Etiket: hakan fidan

  • Bakan Fidan: “Tam ateşkes sağlanmalı”

    Bakan Fidan: “Tam ateşkes sağlanmalı”

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından İstanbul’da düzenlenen “Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi”nde bir konuşma yaptı. Uluslararası sistemin ve jeopolitik denklemin dönüşüm geçirdiğini, stratejik rekabetin Soğuk Savaş’ın bitişinden bu yana en yüksek seviyesine ulaştığını belirten Fidan, teknolojik gelişmelerin de etkisiyle devletler arasındaki rekabetin sadece konvansiyonel olmaktan çıktığına, dezenformasyon ve siber saldırıların birer tehdit unsuru olarak öne çıktığı bireylerin de devletleri tehdit edebildiği bir uluslararası düzen içerisinde olduklarını söyledi.

    Geçmişte Afganistan ve Irak’a müdahalenin yolunu açan ve bölgeyi kaosa sürükleyen kurumsallaşmış dezenformasyonun, bugün Gazze’de iş başında olduğunu söyleyen Bakan Fidan, “Halbuki bizim devlet anlayışımız devletlerin her ne şartta olursa olsun, gerçekleri söylemesi esasına dayanmakta, devletleri de güvenilir yapan işte bu gerçektir. Bu noktada devletlere düşen görev hakikatin yitirilmesi krizine son vermektir. Türkiye olarak hibrit tehditlere karşı önlemler alıyoruz. Güvenlik konseptlerini bütüncül bir yaklaşımla ele alarak gerekli tüm hazırlıkları yapıyoruz. Dışişleri Bakanlığımız da Türkiye’nin milli güvenlik sisteminin bir parçası olarak bu çabalara güçlü bir şekilde iştirak etmektedir. Bakanlığımdaki yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında dijital çağın sunduğu imkanlardan yararlanarak stratejik iletişime özel bir ağırlık vermekteyiz. 260 misyonla dünyanın en büyük beşinci diplomatik ağına sahip bir teşkilat olarak kendimizi ve altyapımızı zamanın ihtiyaçlarına göre yenileyecek kapasiteye fazlasıyla sahip durumdayız” dedi.

    “Türkiye terörle mücadele stratejisini çağın gereklerine göre sürekli geliştiren bir ülke”

    Terör gruplarının sosyal medyanın yaygınlaşmasından faydalandığını, haberleşme sistemleri, siber saldırı yazılımları ve yapay zeka kullanımıyla taktik hazırlıklar yaptıklarını söyleyen Bakan Fidan, “Terörizmle mücadelede geçmişin yöntemleri, bugünün ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma geldi. Türkiye terörle mücadele stratejisini çağın gereklerine göre sürekli geliştiren bir ülke. Terörle mücadele çabalarında zaman zaman yalnız kaldık. Zaman zaman dost ve müttefiklerimizi terör örgütleriyle aynı safta gördük. Bu kapsamda emperyal güçlerin maşası haline gelmiş ve vekil örgütlerle de mücadele etmek durumunda bırakıldık yine de doğruları söylemekten asla geri durmadık, durmayacağız. DEAŞ’la mücadele kisvesi altında PKK’ya ve uzantısı YPG’ye başta Amerika olmak üzere müttefiklerimizin verdiği desteğin büyük bir stratejik hata olduğunu her zaman ve her platformda dile getirdik. Bugün bir kez daha bu kürsüden vurgulamak isterim; Türkiye için yaşamsal bir tehdit olan bu konuda milli güvenliğimizi tahkim edecek her adımı atacak her önlemi de alacağız” diye konuştu.

    Ukrayna Savaşı’nda da bir yandan cephe hattında muharebeler yaşandığını, diğer yandan ise siber saldırılar ve enformasyon faaliyetlerinin de yoğun olarak kullanıldığını ifade eden Fidan, bu tehditlerin bertaraf edilmesinin en etkili yolunun savaşın bir an önce müzakereler yoluyla sona erdirilmesi olduğunun altını çizdi. Bakan Fidan, Türkiye’nin başından beri Ukrayna’nın egemenliği, bağımsızlığı ve Kırım dahil toprak bütünlüğüne siyasi ve stratejik destek verdiğini hatırlatarak, “Şartlar oluştuğunda barış görüşmelerine yeniden ev sahipliği yapma irademiz de bakidir. Yalnız açıkça ifade edelim; bu, tek başına başarılacak bir iş değil. Çatışmaların sona erdirilmesini destekleyen ülkelerin birlik ve eş güdüm içinde hareket etmesi, barışa giden yolu hızlandıracaktır. Unutmamalıyız ki savaşın uzaması hibrit tehdit yöntemlerinin adeta cazibesini artıracaktır” diye konuştu.

    “Tam ateşkes sağlanmalı yardımlar Gazze’ye kesintisiz girmeli”

    İsrail’in 7 Ekim olayları sonrasında Gazze’de ve Batı Şeria’da işlediği savaş suçları bağlamında iki tür dezenformasyonla karşı karşıya kaldıklarını belirten Fidan, “Birincisi, birçok Batılı basın yayın kuruluşunun Filistinlilerin maruz kaldığı insani dramı yok sayan tarafgir tutumudur. Diğeri ise 7 Ekim olaylarıyla sınırlı olmayan, İsrail’in gerçekleri perdeleyerek bütün dünyayı inandırmaya çalıştığı kurumsallaşmış dezenformasyondur. İsrail’in bu dezenformasyonunun şu anki kriz özelindeki amacı, 6 bini çocuk olmak üzere 14 binin üzerinde sivil Filistinliyi Orta Çağı hatırlatan bir hunharlıkla katletmesini meşru müdafaa kisvesi altında aklamaktır. İsrail’in bu nedenle hastaneleri vurarak suçu başkasına atıyor ve vurduğu sağlık merkezlerinin altında tüneller arıyor. Ancak İsrail’in kurguladığı bu hikayenin esas odağı, işgali örtbas edip Kudüs’te, Batı Şeria’da ve Gazze’deki eylemleriyle iki devletli çözümü fiilen imkansız hale getirmektir. Tam ateşkes sağlanmalı yardımlar Gazze’ye kesintisiz girmeli. Türkiye olarak çabaları 2 kulvarda sürdürüyoruz. İlki bölgeye yardımlar, ikincisi kalıcı barış. Yoğun bir diplomasi trafiği içerisindeyiz. Filistin’in yanında durmaktan asla geri durmayacağız. Yeni yöntem ve söylemlerle kalıcı çözümü hayata geçirmeliyiz. İsrail Filistin sorununa tek geçerli çözüm yolunun başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü olan bir Filistin devletinin hayat bulması olduğu genel kabul görmekte. Dolayısıyla yeni söylemler ve yöntemlerle kalıcı çözümü hayata geçirmeliyiz. Sadece ezberleri tekrarlayarak, İsrail’in bir savaş suçunu başka bir suç işleyerek unutturmasına izin vererek gerçek barışa ulaşmak mümkün değil. Bu tarihi adaletsizliğe bir son vermeliyiz. Özel temaslarımızda olsun, Uluslararası toplantılarda olsun. Açık bir şekilde yaptığımız bir çağrıyı burada tekrarlamak isterim müsaadenizle. Batı dünyası İsrail’in savaş suçlarıyla aralarına artık mesafe koymalıdır. İsrail’e verilen koşullu her türlü destek daha fazla Filistinlinin öldürülmesi için açık bir çektir. Neyse ki dünyanın dört bir tarafında milyonlarca insanın Filistin’e yönelik dayanışma gösterileri insanlık vicdanının bu gidişata izin vermeyeceğini göstermekte Üstelik bu gösteriler bazı Avrupa ülkelerinde ifade özgürlüğüne konan engellemelere rağmen yapılmakta. Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırıların güya ifade özgürlüğü olarak kabul edildiği günümüz Avrupası’nda Filistin bayrağına ve barış çağrılarına tahammül edilememesini tarih unutmayacaktır” diye konuştu.

  • Hakan Fidan Roma’ya gidecek

    Hakan Fidan Roma’ya gidecek

    Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, “Sayın Bakanımız, Gazze’deki savaşın durdurulmasına ve kalıcı barışın sağlanmasına yönelik girişimlerde bulunmak üzere İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi tarafından görevlendirilen grubun diğer bazı üyeleriyle beraber 23 Kasım 2023 tarihinde Roma’yı ziyaret edecektir” denildi.

  • Dışişleri Bakanı Fidan: “Gazze’de hedef tam ateşkes olmalı”

    Dışişleri Bakanı Fidan: “Gazze’de hedef tam ateşkes olmalı”

    Gazze’de çatışmalara “insani ara” verildiğine dair haberlerin geldiği süreçte Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da çatışmanın tümüyle durdurulmasına ve kalıcı barışın sağlanmasına yönelik diplomatik temaslara hız verdi.
    Bakan Fidan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi’ni temsil eden temas grubunda yer alan Filistin, Suudi Arabistan, Endonezya, Mısır, Ürdün, Katar ve Nijerya dışişleri bakanlarıyla Çin ve Rusya’nın ardından İngiltere ve Fransa’da temaslarda bulundu.

    Diplomatik kaynaklardan edinilin bilgiye göre, Bakan Fidan, temas grubunun İngiltere’nin başkenti Londra ve Fransa’nın başkenti Paris’te yaptığı görüşmelerde, “Gazze’de hedef tam ateşkes olmalı. İsrail üzerinde nüfuz sahibi ülkeler kalıcı barış için baskı yapmalı” dedi.

    Londra’da İngiltere’de Dışişleri Bakanı David Cameron ile bir araya gelen heyet, Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından da kabul edildi. Fransa’nın Avrupa ve Dışişleri Bakanı Catherine Colonna ile de görüşen heyet, Paris ve Londra’daki temaslarında Gazze’de bir an önce tam ve sürdürülebilir bir ateşkes sağlanmasının önemine dikkati çekti.
    BM Güvenlik Konseyi üyelerinin ve uluslararası toplumun bu yönde etkili ve acil önlemler almasının, İİT ve Arap Ligi ülkeleri için bir öncelik olduğunu belirten heyet, Gazze’ye insani yardım, gıda, su, yakıt ve elektrik ulaştırılması için güvenli geçişlerin ivedilikle sağlanması gerektiğini vurguladı.

    Görüşmelerde, İsrail’in suçlarına göz yumulmaması gerektiğini vurgulayan heyet, İsrail üzerinde nüfuzu olan tüm ülkeleri, uluslararası hukuka uygun davranmaya, kapsamlı barış ve iki devletli çözüm için harekete geçmeye çağırdı. Kalıcı ve kapsamlı bir barış için hep birlikte çalışmanın önemini vurguladı.

  • Gazze için Eylem Grubu oluşturuldu

    Gazze için Eylem Grubu oluşturuldu

    Bakan Fidan, bakanlığının 2024 bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Bireysel olarak diplomatların çok iyi olduğunu söyleyen Fidan, “Kurumsal olarak çok şey yapmamız gerekiyor. Çok iyi diplomatınız var ama hepsini topladığınız zaman çok iyi diplomasi ortaya çıkmayabiliyor. Dolayısıyla çok yoğun kurumsal çalışma yapmanız gerekiyor. Sistematik bir şekilde reform, kesintisiz bir değişim içinde olmanız gerekiyor. Bizim diplomatlarımızın çok fazla yük taşıdığı alanlardan biri de bizde alan uzmanından ziyade genel uzman vardır. Bir arkadaşı her coğrafyada, her şartta her konuda çalıştırırsınız. Bu tabii istediğiniz oranda verimliliği getirmiyor. Sayı az olduğu için. Diplomatik kariyer tırmanışını bozmadan sayıyı artırmak, ihtisası çoğaltmak gerekiyor. Bu en büyük reform da burada olacak. Bunun da altını çizmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
    Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği talebinde bir değişiklik olmadığını vurgulayan Fidan, “Ama bizim AB üyesi yapılıp yapılmayacağımız meselesi teknik bir konu değil, kriterlere bağlı bir konu değil. Bu AB’nin çekirdek ülkelerinin stratejik olarak karar verecekleri bir konu. Bu birebir ortamlarda hem AB yetkilileriyle, bakanlarıyla da tartıştığım bir konu. AB şuna karar vermek zorunda. Türkiye ölçeğinde bir ülkeyle, Müslüman bir ülkeyle ben yeni bir birlik kurmak istiyor muyum? AB’nin ABD’yle birlikte gerek bölgemizde, gerek gerek başka yerlerde izlediği jeo-stratejik politikalar zaman zaman bizim kafa kafaya gelmemize sebep olan konular. AB devletlerinin belli konuları araç olarak kullandığını görüyorsunuz. Bir bakıyorsunuz Kıbrıs’ta probleminiz var, bunu Gümrük Birliği’nde çıkarıyor. Suriye’de bir şey yapmışsınız, vize meselesinde karşınıza çıkıyor. AB ile ilişkilerin ilerletilmesi için siz kendi hareket alanınızda ve tehdit algılamanızda hiçbir şeye dokunmayacaksınız. Onlar sizden ağır ağır memnun oldukça size bir şeyler verecekler. Bunu Balkanlar’daki ülkelere yapabilirler ama Türkiye böyle bir ülke değil. Türkiye’nin tarihi bağımsızlığı, milli derinliği, stratejik kültürü böyle bir şeyi reddeder” şeklinde konuştu.

    Türkiye’nin üye ülkeler arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamada yüzdesi en fazla olan ülkelerin başında geldiğini aktaran Bakan Fidan, “Yüzde 90 civarında uygulama oranımız var. Belli simgesel davalar var. Orada da bizim mesajımız bu davalar daha mahkemeye gelmeden önce AB başkentlerinde siyasallaştırılmış hukuki ve teknik bir dava olmaktan çıkıp, Türkiye’de iç siyasetin tarafgirliği yoluna gitmiş bir dava. Bunu siz siyasallaştırırsanız, buradan aldığınız cevap da buradan olur. Adamın siyasallaştırdığı davaya verilecek yanıt da siyasal olur” dedi.
    Sınır ötesi harekatlara ilişkin soruyu yanıtlayan Bakan Fidan, “Kategorik olarak devletimiz bir Kürt düşmanlığı yapıyormuş gibi algı oluşturuyorlar. Biz bunu tamamıyla reddediyoruz. Böyle bir konu yok. Aslında bütün bu anlatılardaki Kürt kelimesini çıkarıp oraya PKK’yı koymak gerekiyor. Biz kategorik olarak PKK’nın düşmanıyız. Bu zevk olsun diye geliştirdiğimiz bir düşmanlık değil. Bize düşmanlık edildiği için, silah çekildiği için” ifadelerini kullandı.

    Suriye’de rejimin kendi muhalefetiyle uzlaşmaya yönelik çok ciddi adımlar attığını görmediklerinin altını çizen Fidan, “Kendi halkıyla rejim arasında güven ilişkisi olmayınca halk gitmiyor. Biz de insanlar gönüllü gitmediği sürece zorla gönderme şansımız, imkanımız ve öyle bir politikamız da yok” diye konuştu.

    Bakan Fidan, Gazze konusunda Türkiye olarak tek taraflı çabalardan ziyade kolektif olarak bütün aktörleri harekete geçirmeye yönelik bir çabanın olduğunu belirterek, “7 ülke olarak (Türkiye, Endonezya, Nijerya, Ürdün, Mısır, Katar ve Suudi Arabistan) bir temas grubu kuruldu biliyorsunuz. Türkiye de aralarında bu ülkelerin. Faaliyetlerine başladı. Bugün Çin’deydi, yarın Moskova’da. Bugün burada olduğum için gidemedim. Yarın ve sonraki seyahatlerde biz de olacağız. Bununla beraber alınan kararlar var. İsrail zulmünün devam etmemesi, son bulması ve bölgede iki devletli çözümün hayata geçmesi için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.
    Dışişleri Bakanlığının bütçe görüşmesi, bakanlık ile bakanlığa bağlı kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarının okunması ve oy çokluğuyla kabul edilmesinin ardından sona erdi.

  • Bakan Fidan: “Ateşkes istedik”

    Bakan Fidan: “Ateşkes istedik”

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar merkezli Al Jazeera televizyon kanalına İsrail’in Gazze’deki saldırılarına ve bunun durdurulması için harcanan uluslararası çabalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

    7 Ekim’den önce bölgede bir normalleşme havası olduğunu ve Türkiye’nin de bölgedeki normalleşme havasına kendi katkısını vermek üzere bir politika benimsediğini anlatan Fidan, “Ama 7 Ekim’den sonra gördük ki, esas itibarıyla Filistin davasında herhangi değişen bir şey yok, özellikle Gazze’de 13 bine yakın şehit edilen Filistinli kardeşimizin kanı ortadayken bizim hiçbir şey yokmuş gibi davranmamız mümkün değildi.” dedi.

    Türkiye’nin, “hiç vakit kaybetmeden ateşkes ilan edilmesi ve insani yardımların Gazze’ye ulaştırılması” şeklinde iki aşamalı bir politika izlediğini kaydeden Fidan, daha önceki Gazze savaşlarında da ateşkese yoğunlaştıklarını ancak bu savaşta eğer ateşkesle beraber iki devletli çözüme de yoğunlaşılmazsa savaşların devam edeceğini gördüklerini söyledi.

    Fidan, bu bağlamda, hem Riyad’da çok ciddi kararlar alındığını hem de alınan kararlarda çok ciddi mesafeler kat edildiğini dile getirdi.

    Gazze Şeridi’ne uygulanan ablukanın kırılmasına ilişkin Fidan, “İslam ülkeleri şu an itibarıyla ellerindeki bütün diplomatik ve insani araçları kullanma yoluyla problemi çözme yolunu tercih etmiş durumda. Burada elimizdeki bütün diplomatik araçları kullanarak, özellikle bölge dışındaki Filistin davasını destekleyen, İsrail zulmüne karşı duran Güney Amerika’dan, Afrika’dan, Avrupa’dan, Asya Pasifik’ten ülkelerle bir araya gelerek Birleşmiş Milletler’de ve diğer platformlarda İsrail’in bu ayrımı gözetmeksizin öldürme faaliyetine bir son vermek gerekiyor. Şu andaki aşama diplomasi yolunu tercih eden bir aşama.” ifadelerini kullandı.

    Bununla ilgili basına yansıyan veya yansımayan çok farklı çalışmaların devam ettiğini söyleyen Fidan, şunları kaydetti:

    “İslam ülkeleri şu anda bir araya gelmiş durumda, oluşturulan 7 ülkelik bir Eylem Grubu var, bu Eylem Grubu içerisinde Türkiye, Endonezya, Nijerya, Ürdün, Mısır, Katar ve Suudi Arabistan yer almakta. Önümüzdeki hafta itibarıyla bu ülke temsilcilerinin, dışişleri bakanlarının çeşitli ülke başkentlerinde belli temaslarda bulunmaya başlayacağını görüyoruz. Diğer taraftan, biliyorsunuz alınan Riyad’daki zirve kararında kuşatmanın kırılması yönünde bir çağrı var.”

    7 ülkelik Eylem Grubu’nun, Riyad’da Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerinin aldığı ortak zirve kararının uygulanmasını hayata geçirecek bir grup olduğunu kaydeden Fidan, “Dediğim gibi, bir numaralı görevi, uluslararası çapta bir lobi faaliyeti yapıp özellikle İslam ülkelerinin ve Arap İş Birliği Teşkilatı’nın bu konudaki görüşlerini ilgili ülkeler nezdinde paylaşmak, bir ortak eylem platformu oluşturmak. Bunu yaparken ben inanıyorum çok büyük fikirler ve eylemler ortaya çıkacak.”

    TÜRKİYE’NİN KARARI, DİĞER ÜLKELERLE ORTAK HAREKET ETME YÖNÜNDE

    “Türkiye’nin, İsrail’i boykot etme ve büyükelçisini çekme konusunda neden bazı ülkelerden geç hareket ettiği” şeklindeki soruyu Fidan, şöyle yanıtladı:

    “Biz bu krizi yönetirken şöyle bir prensip kararı aldık: Diğer kardeş ülkelerle beraber eylemlerimizi yapalım. Yani tek başımıza kararlar alıp uygulamaktansa, kararların daha etkili olması için diğer İslam ülkeleriyle, bölge ülkeleriyle, hatta Latin Amerika ülkeleriyle, Afrika ülkeleriyle bir araya gelip mümkünse bazı Avrupa ülkeleriyle bu kararları alalım. Çünkü tek taraflı alacağımız kararlar özellikle kendi halkımız nezdinde siyasi olarak ciddi rahatlama getirse de, esas itibarıyla problemin çözmesine etki etmesi için kolektif olarak hareket etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla biz bu konuyu ilk İslam İş Birliği İcra Komitesi Olağanüstü Toplantısı’ndan itibaren gündeme getirdik ve çeşitli ülkelerin teker teker bunu yapmaya başladığını gördük ve biz de bu eylemi gerçekleştirdik, büyükelçimizi geri çağırdık.”

    Türkiye’nin tek taraflı adım atma ve yaptırım uygulama konusunda sıkıntısı olmadığını vurgulayan Fidan, “Odaklandığımız nokta, hangi metodoloji daha etkili olur? Biz bunu geçmişte yaptık biliyorsunuz Mavi Marmara olayından sonra, yani bu konuda Türkiye’nin bir sıkıntısı yok. Özellikle Cumhurbaşkanımızın duruşu, hükümetimizin duruşu, halkımızın duruşu bu konuda çok net, yani bizim bu kararları almada hiçbir sıkıntımız yok.”

    Yaşanan en büyük krizin, Gazze’deki zulüm dışında başta Amerika olmak üzere Batı dünyasının bu zulme sessiz kalması olduğunu dile getiren Fidan, “Bu, İslam dünyasında, bölgede ve dünyanın geri kalanında büyük bir kırılmaya sebep oluyor ve bu kırılmanın ortaya çıkartacağı ciddi fay hatları var.” dedi.

    TÜRKİYE, GAZZE’YLE İLGİLİ ORTAK BİR PLATFORM OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYOR

    Fidan, Türkiye’nin, ABD’nin, Ukrayna savaşında Rusya’ya karşı izlenen ekonomik, siyasi ve askeri boykot benzeri bir bloklaşmaya öncülük yapıp yapmayacağı ve buna neyin engel olduğuyla ilgili soruyu ise şöyle yanıtladı:

    “Hiçbir engel yok. Bu bizim gündemimizde olan bir konu. Dediğim gibi ilk önce İslam İşbirliği Teşkilatı’yla biz gündemi başlatmak istedik, daha sonra bunu daha geniş büyük bir halka içerisinde muhakkak ki değerlendirip ortaya koyacağız. Esas itibarıyla bunun bir uygulaması da yapıldı, yani Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin ev sahipliğinde biliyorsunuz Latin Amerika’dan, Afrika’dan, Ortadoğu’dan ve dünyanın geri kalanından, Uzak Asya’dan çağırılan misafirler oldu, devlet başkanları, hükümet başkanları eşleri İstanbul’da toplandılar, bu ilk denemeydi.

    Ama esas itibarıyla biz birinci aşamada Gazze’ye ve Filistin’e komşu olan İslam dünyası ve Arap dünyası üyelerinin ortak alanı olan İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği’yle ortak platform oluşturmaya başlayıp buradaki konsolidasyonun gerçekleştirilmesinden sonra Latin Amerika, Afrika Birliği, Birleşmiş Milletler’in geri kalan ülkeleriyle de bir geniş dayanışma platformu oluşturma yolunda bütün adımları atacağız.”

    TÜRKİYE İLE ABD’NİN ATEŞKES KONUSUNDAKİ TUTUMU FARKLI

    ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile Türkiye’yi ziyareti sırasında gerçekleştirdikleri görüşmeye ilişkin de bilgi veren Fidan, “Bizim durduğumuz yer esas itibarıyla şöyle: Biz bu zulmün durması için bir an önce bir ateşkesin hayata geçmesini ve yardımların kesintisiz olarak içeriye sokulmasını istiyoruz. Özellikle Gazze’deki nüfusun tehcir edilerek başka yerlere gönderilmesi konusunun bir politika olmasını kesinlikle kabul etmediğimizi söyledik. Bizim Amerikalılarla anlaşamadığımız konu şu; onlar ateşkes konusunda kesinlikle İsrail’i destekler pozisyondalar, ateşkesi istemiyorlar. Ama insani ateşkes konusunda bir noktaya gidebildiğimizi düşünüyorum.” ifadesini kullandı.

    “İSRAİL’İN NÜKLEER SİLAH TEHDİDİ, NÜKLEER SİLAHLANMA YARIŞINI ARTIRIR”

    İsrail’in Gazze’de nükleer silah kullanma tehdidiyle ilgili de konuşan ve bunun “herkesin bildiği bir sır” olduğuna işaret eden Fidan, “İsrail’in nükleer silahların yayılma anlaşmasına taraf olmamasını kullanarak kendi nükleer kabiliyetini geliştirdiğini görüyoruz ve bu konuda da Amerika’dan, Avrupa’dan büyük destek aldığını da biliyoruz, yani bu bir sır değil.” dedi.

    “Bazı çılgın İsrailli politikacıların nükleer silah kullanma yolundaki dillendirmeleri dikkate alındığında, büyük bir problem” olduğunun görüldüğünü kaydeden Fidan, “İsrail’in nükleer silah sahibi olmaya devam etmesi, nükleer silahla ilgili yarışı artıracak. Bu, bölgenin ve dünyanın lehine olan bir durum değil.” diye konuştu.

    Bakan Fidan, şöyle devam etti:

    “Bölge ya tamamıyla nükleer silahlardan arındırılmalı ya da başka ülkeler bu konuda kendilerini daha güvende hissetmek için adım atmak zorunda kalacaklar, yani buna bir çözüm bulmamız gerekiyor. Bu da, bizim önümüzde duran ve muhakkak çözmemiz gereken önemli stratejik konulardan biri ve bu konuda çalışmaya devam edeceğiz.”

    “TÜRKİYE, HAMAS’I TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK GÖRMÜYOR”

    Gazze’de savaş sonrası durumla ilgili Türkiye’nin tek bir perspektifi olduğunu kaydeden Fidan, şunları söyledi:

    “İki devletli çözüm olmadan Gazze’yi kim yönetecek sorusunun doğru bir soru olduğunu açıkçası kabul etmiyoruz. Gazze zaten savaştan önce yönetiliyordu, şimdi de yönetilmeye devam edebilir, kendi kendini yönetmede Gazze’nin bir problemi yok. Gazze’nin problemi, işgal altında tutulması ve ateş altında tutulması, altyapısının yok edilmesi, üstyapısının yok edilmesi. Biz şu anda Gazze’nin yönetimiyle ilgili değil, korunmasıyla ilgili bir sorun olduğunu düşünüyoruz.”

    Türkiye’nin Hamas’ı terör örgütü olarak kabul etmediğini yineleyen Fidan, “Cumhurbaşkanımız da deklare etti, ben de deklare ediyorum, daha önceki basın toplantılarında da söyledim, biz Hamas’ı terör örgütü olarak tanımıyoruz. Hamas, Filistin devlet sistemi içerisinde faaliyet gösteren bir parti. Biz Filistin Devleti’ni tanıyan bir ülkeyiz, bizimle beraber 140’a yakın ülke de tanıyor. Dolayısıyla biz herhangi bir devletin içerisinde faaliyet gösteren partileri ‘bir terör örgütüdür-değildir’ diye bir sınıflandırmaya tabi tutmuyoruz. Hamas Filistin’in bir gerçeğidir, işgal şartlarında ortaya çıkan bir harekettir, işgal ortadan kalktığı zaman Filistin normalleştiği zaman Hamas gibi organizasyonların da normal hayata geri döneceğini düşünüyoruz.” dedi.

    Esir takası konusuna da değinen Fidan, Katar’ın bu konuda krizin başından bu yana muazzam bir çaba gösterdiğini ve Türkiye’nin de bu konuda elinden geleni yaptığını dile getirdi.

    Fidan, Refah Sınır Kapısı’ndan yardım girişleri konusunda da Mısır yönetiminin elinden geleni yaptığını ancak bazı hassasiyetleri olduğunu söyledi. Mısır nezdinde Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve başka ülkelerin ciddi girişimlerde bulunduğunu aktaran Fidan, Mısır’ın özellikle El-Ariş Limanı’na insani yardımların getirilmesi ve içeriye sokulması yönünde ciddi bir gayret içerisinde olduğunu sözlerine ekledi.

  • “Filistinlilere uygulanan zulüm karşısında sessiz kalınamaz”

    “Filistinlilere uygulanan zulüm karşısında sessiz kalınamaz”

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Belarus Dışişleri Bakanı Sergei Aleinik ile bugün Ankara’da bir araya geldi. Dışişleri Bakanı Fidan, ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel konuların da ele alındığı buluşmada, “Ukrayna’daki savaş, uluslararası hukuk temelinde sona ermeli. Taraflar arasında irade oluşursa Türkiye müzakerelere ev sahipliği yapmaya hazır” dedi.
    Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre Gazze’deki insanlık trajedisi de görüşmenin ana başlıkları arasındaydı. İsrail’in şiddet yoluyla güvenlik tesis edemeyeceğini vurgulayan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, “Filistinlilere uygulanan zulüm ve şiddet karşısında sessiz kalınamaz” dediği öğrenildi.
    Dışişleri Bakanı Fidan, görüşmede Türkiye’nin Ukrayna’daki savaşın, uluslararası hukuk temelinde, barışla sonlanmasını arzu ettiğine dikkati çekti.
    Savaşın uzamasının hem bölgesel hem küresel düzeyde olumsuz etkileri olduğuna değinen Fidan, Türkiye’nin barışın tesisi için elinden geleni yapmayı sürdüreceğini, taraflar arasında irade oluştuğu takdirde, müzakerelere ev sahipliği yapmaya da hazır olduğunu belirtti.
    Gazze’de uygulanan zulüm ve vahşet karşısında uluslararası toplumun sessiz kalmaması gerektiğini belirten Dışişleri Bakanı Fidan, Belaruslu muhatabıyla yaptığı görüşmede, bir an önce tam ateşkes sağlanması, insani yardımların kesintisiz olarak ulaştırılmasının temini, kalıcı barış yönünde adımlar atılması için Türkiye’nin yoğun çaba harcadığını da anlattı.

  • Fidan ve Blinken görüşmesi başladı

    Fidan ve Blinken görüşmesi başladı

    Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Antony Blinken dün akşam saatlerinde Türkiye”ye geldi.

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ortadoğu turundaki Antony Blinken’la bir araya geldi.

    Fidan – Blinken görüşmesinin ana gündem maddesi İsrail’in Gazze’ye saldırıları olacak.

    ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Türkiye’ye gelmeden önce Orta Doğu turu çerçevesinde önce İsrail’in başkenti Tel Aviv’i ziyaret etmişti.

    Blinken ardından Ürdün’ün başkenti Amman’da, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) dışişleri bakanlarıyla İsrail’in Gazze’ye saldırıları konusunda görüşmüştü.

    ABD Dışişleri Bakanı Blinken, daha sonra “sürpriz” bir ziyaret gerçekleştirdiği Batı Şeria’da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile bir arara gelmişti.

    Batı Şeria’nın ardından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) geçerek GKRY lideri Nikos Hristodulidis ile görüşen Blinken, buradan Irak’ın başkenti Bağdat’a gitmiş, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile Gazze’deki gelişmeleri ele almıştı.

    Blinken’ın, Ankara’nın ardından Tokyo, Seul ve Yeni Delhi’yi ziyaret etmesi bekleniyor.

  • Bakan Fidan, Kanadalı mevkidaşı ile görüştü

    Bakan Fidan, Kanadalı mevkidaşı ile görüştü

    ​Bakanlık kaynaklarından alınan bilgilere göre; Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Kanada Dışişleri Bakanı Melanie Joly ile bu akşam telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede, İsrail ve Filistin’deki son gelişmeler ile Gazze’deki insani durum ele alındı.

     

  • Bu kriz öncekilerden farklı

    Bu kriz öncekilerden farklı

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TRT Haber’de dış politika gündemini değerlendirdi, soruları yanıtladı. Fidan, Filistin meselesinin Türkiye için önemine işaret ederek, 7 Ekim’de başlayan krizin endişelendirici olduğunu ifade etti.

    7 Ekim’deki krizi “birçok ilgili çevrenin geleceğini gördüğü fakat üstünü örttüğü bir kriz” olarak niteleyen Fidan, “7 Ekim’de başlayan Hamas saldırıları, aslında İsrail’in özellikle son 10 yıldır bölgede yürüttüğü politikaların yanlışlığının bir delili oldu. (İsrail’in) Kendisi için geliştirdiği ulusal güvenlik sisteminin zafiyetlerini ortaya koymakla beraber, esas itibariyle diplomasi yoluyla ortaya koymaya çalıştığı yapının, sistemin aslında bir başarısızlık projesi olduğunu da gösterdi.” dedi.

    “KRİZİN PATLAK VERECEĞİNİ BİLİYORDUK”

    Fidan, Türkiye’nin İsrail’in komşularıyla barış yapıp Filistinlilerle 2 devletli çözümü kabul etmemesini stratejik hata olarak gördüğüne işaret ederek, “Şu anda bir insanlık dramı yaşanıyor. Bu dram karşısında biz ne yapıyoruz? Buna bakmak gerekiyor. Bu kriz bir önceki krizlerden farklı. Biz biliyorduk ki bu kriz bir yerden patlak verecek çünkü her ne kadar İbrahim Anlaşmaları ile birtakım şeyler ilerliyor gibi gözükse de esas itibariyle konunun muhatabı olan Filistinlilere yönelik baskının, zulmün daha sistematik, daha yaygın ve daha sık hale geldiğini gördük.” diye konuştu.

    İsrail’in 7 Ekim’de çok büyük kayıp verdiğine ve bu kaybın telafisini “barışta değil intikamda” gördüğüne işaret eden Fidan, “Bu misillemeyi yaparken sivil nüfusa dikkat etmemesi, onların alt yapısını, üst yapısını her türlü şekilde bombalaması ve toplu cezalandırma yolunu tercih etmesi insanlık için şu anda aslında çok ciddi bir endişe kaynağı olması gerekiyor. Bizim ülke olarak ortaya koyduğumuz tavır bunun hiçbir şekilde hiçbir hafifletici sebebe gitmeden, bahane getirmeden bir kriz olarak tanımlanması bir insanlık suçu olarak nitelendirilmesi, buna yönelik tavrın alınması ve buna öncelik etmektir.” ifadelerini kullandı.

    Fidan, İsrail’in Gazze’nin kuzeyinden güneyine kadar belli alanları “boşaltılması gereken alanlar” olarak nitelendirdiğini ve bunu savaş stratejisi olarak belirlediğini kaydederek, “Buna göre de çok yaygın bombalamalara girmiş durumda. Şu anda özellikle sivil nüfusun kuzeyde yaşadığı yerlerin büyük bir bölümü bombalanmış durumda. 1 milyondan fazla insan güneye gitmiş durumda. İnsanlar güneyde kalmakla Mısır’a gitmek arasında bir tercihe de zorlanıyorlar. Bu da olayın başka bir kriz boyutu.” diye konuştu.

    Türkiye’nin krizin bütün taraflarıyla temas içerisinde olmaya çalıştığını belirterek, Gazze’deki krizin ateşkesle sona erdirilmesi, insani yardım ve esir takası gibi kolaylaştırıcı unsurlar hakkında çalışmalar olduğunu dile getirdi.

    “ABD, İSRAİL İLE TAM FİKİR BİRLİĞİ İÇERİSİNDE”

    Fidan, bölgede güvenliği ve kalıcı barışı sağlayacak yapının öncülüğünün yapılması gerektiğine dikkati çekerek, “İsrail’in Gazze’deki askeri hedeflere ulaşması için ortaya koyduğu çabaya Amerikalılar da şu anda ortak olmuş durumdalar. Hem Amerikan Başkanı’nın, hem milli güvenlik yetkililerinin, hem askeri makamların yaptığı değerlendirmelere açıklamalara baktığımız zaman görüyoruz ki Amerika özellikle Gazze’ye yönelik operasyonlarda, Hamas’a yönelik operasyonlarda İsrail ile beraber hareket etme konusunda, onu destekleme konusunda tam bir fikir birliği içerisinde.” dedi.

    Bölgede sadece İsrail ve Hamas’ın değil, Hizbullah gibi Filistin davasına müzahir diğer silahlı grupların olduğunun altını çizen Fidan, “Hizbullah’ın bir angajmana girmesi neticesinde Hizbullah tek başına kalacak durumda değil. Özellikle İran’a müzahir diğer gruplar, Irak’taki Haşdi Sabi, Suriye’deki milisler ve Yemen’deki Hutiler olmak üzere çok geniş bir yelpazede, bu olayın muhtemel tarafı olmaya hazır gruplar da var.” diye konuştu.

    Fidan, farklı ülkelerin Türkiye’den, çatışma bölgesindeki rehinelerin ve sivillerin kurtarılmasını istediğini ve bununla ilgili müzakerelerin sürdüğünü ifade etti.

    Mısır’daki El Ariş Limanı’na giden çok sayıda insani yardım olduğunu ve Türkiye’den şu ana kadar 80 ton insani yardım gittiğini belirten Fidan, Gazze’ye henüz insani yardımın ulaştırılamadığını söyledi.

    Fidan, İsrail’in Amerika’nın ve Batı’nın koşulsuz desteğini aldığını ve kendi gerçek sahici tavrını ortaya koymak isteyen bölge ülkelerinin yıllardır baskı altına alındığını ifade ederek, “Bu ülkelerin tabii teker teker baskı altına alınmaları, ufak teşvik edici maddi ve ticari konularla ve siyasi teşviklerle bunların politikalarını İsrail lehine kolaylaştırmaları yıllardır süregelen bir pratik.” dedi.

    “SİSTEMATİK OLARAK UYGULANAN BÜYÜK BİR YALAN VAR”

    Mevcut ilişki ağının İsraillilere ve Filistinlilere barışı ve güvenliği getirmediğinin altını çizen Fidan, “Burada sistematik olarak uygulanan büyük bir yalan var ve bu yalanın artık açıkça ifade edilmesi ve sahici olarak uluslararası toplumun bu meseleyi sahiplenip iki devletli çözümü mümkün kılması gerekiyor.” diye konuştu.

    Fidan, kimlik politikası izleyen çevreleri desteleyen yapıların ortaya koyduğu tavırdan kurtulmanın gerekliliğine işaret ederek, “Bu sarmalın içinden çıkmak için neler yapılmalı, bunun arayışı içerisindeyiz. Bunun da açıkçası diplomasiyle ilerletilebilecek çok ciddi alanlarının olduğunu düşünüyoruz. Gerek İslam İşbirliği Teşkilatı, gerek Arap Ligi, gerek Birleşmiş Milletler platformu Türkiye’nin aslında bu görüşlerini ilerletmesi için uygun ortamlar diye düşünüyorum.” dedi.

    Türkiye’nin her iki tarafın da güvenliğini gözeten ve Filistinlilerin ihmal edilmiş haklarını geri veren bir görüşü olduğunu dile getiren Fidan, “Bölgede herhangi bir şantaja maruz kalmadan veya kaldığı zaman da umursamadan ortaya koyabilecek bir durumda olduğumuz için bizim görüşümüz kıymetli. Özellikle Cumhurbaşkanımızın tavrını biliyorsunuz. Mesele Filistin meselesi olduğu zaman, mesele diğer stratejik konular olduğu zaman ülkemizi, bölgemizi, milletimiz, İslam dünyasını, Türk dünyasını yakından ilgilendiren hiçbir konuda hiçbir dayatmayı, hiçbir baskıyı, hiçbir şantajı kabul etmiyor. Şimdi bu böyle olunca sizin görüşünüz sahici olarak değer görüyor.” şeklinde konuştu.

    Fidan, bölgedeki birçok ülkenin Filistin konusundaki gerçek tavrını ortaya koyamadığını belirterek, “Bunun nedeni her ülkenin kendi başına ciddi problemlerinin olması, siyasi problemler, ekonomik problemler, güvenlik problemleri ve bu konuda Batıyla Amerika’yla bir türlü alışveriş içerisinde olmaları. Tabii bunların kendilerine karşı bir manivela olarak kullanılması, bir koz olarak kullanılması ve İsrail lehine tavırlarının itilmesi, bu ülkeler nezdinde yani yaralayıcı bir durum. Ama İsrail’in de bugüne kadar ortaya koyduğu politikayı da engellemeyen bir durum olarak karşılarına çıkıyor.” diye konuştu.

    “TÜRKİYE ELİNİ TAŞIN ALTINA SOKMAYA HAZIR”

    Türkiye’nin elini taşın altına sokmaya hazır olduğunu söyleyen Fidan, “Bu konuda biz bir irrasyonel site içerisinde değiliz, stratejik hesaplarımızda bir yanlış hesaplamaya gitmiş değiliz. İnançlarımızın ve duygularımızın düşüncelerimizi daralttığı bir durumda da değiliz. Biz son derece açık bir zihinle, stratejik hesaplarımızı yaparak, bölgedeki aktörlerin, hegemonların ve devlet dışı diğer aktörlerin ne türden etkileşimler içerisinde olduğunu görerek, aldıkları bugüne kadar tarihsel tavırları da göz önüne alarak, bir çıkış içerisindeyiz.” şeklinde konuştu.

    Fidan, bölgedeki ülkelerin ve İslam dünyasının Türkiye’den farklı düşünmediğini fakat ortak tavır sergilemede problemler olduğunu vurgulayarak, “Bugüne kadar çok ciddi şekilde kınamalarımız oldu ve bu kınamalar çok fazla sonuç getirmedi.” dedi.

    İslam dünyasının “çaresizlik sarmalı” içinde olduğunu ifade eden Fidan, “Biz artık bu sarmaldan çıkılması gerektiğini düşünüyoruz. Biz İslam dünyasının gerekli diplomatik platformları kullanması durumunda insanlığı da bu sarmaldan çıkartıcı bir uyarıcı görevi oynayabileceğine inanıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

    Fidan, değerlere ve ilkelere dayalı politika üretiminin eksikliğine işaret ederek, “Batı için üretilmiş gerçeklik algısı Ukrayna’da bir hareketi desteklerken, Filistin’de başka bir hareketi destekliyor, günün sonunda aslında aynı denklemin aşağı yukarı olduğu bir noktada iki taraf da. Eğer Ukrayna için bir argüman getiriyorsanız, aynı argümanı Filistin için de getirmeniz gerekiyor.” diye konuştu.

    Yapılan her eylemin iyi veya kötü bir süreci tetiklediğini söyleyen Fidan, “Filistin meselesinde Batı’nın hem kendine söylediği bir yalan var hem dünyaya söylediği bir yalan var, o yalan üzerine de açıkçası ciddi bir sistem kurulamaz, yani giderek büyük bir kan kaybı da oluyor, onu da görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

    “700 KİŞİNİN TAHLİYE TALEBİ VAR”

    Fidan, bir kısmı çifte uyruklu ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) vatandaşı olan yaklaşık 700 kişinin çatışma bölgesinden tahliye talebi olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

    “Krizin ilk 1-2 gününde bir miktar vatandaşımızı tahliye etme imkanımız olmuştu sınır kapısı bombalanmadan önce, Mısır yetkilileriyle bir koordinasyon içerisinde belli miktardaki vatandaşımızı oradan çıkarmaya başlamıştık ama Refah Sınır Kapısı bombalandıktan sonra geçişler şu anda durmuş durumda.”

    Refah Sınır Kapısı’yla ilgili bir soruna işaret eden Fidan, “İsrailliler, sınır kapısının açılıp sivillerin oradan çıkmasını istiyorlar. Mısırlılar ise insanların gelmesini değil, içeriye insani yardımın girmesini istiyorlar. Çünkü İsrail’in istediği, Gazze’den mümkün olduğunca çok sayıda Filistinli sivili Gazze dışına itip geri kalan yerde çok daha rahat askeri operasyon yapabilmek.” değerlendirmesinde bulundu.

    Fidan, özellikle Mısır, Ürdün ve Lübnan’ın Gazze sorunuyla beraber istikrarsızlaştırma riski içinde olduğunu ifade ederek, “Türkiye olarak bu ülkelerin de istikrarsızlaştırılmasına karşı olduğumuzu ifade ediyoruz.” dedi.

    “TÜRKİYE, İNSANLARIN DRAMI ÜZERİNDEN KREDİ KAPMA PEŞİNDE DEĞİL”

    Sınır kapısının ne zaman ve hangi şartlarda açık olacağı konusunda İsrail ile Mısır arasında müzakerelerin devam ettiğini dile getiren Fidan, bu konuda Birleşmiş Milletler (BM) ve bölge ülkelerle yoğun temas halinde olduklarını vurguladı.

    Fidan, Türkiye’nin arabuluculuk çalışmalarında bulunduğunu, sorunun “herkese iyi olacak şekilde” çözülmesi gerektiğini belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:

    “Türkiye, insanların dramı üzerinden, bölgede yürüyen bir savaş üzerinden, tırnak içinde, bir kredi kapma peşinde değil. Biz bunu ahlaki de bulmuyoruz zaten. Bu konuda tabii bütün taraflarla konuşabiliyor olmanız lazım, belli bir miktar diyalog kanalının sürekli açık olması lazım. Biz her ne kadar diyelim İsrail’in politikalarına, uygulamalarına, sivil halka yönelik yaptığı zulme karşı çıksak da arabuluculuk yapılabilmesi için belli bir noktada temaslarınızı devam etmesi gerekiyor.”

    Birkaç ülkenin daha arabulucu olarak çabalarının olduğunu kaydeden Fidan, bakanlık ve istihbarat kurumunun yoğun temaslarının bulunduğunu söyledi.

    Fidan, bölge ülkelerine yaptığı ziyaretlerde gündeme gelen konuların olduğunu, bunların “hayata geçene kadar belli bir miktar mahremiyet içinde gitmesi” gerektiğini belirterek, Türkiye’nin önceki yıllarda yaptığı gibi arabuluculuk konularında gizlilik prensibine her zaman için dikkat ettiğini aktardı.

    Garantörlük meselesine ilişkin konuşan Fidan, şunları kaydetti:

    “Müslüman ülkelerin bu konuda çok ciddi hassasiyetleri var, şimdi bölgede üzerinde anlaşılmış bir barış sadece Filistinlilerle değil, bu konuda problemi sahiplenecek ve sahiplendiği probleme bir nevi garantör olacak. Taraflardan, taraf olduğunun varılan anlaşmaya uymasını sağlayacak ve kendisinin kendi halklarının da bu anlaşmanın tarafı olduğu vurgusunu devam ettirecek bir garantörlük sistemi. Aynı şekilde İsrail tarafından da işin içinde garantörlüğünün olması gerekiyor, bu olmadığı takdirde 2 ülkenin 2 halkın bir araya gelip barış sağlama imkanı yok.

    Amerika’nın koşulsuz desteğiyle İsrail, geçici zaferleri çok elde etti ama kalıcı bir güvenli ve barış hiç elde edemedi, her bir krizden bir öncekinden daha fazla vatandaşı ve askeri onun da ölüyor. Bu şunu gösteriyor, giderek artan güvenlik mekanizmalarına, yardımlara rağmen, geliştirilen silah sistemlerine rağmen, üstün teknolojiye rağmen aslında kalıcı bir güvenlik yok, kimin ne zaman saldıracağını bilemiyorsunuz. Niye? Çünkü başkasının toprağını işgal etmişsiniz, bu sorunu çözmemişsiniz. Problem şurada; son yıllarda esas itibarıyla İsrail’in 2 devletli çözümü rafa kaldırmış olması, Filistinlilerin haklarını hiç umursamaması onun yerine bölgedeki Arap ülkeleriyle Amerika’nın bilek bükmesiyle anlaşma yapması. Zannedildi ki bu vesileyle bu sorun unutulacak ve hiçbir şey olmayacak. Tam tersine bu metodoloji son derece büyük bir yanlışlığa yol açtı ve İsrail’in kendisi için çok büyük problemli sonuçlar ortaya çıkardı.”

    Fidan, garantörlük konusunu, bölge ülkelerinin meseleyi aktif olarak sahiplenmesi olarak anlamak gerektiğini vurgulayarak, bölge ülkelerinin Filistinlilerle beraber elini taşın altına koyması gerektiğini aktardı. Fidan, Türkiye’nin bir anlaşmaya varılırsa bunun uygulanması için elinden geleni yapacağını belirtti.

    “BARIŞI TERCİH ETMEZSEK, KALICI BİR SAVAŞ BİZLERİ BEKLİYOR”

    Türkiye’nin garantörlük konusunda ciddi bir rol oynayabileceğini vurgulayan Fidan, şu ifadeleri kullandı:

    “Tarafların ve bölgedeki diğer dostlarımızın bunu uygun bulması durumunda biz bu konuda rol oynayabiliriz diye düşünüyorum. İsrail’in tarafında da kimler garantör olacak, kimler meseleye girecek, o da önemli belki. Bu manada uluslararası bir formül aramak gerekiyor. Hep gündeme getirdiğimiz bu kriz varken muhataplarımızla da konuşurken özellikle İsraillilere de söylüyoruz, Amerikalılara da söylüyoruz. Bu krizden sonra gidilecek 2 yol var; birincisi ya art arda gelecek daha büyük savaşlara gidilecek. İkincisi büyük bir barış anlaşmasına gidilip artık bu kriz sondur deyip barışla bu işin neticelenmesi. İkinci yolun tercih edilmesi için biz çabalarımızı ortaya koyuyoruz. Umarız bu çağrımıza kulak verilir.”

    Fidan, bölgedeki gerilimlere ilişkin, “Buradan barışa gitmezsek, kalıcı bir barışı tercih etmezsek, kalıcı bir savaş bölgede ve istikrarsızlık bizleri bekliyor. Bu kimsenin tercih etmeyeceği bir senaryo diye düşünüyoruz.” dedi.

    Türkiye’nin yaklaşımlarının realiteyi gözettiğini kaydeden Fidan, arabuluculuk konularında birçok ülkenin, “Türkiye bize geldiği zaman hiçbir gündemi olmadan, zihninin gerisinde bir şey olmadan geliyor.” diye düşündüklerini belirtti.

    Fidan, bölgede iyi ilişkiler ve ittifaklar için iyi dostların olması gerektiğini söyledi.

    “GAZZELİLERİN ELİMİZDEN GELEN HER ŞEYİ YAPTIĞIMIZI BİLMELERİNİ İSTİYORUM”

    Dışişleri Bakanı Fidan, Kahire’de düzenlenecek Filistin konulu zirveye ilişkin de şunları dile getirdi:

    “Umarım gerçekten çok olumlu şeyler çıkar. Bunların başında birincisi ülkelerin genel kabul edilmiş doğruları kabul etmekle kalmayıp, bunun hayata geçmesi için somut ne türden adımlar atarız konusunda bir mutabakat içinde olmaları gerekiyor. Herkes gözyaşı dursun, siviller ölmesin, altyapı, üstyapı yok edilmesin diyor ama somut adım atmaya gelince İsrail’i durduracak adımı hiç kimse atmıyor. İsrail, eleştirilerek bu türden operasyonları yapmaya yıllardır alışkın bir ülke, yani Amerikalılar bile İsrail’i özellikle Demokratlar biliyorsunuz eleştiriyorlar. Fakat arkasına bir yaptırım koymadığınız zaman bu türden eleştirilerin bir anlamı olmuyor.

    İlk başta bu kan kaybının durmasını, gözyaşının durmasını istiyoruz ama dediğim gibi yapısal dönüşüm sağlanamazsa, İsrail politikası, bakış açısında ve İsrail’i destekleyen diğer ülkelerde uzun vadede bu kendini tekrar eden bir hatanın içinde olmaya devam edecek yani tıpkı önce olduğu gibi… Bunu görmek ve analiz edebilmek için çok zeki olmaya gerek yok.

    Gazzeli kardeşlerime her şeyden önce büyük bir sabır diliyorum, ülkem adına, devletim adına, halkım adına… Elimizden gelen her şeyi yaptığımızı bilmelerini istiyorum. İnşallah bu günler geçecek ve Türkiye onların yanında olmaya devam edecek, şu anda onların yanındayız.”

  • Dışişleri Bakanlığı’ndan açıklamalar

    Dışişleri Bakanlığı’ndan açıklamalar

    Dışişleri Bakanlığı, Irak ve Suriye’ye asker gönderme tezkeresinin süresinin 2 yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde yer alan ‘yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması’ ifadesine ilişkin açıklamada bulundu.

    Yapılan açıklamada, “Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Irak ve Suriye’deki görev süresinin 2 yıl daha uzatılmasına ilişkin 17 Ekim 2023 tarihli TBMM kararının bazı yanlış yorumlara konu edildiği gözlemlenmiştir. Tezkerede yer alan ‘yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması’ ifadesi, 2014 yılında kurulan DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu kapsamındaki ortak faaliyetlerle ilgilidir. Yeni olmayan bu ifade, 2014 yılından bu yana kabul edilen Irak ve Suriye tezkerelerinin metinlerinde de aynen yer almaktadır” denildi.