Etiket: hayat

  • Arıların geleceğini tehdit ediyor

    Arıların geleceğini tehdit ediyor

    Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Yarsan, “Baz istasyonlarıyla ya da yüksek gerilim hatlarıyla farklı bir şekilde oluşacak elektromanyetik alan, arı sağlığı üzerinde olumsuz etki meydana getirir” dedi.
    9 milyon 224 bin 881 adet arılı kovana sahip olan Türkiye, bal üretiminde dünyada ikinci sırada yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ülkede geçtiğimiz yıl 114 bin 889 ton bal üretimi gerçekleşirken, iklim değişikliği sonucu hava sıcaklığının değişkenlik göstermesi ve kentlerin büyümesi sonucu değişen elektromanyetik alanlar arıları tehdit ediyor.

    Amerika Birleşik Devletleri merkezli “Journal of Experimental Biology” ve “Prooceeding of the National Academy of Science” dergilerinde yayımlanan araştırmalara göre bal arılarının kovan ve besinlerini bulmalarında onlara yol gösteren bir manyetik etkileşim söz konusu. Arıların her gün takip ettiği elektromanyetik dalgaların değişmesi, arının besinini ve kovanını bulmada problem oluşturuyor.

    Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Yarsan, arı varlığının korunması noktasında İHA muhabirine değerlendirmede bulundu. Arıların sağlığı gözetilmediği takdirde toplu arı ölümleri ve kolonilerin sönme durumu ile karşı karşıya kaldıklarını anlatan Prof. Dr. Yarsan, zirai ilaçlama yapılırken arılar noktasında dikkat edilmesi gerektiğini belirtti.

    “Zirai mücadele yapılırken arıların sağlığına dikkat edilmeli”
    Arılarda toplu ölümlere ve kayıplara neden olacak faktörlere değinen Prof. Dr. Yarsan, şunları kaydetti:
    “Bunları ortadan kaldıracak hususları özelikle ifade etmek gerekir. Bunların başında zirai mücadele ilaçları gelir. Pestisit adını verdiğimiz ilaçlar bilinçsiz kullanılırsa, arılığa yakın bir bölgede bu türden bir ilaçlama yapılırsa ve zamanlama doğru ayarlanmazsa. Örneğin Çukurova, Bursa ya da Aydın’da olacak şekilde yakın zamanda toplu arı ölümleri meydana gelmiştir.

    Bu anlamda pestisitler son derece önemli. Pestisitlerden kaynaklanacak çok önemli zehirlenmeler ve ölüm olayları şekillenmiş arılarda. 2018 yılından itibaren de yasaklanmıştır pestisitlerin kullanılması.” Yarsan, arı hastalıklarında uygulanan ilaçların da bilinçli kullanılması gerektiğini aktardı. Yarsan, arılarda önemli bir hastalık olan varroaya karşı kullanılan ilaçlar için Türkiye’de yapılan çalışmada yüzde 69 oranında dirençlilik tespiti yapıldığını vurguladı.

    Arılara “yalancı bahar” tehdidi
    İklim değişikliğinin arılar konusunda da olumsuz yanları olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yarsan, “15 derecenin altına indiği zaman hava sıcaklığı kış uykusu adını verdiğimiz fizyolojik bir duruma geçerler. Yani kendilerini kapatırlar. Sıcaklık ‘yalancı’ olarak 15 derecenin üzerine çıkarsa hızlı bir şekilde sanki bahar gelmişçesine ‘yalancı bahar’ havasıyla kovanlarından dışarı çıkar polen ve nektar toplamak için. Ama ağaçlar da çiçeklenmediği için poleni bulamadıkları için arılar açısından olumsuz bir durum ortaya çıkar.

    Dolayısıyla iklim değişikliği ya da aşırı şekilde yağışların olması ‘lösema’ adını verdiğimiz bağırsak sistemiyle ilgili hastalıkları beraberinde getirir. Dolayısıyla bunlar iklim değişikliğinin arılar üzerindeki olumsuz faktörleridir” dedi. Prof. Dr. Yarsan, iklim değişikliği haricinde sel, yangın, fırtına, deprem gibi afetlerin de arılarda önemli olumsuz etkiler meydana getirdiğini ifade etti.

    “Elektromanyetik alan arı sağlığını olumsuz etkiliyor”
    Prof. Dr. Yarsan, elektromanyetik alanların arılar üzerinde ciddi etki oluşturduğunu belirterek, “Elektromanyetik bir alanın oluşması, baz istasyonlarıyla ya da yüksek gerilim hatlarıyla, cep telefonlarıyla farklı bir şekilde oluşacak elektromanyetik alan arı sağlığı üzerinde olumsuz etki meydana getirir. Arı çıktığı zaman kovanından kendine özgü hareketlerle ortamın polarizer ışığı, güneşi ve o ortamda bulunan elektromanyetiği takip ederek hedefi niteliğinde olan poleni ya da nektarı toplar” ifadelerini kullandı.

    Prof. Dr. Yarsan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
    “İşçi arı yaklaşık 13 kilometrelik bir alanda faaliyet gösterir. Elektromanyetik bir alan burada kırılması söz konusuysa arı hedef niteliğindeki bu söylediğimiz ürünleri, gıda maddesini toplayamaz. Topladı, geri kovana dönerken kovanı bulamaz. Elektromanyetik alan, arının fizyolojik ve davranış şekillerinde bozulmaya neden olur.”

    Söz konusu durumun kraliçe arı üzerinde de olumsuz etkiye neden olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yarsan, kuluçka üzerinde ve yumurtadan çıkma oranı üzerinde olumsuzluklar meydana getireceğini dile getirdi. Yarsan, “Peki gıda maddesini getiremedi kovana. O zaman da protein konusunda bir eksiklik söz konusu olur. Protein de arının çeşitli bağışık ile ilgili mekanizmalarında kullandığı bir yapıdır.

    Hemolenfinin yüzde 1 ile 10’unu oluşturur. Elektromanyetik bir alan var ve arı besini getiremedi kovana, hemolenfindeki protein oranı söylediğimiz miktarların altına inerse o zaman arıda doku hasarıyla ilgili olaylarda olumsuzluklar gelişebilir” diye konuştu.
    Prof. Dr. Yarsan, bu olumsuzlukların başında enzim fonksiyonları ve bağışıklık sistemi olduğunu da vurguladı.

  • 49 torun sahibi olan kadın, 100 yaşında hayatını kaybetti

    49 torun sahibi olan kadın, 100 yaşında hayatını kaybetti

    Sakarya’nın Akyazı ilçesinde 8 çocuk ve 49 torun sahibi olan Fatma Çelik, 100 yaşında hayatını kaybetti. Kayabaşı Mahallesinde ikamet eden ve 8 çocuk il 49 torun sahibi olan Fatma Çelik, 100 yaşında yaşlılığa bağlı hastalıklar neticesinde hayatını kaybetti. Asırlık çınarın cenazesi bugün Kayabaşı Mahallesi Camii’nde öğlen ezanı sonrasında kılınacak olan cenaze namazı sonrasında aile mezarlığında toprağa verilecek.

  • Gazze’de can kaybı 42 bin 519’a yükseldi

    Gazze’de can kaybı 42 bin 519’a yükseldi

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 42 bin 519’a, yaralıların sayısı ise 99 bin 546’ya yükseldi.
    İsrail, Gazze Şeridi’ndeki katliamlarına 379 gündür devam ediyor. Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Gazze Şeridi’ne son 24 saatte düzenlenen 3 saldırıda 19 Filistinlinin hayatını kaybettiği, 91 Filistinlinin ise yaralandığı belirtildi.

    İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısının toplam 42 bin 519’a, yaralıların sayısının 99 bin 546’ya yükseldiği kaydedildi.

    İsrail ordusunun Gazze’nin Deir el-Balah kentindeki Maghazi Mülteci Kampında bir eve gece saatlerinde düzenlediği saldırıda 11 kişinin yaşamını yitirdiği ifade edildi.

    İsrail hastaneleri kuşatıyor
    Ayrıca Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Endonezya Hastanesi’nde hastanenin İsrail askerleri tarafından kuşatıldığı sırada elektriği kesmesi sonucu 2 hastanın hayatını kaybettiği aktarıldı.

    İsrail’in kuzeydeki Kamal Adwan Hastanesi’nin laboratuvarının girişini hedef alması sonucu ise 1 kişinin yaşamını yitirdiği, çok sayıda kişinin de yaralandığı ifade edildi.

  • Mide küçültme ameliyatı hayatına mal oldu

    Mide küçültme ameliyatı hayatına mal oldu

     İstanbul’da şeker hastalığı nedeniyle 2 yıl önce mide küçültme ameliyatı olan hasta geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti.
    İddiaya göre, Oktay Onay isimli kişi diyabet hastalığı nedeniyle, 2022 yılı Ekim ayında, Etiler’de, Prof. Dr. Alper Çelik’in bulunduğu hastanede ameliyat oldu. Ameliyatın ardından odaya alınan Oktay Onay, yaklaşık 20 gün sonra karnında şişme meydana gelerek fenalaştı.

    Oktay Onay rahatsızlığından dolayı farklı bir hastanede ikinci bir ameliyat oldu ve 5 ay yoğun bakımda yattı. Oktay Onay, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti. Onay ailesi Doktor Alper Çelik ve hastaneden şikayetçi oldu.

    “Ebediyen bu işi yapmaması gerektiğini düşünüyorum”
    Hastanın kızı Nazmiye Onay, “Babam Ekim 2022 tarihinde Özel Etiler Hastanesi’nde Alper Çelik tarafından ameliyat yapıldı. Yaklaşık 20 gün sonra babam rahatsızlandı.

    Biz hiçbir şekilde doktorla iletişime giremedik. İletişime girdiğimiz zaman ancak bize hastane avukatı yönlendirildi. Başka hastanede tekrar ameliyat yapıldı. Babam beş ay yoğun bakımda kaldı. Biz büyük bir mağduriyet yaşadık. Bizim yaşadığımızı başka birilerinin de yaşamasını istemiyoruz. Doktor üç yıl doktorluktan men cezası almış. 3 yıl men almış olması bizim ve bizim gibilerin mağduriyetlerini gidereceğini düşünmüyorum. Ebediyen bu işi yapmaması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

    Onay, “Bize şeker ameliyatı dedikleri ameliyatı çok güzel anlatıp ikna ettiler. Başınız bile ağrımayacak dendi. Fakat sonrasında bu ameliyatı şeker ameliyatı değil sadece mide küçültme olduğunu öğrendik. Babamın şeker hastalığı da geçmedi. Sadece bir yalan olduğunu bu şekilde anladık. Ameliyat sonrasında bir yerlerden kaçak oluyor. Kaçağın sonrasında bir enfeksiyon artışı ve hastada büyük bir şişme gerçekleşiyor. Yaklaşık bir yıl oldu dava açalı. Karşı taraf hiçbir şekilde iletişime geçmiyor” diye konuştu.

  • “Meme kanserinde erken tanı hayat kurtarır”

    “Meme kanserinde erken tanı hayat kurtarır”

    Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Mertsoylu, meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser türü olduğunu belirterek, “Kansere bağlı ölümler arasında ikinci sırada yer almaktadır. Ancak erken tanı ile meme kanserinde tam iyileşme oranı oldukça yüksektir” dedi. Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Mertsoylu, Amerika Birleşik Devletleri ve birçok Avrupa ülkesinde meme kanseri vakalarının yüzde 65’ten fazlasının Evre 1 veya Evre 2’de tespit edildiğini; yalnızca yüzde 5’inin Evre 4 (metastatik) evrede teşhis edildiğini vurgulayarak, “Erken tanı, meme kanserinin başarıyla tedavi edilmesi ve hastaların sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi açısından hayati önem taşır. Türkiye’de ise vakaların yüzde 20’si hala metastatik evrede tespit ediliyor. Bu gecikmenin önüne geçmek için düzenli tarama testlerinin önemi büyüktür” ifadelerini kullandı.
    “40 yaşından itibaren iki yılda bir mamografi önerilmektedir”

    Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye genelinde uyguladığı meme kanseri tarama programına göre, tüm kadınlara 40 yaşından itibaren iki yılda bir mamografi önerildiğini dile getiren Prof. Dr. Mertsoylu, “Özellikle aile geçmişinde meme kanseri bulunan ya da BRCA1 veya BRCA2 gibi genetik risk taşıyıcıları olan kadınlar için taramaya daha erken yaşlarda başlanması önemlidir. Bu yüksek risk grubundaki kadınlarda, mamografiyle birlikte meme MR gibi ek görüntüleme yöntemleri de kullanılarak sıkı bir takip yapılması önerilmektedir. Bu, yalnızca hastalığı önceden tespit etmekle kalmaz, aynı zamanda sağ kalımı ve yaşam kalitesini önemli ölçüde artırır” diye konuştu.

    “Metastatik meme kanseri için de umut verici gelişmeler var”
    Mertsoylu, Trastuzumab’ın (meme kanseri ve mide kanserini tedavi etmek için kullanılan bir antikor) 1998 yılında kullanıma girmesiyle, özellikle HER2-pozitif meme kanseri olan hastalarda yaşam süresi ve kalitesinde kayda değer bir artış sağlandığını belirterek, “O günden bu yana birçok yeni hedefe yönelik tedavi geliştirilmiş, metastatik hastalıkta bile yaşam süresi ve kalitesi belirgin şekilde yükselmiştir. Bu tedaviler sayesinde, metastatik meme kanseri ile yaşayan birçok kadın uzun yıllar boyunca aktif bir yaşam sürebilmektedir” dedi.

    Unutmayın, tarama hayat kurtarır”
    Prof. Dr. Hüseyin Mertsoylu, “Meme kanserinin erken teşhisi için kendi kendine muayene yapmayı ihmal etmeyin ve Sağlık Bakanlığı’nın sunduğu düzenli tarama programlarına katılın. Özellikle aile öyküsü veya genetik yatkınlığı olan kadınlar, kendi sağlığını korumak için bu önemli adımları atmalıdır. Meme kanserinde erken tanı, hayat kurtarıcıdır. Bu farkındalık ayında kadınları bilgilendirerek, onların da sağlıklı bir yaşam sürmesine katkıda bulunun” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

  • Hayat Boyu Öğrenme Haftası

    Hayat Boyu Öğrenme Haftası

    Açılış programında, spor ve halk oyunu gösterileri ile müzik konseri de yapıldı. Programa Vali Yardımcısı Aydın Börü, Kütahya İl Jandarma Komutanı Jandarma Albay Murat Kırbaç ve diğer protokol üyeleri katıldı. Açılış kurdelesinin kesilmesinin ardından Vali Yardımcısı Aydın Börü ve diğer protokol üyeleri, resim, çini, seramik, ebru, nakış, amigurumi, iğne oyası, ağır işlemeli elbise, geri dönüşüm, dokuma gibi el emeği ürünlerin sergilendiği stantları gezerek usta öğreticiler ve kursiyerlerden bilgiler aldı.

    Hayat Boyu Öğrenme Haftası

    Programda konuşan Vali Yardımcısı Aydın Börü, “Gencinden yaşlısına her an sosyalleşmeye ihtiyacımız var. Genç kızlarımız belki çeyizleri için çalışıyorlar. Kimisi vakit geçirmek ve psikolojik terapi için, kimisi ekmek parası için çalışıyorlar. Hayat Boyu Öğrenme Haftası, öğrenmenin yaş sınırı olmaksızın hayatın her anında devam etmesi gerektiğini vurgulayan bir etkinlik olarak öne çıkıyor. Bu tür etkinlikler, toplumun her kesiminden bireylerin kendilerini geliştirme ve yeni beceriler kazanma fırsatı bulduğu platformlar sunuyor. Kütahya’da gerçekleştirilen bu açılış töreni de, bu anlayışın yaygınlaştırılmasına ve öğrenmenin değerinin toplumda daha iyi anlaşılmasına katkı sağladı” dedi.
    Bu yıl kurslara yaklaşık 55 bin kursiyerin katıldığı belirtildi. Etkinlikler hafta boyunca devam edecek.

  • Ebabil şefkatli ellerde hayata tutundu

    Ebabil şefkatli ellerde hayata tutundu

    Ülkemizde göçmen kuşların önemli duraklarından birisi olan Erzurum’da yerde hareketsiz duran ebabil kuşunu gören vatandaşlar, Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Erzurum Şubesi yetkililerine teslim etti. Ebabil kuşunu teslim alan Veteriner Hekim Selçuk Albayrak, kuşun bakımını yaptı ve şırıngayla besledi. Bakımının ardından ebabil kuşu doğal yaşam alanında serbest bırakıldı.

    Veteriner Hekim Selçuk Albayrak, ebabil kuşlarının ayaklarının kısa olması nedeniyle diğer kuşlar gibi sıçrayarak uçamadığını belirterek, “Vatandaşlarımız bitkin halde bu kuşları bulduklarında, kanat ve ayaklarında bir yara yoksa çok rahat burun deliklerinden su içirip besleme yapabilir ve uçurabilir” dedi.

  • ‘Heimlich’ manevrası hayat kurtardı

    ‘Heimlich’ manevrası hayat kurtardı

    Fevzi Çakmak İlkokulunda görev yapan rehber öğretmeni Mehmet Akif Eviz, koridorda 2. sınıf öğrencisi Ç.N.’nin nefes alamadığını fark etti. Öğrencinin soluk yolunun tıkandığını anlayan Eviz, Heimlich manevrası ile demir kancayı çıkararak çocuğun nefes almasını sağladı.

    İlk yardımı herkesin bilmesi gerektiğini belirten rehber öğretmeni Mehmet Akif Eviz, “2/B sınıfından bir öğrenciyle görüşmek için sınıfa gittiğimde bu öğrencimizin öğretmenin yanında ve nefes alamadığını fark ettim. Hemen Heimlich manevrası yapıp çocuğun yuttuğu cismi boğazından çıkardım ve normale döndü. Cismi çıkardıktan sonra çocuk daha rahat nefes almaya, konuşmaya ve normal hayatına dönmeye başlayarak sınıfına gitti. Olaydan sonra ailesi geldi, teşekkür etti. Bütün arkadaşlarım teşekkür ederek, beni tebrik ettiler. Bir insan hayatına dokunmak güzeldir. Benim işim zaten insanın hayatına dokunmak, bu şekilde de olması beni mutlu etti. Ne zaman ne olacağını bilemeyiz. Bu küçük teknikler hayat kurtarır. Bu yüzden ilk yardımı herkesin bilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

    Öğrencinin hayatta olmasının en güzel mutluluk olduğunu belirten okul müdürü Cemil Baykan ise öğretmene teşekkür ederek, bakanlık tarafından verilen ilk yardım eğitimlerinin önemini vurguladı. Baykan, “Okulumuzda dün bir vaka yaşandı. Öğrencimiz bir demir parçası yuttu. Rehber öğretmenimiz Akif beyin Heimlich manevrasıyla öğrencimizin tekrar hayata dönmesini sağladı. Allah’a hamd olsun. Tabi ki bu konuyla ilgili özellikle bakanlığımızın, il milli eğitim ve valiliğimizin koordine etmiş olduğu, almış olduğumuz ilk yardım eğitiminin ne kadar önemli olduğunu bizzat gördük ve yaşadık. Daha önce almış olduğumuz bu ilk yardım eğitimlerini teoride aldığımızı pratikte de yaşamış olduk. Öğrencimizin tekrardan hayata dönmesi bizi çok mutlu etti. Bizler isteriz ki Türkiye’nin her bir yerinde bu eğitimlerin daha ciddi manada alınıp, en azında bu tarz vakaların önüne geçme adına çok olumlu sonuçlar doğuracağını düşünüyoruz. Bakanlığımıza, Sağlık Bakanlığımıza ve valiliğimize bu anlamda çok teşekkür ediyorum. Umarım bu eğitimlerin devamı daha da gelir” dedi.

  • 200 yıllık çeşme yeniden hayat buldu

    200 yıllık çeşme yeniden hayat buldu

    Manisa’nın Sarıgöl ilçesine bağlı Dinarlı Mahallesi’nde bulunan 200 yıllık çeşmenin yeniden akarak vatandaşlara kazandırılması amacıyla Mahalle Muhtarı Soner Sözer ve hayırseverler kolları sıvadı. 30 yıl önce çeşmeyi besleyen kaynağın kuruması sonucu su veremez hale gelen çeşme için bir kilometre uzaklıkta yeni içme suyu sondajından boru döşendi. Muhtar Sözer ve hayırseverlerin katkılarıyla yeniden hayat bulan çeşmeye mahalleli vatandaşlar da yoğun ilgi gösterdi.

    200 yıllık çeşme yeniden hayat buldu

    Çeşmenin yapımının 1800’lü yıllara dayandığını söyleyen Sarıgöl Dindarlı Mahallesi Muhtarı Soner Sözer, “Yapımı 1800’lü yıllara ait Dindarlı’nın en eski çeşmesi olan gulu çeşmesi yok olan tarihi çeşme yapılan çalışmalar ile tekrar hayata döndürüldü. Çeşme konumu olarak hem hayvanların uğrak yeri hem de vatandaşların su ihtiyaçlarını karşılamaya başladı. Çarşak yolu üzerinde olması önemli fayda sağlamaktadır. Uzun süren dağdan cazibeli su arayışının ardından nihayet istenilen sonuca ulaşıldı. Gulu çeşmesinin yeniden aktif hale gelmesi mahalle halkım tarafında da sevinçle karşılandı” dedi.

  • Şehir hayatından uzaklaşıp köyüne döndü

    Şehir hayatından uzaklaşıp köyüne döndü

    İstanbul’un yoğunluğundan ve stresinden uzaklaşıp 3 yıl önce memleketi Yozgat’ın Çekerek ilçesine kesin dönüş yapan Zafer Kuru (37), Yukarıoba köyünde koyun yetiştiriciliğine başladı. Tamamen kendi imkanlarıyla aldığı 50 koyunu 3 yıl sonra 150’ye çıkaran Kuru, koyunlardan elde ettiği süt ve kuzularını satarak geçimini sağlamaya başladı. Hayvanlarla uğraşmayı çok seven ve sevgisini mesleğe dönüştüren Kuru, üretime katılmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek yakından ilgilendiği hayvanlarının kontrollerini de aksatmadan yapıyor. Kuru, zamanının büyük bir kısmını koyun ve kuzularıyla geçiriyor.

    Köyüne dönüp hayvancılıkla uğraştığı için mutlu olduğunu ve işini severek yaptığını söyleyen Kuru, “İstanbul’dan 3 yıl önce geldim, koyunculukla uğraşıyorum. 50 koyun ile bu işe başladım sayıyı her geçen yıl artırdım. Geçimimi hayvancılıkla sağlıyorum. Koyunların her şeyiyle ben kendim ilgileniyorum. Hastalıklarıyla, doğumlarıyla kendim ilgileniyorum. Zor oluyor ama ekmek parası sonuçta, koyunlarla çocuk gibi ilgilenmek lazım. Koyunlar bereketli hayvanlar geldiğimde 50 taneydi şimdi 150 koyuna çıkardım, rızkımızı kazanıyoruz. Köyümüzde doğa güzel, hastalık sıkıntı yok, bu işi herkese tavsiye ederim.” dedi.