Etiket: hasta

  • Şap hastalığı görüldü, hayvan pazarı kapatıldı

    Şap hastalığı görüldü, hayvan pazarı kapatıldı

    Niksar ilçesine bağlı Mahmudiye köyünde şap hastalığı şüphesiyle bir hayvandan numune alındı. Alınan numune laboratuvara gönderildi. İlçe hayvan pazarı laboratuvara götürülen numunelerden sonuç çıkana kadar tedbir amacıyla süresiz kapatıldı. Mahmudiye Köyünün merkeze bağlı olmasından dolayı il komisyon kararınca 10 kilometre çapında karantina uygulandı. Ayrıca ilçe Tarım Müdürlüğü ekiplerinden edinilen bilgilere göre kent genelinde de şap hastalığının görülmesi üzerine il komisyonu kararıyla hayvan pazarları süresiz kapatıldı.

  • 85 hasta ve yaralı Türkiye’ye getirildi

    85 hasta ve yaralı Türkiye’ye getirildi

    Türkiye’nin Gazze’deki hasta ve yaralılara yönelik yardımları devam ediyor. Türkiye, Mısır ve İsrail koordinasyonda yürütülen İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları sebebiyle tedavilerine devam edemeyen hasta ve yaralılara yönelik 7’nci tahliye de gerçekleştirildi.

    Bu çerçevede Milli Savunma Bakanlığı Hava Kuvvetlerine ait bağlı bir adet A-400M ve bir adet C-130 uçağı ile toplam 85 hasta ve yaralı beraberindeki 106 refakatçiyle Mısır’ın El-Ariş Havalimanından havalanarak Ankara’daki Etimesgut Askeri Havalimanına getirildi.

    Gazze’den getirilen hasta ve yaralılar, Sağlık Bakanlığı ekiplerinin ilk kontrollerinin ardından refakatçileriyle birlikte Bilkent Şehir Hastanesi, Etlik Şehir Hastanesi, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Yenimahalle Eğitim ve Araştırma hastanelerine sevk edildi.

  • Grip, kronik hastaları tehdit ediyor

    Grip, kronik hastaları tehdit ediyor

    Hemen hemen her kış mevsiminde salgınlara neden olan grip virüsünün yapısının hızlıca değişebildiği için insanların bağışıklık sisteminden kolayca kaçabildiğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Aktaş, son günlerde yaşanan grip salgınları sonucu sağlık kuruluşlarına başvuruda bulunanların sayısının gözle görülür oranda arttığına dikkati çekerek önemli bilgiler verdi.

    Gribin her yıl dünya çapında yaklaşık 500 binden fazla kişinin hayatını kaybetmesine neden olduğunu anlatan Doç. Dr. Aktaş, “Hastalık, özellikle 50 yaş üstündekiler, 5 yaş altındakiler, gebeler, akciğer hastalığı, böbrek yetmezliği olanlar ile kanser ve diyabet gibi hastalıklar nedeniyle bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerin yanı sıra obez bireyleri de daha çok etkilemektedir. Bu gruplarda hastaneye yatışlar ve istenmeyen sonuçlar daha fazla yaşanıyor” diye konuştu.

    Akciğerleri etkileyebiliyor

    Gribin; ateş, öksürük, üşüme, titreme, boğaz ağrısı, baş ağrısı, burun akıntısı, kas ve eklem ağrıları ile kendini gösterdiğini söyleyen Doç. Dr. Aktaş, “Öksürük, kimi zaman iki hafta veya daha uzun sürebilir. Israrlı, yüksek seyreden ateş, koyu renkli balgam ve nefes darlığının olması akciğerlerin de bu hastalıktan etkilenmiş olduğunu akla getirir. Bu gibi durumlarda vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmak önemlidir” dedi.

    Maske takmak gerekebilir

    Grip virüsünde sık gelişen yapısal değişikliklerin, hastalığa her yıl ve sıkça yakalanmamızın başlıca nedeni olduğunu ifade eden Aktaş, “Hastalık, hapşırma, öksürme ve burun akıntısı yoluyla kolayca bulaşır. Virüsler dış ortamda 2-3 saat civarında canlı kalabilirler. Bu nedenle virüsün bulaşma ihtimali olan eşyalar ellendikten sonra ellerin yüze sürülmemesi ve sabunlu su ile iyice yıkanması önemlidir” diyerek özellikle kalp hastaları, astım ve KOAH gibi kronik hastalığı olanların ise yüksek risk altında olduklarından bu dönemde kalabalık halde bulunulan kapalı mekanlar ve toplu taşıma araçlarında maske takmalarını önerdi.

    Antibiyotik tedavisi düşünülebilir

    “Risk grubunda yer alan hasta bireylerin virüse karşı yüksek derecede etkili antiviral ilaçları doktorlarının önermesi halinde kullanması gerekir” diyen Doç. Dr. Aktaş, “Özellikle erken başlanan antiviral tedavi oldukça etkilidir. Ayrıca istirahat ve destek tedavisi gerekir. Ateş düşürücüler ve bol sıvı alımı önerilir. Zatürre, orta kulak iltihabı ve sinüzit gelişmesi durumunda da yine antibiyotik tedavisi başlanabilir” ifadelerini kullandı.

    Kişisel tedbirlerinizi alın

    Özellikle hasta kişilerin kalabalık yerlerde hastalığın yayılmasını önlemek için maske takmalarını öneren Doç. Dr. Ahmet Aktaş, neler yapılabileceğini şöyle sıraladı:
    “Diğer bireylerle yakın temastan kaçının

    Kişisel hijyen kurallarına uyun

    Öksürür veya hapşırıken mendil ile ağzınızı ve-burnunuzu kapatın
    Toplu hale bulunulan yerlerde maske kullanın
    Bulunduğunuz kapalı ortamları sık sık havalandırın
    C vitamini içeren besinler tüketin
    Bol sıvı ve su için.”

  • Kanser hastası yakınlarına 10altın öğüt

    Kanser hastası yakınlarına 10altın öğüt

    Onkoloji Merkezi’nde görev yapan, hastalarla birlikte yakınlarına da bu süreçleri kolay ve rahat geçirebilmeleri için rehberlik eden Uzman Psikolog Mehmet Güney Ziyalan, deneyimlerinden yola çıkarak tavsiyeler listesi hazırladı. Kanser tanısının sadece hastayı değil yakınlarını da etkileyip, zorlayabildiğini belirten Ziyalan, onların da nasıl davranacakları konusunda profesyonel yardıma ihtiyaçları olabileceğini kaydetti. Ziyalan, şöyle konuştu:

    “Herkesin yatkın olduğu bir tutum, bir iletişim şekli vardır ve davranış repertuvarımız, yılların verdiği alışkanlıkla perçinlenir. Tüm davranışlarımızı aşina olmadığımız kalıplara sokmak neredeyse imkansızdır. Önemli gördüğümüz bir işle uğraşırken hata yapmaktan daha çok korkarız, doğru yolda olduğumuzdan emin olmak isteriz. Bu yüzden böyle dönemlerde ‘nasıl davranmalıyım’ sorusunu sormanız çok doğaldır. Bu süreçte hatalarınız, eksikleriniz de olsa, hatta bunları değiştiremiyor bile olsanız, çoğunlukla varlığınızla en büyük desteği verdiğinizi bilin.”

    “Mükemmel hasta yakını yoktur”

    “Mükemmel insan” olmadığı gibi “Mükemmel hasta yakını” da olamayacağını ifade eden Ziyalan, kanser hastası yakınlarının tavsiyelerini bu gerçeği akıllarında tutarak okumalarını istedi. Ziyalan’ın, kanser hastası yakınları için hazırladığı 10 maddelik öneri listesi ise şöyle:

    “‘Moralini yüksek tut!’

    Hastalarımızın sıklıkla duyduğu bir tavsiyedir. Çoğu hasta kısa sürede bunu o kadar sık duyar ki artık bu tavsiyenin kendisi moral bozucu bir hal almaya başlayabilir. Bu içsel güç üzerinde çoğu kişinin oldukça az kontrolü vardır ve ‘düzel’ deyince düzelmez.

    Duygularını yaşamasına müsaade edin.

    Yakınınızın olumsuz duygular yaşamasını istememeniz oldukça insancadır ancak onun ne hissettiğinden siz sorumlu değilsiniz. Ucunda felaket olmasa da bu sağlıkla ilgili bir kayıptır; zaman zaman üzülmesi ve kaygılanması doğaldır. Bu duyguları bastırmaya çalışmak daha çok strese yol açar.

    Düşüncelerini ifade etmesine müsaade edin.

    Bazen gerçekçi bulmadığınızdan, bazen sizde ortaya çıkardığı duygudan dolayı kimi düşüncelerin dillendirildiğini duymak nahoş olabilir. ‘Bir şeyi söylersen gerçekleşir’, ‘nasıl düşünürsen öyle olur’ benzeri inançlar sebebiyle de kimi zaman olumsuz içerikli konuşmaları dinlemekte zorlanabilirsiniz. Bırakın yakınınız aklından geçenleri dışa vursun. Kişi kendisini ifade edemediğinde anlaşılmadığını, anlaşılmadığında destek alamayacağını, destek alamadığında yalnız olduğunu hissedebilir. Ona kulak verip, onu anlamaya çalışmanız yalnız hissetme ihtimalini azaltır.

    ‘Seni anlıyorum!’

    Birinin ne hissettiğini anlamak için onunla aynı şeyi yaşamak gerektiğine dair fikri hepiniz duymuşsunuzdur. Kanımca; benzer durumları bile yaşamış olsak o kişiyi yüzde yüz, tam olarak anlamamız mümkün değildir. Olaylar, durumlar benzeyebilir ama aynı değildir; kişiler ise biricik ve tektir. Sadece özel durumlarda değil her durumda birbirimizi ancak ‘yeteri kadar’ anlayabiliriz. Yanınızdakini ‘anladığınız’ iddiasında olmaktansa anladığınız kısımları, özellikle de duyguları, sözel olarak yansıtmak daha işlevli ve gerçekçi bir iletişim sağlar. Mesela ‘seni çok iyi anlıyorum’ yerine ‘bu durum seni endişelendirdi’ demek gibi.

    Bu bir takım çalışması, zaferiniz birbirinize karşı değil

    Yakınınızın öfkesi ya da keyifsizliğinin arttığı oluyorsa sebebi çoğunlukla siz değilsinizdir. Bazen bu keyifsizliğe şahit olduğunuzda bunun size karşı yapılan bir tavır olduğunu hissedebilirsiniz. Çoğunlukla ‘size karşı’ ve ‘yapılan’ bir şey değil, ‘olunan bir hal’dir; siz buna maruz kalırsınız. Hatta öfkenin hedefi siz bile olsanız genelde ‘sebebi’ değilsinizdir. Biriken öfke bir çıkış yolu arar ve bu yolun sonu çoğunlukla en yakınlarımıza yönelir. Kişiselleştirme yapmamaya çalışın.

    Onu başkalarıyla ya da kendinizle kıyaslamayın

    Benzer hastalığı ya da başka zorlukları yaşayan kişilerin baş etme becerileri birbirlerinden farklıdır. Az önce de değindiğim gibi kimse birbirinin aynısı değildir. Motive etmek için, iyi niyetle de olsa ‘şu kişi de hastalandı, senin gibi yapmadı’ şeklinde söylemlerden uzak durun.

    Hastalığı sebebiyle onu suçlamayın

    Hastalığın ortaya çıkmasında payı da olsa bu kendisini hasta ettiği anlamına gelmez. Bir şeye engel olamamak ile ona sebep olmak aynı şey midir? Zıt yaşam tarzı, düşünce sistemi veya kişilik özelliklerine sahip kişilerin benzer hastalıklara yakalandığını (ya da yakalanmadığını) görüyorum. ‘Kendine dikkat etmedin’, ‘herkesi kafaya taktın’, ‘her şeyi içine attın’ gibi sözleri, farkındalık uyandırmak ve değişim oluşturmak için dahi sarf etseniz, çoğunlukla bu hem değişime sebep olmayacak hem de kişiyi üzecektir.

    Çabayı görün

    ‘Ya hep ya hiç’ tarzı bir yaklaşımdan uzak durun. Düşük motivasyona ya da zorlaştırıcı faktörlere sahipken herhangi bir şey için gayret göstermek son derece güçtür. Doktorun önerilerine ne kadar uyulursa o kadar iyidir, bu doğru ancak; optimuma ulaşılamayan her durum bir felaket değildir. Bir duruma, sırf ‘daha iyisi’ olabilir diye ‘kötü’ muamelesi yapmayın. Örneğin; az yemek yiyen birine ‘hiçbir şey yemiyorsun’ demek oldukça sinir bozucu ve heves kırıcı olacaktır.

    Gereksiz müdahale ve yönlendirmelerden kaçının

    Detayları fark etmek her detayı düzeltmenizi gerektirmez. Onu korumak, ona iyi gelmek istiyorsunuz fakat hepimizin ilişkilerimizde bir müdahale kredisi vardır; kredinizi doğru harcayın. Çok karışırsanız söylediklerinizin etkisi azalır, elzem durumlarda da dikkate alınma ihtimaliniz düşer. Bunun önüne geçmek için, sorun olarak gördüğünüz durumları, zihninizde, önemi bakımından kategorize etmeye çalışabilirsiniz (az önemli – önemli – çok önemli gibi). Bununla beraber; eş-dosttan aldığınız tavsiyelerle kafanızı karıştırmayın; doktorunuza, hemşirenize ve diyetisyeninize danışın.

    Kendinizi tüketmeyin

    Bu bir maraton; 100 metre koşusu değil. Rahatlayacağınız, kafa dağıtacağınız, enerji toplayacağınız alanlar bulabiliyorsanız değerlendirin; buna hakkınız olduğunu bilin. Önemli bir sorumluluğunuz olsa da neticede siz de bir insansınız; duygularınız ve ihtiyaçlarınız var. Kendi ihtiyaçlarınıza ulaşırsanız daha verimli olursunuz. Psikolojik sağlamlığınız yüksek dahi olsa, ‘kaygınız, gerginliğiniz, üzüntünüz hastanıza vereceğiniz desteğin önüne geçiyorsa, yaşamın diğer alanlarıyla ilgili işlevleriniz bozuluyorsa (çocuklar, iş, ev, sosyal çevre vb.), duygusal yüke dayanmakta zorlanıyorsanız’ psikolojik destek almak, zorlu bir süreci daha iyi idare etmenize yardımcı olabilir.”

  • Hastalara moral kaynağı oldu

    Hastalara moral kaynağı oldu

    Bilecik AK Parti İl Başkanı Serkan Yıldırım, Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören hastalar ile bir araya gelerek hem moral kaynağı oldu hem de desteklerini belirtti. Eğitim ve Araştırma hastanesine giderek hastalarla yakından ilgilenen Serkan Yıldırım, ‘’Tedavi süreçleri devam eden hastalarımızın bizlerin morallerine ve desteklerini ihtiyaçları olduğunu düşündük. Bilecik AK Parti teşkilatımız ile giderek hem hediyelerimizi götürdük hem de hasta ziyaretimizi gerçekleştirdik’’ ifadelerini kullandı.

  • Çölyak hastalarına destek

    Çölyak hastalarına destek

    Sosyal belediyecilik alanında yaptığı çalışmalarla takdir toplayan Çayırova Belediyesi, ilçedeki vatandaşa destek olma gayretini sürdürüyor. Bu bağlamda çalışmalarına aralıksız devam eden Çayırova Belediyesi, ilçedeki çölyak hastalarına da destek oluyor. Besinlerde bulunan gluten isimli proteine karşı hassasiyeti bulunan vatandaşlara özel gıda paketi hazırlayan Çayırova Belediyesi, ilçedeki çölyak hastalarına düzenli olarak glutensiz gıda kolisi veriyor. Çayırova Belediyesi Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, belirlenen adreslere hazırlanan kolileri teslim ederek, çölyak hastası vatandaşların yaşam kalitelerini yükseltiyor.

    Çayırova Belediyesi Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü’nce hazırlanan glutensiz gıda kolilerinde, çubuk kraker, makarna, çikolata, un, tel şehriye, çikolatalı fındık kreması, Hindistan cevizli atıştırmalık, karışık un, kedi dili bisküvisi ve kek unu yer alıyor. Çayırova’da yaşayan çölyak hastaları bu uygulamadan memnun kaldığını belirterek teşekkür etti.

  • Hastalığına rağmen zanaatını icra ediyor

    Hastalığına rağmen zanaatını icra ediyor

    Tunceli’nin Pülümür ilçesinde yaşayan 68 yaşındaki Nuri Yıldız, babasından öğrendiği tahta kaşık ve kepçe yapımını uzun yıllardır sürdürüyor. Küçük bir keser ve törpü yardımıyla şimşir, meşe ve armut ağacından kaşık, kepçe ve kar küreme küreği yapan Yıldız, daha önceleri karasaban, boyunduruk yaptığını, sepet ördüğünü ancak bunların gelişen teknolojiyle birlikte artık kullanılmadığını söyledi. Yıldız, bu tarz bir zanaatla uğraşmanın yakalandığı Parkinson hastalığıyla mücadele etmesine de katkı sunduğunu ifade etti.

    “Kaybolmaya yüz tutmuş zanaatlar yaşatılmalı”

    Tamamen el emeğiyle çalıştığını ve günde en fazla 10 kaşık ürettiğini dile getiren Yıldız, “Yaptığım ürünleri satması için ilçedeki tüp bayisine bırakıyorum. Çoğu zaman da eşe dosta hediye olarak veriyorum. Tanesini 30 liradan satsam 300 lira ediyor. Yani emeğimin karşılığı değil. Parkinson hastasıyım. Doktorum sürekli hareket et diyor. Ben de bu işle meşgul oluyorum. Hastalığım geçen sene kötüydü ancak bu sene daha iyiyim” dedi.

    Tahta kaşık ve kepçelerin özellikle yapışmaz tava ve tencereler için daha uygun olduğunu söyleyen Yıldız, metale göre daha sağlıklı olan bu kaşık ve kepçelerin temiz yıkanmasının önemine vurgu yaptı. Yıldız, kaybolmaya yüz tutmuş bu tür zanaatların yaşatılması gerektiğinin de altını çizdi.

     

  • 33 bin hasta organ nakli bekliyor

    33 bin hasta organ nakli bekliyor

    Fırat Üniversitesi Hastanesi Organ Nakli Merkezi Koordinatörü Dr. Cem Özcan, ülke ve bölge genelindeki organ nakilleriyle ilgili bilgi verdi. Avrupa’da kadavradan nakil ön planda olurken, Türkiye’de yüzde 90 canlı vericiden nakil yapıldığını dile getiren Dr. Özcan, akciğer, kalp, pankreas, ince bağırsak ve kornea nakillerinin kesinlikle canlı vericiden yapılamadığını ve kadavradan nakile ihtiyaç duyulduğunu söyledi. 2023 yılında bin 800 beyin ölümü tespitinden sadece 300 tanesinin aile onayının alındığını vurgulayan Özcan, yaklaşık 33 bin hastanın nakil beklediğini ifade etti.

    “3 yılda çıkan aile bağışı donör sayısı 2’dir”

    Türkiye’de nakillerin genellikle canlı vericili olduğunu aktaran Dr. Cem Özcan, “Bunlar da karaciğer ve böbrek nakilleri olmaktadır. Diğer organ nakilleri için kesinlikle kadavra nakline ihtiyacımız var. Ama ülkemizde kadavra nakilleri çok düşük. 2023 yılında yapılan bağış sayısı toplam 300’dür. Beyin ölümü tespiti yeteri kadar yapılıyor ama aile bağışımız çıkmıyor. Biz tüm nakilleri canlılardan yapamıyoruz. Avrupa verilerinde büyük ağırlıklı olarak kadavradan nakiller yapılmaktadır. Ülkemizde ise bu canlı vericilerdir. Bağışlar yeterli değil. Bölgemizde son 3 yılda çıkan aile bağışı donör sayısı 2’dir. En son 2021 Nisan’da yapılmıştı, bir de farklı bir ilimizde yapılmıştı. Bunun dışında 2,5 senede bağış yapılmadı. Hastalarımızın büyük çoğunluğu, organ beklerken donör bulamamaktan dolayı hayatlarını kaybetmektedirler. Biz Türkiye’de yüzde 90 oranında canlı vericiden nakil yapmaktayız. Ama bunlar karaciğer ve böbrek için yeterlidir. Bir akciğer, kalp, pankreas, ince bağırsak ve kornea nakilleri kesinlikle canlı vericiden yapılamamaktadır. Ölünce toprak olacağına başka hastalara can verelim” diye konuştu.

    “2 aylık bebekten tutun 80 yaşında kadar hastamız listede organ bekliyor”

    Bir kadavradan yaklaşık 8 kişinin hayat bulduğunu belirten Dr. Özcan, “2 aylık bebekten tutun 80 yaşında kadar hastamız listede organ bekliyor. Bu hastaların çoğunluğu da hayatlarını organ bulamamaktan dolayı kaybediyor. Hayatta iken bağış yapalım. Tüm bağışlar donöre dönüşecek diye bir durum yok. Elazığ’da bin 500 tane bağış yapılmış, bunun 961 tanesi hastanemizden alınan bağışlardır. Biz organlarımızı bağışladığımız anda vücudumuzun bütünlüğü bozulacak mı diye korkuyorlar. Bir ameliyatta ne kadar hastada iz bırakılıyorsa kadavrada organlar çıkartıldıktan sonra da o kadar iz kalacaktır. Bu organların kime gideceğini biz de dahil olmak üzere kimse bilmiyor. Bakanlık sıralı listesine göre dağıtım yapıyor. Organ dağıtımı tamamen Sağlık Bakanlığı’nın listesinden belirlenmektedir. Kayıtsız hiçbir hastaya organ nakli yapılmamaktadır” şeklinde konuştu.

    “Yaklaşık 33 bin hasta nakil bekliyor”

    Dr. Özcan, “Şu anda ülkemizde yaklaşık 25 bin böbrek hastası, 2 bin 600 kişi karaciğer olmak üzere diğer organlarla birlikte yaklaşık 33 bin hasta nakil bekliyor. 2023 yılı içerisinde ülkemizde 2 bin 900 böbrek ve bin 500 karaciğer nakli yapılmıştır. Bu yıl ülkemizde bin 800 tane beyin ölümü tespiti yapılıp, bunların sadece 300 tanesinden aile onayı alınmıştır. Bin 250 adet organ çıkartımı yapılmıştır. Daha fazlasına ihtiyacımız vardır” ifadelerini kullandı.

  • Çölyak hastalarına glütensiz gıda desteği

    Çölyak hastalarına glütensiz gıda desteği

    Özel olarak hazırlanan glütensiz gıda kolisini, çölyak hastalarının adreslerine kadar ulaştıran Aksaray Belediyesi bu hizmetle vatandaşların yaşamını kolaylaştırıyor. Bir çeşit gıda alerjisi olarak bilinen çölyak hastalığı, kronik bir hastalık olması, insanın alışıla gelen yeme-içme kültürünü değiştirmesi ve glütensiz ürünlerle diyet yapma zorunluluğu ile yaşamı oldukça zorlaştırıyor. Aksaray Belediyesi, çölyak raporu olan hastalara glütensiz gıda kolisi ile destek oluyor. Zor bulunan ve yüksek fiyatlara satılan glütensiz ürünlerin bulunduğu gıda kolisi düzenli periyotlarla çölyak hastalarına ulaştırılıyor.
    Yapılan yardımlara ilişkin bilgiler veren Belediye Başkanı Evren Dinçer, “Çölyak gıda paketinde hem çocuklara hem de yetişkinlere yönelik ürünlerimiz oluyor. Glütensiz ürünler diğer ürünlere nispeten çok pahalı. Vatandaşlarımız bunu tedarik etmekte çok zorlanıyordu. Sosyal Belediyecilik anlayışımız gereği her ay bu özel ürünleri vatandaşlarımıza ulaştırıyoruz. Biz vatandaşlarımızın her anında, hastalığında ve sağlığında yardımcı olmak için buradayız” dedi.
    Glütensiz ürünlerin yer aldığı gıda destek kolisinde, undan, makarnaya, bulgurdan, tarhanaya ve kurabiyeye kadar birçok ürün bulunuyor. Çölyak hastalığı olan vatandaşlar, Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü’ne raporlarıyla başvurarak, glütensiz gıda kolisi hizmetinden faydalanabiliyor.

  • Kapalı ortam hasta ediyor

    Kapalı ortam hasta ediyor

    Artan grip vakaları ile ilgili bilgi veren Acil Tıp Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Tahir Gökdemir, “Bu sene hastalarda artış olduğunu görüyoruz. Hastaneye gelen hastaların sayısal olarak artış gösterdiğini gözlemledik. Kış biraz erken de başladı, yağmurlar yağdı ve don etkisi var. Kovid kaynaklı olduğunu da düşünüyoruz. Bu kovidin varyantlarından kaynaklı olabilir” ifadelerini kullandı.

    Klinik olarak en sık gelen yaş grubunun yaşlı hastalar olduğunu dile getiren Prof. Dr. Gökdemir şöyle konuştu:

    “Yaşlı ve küçük çocuklar özellikle KOAH, tansiyon, kalp yetmezliği ya da diyabet gibi rahatsızlıkları olan hastalarda ölümcül sonuçlara kadar varabiliyor. Hastayı öldüren virüsün kendisi değildir, ama önceden olan kronik rahatsızlıkla beraber ölüm oranlarının artmasına neden olur.”

    Korunma ve tedavi yöntemlerine değinen Prof. Dr. Gökdemir, “Korumanın yollarından en basit olanı cerrahi maske kullanmak. İkincisi de kapalı ortamdan uzak durmak lazım. Kapalı ortamda virüs daha kolay bulaşır. Ev ziyaretlerinde temas etmemek çok önemli bir faktördür. El yıkama da önemli bir diğer faktördür. Gribal enfeksiyonlara virüs neden oluyor. Bunun için antibiyotik tedavisi yok. Tedavide, yaşlılarda komorbite varsa hastanede tedavi etmek lazım. Öbür türlü, vitamin içerikli yiyecekler, sebze meyve tüketmek, bol sıvı ve sulu yiyecekleri yemek lazım. Dengeli beslenmek de en önemli faktörlerden birisidir” dedi.