Etiket: haber ekstra

  • Bursa’daki fabrika yangını insan sağlığını tehdit ediyor

    Bursa’daki fabrika yangını insan sağlığını tehdit ediyor

    Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren tekstil fabrikasında meydana gelen yangın kontrol altına alındı fakat çok sayıda malzemenin yanmış olması nedeniyle geniş bir alana yayılan siyah duman insan sağlığı konusunda tedirginlik yaratıyor.

    Atmosfere ve havaya yayılan gazların çok ciddi miktarda olduğunu söyleyen Çevre Mühendisi Efsun Dindar, ‘Bir tekstil fabrikasından söz ediyoruz hal böyle olunca yanan ürünlerin içeriğini düşünecek olursak farklı kimyasalların söz konusu olduğunu söylemek mümkün. Zaten yangın anında ve şu anda çıkan dumanın yoğunluğundan da durumun ne kadar ciddi bir boyutta olduğunu anlayabiliyoruz. Kanserojen ve toksik gazların oluşması nedeniyle bu havayı solumamamız gerekiyor’ dedi.

    Hava kirliliği izleme istasyonlarından kentin hava raporunu incelemenin mümkün olduğunu ifade eden Dindar ‘Bu tür yangınlarda ortaya çıkan gazları hava kirliliği istasyonları ölçemiyor. Şu anda atmosfere ne kadar toksik ne kadar kanserojen ne kadar gaz yayıldı bilemiyoruz. Bu çok büyük bir sıkıntı o nedenle de bu havayı hem kısa hem de uzun vadede solumanın oluşturabileceği etkilere karşı önlem almak gerekiyor.

    Bursa’nın yapısının da bir çanak şeklinde yani ova içerisinde konuşlandırılmış olması ve bununla birlikte kış aylarında ortaya çıkan basıncın etkisini de düşününce bu kirlilik dağılamayacak. Yangının böyle bir zamana denk gelmiş olması aslında kirleticinin dağılmadan şehre daha fazla nüfus etmesine sebep olabiliyor’ diye konuştu.

  • Bursa’da Eğitim-Öğretime “Eksik” başlandı

    Bursa’da Eğitim-Öğretime “Eksik” başlandı

    Eğitimde yeni yıl başladı. Milyonlarca öğrenci 12 Eylül Pazartesi günü ilk ders ziliyle okullarına kavuştu. Bursa’daysa 600 bin öğrenci çeşitli eksikliklerle 2022-2023 eğitim-öğretim yılına merhaba dedi. Gün boyu okulda olan öğrencilerin beslenme sorunlarına ilişkin konuşan Eğitim-İş Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy, ‘Açlık riski giderek büyüyor. 10 saat derse giren meslek lisesi öğrencilerinin bütün gün aç kaldığını ve eve aç döndüğünü söyleyebiliriz. Kantinlerdeki fiyatlar geçen yıllara göre katlandı ve şu an bir tost 15 lira bir meyve suyuysa 8 liraya satılıyor. Bu büyüyen açlık krizi önümüzdeki günlerde çok daha büyük bir boyuta ulaşacak. Biz geçen yıl okullarda tek öğünlük öğle yemeği olmasını talep etmiştik. Çocukların sağlıklı bir şekilde öğle yemeklerine ulaşabilmesi gerektiğini ifade etmiştik. Bu açlık durumu onların hem sağlıklı hem de zihinsel gelişimlerini olumsuz yönde etkiliyor. Ancak bu talebimiz yerine getirilmedi ve Türkiye’de durum gittikçe ağırlaşıyor, çünkü yoksulluk derinleşiyor’ dedi.

    Beslenmenin yanı sıra, okulların derslik, yardımcı personel ve yardımcı kaynak konusunda da eksik olduğunu ifade eden Toy, ‘Bursa’da 2 yıl önce yıkılan Çelebi Mehmet Anadolu Lisesi’nin öğrencileri ve öğretmenleri şu anda Yıldırım Beyazıt Anadolu Lisesi’nde ‘misafir’ adı altında eğitim görüyor. Bin 500’e yakın öğrenci, yine misafir gittikleri okulda da bir o kadar öğrenci, toplamda 3 bin öğrenci sabah erken saatlerde başlayan derslerle akşam 8’e kadar okulda olmak durumunda kalıyor ve tek bir binayı kullanıyorlar. Aradan geçen onca zamana rağmen yıkılan Çelebi Mehmet Anadolu Lisesi için tek bir çalışma yapılmadı. Bu sağlıklı değil,  öğretmenler ve öğrenciler için tam bir çileye dönüştü. Kışın özellikle havanın erken karardığı saatlerde büyük bir tehlike arz ediyor, okulların güvenlik personelleri de yok. Bugün gidelim Bursa’daki okullara; temizlikleri yapılmamış, yeterli hijyen maddeleri yok, yaz tatillerinde badana boya yapılmamış, şu anda da müdürüler temizlik personelleri bulamıyorlar. Gittiğimiz her okulda müdürlere sorduk; en acil ihtiyacınız nedir? diye, yardımcı personel yanıtını aldık. Öğretmen açığını bile bir şekilde karşılayabiliyoruz ancak personel nasıl olacak?’ diye konuştu.

    Bir süredir tartışılan ‘öğretmenlik meslek kanunu’ üzerine de konuşan Yeliz Toy, ‘Bahsedilen sınav 500 sayfalık bir PDF ve öğretmenlere bütün bir yaz çile halinde izletilen videolardan ibaret. Bu bir ezber sınavıdır, o PDF’lerin sınıftaki öğretmenliğe faydası yok, onun tecrübesini ve yeterliliğini ölçmez. Bugün dayatılan bu sınava öğretmenler ekonomik yoksunluklarından dolayı girmek zorunda kalıyor ancak sınavdan sonra çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Şu anda bile veliler kayıt için okula geldiklerinde ‘ben çocuğumun uzman öğretmen ya da başöğretmenden eğitim almasını istiyorum’ şeklinde taleplerle geliyor. Eğitim-İş öğretmenlik mesleğini aşağılayan bu kanuna başından beri karşı çıktı ve şimdi de 1 Ekim tarihinde Ankara’da ‘Büyük öğretmen yürüyüşü’ gerçekleştireceğiz. Öğretmenlik onurlu bir meslektir, bunun bir sınavla ya da parayla satın alınmasına razı değiliz. Bu yürüyüşle bunu hep birlikte yüksek sesle söyleyeceğiz. Çünkü orada itiraz ettiğimiz bir diğer konu da ‘başöğretmenlik’ ünvanı. Uzman olan öğretmenler diğer sınava girip bu ünvanı alacaklar oysa başöğretmenlik Mustafa Kemal Atatürk’e ait bir ünvandır’ ifadelerini kullandı.

     

  • Bursa lezzetleri vitrine çıkıyor

    Bursa lezzetleri vitrine çıkıyor

    Bursa’nın meşhur lezzetleri 23-25 Eylül tarihlerinde ‘Gastronomi Festivali’yle vitrine çıkacak. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin düzenleyeceği ‘Gastronomi Festival’nin Pazartesi günü düzenlenen lansmanında konuşulanlan detayları anlatan Bursa Gastronomi Derneği Başkanı Emre İdrisoğlu, “Bu organizasyon Bursa için çok önemli, zaten Bursa Saray Mutfağı’nın başkenti olması sebebiyle çok köklü bir mutfağa sahip. Türkiye’nin manavı olarak da bilinen bir şehir aslında, haliyle böyle topraklarda her şey yetişiyor ve yetişen şeylerin ürüne dönüşmesi için iyi ellere ihtiyaç var Bursa da bunun başkentlerinden biri. Lansmanda güzel bir tanıtım yapıldı; Bursa’nın incirinden şeftalisine, ipeğinden cennet künkü denilen tatlısına kadar her şey anlatıldı. Bu ve bunun gibi pek çok ürün festivalde de kurulan standlarla beraber anlatılmaya devam edecek’ diye konuştu.

    “Festival Gelenekselleştirilmeli”

    İdrisoğlu konuşmasında, Gastronomi Festivali’nde yapılması işe yarayacak bazı metotları da paylaşıp, süreklilik mesajı verdi. ‘Siyah İncir olarak bilinen Bursa karasının eskiden kuzu etli dolmasını yaparlarmış o nedenle Bursa karasının dolmasını yapan birilerinin o festivalde olması gerekiyor. Çok ünlü şeflerin ziyaret edeceği söylendi, şeflerimize de orada Bursa yemeklerini yaptırmak lazım. Eğer organizasyonda bursa mutfağı tamamen işlenirse bu Bursa Gastronomi Festivali olur ve bu festival gelenekselleşirse hafızalara kazınır.’

    Bursa’nın Ferbet ve Şıraları

    Bursa’nın yiyecekler anlamında olduğu kadar yöresel içecekleriyle de zengin bir kent olduğunu söyleyen İdrisoğlu, “Bursa’da yine Saray Mutfağı’ndan yola çıkarsak, insanlar misafirliğe gittiklerinde ya da misafir ağırladıklarında reyhan, hibiskus gibi şerbetler sunulurmuş o nedenle şimdi de herkesin bunları araştırıp sunması yapması gerekiyor diye düşünüyorum. Aynı zamanda sonradan hayatımıza giren asitli içecekler yerine kendi yaptığımız limonataları ikram etmeliyiz. Bunun yanında misafirlerimize Bursa’nın yaklaşık 45 çeşit öz şerbeti var bu zengin içecekleri de tanıtmalıyız’ dedi.

    ÖZEL HABER AYŞE NUR BÜYÜKHAN

  • Tahıl gemileri gıda krizine çözüm mü?

    Tahıl gemileri gıda krizine çözüm mü?

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tarım kredi marketlerindeki temel ürünlere indirim yapılması yönündeki talimatı üzerine vatandaş ucuz ürün alabilmek için marketlere akın etmişti.

    ‘ZARAR ÇİFTÇİNİN OMZUNA YÜKLENECEK’

    Çeşitli tartışmalara da konu olan bu talimatın ardından bu indirim haberinin üretici ve tüketiciyi nasıl etkileyeceği yönündeki soruyu Cumhuriyet Halk Partisi Bursa milletvekili Orhan Sarıbal, ‘Ne et ve süt kurumunun açıkladığı koyun etindeki yüzde 25 ne de cumhurbaşkanının tarım kredi kooperatiflerinde 40 üründe yüzde 30-35 oranlarındaki oranı biz göremiyoruz ve bunun hiçbir karşılığı yok. Eğer indirim varsa bile ucuzlatılan ürünlerin yükünü kim karşılayacak? Şayet bir indirim varsa ve zarar oluşturuyorsa bunun zararını çok üzgünüm ama çiftçiye yazacaklar. 2019 yılında varlık çadırlarını hatırlayın. Çadırlar kurdular ucuz domates, patlıcan, domates satıyoruz dediler, o dönemin bütün zararının yükünü çiftçiye kredi ve borçlarında faiz olarak yüklediler. Bu dönem de muhtemeldir ki tarım kredi kooperatiflerindeki zararın bir kısmını hazineden karşılayacaklar ancak bir kısmı da yine çiftçinin sırtına borç faizi olarak yansıyacak’ diye anlattı.

    ‘ÇİFTÇİYİ KORUMAK İÇİN ÖNLEM ALIN’

    Ukrayna Rusya kriziyle birlikte tüm dünyada ortaya çıkan gıda krizinin ardından tahıl gemilerinin gündeme alınmasıyla ilgili de konuştu Sarıbal, ‘Ne yazık ki gıda krizi büyüyor. Bu politik bir mesele, iktidarların ülkeyi yönetenlerin tarıma bakış açısı. Yani bu bile bile yapılan bir iş adeta bir zincir halkası gibi tek tek işlendi ve bugün bu hale geldik. 35 milyon dönüm tarım alanımız sistemden çıktı. Siz kendi ülkenizde kendi çiftçinizle üretim yapmak istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Eğer istiyorsanız tedbir alır çiftçinizi korursunuz. İstemiyorsanız gümrük duvarlarını sıfırlarsınız, çiftçiyi ve üretimi tamamen piyasa koşullarına bırakırsınız. Bakın şu anda Rusya’da 300 dolar yani 6 lira civarında ayçiçek, oysa bizim tarladaki maliyetimiz 12 lira. Çiftçi nasıl rekabet edecek bununla? Sorun bu, biz eğer bu sorunun adını doğru koymazsak sonuçlarını tartışırız bugün olduğu gibi’ dedi.

    ‘TÜRKİYE ET VE SÜT KRİZİ YAŞAYACAK’

    Hem çiftçiyi hem vatandaşı rahatlatmanın fiyat düşürmek ya da farklı politikalarla olmayacağının da altını çizen Sarıbal, ‘Ben çiftçimi korumalıyım, kendi üretimimi garanti altına almalıyım, benim çiftçim üretmeli. Çünkü gün gelir aynı kovid sürecinde olduğu gibi paranız da olsa ithal edemezsiniz. Gün gelir Ukrayna-Rusya savaşı ortaya çıkar sınırlar kapanır, denize mayınlar döşenir ve siz paranız da olsa ülkenizin insanını doyuracak ekmek, ayçiçek yağı gibi ürünler bulamayabilirsiniz. Çok net söylüyorum; Türkiye bu yapıyla devam ederse çok büyük et ve süt krizi yaşayacak’ ifadelerini kullandı.

  • Bursa’da deprem riski: “Çok fazla can kaybı yaşanabilir”

    Bursa’da deprem riski: “Çok fazla can kaybı yaşanabilir”

    AFAD’ın Türkiye deprem haritasına göre; Osmangazi, Yıldırım ve Nilüfer gibi nüfus yoğunluğu fazla olan merkez ilçelerin birinci derece deprem riski taşıdığı ifade edildi. Geçmiş yıllarda yıkıcı sarsıntıların da yaşandığı Bursa’da deprem, ne yazık ki can ve mal güvenliğini halen tehdit ediyor.

    Fay hatları Bursa’yı tehdit ediyor

    Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er, kentin birçok yerinden geçen fay hatlarını hatırlatıp ‘Marmara’nın bütün yerleşim yerlerini etkileyebilecek hatta denize kenarı bulunan yerlerde tsunami oluşturabilecek potansiyele sahip bir Kuzey Anadolu fay hattımız var. Bu fay hattı aktif, diri ve canlı. Burada bir deprem olursa biz Bursa olarak etkileneceğiz. Veya 1855’te olan enerjinin çıktığı fay hattında yani; Uluabat Gölü’nün altından başlayıp Çalı, Nilüfer bölgelerinden gelip Osmangazi İlçesi’nde Tophane’nin altlarından geçen fayda deprem olursa o zamanki küçük kıyametten daha büyük bir kıyameti Bursa yaşayacak’ diye konuştu.

    ‘OSB’lerde önlem alınmazsa çok ağır sonuçlar yaşanabilir’

    Özellikle Organize Sanayi Bölgeleri konusunda yetkilileri uyaran Er, ‘ OSB’ler bugün kentlerden daha riskli alanlar. Çünkü belediyeler konut yapılacağı zaman bunları denetliyor ancak Organize Sanayi Bölgeleri için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Bursa’da yaklaşık 20 tane Organize Sanayi Bölgesi var ve bunlarda binlerce vatandaş çalışıyor. O nedenle olası bir depremdeki can ve mal kaybını düşünmek bile korkunç. Zemin anlamında OSB’lerdeki iş yerlerinin denetlenmemesi de çok büyük bir eksiklik. Üstelik pek çoğunun hemen altından fay hattı geçiyor. Kısacası, OSB’ler büyük bir felaket şu anda o nedenle birinci öncelik OSB’lerin denetlenmesi olmalı. Eğer buralarda önlem alınmazsa küçük kıyamet adı verilen 1855 Bursa depreminden çok daha yıkıcı bir sonucu Organize Sanayi bölgelerinde görebiliriz’ dedi.