Etiket: hastalık

  • Barajlar alarm verirken uzmanlar uyardı

    Barajlar alarm verirken uzmanlar uyardı

    İstanbul’da su konusu gündemdeki yerini korurken, barajlardaki doluluk oranı İSKİ verilerine göre bugün yüzde 27,81 olarak ölçüldü. Azalan suyun çok daha kolay kirlenebileceğini belirten uzmanlar, dezenfeksiyon çalışmalarının önemine dikkat çekti. Konuya ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Arman, “Azalan su çok daha kolay kirlenebilir, yine suyun azalması sebebiyle etkin temizlik ve ilaçlama koşulları sağlanamayabilir. Bazı vektör dediğimiz aracı hayvanların artışına neden olabilir. Tabii ki barajdaki suyun azalması dışında dağıtılan suyun azalması, su kesintileri günlük hayatımızı çok negatif yönde etkileyecektir. Su hayatın merkezi, dünyanın yüzde 70’i su ama temiz su kaynağı yüzde 3 kadarını oluşturuyor. Temiz su çok önemli bir nokta. Gerek içme suları gerek kullanma sularının yeterli olması son derece önemli. Hijyen ve sanitasyon (temiz içme suyu, atık su ve kanalizasyonunun yeterli arıtımı ve bertarafı ile ilgili halk sağlığı şartları) şartlarının sağlanabilmesi lazım. Bunun için de su gerekli. Temiz beslenebilmemiz lazım, bunun için de temiz su gerekli” dedi.

    “Tüm hijyen şartlarına çok dikkat etmemiz lazım”

    Bütün bu kaynakların azalmasının önemli bir sorun oluşturabileceğini söyleyen Prof. Dr. Arman, “Diğer taraftan özellikle su kesintileri ortaya çıkmaya başladığında bu biraz daha geçmişin sorunu ama biliyorum ki Türkiye’de hala metal boru kullanılan yerler var. Özellikle metal boruda çok önemli kesintilerden sonra oluşabilecek negatif basınçla toprağın içindeki hastalık yapabilecek mikropların suyun içine çekilebilmesi gibi bir durum da riskleri daha da arttırabilir. Mutlaka hep söylediğimiz tüm hijyen şartlarına çok dikkat etmemiz lazım. Eğer temiz olmadığını düşünüyorsak mutlaka suyu kaynatarak içmek çok gerekli. Bunun dışında tabii ki vücut ve el temizliği, el hijyeninin sağlanması gerekiyor. Bu temiz, klorlanmış sularla olabilir. Klor tabletler var, biz hastanelerde de dezenfeksiyon amacıyla kullanabiliyoruz. Suların dezenfekte edilerek kullanılması, kontrollerin yapılması bu daha tabii ki vatandaş değil de yönetsel boyutu işin ama suların dezenfeksiyonu ve kontrollerinin yapılması son derece önemli” dedi.

    “Tifo gibi gelişmemiş ülke hastalıkları görmüyoruz ama tekrar görmemiz bile söz konusu olabilir”

    Temiz su kaynaklarının insanlık için büyük önem taşıdığını ve oluşabilecek durumlara karşı çalışmaların titizlikle sürdürülmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Arman, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Plastiklerde bekleyen sıvılarda özellikle mayalar, mantar cinsi mikroorganizmalar çok kolaylıkla çoğalabiliyor ama esas olarak hastalık yapıcı dediğimiz kolera, dizanteri gibi mikroplar, çeşitli bu vektör dediğimiz sinek, böceklerin artışı nedeniyle onlar aracılığıyla taşınacak hastalıklar çok daha ön planda olacaktır. Önlemlerin çok daha yoğun olarak tabii ki gerçekleştirilmesi, oluşturulması gerekiyor. Öncelikle tortudan uzaklaştırılması gerekiyor. İçindeki her tür tortu mikroorganizma tutma açısından bir potansiyel oluşturacaktır. Tortudan arındırılması, ondan sonra dezenfeksiyonun yapılması ve sonraki kontrolleri önemli. Eğer dağıtılan suya ulaşan bir tehdit noktasına geldiğimiz ortaya konursa bu son derece önemli. Evlerde çiğ tüketilecek gıdalarla, pişerek tüketilecek gıdaların ayrı ortamlarda kesilmesi, bir araya konmaması bu eskiden beri, bilinen şeydir. Güvenli olmadığını düşündükleri hiçbir suyu özellikle içmek için kullanmasınlar, bu tür durumlarda mutlaka kaynatarak tüketsinler. Kullanma suyu olarak klorlayarak kullanabilirler. Bu ara çok aşırı sıcaklar da var ama bağırsak sistemi enfeksiyonlarıyla ilgili gerçekten başvuran hasta sayısında ciddi oranda bir artış var. Çok uzun süredir geçmişte gördüğümüz tifo gibi gelişmemiş ülke hastalıkları görmüyoruz ama zaman içinde su kısıtlılığı özellikle kanalizasyonun temiz suları kirletmesi durumunda bunları tekrar görmemiz bile söz konusu olabilir. Şu anda hem aşırı sıcaklar, yiyeceklerin daha kolay bozulmasına, mikroorganizmaların daha kolay çoğalmasına neden olabildiği gibi belki de bir miktar su erişimiyle ilgili sınırlılık olan noktalarda kirlenmeye ve bağırsak enfeksiyonlarındaki artışa katkı sunması söz konusu olabilir. Gerekmedikçe suyu akıtmayalım, dişimizi fırçalarken arada kapatalım, elimizi yıkarken ovalama sırasında suyu kapatıp, dururlarken tekrar açabiliriz. Minik damlaları korumak da hem bizim için hem geleceğimiz için çok değerli olacaktır.”

  • “Elbistan’ın köylerinde milletin hayvanı kalmadı”

    “Elbistan’ın köylerinde milletin hayvanı kalmadı”

    Tarım ve Orman Bakanlığı, 9 Mart 2023 tarihinde Türkiye’de ilk SAT-2 serotipi şap hastalığı görüldüğünü açıklamış, ŞAP hastalığına karşı üretilen aşıların hayvanlara uygulanmaya başlandığını duyurmuştu.

    Bölgede şap hastalığının yeni bir türü olan SAT-2 serotipine karşı aşılamalar yapıldı ancak yakın zamanda Türkiye’nin deprem ve diğer bölgelerindeki üreticiler, şap hastalığından dolayı hayvan ölümleri dillendirmeye başladı.

    “ÜÇ HAYVANIM ÖLDÜ ŞAP HASTALIĞINDAN, TARIM BAKANIM BİZE ULAŞSIN”

    Kahranmaraş’ın Elbistan ilçesinden çiftçi Hakan Demirel 3 hayvanının hastalıktan dolayı öldüğünü belirterek, Tarım ve Orman Bakanı’na çağrı yaptı:

    “3 hayvanımız öldü tabaktan (şap hastalığının halk dilinde kullanımı). Hayvanlarım yaş itibarıyla 7-8 aylık olduğu için direnci yüksek olmadığından kaldırmıyor, ölüyorlar. Üçünün durumu ağır biri de ölmek üzere. Tarım Bakanım bize ulaşın. Deprem bölgesindeyiz zaten, yapacak bir şey yok, esnaflık da yapamıyoruz. 25-30 hayvan aldık. ‘Büyütelim bu işi devam ettirelim çocuğumuzun rızkını buradan kazanalım’ diye yurtdışından gelen hayvanlardan mı neyden anlamadım bu virüs bulaştı. Tabak aşısını (şap aşısı) vurdum, çiçek aşılarını vurdum SAT-2 aşılarını durdum. Onun peşine 3 hayvanım öldü. Ne yapalım, yardımcı olun? Elbistan’ın köylerinde milletin hayvanı kalmadı. Durum vahimleşti buna el atın. Bu zararları bir şekilde karşılayın. Yoksa bu işin altından kalkamayacağız, iflas edeceğiz. İlaç paralarından da geçtim hayvanlarımın ölmesi bizi psikolojik olarak bitiriyor. Bu duruma el atın, yardımcı olun. Yapacak bir şeyimiz kalmadı.”

    “SAT-2 AŞISINI BAZI ÜRETİCİLER YAPTIRMAMIŞ OLABİLİR”

    Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Gülay Ertürk ise konuya ilişkin ANKA Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada şunları söyledi:

    “Salgın şekilde şap hastalığı söz konusu değil. Münferit vakaların çıkması çok doğal. Hiçbir aşının koruyuculuğu yok. Hayvanın bağışıklık sistemine kadar aşı korumamış olabilir. Ben de arada bir duyuyorum ve şuna bağlıyorum. SAT-2 yeni çıkan şapın türü bir buna karşı yapılan aşı var. Bir de her sene şapa karşı yapılan aşı vardı. Bu yapıldı. Şap virüsünün SAT-2 alt türü buna karşı ikinci kez hayvanlar aşılandı. Bu aşıyı bazı üreticiler yaptırmamış olabilir. Şu anda Şap hastalığı genel olarak yaygın bir şekilde yok.”

    “DEPREM BÖLGELERİNDE YÜZDE YÜZ AŞILAMA YAPILAMADI”

    Ertürk, deprem bölgesinde hastalığın görülmesinin nedenlerini ise şöyle açıkladı:

    “Deprem bölgesinde görev yapan arkadaşlarımızın bir kısmı vefat etti. Diğer kısmının evleri dağıldı, göç etmek zorunda kaldılar. Fiziksel ve psikolojik olarak görevlerini yapamadılar. Bakanlık diğer illerden her bölgeye gönüllü veteriner hekim yolladı.  10-15 günlüğüne deprem bölgesine aşı yapmaya gitti o hekimler. Depremin olduğu illerde aşılama yapıldı ama çoğu ahırlar yıkılmış, üreticiler ölmüş olduğundan dolayı tahmin ediyorum o bölgelerde yüzde yüz aşılama yapılamadı. Oraya giden arkadaşlar çok zor koşullarda çalıştı. Bazılarına yol gösteren olmadı, nedenleri budur diye tahmin ediyorum.”

  • Sporsuz yaşamın tehlikeleri

    Sporsuz yaşamın tehlikeleri

    Bedensel ve zihinsel gelişime büyük katkısı olan spor, özellikle çocukların daha dengeli bireyler olmasını sağlıyor. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle teknolojik aletlerle yakın ilişkide olan çocukların spordan da uzak kalmaları çeşitli rahatsızlıklara yol açabiliyor. Kocaeli Şehir Hastanesi’nde görevli Spor Hekimi Uzm. Dr. Burak Fariz, anne ve babalara önemli uyarılarda bulundu. Çocukların mutlaka spora yönlendirilmesi gerektiğini kaydeden Fariz, “Mutlaka bir aktiviteye, futbol, basketbol, yüzme, jimnastik herhangi bir şey göndermek lazım. Hem zamanlarını değerlendirecekler hem sağlıklarını koruyacaklar hem de sonradaki yaşamları için düzenli egzersiz alışkanlığına sahip olacaklar” dedi.

    “Mutlaka bir aktiviteye katılmalılar”

    Okul çağındaki çocukların zaman zaman hareketsiz kaldığını ifade eden Burak Fariz, “Son dönemlerde çocuklar ders çalışmaları, çok evde olmaları, kış mevsimi sebebiyle de hareketli değillerdi. Özellikle de bilgisayar, tablet gibi şeyler daha da fazla hareketsiz kalmalarına sebep oluyor. Onları hem sosyal ortama sokabilmek hem hareket düzeylerini artırabilmek için mutlaka bir şeyler yapmak lazım. Okulun kapanmasıyla birlikte çokça da boş zamanları var. Mutlaka bir aktiviteye, futbol, basketbol, yüzme, jimnastik herhangi bir şey göndermek lazım. Hem zamanlarını değerlendirecekler hem sağlıklarını koruyacaklar hem de sonradaki yaşamları için bir alışkanlık, düzenli egzersiz alışkanlığına sahip olacaklar. Aileler yaz aylarında özellikle en çok buna ağırlık vermeli. Aynı zamanda kışın da vakit bulabildikleri zamanlar, ders çalışmaktan, arta kalan zamanlarda da bir şeyler yapmaları çok faydalı olur” diye konuştu.

    “Birçok hastalığa karşı koruyucu etkisi var”

    Uzm. Dr. Burak Fariz, egzersiz yapmanın hastalıklara karşı koruyucu olduğunu da belirterek, “Düzenli egzersiz yapmanın çocukların sağlıklarına genel olarak koruyucu etkisi var. Bir alışkanlık haline geldiği zaman tansiyon, diyabet, şeker hastalığı gibi birçok hastalığa karşı koruyucu etkisi var. Hatta son zamanlarda yeni çalışmalar bizim tahmin etmediğimiz Alzheimer gibi hastalıklara karşı koruyucu olduğunu da gösteriyor” şeklinde konuştu.

    “Her spor, her çocuğa uygun değil”

    Takım sporlarının çocuklar için sosyal bir ortam oluşturduğuna dikkat çeken Fariz, “Yazın çocuklara takım sporlarını öneririm. Sosyalleşme anlamında çok olumlu etkisi var ama her spor dalı, her çocuğa uygun değil. Sporda çocuğun yaşı, kilosu, aktivite düzeyi çok önemli oluyor. Kontak sporları yapanlar, karate, tekvando, judo gibi sporları yapanlar uygun yaş grubunda uygun kilo, uygun boy hesaba katılarak yapılması lazım. Her spor, her çocuğa uygun değil. Genel olarak bir hastalığı olmayan, sağlıklı bir çocuğun en azından bir futbol, basketbol, koşu, yüzme bunlardan birinde mutlaka gitmesini tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı.

    Çocukları büyük insan gibi düşünmemek lazım”

    Yapılan spor idmanlarının da çocuklara uygun olması gerektiğinin altını çizen Burak Fariz, “Spor idmanlarının çocukların yaşına uygun yapılması gerekir. Futbolda da, basketbolda da kuvvet antrenmanları çok önemli. Bunları mutlaka yapmanız lazım. Yapmadığınızda mutlaka bir eksiklik kalır ama çocukları büyük insan gibi düşünmemek lazım. Onlar aslında büyük insanların küçültülmüş halleri değil. Onların kendine uygun fizyolojileri, kas yapıları var. Ona göre planlama yapmak lazım. Uygun şekilde egzersiz yükü, antrenman yükü azaltarak yapılmalı. Bunda bir sakınca yok” sözlerine ekledi.

  • 72 yaşında tekrar hayata döndü

    72 yaşında tekrar hayata döndü

    Hastalığı 11 yıl önce baş gösteren ve o günlerde 61 yaşında olan Zilha Gazi, her geçen gün kendini daha yorgun hissediyor, sürekli uyuma isteği duyuyordu. Bir süre sonra sürekli yorgunluk ve uyku hali nedeniyle gözlerini açık tutmakta zorluk çekmeye başlayan Gazi, günlük rutin ev işlerini yapamaz, özbakımını dahi tek başına sağlayamaz duruma gelmişti. Tek başına ayağa kalkamayan, desteksiz yürüyemeyen, dışarı çıkamayan Gazi’nin konuşması o kadar bozulmuştu ki, söyledikleri zar zor anlaşılıyor duruma gelmişti. Gün geçtikçe genel durumu daha da bozulan Gazi, artık günün büyük bir kısmını uyuyarak geçirir olmuştu. 11 yıl boyunca birçok farklı doktor ve hastaneye başvuran yakınları, uyku hastalığı, Alzheimer, Parkinson ve depresyon başta olmak üzere sayısız farklı teşhis ve uygulanan değişik ilaç tedavilerine rağmen bir sonuç alamamıştı. Uygulanan onca tedaviye karşın Zilha Gazi’nin sağlık durumunda hiçbir iyileşme olmaması, zaman geçtikçe Gazi ve ailesinin karamsarlığa kapılmasına neden olmuştu.
    Zilha Gazi’nin hayatı özel hastanede gördüğü tedavi ile değişti. 61 yaşında başlayan uyku hali 11 yıl boyunca süren Zilha Gazi, Hastanede konulan Parkinson Plus Sendromu teşhisinin ardından uygulanan tedavi ile iki hafta içinde uyku halinden kurtuldu.

    Hayat arkadaşı hiçbir zaman pes etmedi

    Zilha Gazi’nin 50 yıldan uzun süredir hayat arkadaşı olan eşi Hasan Gazi’nin çabaları, bu sağlık hikayesinin yönünü değiştirmiş. Mormenekşe’nin sevilen simalarından Hasan Gazi, öğrenmeye çok meraklı, kararlı, azimli, engellerden yılmayan kişiliği ile karısının tekrar sağlığına kavuşabilmesi için yıllarca uğraşıyor, araştırıyor ve çareler aramaktan vazgeçmiyor. Gazi, Yakın Doğu Oluşumu’nun Yeniboğaziçi’nde yeni bir hastane açtığını duyar duymaz da farklı bir görüş alabilmek amacıyla Nöroloji bölümüne başvurmaya karar veriyor. Eşinin ve ailesinin hayatı da bu kararın ardından değişiyor. Nöroloji Anabilim Dalı Uzmanı Dr. Tansel Ünal ile olan randevusuna iki kişinin desteği ile zar zor gidebilen ve konuşmakta güçlük çeken Zilha Gazi’ye eşi Hasan Gazi yardım ediyor.

    “Doğru tanıda bilgi birikimi ve deneyim hayati önem taşıyor”

    Göz kapaklarını açmakta dahi zorlanan Zilha Gazi’nin belirti ve bulgularını dikkatle değerlendirdiğini anlatan Dr. Tansel Ünal, göz kapaklarını açmakta dahi zorlanan Zilha Gazi’nin belirti ve bulgularını dikkatle değerlendirdiğinde, şikayetlerin nedeninin Parkinson Plus sendromlarının bir alt tipi olduğu tespitine vardı. Zilha Gazi’ye bu yönde tedavi uygulamaya başladığını ifade eden Uzm. Dr. Tansel Ünal, “Doğru tanıda bilgi birikimi ve deneyim hayati önem taşıyor. Akabinde uygulanan ilaç tedavisi sayesinde, Zilha Gazi 15 gün gibi kısa bir sürede hayata yeniden gözlerini açtı” dedi.

    Artık kimsenin desteğine ihtiyaç duymadan yürüyor

    Uzm. Dr. Tansel Ünal’ın uyguladığı tedavi sayesinde hayata adeta yeniden doğan Zilha Gazi, artık tamamen normal bir hayat sürüyor. Kimsenin desteğine hatta bastona bile ihtiyaç duymadan yürüyebilen Gazi, kendi ev işlerini rahatlıkla yapabiliyor, eşi Hasan Gazi ile yürüyüşe çıkabiliyor. Geçtiğimiz günlerde evinde verdiği yemek davetinde hazırlıkları tek başına gerçekleştirdiğini belirten Zilha Gazi, bu mutluluğun tarif edilemez olduğunu söyledi. Eşi Hasan Gazi ise minnettarlığını “Mutluluğum sonsuz. Bunca yıl sonra karımın o güzel gözlerini yeniden görebilmemi sağladınız” ifadeleriyle dile getirdi.

    “İnsan ömrü uzadıkça nörodejeneratif hastalıklara yakalanma ihtimali artıyor”

    “Aslında her şey göz önündeydi. Hastanın yakınmalarını dinleyip, muayene bulgularını yorumlayınca, Zilha Hanım’da nörodejeneratif hastalıkların hareket ile ilgili sistemi (ekstrapiramidal sistem) etkileyen grubuna ait ‘Parkinson Plus Sendromlarının’ bir alt tipinin bulunduğu kanaatine vardım ve bu yönde tedavi uygulamaya başladım” ifadelerini kullanan Uzm. Dr. Tansel Ünal, nörodejeneratif hastalıkların çoğunlukla genetik bazı hazırlayıcı faktörlere bağlı olarak, sinir sisteminin belirli bölümlerinin zaman içerisinde yıpranması sonucu ortaya çıktığını ve çok çeşitli formlarda olabildiğini söyledi.
    Uzm. Dr. Tansel Ünal, tanı süreci ile ilgili yaptığı açıklamasında ise şu ifadelere yer verdi: “İnsan ömrü uzadıkça daha sık karşılaştığımız durumlar bunlar. Birçoğu net olarak tanımlanmış olsa da daha fazlası hala tanımlanmayı bekliyor. Birçok hastalık sık rastlanan belirtilere sahip olsa da, Zilha Hanım’ın rahatsızlığındaki gibi az rastlanan belirtilerle karşı karşıya kalındığında hekim karanlıkta kalıyor, yolunu bulmakta zorlanıyor. Bilgi birikimim ve deneyimlerim sayesinde belirtileri doğru yorumlayabildim. Ne mutlu ki, Zilha Hanım’ı sağlığına kavuşturabildik” ifadelerini kullandı.

    Tanı ve tedavi yaklaşımı, hasta özelinde planlanmalı
    Zilha Gazi’nin hastaneye başvurduğunda çok sayıda ilaç kullandığını, bu ilaçların kullanımının bir anda durdurulmasının mümkün olmadığını anlatan Uzm. Dr. Tansel Ünal, belli bir düzen ve aralıklarla eski tedavilerden uzaklaşılması için sürecin zamana yayıldığını anlattı. Aynı zamanda Zilha Gazi için yeni tedavi planı hazırlandığını ve ilaçlarında doz ayarlaması yapıldığını ifade eden Uzm. Dr. Tansel Ünal, her hasta özelinde doğru yaklaşım ve doğru tanının ardından tedavinin ayrıntılı ve titizlikle planlanmasının büyük önem taşıdığını belirtti.

  • Islak mayo hastalıklara sebep

    Islak mayo hastalıklara sebep

    Hemen her yaz döneminde sıklığı artan vajinal enfeksiyonlar, vajinal bölgede akıntı, kaşıntı, koku, yanma, cinsel ilişki sırasında ağrı gibi şikayetlerle kendini gösterdiğini ifade eden Kadın Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Müzeyyen Uyanık, “Yaz aylarında en sık yapılan yanlışlardan birisinin ıslak mayoyu üzerimizde kurutmaktır. Havuz ya da denizden çıkar çıkmaz değişim yapıp kuru yedek mayo kullanmak vajinal enfeksiyon sıklığını azaltacaktır. Hemen her yaz döneminde sıklığı artan vajinal enfeksiyonlar, vajinal bölgede akıntı, kaşıntı, koku, yanma, cinsel ilişki sırasında ağrı gibi şikayetlerle kendini göstermektedir. Kadınlara rahatsızlık veren bu şikayetler önlenebilir. Bu yolda uzman önerilerine uymak önem taşımaktadır.

    Vajinal temizlik yaparken mutlaka önden arkaya doğru temizlik yapılmalıdır. Çünkü, arka bölgedeki bakteriler vajina girişinde enfeksiyon artışı açısından tehdit oluşturur. Yazın kapalı kalan genital bölgenin ıslak ve nemli olması vajinal enfeksiyonda artışa yol açmaktadır. Bu sebeple günlük iç çamaşırı değiştirilmeli, enfeksiyon durumunda ise değişim sıklığı artırılmalı, günde birkaç kez değişim uygun olmaktadır. İç çamaşırı tercihimiz hava alan pamuklu iç çamaşırı yönünde olmalı ve mümkünse ütülenmelidir. Her bireyin cilt yapısı farklı olmakla birlikte parfümlü koku içeren ürünler alerji, ciltte kuruluk, tahrişe yol açabilir. Bu da enfeksiyonu tetikleyebilir. Deterjan tercih ederken parfümlü ürünlerden kaçınmak gereklidir. Yaz aylarında genital bölgedeki tüylerden bazen hızlıca kurtulmak gerekebilir. Sık sık genital bölgeye tüyler sebebiyle uygulama yapmak şart olabilmektedir. Bu durumda kullanılan jilet maalesef ki kıl köklerinde iltihaplanmalara, apselere yol açabilmektedir. Bu nedenle ağda ve lazer epilasyon tercih etmek daha doğru bir seçenek olacaktır” dedi.

    Son zamanlarda akıntı olacağı korkusu ile günlük ped tercihi artmış durumda fakat saatte bir olacak kadar sık değişim yapılamadığında, genital bölgede ıslaklık ve nem ortamı arttığı için vajinal enfeksiyonlarda artışa yol açtığını belirten Uyanık, ”Sık değişim yapılamayacaksa günlük ped kullanımını önermemekteyiz. Yaz aylarında en sık yapılan yanlışlardan biridir ıslak mayoyu üzerimizde kurutmak. Havuz ya da denizden çıkar çıkmaz değişim yapıp kuru yedek mayo kullanmak vajinal enfeksiyon sıklığını azaltacaktır. Pamuklu giysiler hava alması daha rahat olduğu için tercih edilmeli ve dar giysilerden kaçınmalıyız. Genital bölge temizliğinde vajinal ph dengesini bozmamak adına vajinal duştan kaçınmalıyız. Ph dengesi uygun vajinal dezenfektanlar kullanılabilir. Adet döneminde kullanılan ped değişim sayısı arttırılmalıdır. İlişki sırasında kondom kullanımı da her iki bireyi enfeksiyonlardan korumak için tercih edilmelidir” diye konuştu.

  • Kene ısırmasında dikkat

    Kene ısırmasında dikkat

    Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sırrı Kar, kene ısırmasıyla ortaya çıkan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığının yaz aylarında etkisini artırdığını hatırlatarak, vatandaşların özellikle aşırı sıcaklarda dikkatli olmalarını istedi.

    Kar, kene ısırmasının KKKA hastalığına neden olduğunu, bu hastalıkta erken müdahalenin hayat kurtardığını söyledi.

    Kenenin vücuda yapışmasının ardından ilk 3 saatte hastalık riskinin çok düşük olduğunu ifade eden Kar, fark edilmesi durumunda keneye kesinlikle elle müdahale edilmemesi uyarısında bulundu.

    Uzman müdahalesi ile kenenin insan vücudundan çıkarılması gerektiğini vurgulayan Kar, “Kenelerin koparıldığı yerdeki kanamaya elle temas edilmesi bile gözle görülmeyen bir odaktan bile virüs girişine neden olur. İğne deliğinden daha küçük bir odaktan da olsa vücuda giriş yapan virüs hastalık yapar.” diye konuştu.

    KKKA hastalığına yol açan kenenin diğer kenelere göre daha büyük boyutlu olduğunu anımsatan Kar, vücuda yapışması durumunda fark edilebileceğini bildirdi.

    Özellikle tarım ve hayvancılık yapan vatandaşların daha fazla risk altında olduğunu dile getiren Kar, şunları kaydetti:

    “KKKA hastalığı riski aslında bahçesine bağına gidip gelen kişilerde daha çok oluyor. Vatandaşların mutlaka dönüşte bütün vücutlarını incelemeleri gerekir. Bu hastalığa neden olan büyük bir kenedir. Elle vücudunuza dokunduğunuzda bile fark edersiniz. Gözden kaçmasının imkanı yok. Keneyi görür görmez müdahale etmek gerekir. Kene bekledikçe virüs verir. İlk 3 saat risk çok düşüktür. 6 saat müdahale edilmeyen kene vücuda virüs enjekte eder. O nedenle üzerinizde bir kene varsa mümkünse bir sağlık kuruluşuna başvurup, bunu çıkartmakta fayda var.”

  • Kronik hastalığı olanlar dikkat

    Kronik hastalığı olanlar dikkat

    Acıbadem Kayseri Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Seçil Demir, yaz ayları için kronik hastalığı bulunan vatandaşlara yaptığı uyarılarda, “Kronik hastalığı olan hastalarımız yaz aylarını sağlıklı geçirmek için kontrollerini önceden yaptırmalı” dedi.

    Acıbadem Kayseri Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Seçil Demir, vatandaşları hava sıcaklığının arttığı 12.00-15.00 saatleri arasında dışarı çıkmamaları yönünde uyardı. Diyabet, hipertansiyon ve kronik böbrek yetersizliği gibi hastalıkları bulunan hastaların yaz döneminin gelişiyle birlikte sıvı açığının daha fazla hale geldiğine dikkat çeken Dr. Demir, “Bu hastalarımızın sıvı tüketimlerine dikkat etmelerini, ilaçlarını düzenli kullanmaları ve hava sıcaklığının arttığı 12.00-15.00 saatleri arasından çıkmaları gerekiyorsa önleyici kıyafetler giyerek çıkmalarını öneriyorum” dedi.

    Bunun dışında yazın gelmesiyle birlikte metabolizmada hızlanma olabileceğine değinen Dr. Demir, “Bahar yorgunluğu, baharın vermiş olduğu bitkinliği atabilmek için kullandığımız, çeşitli takviyelerimiz var. Eğer hastalarımızda yorgunluk, bitkinlik, sabahları kalkarken uyanamama ya da kendilerini kötü hissetmeleri ile ilgili bir semptom varsa ve kan tahlillerine de bakılıp, herhangi bir olumsuz durum çıkmadıysa gerekli takviyeler yapılmalıdır” şeklinde konuştu.

    “Güneş çarpmasına da dikkat etmek gerekir”
    Dr. Demir, yaz aylarında meydana gelecek olumsuz durumlar için bir uzmana başvurulması gerektiğini söyleyerek, “Kronik hastalığı olan hastalarımız yaz aylarını sağlıklı geçirmek için kontrollerini önceden yaptırmalarını, kontrollerinde bir sıkıntı çıkmadığı halde kendilerini yorgun ve bitkin hisseden hastalarımızın da önermiş olduğum tedavilerin uygulanması için bize başvurmalarını öneririz” diye konuştu.
    Bununla birlikte güneş çarpması olarak da bilinen hipertermi durumundan bahseden Demir, “Uzun süre yüksek sıcaklığa maruz kalan, yoğun fiziksel aktivitede bulunan veya ilaç kullanımının bir sonucu olarak ortaya çıkan hipertermi, vücuttaki ısı düzenleme mekanizmalarının yetersiz kalması ve böylece aşırı ısınması durumudur” dedi.
    Vücut ısısının 40 derece üstüne çıktığı durumlarda güneş çarpması görüldüğünü belirten Dr. Demir, bu durumun kalp, beyin, böbrekler ve kas dokusunda ciddi hasara yol açacağını, bu nedenle ölüm ve komplikasyon riskini azaltmak için tedavinin çok hızlı sürdürülmesi gerektiğini dile getirdi.

  • Yaz hastalıklarına dikkat

    Yaz hastalıklarına dikkat

    Çocukların sıcak yaz aylarında dışarda geçirdiği zamanın artması ile güneş çarpması, yanık, isilik gibi rahatsızlıklar çok daha sık görülüyor. Aynı zamanda deniz ve havuzların kullanılması ile birlikte boğulma tehilikesine karşı da ebevynlerin dikkatli olması gerekiyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Zeynep Cerit, çocuklarda yaz aylarında daha sık görülebilecek sağlık sorunlarıyla ilgli bilgiler verdi. Dr. Zeynep Cerit, “Koşup oynarken düşme ya da çarpmaya bağlı travmalar yaşanabilir. İshal, kusma atakları, böcek, sinek ısırıkları, arı, yılan ve akrep sokmaları yaz aylarında çocuklarda sık görülen durumlardır. Dışarıda vakit geçirmek, bahar tatilleri veya yaz tatilleri için ortak bir faaliyettir. Ancak güneş ışınlarına karşı koruma sağlamayı unutmamak gerekiyor. Çocuklar yetişkinlere göre daha hassas olduklarından özellikle çocukların güneş ışınlarından korunmaları gerekiyor” ifadesini kullandı.

    Tekrarlayan güneş yanıkları cilt kanserine neden olabilir

    Yaz aylarının en sık karşılaşılan durumlarından güneş yanmaları, diğer yanmalarda olduğu gibi ciltte kızarma, sıcaklık artışı ve acı oluşturur. Zeynep Cerit, şiddetli vakalarda, kabarma, ateş, titreme, baş ağrısı gibi durumların da görülebileceğini söyledi. Cerit, çocukların şemsiye altında veya gölgede tutmanın bile zaman zaman güneş ışınlarından korumaya yetmediğini vurgulayarak, “Ultraviyole ışınları, özellikle bir yaşın altındaki bebeklerin cildini olumsuz şekilde etkiler. Tekrarlayan güneş yanıklarının ileride cilt kanserine neden olabildiği biliniyor. Güneş yanığında en iyi tedavi yöntemi korunmaktır” dedi.

    Çocuk güneş kremleri en az otuz faktörlü olmalı

    Koruyucu kremlerin sadece güneşten korunmak için değil sürekli olarak kullanılması gerektiğini söyleyen Cerit, bebeklere sıcak havalarda dışarıda gezdirilirken bile krem sürülmesi gerektiğini belirtti. Güneş ışınlarının gölgede bile çocuklara ve hassas ciltli bebeklere yansıyarak olumsuz etkilediğini söyleyen Cerit, güneş kremlerinin en az otuz koruma faktörlü olması gerektiğini ve aynı zamanda kullanılan kremlerin içerisinde katkı maddesinin bulunmaması gerektiğini vurguladı. Güneş kreminin etkili olması için otuz dakikada bir yenilenmesini öneren Cerit, “Bir bebek güneş yanığı olursa, etkilenen bölgeye soğuk kompres uygulayın. Buzu direk olarak cilde temas ettirmemeye özen gösterin” dedi.

    Cerit güneş kremi kullanımına dair şu uyarılarda da bulundu: “Uygulamadan önce, alerjik reaksiyon için çocuğunuzun sırtındaki küçük bir alanda güneş koruyucuyu test edin. Göz kapaklarına sürmekten kaçının, kremi göz çevresine dikkatlice uygulayın. Yeterli güneş kremi uyguladığınızdan emin olun. Her bir saatte bir güneş koruyucu uygulayın veya yüzdükten ya da terledikten sonra tekrarlayın. Çocuğunuzda kızarma, ağrı veya ateşle sonuçlanan güneş yanıkları varsa mutlaka çocuk doktorunuza başvurun.”

    Yaz aylarında gözlük, şapka, şemsiye ve pamuklu ince giysilerin kullanılmasını da öneren Cerit şöyle devam etti: “Bebeğinizi bir ağacın, şemsiyenin veya bebek arabasının gölgesinin altına taşıyın. Güneş yanığını önlemek için boynu gölgeleyen kenarlı şapkaları kullanın. Kolları ve bacakları kaplayan hafif, pamuklu kıyafetler giydirin.” Çocukların güneşten tamamen mahrum bırakılmaması gerektiğini de söyleyen Cerit, D vitamininin birçok hastalıkta etkili bir koruyucu olduğunu ve güneş koruyucuları kullanmadan önce çocukların en azından kol ve bacakların 15-20 dakika güneş ışınları ile direk temas ettirilmesi gerektiğini belirtti.

    Zararlı ultraviyole ışınlarına maruz kalmaya karşı ilk ve en iyi savunma yönteminin güneşten korunmak olduğunu söyleyen Cerit, mümkün olduğunca gölgede kalınması ve özellikle güneş ışınlarının dik olduğu saatler olan sabah on bir ile akşam dört arasında güneşe çıkmamaya özen gösterilmesi gerektiğini belirtti.

    Deniz ve havuzlarda yutulan mikroplu sular ishale yol açabilir

    Özellikle yaz mevsiminde çocuklarda sık görülen sağlık sorunlarından birinin de ishal olduğunu söyleyen Cerit, üç aydan büyük bebek ve çocuklar için 24 saatte üçten fazla sulu ve fazla miktarda dışkılamanın ishal olarak tanımlandığını belirtti. Üç aydan küçük bebeklerde isal tanımının günde altı veya yedi defadan fazla bezden taşacak kadar bol ve sulu dışkı olduğunu söyleyen Cerit şöyle devam etti: “Sıcak havalarda ishal en fazla beş yaşın altındaki çocukları etkiliyor. İshalin çocuklarda yaz mevsiminde artış göstermesinin birkaç nedeni vardır. Bunların en önemlisinin sıcak havalarda enfeksiyonu oluşturan virüs ile bakterilerin besinlerde kolay ve hızlı bir şekilde üreyebilmeleridir. İshale neden olan bir başka önemli etken ise hijenik olmayan içme sularının içerdikleri mikroplardır. Bunların yanı sıra çocukların deniz ve havuzlarda yuttukları mikroplu sularda ishale yol açabilir.”

    İshal tedavinde su kaybının önlenmesi önemli

    İshalin tedavisinde su kaybının önlenmesinin önemli olduğunu söyleyen. Zeynep Cerit, ishal olan çocuklara sıvı olarak su, ayran ve taze sıkılmış meyve suyu verilmesi gerektiğini belirtti. İshal olan çocuklara bu dönemde bolca anne sütününde verilmesi gerektiğini söyleyen Cerit, hastalık süresince muz, şeftali, katı besinlerden yağsız makarna, pirinç pilavı ve haşlanmış patates tüketilmesi gerektiğini belirtti. Hazır meyve suları, şeker ve çikolata gibi besinlerin ishal döneminde tüketilmemesi gereken besinler arasında yer alıyor” diye konuştu

    İshalden korunmanın yolu hijyen

    Yaz aylarında yaşanacak ishal hastalığına karşı alınması gereken önlemler hakkında bilgi veren Cerit, kirli deniz ve havuz suları ishale neden olabildiğinden tatil yerlerinin hijyen ve temizliğine dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. El temizliğinin çok önemli olduğunu söyleyen Cerit, ambalajlı ürünlerin tüketilmesi gerektiğini ve açık büfelerde sunulan yiyeceklere dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. İçme sularının ve yiyeceklerin yıkandığı suların temiz olmasına da özen gösterilmesi gerektiğini söyleyen Cerit, buzlu içecekler içerisinde konulan buzların yapıldığı suların temiz olmama durumuna karşı içeceklerin içerisine buz konulmadan tüketilmesi gerektiğini belirtti.

    Burun kanamaları sıklaşabilir

    Burun kanaması ve böcek ısırıklarının ciltte neden olduğu yaraların da çocuklarda görülen yaz sorunların olduğunu hatırlatan, Cerit, burun kanaması yaşayan çocukların başlarının geriye doğru atılmaması gerektiğini hatırlatarak burnu kanayan çocukların kafasının öne doğru eğilmesi ve burun kökünün bastırılması gerektiğini belirtti. İsilik yaşanması durumunda isiliğe yönelik olarak her gün ılık suyla banyo yapılması ve pamuklu ince kıyafetlerin giydirilmesi gerektiğini de söyleyen Cerit, yaz aylarında sinek ve böcek sokma olaylarının sık yaşandığını hatırlattı. Kapalı ortamlarda kimyasal madde içeren sinek ve böcek öldürücülerin kullanılmasının çocuklara zarar verdiğini söyleyen Cerit, bu yüzden özellikle bebekleri sineklerden korumak için odanın içerisine ya da vücuda sürülen kimyasallar yerine doğal koruyucuların yada cibinliklerin kullanılması gerektiğini söyledi.

    “Havuz yerine denizi tercih edin”

    Havuz yerine denizin tercih edilmesinin daha sağlıklı olabileceğini de belirten Zeynep Cerit, havuzların daha çok bakteri ve virüsün yaşaması için elverişli ortamlar olduğunu bu nedenle cilt, kulak enfeksiyonları, hapatit A ve göz hastalıklarının sıkça neden olabileceğini söyledi. Havuz yerine denizin tercih edilmesi ile bu tür enfeksiyonların riskini azaltmanın mümkün olduğunu söyleyen Cerit, havuzun tercih edilmesi durumunda havuz kenarında çıplak ayakla dolaşılmaması, kulaklara tıkaç konması ve havuz öncesi ve sonrası duş alınması gerektiği uyarılarında bulundu.

  • Enes’in nadir görülen hastalığı

    Enes’in nadir görülen hastalığı

    Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi Dehliz köyü Bölükçam Mahallesi’nde yaşayan 20 yaşındaki Enes Cenneter, 15 yaşından itibaren ortaya çıkan ve yaşamını zorlaştıran hastalığından kurtulmak istiyor.

    Herkesin 40 yaşında gösterdiğini söylediğini belirten Cenneter, bu hastalıktan kurtulmak isteyerek, tedavisi varsa olmak istediğini söyledi.

    “Hastalığımın akraba evliliğinden kaynaklı bir hastalık olduğunu söylüyorlar. Pachydermoperiostosis adında bir hastalık. Ellerde, ayaklarda ve bacaklarda büyüme oluyor. Alnımda kırışma ve yaşlı bir görüntü oluşturuyor. Doktorlar akraba evliliğinden dolayı olduğunu, genlerde kalıcı imitasyona uğrayan zararlı genler almışım, hem anneden hem babadan.” diyen Cenneter, günlük yaşantısında bacaklarında sürekli ağrı hissettiğini anlattı.

    Yüzünün görüntüsünün kendisini olumsuz etkilediğini anlatan Cenneter, “Ben fazla yürüyemiyorum. Dondurma dükkanında çalışıyorum. Ayakta kaldığım için çok fazla ağrı, sızı oluyor. Müşteriler geldiği zaman yüzüme ne olduğunu soruyorlar. Bana garip bakıyorlar. Durumumu herkese izah edemiyorum. 20 yaşındayım ama herkes bana 40 yaşındaymışım gibi muamele gösteriyor.” ifadelerini kullandı.

     

  • 120 köye “şap” karantinası

    120 köye “şap” karantinası

    Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli, Devrek ve Gökçebey ilçelerine bağlı bölgelerde şap hastalığı tespit edildi. Hastalık sebebiyle 120 köy karantinaya alındı.

    Şap hastalığı görülen bölgelerin 3 kilometre çevresi koruma bölgesi ilan edilirken, 10 kilometrelik alandaki köyler gözetim altına alındı.

    Şap hastalığı tespit edilen bölgelere hayvan giriş ve çıkışlarına izin verilmiyor. Koruma ve gözetim altına alınan bölgeler levhalarla işaretlenirken, ekiplerin çalışmaları sürüyor.

    Şap hastalığı çıkan bölgelerde temizlik ve dezenfeksiyon işlemleri yapılıyor.

    İl genelinde olduğu gibi Çaycuma ilçesinde de aşılama işlemleri devam ediyor.

    Hiç vakaya rastlanılmayan ilçede 2023 yılının ilkbaharına kadar 18 bin 645 hayvanın aşılandığı belirtilirken, aşılama gerçekleşme oranı yüzde 96,61 oldu.