Etiket: hastalık

  • Hiç tedavi görmeden AIDS’i yendi

    Hiç tedavi görmeden AIDS’i yendi

    İlk defa ortaya çıktığı 1980’li yıllardan bu yana 30 milyonu aşkın hayatını kaybettiği ölümcül AIDS hastalığı, tüm dünyada yayılmaya devam ediyor. Şu anda 25 bini Türkiye’de olmak üzere küresel olarak 38 milyon AIDS ile yaşıyor. Bilim insanları, bu hastalar için umut veren bir araştırma yayımladı. Arjantinli 30 yaşındaki bir kadın hastanın kendi bağışıklığı sayesinde HIV virüsünü yendiği açıklandı. Tıp dünyasının konuştuğu olayda, ayrıca kadının hiçbir tedavi görmediği belirtildi.

    HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü), doğrudan bağışıklık sistemine zarar veren bir virüs olup bu virüsü taşıyan insanlar “HIV pozitif” olarak adlandırılıyor.

    HIV, vücut direncini azaltarak insanların kolayca hasta olmasına neden olur. AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) ise HIV virüsünün bağışıklık sistemini zayıflatmasından sonra ortaya çıkan hastalığa deniliyor. AIDS, tedavi edilmediğinde genellikle ölüme neden oluyor.

    HİÇBİR TEDAVİ GÖRMEDİ

    Bilim insanları, AIDS’ten kendi bağışıklık sistemi ile kurtulan ikinci bir hasta bulduklarını açıkladı. Adı açıklanmayan 30 yaşındaki kadın hastanın ayrıca, hamilelik dönemi dışında hiçbir tedavi görmediği belirtildi.

    Uluslararası bilim insanları kibi Annals of Internal Medicine adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırmada, aslen Arjantin’in Esperanza kentinden olan hastanın AIDS teşhisinin 8 yılın ardından vücudunda hastalık yapacak kadar HIV virüsüne rastlamadıklarını açıkladı.

    BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ AIDS’İ YENEN TARİHTEKİ İKİNCİ KİŞİ

    Bununla birlikte, yeni çalışmadaki adı açıklanmayan kadının, kök hücre nakli veya başka bir tedaviden yardım almadan, AIDS’ten kurtulduğu bilinen ikinci hasta olarak tarihe geçti. Bunu başardığı belirtilen diğer hasta, Loreen Willenberg adında 67 yaşındaki ABD’li bir kadındı.

    TEDAVİ İÇİN UMUTLAR ARTTI

    Çalışmanın baş yazarı olan Massachusetts General Hospital ve Harvard Ragon Enstitüsü’nden Dr. Xu Yu, “AIDS için için sterilize edici bir tedavi, daha önce yalnızca kemik iliği nakli yapılan iki hastada gözlemlendi.

    Çalışmamız, böyle bir başarıya kemik iliği nakli olmadan doğal enfeksiyon sırasında da ulaşılabileceğini gösteriyor. Söz konusu hasta, HIV enfeksiyonu için bir tedavi bulmanın zor olmadığını ve ‘AIDS’siz bir nesil’ elde etme umutlarının nihayetinde başarılı olabileceğini kanıtlıyor” dedi.

    Araştırma kapsamında Dr. Yu, Dr. Natalia Laufer ve meslektaşları, 2017-2020 yılları arasında AIDS hastası kadından alınan kan örneklerini analiz etti. Kadının, Mart 2020’de bir bebeği oldu ve bilim insanlarına plasenta dokusu toplamasına da izin verdi.

    Hastaya ilk olarak Mart 2013’te HIV teşhisi kondu. Araştırmacılar, kadının hamile kaldığı 2019 yılına kadar hiçbir tedavi görmediği söyledi. Hamileliğin ikinci ve üçüncü trimesterlerinde altı ay boyunca tenofovir, emtrisitabin ve raltegravir ilaçları ile tedaviye başladığı aktarıldı. Ancak, Kadın bebeği HIV negatif doğunca tedaviyi bıraktı.

    Ardından, kadının kanındaki ve doku örneklerindeki milyarlarca hücrenin analizi, daha önce HIV ile enfekte olduğunu gösterdi, ancak analiz sırasında araştırmacılar, kopyalanabilecek sağlam bir virüs bulamadılar.

    “FARKLI BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI ETKİ ETTİ”

    Öte yandan bilim insanları, hastanın vücudunun AIDS’ten nasıl kurtulduğuna tam olarak emin olamadıklarını söyledi.

    Dr. Yu, “Bunun farklı bağışıklık mekanizmalarının bir kombinasyonu olduğunu düşünüyoruz. T hücreleri muhtemelen dahil oldu. Doğuştan gelen bağışıklık mekanizması da bu duruma katkıda bulunmuş olabilir” dedi.

    Öte yandan, Birleşmiş Milletler’in (BM) bildirdiğine göre, dünya genelinde şu anda 38 milyon AIDS hastası bulunuyor. Türkiye’de ise yaklaşık 25 bin HIV tanısı alan hasta bulunuyor. Her yıl ortalama bir buçuk milyon kişi AIDS’e yakalanırken, yaklaşık bir milyon kişi bu nedenle ölüyor.

  • Demans (bunama) hastalığına karşı aşı geliştirildi

    Demans (bunama) hastalığına karşı aşı geliştirildi

    İngiltere’de yer alan Leicester Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, demans (bunama) hastalığının ilerlemesini durdurabilecek, hatta hastalığı önleyebilecek bir tedavi geliştirdiklerini duyurdu. Doz başına 15 sterline (yaklaşık 200 lira) mal olan aşının, beyinde hafıza kaybına bağlı zararlı protein birikintilerinin oluşmasını önleyerek çalıştığı açıklandı. Farelerde gerçekleştiren denemelerde demasın etkilerinin tersine döndüğünü bildiren uzmanlar, insanlardaki denemelerin çok yakında başlayacağını açıkladı.

    DÜNYADA 55 MİLYONU AŞKIN DEMANS HASTASI VAR

    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre; dünyada 55 milyonu aşkın demans (bunama) hastası bulunuyor. Bu sayının 2030 yılına kadar 78 milyona çıkması bekleniyor. İnsanların yaşam kalitesini önemli derecede düşüren bu hastalıkta erken teşhis büyük bir önem taşıyor.

    İngiliz bilim insanları, demans hastalığına karşı büyük bir adım attı ve bir aşı geliştirdiklerini duyurdu.

    YENİ ANTİKOR TANIMLANDI

    Bilim insanları demans hastalığının, amiloid beta adı ve doğal olarak oluşan proteinlerin beyinde plaklar oluşturmasıyla meydana geldiğini açıkladı. Araştırmacılar, kısaltılmış toksik amiloid beta formuna bağlanan ve moleküllerin plaklar oluşturmak üzere bir araya gelmesini önleyen TAP01-04 adlı bir antikor tanımladı.

    Bu antikor, umut verici yeni tedavinin temelini oluşturuyor. Alzheimer hastalığı olan fareler üzerinde yapılan denemeler, antikorun, daha az plak oluştuğu için beyin hücrelerinin işlevini geri kazanmaya yardımcı olduğunu ve hafızayı iyileştirdiğini buldu.

    AŞI YAKINDA GELEBİLİR

    Bununla birlikte çalışmanın arkasındaki araştırmacılar, vücudu TAP01-04 antikorları üretmesi için tetikleyen ve yıl gibi kısa bir sürede demans riski yüksek insanlara sunulabilecek bir aşı üzerinde çalıştıklarını söyledi.

    Ekip, farelerde yapılan çalışmalarının, yalnızca oluşmuş plakları tedavi etmek yerine, Alzheimer’ın ilk etapta önlenebileceğini gösterdiğini söyledi.

    Çalışmayı yürüten Prof. Dr. Mark Carr, “Çalışma hala erken bir aşamada olsa da, bu sonuçlar insan klinik deneylerinde tekrarlanırsa, devrim niteliğinde olabilir. Bulgular, demansını yalnızca semptomlar tespit edildiğinde tedavi edilebileceğini değil, aynı zamanda semptomlar ortaya çıkmadan önce de önlenebileceğini gösteriyor.

    YAN ETKİSİ BULUNMUYOR

    Diğer taraftan, Almanya’daki Göttingen Üniversitesi Tıp Merkezi’nden yardımcı yazar Profesör Thomas Bayer, “Klinik deneylerde, beyindeki amiloid plakları çözen potansiyel tedavilerin hiçbiri demans semptomlarını azaltma açısından çok fazla başarı göstermedi.

    ‘Bazılarında olumsuz yan etkiler bile yaşandı. Bu yüzden farklı bir yaklaşıma karar verdik. Farelerde, çözünür amiloid betanın budanmış biçimlerini nötralize edecek, ancak ne proteinin normal biçimlerine ne de plaklara bağlanmayacak bir antikor belirledik” diyerek çalışmanın önemine vurgu yaptı.

    Öte yandan çalışmanın, tıbbi araştırma yardım kuruluşu LifeArc ile ortaklaşa yürütüldüğü bildirildi. Araştırmanın tüm sonuçları Molecular Psychiatry dergisinde yayımlandı.

  • Prof. Dr. Bağış: “Covi̇d-19 Aşıları Kısırlık Yapmaz, Hastalık İkti̇darsızlık Yapar”

    Prof. Dr. Bağış: “Covi̇d-19 Aşıları Kısırlık Yapmaz, Hastalık İkti̇darsızlık Yapar”

    Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanlığı Üreme Genetiği Uzmanı Prof. Dr. Haydar Bağış, halk arasında dilden dile dolaşan ‘Covid-19 aşıları kısırlık ve iktidarsızlığa neden oluyor’ şeklindeki ifadelerinin doğru olmadığını kaydetti.

    Prof. Dr. Haydar Bağış, Covid-19 aşılarıyla ilgili halk arasında dilden dile dolaşan kısırlık ve iktidarsızlık sözlerinin sadece bir hurafe olduğunu belirterek, bilimsel bir dayanağının olmadığını söyledi.

    Yapılan aşıların özellikle erkeklerde iktidarsızlığa ve kısırlığa neden olmadığının bilimsel araştırmalar ile ortaya konulduğunu belirten Bağış, tam aksine Covıd-19 hastalığının iktidarsızlık yapabileceğinin altını çizdi.

    Bağış, dünyada bilim insanlarının yaptığı araştırmalarda sosyal medyada dolaşan efsanelerin aksine, Covıd-19 aşıları erektil disfonksiyona ve erkek kısırlığına neden olmayacağını belirterek, “Miami Üniversitesi’ndeki doktorlar ve araştırmacılar tarafından yapılan son araştırmalarda, erken bulgular, ne Pfizer ne de Moderna mRNA aşısının erkek doğurganlığını etkilemediğini göstermektedir. Ekip tarafından yapılan ek araştırmalar, 45 erkek üzerinde yapılan bir araştırma, Pfizer ve Moderna mRNA aşılarının erkek üreme sistemi için güvenli göründüğünü gösterdi” dedi.

    Bağış açıklamasının devamında, “Aşı tereddüdünün bir nedeni, birçok kişi arasında Covıd-19 aşılarının erkek üreme sistemini etkileyebileceği algısıdır. Bu araştırma tam tersini gösteriyor. Aşının erkeğin üreme sistemine zarar verdiğine dair bir kanıt yok. Ancak aşıyı görmezden gelip aşı olmamak ve Covıd-19’a yakalanmak çok kötü ciddi sonuçlar oluşturabilir” diye konuştu.

  • ‘Covid-19 geçiren kişi, 3 ay hastalıktan korunabilir’

    ‘Covid-19 geçiren kişi, 3 ay hastalıktan korunabilir’

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, “Covid-19’u geçiren bir kişi teorik olarak 3 ay kadar bu hastalıktan korunabilir. Ama 3 ay geçtikten sonra vücudunuzda yeterli bir antikor oluşmamışsa yeniden hastalığa yakalanabilirsiniz, eğer tedbirsiz davranırsanız” dedi.

    Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği Eğitim Görevlisi, Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Doç. Dr. Kayıpmaz, Covid-19 geçirmiş kişilerin 2’nci ve 3’üncü kez hastalığa yakalanmalarını değerlendirdi. Doç. Dr. Kayıpmaz, Covid-19’u geçirip iyileştikten sonra aradan belli bir zaman geçtikten sonra kişinin 2’nci kez bu virüsle karşılaşabildiğini kaydetti. Doç. Dr. Kayıpmaz, “Burada tabii ki kişisel farklılıklar önemli. Kişilerin geliştirmiş olduğu antikor cevabı ve bunun süresi önemli. Şu an için 3 ay ila 6 ay arasında; geçirdikten sonra antikorların koruyucu olduklarını dair çalışmalar var. Covid-19’u geçiren bir kişi teorik olarak 3 ay kadar bu hastalıktan korunabilir. Ama bu, ‘Covid-19’u geçirdiniz ve siz artık rahatça gezebilirsiniz’ anlamına gelmiyor. Eğer siz yine her zaman söylediğimiz o kurallara riayet ederseniz yeniden bir virüsle karşılaşma olasılığınızı en aza indirirsiniz. Doğal olarak 2’nci kez karşılaşsanız dahi düşük miktarlı bir virüsle; vücudunuzda antikorlar virüsle mücadele edecek şekilde hazır bir halde durur. Ama 3 ay geçtikten sonra vücudunuzda yeterli bir antikor oluşmamışsa yeniden hastalığa yakalanabilirsiniz, eğer tedbirsiniz davranırsanız. Hatta bu sürenin bazı çalışmalarda 45 güne kadar inebildiği düşünülüyor. Ama şuanda esas olarak uluslararası kuruluşlar da biz de 3 aylık süreyi esas alıyoruz. Yani Covid-19’u geçirdikten sonra teorik olarak 3 ay kadar süreyle bağışıklık sisteminin aktif bir şekilde devam ettiğini ön görüyoruz” diye konuştu.

    ‘MASKE, MESAFE VİRÜS YÜKÜNÜ EN AZA İNDİRİR’

    Doç. Dr. Kayıpmaz, kişiler arası bağışıklık sistemi yanıtının birbirinden çok farklı olduğunu belirterek, “Aslında antikor düzeylerinin hastalığı hafif veya belirti vermeden yani asemptomik olarak atlatan kişilerde dahi antikor düzeyinin belirli bir seviyeye ulaşabildiği bulunmuş. Her kişinin virüsle karşılaştığı durumda verdiği antikor yanıtının derecesi birbirinden farklı; ama bu noktada virüs yükü de önemli. Biz hastalığı geçirmiş dahi olsak bu tedbir önlemlerine uymak durumundayız. Bizim vatandaş olarak buradan çıkaracağımız sonuç hastalığı geçirmiş olsak da bizim vücudumuzda antikor seviyesi belli bir düzeyin üzerine çıkmış olsa da biz yine tedbirlere uymak durumundayız. Çünkü maske, fiziki mesafe dediğiniz önlemler aslında sizin karşılaştığınız virüs yükünü en aza indiren yöntemler. Bunlar aslında sizi teorik olarak güvende tutan ve sizi virüs parçacıklarından uzaklaştıran kaba tanımlar. Karşılaştığınız virüs miktarını aza indirmeyi de fiziki mesafe ve maske kuralı sağlıyor. Hastalığı geçiren kişi ‘Ben bu hastalığı geçirdim; nasıl olsa vücudumda antikor oluştu ve ben artık tedbirsiz bir şekilde dışarıya çıkabilirim, nasıl olsa ben artık güvencedeyim’ diye düşünmemeli. Maskeye, mesafeye, temel temizlik kurallarına ve kalabalıklardan kaçınmaya mutlaka dikkat etmeli” ifadelerini kullandı.

  • “Türkiye’de hastalığın şiddeti azalmadı”

    “Türkiye’de hastalığın şiddeti azalmadı”

    SağlıkBakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Doç. Dr. Sema Turan, virüsün hastalar üzerinde ilk çıktığı zamanki etkisiyle şu anki etkisinin değişmediğini belirterek, “Hastalığın şiddeti azalmadı. Solunum açlığı çeken hastalarla yoğun bakımda mücadele eden bizler olayın ne kadar dramatik ve kötü olabileceğini görüyoruz” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi ve Ankara Şehir Hastanesi Yoğun Bakım Uzmanı Doç. Dr. Sema Turan, son zamanlarda artan vaka sayılarını değerlendirdi. Turan, pandemi sürecinin devam ettiğini hep vurguladıklarını söyledi. Turan, “Pandemi henüz bitmedi. Yaz aylarının getirdiği rehavet bu sorunun daha da çok artmasına ve dolaylı olarak da sayıların artışında etkili oldu. Halkımızı devamlı olarak uyarıyoruz. Tedirginliklerimizi paylaşıyoruz. Uyarıları ciddiye almamız gerektiğini iletiyoruz. Tedbirleri elden bıraktığımızda karşılaşacağımız durumun bu olacağını hep iletmiştik ve yine iletmeye devam ediyoruz. Duyarlılığımızı kaybetmememiz lazım” diye konuştu.

    ‘TÜRKİYE’DE BEKLEDİĞİMİZ BİR ŞEYDİ’

    Doç. Dr. Turan, alınan tedbirlere ne kadar iyi uyulursa hasta sayısının da o kadar azalacağına dikkat çekerek, “Özellikle yaz aylarında kalabalık mekanlarda bir araya gelmeler, maskesiz ve mesafesiz bir arada olmalar bu sonucu yaratıyor. Bu aslında tamamen bizim elimizde. Bir de bu sadece bizim ülkemizin değil aslında tüm dünyanın da sorunu. Dünyada da pandemi devam ediyor. Diğer ülkelerde artan vaka sayılarını da takip ediyoruz. Türkiye’de de beklediğimiz, beklenen bir şeydi aslında. Bu nedenle halkımızı tedbirlere sürekli konuştuğumuz gibi yine uymaya devam ediyoruz. Lütfen maskeye, mesafeye, el hijyenine, kalabalıklarda bulunmamaya dikkat edelim. Kendimiz için ve sevdiklerimiz için. Bu çok önem arz ediyor” dedi.

    ‘HASTALIĞIN ŞİDDETİ AZALMADI’

    Yaşanan vaka artışının beklenen bir durum olduğunu söyleyen Turan, “Bu olağan bir şey. Çünkü bu aldığınız önlemle ilişkili. Eğer önlemlerde bir gevşeme yaratırsanız sayılarda artış olur ve biz sağlık çalışanlarının özel ricası; önlemlere lütfen dikkat edin. Çünkü biz gerekli hizmeti vermeye devam edeceğiz, veriyoruz. Elimizden geldiğince gayret gösteriyoruz. Halkımızın bunu da bir şekilde düşünmesi gerekiyor” diye konuştu.

    Doç. Dr. Turan, virüsün hastalar üzerinde ilk çıktığı zamanki etkisiyle şu anki etkisinin değişmediğini belirterek, “Kesinlikle değişen bir şey yok. Virüsün virülansı ile ilgili değişiklik olup olmadığı konusunda dünya üzerinde de çok ciddi araştırmalar yapılıyor. Burada önemli olan nokta bizim gördüğümüz hasta klinik seviyeleri. Hastaların klinik şiddeti benzer şekilde devam ediyor. O yüzden halkı uyarırken de söylediğimiz şey hep buydu. Hastalığın şiddeti azalmadı. Bunu unutmasınlar. Solunum açlığı çeken hastalarla yoğun bakımda mücadele eden bizler olayın ne kadar dramatik ve kötü olabileceğini görüyoruz. Önlem aldıkları sürece de buna ihtiyaçları kalmayacak. Bu tür uyarılarımıza devam edeceğiz” dedi.