Etiket: gündemhaber

  • KPSS tercihleri başladı

    KPSS tercihleri başladı

    Kamu kurum ve kuruluşlarının bazı kadro ve pozisyonlarına, “Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik” hükümleri uyarınca ÖSYM tarafından yerleştirme yapılacak. KPSS-2023/1 tercih kılavuzunun paylaşılması ardından adayların tercihleri alınmaya başlandı.

    Adaylar KPSS-2023/1 tercihlerini 6-13 Temmuz 2023 tarihleri arasında internet yoluyla ÖSYM’ye gönderebilecekler. İnternetten tercih gönderme işlemleri 13 Temmuz 2023 günü, saat 23.59’da sona erecek.

    Yerleştirme işlemlerinde ortaöğretim mezunları için KPSSP94, ön lisans mezunları için KPSSP93 ve lisans mezunları için KPSSP3 puanı kullanılacak.

    ÖSYM’den yapılan açıklamada; “Bazı kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarına, “Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik” hükümleri uyarınca ÖSYM tarafından yerleştirme yapılacaktır. Adaylar, KPSS-2023/1 Tercih Kılavuzuna aşağıdaki bağlantıdan erişebilecektir.

    Adaylar tercihlerini, 6-13 Temmuz 2023 tarihleri arasında yapabilecektir. Tercih işlemleri 6 Temmuz 2023 tarihinde saat 10.00’da başlayacak ve 13 Temmuz 2023 tarihinde saat 23.59’da sona erecektir.

    Tercih işlemleri, Ek’te yer alan KPSS-2023/1 Tercih Kılavuzu kurallarına göre ÖSYM’nin https://ais.osym.gov.tr adresinden T.C. kimlik numarası ve aday şifresi kullanılarak bireysel olarak yapılacaktır. Adayların tercih işlemleri için kılavuzu dikkatlice incelemeleri gerekmektedir.” denildi.

  • Sanayi sektörü hizmet sektörünü solladı

    Sanayi sektörü hizmet sektörünü solladı

    Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü (İŞKUR) tarafından Ocak-Haziran 2023 döneminde yapılan işe yerleştirmelerde bir ilk gerçekleşerek, sanayi sektörü istihdamı diğer tüm sektörlerdeki istihdamın önünde yer aldı.

    Konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede Samsun’da faaliyet gösteren firmaların sektörlere göre incelendiğinde en fazla sayıda işletmenin hizmet sektöründe yer aldığını belirten Samsun Valisi Doç. Dr. Zülkif Dağlı, bununla birlikte son yıllarda Valiliğin koordinasyonunda yürütülen çalışmalar neticesinde yeni açılan organize sanayi bölgeleri ve firmaların sayısında artış yaşandığını ifade ederek, “Büyüyen ekonomisi, genç ve yetenekli iş gücü, sahip olduğu OSB’leri ile Samsun, bölge ve ülke ekonomimize önemli katkılar sağlamaktadır. Özellikle son dönemde ilimizde sanayi sektörü gelişim göstermiş, yeni fabrika ve firmalar açılmıştır. Elbette bu sektörde imalat yapan, faaliyet gösteren işletmelerimize de Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğümüz tarafından İŞKUR programları öncelikli olarak kullandırılmakta ve eleman ihtiyaçları karşılanmaktadır. Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğümüzün son on yıllık işe yerleştirme verileri incelendiğinde, ilimizde ilk kez sektörel olarak, 2023 yılı Haziran ayında işe yerleştirme sayılarına göre sanayi sektöründe işe yerleştirme sayısı hizmet sektöründe işe yerleştirilen kişi sayısını geçmiştir” dedi.

    8 bin 309 kişi işe yerleştirildi

    Sayısal verileri de açıklayan Dağlı, “Haziran ayı verilerine göre, Ocak-Haziran 2023 döneminde toplam 8 bin 309 kişi Samsun Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü tarafından işe yerleştirilmiş, bu sayının 3 bin 790 kişisi sanayi sektöründe gerçekleştirilmiştir. Bu sayıyı 2 bin 851 kişi işe yerleştirme ile hizmet sektörü, 1254 kişi işe yerleştirme ile inşaat sektörü ve 414 kişi işe yerleştirme ile tarım sektörü takip etmektedir. Bu rakamlar Samsun’da organize sanayi bölgelerine ve sanayi sektörüne yapılan yatırımların karşılığının alınmaya başlandığının somut ve memnuniyet verici göstergeleridir. Sadece bölgesinin değil ülkemizin de önemli bir sanayi şehri olan Samsun’da sağlanan tüm desteklerle birlikte üretim ve istihdam imkanları daha da artacak, şehrimiz birçok sektördeki yerli ve milli üretimi, genç ve yetenekli iş gücü ve büyüyen ekonomisiyle bölge ve ülke ekonomimize önemli katkılar sağlamaya devam edecek, Türkiye Yüzyılı’nın inşasına önemli katkılar sunacaktır” diye konuştu.

  • Türkiye, 53 bin kez sallandı

    Türkiye, 53 bin kez sallandı

    Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Afet Yönetimi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen, dünyanın önemli deprem kuşaklarından biri olan “Alp-Himalaya Deprem Kuşağı” üzerinde yer alan Türkiye’de çok sayıda deprem üretme potansiyeli olan fayın bulunduğunu, bu açıdan Türkiye’nin deprem tehlikesi ve deprem aktivitesi yüksek ülkeler arasında yer aldığını söyledi.

    Türkiye ve yakın civarında meydana gelen depremlerin, Avrupa’nın ikinci en büyük deprem gözlem istasyonuna sahip Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından işletilen 1143 deprem kayıt istasyonu ile gece-gündüz, 24 saat takip edilip kayıt altına alındığını aktaran Özmen, Türkiye tarihinin en büyük depremlerinin 6 Şubat’ta 04.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde ve 13.24’de Kahramanmaraş Elbistan’da 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde görüldüğünü anımsattı.

    Bu iki büyük depremin de içinde yer aldığı Türkiye’nin Ocak-Haziran arasındaki deprem aktivitelerini değerlendiren Özmen, şöyle konuştu:

    “Türkiye ve yakın civarında 1 Ocak-30 Haziran arasında yani 2023’ün ilk altı ayında meydana gelen deprem verileri incelendiğinde, 669’u 4,0-4,9 büyüklüğü arasında, 58’i 5,0-5,9 büyüklüğü arasında, 2’si 6,0-6,9 büyüklüğü arasında ve 2’si 7,0-7,9 büyüklüğü arasında olmak üzere toplam 52 bin 993 deprem yaşandı.

    Geçmiş yıllardaki deprem verilerine bakıldığında, Türkiye ve yakın civarında ortalama yıllık 25 bin 978 deprem görülürken, bu yılın 6 ayında neredeyse yıllık ortalamanın iki katı kadar deprem meydana geldi. Bunun ana nedeni, 6 Şubat’taki iki büyük depremin 9 saat arayla meydana gelmesidir. Bu büyük depremler beraberinde yerkürede birçok artçının yaşanmasına neden oldu.

    Deprem verilerini aylık olarak değerlendiğimizde, bu depremlerin 3 bin 123’ünün ocakta, 14 bin 231’inin şubatta, 13 bin 958’inin martta, 9 bin 172’sinin nisanda, 7 bin 138’inin mayısta, 5 bin 371’inin haziran ayında meydana geldiği görüldü.”


    Doç. Dr. Bülent Özmen, 6 Şubat’ta yaşanan ve 11 ili etkileyen depremler dolayısıyla yerkürenin en fazla harekete şubat ve mart ayında maruz kaldığına işaret ederek, “AFAD verilerine göre, 2023’ün başından günümüze kadar geçen 6 aylık süreçte ülkemiz, günde dört kez 4 ve daha büyük bir depremle, üç günde bir kez de 5 ve daha büyük bir depremle sarsıldı.” diye konuştu.

    Yılın altı ayında meydana gelen depremleri il bazında değerlendiren Özmen, “En fazla deprem 15 bin 866 deprem ile Kahramanmaraş’ta meydana geldi. Kahramanmaraş’ı 11 bin 199 deprem ile Malatya, 4 bin 543 deprem ile Adıyaman, 3 bin 508 deprem ile Adana ve 2 bin 721 deprem ile Hatay izledi. Kahramanmaraş’ta meydana gelen iki büyük depremden etkilenen 11 il dışındaki diğer illerde ise en fazla deprem, 1378 sarsıntıyla Çanakkale’de, 1281 ile Muğla’da ve 954 ile de İzmir’de yaşandı.” ifadelerini kullandı. ​​​​​​​

    Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özmen, 6 Şubat’ta art arda meydana gelen bu büyüklükteki depremlerin dünyada örneğinin görülmediğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

    “Bu iki büyük depremden edinilen derslerin, dünyada ve ülkemizde bilimsel ve kurumsal gelişmelerin enine boyuna tartışılacağı bir deprem şurasında ele alınması çok yararlı olacaktır. Böylece, depreme dirençli bir Türkiye yaratmanın yol haritası, son gelişmeler dikkate alınarak belirlenmiş olacaktır. Ayrıca Afet Yönetimi ve İklim Değişikliği Bakanlığının kurulması da çalışmaların çok daha etkin ve verimli bir şekilde yapılmasını sağlayacaktır.”

  • Altın alırken dikkat

    Altın alırken dikkat

    Öncelikli olarak güvenlik unsurlarından emin olunmalı. Satın alınacak altının üzerinde yer alan ayar, imalatını yapan firmanın damgası veyahut markası ve patentinin olup olmadığına bakılması gerekiyor.

    Atasay ve Nazir Kuyumculuk sahibi Burcu Kayser Sarıçiçek ve Serhat Sarıçiçek altın alımında dikkat edilmesi gerekenler konusunda bilgi verdiler.
    Sarıçiçek çifti yaptıkları açıklamada vatandaşları uyardılar.

    Yapılan açıklamada;

    “Altın almak istediğinizde öğrenmeniz gereken seçeneklerden en önemlisi altının ağırlığıdır. Ağrılığı, gramının fiyatının ne kadar olduğu ve gram işçiliğinin ne olduğunu da öğrenmelisiniz. Hatta bu aşamada siz de yapılan hesabı gözden geçirip, kontrol edebilirsiniz. Bu sizin daha güvenli bir harcama yapmış olmanız açısından önemli bir unsur olarak bilinir. Altın alırken işçilik fiyatının ne kadar olduğunu bilirseniz, altınınızı satmak istediğiniz zaman ne kadar fiyat düşüşüyle karşı karşıya olacağınızı görürsünüz. Böylece altınınız üzerinden yapacağınız kar oranını da zorlanmadan hesaplayabilirsiniz.

    Özellikle düğünlerde takılan 22 ayar görünümlü 8 ayar bileziklere, ya da daha düşük değerdeki takılar ve sahte çeyrek altınlar ile sıkça karşılaşıyoruz. Bu durum hem vatandaşları hem de bizleri üzmektedir. Altın alışverişinin yoğun olduğu bu günlerde vatandaşların dikkatli olmalarını istiyoruz. Pırlantada dahi aynı sorunlar yaşanabiliyor. Altın veya pırlanta alacak olan vatandaşlarımız güvendikleri kuyumcular ile alışveriş yapsınlar.
    Altın alışverişlerinde dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri de alınan altının ayarıdır. Özellikle 8 ayar altın konusunda birçok sorun yaşanıyor. 18 ayar altını 22 ayar olarak veya 22 ayar altını 24 ayar olarak satan bazı art niyetli kuyumcular da vatandaşları zarara uğratıyorlar. Bu nedenle altın alışverişinde altının ayarına da dikkat edilmesi gerekiyor.


    Genel olarak kuyumcularda yaşanan bu sorun, birçok yatırımcının endişeyle yaklaştığı konular arasında yer alıyor. Ayrım yapabilmek ve altının sahte olup olmadığını anlamak istiyorsanız o zaman ayrım yapabilmek adına TSE ibaresini gözden geçirmelisiniz. Kart bilgisinin bulunması, üretici firmaların sertifikasının var olması gibi detaylar da atlamamanız gereken önemli detaylar içerisindedir.

    Altınlar, gram altın, çeyrek altın, bilezik ve cumhuriyet altını gibi farklı seçeneklere ayrılıyor. Yani sizler altın üzerinden yatırım yapmak istediğiniz zaman bu seçenekleri kullanabiliyorsunuz. Sıklıkla tercih edilen altın seçenekleri içerisindeyse gram altın yer alıyor. Birçok kişi yatırım yapmak istediğinde altın modelleri içerisinde gram altını tercih ediyor. Çünkü gram altın, diğer altın modellerine kıyasla yatırımınızın zarar görmesine neden olacak olumsuzlukları barındırmıyor. Bu aşamada örnek olarak gösterilebilecek durumlardan biriyse işçilik.

    Altın alırken sadece altının gramına değil aynı zamanda işçilik maliyetine de ödeme yaparsınız. Bu yüzden satın alacağınız altının hangi amaçla temin edildiği, altının fiyatlandırılmasını da etkiler. Yatırım için satın alınan altınların çoğunda, işçilik oranı diğerlerine göre küçüktür. Tüm bunların baz alınması, altınların buna göre seçilmesi sizleri hedeflediğiniz kazanç oranlarıyla bir araya getirecektir.


    Altın yatırımı yapmak istediğiniz zaman birçok açıdan avantajlı olursunuz. Örneklendirmek gerekirse, sizler altın üzerinden yatırım yaptığınızda, diğer yatırım araçlarına göre çok daha büyük fırsatlarla buluşursunuz.

    Diğer yatırım araçlarıyla kıyasladığınızda sizin avantajlı olmanız mümkün hale gelir. Nadir madenlerden biri olan altın, sıklıkla kullanılan ve en iyi yatırım araçlarından biridir. İçerisinde bulunan şekiller, işlemeleri ve buna benzer seçeneklerle ayrılmaktadır. Aynı şekilde yatırımlık olan gram altınlarda da bu faktörlerle bir araya gelme şansına sahip olabiliyorsunuz. Altınların sabit değerinin korunması, işçilik maliyetinin bulunması gibi önemli faktörlere de dikkat edilmesi bekleniyor.

    Altın her zaman değerini koruyan bir yatırım aracıdır. Eğer yatırım yapmak niyetindeyseniz o zaman kazanç elde etmek konusuna hedefli olmalısınız. Bunun için de değerlenecek olanlar üzerine yatırım yapmak gerekir. Bu nedenle için de özellikle altın yatırımı yapmak daha doğru görülmektedir. Altınların günden güne değerleniyor olması, daha iyi bir biçimde kazanç sağlaması fırsat olarak yorumlanır. Sizler yatırım aracı olarak altını tercih ettiğinizde, en uygun yatırımı yapmış olursunuz”

  • Tüm zamanların en sıcak günü

    Tüm zamanların en sıcak günü

    Küresel ortalama sıcaklığın 17,01 derece olarak ölçüldüğü 3 Temmuz, dünyada tüm zamanların en sıcak günü olarak kayıtlara geçti.

    ABD meteoroloji servisi Çevre Koruma Ulusal Merkezinin (NCEP) verilerine göre önceki gün kaydedilen rekor sıcaklık, Ağustos 2016’da ölçülen 16,9 dereceyi aştı.

    İnsan faaliyetleri kaynaklı iklim değişikliğinin yol açtığı aşırı sıcak hava dalgalarının tüm dünyada etkisini gösterdiği bu dönemde, 3 Temmuz tüm zamanların en sıcak günü oldu.

    Son haftalarda ABD sıcak hava dalgasının etkisinde bulunurken, Çin 35 dereceyi aşan sıcaklıkla mücadele ediyor. Hindistan’da etkisini gösteren aşırı sıcaklar 150’yi aşkın can kaybına yol açtı.

    İran resmi ajansı IRNA’ya göre Zehek ve Hirmend kentlerinde sıcaklık 50 dereceyi buldu.

    Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), dün El Nino koşullarının başladığını duyurdu. El Nino’nun küresel sıcaklık artışını hızlandıracağı bildirilen WMO’nun açıklamasında, dünyanın farklı bölgelerinde hava koşullarının etkileneceği, can güvenliği için erken uyarı sistemlerinin kritik olduğu ifade edildi.

  • Yurtta hava durumu

    Yurtta hava durumu

    Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik beklenmiyor. Yurt genelinde mevsim normallerinin üzerinde seyredeceği tahmin ediliyor.

    Rüzgarın ise genellikle kuzeyli, Akdeniz kıyıları ile Güneydoğu Anadolu’da güneyli yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette esmesi bekleniyor.

    Bazı illerde beklenen hava durumuyla günün en yüksek sıcaklıkları ise şöyle:

    Ankara: Parçalı ve az bulutlu 33
    İstanbul: Az bulutlu ve açık zamanla parçalı bulutlu 31
    İzmir: Az bulutlu ve açık 32
    Adana: Az bulutlu ve açık, iç kesimleri yer yer parçalı bulutlu, öğle saatlerinden sonra Toroslar mevkii kısa süreli ve yerel sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı 34
    Antalya: Az bulutlu ve açık 30
    Samsun: Parçalı ve az bulutlu 29
    Trabzon: Az bulutlu ve açık 27
    Erzurum: Parçalı, zamanla çok bulutlu, öğle saatlerinden sonra yerel sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı 23
    Diyarbakır: Az bulutlu ve açık 41

  • Sivrisinekler hastanelik ediyor

    Sivrisinekler hastanelik ediyor

    Son günlerde İstanbul’da sivrisineklerden kaynaklı kaşıntı ve yara şikayetiyle hastanelere başvuruların arttığı rapor edilmiştir. Avcılar Yeşilkent Mahallesi’nde dere çevresindeki sokaklarda artan sivrisinekler nedeniyle mahalle sakinleri çocuklarda daha sık görülen kaşıntı ve yaralar yaşadıklarını belirtmiştir. Mahalle sakinleri, ilaçlamaların yeterli olmadığından şikayet etmişlerdir.

    Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Necla Birgül İyison, sivrisineklerin genel olarak hastalık taşıdıklarını, ancak Asya kaplan sivrisineklerinin daha tehlikeli olduğunu belirtmiştir. Asya kaplan sivrisineklerinin giysilerin üzerinden bile kan emebildiğini aktaran İyison, vatandaşlara su birikintileri olan yerlerden uzak durmaları tavsiyesinde bulunmuştur. Sivrisineklerin su birikintilerine yumurtalarını bıraktığını ve ilaçlamanın daha sık yapılmasının gerekli olduğunu vurgulamıştır.

    İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekayi Kutlubay, sivrisinek ısırıklarının ciddi alerjik reaksiyonlara neden olabileceğini ve bazı sivrisinek türlerinin oldukça agresif olduğunu ifade etmiştir. Kutlubay, vatandaşların koruyucu önlemler almasını ve sivrisinek ısırıklarına karşı tedavi yöntemlerini kullanmalarını önermiştir.

    Önder Yüksel Eryiğit, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Sağlık Daire Başkanı, sivrisinek ve vektörlerle mücadelenin kültürel, biyolojik, fiziksel ve kimyasal alanda yürütüldüğünü belirtmiştir. İstanbul’da 210 bin üreme kaynağı olduğunu ve çoğunun insan eliyle ürediğini ifade etmiştir. Eryiğit, özellikle kırsal bölgelerde, su birikintilerinde ve yazlık bölgelerde sivrisinek yoğunluğunun arttığını vurgulamıştır.

    Vatandaşların sivrisineklere karşı su birikintilerini önlemesi, pencerelere sineklik takması, sivrisinek kovucu spreyler kullanması ve vücutlarına bitkisel birtakım yağları sürebileceği önerilmiştir.

  • Egzersiz yapmak çok önemli

    Egzersiz yapmak çok önemli

    Sırt ve boyun tutulma sorunu yaşayan kişilerde en sık görülen nedenin duruş bozukluğu olduğunu ifade eden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Hülya Yüksel, “Omurgamızdaki kasların güçsüzlüğüne bağlı olarak, özellikle masa başı çalışan kişilerde gördüğümüz duruş bozukluğu sık sık sırt ve boyun tutulmalarına neden olabiliyor. Yine ergonomi çok önemli. Ergonomi, çalıştığımız yerdeki masadan sandalyeye tüm gereçlerin postürümüze uygun olmasıdır. Zira yanlış pozisyonda uzun süre çalışmak ya da masa başında kalmak, bilgisayar kullanım şeklimizin yine postüre uygun olmaması gibi çeşitli nedenlerle büro çalışanları daha sık sırt ve boyun tutulmaları yaşıyorlar. Bu kişilerde omurga problemleri, bel ve boyun fıtıkları, sırt fıtıkları, omurga kireçlenmeleri, strese bağlı olan kronik ağrılarda yine sırt ve boyun tutulmalarına neden olan durumlar arasında yer almaktadır” ifadelerini kullandı.

    “Tedavide olmazsa olmaz egzersiz”

    Bel, boyun ve sırt ağrılarının tedavisinde egzersizin olmazsa olmaz olduğunu dile getiren Yüksel, “Tedavi için hastanın öncelikle postürünü düzeltmemiz gerekiyor. Postürü bozuk olan bir kişide sık bir şekilde sırt ve boyun tutulmaları görülüyor. Postür düzeltmek için en uygun tedavilerin başında egzersiz geliyor. Eğer omurga problemleri varsa omurga enjeksiyonları uygulayabiliyoruz. Omurganın etrafındaki kaslara yönelik tetik nokta enjeksiyonları, kuru iğneleme enjeksiyonları tedavi yöntemlerimiz arasında. Yine yaygın vücut ağrısıyla seyreden fibromiyalji rahatsızlığında, kuru iğneleme yöntemi, egzersiz, aerobik egzersizi ve ilaç tedavileri de uygulanabilmektedir. Öncelikle altta yatan sebebe yönelik tedaviler uyguluyoruz. Boyun, bel, sırt fıtığı ya da boyun düzleşmesi gibi durumlarda hastaya kişiye özel tedavi seçenekleri yapmamız gerekiyor. Ancak her durumda egzersiz olmazsa olmaz. Kişinin postür bozukluğu varsa çalışma ortamında ergonomisi bozuksa, kronik ağrıları varsa bunların tedavisinde ilk kural, egzersiz olmalıdır. Yine fizik tedavi modellerinden de çok yararlanıyoruz. Sıcak tedaviler ve elektrik tedavilerde uygulayabilmekteyiz” şeklinde konuştu.

  • Küresel ısınma gıda enflasyonunu artırabilir

    Küresel ısınma gıda enflasyonunu artırabilir

    İnsan hayatı ve çevreyi etkilediği kadar ekonomiler üzerindeki etkisi de giderek artan küresel ısınmanın gıda enflasyonunu 2035’e kadar dünyada her yıl yüzde 3, manşet enflasyonu ise yüzde 1’in üzerinde artırabileceği hesaplanıyor.

    Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü’nün iklim değişikliğinin makroekonomik etkilerindeki hızlı değişimi incelediği araştırması, küresel ısınma ve enflasyon arasındaki ilişkiyi ortaya koydu.

    Araştırmanın bulgularını değerlendiren Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü Araştırmacısı Maximilian Kotz, küresel ısınmanın enflasyon üzerindeki etkilerinin geçen yıl Avrupa’daki sıcak hava dalgalarının ardından ekonomistlerin daha çok dikkatini çekmeye başladığını söyledi.

    Avrupa’da 2022’deki aşırı sıcak hava dalgaları ve kuraklık nedeniyle tarımsal üretimde düşüş görüldüğünü ve bunun gıda fiyatlarını yükselttiğini ifade eden Kotz, şunları kaydetti:

    “121 farklı ülkede son 30 yılda iklim ve enflasyonda görülen değişimleri inceledik ve iklim değişikliğinin artan etkilerinin enflasyonu ve özellikle gıda enflasyonunu da artırdığını gördük. Örneğin, Avrupa’da geçen yılki aşırı sıcak hava dalgaları gıda enflasyonundaki artışa 0,7 puanlık katkı yaptı. Yüzde 10 seviyesindeki gıda enflasyonunun hepsi iklim değişikliğinden kaynaklanmadı elbette. Salgın ve Ukrayna’daki savaş gibi faktörler daha yüksek enflasyona yol açtı ancak küresel ısınma şiddetlendikçe enflasyondaki etkisi de artıyor.”

    Kotz, küresel ısınmanın 2035’e kadar enflasyonu nasıl etkileyeceğine ilişkin de “İklim değişikliğinin giderek daha kötü hale geldiğini görüyoruz. Şiddetlenen küresel ısınmanın, dünyada 2035’e kadar özellikle gıda enflasyonunu artıracağını öngörüyoruz. Küresel ısınma, 2035’e kadar her yıl yüzde 1 ila 3 arasında daha yüksek gıda enflasyonuna yol açabilir. Bu oranlar yüksek görünmüyor olabilir ancak iklim değişikliğinin gıda enflasyonu üzerindeki etkisi ısrarcı hale geliyor.” değerlendirmesinde bulundu.

    Göç ve gelecekteki iş fırsatları, iklim değişikliği baskısı altında

    Küresel ısınmanın enflasyonun yanı sıra istihdam ve büyüme oranlarını da etkileyeceğini ifade eden Kotz, makroekonomik büyüme oranlarının ve üretimin iklim değişikliği nedeniyle giderek azalacağına yönelik güçlü işaretler olduğunu söyledi.

    Bilim insanlarının iklim değişikliğinin makroekonomi ve iş gücü üzerindeki etkilerini incelediğini belirten Kotz, “İklim değişikliği nedeniyle çok yüksek ihtimalle gelecekte daha az iş fırsatları olacak. Tabii ki bu etkilerin ne kadar geniş çaplı olacağı fosil yakıtlar nedeniyle emisyonların ne kadar artacağına ve emisyonlardaki artışın küresel ısınmayı ne kadar şiddetlendireceğine bağlı.” değerlendirmesinde bulundu.

    Küresel ısınma nedeniyle dünyanın özellikle bazı bölgelerinin yaşanamaz hale geldiğini ve bunun da iklim göçüne yol açtığını vurgulayan Kotz, kuraklık ve aşırı sıcak hava dalgalarının sıklığındaki artışın özellikle Sahra Altı Afrika’daki topluluklar için risk oluşturduğunu söyledi.

    Kotz, bu bölgelerde yaşayan insanların yerli tarımsal üretimle geçimini sağladığını belirterek, “Şu anda bu bölgelerdeki tarımsal üretimin azalmasına karşı bu toplulukları destekleyecek güçlü bir altyapı yok. Bunun muhtemel sonucu da iklim göçündeki artış… Bu konuda bilimsel olarak yeterli veri yok ancak iklim göçünün giderek daha büyük bir konu haline geleceğini görebiliyoruz. Sadece şu an bunun ne boyutta olacağını kestirmek bilimsel açıdan zor.” dedi.

    ECB ve Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü’nün araştırmasına göre, iklim değişikliğine karşı adaptasyon uygulamalarının yetersiz şekilde devam etmesi durumunda küresel ısınma gıda enflasyonunda 2035’e kadar yüzde 0,92 ila yüzde 3,23 arasında, manşet enflasyonda ise yüzde 0,32 ila yüzde 1,18 arasında artışa yol açarken, enflasyonda görülen mevsimsel dinamikleri de değiştirecek.

    Küresel ısınmanın enflasyon üzerindeki etkisi “Küresel Güney” olarak ifade edilen, iklim değişikliğinde katkısı az olmasına rağmen bunun etkilerine karşı en kırılgan konumda olan gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek olacak.

    Sıcaklık artışı gelecek 5 yılda 1,5 derece limitini aşabilir

    Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) verilerine göre, küresel sıcaklık artışı, 2022’de sanayi öncesi döneme göre 1,15 dereceye ulaştı.

    Birleşmiş Milletler’in (BM), sıcaklık artışında yaşanabilir son sınır olarak belirlediği 1,5 derecenin aşılması ihtimali ise son yıllarda hızlandı. WMO’ya göre, 2023 ila 2027 yılları arasında sıcaklık artışı 1850-1900 dönemine göre 1,1 ila 1,8 derece arasında daha yüksek olacak.

    Gelecek 5 yıldan en az birinin, dünyadaki en sıcak yıl ve 2023-2027’nin bir bütün olarak en sıcak yıllar olma ihtimali yüzde 98 iken, bu yıllar arasında 1,5 derece limitini aşma olasılığı da yüzde 66 olarak hesaplandı.

  • Haziran ayı enflasyon beklentisi

    Haziran ayı enflasyon beklentisi

    AA Finans’ın, TÜİK tarafından 5 Temmuz Çarşamba günü açıklanacak haziran ayı enflasyon verilerine ilişkin beklenti anketi, 10 ekonomistin katılımıyla sonuçlandı.

    Ankete göre, ekonomistlerin haziran ayı enflasyon beklentilerinin ortalaması yüzde 3,91 oldu. Ankete katılan ekonomistlerin haziran ayı için enflasyon beklentileri, en düşük yüzde 2,25 ve en yüksek yüzde 4,85 aralığında yer aldı.

    Ekonomistlerin haziran ayı enflasyon beklentilerinin ortalamasına (yüzde 3,91) göre bir önceki ay yüzde 39,59 olan yıllık enflasyonun yüzde 38,20’ye ineceği hesaplanıyor.

    Öte yandan, ekonomistlerin 2023 sonu enflasyon beklentisi haziranda yüzde 47,32’den 42,07’ye geriledi.

    Tüketici Fiyat Endeksi, mayısta bir önceki aya göre yüzde 0,04 artış göstermişti.