Etiket: hami aksoy

  • Dışişleri’nden AB’ye Kıbrıs tepkisi

    Dışişleri’nden AB’ye Kıbrıs tepkisi

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Kıbrıs Türklerinin varlığını ve haklarını yok saymayı alışkanlık haline getiren Avrupa Birliği’nin (AB) şimdi de Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesini reddetme cüretini gösterdiğini” bildirdi.

    Aksoy, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in Kıbrıs meselesine ilişkin açıklaması hakkındaki soruya cevabında, Kıbrıs meselesinin taraflarının belli olduğunun, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün ancak Ada’nın ortak sahibi iki halkın iradesi esas alındığı takdirde mümkün olacağının altını çizdi.

    Aksoy, “Kıbrıs Türklerinin varlığını ve haklarını yok saymayı alışkanlık haline getiren AB şimdi de Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesini reddetme cüretini göstermektedir.” ifadelerini kullanarak, Borrell’in Kapalı Maraş ve Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda dile getirdiği görüşlerin, Birliğin Ada’daki gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunu yeniden gözler önüne serdiğini kaydetti.

    Kıbrıs Türk halkına hiçbir açıklamasında atıfta bulunmayan, 2004 yılında Birleşmiş Milletler (BM) çözüm planını reddeden Güney Kıbrıs Rum Yönetimini üyelikle ödüllendiren, Kıbrıs Türklerine verdiği sözlerin hiçbirisini yerine getirmeyen AB’nin çözüme katkıda bulunmasının beklenemeyeceğini vurgulayan Aksoy, “Öte yandan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kapalı Maraş konusunda aldığı ve Türkiye’nin tam destek verdiği karar, Sayın Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi yeni mağduriyetler yaratılmasına değil, mevcut mağduriyetlerin giderilmesine matuftur.” ifadelerini kullandı.

    Aksoy, BM Güvenlik Konseyi kararlarının mülkiyet haklarının üzerinde olmadığına dikkati çekerek, aynı şekilde BM Güvenlik Konseyi kararlarının halkların iradelerinin de üstünde olmadığını kaydetti.

    “AB Kıbrıs Türk halkının varlığını ve iradesini dikkate almalı”

    Kıbrıs Türk halkının iradesinin son seçimlerde iki devletli çözüm modelinin müzakere edilmesi yönünde oluştuğuna ve bu iradeye AB dahil herkesin saygı göstermesi gerektiğine işaret eden Aksoy, Kıbrıs’ta iki toplumlu, iki kesimli federal çözüm modelinin 50 yılı aşkın süredir denendiğini, Rum tarafının Kıbrıs Türk halkını eşit ortak olarak görmemesi, gücü ve refahı paylaşmak istememesi nedeniyle bir sonuç vermediğini belirtti.

    Aksoy, “AB, Kıbrıs meselesinin çözümüne katkıda bulunmak istiyorsa, öncelikle Kıbrıs Türk halkının varlığını ve iradesini dikkate almalı ve 2004 yılında verdiği taahhütleri yerine getirmelidir.” değerlendirmesinde bulundu.

  • Dışişleri Bakanlığı’ndan Pompeo’ya yanıt

    Dışişleri Bakanlığı’ndan Pompeo’ya yanıt

    ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Türkiye ziyareti öncesindeki açıklamalarına yanıt veren Dışişleri Sözcüsü Aksoy, “Bu hususta kullanılan ifadeler son derece yersizdir” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Türkiye ziyaretine ilişkin açıklamalarına yanıt verdi.

    Aksoy yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

    “ABD Dışişleri Bakanlığı’nca dün yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Pompeo’nun bazı bölge ülkelerini de kapsayan ziyareti çerçevesinde İstanbul’da Fener Rum Ortodoks Patriği’yle de görüşeceği ve bu görüşmede ‘Türkiye ve bölgedeki dini meselelerin ele alınarak, ABD’nin tüm dünya genelinde dini özgürlükler konusundaki güçlü duruşunun vurgulanacağı’ ifade edilmiştir.
    Misafir yabancı devlet adamlarının ziyaret ettikleri ülkelerdeki dini cemaatlerin temsilcileriyle bir araya gelmelerinde esasen bir sakınca görülmemektedir. Nitekim, birçok farklı inanca yüzyıllardır ev sahipliği yapan ve bu konuda dünyada özel bir konuma sahip olan ülkemizi ziyaret eden yabancı konuklarımız da bugüne kadar Türkiye’deki çeşitli cemaatlerin temsilcileri ile her zaman istedikleri gibi görüşmüşlerdir.

    Öte yandan, Türkiye’de dini özgürlükler konusunda özellikle son 20 yılda kaydedilen ilerlemeler herkesin malumudur. Dünyanın birçok yerinde başta Müslümanlar olmak üzere dini azınlıklar ibadetlerini elverişsiz koşullarda ve tehdit altında yerine getirmek zorundayken, gayrimüslim vatandaşlarımız ülkemizde dini vecibelerini serbestçe idrak edebilmekte, farklı inançlara mensup vatandaşlarımızın ibadet özgürlüğü korunmaktadır. Dolayısıyla, ABD Dışişleri Bakanı’nın ülkemizi ziyaretine ilişkin açıklamada bu hususta kullanılan ifadeler son derece yersizdir.

    Kaldı ki, ABD’nin önce aynaya bakması ve kendi ülkesindeki ırkçılık, İslam düşmanlığı ve nefret suçları gibi insan hakları ihlallerine gereken hassasiyeti göstermesi daha doğru olacaktır.

    Bu husustaki tepkimiz ABD tarafına iletilmiş ve ABD’nin öncelikli olarak bölgesel ve küresel konularda ülkelerimiz arasında işbirliğinin artırılmasına odaklanması telkin edilmiştir.”

  • Sözcü Aksoy: AB’nin Doğu Akdeniz bildirisi hukuki dayanaktan yoksun

    Sözcü Aksoy: AB’nin Doğu Akdeniz bildirisi hukuki dayanaktan yoksun

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Fransa, İtalya, İspanya, Malta, Portekiz, Yunanistan ve GKRY’nin katılımıyla dün düzenlenen AB üyesi Güney Avrupa Ülkeleri (Med7) Altıncı Zirvesi sonunda kabul edilen ortak bildiride yer alan Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesine ilişkin ifadeler, geçen sene olduğu gibi taraflı, gerçeklerden kopuk ve hukuki dayanaktan yoksundur” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Fransa, İtalya, İspanya, Malta, Portekiz, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin katılımıyla düzenlenen Med7 Altıncı Zirvesi sonunda kabul edilen ortak bildiride yer alan Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesine ilişkin ifadelerin geçen sene olduğu gibi taraflı, gerçeklerden kopuk ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirtti. Sözcü Aksoy, “Yunanistan’ı uluslararası hukuka aykırı ve maksimalist deniz yetki alanı iddialarından vazgeçmeye davet ediyoruz. Gerginliğin azaltılması için Yunanistan’ın Oruç Reis araştırma gemimizin etrafındaki askeri gemilerini çekmesi, NATO’nun ayrıştırma inisiyatifine destek vermesi, Meis dahil Doğu Ege adalarını silahlandırmaktan vazgeçmesi ve Batı Trakya Türk Azınlığına yönelik son dönemde artan baskılarına son vermesi elzemdir” dedi.

    ‘HAKSIZLA DAYANIŞMA OLMAZ’

    Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e en uzun kıyısı olan ve AB’ye aday bir ülke olduğunu belirten Aksoy, şunları kaydetti:

    “Doğu Akdeniz’de diyalog ve işbirliğinin hakim kılınması için öncelikle Yunanistan’ın Türkiye ile önkoşulsuz olarak masaya oturması, Kıbrıslı Rumların Adanın ortak sahibi olan KKTC ile hidrokarbon kaynaklarının araştırılması ve işletilmesi için gelir paylaşımı dahil işbirliği yapması, kendi dar görüşlü çıkarlarına AB’yi alet etmemesi ve AB’nin ve bahsekonu bildiriye imza atan diğer ülkelerin ise uluslararası hukuka ve AB müktesebatına aykırı olarak dayanışma kisvesi altında körü körüne izledikleri tek yanlı ve taraflı tutumlarını terk etmesi lazımdır. Dayanışma haklı olduğunda, haklıyla yapılır. Haksızla dayanışma olmaz.”

  • Dışişleri’nden Charlie Hebdo’ya kınama

    Dışişleri’nden Charlie Hebdo’ya kınama

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Charlie Hebdo dergisinin dinimize ve Peygamberimize yönelik saygısızlık içeren karikatürleri yeniden yayımlama kararını şiddetle kınıyoruz. Başta Cumhurbaşkanı Macron olmak üzere Fransız makamlarının bu konuyu ifade özgürlüğü kapsamında izah etme çabaları da kabul edilemez” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Aksoy, Charlie Hebdo dergisinin Hz. Muhammed’e yönelik saygısızlık içeren karikatürleri yeniden yayımlama kararı ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada, “Charlie Hebdo dergisinin dinimize ve Peygamberimize yönelik saygısızlık içeren karikatürleri yeniden yayımlama kararını şiddetle kınıyoruz. Müslümanlara yönelik bu hakareti ve saygısızlığı basın, sanat veya ifade özgürlüğü ile gerekçelendirmek mümkün değildir. Başta Cumhurbaşkanı Macron olmak üzere Fransız makamlarının bu konuyu ifade özgürlüğü kapsamında izah etme çabaları da kabul edilemez” ifadelerini kullandı.

    ‘NET TAVIR ALMAYA DAVET EDİYORUZ’

    Aksoy, açıklamasında şunları Kaydetti:

    “Her fırsatta kendilerinin demokrat ve özgürlükçü olmalarıyla övünenlerin İslam ve yabancı düşmanlığını körükleyen bu tür ırkçı ve ayrımcı eylemleri kullanarak, Fransa ve Avrupa’daki yeni kuşak faşistlerin ve ırkçıların değirmenine su taşıdıklarını iyi bilmeleri gerekir. Kendi ülkesinde barış içinde yaşayan milyonlarca Müslümanı her gün farklı şekilde ötekileştirmeye kalkan bu hastalıklı zihniyet toplumsal uyum, birliktelik ve eşitliğe darbe vurmaktadır. Buna bilinçsiz şekilde sahip çıkanlar ise kendi toplumsal barışlarına zarar verdiklerinin farkında olmalıdır. Avrupa’daki dostlarımızı ve siyasileri son günlerde giderek artan ve kutsal değerlerimizi hedef alan bu tür saldırılara karşı net tavır almaya davet ediyoruz.”

  • “Türkiye’nin kıyılarına silah doğrultmak akılsızlıktır”

    “Türkiye’nin kıyılarına silah doğrultmak akılsızlıktır”

    AK Partisi Sözcüsü Ömer Çelik Twitter’daki hesabından Yunanistan’ın Meis Adası’nı silahlandırma girişimine ilişkin açıklama yaptı. Çelik, “Yunanistan’ın Meis Adası’nı silahlandırma girişimi, yeni bir korsanlık örneğidir. Türkiye’nin kıyılarına silah doğrultmak, akılsızlıktır. Yunanistan hukuka aykırı bu adımları atarak Ege’de ve Akdeniz’de korsan politikaların temsilcisi olmuştur. Hukuk temelinde diplomasi yoluyla sorunları çözmek yerine, korsan anlaşmalarla diplomasiye sabotaj düzenleyen Yunanistan’dır. Yunanistan’ın bu adımlarının neticesi, ağır başarısızlık olacaktır. Yunanistan hukuk yoluyla sorunları çözmek istiyorsa Türkiye en güvenilir muhataptır. Türkiye ile konuşmak yerine, Fransa ile tatbikat yapmayı tercih ediyorsa bunun ne kadar yanlış olduğunu görecektir. Yunanistan, her adımına verecek güçlü bir cevabımız olduğunu öğrenecektir” ifadesini kullandı.

    DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NDAN FRANSA’YA ‘KIRMIZI ÇİZGİ’ CEVABI

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Yunanistan’ın, Meis Adası’na askeri sevkiyat yapmasına yönelik, “Kıyılarımızın hemen karşısında böyle bir provokasyonun amacına ulaşmasına müsaade etmeyeceğimizi vurguluyoruz.” ifadesini kullandı. Öte yandan Macron’ın kırmızı çizgi politikasıyla ilgili açıklama yapan Dışişleri, “Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin davasına karşı kırmızı çizgiler çektiğini sananlar (Fransa) ülkemizin kararlı duruşuyla karşılaşacaktır” dedi.

    Aksoy, Meis Adası’nın 1947 Paris Barış Anlaşması ile silahsızlandırılmış statüde olduğunu hatırlattı.

    Aksoy, basında yer alan haberler doğruysa bunun Yunanistan’ın hukuk tanımazlığının ve Doğu Akdeniz’deki gerçek niyetinin yeni bir göstergesi olduğunu vurguladı.

    Adanın statüsünde yapılmaya çalışılan gayrimeşru değişiklikleri reddettiklerinin altını çizen Aksoy, şunları kaydetti:

    “Kıyılarımızın hemen karşısında böyle bir provokasyonun amacına ulaşmasına müsaade etmeyeceğimizi vurguluyoruz. Bu tür provokatif hareketlerin Yunanistan’a hiçbir faydası olmayacaktır. Yunanistan bölgede gerginliği artırıcı adımlara devam ederse kaybeden kendisi olacaktır. Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatlerini sonuna kadar korumada kararlıdır.”

    FRANSA’YA NET MESAJ: ÜLKEMİZİN KARARLI DURUŞUYLA KARŞILAŞACAKTIR

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Doğu Akdeniz açıklamasına cevaben, “Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklı davasına karşı kırmızı çizgiler çektiğini sananlar, yalnızca ülkemizin kararlı duruşuyla karşılaşacaktır. Bölgede bir kırmızı çizgi var ise bu ancak Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkleri’nin uluslararası hukuktan doğan haklarıdır” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Macron’un Doğu Akdeniz’de kırmızı çizgi politikası uyguladıkları yönündeki ifadelerine yazılı cevap verdi. Aksoy, “Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklı davasına karşı kırmızı çizgiler çektiğini sananlar, yalnızca ülkemizin kararlı duruşuyla karşılaşacaktır” diyerek, bölgedeki kırmızı çizginin Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkleri’nin uluslararası hukuktan doğan hakları olduğunu belirtti.

     

  • Dışişleri’nden Keşmir açıklaması

    Dışişleri’nden Keşmir açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Hindistan Anayasası’nın Jammu Keşmir’e özel statü tanıyan maddesinin ilga edilmesinin ardından geçen bir yılda, hayata geçirilen uygulamaların Jammu-Keşmir’deki durumu daha da karmaşıklaştırdığı ve bölgede barış ve istikrara hizmet etmediği görülmektedir” dedi.

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Aksoy, Hindistan Anayasası’nın Keşmir’e özel statü tanıyan maddesinin ilga edilmesinin birinci yıl dönümünde, konuya ilişkin yöneltilen yazılı soruya cevap verdi. Aksoy, açıklamasında, “Hindistan Anayasası’nın Jammu Keşmir’e özel statü tanıyan maddesinin ilga edilmesinin ardından geçen bir yılda, hayata geçirilen uygulamaların Jammu-Keşmir’deki durumu daha da karmaşıklaştırdığı ve bölgede barış ve istikrara hizmet etmediği görülmektedir. Türkiye bu sorunun diyalog yoluyla, Birleşmiş Milletler (BM) Şartı çerçevesinde ve ilgili BM kararları temelinde çözüme kavuşturulması gerektiği yönündeki görüşünü muhafaza etmektedir” dedi.

  • Dışişleri’nden Macron’a Libya tepkisi

    Dışişleri’nden Macron’a Libya tepkisi

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Türkiye’nin ilgili Birleşmiş Milletler (BM) kararları çerçevesinde ve talebi doğrultusunda Libya’nın meşru hükümetine verdiği desteği “tehlikeli bir oyun” olarak tanımlamasıyla ilgili, “Yıllardır gayrimeşru yapılara verdiği destek nedeniyle Fransa’nın, Libya’nın kaosa sürüklenmesinde önemli sorumluluğu bulunmakta, bu bakımdan Libya’da esas tehlikeli oyunu Fransa oynamaktadır.” ifadesini kullandı.

    Aksoy, Macron’un Türkiye, Libya ve Doğu Akdeniz konusunda dile getirdiği hususlar hakkındaki soruya yazılı yanıt vererek, şunları kaydetti:

    “Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, ülkemizin ilgili BM kararları çerçevesinde ve talebi doğrultusunda Libya’nın meşru hükümetine verdiği desteği ‘tehlikeli bir oyun’ olarak tanımlaması ancak akıl tutulmasıyla izah edilebilir. Sayın Macron hafızasını yoklar ve sağduyusunu harekete geçirirse bugün Libya’da yaşanan sıkıntıların kendisinin de desteklediği darbeci Hafter’in saldırılarından kaynaklandığını, Moskova’da ve Berlin’de ateşkes anlaşmasını imzalamayı reddedenin yine savaş ağası Hafter olduğunu hatırlayacaktır. Yıllardır gayrimeşru yapılara verdiği destek nedeniyle Fransa’nın, Libya’nın kaosa sürüklenmesinde önemli sorumluluğu bulunmakta, bu bakımdan Libya’da esas tehlikeli oyunu Fransa oynamaktadır.”

    Cumhurbaşkanı Macron’un Türkiye’ye yönelik asılsız ithamlarla bu gerçeği örtbas etmeye çalıştığını vurgulayan Aksoy, Libya halkının Fransa’nın kendi bencil çıkarları ve iş birlikçilerinin hedefleri doğrultusunda bu ülkeye verdiği zararları asla unutmayacağını belirtti.

    Aksoy, “Fransa asıl ilkeli tavrı, darbeci ve korsan Hafter’e bağlı milisler ve paralı askerlerin Tarhuna’daki toplu mezarlar başta olmak üzere masum sivillere yönelik işledikleri vahim savaş suçu vakalarının araştırılması konusunda sergilemelidir.” ifadesini kullandı.

    Fransa’nın Libya’ya müdahale tehdidinde bulunan darbeci Hafter destekçisi Mısır’a karşı sessizliğinin de gözden kaçmadığına dikkati çeken Aksoy, “Doğu Akdeniz’de kıyısı olmayan Fransa’nın sahildar bir ülke gibi davranmanın kendisine bölge konularında karar verme yetkisi tanımadığını artık anlaması gerekmektedir. Fransa’nın Türkiye’nin bölgedeki meşru haklarını göz ardı eden ve maksimalist hırslara koşulsuz destek veren tutumu, Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarı sağlamak yerine gerilimi daha da arttırmaktadır. Fransa’nın Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri esasen sağlıklı ve tarafsız biçimde değerlendiremediği ya da daha da kötüsü değerlendirmek istemediği maalesef uzun zamandır aşikardır.” ifadelerini kullandı.

    Sözcü Aksoy, tüm dünyayı etkileyen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sırasında dahi işlevselliğini koruyan NATO ittifakı ile bu ittifakta Türkiye’nin sahip olduğu güçlü konumun gayet açık olduğunu ve müttefik kamuoylarının da takdirini kazandığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bu koşullarda Fransa Cumhurbaşkanının, meydana geldiği iddia olunan bir hadiseden hareketle ‘NATO’nun beyin ölümü’ söylemini yeniden gündeme getirmesi çarpık bir yaklaşım teşkil etmektedir. Fransa’yı ve Fransa Cumhurbaşkanını, dostluk ve müttefiklik ilişkilerimiz temelinde ve devlet ciddiyetiyle hareket ederek Libya, Suriye ve Doğu Akdeniz’in güvenliğini ve geleceğini riske atan adımlarını sonlandırmaya ve yerleşik diyalog kanallarını kullanmaya davet ediyoruz.”

  • Dışişleri Bakanlığı’ndan Ayasofya ve Kariye açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı’ndan Ayasofya ve Kariye açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Ayasofya ve Kariye, Türkiye Cumhuriyeti’nin mülkiyetindedir ve her türlü tasarruf yetkisi Türkiye’nin iç işlerini ilgilendiren bir konudur. Bu eserlere dair verilmiş ya da verilecek kararlar başka ülkelerin işi olamaz” dedi.

    Bakanlık Sözcüsü Aksoy, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan ‘2019 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu’nun Türkiye ile ilgili bölümlerine ilişkin yöneltilen soruya yazılı cevap verdi. Aksoy, raporun Türkiye bölümünün, yine kaynağı belirsiz iddialar içeren, objektiflikten uzak bir dille kaleme alındığını bildirdi. Türkiye’nin, din ve ibadet özgürlüğünün tüm vatandaşlar için ayrım gözetmeksizin korunması ve geliştirilmesi hedefini somut adımlarla desteklemeye devam ettiğini belirten Aksoy, “Ülkemizde, farklı din ve inançlar huzur ve uyum içinde yaşamaktadır. Ülkemiz son 20 yılda gayrimüslim vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi, hoşgörü ve karşılıklı anlayış ortamının güçlendirilmesi amacıyla önemli adımlar atmıştır. Bu dönemde demokrasimizin daha da ileriye taşınması hedefinin bir parçası olarak, her bir vatandaşımızın haklardan eşit şekilde yararlanabilmesi ve ayrımcılığın her türünün önlenmesi için mevzuatta ve uygulamada büyük kazanımlar elde edildiği şüphesizdir” dedi.

    ‘RAPORDAKİ TÜM TUTARSIZLIKLARI REDDEDİYORUZ’

    Aksoy, raporda Ayasofya ve Kariye hakkında belirtilen konuları yine son dönemde yapılan bazı açıklamalar bağlamında hayretle karşıladıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:

    “Ayasofya ve Kariye, Türkiye Cumhuriyeti’nin mülkiyetindedir ve her türlü tasarruf yetkisi Türkiye’nin iç işlerini ilgilendiren bir konudur. Bu eserlere dair verilmiş ya da verilecek kararlar başka ülkelerin işi olamaz. Türkiye, topraklarındaki tüm kültürel ve dini varlıkların değerinin bilincinde olup bu eserleri layık oldukları şekilde korumaktadır. Türkiye’nin dini özgürlüklerin korunması ve ilerletilmesi konusundaki iradesi ve atılan somut adımlar ortadayken, İslam karşıtlığı, anti-Semitizm, ırkçılık ve yabancı düşmanlığının ABD’de hızla yükseldiği bir dönemde, ABD’nin bu tür raporlarla dünya kamuoyunun dikkatini, ülkesindeki sorunlardan başka yönlere çekmeye çalışması trajikomiktir. Rapordaki tüm tutarsızlıkları ve hiçbir mesnedi olmayan maksatlı ifadeleri reddediyor, ABD’yi dini özgürlükler ve insan hakları konusunda kendi iç işlerine yoğunlaşmaya davet ediyoruz.”

  • Dışişler Bakanlığı’ndan Libya açıklaması

    Dışişler Bakanlığı’ndan Libya açıklaması

    Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter milislerinin Türk kuvvetlerini ve çıkarlarını hedef alacaklarına ilişkin açıklamaları hakkındaki soruya yanıt verdi.

    Aksoy’un açıklaması şöyle:

    ”Yabancı bir basın yayın kuruluşunda atıfta bulunulan ve darbeci Hafter’e bağlı gayrımeşru milislerin Türk çıkarlarını hava unsurlarıyla hedef alacağı yönündeki açıklamanın Libya’nın Doğusunda dış destekle yeni savaş uçakları konuşlandırılmasından sonra yapılması dikkat çekicidir.

    Hafter’e bağlı unsurların son dönemde sahada yaşadığı kayıpların hezeyanın bir yansıması olan bu açıklama, darbeci Hafter’in ve destekçilerinin Libya’daki ihtilafı tırmandırma niyetinde olduklarının en açık göstergesidir.

    Bu vesileyle, Libya’daki Türk çıkarlarının hedef alınması halinde bunun çok ağır sonuçları olacağını ve darbeci Hafter unsurlarını meşru hedef telakki edeceğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz.”