafından tampon yerleştirilmesi ve sonrasında bu işlemler uygulanır. Devamında burun nemlendiricileri ile de nemlendirilmesi önerilir” ifadelerini kullandı.

  • Yurtta hava durumu

    Yurtta hava durumu

    Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınan tahminlere göre, hava sıcaklığı batı kesimlerde 8 ila 12 derece azalacak, iç ve doğu kesimlerde 4 ila 6 derece artacak. Rüzgar, genellikle güney, zamanla Marmara’da kuzey yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, İç Ege, İç Anadolu’nun kuzeybatısı ile Batı Karadeniz’in iç kesimlerinde güney ve güneybatı, Batı Karadeniz’in batısı ve Orta Karadeniz kıyılarında kuzeybatı yönlerden kuvvetli (40-60 km/saat) olarak esecek.

    Bazı illerde beklenen hava durumuyla günün en yüksek sıcaklıkları ise şöyle:

    Ankara: Az bulutlu ve açık, zamanla parçalı bulutlu, öğle saatlerinden sonra kuzey ve batı kesimleri yerel olmak üzere sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı 39
    İstanbul: Parçalı ve çok bulutlu, sabah saatlerinde yerel olmak üzere sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı 29
    İzmir: Parçalı bulutlu, sabah saatlerinde yerel olmak üzere sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı 35
    Adana: Az bulutlu ve açık 34
    Antalya: Az bulutlu ve açık 35
    Samsun: Az bulutlu, zamanla parçalı bulutlu, gece saatlerinden itibaren doğusu yerel olmak üzere aralıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı 37
    Trabzon: Az bulutlu, zamanla parçalı ve çok bulutlu 32
    Erzurum: Az bulutlu, zamanla parçalı bulutlu, öğle saatlerinden sonra kuzey kesimleri yerel olmak üzere aralıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı 31
    Diyarbakır: Az bulutlu ve açık 43

  • Güncel döviz kuru

    Güncel döviz kuru

    DOLAR

    Alış- 26,86 Satış- 26,87

    EURO

    Alış- 29,83 Satış- 29,84

    STRELİN

    Alış- 34,80 Satış- 35,02

  • Marmara Denizi’nde tehlike çanları

    Marmara Denizi’nde tehlike çanları

    Marmara Denizi alarm veriyor.

    Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün verilerine göre Marmara Denizi’nde, Karadeniz suyunun bulunduğu ilk 30 metrelik tabakada oksijen değeri litrede 8-9 miligram olarak ölçülürken, 30 metreden itibaren başlayan Akdeniz suyunda 1 ila 2 miligrama, denizin tabanından itibaren 300 metreye kadarki tabakada ise 1 miligramın altına düşüyor.

    ODTÜ’nün Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yürüttüğü Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) Projesinin Doğu Marmara’daki Çınarcık Çukuru’nun derin suları için derlediği uzun yıllar verilerine göre, 1980’lerde litrede 2 miligramın üstünde seyreden oksijen değerleri, bugün litrede 0,5 miligramın altına inmiş durumda.

    ODTÜ’nün Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yürüttüğü Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) Projesinin Doğu Marmara’daki Çınarcık Çukuru’nun derin suları için derlediği uzun yıllar verilerine göre, 1980’lerde litrede 2 miligramın üstünde seyreden oksijen değerleri, bugün litrede 0,5 miligramın altına inmiş durumda.

    ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yücel, oksijenin belli bir sıcaklık ve tuzluluk düzeyinde daha az miktarda çözündüğünü, özellikle dip sulardaki oksijenin, son 30-35 yılda eşik değerlerin altına indiğini söyledi.

    Yücel, “Son durumda Doğu Marmara’da dip suları neredeyse oksijensiz. Son yıllarda oksijensizleşme giderek yüzeye doğru dayanmış durumda ve oksijen seviyesi 25-30 metreden sonra litrede 2 miligramın altında.” dedi.

    Deniz suyundaki oksijen değerinin litrede 2 miligramın altına düşmesinin, ticari balık türlerinin çoğunun bu suda yaşayamayacağı ve kaçacağı anlamına geldiğini vurgulayan Yücel, oksijene sadece balıkların değil, solunum yapan, besin zincirinde önemli yeri olan zooplanktonların da ihtiyacı olduğunu ve bunların yaşam alanlarının küçüldüğünü kaydetti.

    Marmara’ya ait canlıların veya burayı göç yolu olarak kullanan türlerin habitat alanlarının da çok daraldığı tespitini paylaşan Yücel, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Oksijen azlığının sebebi her şeyden önce kirlilik. Zararlı alg patlamaları ile kirlilik iç içe geçiyor ve oksijen azlığı da daha fazla kirlilik oluşturuyor. Bu yolun sonu; kötü kokan, yüzerken kolunuzu bile göremeyeceğiniz, renk değişimlerinin olduğu, enfeksiyona yol açabilecek müsilaj tabakaları gibi çürümeye başlamış organik tabakalar olabilir. Değişim hala sürüyor ve bu değişimin sonu maalesef saydığımız şeyler. Kirliliğin boyutu Karadeniz’in en az 2 katı. Sistem sürekli bunu içinde biriktiriyor, bu birikim içeride dönüyor ve yeni alg patlamalarını destekliyor.”

    Oksijen azalmasının hidrojen sülfür oluşumuna neden olacağına dikkati çeken Yücel, “Hidrojen sülfür her şeyden önce ölüm anlamına geliyor. Bu, artık denizin bozulmasının son noktası. Kötü koku, balık çiftlileri gibi denizdeki ekonomik aktivitelerin zarar görmesi, denizden elde ettiğimiz birçok servisin kaybı anlamına gelir. Turizmden akuakültüre kadar her şey etkilenir, biter.” ifadelerini kullandı.

    ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, Marmara Denizi’nin fiziksel ve ekolojik olarak birbirinden çok farklı olan Akdeniz ve Karadeniz sularının geçiş noktası olması ile sosyoekonomik açıdan çok önemli olduğunu belirtti.

    Konumu ve yapısı itibariyle hassas olarak nitelendirdiği Marmara Denizi’nde tarih boyunca çok fazla insan baskısı yaşandığını, bu baskıların da giderek arttığını bildiren Salihoğlu, “En yüksek olanlar, kirlilik ve balıkçılık baskısı. İklim değişikliği baskısı da çok yoğun, bu zaten global bir baskı ve Marmara’da da çok şiddetli hissedilmekte.” diye konuştu.

    Marmara Denizi’nde Karadeniz’in etkilerinin çok fazla görüldüğünü dile getiren Salihoğlu, Tuna Nehri’nden gelen kirliliğin kontrol altına alınmasıyla bu baskının azaldığını, buna karşılık denizi çevreleyen şehirlerin baskısının çok arttığını aktardı.

  • Su içmek için susamayı beklemeyin

    Su içmek için susamayı beklemeyin

    Hava sıcaklığında yaşanan yoğun artış vücutta da belirli değişimleri beraberinde getiriyor. Metabolizma, artan vücut ısısını terleme ile dengede tutmaya çalışsa da, aşırı sıcak havalarda yeterli olamıyor. Artan vücut ısısı da başta beyin olmak üzere diğer hayati öneme sahip organlara olumsuz yönde etki ediyor. Tüketilen besinlere oldukça dikkat edilmesi gerektiğini belirten İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Sağlık Bilimler Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Merve Bayram, özellikle kronik hastalığı bulunanların, yüksek sıcak havalarda beslenmelerine daha çok dikkat etmeleri konusunda uyarılarda bulundu.

    Su tüketiminde zorlanan kişiler için öneriler

    Sıvı, vücudun olmazsa olmazı. Özellikle yaz aylarında daha da önemli hâle gelen sıvı takviyesi, hayati bir öneme sahip. Terleme ile vücutta sıvı, mineral ve elektrolit kaybı görülüyor. Sıvı ve mineral kaybını önlemek için günde en az 2-2,5 litre su içmenin önemine değinen Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Merve Bayram, “Su içmek için susamayı beklemeyin. Su tüketiminde zorlanan kişiler de, su içimini kolay hale getirmek için suyun içine taze meyve parçaları, nane, limon, zencefil, salatalık gibi yiyecekler ekleyebilirler. Soğuk bitki çayları, ev yapımı limonata, ayran ve maden suyu da sıvı tüketimini artırmaya yardımcı olabilir. Kahve, çay ve gazlı içecekler su tüketme eğilimini azalttığı için, vücutta sıvı kaybının yerine geçmeyecekleri unutulmamalı. Yeterli sıvı tüketiminin olup olmadığı idrar renginden anlaşılabilir. Eğer, idrar rengi renksize yakınsa sıvı alımı yeterlidir fakat koyu sarı ise sıvı alımı yetersizdir, dikkat edilmesi gerekir” şeklinde belirtti.

    “Hem sağlığı hem de çevreyi olumlu yönde etkilediği kanıtlanmış Akdeniz tipi beslenme”

    Vitamin, mineral ve su içeriği yüksek sebze ve meyvelerin tüketimi sıcak havalarda büyük önem taşıyor. Meyvenin fruktoz içerdiğinin unutulmaması gerektiğini ve aşırıya kaçılması hâlinde olumsuz sonuçlar doğurabileceğini belirten Bayram, “Sıcak havalarda aşırı yağlı, baharatlı ve şekerli besinlerden kesinlikle uzak durulmalı. Kızartmalar, aşırı yağlı besinler ve sakatatlar yerine ızgara, haşlama ve buğulama şeklinde yapılan yağsız etler tercih edilmeli. Balığın da haftada minimum 2 kere tüketilmesine özen gösterilmeli. Aşırı baharatlı yiyecekler bağırsak hareketlerini artırabilir ve vücutta sıvı kaybına yol açabilir. Bunların yerine sıvı, vitamin ve mineral açısından zengin sebze, meyve ve tam tahıllı yiyecekler tüketilmelidir. Hem sağlığı hem de çevreyi olumlu yönde etkilediği kanıtlanmış Akdeniz tipi beslenme buna en güzel örnek” dedi.
    Akşam yemeği saatinin çok geçe bırakılmaması, mümkünse en geç saat 20.00 gibi yenmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Merve Bayram, “Uyumadan 2-3 saat öncesinde minik bir ara öğünle günün bitirebileceğini” dedi.

    “Tüketilecek besinlerin güneşte uzun süre bekletilmemesine dikkat”

    Bayram, sözlerini şöyle sonlandırdı:
    “Gıda güvenliği özellikle sıcak günlerde daha da önemli bir hâle geliyor. Sıcak havalarda özellikle et ve et ürünleri, tavuk, balık, yumurta, süt ve süt ürünleri içeren yiyecekler daha çabuk bozulmakta ve besin zehirlenmelerine yol açabilmekte. Tüketilirken kesinlikle dikkat edilmesi gerekiyor. Sebze ve meyveler iyice yıkanmalı. Ayrıca, temiz olmayan su kullanımı ve bu sularda yıkanan sebze ve meyvelerin tüketilmesi ishale yol açabilir. Tüketilecek besinlerin güneşte uzun süre bekletilmemesine de dikkat edilmelidir.”

  • Kalp hastalığında erken teşhis

    Kalp hastalığında erken teşhis

    Dünya genelinde en çok ölüme neden olan durumların başında kalp krizlerinin geldiğini dile getiren Doç. Dr. Şeker, “Damar duvarına yerleşmiş plak dediğimiz yağlar giderek damarı tıkayarak belirtilere neden olmaktadır. Bazen de ilk belirti kalp krizi olabilmektedir. Kalp hastalığının gelişiminin önlenmesi tedavisinden daha kolaydır, bu nedenle kalp hastalıklarının erken teşhisi bizim açımızdan çok önemlidir” diye konuştu.
    Risk faktörlerine sahip kişilerde kalp damar hastalığının gelişmesi ve kalp krizi riskinin daha yüksek olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Şeker, “Sigara, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, diyabet, obezite, sedanter yaşam dediğimiz hareketsiz yaşam tarzı, alkol, yağlı beslenme gibi değiştirilebilir ya da kontrol altına alınabilir” ifadelerini kullandı.

    “Efor sırasında nefes darlığı gelişebilir”

    Kalp damar hastalığı olan bireylerde hangi belirtilerin görülebileceğine değinen Doç. Dr. Şeker, daha sonra şunları söyledi:
    “Kalp damar hastalığı gelişmiş kişilerde damar tıkanıklığının derecesine göre belirtiler gelişebilir. Hastada hiçbir belirti de olmayabilir. Bu sebeple risk faktörlerine sahip kişilerin hastalık başlangıcı ve ilerlemesini geciktirmek amacıyla risk faktörleri kontrol altına alınmalıdır. Kalp damarındaki tıkanıklık kalbin beslenmesini bozacak düzeye geldiğinde belirtiler gelişmeye başlar. Efor sırasında göğüs ağrısı yanıcı baskı tarzda, efor sırasında nefes darlığı, çabuk yorulma ve ritim bozuklukları gibi belirtiler gelişebilir.”

    “Tanı koyma süreci”

    Teşhis koyma sürecinden bahseden Şeker, “Kalp damar tıkanıklığını düşündürecek belirtilere sahip kişilerde yapılacak efor testi, kalsiyum skorlaması, miyokart perfüzyon sintigrafisi, koroner sanal anjiyo, koroner anjiyografi gibi yöntemlerle tanısı konulabilir” şeklinde konuştu.
    Koroner anjiyografi yönteminin kimlere uygulanabileceği ile ilgili bilgi de veren Şeker, “Risk faktörlerine sahip kişilerde göğüs ağrısı olması, daha önce kalp krizi geçirmiş kişilerde kriz ağrısına benzer şikayetlerin gelişmesi, daha önce kalp damarlarına balon stentleme işlemi yapılıp tekrar göğüs ağrısı olması durumunda uygulanabilir. Kalp kapağından dolayı ameliyata gidecek olanlarda, ciddi ritim bozuklarında altta damar tıkanıklığını dışlamak amacıyla elektrokardiyografi, efor testi, ekokardiyografi, sintigrafi, bt anjiyografi yöntemlerde ciddi damar tıkanıklığını düşündüren keşiflerin olması durumunda anjiyografi yapılmalıdır” dedi.

    “Anjiyografi için hasta bayıltılmaz”

    Koroner anjiyografinin nasıl uygulandığını anlatan Doç. Dr. Şeker, “Koroner anjiyografi kalp damarlarının içerisine özel katater denilen ince borularla radyoopak madde verilerek görüntüleme işlemidir. Anjiorafi için hasta bayıltılmaz, sadece girişim yapılacak bölge kasık ya da el bileği uyuşturulur. Hasta işlem boyunca kendindedir ve doktorla iletişim halindedir. El bileğinden girilerek yapılan anjiografi işlemi kasıktan girilerek yapılana göre daha avantajlıdır. Hasta el bileğinden anjio olduğunda kasıktan yapılana göre daha erken taburcu olur, kum torbası gerektirmez, daha az kanama, morluk, şişlik gibi istenmeyen olaylar gelişir. El bileğinden anjiografi işlemi sırasında gerek duyulduğunda balonlama ve stentleme işlemi de yapılabilmektedir” diyerek sözlerini tamamladı.

  • Akaryakıtta yeni zam

    Akaryakıtta yeni zam

    Döviz kurlarındaki ve uluslararası ürün fiyatlarındaki artışların etkisiyle dün gelen benzin zammının ardından otogaza (LPG) da bu gece zam geldi! İşte güncel akaryakıt fiyatları.

    Güncel akaryakıt fiyatları

    26 Temmuz Çarşamba günü itibariyle güncel akaryakıt pompa fiyatları şöyle:

    İstanbul

    Benzin fiyatı: 36,08 TL
    Motorin fiyatı: 33,86 TL
    LPG fiyatı: 14,49 TL

  • Ticaret ve inşaat sektörlerinde düşüş

    Ticaret ve inşaat sektörlerinde düşüş

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Temmuz ayı perakende ticaret ve inşaat güven endekslerini açıkladı. Mevsim etkilerinden arındırılmış güven endeksi Temmuz ayında bir önceki aya göre; hizmet sektöründe yüzde 0,6, perakende ticaret sektöründe yüzde 2,6 ve inşaat sektöründe yüzde 0,9 azaldı.

  • Uzmanlardan güneş uyarısı

    Uzmanlardan güneş uyarısı

    Van’ın diğer illere oranla güneşi daha yüksek dozda aldığını belirten Lokman Hekim Van Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Yavuz Yeşilova, vatandaşlara uyarılarda bulundu. Yaz mevsimi itibariyle vatandaşların serinlemek için Van Gölü’ne girdiğini ifade eden Yeşilova, “Göldeki yansımalarla birlikte güneşin yan etkileri daha fazla olabiliyor.

    Özellikle fiziksel yaşlanma dediğimiz; insanların zamanla gözlerinde, göz kapaklarında ve alındaki çizgiler ve lekeler yüzde 90-95 güneşle birlikte artabiliyor. Bu birkaç günde aldığımız güneş dozuyla alakalı olan bir şey. İlerde çocuklarımızın cildinin erken yaşlanmasını istemiyorsak, düzenli olarak güneş koruyucularını kullanmamız lazım” dedi.

    Vatandaşların gündüz 10.00 ila 17.00 saatleri arası güneşe çıkmaması gerektiğinin altını çizen Yeşilova, “Gündüz 2-3 saatte bir ince bir tabaka şeklinde güneş korucularını mutlaka kullanmalıyız. Yaz aylarında açık renkli elbise giymeli, kol ve bacaklar gibi görünen kısımları ise uzun giymeye dikkat etmeliyiz. Dışarı çıkmamız gerektiğinde şapka takmalı ve gölgeliklerde yürümeliyiz.

    Özellikle 10-15 dakikadan uzun süre güneşe maruz kalmaktan uzak durmamız gerekiyor. Özellikle son zamanlarda akut güneş yanıklarını çok görüyoruz. Göle girip, aşırı derecede güneşte kalan ve güneş koruyucu kullanmayan kişilerde birinci ve ikinci derece yanık şeklinde güneş yanıkları görebiliyoruz. Vatandaşlarımızın bu tür durumlara maruz kalmaması için güneş koruyucu kullanmalarını tavsiye ediyoruz” ifadelerini kullandı.