Etiket: gundmehaber

  • Vadeli dış borç stoku yükseldi

    Vadeli dış borç stoku yükseldi

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2024 yılı Mayıs ayı Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Gelişmeleri’ni açıkladı. Buna göre, Mayıs sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2023 yıl sonuna göre yüzde 3,6 oranında artışla 182,5 milyar ABD doları olarak gerçekleşti. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 11,6 oranında artarak 76,4 milyar ABD doları olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 0,1 oranında artarak 61,4 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşti.
    Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2023 yıl sonuna göre yüzde 32,5 oranında artarak 16,7 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı yüzde 6,8 oranında azalarak 18,6 milyar ABD doları, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da yüzde 0,9 oranında azalışla 20,5 milyar ABD doları olarak gerçekleşti. Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları geçen yıl sonuna göre yüzde 35,6 oranında artışla 20,5 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti.

    Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2023 yıl sonuna göre yüzde 0,4 oranında artarak 54,5 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti.
    Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2023 yıl sonuna göre yüzde 13,7 oranında artarak 39,2 milyar ABD doları olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 3,4 oranında artarak 98,6 milyar ABD doları oldu.
    Alacaklı bazında incelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre yüzde 4,9 oranında artarak 100,2 milyar ABD doları, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar yüzde 1,4 oranında azalarak 77,5 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşti. 2023 yıl sonunda 1,7 milyar ABD doları olan kısa vadeli tahvil ihraçları, 2024 Mayıs sonu itibarıyla 4,5 milyar ABD doları olarak gerçekleşti. Aynı dönemde resmi alacaklılara olan kısa vadeli borçlar 225 milyon ABD doları olarak gerçekleşti.
    2024 Mayıs sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu yüzde 49,5’i ABD doları, yüzde 21,8’i Euro, yüzde 13,5’i TL ve yüzde 15,2’si diğer döviz cinslerinden oluştu.

    2024 Mayıs sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 235,3 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşti. Söz konusu stokun 22,4 milyar ABD dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluşmaktadır. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün yüzde 22,2, Merkez Bankası’nın yüzde 19,0, özel sektörün ise yüzde 58,8 oranında paya sahip olduğu gözlendi.

  • Merkez Bankası’nın toplam rezervleri arttı

    Merkez Bankası’nın toplam rezervleri arttı

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Haftalık Para ve Banka İstatistikleri’ni açıkladı. Buna göre, Merkez Bankası toplam rezervleri 5 Temmuz ile biten haftada 5 milyar dolar 538 milyon dolar artarak 148 milyar 448 milyon dolar oldu.
    Brüt döviz rezervleri 4 milyar 898 milyon dolar artarak 84 milyar 833 milyon dolardan 89 milyar 731 milyon dolara yükseldi.
    Altın rezervleri ise 5 Temmuz haftasında 640 milyon dolar artarak 58 milyar 77 milyon dolardan 58 milyar 717 milyon dolara yükseldi.

  • ‘Deniz suyu kalbe iyi geliyor’

    ‘Deniz suyu kalbe iyi geliyor’

    Deniz suyunun hayatımızı zenginleştiren, doğal şifa veren bir su olduğunu dile getiren Kardiyoloji Kliniğinden Uzm. Dr. Mustafa Yaşan, deniz ve kalp sağlığı arasındaki ilişki hakkında bilgilendirmede bulundu. Dünya yüzeyinin yüzde 68’inden fazlasını kaplayan tuzlu suyun insan sağlığına faydalarının bilimsel olarak inceleme konusu olduğuna dikkat çeken Kardiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Yaşan, insan vücudunun da benzer oranda bu değerli sıvıdan oluşmasının tesadüf olmadığını ifade etti. Uzm. Dr. Yaşan, deniz suyunun sağlığa faydalarını anlattı.

    “Deniz suyu dolaşım sisteminizi düzenler ve kalp sağlığınıza iyi gelir”

    Denizdeki hidrostatik basınç ve suyun hareketli olmasının kan dolaşımını hızlandırarak kan basıncını düşürdüğünü ve kalp-damar sağlığı üzerine iyileştirici etkisinin olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Yaşan, şu bilgileri paylaştı:
    “Yüzme vücuttaki hemen hemen her kas grubunu çalıştırarak kalp sağlığını iyileştirir, dolaşımı ve dayanıklılığı artırır. Su direnci havadan yaklaşık 44 kat daha fazla olduğundan denizde yüzmek, kalbi ve akciğerleri güçlendirmenin etkili bir yoludur. Yüzmek eklemlere fazla yük bindirmeyeceğinden her yaş ve fitness seviyesine uygundur. Sahilin sakin ortamı kan basıncını düşürmeye ve rahatlamayı teşvik ederek kardiyovasküler sağlığı daha da destekleyebilir. İster hafif bir yüzme, ister güçlü bir deniz egzersizi olsun, tuzlu suda olmanın kalp sağlığına faydaları önemli ve kalıcıdır.”

    “Deniz suyunun gençleştirici etkisi vardır”

    Deniz suyunun kişiyi yenilenmiş hissettirdiğini belirten Uzm. Dr. Yaşan, “Tuzlu sudaki yüksek magnezyum seviyeleri sayesinde denizin içinde veya yakınında olmak kaslarınızı ve sinir işlevlerinizi düzenlemenize, kan şekeri seviyenizi düzenlemenize ve hatta uykunuzu iyileştirmenize yardımcı olabilir. Bu çoğu zaman kendinizi yenilenmiş hissetmenize neden olur. Dalgaların ritmik sesleri aynı zamanda sirkadiyen ritminizi dengelemenize de yardımcı olur” dedi.

    “Cildinizi iyileştirir”

    Alkali bir su olan deniz suyunun magnezyum, çinko, demir ve potasyum gibi mineraller bakımından zengin olduğunu sözlerine ekleyen Uzm. Dr. Yaşan, “Bu mineraller iltihabı azaltmaya, cildimizi korumaya ve her türlü sıyrık, kesik veya yarayı iyileştirmeye yardımcı olabilir. Tuzlu su ayrıca selülit görünümünü azaltabilen lenf sıvısının akışını artırmada da etkilidir. Vücudumuzun çalışması ve gelişmesi için eser minerallere de ihtiyacı vardır. Öyle ki deniz suyu ihtiyacımız olan temel eser miktardaki besin maddelerinin çoğunu içerir. Bunlara magnezyum, manganez, kobalt, sodyum, kalsiyum, potasyum ve bor dâhildir. Ancak endişelenmeyin, bu eser mineralleri elde etmek için tuzlu su içmenize gerek yok. Denizin içinde veya yakınında olduğunuzda cildiniz tarafından vücudunuz tarafından emilirler” şeklinde konuştu.

    “Nefesinize iyi gelir”

    Denizde yüzmenin nefes alıp verirken hissettiğimiz tıkanıklığın açılmasına yardımcı olabileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Yaşan, “Deniz suyu saman nezlesi, sinüzit ve astım semptomlarını hafifletebilir. Bunun nedeni denizdeki tuzlu suyun iltihabı azaltması ve vücudunuzun kendi sıvılarını taklit etmesidir. Deniz havası yüksek tuz içeriğine sahip olduğundan aslında daha yoğundur ve bu da nefes aldıkça boğazınızı ve solunum sisteminizi temizleyeceği anlamına gelir. Sonuç olarak daha rahat nefes alınabilir ve daha kaliteli bir uyku uyumanıza neden olur. Deniz havasının nispeten daha serin olması nedeniyle gün içerisinde sizi daha uyanık ve enerjik tuttuğu da bilinmektedir” ifadelerini kullandı.

    “Deniz suyu sizi rahatlatır”

    Deniz suyunun rahatlatıcı etkilerine de dikkat çeken Uzm. Dr. Yaşan, şu bilgileri paylaştı:
    “Sahilde yalınayak yürürken hiç dünyayla barışık hissettiniz mi? ‘Topraklanma’ olarak bilinen bu olgunun bilimsel bir nedeni vardır. Serbest radikal formundaki pozitif elektronlar vücudumuzda birikebilir. Negatif yüklü kum ve tuzlu su ile doğrudan temas bunu dengeler. Bu nedenle sahilde olduğunuzda muhtemelen daha enerjik ve rahat hissedersiniz. Çoğumuzun doğal olarak denize çekildiğini hissetmemizin nedeni budur.”

    “Bağışıklık sistemini güçlendirir”

    Deniz suyunun bağışıklık sistemine olumlu etkileri olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Yaşan, “Deniz suyu bağışıklık sistemine, anemiye ve yüksek kan şekeri düzeylerine iyi gelir. Bu nedenle modern tıpta, özellikle bağışıklık sistemimize yardımcı olma özelliği nedeniyle artık her zamankinden daha fazla kullanılıyor. Ayrıca tuzlu su virüslere, bakterilere ve patojenlere karşı direncimizi arttırır” dedi.

    “Sindirim sistemine iyi gelir”

    Deniz suyunun sindirim sistemi için de bazı faydaları olduğuna değinen Uzm. Dr. Yaşan, “Az miktarda yutulan deniz suyu kalın bağırsağınızın temizlenmesine yardımcı olabilir. Tuzlu su içmenin neden olduğu bu uyarılmış bağırsak hareketi, detoks benzeri bir etki oluşturarak toksinleri, atık maddeleri ve mevcut parazitleri ortadan kaldırır” diye konuştu.

    “Deniz suyu sakinleştirir”

    Uzm. Dr. Yaşan, deniz suyunun psikolojik açıdan olumlu etkilerini ise şöyle açıkladı:
    “İster kumlu bir kıyıya hafifçe vuran su, ister deniz bariyerini döven büyük dalgalar olsun, suyun büyüleyici etkisi çoğu zaman kaygısız bir transa girmenize yardımcı olmak için yeterlidir. Suyun hem görsel hem de işitsel unsurlara sahip olması yumuşak bir odaklanmaya girmenize yardımcı olur; bu, farkındalık veya meditasyon uygulamaları sırasında meydana gelen türden bir şeydir.”

  • Uzmanından güneş ışını uyarısı

    Uzmanından güneş ışını uyarısı

    “Korunmak en etkili tedbirdir”

    Günümüzde insanların zamanlarının genelini kapalı ortamlarda geçirdiği için güneşe maruz kaldıklarında güneş yanıklarının oluşabileceğini belirten Kaya, bu yanıklara karşı alınacak önlemleri sıraladı. Kaya, “İlk çağlardan beridir insanların sağlık için yaptığı en önemli şeylerden biri korunmaktır. Güneş yanıkları için de yapılması gereken ilk şeylerden biri güneşin en etkili olduğu 10.00 ile 14.00 saatleri arasında güneşten kaçınmak ve böylece zararlı etkilerinden korunmaktır. Bu saat aralıklarında güneşe çıkmak zorunda kalan insanlar ise güneşin direk tenlerine gelmesini engelleyecek kıyafetler, şapka, şemsiye ve ince kıyafetler tercih etmeliler. Denize girmek veya sahillerde vakit geçirmek isteyen vatandaşlar ise güçlü bir güneş kremi kullanmaya özen göstermeli” dedi.

    “Yoğurt güneş yanıklarına iyi gelmez”

    Güneş yanığına maruz kalan vatandaşlar için önerilerde bulunan Kaya, ayrıca halk arasında doğru bir yöntem olarak bilinen ve yaygın olarak uygulanan yanık oluşan bölgeye yoğurt veya diş macunu sürmenin ise doğru olmadığını belirtti. Güneş yanıklarıyla deride oluşan kızarıklıklar için ılık su altında duş almanın, nemli bezlerle bölgeyi ıslak ve nemli tutmanın ve yanık oluşan bölgeyi akan musluk suyunun altında uzun süre tutmanın faydalı yöntemler arasında bulunduğunu söyleyen Kaya, “Bol su içmek ve yanık oluştuktan sonra bölgeyi güneşten korumak daha da önemli hale geliyor. Evde uygulanacak tedaviler içinse aloe vera jeli veya kremleri, bölgeyi nemli tutmak açısından faydalıdır, zira aloe veranın hücre yenilenmesi açısından uyarıcı özelliği vardır. Zeytinyağı, sarı kantaron yağı, kudret narı ekstrası ve bal da yanık bölgeye evde uygulayabileceğimiz tedavi yöntemleri arasında gösterilebilir. Yanık bölgede oluşacak deri soyulmalarına elle müdahale edilmemeli, yanık bölge su toplamışsa kesinlikle patlatılmamalı, hatta bu durumlarda uzman bir hekime başvurulmalı, cilde yapışacak kıyafet veya ilgili bölgeye pamuk ya da buz uygulanmamalıdır” ifadelerine yer verdi.

  • Mersin’de 3,9 büyüklüğünde deprem

    Mersin’de 3,9 büyüklüğünde deprem

    Vali Pehlivan, sosyal medya hesabı X’ten yaptığı paylaşımda, Toroslar ilçesinde saat 23.37’de 3,9 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini belirterek, “Deprem nedeniyle tespit edilen, 112 Acil Çağrı Merkezimize, AFAD’a veya güvenlik birimlerimize ihbar edilen herhangi bir olumsuzluk bulunmamaktadır. Depremi hisseden vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Allah ülkemizi, milletimizi her türlü afetten korusun” ifadelerini kullandı.
    Bu arada deprem sonrası vatandaşlar sokaklara indi, kimi vatandaşlar da yakınlarını arayarak durumlarını öğrenmeye çalıştı.

  • “Gençlerde vertigo, migrenle birlikte görülebilir”

    “Gençlerde vertigo, migrenle birlikte görülebilir”

    Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Murat Haluk Özkul, vertigo hakkında açıklamalarda bulundu.

    “Kusma ve görme bozukluğu yaşanabilir”

    Vertigonun tanımını yapan ve belirtilerinden bahseden Prof. Dr. Özkul, “Vertigo kişinin kendi etrafında ya da eşyaların etrafında döndüğünü hissetmesidir. Bazen yer ayağının altından kayıyor hissine de sebep olan bu belirti, beraberinde bulantı, kusma, denge kaybı, soğuk terleme, görme bozukluğu, tansiyon oynamaları ve fenalık hissine de sebep olur” diye konuştu.

    “Baş travması geçirenler ve taşıt tutması olanlarda daha fazla”

    Vertigonun en sık sebebinin iç kulaktaki denge organı hastalıklarının olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özkul, şu bilgileri paylaştı: “Daha az ve hayati tehlike oluşturan sebepler ise beyin sapı ve beyincik kaynaklıdır. Vertigo çocukluk çağı dâhil her yaşta görülse de vertigoya sebep olan hastalıklar farklı yaşlarda ve cinsiyette daha fazla görülebilmektedir. Örneğin, kristal kayması kadınlarda ve orta ileri yaşta daha sıktır. Gençlerde ise migren hastalığı ile beraber baş ağrılı ya da ağrısız vertigo daha sıktır. En sık görülen vertigo sebebi, kristal kayması (BPPV) hastalığında iç kulak denge organının yapısında yer alan kalsiyum karbonat kristalleri yerlerinden koparak denge organının kanalları içine kaçar ve baş hareketleriyle vertigoya yol açarlar. Bu hastalığın sebepleri kesin bilinmemektedir. Ancak baş travması geçiren (çarpışmalı sporlar dâhil), taşıt tutması, migren baş ağrısı, meniyer gibi iç kulak tansiyonu olanlarda ve kemik erimesiyle beraber ileri yaşlarda daha sık olduğu bilinmektedir.”

    “Vertigo yaşayan kişi hareket etmemelidir”

    Vertigo yaşayan kişinin paniğe kapılmadan gözlerini kapayıp bir süre hareketsiz kalması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Özkul, “Hareket etmek ve ani baş hareketleri, düşmeye sebep olacağından ve vertigoyu artıracağından yapılmamalıdır. Bu sırada bulantı çok rahatsız edici ise kusma olabilir. Vertigo iç kulak kaynaklı ise 1 dakika ile 1 saat içinde kendiliğinden geçebilir. Baş dönmesi geçtikten sonra bulantı azalsa da devam edebilir ancak hasta kendini daha iyi hisseder. Vertigoya iyi gelir diye bitkisel içecekler veya haplara başvurmayıp mümkünse bir hastanenin acil servisine gidilmelidir” ifadelerini kullandı.

    “Bulanık veya çift görme olabilir”

    Uzun süren ve ayakta duramayacak hastaların ambulansla naklinin daha uygun olduğunu kaydeden Prof. Dr. Özkul, “İlk kez vertigo yaşayan kişi çoğu zaman beyninde bir şeyler olduğu korkusuyla acile koşar. Beyincik ya da beyin sapı hasarında uzun süreli vertigoyla birlikte görülen nörolojik belirtiler; bulanık veya çift görme, konuşma bozukluğu, ayakta duramama, kısmi felç gibi bulgulardır. Acil şartlarda bu durumdaki hastalara beyin MR’ı çekilerek hızla müdahale gerekir” dedi.

    “Kısa süreli vertigoların sebebi kristal kaymasıdır”

    Kısa süren vertigoların en sık sebebinin ise Kristal kayması olduğunu belirten Prof. Dr. Özkul, “Acile en sık başvuru sebeplerinden biri vertigo hastalığıdır. Bu hastalık her ne kadar korkutucu ise de hayati tehlike arz etmez. Tanısı da tedavisi de baş manevraları ile yapılabilen yegane vertigo çeşididir. Kristal kaymasında manevralarla tedavi Robotik Manevra Sistemi (RMS) ile büyük başarı ile çoğu kez tek seansta yapılabilmektedir” ifadelerini kullandı.

    “Tedavi yolları”

    Robotik Manevra Sistemi tedavisi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Özkul, şunları söyledi: “Bilgisayar kontrollü yapay zekâ destekli tam otomatik 3 eksende 360 derece dönebilen bir sandalyedir. 15-85 yaş arasında her hastaya uygulanabilir. Boyun fıtığı, omurga rahatsızlıkları yaşlı ve kilo fazlası olan hastalar için ideal tedavi aracıdır. Hasta önce sandalyeye emniyet kemerleri ile bağlanır. Başına göz hareketlerini kaydetmek için infrared kameralı (gece görüş) bir gözlük takılır (videofrenzel). Doktor kumanda ekranına geçerek hastanın önce tanı manevralarını yapar. Tanıda en önemli kısım doktorun vertigoya eşlik eden yegâne objektif bulgu olan nistagmus denilen ritmik sıçrayıcı göz hareketlerinin doğru analizidir. Bu sayede kristallerin başın her iki yanında yer alan 6 adet yarım daire kanalının hangisinin içinde olduğunu anlamak mümkün olur. Doğru tanıdan sonra robotun ekranından evrensel tedavi metotlarından biri ya da ikisini seçen doktor, bir tuşa basarak hastaya kristallerini düşüren manevrayı yaptırabilir. Tanı ve tedavi ile aynı seansta kontrol yarım saatte biter. Ortalama tek seansta yüzde 96 oranında hastalar tedavi olur ve yürüyerek evine yollanır. Hastalığın 1 yıl içinde yüzde 15 oranında tekrarlama riski vardır. Ancak hastalarımız ilaç kullanmadıkları gibi tedavinin robot sayesinde kolayca gerçekleşmesinden dolayı bu korkuyu yaşamazlar.”

  • Kaydı yapılan araç sayısı arttı

    Kaydı yapılan araç sayısı arttı

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Nisan ayın Motorlu Kara Taşıtları verisini paylaştı. Buna göre, Nisan ayında 196 bin 309 adet taşıtın trafiğe kaydı yapıldı. Nisan ayında trafiğe kaydı yapılan taşıtların yüzde 54,3’ünü motosiklet, yüzde 32,9’unu otomobil, yüzde 7,1’ini kamyonet, yüzde 3,2’sini traktör, yüzde 1,6’sını kamyon, yüzde 0,5’ini minibüs, yüzde 0,3’ünü otobüs ve yüzde 0,1’ini özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.

    Trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı bir önceki aya göre yüzde 13,4 azaldı

    Nisan ayında trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı bir önceki aya göre motosiklette yüzde 3,4 artarken özel amaçlı taşıtta yüzde 43,0, otobüste yüzde 40,7, minibüste yüzde 30,9, kamyonette yüzde 29,1, otomobilde yüzde 27,1, traktörde yüzde 26,4 ve kamyonda yüzde 23,2 azaldı.

    Trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 9,4 arttı

    Nisan ayında geçen yılın aynı ayına göre trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı özel amaçlı taşıtta yüzde 58,5, motosiklette yüzde 31,5, minibüste yüzde 23,8 artarken otobüste yüzde 24,0, kamyonette yüzde 21,2, kamyonda yüzde 20,5, traktörde yüzde 16,4 ve otomobilde yüzde 4,5 azaldı.

    Trafiğe kayıtlı toplam taşıt sayısı Nisan ayı sonu itibarıyla 29 milyon 561 bin 690 oldu

    Nisan ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı taşıtların yüzde 52,7’sini otomobil, yüzde 18,4’ünü motosiklet, yüzde 15,4’ünü kamyonet, yüzde 7,5’ini traktör, yüzde 3,3’ünü kamyon, yüzde 1,7’sini minibüs, yüzde 0,7’sini otobüs ve yüzde 0,3’ünü özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.

    Nisan ayında 801 bin 439 adet taşıtın devri yapıldı

    Nisan ayında devri yapılan taşıtların yüzde 64,3’ünü otomobil, yüzde 14,9’unu kamyonet, yüzde 13,8’ini motosiklet, yüzde 2,9’unu traktör, yüzde 1,9’unu kamyon, yüzde 1,6’sını minibüs, yüzde 0,4’ünü otobüs ve yüzde 0,2’sini özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.

    Ocak-Nisan döneminde 830 bin 19 adet taşıtın trafiğe kaydı yapıldı

    Ocak-Nisan döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı yüzde 29,6 artarak 830 bin 19 adet olurken, trafikten kaydı silinen taşıt sayısı da yüzde 0,2 azalarak 8 bin 682 adet oldu. Böylece Ocak-Nisan döneminde trafikteki toplam taşıt sayısında 821 bin 337 adet artış gerçekleşti.

    Ocak-Nisan döneminde trafiğe kaydı yapılan otomobillerin yüzde 65,3’ü benzin yakıtlıdır

    Ocak-Nisan döneminde trafiğe kaydı yapılan 343 bin 585 adet otomobilin yüzde 65,3’ü benzin, yüzde 13,2’si hibrit, yüzde 12,8’i dizel, yüzde 7,5’i elektrikli ve yüzde 1,2’si LPG yakıtlıdır. Nisan ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı 15 milyon 562 bin 640 adet otomobilin ise yüzde 35,1’i dizel, yüzde 32,9’u LPG, yüzde 29,3’ü benzin, yüzde 1,7’si hibrit ve yüzde 0,7’si elektriklidir. Yakıt türü bilinmeyen otomobillerin oranı ise yüzde 0,2’dir.

  • Hipertansiyon hastaları hastalığının farkında değil

    Hipertansiyon hastaları hastalığının farkında değil

    Bursa Şehir Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmet Zengin, Dünya Hipertansiyon Günü dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Hipertansiyonun kan basıncı değerinin yüksekliği ile seyreden bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Zengin, “Daha açık bir ifadeyle belli ölçümlerde büyük tansiyon değerinin 14, küçük tansiyon değerinin ise 9’un üzerinde olması hipertansiyon olarak adlandırılır. Toplumun yaklaşık yüzde 30’unda hipertansiyon bulunur fakat orandaki bu yüksekliğe rağmen maalesef çoğu kişi hipertansiyon hastalığının farkında değildir. Bu durum bireyler açısından riskler oluşturmaktadır. Çünkü hipertansiyon, kalp krizi, böbrek yetmezliği, felç gibi ciddi rahatsızlıklara neden olabilmektedir” dedi.
    Belli aralıklarla yapılan basit ve maliyetsiz ölçümlerle hipertansiyon tanısının rahatlıkla konulabildiğinin altını çizen Doç. Dr. Zengin, “Tanısı konulduktan sonra ise tedaviye uyum sağlandığı sürece başarı oranları yüksektir. Bu arada hipertansiyonun tedavisi yalnızca ilaç tedavisinden ibaret değildir. Öncelikle hipertansiyon rahatsızlığına sahip bireylerin yaşam tarzı değişikliği dediğimiz tuz alımının günde ortalama 6 gram olacak şekilde (yaklaşık 1 çay kaşığı) kısıtlanması, yoğun tuz içeriğine sahip turşu, sucuk, salam vb. gıdalardan uzak durulması, sigaranın bırakılması, fazla kiloların verilmesi ve düzenli fiziksel egzersiz yapılması gibi hususlara dikkat etmeleri gerekmektedir” diye konuştu.
    Son olarak tedavide hekimin uygun göreceği bir ilacın da gerekli olabileceğini belirten Doç. Dr. Zengin, “Saydığımız yaşam tarzı değişiklikleri yapılmadan ilacın etkinliği yeterli düzeye ulaşmayabilir. Ayrıca sağlıklı bireylerde de sıralanan bu yaşam tarzı önerileri hipertansiyon gelişimini engelleyebilir veya geciktirebilir” şeklinde konuştu.

  • “Haksız, ve usulsüz işlem yapılmamıştır”

    “Haksız, ve usulsüz işlem yapılmamıştır”

    RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, kurul hakkındaki bazı basın yayın kuruluşlarında yer alan haberler hakkında yazılı açıklama yaptı. Şahin, bu iddiaların gerçek dışı olduğunu belirterek, “Kurumumuz ve çalışanları üzerinden algı oluşturma çabası kabul edilemez. RTÜK’te yapılan tüm atamaların ve Üst Kurulumuza diğer kamu kurumlarından geçişlerin tamamı 30 yıldır ilgili kanun tarafından belirlenen yöntemlerle usulüne uygun olarak yapılmaktadır. Yapılan atamalar yürütülen hizmetlerin gereği olarak yerine getirilmektedir. Hiçbir siyasi ismin veya bürokratın yakını için haksız, sınavsız ve usulsüz işlem yapılmamıştır. Seçim döneminde söyleyecek sözü olmayan, anlatacak bir tane icraatı bulunmayan kişilerin kurumumuz üzerinden yalan ve yanlış algı oluşturma çabalarına müsaade etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

  • Konut fiyatları yüzde 75,5 arttı

    Konut fiyatları yüzde 75,5 arttı

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2023 yılı Aralık ayı Konut Fiyat Endeksi (KFE) verisini açıkladı. Buna göre, Aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 1,1 oranında artan KFE, bir önceki yılın aynı ayına göre nominal olarak yüzde 75,5, reel olarak ise yüzde 7,1 oranında arttı.
    Türkiye’deki konutların kalite etkisinden arındırılmış fiyat değişimlerini izlemek amacıyla hesaplanan Konut Fiyat Endeksi (KFE), 2023 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 1,1 oranında artarak 1163,2 seviyesinde gerçekleşti.

    Bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 75,5 oranında artan KFE, aynı dönemde reel olarak yüzde 7,1 oranında artış gösterdi.
    İstanbul, Ankara ve İzmir’in konut fiyat endekslerindeki gelişmeler değerlendirildiğinde, 2023 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre, sırasıyla yüzde 0,1, 2,5 ve 3,5 oranlarında artış gözlendi. Endeks değerleri bir önceki yılın aynı ayına göre, İstanbul, Ankara ve İzmir’de sırasıyla yüzde 61,8, 92,3 ve 75,6 oranlarında artış gösterdi.