Etiket: hayat

  • Kazada hayatını kaybeden genç defnedildi

    Kazada hayatını kaybeden genç defnedildi

    Dün sabah, Yenice ilçesinde meydana gelen kazada S.İ. idaresindeki minibüsün park halindeki kamyona çarpması sonucu araçta sıkışan Mehmet Telli kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.

    Telli için Karabük’te cenaze töreni düzenlendi. Köprübaşı Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Telli’nin naaşı Karabük Köyü Mahallesi’nde toprağa verildi.

  • Hayat önce ağlattı, sonra güldürdü

    Hayat önce ağlattı, sonra güldürdü

    Aliağa’da bir kimya fabrikasında endüstriyel renk uzmanı olarak çalışan Gizem Özçiçek (41), sporcu gıda marketi sahibi Fırat Okan Özçiçek (45) ile 3 Mayıs 2018’de evlendi. Çiftin mutluluğu, balayı dönüşü gölgelendi; genç kadın elle kontrolü sırasında eline gelen kitleyle sarsıldı. Geçer sandığı şişlik geçmeyince doktora giden çift “meme kanseri” tanısıyla hayatlarının şokunu yaşadı. Kent Onkoloji Merkezine başvuran Özçiçek, 5 Haziran’da ameliyat oldu. En büyük hayali evlenip anne olmak olan Gizem Özçiçek ve baba olmayı hayal ederken eşine koyulan meme kanseri teşhisiyle kahrolan Fırat Okan Özçiçek, doktorlarının önerisiyle embriyo dondurma işlemi yaptırdı. Bu işlemin ardından da zor süreç başladı, genç kadın kemoterapi ve radyoterapi gördü.

    Genç çiftin tek tesellisi ve umudu dondurulan embriyolar ile anne baba olabilmekti. Tedaviler sona erdi, kansere veda eden Gizem Özçiçek, anne olmak için doktorunun kapısını çaldı. Nüks riski uyarısına rağmen anne olma arzusuyla yanıp tutuşan genç kadın, doktoruna denemek istediğini söyledi ve dondurulmuş embriyolor çözünerek Gizem Özçiçek’e transfer edildi. Özçiçek çifti tüp bebek yöntemiyle 6 Nisan 2022’de oğulları Bozok’a kavuştu.

    Anne olduktan sonra işten çıkarıldı

    Bozok’a doğduktan sonra işten çıkarıldığını belirten genç kadın, sevdiği insanların verdiği güç, hobilerinin verdiği enerjiyle zor süreçlerle başa çıktığını ve umudunu hiçbir zaman kaybetmediğini söyledi. Lohusayken işten çıkarıldığını, yaşadığı haksızlık karşısında hayata küsmeyip hobilerine sarıldığını ifade eden Özçiçek, oğlu için organik, risk oluşturmayan oyuncaklar dikmeye başladığını ve bu hobisini atölye açarak işe çevirdiğini söyledi. Özçiçek, oğlunun her şeye “bu” demesi nedeniyle atölyesine de “bugibu” adını verdiğini belirtti.
    Meme kanseri konusunda farkındalık oluşturmanın hedeflendiği ekim ayında, yaşadığı süreçle pek çok kadına moral olacak Özçiçek, hikayesini anlattı:
    “2018 yılında balayından döndükten sonra, hiç beklemediğimiz bir anda, elime gelen bir kitle sonrası doktora gittim. Yaklaşık 24 saat sonra zaten bana meme kanseri teşhisi konulmuştu; ancak yolun başındaydım, erken teşhisti çünkü. Fakat eşim ve ben hayatımızın şokunu yaşadık. Planlarımız bir anda değişmişti. Bundan sonra ne yapacağız, nasıl hareket edeceğiz, hiç tecrübe etmediğimiz bilinmeyen bir yola girdik. Kaygılarımız ve endişelerimiz yüksekti. Benim en büyük hayallerimden biri anne olmaktı. Ardından kent Onkoloji Merkezi’nde doktorumla birlikte nasıl bir yol izleyeceğimize karar verdik. Tedaviye başlamadan önce hemen embriyolarım oluşturuldu ve donduruldu. Tedavi başladı. Tedavi sürecim 2018 Mayıs ayından 2019 Şubat’a kadar sürdü. Radyoterapi ve kemoterapiden sonra ilaçlarla devam etti. Yaklaşık iki buçuk sene boyunca ben ilaç tedavisine devam ettim. Her geçen gün benim için bir endişeydi. Anne olabilecek miyim, olmayacak mıyım, bundan sonraki hayatım nasıl evrilecek? Bu sırada hep kendimi hobilerime verdim, sevdiklerimle vakit geçirerek umutlarımı ayakta tutmaya çalıştım. Sene 2021 olduğunda artık zamanı gelmişti. Eşimle doktoruma gittik. Artık ne yapıyoruz, dedik. Doktorum bana dedi ki ’emin misin? Çünkü kullanacağın ilaçlar riskli’ Tümörüm östrojene duyarlı bir tümördü. Riskmiş meme kanseri için. ‘Tekrar bunu uyandırabiliriz’ dedi. Ben de hayatın cömertliğine güvendim. Bir kereliğine deneyeceğim dedim. Ve embriyo transferi sürecini başlatmış oldum. Hayat bana cömert davrandı. Bozok hayatımıza girdi. Tedavi sonrası süreçte kurumsal hayata odaklandım, çalışmak da bana iyi geldi. Ardından hamile kalınca biraz da doğacak oğlumu ve kendimi düşünerek tempomu hafiflettim. Bozok dünyaya gelir gelmez de zaten işten çıkarıldım. Dedim ki evet; yani hayat gülüyor, güldürüyor, ağlatıyor; ama ben bunu hep avantaja çevirmeliyim. Fırsatları görmeye çalıştım. Yaklaşık 5 senelik süren hobimi işim yapmaya karar verdim. Bir iş kurmaya karar verdim” dedi.

    “Umarım bu hayalim gerçekleşir”

    Yeniden bir iş kurduğunu ve çocuklara yönelik hayallerinin olduğundan bahseden Özçiçek, “Bozok sürecinde baktım ki organik, kaliteli, çocukları cezbedici oyuncak bulmak gerçekten zordu. Ben dikiş dikiyorum, neden oyuncak dikmeyeyim diye düşündüm. Bozok’a oyuncaklar dikmeye başladım. Bu oyuncaklar önce Bozok’un, sonra arkadaşım çocuklarının hoşuna gidince üretmeye kaldığım yerden devam edeceğim, dedim; çünkü kadın üreterek var oluyor. Bu bana güç verdi. Vakit kaybetmeden de böyle küçük bir atölye kurdum. Şimdi burada başlangıçta Bozok için diktiğim oyuncakları tüm çocuklar için dikmeyi hayal ediyorum. Tüm çocuklara hediye etmeyi hayal ediyorum. Umarım bu hayalim gerçekleşir” diye konuştu.

    “Yeter ki siz hayal etmekten, üretmekten vazgeçmeyin”

    Kadınların üretkenliğinin sınırının olmadığını söyleyen Özçiçek, “Kadın isterse kadının üretkenliğinin sınırı yok. Kadın her şartta kendini ayakta tutup kendini ayakta tutmayı başarıp yoluna devam eder. Kanser bizler için kabullenmesi çok zor bir şey. Saçlarımız, tırnaklarımız, vücudumuz, alıştığımız gibi olmuyor. Hormonlarımız. Fakat bu geçici. Bu süreç siz isterseniz sizin hayatınıza büyük pozitif etkiler sağlayabiliyor. Yeter ki siz hayal etmekten, üretmekten vazgeçmeyin. Tüm yaşadığımız o tedavi sürecindeki acılarımız, ağrılarımız, kayıplarımızın yeri dolduruluyor. Yeter ki yanımızda sevdiklerimiz olsun Biz kendimizi sevelim bence en önemli şey bu. Kendimizi sevdikten ve üretmeye devam ettikten sonra hayat bize cömert davranıyor. Bu belki de bizleri çoğu insanlardan, kanser tedavisi gören kadınları ayırt eden şey bizim bu farkındalığa tedavi sürecinde ulaşabiliyor olmamız” açıklamasında bulundu.

  • Pulmoner rehabilitasyonla hayat kalitesi artıyor

    Pulmoner rehabilitasyonla hayat kalitesi artıyor

    Kronik solunum hastalarının hayat kalitelerini arttırmayı hedefleyen ve ilaçsız tedavi yöntemleri ile dikkat çeken pulmoner rehabilitasyon programı, Bursa Şehir Hastanesi’nde başarıyla uygulanıyor.

    Hastane bünyesinde kısa süre önce hizmete giren pulmoner rehabilitasyon merkezine başvuran hastalar, detaylı bir tetkik ve muayeneden geçirildikten sonra bu programa alınıyor. Astım, KOAH, kistik fibrozis gibi solunum hastalarının nefes darlığı şikâyetlerini azaltan, kas direnci ve dayanıklılığını arttıran programdan yararlanmak için merkeze başvuran hasta sayısı her geçen gün artıyor.

    Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doktor Nazan Nalcı Savaş, kronik solunum hastalarının istirahatte ya da egzersizde nefes darlığı yaşaması, yetersiz beslenmesi, günlük fonksiyonlarında güçlük çekmesi ve acile başvurularının artması durumlarında pulmoner rehabilitasyona yönlendirilmesinin çok önemli olduğunu belirtti.

    Başvuran hastaların detaylı öykülerini aldıklarını dile getiren Uzm. Dr. Savaş, “Hastaların sigara içip içmediğini, kullandıkları ilaçları ve cihazları sorguluyoruz. Sonrasında güzel detaylı bir muayene yapıyor, akciğer son fonksiyon testleri ile hasta eğer uygun düşünüldü ise pulmoner rehabilitasyon merkezimize yönlendiriyoruz” dedi.

    Başvuran hastalara alan testleri yaptıklarını vurgulayan Uzm. Dr. Savaş, “10 metrelik bir alanda yavaş yavaş yürümeye başlayan kişi, daha sonra bir ses sisteminden gelen ses istikametinde yürümesini hızlandırıyor ve bir noktada yorulduğunda, oksijeni düştüğünde ya da nabzı hızlanıp bizim tarafından durdurulana kadar testi devam ediyor. Bu test sonucunda yürümüş olduğu metreye göre biz egzersiz programımızı ayarlıyoruz. Alan testleri de bittikten sonra programımız 2 aşamalıdır. Egzersiz kısmı önemlidir ama egzersiz kadar eğitim de çok önemlidir. Gerek sigara gerekse ilaçlarla ilgili eğitimleri yapılmaktadır. Sonrasında da egzersiz programına alınmaktadır. Programımız 8 haftalık bir program, nadiren ihtiyaç varsa 12 haftaya kadar uzatılabilmektedir” şeklinde konuştu.

     

    Şu ana kadar pek çok hastayı bu programa dahil ettiklerini söyleyen Savaş, son olarak şunları kaydetti;

    “5 ay önce hizmet vermeye başladığımız pulmoner rehabilitasyon merkezimizde pek çok hastayı bu programa dahil ettik. Hastalarımız program sonrasında nefes kapasitelerinin ve yaşam kalitelerinin arttığını bize mutlulukla belirtmektedirler. Özellikle KOAH hastaları, astım hastaları nefes darlığı hisseden hastaları polikliniğimize bekliyoruz.”

    Programa başvuran hastalardan İsmail Ay, ‘’Daha önce nefes darlığından yürüyüşler yapamıyordum. Buraya gelip yaptığım çalışmalarla yürüme mesafemi uzattım. Daha rahat yürüyebiliyorum ve nefes almada rahatladım. Çok faydasını gördüm. Kemiklerim o zaman çıtır çıtır ötüyordu. Şimdi hepsi düzeldi, memnunum.’’ diye konuştu.
    Bir başka hasta İsmail Güler de, “Bu 3’üncü seansım. İnanmayacaksınız ama 2’nci seansta evden çok canlı çıktım. 2 seansta yürüyüşlerim, uykum hepsi düzene girdi. Çalışanlardan da çok memnunum. Hepsi güler yüzlü, çok saygılı yaşlılara karşı. Allah hepsinden razı olsun” şeklinde konuştu.

  • “Hayat pahalılığı sorununu çözmeye gayret gösteriyoruz”

    “Hayat pahalılığı sorununu çözmeye gayret gösteriyoruz”

    Ekonomide yaşanan gelişmeleri değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Türkiye’yi faiz kur enflasyon cenderesinde tutmak isteyenlerin tuzaklarıyla boğuşarak bugünlere geldik.” diye konuştu.

    Ekonomide yaşanan sıkıntıların çok önemli bir kısmının iktisadi değil, siyasi saikle hayata geçirilen oyunların ürünü olduğunu söyleyen Erdoğan ”Ekonomide de kendi gerçeklerimize uygun tedbirler geliştirerek yolumuza devam ediyoruz. Elbette her mücadelenin bir bedeli yükü oluyor.” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

    ”Her alanda olduğu gibi müteahhitlikte de potansiyelimizin daha büyük olduğunu biliyoruz. Türkiye’nin geleceğine dair vizyonu olmayanlar emek ve alın terini anlayamaz. Çoğunun siyasi ömrü dolup gitti. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefinde olan bizler için hedefler hayat değil. Ülkemizin dinamiklerini rakamlardan ibaret görenler bugüne kadar hüsrana uğradı. Bu yıl 2023 vizyonumuzun çoğunu hayata geçirmiş olmanın şevkiyle gözümüzü 2053’e diktik. Sizleri Türkiye Yüzyılının inşasında da görevler bekliyor.

    Türkiye’yi faiz, kur, enflasyon cenderesinde tutmak isteyenlerin tuzaklarıyla boğuşarak bugünlere geldik. Sorunlarımızın bir kısmının elbette iktisadi dayanakları vardır. Ekonomide yaşadığımız sıkıntıların çok önemli bir kısmı iktisadi değil, siyasi saikle hayata geçirilen oyunların ürünüydü. Ekonomide de kendi gerçeklerimize uygun tedbirler geliştirerek yolumuza devam ediyoruz. Elbette her mücadelenin bir bedeli yükü oluyor.”

  • Nilüfer Oyuncak Evi gönüllülerden destek bekliyor

    Nilüfer Oyuncak Evi gönüllülerden destek bekliyor

    Dayanışma kenti Nilüfer’de geçtiğimiz yıl faaliyete geçirilen “Oyuncak Evi” ihtiyaç sahibi çocukların yüzünü güldürmeye devam ediyor.
    Nilüfer Nikah Evi binasının zemin katında kapılarını açan “Oyuncak Evi”, ikinci el oyuncakları toplayıp elden geçirerek, ihtiyaç sahibi ailelerin çocuklarına ulaştırıyor. Bağışçı ve gönüllülerden gelen oyuncakları elden geçiren Nilüfer Belediyesi, ekonomik krizin giderek ağırlaştığı bu dönemde oyuncakları kırsal mahallelerdeki çocuklara da ücretsiz dağıtarak çocukların yüzünü güldürüyor.

    Geçtiğimiz yıl Mart ayında açılarak hizmet vermeye başlayan “Oyuncak Evi” bugüne kadar bini aşkın ailenin çocuklarını oyuncakla buluşturdu.
    Yoğun talebin olduğu “Oyuncak Evi” daha fazla çocuğa ulaşabilmek adına, hayırsever ve gönüllülerden kullanmadıkları ama kullanılabilir durumda olan oyuncaklarını bekliyor.

    Projeye destek vermek isteyenler oyuncakları Nilüfer Belediyesi Nikah Evi binasının zemin katında bulunan “Oyuncak Evi”ne bırakabilir.

  • 72 yaşında tekrar hayata döndü

    72 yaşında tekrar hayata döndü

    Hastalığı 11 yıl önce baş gösteren ve o günlerde 61 yaşında olan Zilha Gazi, her geçen gün kendini daha yorgun hissediyor, sürekli uyuma isteği duyuyordu. Bir süre sonra sürekli yorgunluk ve uyku hali nedeniyle gözlerini açık tutmakta zorluk çekmeye başlayan Gazi, günlük rutin ev işlerini yapamaz, özbakımını dahi tek başına sağlayamaz duruma gelmişti. Tek başına ayağa kalkamayan, desteksiz yürüyemeyen, dışarı çıkamayan Gazi’nin konuşması o kadar bozulmuştu ki, söyledikleri zar zor anlaşılıyor duruma gelmişti. Gün geçtikçe genel durumu daha da bozulan Gazi, artık günün büyük bir kısmını uyuyarak geçirir olmuştu. 11 yıl boyunca birçok farklı doktor ve hastaneye başvuran yakınları, uyku hastalığı, Alzheimer, Parkinson ve depresyon başta olmak üzere sayısız farklı teşhis ve uygulanan değişik ilaç tedavilerine rağmen bir sonuç alamamıştı. Uygulanan onca tedaviye karşın Zilha Gazi’nin sağlık durumunda hiçbir iyileşme olmaması, zaman geçtikçe Gazi ve ailesinin karamsarlığa kapılmasına neden olmuştu.
    Zilha Gazi’nin hayatı özel hastanede gördüğü tedavi ile değişti. 61 yaşında başlayan uyku hali 11 yıl boyunca süren Zilha Gazi, Hastanede konulan Parkinson Plus Sendromu teşhisinin ardından uygulanan tedavi ile iki hafta içinde uyku halinden kurtuldu.

    Hayat arkadaşı hiçbir zaman pes etmedi

    Zilha Gazi’nin 50 yıldan uzun süredir hayat arkadaşı olan eşi Hasan Gazi’nin çabaları, bu sağlık hikayesinin yönünü değiştirmiş. Mormenekşe’nin sevilen simalarından Hasan Gazi, öğrenmeye çok meraklı, kararlı, azimli, engellerden yılmayan kişiliği ile karısının tekrar sağlığına kavuşabilmesi için yıllarca uğraşıyor, araştırıyor ve çareler aramaktan vazgeçmiyor. Gazi, Yakın Doğu Oluşumu’nun Yeniboğaziçi’nde yeni bir hastane açtığını duyar duymaz da farklı bir görüş alabilmek amacıyla Nöroloji bölümüne başvurmaya karar veriyor. Eşinin ve ailesinin hayatı da bu kararın ardından değişiyor. Nöroloji Anabilim Dalı Uzmanı Dr. Tansel Ünal ile olan randevusuna iki kişinin desteği ile zar zor gidebilen ve konuşmakta güçlük çeken Zilha Gazi’ye eşi Hasan Gazi yardım ediyor.

    “Doğru tanıda bilgi birikimi ve deneyim hayati önem taşıyor”

    Göz kapaklarını açmakta dahi zorlanan Zilha Gazi’nin belirti ve bulgularını dikkatle değerlendirdiğini anlatan Dr. Tansel Ünal, göz kapaklarını açmakta dahi zorlanan Zilha Gazi’nin belirti ve bulgularını dikkatle değerlendirdiğinde, şikayetlerin nedeninin Parkinson Plus sendromlarının bir alt tipi olduğu tespitine vardı. Zilha Gazi’ye bu yönde tedavi uygulamaya başladığını ifade eden Uzm. Dr. Tansel Ünal, “Doğru tanıda bilgi birikimi ve deneyim hayati önem taşıyor. Akabinde uygulanan ilaç tedavisi sayesinde, Zilha Gazi 15 gün gibi kısa bir sürede hayata yeniden gözlerini açtı” dedi.

    Artık kimsenin desteğine ihtiyaç duymadan yürüyor

    Uzm. Dr. Tansel Ünal’ın uyguladığı tedavi sayesinde hayata adeta yeniden doğan Zilha Gazi, artık tamamen normal bir hayat sürüyor. Kimsenin desteğine hatta bastona bile ihtiyaç duymadan yürüyebilen Gazi, kendi ev işlerini rahatlıkla yapabiliyor, eşi Hasan Gazi ile yürüyüşe çıkabiliyor. Geçtiğimiz günlerde evinde verdiği yemek davetinde hazırlıkları tek başına gerçekleştirdiğini belirten Zilha Gazi, bu mutluluğun tarif edilemez olduğunu söyledi. Eşi Hasan Gazi ise minnettarlığını “Mutluluğum sonsuz. Bunca yıl sonra karımın o güzel gözlerini yeniden görebilmemi sağladınız” ifadeleriyle dile getirdi.

    “İnsan ömrü uzadıkça nörodejeneratif hastalıklara yakalanma ihtimali artıyor”

    “Aslında her şey göz önündeydi. Hastanın yakınmalarını dinleyip, muayene bulgularını yorumlayınca, Zilha Hanım’da nörodejeneratif hastalıkların hareket ile ilgili sistemi (ekstrapiramidal sistem) etkileyen grubuna ait ‘Parkinson Plus Sendromlarının’ bir alt tipinin bulunduğu kanaatine vardım ve bu yönde tedavi uygulamaya başladım” ifadelerini kullanan Uzm. Dr. Tansel Ünal, nörodejeneratif hastalıkların çoğunlukla genetik bazı hazırlayıcı faktörlere bağlı olarak, sinir sisteminin belirli bölümlerinin zaman içerisinde yıpranması sonucu ortaya çıktığını ve çok çeşitli formlarda olabildiğini söyledi.
    Uzm. Dr. Tansel Ünal, tanı süreci ile ilgili yaptığı açıklamasında ise şu ifadelere yer verdi: “İnsan ömrü uzadıkça daha sık karşılaştığımız durumlar bunlar. Birçoğu net olarak tanımlanmış olsa da daha fazlası hala tanımlanmayı bekliyor. Birçok hastalık sık rastlanan belirtilere sahip olsa da, Zilha Hanım’ın rahatsızlığındaki gibi az rastlanan belirtilerle karşı karşıya kalındığında hekim karanlıkta kalıyor, yolunu bulmakta zorlanıyor. Bilgi birikimim ve deneyimlerim sayesinde belirtileri doğru yorumlayabildim. Ne mutlu ki, Zilha Hanım’ı sağlığına kavuşturabildik” ifadelerini kullandı.

    Tanı ve tedavi yaklaşımı, hasta özelinde planlanmalı
    Zilha Gazi’nin hastaneye başvurduğunda çok sayıda ilaç kullandığını, bu ilaçların kullanımının bir anda durdurulmasının mümkün olmadığını anlatan Uzm. Dr. Tansel Ünal, belli bir düzen ve aralıklarla eski tedavilerden uzaklaşılması için sürecin zamana yayıldığını anlattı. Aynı zamanda Zilha Gazi için yeni tedavi planı hazırlandığını ve ilaçlarında doz ayarlaması yapıldığını ifade eden Uzm. Dr. Tansel Ünal, her hasta özelinde doğru yaklaşım ve doğru tanının ardından tedavinin ayrıntılı ve titizlikle planlanmasının büyük önem taşıdığını belirtti.

  • Erken teşhis hayat kurtarır

    Erken teşhis hayat kurtarır

    Hayati öneme sahip bir sağlık konusu olan kolon kanseri hakkında derinlemesine bilgi paylaşımında bulunan Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Eyüp Sevim, kolon kanserinin belirtilerinin erken evrelerde teşhis edilmesinin, hastalığın tedavi sürecinde çok büyük bir fark oluşturabileceğine işaret etti. Bu belirtiler arasında, bağırsak alışkanlıklarında belirgin değişiklikler, karın ağrıları, isteksizce gelişen kilo kayıpları gibi durumların yer alabileceğini ifade etti.

    Dr. Sevim, bu hastalığın teşhisinde erken dönem tespitinin önemine vurgu yaparak, tarama testlerinin, kanser belirtilerinin ortaya çıkmasından çok daha önce, polip ve kanser hücrelerinin teşhisi konusunda önemli bir yardımcı olduğunu ifade etti. Bu sayede tedavi sürecinin daha etkin bir şekilde yürütülebileceğini belirtti.

    Türkiye’deki mevcut sağlık rehberlikleri doğrultusunda, 50-70 yaş arasındaki her bireyin iki yılda bir “gaitada gizli kan testi” yaptırması gerektiğini harlatan Dr. Eyüp Sevim; bu testin, kanserleşmemiş polip şeklindeki tümörlerin erken evrede tespitine yardımcı olabileceğini ve böylece kanser gelişiminin önlenmesine katkı sağlayabileceğini söyledi. Ayrıca, risk grubunda yer alan kişilere, belirli periyotlarla sigmoidoskopi veya kolonoskopi testleri yapılmasını tavsiye etti.

    Dr. Sevim, tüm bireylerin kendi yaşam tarzlarını ve alışkanlıklarını detaylıca gözden geçirerek, düzenli aralıklarla tarama testlerine katılarak ve herhangi bir belirti hissetmeleri durumunda hemen sağlık profesyonellerine başvurarak, kolon kanserine karşı korunabileceklerini vurguladı.

  • Hatay’da orman yangını

    Hatay’da orman yangını

    Tahtaköprü Mahallesi’nde öğlen saatlerinde ormanlık alanda yangın çıktı. Yangını gören vatandaşlar durumu hemen orman ekiplerine bildirdi. Bölgeye sevk edilen 15 arazöz, 2 su tankı, 2 helikopter yangına müdahaleye başladı. Ekiplerin hemen karadan hem de havadan müdahalesi devam ediyor. Aşırı sıcak havanın etkisiyle büyüyen yangının yerleşim yerlerine de yakın olması halkı tedirgin ediyor.

  • Zayıflama çayı canından ediyordu

    Zayıflama çayı canından ediyordu

    İstanbul’un Kartal ilçesinde yaşayan 48 yaşındaki Hatice Barutçu, 90 kilo olunca öneriler üzerine kullandığı zayıflama çayı nedeniyle az kalsın canından oluyordu. Hızla kilo veren Barutçu, dayanılmaz karın ağrısı ve şişkinliği nedeniyle doktora başvurunca karaciğer yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alındı. Hayati tehlikesi olan Barutçu, acil çağrıyla Adana’da kadavradan bulunan karaciğerle hayata tutundu.

    Prof. Dr. Ender Dulundu, bu tarz çay ve ilaçlar kullanılmaması konusunda vatandaşları uyardı.
    Fazla kilolarından şikayetçi olanlar çözüm için çeşitli yollar arıyor. Ancak bu yollar her zaman sağlıklı ve güvenilir olmadığı gibi sonu ölümle bitebiliyor. İstanbul’un Kartal içesinde yaşayan 48 yaşındaki Hatice Barutçu de sağlıksız beslenince 90 kiloya ulaştı. Fazla kilolarından kurtulmak isteyen genç kadın, öneri üzerine aktardan zayıflama çayı alarak kullanmaya başladı. 1 ay içinde 20 kilo veren Barutçu, bu kez sağlık sıkıntılarıyla karşı karşıya kaldı.

    Yaklaşık 1 ay kullandığı zayıflama çayı genç kadında mide ağrıları, karın şişkinliğini beraberinde getirdi. Prof. Dr. Ender Dulundu’ya başvuran Hatice Barutçu’ya karaciğer yetmezliği tanısı konuldu. Uzun soluklu bir sürece giren Barutçu, ölümle burun buruna geldi. Bütün tedavilerine rağmen nakil olmadan iyileşemeyen genç kadın, yoğun bakım servisine alındı. Hayati tehlikesi olan Barutçu, Adana’dan bulunan karaciğerle hayata tutundu. Prof. Dr. Dulundu, zayıflamak için öneriler üzerine çeşitli çaylar ve ilaçlar kullanmak isteyenleri uyardı.

    “Zayıflamak için bir takım çaylar ve ilaçlara başvuruluyor, açıkçası bunlar çok tehlikeli yollar”
    Hareketsiz yaşam tarzının, spordan uzak kalmanın ve stresin fazla kilo almaya neden olduğunu; aşırı kilolanmanın ve obezitenin insan sağlığını tehdit eden bir problem olduğunu belirten Prof. Dr. Ender Dulundu, “Obezite pek çok hastalığın sebebidir. Özellikle kanser hastalıklarının da en önemli sebepleri arasında obezite, sigara ve alkol kullanımını sayabiliriz. Geçmişte karaciğer sirozunun en önemli sebepleri arasında hepatitleri sayarken günümüzde karaciğer yağlanması ve buna bağlı karaciğer kanserleri ön plana çıkıyor.

    Sonuçta kalp, tansiyon, kalp damar hastalıkları, eklem hastalıkları ya da kanser gelişimiyle ilgili olarak pek çok hastalığın ana sebebi olarak obeziteyi sayabiliriz. Ülkemizde maalesef obezite açısından dünyada bu oranın hızla arttığı ülkeler arasında bulunuyor. En önemli sebepleri arasında söylediğim gibi dengesiz beslenme, hareketsiz yaşam tarzı. Tabii böyle olunca özellikle genç jenerasyonda da bu kilo alma ciddi bir problem halinde karşımıza çıkıyor.

    Özellikle yaz dönemi öncesinde bahar aylarında başlamak üzere herkeste bir kilo verme ve yaza daha fit bir şekilde girme gibi düşünceler beliriyor. Bu anlamda da tabii dengeli beslenme ve spor yaparak problemi aşabilmek varken işin kolayına kaçıyoruz. Ne yapıyoruz orada? Zayıflama çayları ve kilo vermek için kullanılan birtakım ilaçlara başvuruyoruz. Açıkçası bunlar çok tehlikeli yollar. Hekim kontrolünde olmadıktan sonra bu tür zayıflama çaylarının ve kilo vermek için kullanılan ilaçların alınmasını önermiyoruz.

    Yakınınız veya bir arkadaşınız bu zayıflama çayını ya da ilacını kullanmış olabilir ve onda bir problem gelişmemiş olabilir. Ancak bu sizde bir sıkıntı gelişmeyeceği anlamına gelmiyor. Nitekim bu sebeple kilo vermek için kullanılan zayıflama çayları nedeniyle karaciğer nakli yapmak zorunda kaldığımız hastalarımız bile oldu. Sonuçta karaciğere özellikle olumsuz etkilerinden dolayı hastalarda karaciğer yetmezliği tablosu gelişmektedir.

    Bu hastalar ilaç tedavisiyle toparlayamamaktadır. Son dönem karaciğer yetmezliği tablosuna girerek, karaciğer nakliyle sonlanan sürecin içerisine giriyorlar. Tabii orada karaciğer nakliyle tedavi edilebilecek bir yöntem olmakla beraber, her insan nakil olabilecek şansa da erişemiyor. Çünkü ülkemizde organ bağışı yetersiz.

    Bu nedenden dolayı yapılan nakillerin yüzde 75’i canlıdan canlıya yapılıyor ancak acil durumlarda canlı vericiden uygun nakil bulunamadığında kadavra için acil çağrı yapmak durumunda kalıyoruz. Fakat o sınırlı sürede organ çıkmadığı için hastaları kaybedebiliyoruz. Bu sonuçla yüz yüze kalmamak adına dengeli beslenme ve bu tür zayıflama ilaçlarından ve çaylarından uzak durmak en sağlıklı yol olacaktır” dedi.

    “Şuursuz ilaç kullanımından ve zayıflama çaylarından uzak kalınmasını tavsiye ediyorum’’
    Zayıflama çayı nedeniyle karaciğer yetmezliği yaşayan hastası hakkında konuşan Prof. Dr. Ender Dulundu, “Hatice Hanım bize kilo vermek için bir arkadaşının kendisine önerdiği zayıflama çayını kullanmak sonucunda karaciğer yetmezliği tablosuyla geldi. Bu tablodan sıyrılması için her türlü medikal tedaviyi uyguladık ancak maalesef vücudu buna yanıt vermedi. Sonuçta karaciğer nakli olmak zorunda kaldı.

    O dönemde şanslıydı kendisi acil çağrı yaptığımızda Adana’dan bir organ çıktı. Nakil ekibimizin bir grubu Adana’ya giderek o organı bağışlayan kişiden aldı. Biz burada karaciğer naklini gerçekleştirdik. Kendisini hayata döndürdük ancak şansız bir olay sonucunda organ bulacak kadar şanslı olması her hastanın aynı şansa sahip olacağı anlamına gelmiyor. Dolayısıyla bu pozisyona düşmemek için şuursuz ilaç kullanımından ve zayıflama çaylarından uzak kalınmasını tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı.

    “Hızlı ve sağlıksız kilo vermenin sonucu karaciğer yetmezliğine kadar gitti’’
    Zayıflama çayı kullandıktan sonra yaşadığı sorunları anlatan Hatice Barutçu, “Karaciğer yetmezliği nedeniyle karaciğer nakli oldum. Zayıflama çayı kullandım. Kullanınca 1 ay sonra sıkıntılı dönemlerim başladı. Bu nedenle doktorlara başvurdum. Ender Hoca ile birlikte bir süreç izledik. Nakil oldum o kadar zor ki zayıflama ilacı ve çayını kimseye tavsiye etmem. Sağlıklı kilo versinler. 90 kiloydum zayıflamaya karar vermiştim. Sağlıklı beslenerek kilo vermek zor geliyordu direkt zayıflama çayı kullanarak hızlı kilo vermek istedim.

    Zayıflama çayı kullanırken 1 ay içinde 70 kiloya kadar düştüm. Hızlı ve sağlıksız kilo vermenin sonucu karaciğer yetmezliğine kadar gitti. Bu süreçte zayıflama çayına devam ettim. 1 ay sonrasında rahatsızlıklarım başladı. Karında şişme, mide bulantısı, ağrılar ve yürüyemez hale geldim. Bağışıklık sistemim tamamen düşmüştü. Yerlerde sürünüyordum. Gece ve gündüz uykusu hiçbiri yoktu. Bunların sıkıntısıyla Ender Hoca’ya başvurdum kendisi de bana karaciğer yetmezliğine girdiğimi söyledi.

    Yoğun bakıma alındım. Kısa sürede kadavradan karaciğer bulundu. Ben yaşamayı çok sevdiğim için azim ettim. Yaşayacağım dedim başka da bir şey demedim. Şu anda Allah’a şükür ayaktayım. Nakil olduktan sonra dengeli besleniyorum, yürüyüş yapıyorum ve sağlığıma dikkat ediyorum. Ancak karaciğer nakli olduğum için ömür boyu ilaç kullanmak zorundayım” şeklinde konuştu.

  • İnsanların hayatını böyle tehlikeye atacaktı

    İnsanların hayatını böyle tehlikeye atacaktı

    Olay, merkez Yıldırım ilçesine bağlı Beyazıt Mahallesi’nde meydana geldi. Güvenlik kameralarına yansıyan olayda karton toplayıcılığı yapan kişi, sokak arasında gördüğü rögar kapağını gözüne kestirdi.

    Bir süre uğraşan ve rögar kapağını çıkaran hırsız, tam seyyar aracına yükleyeceği sırada durumu vatandaşların fark etmesiyle elinden atıp bulunduğu yerden uzaklaştı. Rögar kapağını çalması sonucu oluşacak çukur hem yayaların hem de sürücülerin kabusu olacaktı.

    Mahalleli ise rögar hırsızlarının yakalanmasını talep etti.